tüm gördüklerimizin, tüm duyduklarımızın, tüm hissettiklerimizin, kısacası yaşadığımız her şeyin ve evrendeki her zerrenin, aklımızın alamayacağı kadar gelişmiş bir bilgisayardaki benzetimden kaynaklı olabileceğini iddia eden teoridir.

günümüzün teknolojisi ile bizim gibi aptal ve bok üreten bir ırkın dahi çok ileri düzeyde benzetimler yapabildiği düşünülürse, göz ardı edilemeyecek ve varoluşumuzu açıklayabilecek bir teori olarak önemli bir köşede durmaktadır.

hatta, bu teorinin bir ötesindeki teoride ise aslında olası tüm evrenlerin birbirleri içindeki simülasyonlar olduğudur. yani, bizim evrenimiz, aslında xena evrenindeki, kokoti ırkının yaptığı bir simülasyon olabilir, daha acıklısı ise bu evrenin, ergen bir kokotinin bitirme ödevi olması ihtimalidir.

ya da bir başka iç karartan ihtimal ise her şeyi kıçımızdan uydurduğumuz ihtimalidir. belki de bazı şeyleri bu kadar boktan yapan da budur.
devamını gör...
matrix gibi bir simülasyonda olma ihtimalimiz sadece %50' imiş, bazı bilim insanlarına göre.
ya bir simülasyondayız ya da değiliz. eğer insanlık asla bilinçli varlıkları kullanarak kendi simülasyonunu yaratamazsa, bu bizim bir simülasyon içinde olduğumuz ihtimalini arttıracaktır. fakat insanlık bir simülasyon yaratabilirse bu durumda cevap "hayır" doğrultusunda olacak.
kaynak
devamını gör...
evrenin bir simülasyondan ibaret olduğunu ve içinde yaşayanların bunun farkına varamayacağını iddia eden görüş.

felsefi kökenleri de olan ve son yıllarda da özellikle bilim kurgunun tetiklemesiyle gündeme sıkça gelen bu argümanın doğru olamayacağı, bilim insanları tarafından ilginç bir şekilde kanıtlandı.

oxford üniversitesi'nden bir grup teorik fizikçi (zohar ringel ve dmitry kovrizhi adlı 2 bilim insanının önderliğinde) bir araştırma yaptı ve çalışma sonuçları da scientific advances adlı dergide yayımlandı.

ekip, kütle çekimsel anomali denilen bir olayı, bilgisayar bilimlerindeki bir teori ile ilişkilendirmeyi başardı. sonuçlar şaşırtıcı şekilde açıktı: en azından gözlemleyebildiğimiz evrende, evren boyutlarında bir simülasyon için gereken bilgi işlem gücünü sürdürmeye yetecek kadar fazla parçacık yok.

türkçesi: birkaç yüz elektron hakkında bilgi depolamak bile, evrende mevcut olandan daha fazla atom gerektiren bir bilgisayar belleğine sahip olmanızı gerektiriyor.
devamını gör...
detaylı bilgi için: bir simülasyon içinde yaşıyor olabilir miyiz
devamını gör...
kutsal kuran bize maddenin ve evrenlerin gerçek olduğunu söyler ve simülasyon argümanını çürütür:

emre1974tr.blogspot.com/201...
devamını gör...
ben serverimin değişmesini istiyorum, acaba kime danışıyoruz?
devamını gör...

karl raimund popper katılımcıları selamladıktan sonra ağzından şu kelimeler dökülür:

"bir tartışmanın veya savunmanın amacı zafer değil, ilerlemedir."

umarım ki bugün bu tartışma kişisel olarak her birimizin zihninin gerçeklikle olan mesafesini azaltmaya yardımcı olmuştur.

sevgili meslektaşlarım, hepsi tek tek biribirinden değerli insanlar...

şahsım olarak bilim ve felsefeyle ilgileniyorum çünkü içinde yaşadığımız dünyanın bilmecesi ve insanın o dünya hakkındaki bilgisinin bilmecesi hakkında bir şeyler öğrenmek istiyorum.

....ve sadece bu bilmecelere olan ilginin yeniden canlanmasının, bilimleri ve felsefeyi, uzmanın özel yeteneğine ve kişisel bilgi ve yetkisine karşı bariz bir inançtan kurtarabileceğine inanıyorum...

büyük socrates, bir toplumu en bilgili insanların yönetmesi gerektiğini iddia ettiğinde öğrenilenleri kastetmediğini açıkça belirtmişti: aslında, gerek filozoflar gerekse kendi neslinin bilgili adamları olan sofistler olsun, tüm profesyonel öğrenicilerden kuşkuluydu... onun istediği bilgelik farklı bir şeydi. bu, yalnızca bir idrakti: ne kadar az şey biliyorum! işte bu, gerçek bir bilimsel ruhtur. bugün, bu tartışmamızdan ne anladığımı anlatmama fırsat veren herkese teşekkürlerimi bir borç biliyorum.

bilimsel bir ifade, gerçeklik hakkında konuştuğunda, yanlışlanabilir olmalıdır: yanlışlanabilir olmadığı sürece, gerçeklik hakkında konuşmamalıdır. dolayısıyla şundan gayet emin olabiliriz ki, burada bahsi geçen varsayım; simülasyon varsayımı, bilimsel olmaktan uzaktır.

bir varsayımın bilimsel olmaması demek, sadece o varsayımın bilimsel olmadığı anlamına gelir. eğer bilimsel olmayan bir varsayım cehaletimizin ormanlarında gizlenmiş saklı bir gerçekliğin söz konusu olduğu iddiasına atıf yapıyorsa, buna yalnızca dozunda bir kuşku beslememiz gerekir

kuşkusuz bir reddin, az önce bahsettiğim "bilimin ruhu" düşüncesine uygun olmadığı kanaatimi eklemek isterim. bu anlamda, bu metafizik eksenli fütüristik tartışmayı kesin bir biçimde "anlamsız" bulduğumu söyleyemem.

değerli konuklar,

büyük galileo bize doğanın yasalarının matematik ile yazıldığını ifade etmiştir. belki de biz bu dili matematik olarak ifade etmiş de olabiliriz. ama önemli olan şudur ki, konuşabiliyoruz!

ve eğer doğa ile konuşabiliyorsak, umutlarımızı canlı tutabiliriz.

son olarak, bugün bir ara esnasında dışarıda çıktığımda bir elmayı havaya atıp tutan ve bununla eğlenen bir çocuk gördüm. onu yere düşürdüğünde, eğlencesi yerini tatlı bir kızgınlığa bırakıyordu. o an şunu düşündüm...

"popper, bu sıkıcı konuşmaları dinlemeyi bırak ve git çocukla eğlenmeye bak!"


kaynak : bilimfili.com/simulasyon-hi...
devamını gör...
devamını gör...
(bkz: matrix)
devamını gör...
saçmalık değildir, kesinlikle saçmalık demek saçmalıktır.
matrixteki gibi düşünmek, sadece sizin düşünme yetinizi kısıtlar, daha geniş düşünün, uyanmıyacaksınız ama tasarımın içinde amaçsız bir npc gibisiniz.
devamını gör...
bunun hakkında çok ciddi argümanlarım var, simülasyon teorisine cidden kafa yormuş insanlar varsa tartışmak isterim, hatta kendimce bir takım kanıtlarım bile var denebilir, yüzde yüz simüle edilmiş bir evren içerisindeyiz diyemiyorum ama işler bu diyemediğim noktada çılgınca bi hal alıyor, çok ciddiyim, dalga geçecekler mesaj atmasın engellerim.
devamını gör...
allah istedikten sonra niye olmasın guzum?
devamını gör...
peşin not: aşağıdaki yazının tamamı, temel lise müfredatı ile yazarın sınır tanımaz hayal gücünün başarısız bir harmanıdır. vaktiniz mi bol? işiniz yok mu? para kazanma kaygınız da yok sanırım öyle mi? bu kısa yazı gayet okunur o zaman. hahah.

yeni bir din olabilecek potansiyele sahip, şimdilik matematiksel izahatından uzak olan teori. sicim teorisi ile bir üst seviyeye geçeceğine inanıyorum. uzay çalışmaları yürüten bilimcilerin de son birkaç yıldır sanki bişiler bulmuş da söylemiyormuş gibi davranmalarının sebebi sicim teorisindeki çoklu boyut modeli olabilir. bildiğimiz kanunlar doğruysa onikinci boyuta kadar boyutlar olabilir ve evet, o boyutlarda egemen bir varlık da olabilir.

bunu söyleyince teist felsefeciler seviniyor nedense. simülasyon teorisi insanları değil, evrenin varlığını açıklamaya çalışır. bizim görüş açımızda evren dört boyutludur ve biz üç ve altındaki boyutlarına hakimiz. haliyle bir ve iki boyutlara da hükmedebiliyor ve elimizden geldiğince inceleyebiliyoruz. enstrümanlarımız ise görelelik kuramı ve kuantum mekaniği. sicim teorisi ise bu iki kuramı birleştirip, her şeyi açıklamaya çalışır.

bu, küçük prens'in boa yılanı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bi an için kitaptaki yılanın canlandığını ve masanın yanında oturan size dokunmak istediğini hayal edelim. yılan canlansa bile hala iki boyutlu. size gelmesi için önce kitabın sayfaları üzerinde hareket etmesi gerekli. sonra kitabın masaya temas ettiği yerden geçip, masa üzerinde seyahat edecek. ardından masanın ayağından geçip yere, ordan sizin ayaklarınıza ulaşacaktır. yılanın sayfadan çıkıp sizin kucağınıza atlamasını engelleyen şey, üçüncü boyut. bizim yaşadığımız evren. milyonlarca yıl beklesek de, kağıttaki yılana istediğimiz büyüyü yapsak da yılan üçüncü boyuta geçemeyecek, size dokunamayacaktır. ama bu durum, sizin varlığınızı inkar edemez, siz varsınız ve üçüncü boyutta yaşıyorsunuz. sicim teorisinde de korkunç olan şey tam olarak bu. eğer onlarca boyut varsa, o boyutlara hakim obje veya subjeler gayet olabilir.

peki insan bu puzzle'ın neresinde?
bilmiyoruz. var olmamızın sebebi birçok şarta bağlı. mesela her canlının her cansızın her molekülün belli bir ısı aralığı vardır. eğer o ısı aralığının altına veya üstüne çıkarsa varlığını kaybeder. çürümeye ve yok olmaya başlar. yok olur derken, tamamen yok olmaz aslında. ama yine de yok'a yakın bi yerdedir. bugün bir karadelik'e girseniz bile, yarın bi gün bir yıldız olarak tekrar doğabilirsiniz.
(bkz: hawking ışıması)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
eğer bir karadeliğe girerseniz bu işlem sırasında spagetti gibi genişler ve parçacığa dönüşürsünüz. sonra da karadelik sizi yukarıdaki gibi kusar ve o kusmuktan devasa bir galaksi bile oluşabilir.

insanın varlığını sürdürmesi için gereken ısı ise 37 derece. bunun birkaç derece dışına çıktığımızda şakkadanak ölüyoruz. ama yukarıda bahsettiğim gibi hiçbir zaman tamamen yok olmuyoruz. toprağa suya havaya karışıyoruz. eşkıya'daki ölüm tiradı gibi oluyoruz. bi yerlerde bizden izler kalıyor. on milyar yıl sonra ne güneş ne de güneşin etrafındakiler kalmasa dahi, sizin molükülleriniz bi yerleşe yapışabilir. bunun sebebi evrenin bir kapalı sistem olması. ne yaparsak yapalım, enerjinizi yok edemeyeceğiz. biz de bu enerji sirkülasyonu sayesinde varız. yetmiyor. evrendeki bu sirkülasyon devam ederken birçok varyant gerçekleşiyor, bildiğimiz yaşam normları oluşuyor. eşeysiz ve eşeyli üreme dediğimiz, bir sonraki nesle çoğu defa en iyi varyantı emanet eden üreme modellemeleri oluşuyor. yine yetmiyor. varlığımız incecik şartlara bağıl kalmaya devam ediyor. mesela eğer dünyadaki yaşamın %80'ini bitiren göktaşı dünyaya çarpmasaydı, insan olmazdı. her şeyden önce o dönemki oksijen şartlarına ayak uyduramazdı.

bu, bizim balinalar ile son ortak atamız. dinozorlardan ve malum meteordan öncesi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu canlı türleri o dönemin şartlarında şimdikinden çok daha fazla oksijene ve diğer gazlara maruz kaldığı için hacmi sürekli büyüyen bir canlıydı. nefes alması için toynaklara ihtiyacı vardı. nitekim yukarıdaki canlıdan birkaç nesil sonra suda yaşayanlar dahil birçok canlının kafa yapısında toynak vardı. öylesi bi cangılda diğer tüm hayvanlara hükmedebilecek bir aklın oluşması çok sıkıntılı.

özetle, varlığımız birçok sınırı zorlayan bir realite. varız, çünkü şartlar bunu gerektirdi. bu şartların oluşması için geçen zaman dilimi, bizim var olduğumuz zaman diliminden yüzlerce kat daha fazla.
efendiler ! az zamanda çok ve büyük işler yaptık. birçok şeyi anlamaya ve sorgulamaya başladık.

bu yetiyi bize bahşeden şey, üst boyutta veya en üst boyutta var olan bir yaşam formu olabilir mi? olabilir. olabilir de, nedeni niçini çok fazla var.
popüler bilimde simülasyon argümanını bir lise öğrencisinin proje ödevine benzetmeyi çok severler. belki de onikinci boyuttaki bir öğrencinin proje ödeviyizdir. bilgisayarında, yüz milyar adet evreni aynı anda çalıştırmış, her bir evrendeki her bir galakside bir adet bizden vardır. ve o öğrenci, en iyi varyantı sunumunda kullanacaktır. olabilir tabii. ha, şayet öyleyse korkmayın muhtemelen en iyisi biz değilizdir.

birbirine bakamayan bir tür, kesinlikle gelişmiş tür olamaz. bizi beşeri kılan özelliklerden birisi de, sosyal rekabete hükmedebilir oluşumuz. fakat bunu kullanmıyoruz. hala birbirimizle rekabet ediyoruz. öldürmekten veya süründürmekten çekinmiyor, bize en yakın model olan kardeşimizi dahi rakip olarak görebiliyoruz.


bu durumda, gelişmiş değiliz. gelişmeye çalışıyoruz. bu çok açık. bir şeyin kontrolünde veya kontrol dışında, öyle ya da böyle bi şekilde biz var olduk. bizim varlığımızı hiçbir şey inkar edemez.

buncasına büyük bir sistemde insanın, planlı bir modelden ziyade plansız bir model olması daha olası gözüküyor. virüs gibiyiz. kozmik arkaplan ışımasını tespit edebildiğimiz dört boyutlu küremsi yapının içinde, yaklaştıkça zaman algısı küçülen bir evrenin çok ama çok küçük bir yapısıyız. bizim dışımızda geri kalan her şey o kadar büyük ki bizim zaman aralığımız bir "an gibi" kalıyor. haliyle fermi paradoksunda olduğu gibi, milyarlarca yıl yaşamış olmasını umduğumuz bir şeyi arıyoruz ki, bizim var olduğumuz şu an, o canlının anına denk gelebilsin.

bizi aşağılık kompleks yapmaktan kıl payı farkla kurtaran şey ise aklımız ve merak duygumuz. simülasyon teorisinde bizim varlığımız kötü bir sürpriz gibi. evrenin bugıyız. yanlış giden bi takım işler gibiyiz. zincirleme reaksiyon gibi; o şey öbürünü, öbür şey de öbürüne vesile olmuş gibi.
farkındalığımız giderek artıyor. bu iyi bir şey. üstümüze düşen ise, madem küçük prensimizin boa yılanı gibi üst boyuta atlayamıyoruz, o halde içinde bulunduğumuz boyutu en iyi ve ideal hale getirmek bizim görevimiz olmalı. varsa yukarıdaki boyutlarda yaşayan hayali bir tanrısal varlığa ulaşmak, tanrıya dokunmayı istemek bize varoluşsal sancılar katmaktan başka bi işe yaramayacak.
metaverse projeleri de bunun bir tesiri gibi adeta. kendi boyutumuzu ve/veya evrenimizi yaratmak, orayı geliştirip güzelleştirmek daha çekici ve daha kolay. metaverse, epigenetik, bilinç nakli veya crispr-9 gibi yeni nesil teknolojilerin tamamı, bireyi daha uzun süre anlamlı kılmayı sağlayan enstrümanlar.
(bkz: transhümanizm)


varlığımızı sürdürebilmek için tanrıyı bulmak yerine tanrıya rakip olmak zorundayız.
devamını gör...
biz, kendi gerçekliğimizde simülasyonlar yaratma konusunda ilerledikçe doğru olma ihtimali artan bir argüman bu. zaten zincirleme bir sistem olarak düşünmemiz lazım. eğer bir gün insanlık olarak kendi dünyamız büyüklüğünde bir simülasyon kurabilecek noktaya gelirsek çok kritik sorunlar ortaya çıkıyor. bizim simüle ettiğimiz insanlar/bilinçler de bire bir aynı şekilde gelişip kendi simülasyonları kurmaya başlayabilirler. bu durumda zincirleme simüle evrenler oluşur ve sorun da bu. böyle bir simülasyon evren silsilesinin oluşması halinde, her şeyi başlatan hakiki bilincin ve evrenin bizim gerçekliğimize ait olması gerçekten korkunç derecede düşük bir ihtimal.
devamını gör...
beni hep eğer öyle ise, muhakkak bir bug vardır. diye düşündüren argümandır.
devamını gör...
dünyanın bir simülasyon bir deney tüpü bir kavanozdan ibaret olması düşüncesi.

biz çocukken herkül diye bir dizi vardı . zeyna da vardı ne güzel kadındı o zeyna.
işte herkül ün bir bölümünde herkül bir yere gidiyordu. çok güzel çiçekler ağaçlar ırmaklar kadınlar erkekler olan bir yere. ama etrafta bir duman vardı. sonra ortaya çıkıyorduki orası bir ölüm kampı ve herkes aslında hasta. etrafta ölüler köhne berbat bir yermiş aslında.

evde otururken geçen hafta sonu. apartmanda da kimse yok. taşındılar tatile gittiler. evde de kimse yok. evde bir telefon titreşimi. ulan diyorum kimin bu telefon. çalıyor titriyor yani. daha önce de böyle olmuştu. hayır delirmedim hayal gücüm yüksektir üretirim kreaktifimdir de . bu öyle değil gerçek bir olay.

sonra aklıma çok bilindik iki film geldi. en bilindik ikinci filmde isim vermeyim izlemeyen vardır. hani evde yaşayanlar aslında ölüymüş. filmin sonunda ortaya çıkıyordu. onlar evdekilerden korkuyordu evdeki olaylardan ama aslında korkunç olan ölü olan onlarmış.

sonra truman show filmi geldi aklıma.
ya ben şu an aslında başka bir boyutta bizler yani yaşarken başkaları da aynı evde yaşıyorsa.
onlar bizi görmüyor biz onları.

sonra düşündüm bilgisayar oyunu dünyası gibi. sistem içinde sistem . aynı dosya içinde dolu klasör dünya var.
devamını gör...
bu durum için yazılmış bi şiirim mevcut;

şayet ki bu evren bir simülasyonsa
ve milyon defa tekrar etmişse bu çürümüş düzen
durdurun simülasyonu
inicem ben

yiyip yiyip doymayanlardan ötürü
açlıktan ölmüşse milyon defa insanlar
s'''rler böyle simülasyonu
inicem ben

ya'''k kürek devlet politikaları yüzünden çıkan savaşlarda
milyon defa ölmüşse çocuklar
s''eyim böyle simülasyonu
inicem ben
devamını gör...
bu kadar kasmaya gerek olmayan argüman. gerçeklik nedir ki zaten? tüm bu hissettiklerin*, sinyallerin beyinde işlenmesiyle yine beyin tarafından gerçek diye yorumlanmasından ibaret. kör birisi için ışık veya karanlık yoktur, sağır için ses yoktur, ölü bir insan için içindeki değerlerle beraber evren hiçbir şey ifade etmez. önce gerçekliğin ne olduğunu konusuna bir netlik getirmek gerekir.
devamını gör...
simülasyon teorisi

gerçekliğin bir simülasyon olduğunu ama içindekilerin bu simülasyonun farkında olmadığını iddia eden teoridir.

fakat şöyle bir düşünce de vardır ki, simülasyonu kurgulayanların da simülasyonda olduklarının farkında olmama ihtimâli..


simüle gerçeklik, "gerçek" gerçekliğin simülasyonundan ayırt edilemez bir derecede simüle edilebileceğini -belki bilgisayar simülasyonu ile- öne süren şüpheci bir hipotezdir.


alıntı kaynak/ vikipedi.
evrimagaci.org/simulasyon-t...
devamını gör...
düşünsene; gelişmiş bir uygarlikta lise öğrencisinin bilgisayarinda kayıtlı proje ödevisin.
hayir fişi çekmeyin..
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"simülasyon argümanı" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim