western dışında tasvip etmediğim dublaj türü. türkçe dublaj yerine altyazı okumayı yeğlerim.
devamını gör...
bir dizinin orijinal dili yerine türkçe bir şekilde bir seslendirmen tarafından seslendirilmesi.

pek türkçe dublaj izlemeyi tercih eden biri değilim ama deadpool gibi çok başarılı dublajlar olduğunu da düşünüyorum.
devamını gör...
bir kaç film hariç insanı sinemadan soğutan eylem biçimi.
devamını gör...
buz devri ve deadpool filmleri için allahın bir lütfu onun haricindeyse cezasıdır.
devamını gör...
yönetmenliği ve metin çevirisi de bu işte büyük önem taşır. lotr un herkesin bildiği dublajlı versiyonunun yanı sıra tivibu versiyonunu da izlerseniz daha iyi anlarsınız. halbuki her iki farklı kayıtta da gerçekten başarılı ve duayen ses sanatçıları oynamıştır . fakat ilkindeki yönetmenlik(sinema için yapılmadığından belki) ve çeviri, ikincisinde yoktur.
devamını gör...
gereklidir ustalasilmasi gereken alanların başında gelir, dil bilmiyorsan mal gibi ekrana 100 dakika bakman gereken bir eylemi rahatlatacak çözümdür. yıl 2021 ben bir film izliyorum diye o kadar dakika tek yere bakacak bir hayat yaşamıyorum, gerek iş gerek özel hayat o telefon sürekli ötüyor. türkçe dublaj gereklidir filmlerde, bunlar dışında dublaj filmlerde dublajin başarısızlığı ayrı tartışma konusu.
dublaj ayrı ses seviyesinde, tren sesi ayrı, arkadaş bu nedir , sizi duycaz diye sesi açıyoruz sonra bir tren geciyor ev yıkılıyor sesten.
kumandayi ararken kalp krizi geçiriyorum.
devamını gör...
tercihimdir çünkü alt yazı izlerken sözlüğe bakamıyorum*.
devamını gör...
uyurken film izlemek için ideal. seslendirme iyiyse tabi.
devamını gör...
eğer çeviri iyiyse ve senkron sorunu yoksa bir problem göremiyorum. her filmi değil tabi. hele ingilizce dışındaki filmleri ve dizileri. misal ben jessie buckley'i türkçe konuşurken izlemek istemem. önemli olan iyi çeviri ve seslendirenle oyuncunun dudaklarının uyumu. yalnız eskisi kadar iyi değil sanki dublaj. dümdüz, ruhsuz bir şekilde dublajlara denk geliyorum. sanki mektup okur gibi dublaj olur mu lan.
devamını gör...
film olsun, dizi olsun, ne olursa olsun, herhangi birini türkçe dublajlı izleyenin kendisine saygısı yoktur. uzatmanın alemi yok.
devamını gör...
izlenmeye, sahip çıkılmaya ve değer görmeye değendir. izleyenin de tam tersi kendisine ve yurdunun sanatçılarına sonsuz saygısı vardır. dünya üzerinde, dublaj konusunda türkiye en iyi ülkelerinden biri konumunda bulunurken, gelip "türkçe dublaj izleyenlerin kendisine saygısı yoktur" demek ruh hastalığından başka bir şey değildir.

2015 ve sonrası yapılan dublajlar tırt, bunu ben de kabul ediyorum. ama eski kuşak dublajlar ve bu dublajları icra eden ses sanatçılarımız gerçekten çok yetenekliydi. ayrıca her birinin eşsiz bir ses rengi var. bu rengi de sonuna kadar kullanmayı başarmışlar. 2000-2015 arası çıkan yapıtların yaptıkları dublajlar inanılmaz kaliteli. film, çizgifilm, oyunlar, belgeseller aklınıza ne gelirse artık.

tabi bu eşsiz olma durumunun tek sebebi yetenekli sanatçılarımız değil. dünya üzerinde "low context ve hight context" diye iki köklü kültür bulunur. bu kültürler ülkelere göre değişkenlik gösterir. mesela tüm uzak doğu ve orta doğu dahil ülkemizde high context kültürü benimsenmiş. bu kültüre sahip ülkelerin yapıtları daha duygu ağırlıklı olur. amaç ne olursa olsun seyir zevki ve dinleme zevki yaşatmak. bunu da insanların duygularını ele geçirerek yaparlar. öyle ki, japonya ile beraber dünya üzerindeki en başarılı dublaj örnekleri türkiye'den çıkar. bu sadece dublajla sınırlı değil. müziklerimiz, filmlerimiz, dizilerimiz de bu kültürü benimseyerek icra edilirler. o sebeple dizilerimizde uzun uzun duygulu bakışma sahneleri olur, o sebeple dizilerimizde kullandığımız soundtrack'ler gerçekten daha dinlenesi ve yapıtın sahnelerine cuk diye otururlar.

bir de high'ın tam tersi low context kültürünün benimsendiği batı ülkelerine bakalım. hiçbirinde doğru dürüst kayda değer dublaj örnekleri ya da çarpıcı dizi müzikleri göremezsiniz. çünkü low context kültüründe duygular ve sanattan daha çok sonucunda kazanılan paraya ağırlık verilir. en katı örnek; ülkemiz sanatçıları bu işi para için değil de, sanat için yaparlar. bunu da büyük aşkla yaparlar. hani yemek yapım aşamasında "sevgini katmak" diye bir deyim vardır ya, aynı şey dublaj için de geçerli. o sebeple yurdumun dublajları diğer ülkelere göre daha bir kaliteli olur. ayrıca bu sanata rağmen hakettikleri parayı da alamazlar dublaj şirketleri tarafından. ama hiçbiri de gidip "lan bana para vermiyorlar, ben bu mikrofonun başına neden geçiyorum?" dememiştir. ama atıyorum, dublaj sanatçısı demeye bin şahit amerika'lı parasını alamadığı anda vazgeçer o işten. çünkü amaç sanat değil, paradır. olay bundan ibaret. elbette batı ülkelerinde de istisnalar mevcut. şimdi instrellar mı neydi, gider o filmi baz alarak hans zimmer'ı örnek gösterirsiniz vs. ben burada genelleme yapıyorum. türkiye'nin dublaj konusunda en başarılı 2 ülkeden biri olması kesinlikle tesadüf değil. bunun farkında olmanızı istiyorum sadece. aynı şey japonya için de geçerli. anime dublajları neden bu kadar kaliteli sizce? ya da kore dizileri neden mesela duygu ağırlıklı olur? bu örnekler "high context culture" çatısı altında sonsuz verilebilir.

her neyse işte kültür ayrılıklarını bir kenara bırakalım. ülkemizde dublajın garip bir tarihi de var. benim tabirimle dublaj olayı 3 kuşaktan oluşuyor. ilk kuşak dublaj sanatçıları sadece yeşilçam filmleri seslendiriyordu. yani hemen hemen hiçbir oyuncu gerçek sesini kullanmıyordu, başka sanatçılar onun dublajını yapıyordu. neevet, naaayır gibi abartılı dublajlarla da pek de bir dikkat çekiyordu.

ama bizi ilgilendiren 2. ve 3. kuşak. bu kuşaklar 1980-2015 arası icra edilen tüm dublajların sahibi. beyazperde de vizyona giren filmler ve animasyonlar, tv'de yayınlanan dizilerin dublajları, ithal tüm çizgifilmlerin tv'de yayınlanan versiyonlarını, belgeseller, animeler aklınıza ne gelirse işte. 1960'larda ilk trt yayınından sonra meclis toplanıyor. "bakın kardeşlerim, tv yayına başladık, hepimize hayırlı olsun. yurdum tv'sinde içerikler yayınlayacağız. dublajlı mı, yoksa altyazılı mı olsun?" diye bir soru soruluyor. bir grup diyor ki "altyazılıı olsun, orijinaline sadık olalım." bir diğer grup da diyor ki, "olmaağz. bizim vatandaşlarımızın okuma yazma oranları çok az. altyazılı yayınlarsak anlamazlar. hem bizim yaşlı kesmimiz de var, onlar hiç anlamaz" gibi gibi tartışmalardan sonra, tv'lerde dublajlı içerik yayınlama kararı alınıyor. böylelikle de 2. ve 3. kuşak dublaj faaliyetleri gösterilmeye başlanıyor.

ama şu da var, 2015 yılından sonra 2. kuşak sektörü terkettikten sonra dublaj piyasası saçma sapan insanlara kalmış durumda. yine yetenekli sanatçılar var, bunu valorant gibi bir oyunda görebiliyoruz. ama çok kısıtlı artık. zira 2015 sonrası çıkan hangi film olursa olsun ben de pek beğenemiyorum dublajlarını artık. en katı örnek, geçen izlediğim "the substance" filmi mesela. o filmi dublajlı izlediğim için bin pişman oldum desem yeridir. sesler güzel değil, ayrıca icrada da büyük sıkıntılar vardı. filmin orijinal sesi de arkadan geliyordu vs... ama bir de eski kuşak dublajlara bakın. 1957 yılında çıkan "12 angry man" filminin dublajı da açık ara farkla inanılmaz kaliteliydi. bu filmin ilk yarısını altyazılı, diğer yarısını da tercihen dublajlı izlemeye karar verdim. iyi ki de izlemişim diyorum. ben hayatımda böyle bir kaliteli dublaj görmedim arkadaş! dedirttiren bir dublajdı. düşünün yani the substance 2024 yılında, 12 angry man ise 1957'de çıkıyor. ha tabi bu filmi dublajlamaları bi 1965'i bulmuştur gibime geliyor, ama yine de aralarında inanılmaz bir tarih farkı var. ve ne yazık ki kuşaklar arttıkça dublaj sanatımız da bir o kadar gerilemiş.

benim burada tepki gösterdiğim konu, türkçe dublaj düşmanlığı veya karşıtlığı. tercihinizi altyazıdan yana kullanıyor olabilirsiniz, buna saygı gösteririm. ama türkçe dublajı asla ezdirmem. kaliteli dublaj örneklerini ve sanatçılarını geçtim, burada milli bir başarı söz konusu. tebrik etmeniz, takdir etmeniz yerine izleyenleri hor görüyorsunuz, bok atıyorsunuz, sonsuz saygısızlık yapıyorsunuz. bunu yapmayın işte. biz bilmiyor muyuz altyazılı izlemeyi c2 türkçeyle? ortada her şeyden önce bir ses sanatı var. biz de ülkecek bu sanata sahip çıkmalıyız. ha şuan dublaj sanatı da her alanda olduğu gibi kalitesi yerin dibinde, ama burada neredeyse yarım asırlık bir sanattan bahsediyoruz. bari onlara saygısızlık etmeyin yani.

neyse çok konuştum ya. umarım başka bir çerçeveden bakmaya başlamışsınızdır bu tanımdan sonra.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"türkçe dublaj" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim