sobayla konuşan meczup.
devamını gör...
her şeyden önce maskelerimizi sıyırıp şurada bir anlaşalım: said nursi, "bozguncu herifin teki! kürt milliyetçiliği için ermeni ve ruslar'la işbirliği yapmış." yaftalarına maruz bırakılacak birisi değildir. zira ittihat ve terakki'nin düşmanı olmadığını ayan beyan izah ederek gayretlerini takdir etmiş ve "ben tokadımı antranik ile beraber enver'e, venizelos ile beraber said halim'e vurmam. nazarımda vuran da sefildir!" demiştir. size bundan da çarpıcı bir örnek vereyim. enver paşa da onun gayretlerini takdir etmiş ve hatta işaratü'l-i'caz'ın basımına bizzat katkıda bulunmuştur. meseleleri iyi kavramak iktiza eder, efendiler. bir şeye düşman olmak, kin ve öfke beslemek ayrı, muhalif olmak ayrıdır. hemen öyle kestirip atmanın kimseye bir yararı olmaz. hangi hakkı kendinizde görüyorsunuz da ufacık bir kitabını dahi bitirmeden böyle kestirip atıyorsunuz, el-insaf... milletimizin en hakir alışkanlıklarından biri olan, birini layıkıyla tanımak gayretine bile düşmeden ahkam kesmekliği bir kenara bırakalım. avrupa'nın herhangi bir ülkesinde doğmuş ve büyümüş olsaydı o ülkenin her kentinde mutlaka heykeline rastlardınız said nursi'nin. o kadar mı? evet, o kadar. peki n'için? bu adamı bu kadar büyük yapan nedir? her şeyden önce dini kaidelerin muallak kısımlarına kandil tutmuş, kendine özgü şiirsel bir dille o zulmet içre görünen kısımları bilbedahe açıklamanın gayretine düşmüştür. ma'nânın maddeyle olan ilişkisine, âlem ve insan arasındaki ilişkiye ve sayıların kendi içindeki gizemlerine dair tespitleri yeter de artar. bu haliyle musevî veya isevî bir din adamı olmuş olsaydı düşünün ona verilen kıymet ne derece olurdu. buradan bakınca rahmetli oktay sinanoğlu'nun öfkesini öyle iyi anlıyorum ki. biz her değerimizi böyle böyle yitiriyoruz. toplanıp içimize dönelim. şucu bucu olmaklığı bir kenara iterek tarihin en eski efendisi olan milletimiz için toplanalım ve içimize dönelim. tarih bizden bir cevap bekliyor. "madde ve mana hep sende idi. demiri eriten, muhali mümkün yapan, insana ve bilgiye kıymet veren, mazlumu el üstünde tutan hep sendin. bunca zaman sustun, sıra yine sende!" diyecek çok kısa bir zaman sonra. toprağın altındaki bunca yiğidin, bunca şehidin ardından kalplerimizi birleştirip milletçe cevap veremezsek yazıklar olsun hepimize...


baharı icad etmeyen, bir elmayı icad edemez. zira o elma o tezgâhta dokunuyor. bir elmayı icad eden, bir baharı icad edebilir. bir elma; bir ağacın, belki bir bahçenin, belki bir kâinatın misal-i musağğarıdır. hem san'at itibariyle koca ağacın bütün tarih-i hayatını taşıyan elmanın çekirdeği itibariyle öyle bir hârika-i san'attır ki: onu öylece icad eden, hiçbir şeyden âciz kalmaz. öyle de; bugünü halkeden, kıyamet gününü halkedebilir ve baharı icad edecek, haşrin icadına muktedir bir zât olabilir. zaman-ı mazinin bütün âlemlerini zamanın şeridine kemal-i hikmet ve intizam ile takıp gösteren; elbette istikbal şeridine dahi başka kâinatı takıp gösterebilir ve gösterecektir. kaç sözlerde, bilhâssa yirmiikinci söz'de gayet kat'î isbat etmişiz ki: her şeyi yapamayan hiçbir şeyi yapamaz ve bir tek şeyi halkeden, her şeyi yapabilir. hem eşyanın icadı bir tek zâta verilse, bütün eşya bir tek şey gibi kolay olur ve suhulet peyda eder. eğer müteaddid esbaba verilse ve kesrete isnad edilse, bir tek şeyin icadı; bütün eşyanın icadı kadar müşkilâtlı olur ve imtina' derecesinde suubet peyda eder.
devamını gör...
neredeyse tüm sözlüklerde ekran başında canı sıkılıp dur lan bi de şuna sallıyım diyerek sayfalarca entry döşenen, kendisinden oldukça feyz almış olduğum büyük bir alim.
devamını gör...
bunların hepsinde mi aynı eziklik olur anlamadım. yok ittihada sövdü sonra sevdi okşadı. yok buhar makinesini yapan elmayı yapamaz da bıd bıd bıd ne anlatıyorsunuz hala daha kullanmaktan aşınmış bu akıl yürütmesi(!) tutulmalarınızla ya? illa edep edep diye bik bik ötersiniz edepten zırnık nasiplenmezsiniz. insanda biraz utanma olur.
ulan memleketin bu şeyh, hoca, efendi alim, gavs takımından çektiğini, doğa insanlıktan çekmedi. tekinin elle tutulur, tartıyla ölçülür, bir yaralı parmağa sürülür gram faydası dokunmamış, alayının abuk sabukluğu cabası bu herifleri hortlatıp hortlatıp önümüze atmanız da siz de bir bitmediniz.
tanımsa tanım,
içinde, kendi dünyanda neye inanıyorsan inan. kendileri de dahil ardıllarıyla bu ülkeye ve birçok insanın hayatına telafi edilemez zararlar vermiş benzeri figürler için de toplu saygı duruşu beklenilmemesi gereken onlarca örnekten sadece biridir.
devamını gör...
nurcuların allahı. kurandan evvel bunun kitabını dikkate alırlar.
devamını gör...
az imkanla çok etki oluşturan nadir bir şahsiyettir. aklıma bu konuda ona rakip olacak biri bile gelmiyor. belki gandhi rakip olabilir ama onun imkanları ne kadardı bilemiyorum
devamını gör...
said-i nursi'nin gerçek adı said okur olup zamanın ağır şizofrenlerinden olan akıl hastası bir kişilik. islamcıların sevdiklerinden ikinci abdülhamid, sa-it-i nursi'yi deli diye tımarhaneye attırmıştır. bu olaydan sonra kendisine bizim muhalif cenah tarafından sobayla konuşan deli sait diye adı çıkmıştır. bedürzüzaman sait okur, azılı bir kürtçü bölücü ve islamofaşist dincinin teki olup fethullah gülen teröristinin de akıl hocasıdır. said-i nursi'nin(norslu said) cemaatine nurcular, yazdığı kıytırık ve saçma kitaplarına ise risale-i nur denir. hatta bununla alakalı nurcuların yeni asya gazetesi vardır. ateşi bol olsun said-i nursuzun...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
peygambermişçesine hakkında mucizeler rivayet edilen şizofren.
kur'an çok netken, hadisler de oldukça çeşitliyken bir müslüman neden böylelerinin peşinden koşup inancını zedeler anlamıyorum.
devamını gör...
bir islam alimi.

bediuzzaman hazretleri, tipki hz. muaviye gibi yanlis anlasilmis bir isimdir.

ve seveni oldugu gibi sevmeyeni de coktur. oncelikle belirteyim ki;

nurcu degilim ama bediuzzaman'i seviyorum ve bu konuda her turlu tartismaya acigim.

neden mi bediuzzaman yanlis anlasiliyor?

gelin hakkinda birkac iddiaya bakalim ve delilleriyle birlikte hepsinin birer safsata oldugunu gorelim.

1. abdulhamid bediuzzaman'i timarhaneye kapattirdi iddiasi

bu konuda 1878-1940 yillari arasinda yasamis kurdizade ahmed ramiz (ki kendisi kürt aydini ve yazardir) bu konuda sunlari soyluyor:


evet, said nursî istanbul’a, şûrezâr vilâyât-ı şarkiyenin maarifsizlikle öldürülmek istenilen yıldız siyasetlerine istikamet vermek azmiyle gelmişti. daha istanbul’a gelmeden, van’dan, bitlis’ten, mardin’den defaatla nefyolmasından, istanbul’a gelmesiyle beraber, merhum sultan abdülhamid tarafından suret-i ciddiyede tarassut altına aldırıldı. birkaç kere tevkif edildi. nihayet bir gün geldi, said nursî’yi üsküdar’a, toptaşı’na yolladılar. çünkü hapishanede ikaz edilecek kimseler bulunmak muhtemeldi. tımarhaneden ikide bir çıkartılıyor; maaş, rütbe tebşir ediliyor; hazret-i said, "ben memleketimde mektep-medrese açtırmak üzere geldim, başka bir dileğim yoktur. bunu isterim, başka bir şey istemem" diyordu. tâbir-i âharle, bedîüzzamân iki şey istiyordu: vilâyat-ı şarkıyenin her tarafında mektepler, medreseler açtırmak istiyor ve başka bir şey almamak istiyordu.


goruldugu gibi bediuzzaman deli oldugu icin degil, aksine baska sebeplerle timarhaneye gonderilmis, hatta ordan bircok kez cikartilip kendisine rusvetler teklif edilmistir.

zaten bediuzzaman'i sevin veya sevmeyin, ciddi, timarhanelik sizofreni boyutunda bir adamin bu kadar genis kitlelere acilmasinin mumkun olmayacagini hepimiz biliyoruz. fakat halk, sevmedigi kisiyi delilikle suclamayi cok sever. hakeza peygamberlere de aynisi yapilmistir.

yani kisacasi, bediuzzaman deli falan degildir.

2. bediuzzaman sobayla konusmustu! demek ki o delidir!

mesela bu da bir iftiradir. bediuzzaman'in sobayla konustugu falan asla yoktur ve soz konusu dahi degildir. bu olayin asli sudur ki, bediuzzaman, sualar isimli eserinde hapisteyken sunlari soyluyor:


aziz, sıddık kardeşlerim,"

"bu iki gün zarfında iki küçük patlak, zâhirî hiç bir sebep yokken acîp, mânidar bir tarzda olması tesadüfe benzemiyor."

"birincisi: koğuşumda muhkem demirden olan soba birden kuvvetli tabanca gibi ses verip aşağısındaki kalın ve metin demiri bomba gibi patladı, iki parça oldu. terzi hamdi korktu; bizi hayret içinde bıraktı. halbuki çok defa kışta taş kömürüyle kızgın kırmızılaştığı halde tahammül ediyordu."

"ikincisi: ikinci gün feyzilerin koğuşunda, hiç bir sebep yokken, birden su destisi üstünde duran bardak acîp surette parça parça oldu. hatıra geliyor ki, inşaallah bize zarar dokunmadan, aleyhimizdeki dehşetli bombalar ankara'nın altı makamatına gönderilen müdafaat nüshaları patlattırdılar; bize zarar vermeden aleyhimize ateşlenen ve kızışan hiddet sobası iki parça oldu."

"hem ihtimal var ki, mübarek soba, benim teessüratımı ve tazarruatımı dinleyen tek ve menfaatli arkadaşım bana haber veriyor ki: 'bu zindan ve hapishaneden gideceksin, bana ihtiyaç kalmadı.


goruldugu gibi, bediuzzaman, sobanin patlamasini, sanki soba bana hapisten cikacagimi haber veriyordur'a yormus. yani bunu hapisten cikacagina bir isaret, motivasyon olarak algilamis. yani sobanin patlamasini boyle yorumlamis alintidan bu acikca anlasiliyor. fakat bediuzzaman'i kasitli olarak karalamaya calisanlar, sanki bu adam, sobayla konusmus, soba dile gelmis de bana bunlari soylemis gibi bir intiba olusturmaya calisarak bediuzzaman'i karaliyorlar.

3. bediuzzaman radyodaki sesler melekler tarafindan geliyor demis! o delidir!

bu olay da birer iftira arkadaslar. nasil mi? bu olayin asli su ki, bediuzzaman, huve nuktesi'nde sunlari yaziyor:


evet, nasıl ki bir avuç toprak, yüzer çiçeklere nöbetle saksılık eden kabında, eğer tabiata, esbaba havale edilse, lâzım gelir ki, ya o kapta küçük mikyasta yüzer, belki çiçekler adedince mânevî makineler, fabrikalar bulunsun; veyahut o parçacık topraktaki herbir zerre, bütün o ayrı ayrı çiçekleri, muhtelif hasiyetleriyle ve hayattar cihazatıyla yapmalarını bilsin, adeta bir ilâh gibi hadsiz ilmi ve nihayetsiz iktidarı bulunsun. aynen öyle de, emir ve iradenin bir arşı olan havanın, rüzgârın herbir parçası ve bir nefes ve tırnak kadar olan (هُو) “hû” lâfzındaki havada, küçücük mikyasta, bütün dünyada mevcut telefonların, telgrafların, radyoların ve hadsiz ve muhtelif konuşmaların merkezleri, santralları, âhize ve nâkileleri bulunsun ve o hadsiz işleri beraber ve bir anda yapabilsin; veyahut o (هُو) “hû”daki havanın, belki unsur-u havanın herbir parçasının herbir zerresi, bütün telefoncular ve ayrı ayrı umum telgrafçılar ve radyo ile konuşanlar kadar mânevî şahsiyetleri ve kabiliyetleri bulunsun ve onların umum dillerini bilsin ve aynı zamanda başka zerrelere de bildirsin, neşretsin.


simdi siz bu metinde, bediuzzaman'in, aman radyodaki sesler meleklerin gibi bir ifade gordunuz mu? gormediniz degil mi? cunku oyle bir sey yok*

anlayacaginiz bediuzzaman'i internetteki karalama sitelerinden veya kemalistlerden dinlerseniz bir cacik anlamazsiniz.

haa kemalistler demisken...

4. bediuzzaman, ataturk'e deccal dedi

demistir. zaten bu adamin bu kadar karalanmasinin sebebi, deli olmasi degil, ya da sobayla konusmasi degil, radyoda melek var demesi degil ki ustte de kanitladigim uzere bu kemalistlerin iftirasidir.

bu adamin bu kadar b*klanmasinin sebebi ataturk'e deccal demesi. ataturk'u sevin veya sevmeyin, bir adam ataturk'u sevmiyor diye, onun tum yazilarini cope atmak cok sacma ve ahmakcadir bence. velev ki cope atacaksin, cope aticam diye yalandan bu adama iftira atmanin ve saydirmanin alemi yok.

cunku bu adamin tek "suc"u ataturk'e deccal demis olmasi... baska da bisey yok lan bu adamda. risale-i nur okuyan bir adam, o sozleri bir delinin yazamayacagini bilir zaten. adamlar da biliyor bu adamin boyle biri olmadigini. burdaki olay sadece ataturk yani baska da bisey degil.

he bir de vahiy aldigini iddia etmis konusu var hic oralara girmeyecegim. zirva o da. adam vahiy aldigi iddialarini zaten kendisi zamaninda reddetmis bildigim kadariyla. oyle bisey de yok anlayacaginiz.

kisacasi bediuzzaman ataturk'u sevmemesinin kurbani olmus bir islam alimidir.

allah rahmet eylesin, mekani cennet olsun.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
önce said nursi mi kürdi mi onu açıklığa kavuşturalım diğerlerini sonra tartışırız.
kime ne faydası olacaksa?...
devamını gör...
2. dünya savaşı'yla alakalı izlediğim ve youtube'de yaş kısıtlamasıyla gösterilen bir belgeselde, hendeklerde cesetleri uzanmış kadın ve çocukları görünce bu savaşla ilgili ilginç bir ictihadı aklıma geldi. kendisi bu harpte zulmen katledilen çocuk, kadın ve ihtiyarlar için hükmen şehid olabilirler demiştir. muhtemelen islamiyet'in tebliği kendisine ulaşmamış, masum çocuklar ve zulme uğramış yetişkinler masumdur, zira islam peygamberinin zuhurundan bu yana çok vakit geçmiş, kendileri fetret döneminde yaşamaktadırlar buyuruyor. bunu yorumlayan nurcu site de imam gazali'nin kendilerine peygamberin tebliği ulaşmamış kişiler ehli necat olacaklardır sözünü dayanak olarak gösteriyor.
devamını gör...
said nursi'nin 2. dunya savasindaki mazlum gayri muslimler cennetlik olabilir dusuncesi vardir. bunu da onlar fetret ehli olabilir ondandir diyor. belki islam'dan haberleri yoktu deniyor.

ayrica imam gazzali'nin, cocuklugundan beri islam kendisine kotu anlatilmis birinde islam'i arastirmaya heves kalmaz, o yuzden boyle biri de cennetlik olabilir demis.

ama bu zatlarin verdigi fetvalar anormaldir ve bunlari savunan baskasi denebilir ki olmamistir.

o sebepten itibar etmemek gerekir.
devamını gör...
caner kara'nın karın ağrısı adlı kitabının 95.-121. sayfalarında gerçek yüzünü ifşa ettiği ünlü bir kürtçü şizofiren: canerkara.com.tr/2022/01/sa...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"said nursi" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim