tanrıdan istenen ve yaratması istenen " tanrının kaldıramayacağı ağırlıkta bir taş." (yaratamıyorsa "sonsuz ve sınırsız yaratma kudreti" olmadığı, yaratabiliyorsa "bir taşı kaldırmaya bile gücü yetemediği, dolayısıyla gücünün sınırsız ve sonsuz" olmadığı şeklindeki paradoks (ki adı üstünde paradoks yani çözümsüzdür, gerçek bir paradoks ise çözümsüz olmak zorundadır.) meja'nın, tanrı hem istenen taşı yaratır, hem fizik yasaları yeniden belirleyerek taşı kaldırır mantığıyla aşmak, çözmek mümkün değildir. çünkü tanrıdan istenen "kaldıramayacağı bir taş yaratması." (bu paradoksun tam ve doğru kavranıp anlaşılamadığını gösterir.) bana sorarsanız: tanrı bence bu felsefe topuna hiç girmemeli, duymazlıktan gelmelidir. çünkü bu maçı banko felsefe kazanır, bunu tanrıda bilir.
devamını gör...
hani şu plank sabiti diye nam salan yüzyılın kaşiflerinden biri olan max plank'in , einstein'in "tanrı zar atmaz " sözüne verdiği cevap geldi aklıma.

"hey albert, tanrı adına düşünmeyi bırak dostum"
devamını gör...
#2911209 aynen kardeşim felsefe, düşünce bunlarda yoktan var oldu dimi? öncelikle tanrıyı maddesel olarak ele alamayız, yine madde dünyasının (fizik kuralları) çerçevesinde değerlendirmeniz mümkün değildir. burdaki taş sorusunda mesela ağırlık/kütle söz konusu, fakat ağırlık kütle bu kavramlar maddesel alemde mantıklıdır. çok felsefe meraklı iseniz öncelikle sınırlı insan aklı ile sınırsız teriminin felsefesini yapalım. daha sonsuzluk, ezeli gibi kavramları bile insan aklımızla idrak edemiyorken veya tam anlamamışken bu kavramlarla ilgili veya veya bağıntılı sorular sormak sizi gülünç duruma düşürür benden söylemesi.
devamını gör...
insan akıl ve algısının sınırlı olacağı, tanrısal güç ve yaratıcılığı zaten değerlendirip anlayamayacağı vs. düşünceleri "fazla kurcalama inanıyorsan inan.." demenin kibarcasıdır. ve sorarlar o zaman: sizin bu açıklamanız da insan düşüncesinin ürünü değil mi ve siz insan değilmisiniz ki, insan aklının kavrayamayacağı bir 'şey'e inanıyorsunuz. kendi mantığınızla da çelişir durumdasınız çünkü bu akıl ve algılayış insana (size göre) tanrı tarafından bahşolunmuş bir nimetti hem de kendisinin bilinip kabul edilmesi için. isterseniz ilgili ayetleri de tartışırız her ne kadar tarih münasebetsiz ise de panda arkadaşım.
devamını gör...
ben de şeyi merak ettim; tanrı bükemeyeceği bir el yaratırsa onu öpmek zorunda kalır mı? çünkü öyledir ya işin raconu.

şaka bir yana bununla allah ın kudretini sınamış ve olmadığına karar vermenizde bir etken olmuşsa cidden size verilen akıl ve iradeye yazık olmuş. fiziksel, maddi alemden öteye bir alem olduğuna inanmayan, anlayamayan kullar için bir sürü uyarı var. bu sınırları son sınır zanneden insan kibre kapılıp hadsizleşebiliyor. çünkü buraya kadar bakıyor kendinden daha üstünü yok. zaman kendi için geri sayıyorken dahi gerçeği göremiyor. ihtimaller, hesaplar ve matematik değil kendini bilmek gerekli önce. burada güzel izahlar yapılmış tekrara düşmemek için girmedim, kendini bilen bu sorunun neden sorulamayacağını bilir.
devamını gör...
bir insanın ağırlığı ortalama 100 kg'dır.
bu insan burj dubai adlı 200 katlı bir bina yapıyor. bu binanın ağırlığı 500 bin ton. (500 ton değil, 500 bin ton)
yani 5 milyon tane insan ağırlığında.
şimdi bu ağırlıkta bir binamız var diye bina insandan daha güçlüdür, daha kudretlidir, insana ait yaratma özelliklerini kendinde barındırır denilebilir mi? elbette denilemez.
insanın aklının özgül ağırlığı o binadan daha fazladır. çünkü insan o akıl ile o binayı tasarlamıştır. yani büyüklük, bizim ölçü birimlerimizle alakalı bir durum değil. bir dağın bizden milyonlarca kat ağır olması bizden büyük olduğu anlamına gelmez. ne kadar büyük olursa olsun insanlar bütün dağların zirvelerine çıktılar. demek ki insanoğlu dağdan daha büyük ve güçlüdür.
devamını gör...
#2911268

insan akıl ve algısının sınırlı olacağı, tanrısal güç ve yaratıcılığı zaten değerlendirip anlayamayacağı vs. düşünceleri "fazla kurcalama inanıyorsan inan.." demenin kibarcasıdır.

hayır değildir, olsaydı burda ayet paylaşırdım. o" vs düşünceleri" deyip kestirdiğiniz kısım felsefi olarak ayrıntıya girmeden verilen yüzeysel cevap.

sorarlar o zaman: sizin bu açıklamanız da insan düşüncesinin ürünü değil mi ve siz insan değilmisiniz

benim düşüncemin insan düşüncesinin ürünü olması, benim yani insan düşüncesinin sınırsız olduğunu göstermez ki? sınırlı olan düşünce çerçevesinde ürettiğim bir ürün, düşünce. bunda garip yada çelişen durum yok.

insan aklının kavrayamayacağı bir 'şey'e inanıyorsunuz.

benim anlattığım tamamen, bütünüyle tanrı kavramını anlamanın mümkün olmadığı. en basitinden zaman, mekan, renk gibi kavramlar olmadan düşünemeyiz, düşünme eylemi bile zamana bağımlıdır. mekandan ve zamandan ve diğer yarattıklarından münezzeh olan bir varlığı, kendi maddesel algımızla kavramamız mümkün değil. ayrıca inanç dediğimiz olgu zaten adı üstünde inanç. yani bildiğin ve tamamen kavradığın bir şeyi bilirsin, inanmazsın. kısaca bir varlığı tamamem kavrayamamız, onun olmadığı yada ona ulaşamayacağımız anlamına gelmez.

kendi mantığınızla da çelişir durumdasınız çünkü bu akıl ve algılayış insana (size göre) tanrı tarafından bahşolunmuş bir nimetti hem de kendisinin bilinip kabul edilmesi için. isterseniz ilgili ayetleri de tartışırız her ne kadar tarih münasebetsiz ise de panda arkadaşım.

ya ateistlerin konuyu dönüp dolaşıp dine çekmesine bayılıyorum, nonteistik argümanlar sunmak yerine hemen bir dine çekmeler. ben tanımda ne zaman

(size göre) tanrı tarafından bahşolunmuş bir nimetti hem de kendisinin bilinip kabul edilmesi için.

dedim? din felsefesi yapmayı hiç sevmiyorum, çünkü dediğim gibi inanç kavramının tartışılması bir noktaya varmaz. yine de din felsefesine biraz giriş yaparsam

kendisinin bilinip kabul edilmesi için.
değildir mesele, orada da neden kendisinin bilinmesini vs istiyor? gibi sorular çıkar. bunların sonunda da mutlak irade, mutlak varlık gibi çıkarımlar çıkar ki buda varlık nedir? gibi ontolojik tartışmalara kadar uzar.
şu an vaktim olmadığından derine inemiyorum, ama bu konu bir kaç cümlede anlatılıncada yarım kalıyor, hızlı hızlı yazdım. hatam olabilir. bunlar yüz yüze konuşulacak konular ancak. buradan olmuyor.
devamını gör...
meja yoldaş, tanrının önce kaldıramayacağı bir taş yaratıp, sonra onu kaldırılabilir hale getirecek fizik yasaları yaratarak taşı kaldırması şeklindeki çözüm öneri/iddianız, sandığınız gibi paradoksu çözüp yok etmiyor ki.. tanrı, paradoksu anlamazlıktan gelip hile yapmış oluyor. ayrıca, taşın kaldırılıp kaldırılamayacağını, aslında fizik yasaları belirliyor ve tanrı bu nedenle yeniden yasa belirlemek zorunda kalıyorsa, taşın yaratıldığı ve fizik yasaların değiştirilmediği o kısa sürede 'tanrının kaldıramadığı bir taşın varlığı' kabul edilmiş olmuyor mu..işte o sürede tanrı yok mu oluyor bu mantığa göre.. keza, yoksa tanrıyı şöyle mi varsayıyorsunuz: tanrının da güç ve kudretine rağmen yapamayacağı şeyler var ve ancak, tanrı bu zorlukla karşılaştığında çözüm üretebilme yetisine sahip.. bu halde de yine klasik tanrı kudretinin, öyle bir tanrının olmadığı/olamayacağını kabul gerek miyor mu..
insan gücü de sınırlı çünkü, ama insan da aklını kullanıp vinçler yapıyor ve gücünün yetemeyeceği ağırlıkları kaldırıyor. sizin betimlediğiniz tanrı, insansı bir tanrı..paradoksun tanrısı değil. yani paradoks taş gibi yerinde duruyor bence..
devamını gör...
kaldıramayacağı demek bile tanrıya bir kusur yüklemektir.
kusurlu tanrı olmaz.
bu soru manasızdır.

bir taş, ne kadar sürede bulunduğu kabın şeklini alır?
sorusuyla aynı değerde bir paradokstur bu.

manasız.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"tanrı paradoksu" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim