sigmund freud

psikanalizin babası sayılsa da ancak bu yöntemi geliştiren ve başka bir boyuta çıkaran kişi diyebilirim.

psikanalizi asıl bulan bana göre josef breur’dur. kendisi teşhis konusunda bir dehadır. psikanalizi de ilk olarak hastası anna o.’da baca temizliği adı altında tesadüfen keşfetmiş. geçmişi deşip, davranışların kökenini bu şekilde bulmaya çalışmış ve hastasıyla bu olayları yüzleştirince iyiye doğru gittiğini tespit etmiş. bunu sonradan freud ile paylaşmış ve onun da ilgisini çeken bu konu, freud’un uzmanlığı olmuş.

şahsi fikrim budur*.

hayatını kavramları üzerinden anlatan muhteşem podcast serisi için,

(bkz: didik didik freud)

edit: @alyosakaramazov'un belirtmesi sayesinde fark ettim ki podcast serisi yakın zamanda kitaplaştırılmış.

iyileştirebildiği tek bir hastası bile olmamasına rağmen yarım porsiyon aydınların ve akademinin nedense öve öve bitiremediği uçan balon.

russellwarne.com/2022/03/07...

hastalarını kabul ettiği odada kırmızı iran halısı bulundurması....

psikanalizin kurucusu. karl gustav jung'un hocasi.

kendi acıları ışığında yaptığı insan çözümlemeleri ile günümüz psikoanalizinin güneşi ( çoğu kimse onu cinsellik üzerine yaptığı yorumlar ile tanısada) biriciğimiz

psikanalizin babasından öte insanların ilk atası olan mikroorganizmalar desek daha doğru olur. çok çok yeni bir dal olan psikoloji için önemli bir adım olsa da görüşlerinin bir kısmı daha çok felsefeye kaymaktadır. türkiyede çok sevilir. hatta o kadar sevilir ki sanırsınız adamın memleketi yozgat falan. frida kahlo gibi türkiyede neden benimsendiği muamma bir isimdir (tabii fridayı tenzih ederim çünkü önemli bir sanatçıdır ama anlamı boşaltılmıştır. freud’unki doldurulmuştur). psikolojiyle ilginiz varsa gidin spor,iş psikolojisi; yok klasikten gidecekseniz sinirbilime, bilişsel ve gelişimsel psikolojiye bakın derim. ha bence psikanalizin de modern zamanda ne olacağı muamma zira yoruma açık kapıları olduğunu düşünüyorum. çünkü bilişsel psikoloji ve sinirbilimin argümanları daha tıp alanına yakındır. tabii sinirbilimin güçlü bir yer edinebilmesi için hala çok çalışma,araştırma ve teknolojide ilerleme gerekiyor ama belki ilerletenlerden biri siz olursunuz belli mi olur? sigmundla çok ilerlemez bence ben diyeyim de.

yakın zamanda düşünceleri hakkında daha çok kitap okumam gerektiğini düşündüğüm biri. bilinçaltı hakkındaki görüşlerine kesinlikle katılıyorum. fakat cinsellik için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. sanki basit düşünceli bir erkeğin aklından geçebilecek herhangi cümleyi sarf etmiş gibi bazı alıntılar. bilen bilir hangileri olduğunu. türkiye'de de "psikoloji bilimini en çok ben biliyorum" dermişçesine havalı buldukları için freud müritleri türemiş durumda. nietzsche'de olduğu gibi. hiçbir insan şişirilmemelidir. bu cümlesi doğru, bu cümlesi yanlış diyebilmeliyiz. ama çalışmaları oldukça önemli. kesinlikle okunmalı, fikir edinilmeli.

insan doğasına olumsuz bakan, kadın psikolojisinin üzerinde durmayan, her şeyi cinsellik içgüdüsüyle açıklayan, psikoloji bilimine birçok terim; teknik kazandırmış psikanaliz'in kurucusu.

akıl hastalıkları, tasavvufta yaşanan hallerin yansımalarıdır. yaşanan hallere halisinasyon derler. haller değildir insanları hasta eden yalnızlık ve şahitsizliktir. peşinden gelen panik ile denge bozulur.

bu deccalizmin oyunudur. batıni kapatmaktır amaç...

daya ilacı uyanacak insanlar uyuşup uyanmasın..

gerçekler açığa çıkmasın...

deliler dünyanın batınen dengesidir..

herşey vaktine esir zamanını bekler...

hey gidi freud...cahil freud...

bu arada sen niye intihar ettin freud...

duvarların konuşmasına dayanamadın belki!!!

#2319156

freud intihar etmedi.damak kanserinden öldü.

sizin gibi veya bizim gibi veya baskalari gibi normal ve ortalama bir adam değildir.hem ahlaken hem de entelektüel açıdan.

bir de şu var ki ilk ereksiyonunu 4,5 yasinda annesini banyodan cikarken ciplak gördüğünde yasadigini belirtir.sonrasi zaten malum.neden diye sorar ve sonra da psikanalizin inşası başlar.

adı çok iyi bilinen yazdıkları hakkında pervasızca eleştirilen ama okunma gereği duyulmayan yazar, bilim insanı...

bilmek için hiçbir zahmete girmeye gerek olmadığına inanan bir milletiz..

o yüzden bu ülkede her şey herkes için basit ve kolaydır. o yüzden herkes oturduğu yerden bir doktor, bir hukukçu, bir pilot, mühendis, cumhurbaşkanı, ekonomist olabilmekte, uzmanlık, bilgi, emek, kapasite isteyen her alanın uzmanlığına soyunup ahkam kesmeyi kendinde bir hak olarak görmektedir.
böylesine yüksek bir özgüven ancak aptallıkla mümkün olabilir.

psikanalize hem analık hem babalık yapan nörolog.

psikanaliz ve bilinçdışı konusundaki görüşlerini büyük ölçüde benimsemiş biri olarak, sadece "her sadist, mazoşisttir" iddiasında ayrı düşüyorduk üstadla. ya da böyle bir şeyi kabullenmek istemiyor ve o sebeple de inanmıyordum.

ta ki erich fromm benim jetonu düşürene kadar...

fromm'a göre "her sadist, mazoşisttir" iddiasının altmetninde şu var; mazoşist (köle), efendisine karşı koşulsuz bir itaat ve aidiyet hisseder, onu adeta yaratılış sebebi sayarak onsuz olmayı hayal dahi edemez, onun verdiği acı olmaksızın yaşayamaz. efendisi yoksa eksiktir.

"peki sadisti mazoşist yapan nedir?" sorusunun cevabı da şu; sadist, mazoşist kadar net bir çizgiyle ayrılmasa da, ona itaat eden, acı çektirerek boyun eğdireceği ve hükmedeceği biri olmadığında, yani sadist dürtülerini yaşayacak biri olmadığında sadist dürtülerini yaşayamaz. hükmedeceği, acı çektireceği biri yoksa eksiktir.

yani aslında "sadist, mazoşiste muhtaçtır." sadizmini yaşayabilmek için bir mazoşiste muhtaç olan, dolayısıyla mazoşistten mahrum kaldığında acı çekeceğini bile bile sadizmden haz duyan biri, "mazoşisttir".

bir kere daha huzurunda saygıyla eğiliyorum yüce üstad.

"sevildiğinden emin olunca, insan ne kadar da cüretkar oluyor".

bir ara insanları anladığımı sandım. sonra sandığımı anladım.*

1856/1939 yılları arasında yaşamış avusturyalı nörolog ve psikanaliz biliminin kurucusu olarak tanınır.
"freud'a göre, bilinç dışına itimler yaşantıların kendileri değil, anıları üzerinde gerçekleşirler"

charcot’nun yanında çalışırken bir fransız kızına aşık olur. bir süre kızı takip eder ve konuşmaya cesaret bulur. kız “ben de sana karşı boş değilim. çok seviyorsan gel babamdan iste” der. genç sigi charcot’yu da yanına alıp kızı istemeye gider. ancak kızın babası azılı bir kollektif bilinççidir ve “bizde psikanaliste verecek kız yok” der. charcot’yla beraber eli boş dönen sigi, kıza bir mektup yazar ve “kaçalım” der. kızın cevabı, “ne olurdu benim için bilinçdışının önemini göz ardı etseydin? artık çok geç, babam beni jung’la baş göz etti. bu senin suçun. artık seni görmek istemiyorum” der ve bir daha görüşmezler. bunun üzerine genç sigi tarihe geçen şu sözü söyler;
“bilinçaltı bilinçüstü, bir yar sevdim bana küstü”