21.
sürekli oturduğum koltuk. git gide bana benzemeye başladı.
devamını gör...
22.
mumlardır, erirken bana yaşamı anımsatır. en sevdiğim şeydir mumun yanışını izlemek, sanki yandıkça ateşimle bir olup beni harladığını hissederim.
devamını gör...
23.
üzerinde çok uğraşılmış ya da daha önce biri tarafından çok değer verilmiş eşyalardır.
devamını gör...
24.
kalemim.
devamını gör...
25.
baterim.
devamını gör...
26.
nike air force one (mid)
devamını gör...
27.
yoklardir, esyalarin ruhu yoktur.uzgunum spiritüel dostlarim gelin sizide materyalist yapalım.
devamını gör...
28.
keman
narin, zarif, kibar, bir o kadar da nankördür
yaşar, yaşlanır.
yaşlandıkça sesi güzelleşir.
narin, zarif, kibar, bir o kadar da nankördür
yaşar, yaşlanır.
yaşlandıkça sesi güzelleşir.
devamını gör...
29.
eski bir 100 özbek somu. hem öyle bir ruhu vardır ki bazen cüzdanımdan yayılır, tüm bedenim kaskatı kesilir.
100 özbek somu, bir kazan dairesi işçisinin bilinmeyen umududur. kim bilir, belki bir gün çok değerleneceğini düşündü. belki birisi "oo, eski para, bir gün antika olur, koleksiyoncular iyi para veriyor bunlara" dedi. o da katlayıp cebine koydu. o umudu, vefat ettiğinde cüzdanından aldım. bir garibanın umudu, çok iyi bir insanın küçük yaşamının özetidir bu para.
cüzdanım eskidi, cepleri çok genişledi ve esnekleşti. zaman zaman bu sebeple cüzdanımda buruştuğu olur. kaynak yapmaktan gözleri kan çanağı olmuş bir işçinin yaşam karşısındaki ezilişi gibi bir eziliş görünür gözüme o zamanlar. "seni de böyle buruşturup attı işte hayat, her şey daha güzel olacakken, tam emekliliğin tadını çıkaracakken sana kötü bir oyun oynadı" derim. çıkarır, düzeltir, katlar geri koyarım. sigara içerim sonra.
100 özbek somu. ruhu olan, ruhu fırtınalarla, kederle, öfkeyle, hüzünle dolu paradır benim için.
100 özbek somu, bir kazan dairesi işçisinin bilinmeyen umududur. kim bilir, belki bir gün çok değerleneceğini düşündü. belki birisi "oo, eski para, bir gün antika olur, koleksiyoncular iyi para veriyor bunlara" dedi. o da katlayıp cebine koydu. o umudu, vefat ettiğinde cüzdanından aldım. bir garibanın umudu, çok iyi bir insanın küçük yaşamının özetidir bu para.
cüzdanım eskidi, cepleri çok genişledi ve esnekleşti. zaman zaman bu sebeple cüzdanımda buruştuğu olur. kaynak yapmaktan gözleri kan çanağı olmuş bir işçinin yaşam karşısındaki ezilişi gibi bir eziliş görünür gözüme o zamanlar. "seni de böyle buruşturup attı işte hayat, her şey daha güzel olacakken, tam emekliliğin tadını çıkaracakken sana kötü bir oyun oynadı" derim. çıkarır, düzeltir, katlar geri koyarım. sigara içerim sonra.
100 özbek somu. ruhu olan, ruhu fırtınalarla, kederle, öfkeyle, hüzünle dolu paradır benim için.
devamını gör...
30.
bana ait olan her eşyanın bir ruhu ve sosyal bir görüşü vardır zaten.
devamını gör...
31.
olması muhtemel çocuğuma bırakacağım günlük ve çakı.
devamını gör...
32.
bazı an'larda mevcudiyetini kavradığımız herşey. bazı anların küçük imgeleridirler artık, şahsına münhasır birer eşya değildir onlar. bu bir kitap da olabilir, bir saç tokası da, bir izmarit de.
masumiyet müzesi
. hey hat "dünya hassas kalpler için bir cehennemdir."..
masumiyet müzesi
devamını gör...
33.
34.
kitaplıkta duran tenekeden arabam, o beni taşımasa da ben onu her yere götürüyorum.
devamını gör...
35.
kapı. geçen kendi kendine açıldı,hiç hoş şeyler olmadı.
devamını gör...
36.
aynalar
ayakkabılar
dekolte kıyafetler
ayakkabılar
dekolte kıyafetler
devamını gör...
37.
(bkz: kalem)
cansız bir varlık gibi dururken, elimize alıp, yazmaya başlayınca, canlanıp, kağıtla aramızda bir köprü oluyor.
cansız bir varlık gibi dururken, elimize alıp, yazmaya başlayınca, canlanıp, kağıtla aramızda bir köprü oluyor.
devamını gör...
38.
belki vefat etmiş bir yakınımızdan geriye kalan, ya da çocukluktan kalma bir oyuncak.
yaşarken ruhunu kaybetmiş nice insan varken ruhu olan eşyalara sonsuz saygılar.
yaşarken ruhunu kaybetmiş nice insan varken ruhu olan eşyalara sonsuz saygılar.
devamını gör...
39.
ilk hâlleriyle değil ancak sonradan ruh kazanmış eşyalar olduğunu düşünüyorum. en azından benim gözümde öyle.
bir kitabı okumadan önce benim için sınırlı şey ifade ederken, okuduktan sonra bambaşka bir anlam kazanır. bir tuval boşken bir kenara atarım, değer vermem ancak resim yaptıktan sonra çok hassasmış gibi dikkatli davranırım. örneğin örgü ipleri. maddiyatla ölçülmüş bir değeri var, onun dışında bir anlamı yok. ancak bir kazak haline geldiğinde artık değerli.
emek vermek, belirli bir zaman harcamak, kendi izini bırakabilmek bence eşyanın ruh kazanmasını sağlıyor.
bir kitabı okumadan önce benim için sınırlı şey ifade ederken, okuduktan sonra bambaşka bir anlam kazanır. bir tuval boşken bir kenara atarım, değer vermem ancak resim yaptıktan sonra çok hassasmış gibi dikkatli davranırım. örneğin örgü ipleri. maddiyatla ölçülmüş bir değeri var, onun dışında bir anlamı yok. ancak bir kazak haline geldiğinde artık değerli.
emek vermek, belirli bir zaman harcamak, kendi izini bırakabilmek bence eşyanın ruh kazanmasını sağlıyor.
devamını gör...
40.
(bkz: otomatik saat)
devamını gör...