said nursi

sobayla konuşan aşmış ilim alimi lol

(bkz: deli)
(bkz: sapık)
(bkz: müşrik)

vefatının sene-i devriyesi. 23 mart 1960.

sen gittin ya..*

kime göre neye göre.
(bkz: islamın trollü)

“hem şimdi anlıyorum ki, eskiden beri benim liyakatım olmadığı halde“
eğer bunu demiş ise kendisine ilk ve son kez katıldığımı söyleyebilirim.

sa-it-i kürdi.

bir başka kendi hezeyanlarında kaybolmuş, hiçbir mantık içermeyen, karmakarışık ve saçma sapan kitaplar yazıp talebelerine kuran yerine okunmasını “emreden”, islam içindeki oluşumları ile en büyük zararı vermiş meczup.

kelime anlamı; içinde bulunduğu zamanda, eşsiz ve benzeri olmayan demektir.

tarikatlarında çocukluğumu çürüttüğüm kişi.

zamanın en iyisi, anlamına gelen bir kelime. risale-i nurlarin yazarı üstad said nursi için kullanılan bir unvan.

akıl hastası şarlatan.

sobayla konuştuğunu iddia edecek kadar kafası yerinde olmayan cumhuriyet, medeniyet düşmanı dinci.

şizofren ya da ruh hastası mı desek ne etsek bilemedim. yazdıklarını dinmişçesine okuyan mahluklar!! ahhh ahhh üzülüyorum insan nesline çok üzülüyorum. din mi istiyorsun, ibadet mi istiyorsun? zaten kılavuzun olan kuran var daha ne diye üzerine arayışlara giriyorsun be müslüman? öyle üç beş çapulcudan bir şey öğrenmeye çalışıp bağnazca bağlanacağına (cemaatler hep bu üşengeçler yüzünden türüyor) al, oku, öğren! arapça öğren, kuran okumayı öğren! zaten kuran da oku! diye başlamıyor mu? kendin oku yani kendinnn bre müslümannn, din tüccarlarından değil. şükür ki kılavuzumuz var.

abartılan, mevlana gibi ilahlaştırılan, kendi kitabına kuran benzetmesi yapan bir meczup/deli.

asrın en iyisi manasına gelen bu ünvanı ona kendisi değil çevresi vermiştir.

bu ünvanı alma sebebi yarı okuma yazma bilen biri olmasına rağmen yüksek ezber kabiliyeti, yaşıtlarından fazla hatta büyüklerini de geçecek seviyede zekaya sahip olmasındandır.

ayrıca istanbul'da kaldığı bir otelde kapısına "her soruya cevap verilir, soru sorulmaz" yazmış ve her türlü soruya cevap vermiştir.

insanların imanı için kendi ömrünü feda etmiştir. ve yazdırdığı -yarı okuma yazma bildiğinden ve kendisi yavaş yazdığından yazdırmıştır- eserlerdeki harika edebiyat ve iman hakikatlerinin kendi gibi birinden çıkmasının allah'ın bir rahmeti kur'an'ın bir haşmeti olduğunu söyler.

şahsına önem verilmemesini tembihleyip, kur'an dan alınmış bu eserlerinin okunmasını tavsiye etmiştir. gerçekten de en inatçı bir dinsiz dahi sorularına cevabı onun kitaplarında bulur.

sanıldığı gibi fetö ile bağlantısı yoktur. hiç bir çıkar gözetmeksizin iman hakikatlerini yazmaya vesile olmuştur.

eleştirmeyeceğim. sonuçta herkesin rol model aldığı insan farklı olabilir. benim rol model almadığım bir kişidir. bizim rol modelimiz selanik doğumlu takım elbiseli bir yiğitti.

seversin sevmezsin o ayrı fakat, saygı duymak zorundasın, yoksa senin değerlerin de saygı görmez. allah rahmet eylesin.

cumhuriyet devrimleri sonrası mustafa kemal atatürk'ün deccal olduğunu iddia etmiştir. şeriatı savunmuş, cumhuriyet ve laikliğe karşı silahsız mücadeleye girişmiştir. nakşibendi tarikatı lideri şeyh said onu silahlı mücadeleye çağırsa da, bediüzzaman'dan destek alamamıştır. 23 mart 1960 tarihinde eceliyle ölmüştür. mezarı darbe sonrası cunta emriyle ısparta-afyon arasında bir yere gömülmüştür.

said nursi, kürt islam alimi. doğrularıyla ve yanlışlarıyla geçen asrın islam alemine damgasını vurmuş bir alimdir. bediüzzaman, nurs denen kürt köyünde doğdu. ilk eğitimini, memleketindeki büyük alimlerden aldı. islâmî ilimlerle ün kazandıktan sonra kendisine bediüzzaman (zamanının harikası) lakabı verildi. van vilayeti valisi tarafından burada kalması için davet edildi. bediüzzaman, valinin kütüphanesinde daha önce hiç erişememiş olduğu ilimle alakalı bilgi arşivine erişti. osmanlı türkçesini öğrendi. bu süre zarfında doğu vilayetleri için üniversite eğitim planı geliştirdi. bilimsel ve dini, daha doğrusu bilimsel ve islami eğitimi birleştirmek istiyordu. bunun daha iyi olacağını düşünüyordu.

fakat 1909 yılı darbesinde kendisinin de adının geçmiş olduğu için yargılandı. fakat beraat etti ve serbest bırakıldı. daha sonra bir eğitim reformcusu ve halifeliğin savunucusu haline geldi. geleneksel medrese eğitimi, tasavvuf ve modern bilimleri birbirleri arasında diyaloğa sokmak için osmanlı padişahı abdülhamid'e eğitim reformları önerdi.

bediüzzaman birinci dünya savaşına da katılmıştı. birinci dünya savaşı ilan edilince gönüllü vaiz olarak orduya yazılmıştı. van'da görevlendirilmesinin ardından pasinler cephesine gönderilmişti. enver paşa'nın isteği üzerine talebelerinden ve gönüllülerden oluşan binlerce kişilik milis teşkilatı kurdu. gönüllü alay komutanı haline gelmişti. bu süre zarfında rus birlikleri ve ermeni çetelerine karşı savaştı. üç yerinden vurularak yaralanmıştı.

molla münevver olarak bilinen mehmed münevver çetin şöyle anlatır:

ben üstad ile(bediüzzaman), gevaş ve bitlis harplerinde bulunmuştum. kış bastırmıştı. her taraf kardı. bitlis'te üstad ile birlikte birkaç talebe kalmıştık. bütün arkadaşlarımız şehid oldular. geceleyin yüksek bir duvardan atlarken üstad'ın ayağı kırıldı. o ızdırap anında katiyyen şikâyet etmedi, of bile demedi. 36 saat soğuk, kar, çamur içerisinde bir dehliz içinde kaldık. ileride rus nöbetçilerini görebiliyorduk. nöbetçileri tek tek dehlize çekip, hançerle gebertmek istemiştik. üstad bize zarar gelmemesi için kabul etmedi. dehlizin üzerinden de rusların sesini işitebiliyorduk. üstad sonra abdülvahhap isimli arkadaşlarımıza, "sen çeviksin, fırla git ve teslim ol, ermenilerin eline geçme, biz de sonra teslim oluruz." dedi.

bediüzzaman, ruslara esir olarak van, culfa ardından tiflis'e götürüldü. yaklaşık 6 ay tiflis'te kalıp tedavi gördü. bediüzzaman, 2 yıldan fazla bir süre boyunca esir olarak kaldıktan sonra 1918 baharında kaçıp istanbul'a doğru yola çıktı. dönüşü memnuniyetle karşılandı daha sonra da darü'l-hikmeti'l-islâmiye'ye üye olarak seçildi.

3 ocak 1960 akşamında, vasiyetnamem hükmündedir dediği son dersini yaptı. 6 ocak 1960 zamanı, konya'ya gitti. konya'ya vardığında, konya'nın giriş-çıkışlarını kapatılmış buldu. bediüzzaman'ın arabasını gören polisler hemen etrafını kuşatıp onu takip ettiler. bediüzzaman kardeşi abdülmecit'i ziyaret etti, mevlana'nın da türbesini ziyarete gidip sonra emirdağ'a gitti. emirdağ'da 4 gün kaldı. 11 ocak'ta tekrar ankara'ya gitmek için yola çıktı. polis, bediüzzaman'ın şehir merkezine girişini engellemişti. ankara'ya giremeyince emirdağ'a geri döndü. burda 1 hafta kalıp 20 ocak'ta ısparta'ya gitti. burda da bir buçuk ay kaldı.

ramazan ayı geldiğinde bediüzzaman ağır hastalandı. 19 mart 1960'da bediüzzaman, talebelerine urfa'ya gitmek istediğini söyledi. ama yürüyemeyecek kadar rahatsızdı. bediüzzaman şehrin en iyi oteline yerleştirildi. fakat polisler otele gelip içişleri bakanının emriyle derhal ısparta'ya geri dönmeleri gerektiğini söylediler. bu baskılar sürerken bediüzzaman 23 mart 1960'da sabaha karşı vefat etti.

bediüzzaman, kardeşi abdülmecit'in de bilmediği bir yere defnedildi...