161.
kendi ölümünün en kötü yanı noksan kalacak hedeflerindir.
zira hayatın merkezine kendimizi yerleştiririz. önümüzden değil de kenarlardan yeriz. hâl böyleyken erek veya hedeflerimiz -∞'dan başlayıp +∞'a değin gider.
zira hayatın merkezine kendimizi yerleştiririz. önümüzden değil de kenarlardan yeriz. hâl böyleyken erek veya hedeflerimiz -∞'dan başlayıp +∞'a değin gider.
devamını gör...
162.
arkada kalan eş, ana, baba, çocuk yani kısaca sevenlerinin ölen kişiyi bir daha göremeyecek olmaları durumudur.
devamını gör...
163.
"öldüğünüzde ölü olduğunuzu bilemezsiniz. bu sadece geri kalanlar için çok zordur. aynı şey ahmak olduğunuzda da geçerlidir."
ronald david laing
ronald david laing
devamını gör...
164.
tanımı yapılamayacak olan başlık.
devamını gör...
165.
eğer büyük işler başarmış biri değilsen, dünya seni tanımıyorsa, tarih kitaplarına da geçmediysen, seni tanıyan en son kişi öldüğünde hiç yaşamamış olacaksın. belki de ölümün en kötü yanı hiç olmaktan korkmaktır. benim için durum böyle değil, ölüm benim gözümde kurtuluş, hiç olmaksa özgürlük.
devamını gör...
166.
ilk başta sevdiklerinin çok üzülecek olması . seni gerçekten kimlerin sevdiğini anlayabileceğin tek an budur ama göremezsin. hangi yaşta ölürsen öl hep eksik kalacak : okuyamadığın kitap ,gidemediğin yer, diyemediğin söz ,dünya devam edecek tabii.
devamını gör...
167.
kötü yanı olduğunu düşünmüyorum.
devamını gör...
168.
tüm çabanın boşa gitmesi. maddi manevi bir sürü şey için çabalıyoruz ve bir gün hepsi poff diye havada uçuşuyor, biz toprak altına. o yüzden hiçbir şey için gereğinden fazla çabalamamak gerektiğini düşünüyorum.
devamını gör...
169.
bir daha kahvaltı keyfi yapamayacak olmaktır.
devamını gör...
170.
sizden sonra hayatın devam etmesi olabilir. bunu çok kıskanıyorum.
devamını gör...
171.
ölmenin kötü yanı yoktur ölümün bize yaptığı son iyilik de bir daha ölmüyecek olmamızdır
devamını gör...
172.
ölüm iyidir bizi ölüm düşüncesinden kurtarır (bkz: ölüm iyidir)
devamını gör...
173.
kendini kaybetmenin nasıl bir his olduğunu bilemeyecek olmak.
devamını gör...
174.
doğru dürüst bir yaşanmışlığın olmadan gerçekleşmişse, ki ülkemiz sınırları içerisinde çoğumuz it gibi çalışıp kutu gibi bir ev alıp ölüyoruz malum, yaşanmamışlıktır. bir kez geliyorsun bu dünyaya, onda da bir çark içerisinde köpek gibi çalışıyorsun ve bir hiç olarak da yok olup gidiyorsun. üzücü işte.
devamını gör...
175.
yalnız kalmak.
devamını gör...
176.
sonrasında ne olacağını bilememek.
devamını gör...
177.
öldüğün andan itibaren adını bile kaybediyorsun. kızım , kardeşim , sevgilim , demiyor kimse sana. herkes cenaze nerede diyor? bi anda önce büyük bi acı oluyorsun en sevdiklerine, sonra da salonun bi köşesinde ara sıra tozu alınan bi çerçeveye sığdırıyorlar seni.
devamını gör...
178.
eğer tadacaksak acıdır. eğer çekeceksek kabir azabıdır. eğer yanacaksak cehennem ateşidir.
devamını gör...
179.
ardında bıraktıklarındır.
hayattaki en zor şey sevdiğini kaybetmektir, daha kötüsü yoktur.
hayattaki en zor şey sevdiğini kaybetmektir, daha kötüsü yoktur.
devamını gör...
180.
ölmek: et ve kemiğe bürünmediğin zamana geri dönmektir. ruha dönüp; maddesel alemi terk etmektir.
yaşam: ortalama 70-80, en fazla 100-120 yıllık bir süreliğine giydiğin etten ve kemikten bir elbisedir. kiminin elbisesi beyaz iken diğerinin siyahtır. kiminin elbisesi uzun iken, diğerinin kısadır.
şimdiye kadar "yüz milyar" insanın yaşayıp öldüğü tahmin ediliyor. yüz milyar farklı insan, farklı hayatlar, farklı hayaller... sonuç? hepsi bir bir çekip gittiler.
cengiz han'lar, iskender'ler; firavun'lar, padişah'lar.. zengin-fakir, güçlü-zayıf, zalim-mazlum, namlı-namsız, bilen-bilmeyen, bilinen-bilinmeyen her bir insan; zamanı gelince hepsi bir bir çekip gittiler.
kimileri dünyanın en güçlü, en kudreti hükümdarı olmak; gidebileceği en uzak diyarları feth etmek ve bu uğurda bir çok cana kıyarak kötülüğe sebep olarak çekip gittiler. kimileri ise bu dünyanın ve içindeki her şeyin bir sonunun olduğunu bilerek hiç bir canlıya zarar vermeden, bilinmek gibi bir dertleri olmadan sessizce çekip gittiler.
yaşamak: çaresi ve tedavisi olmayan ölümcül bir hastalıktır.! çünkü, var olan her şey; yok olmakla mükelleftir.
ölümün bir son olmadığına ve yaşarken yaptığımız her şeyin, iyi ve ya kötü ne varsa hepsinin hesabını verecek olacağımıza tüm kalbinizle "iman" ediyorsanız; sizin için ölümün kötü bir yanı yoktur.
yaşam: ortalama 70-80, en fazla 100-120 yıllık bir süreliğine giydiğin etten ve kemikten bir elbisedir. kiminin elbisesi beyaz iken diğerinin siyahtır. kiminin elbisesi uzun iken, diğerinin kısadır.
şimdiye kadar "yüz milyar" insanın yaşayıp öldüğü tahmin ediliyor. yüz milyar farklı insan, farklı hayatlar, farklı hayaller... sonuç? hepsi bir bir çekip gittiler.
cengiz han'lar, iskender'ler; firavun'lar, padişah'lar.. zengin-fakir, güçlü-zayıf, zalim-mazlum, namlı-namsız, bilen-bilmeyen, bilinen-bilinmeyen her bir insan; zamanı gelince hepsi bir bir çekip gittiler.
kimileri dünyanın en güçlü, en kudreti hükümdarı olmak; gidebileceği en uzak diyarları feth etmek ve bu uğurda bir çok cana kıyarak kötülüğe sebep olarak çekip gittiler. kimileri ise bu dünyanın ve içindeki her şeyin bir sonunun olduğunu bilerek hiç bir canlıya zarar vermeden, bilinmek gibi bir dertleri olmadan sessizce çekip gittiler.
yaşamak: çaresi ve tedavisi olmayan ölümcül bir hastalıktır.! çünkü, var olan her şey; yok olmakla mükelleftir.
ölümün bir son olmadığına ve yaşarken yaptığımız her şeyin, iyi ve ya kötü ne varsa hepsinin hesabını verecek olacağımıza tüm kalbinizle "iman" ediyorsanız; sizin için ölümün kötü bir yanı yoktur.
devamını gör...