potpuridir.
devamını gör...
bir gün tak diye son bulacak olan kutsal şey.

kimileri ölür, kimileri geberip gider. telefonundaki gereksiz yer kaplayan fotoğrafları silmek gibi, yaşamındaki gereksiz anları silecek olsan, hayatında açılacak kocaman boşluğu görünce dehşete kapılacağın üzerine yaşamın geri kalanı üzerine bahse girebilirim. dehşete kapılmak... iki gezegenin küt diye birbirine çarptığı noktada durmak gibi bir şeydir böcek gibi ezilirsin ödün bokuna karışır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
devam etmek, akıp ilerlemek için insana ihtiyaç duymayan kavram.

hem kültürel yaşamın ve hem de doğal yaşamın insana ihtiyacı yoktur. kültürel yaşam insan türüne muhtaçtır evet ama bireylere özel olarak bir muhtaçlığı yoktur. a kişisi yok olursa yerine b kişisi gelir. kişilerin özelliği kültürel yaşamın çok da umurunda değildir. kendini bedenlerle değil kavramlarla ve düşüncelerle inşa eder.

doğal yaşamın da insan türüne topyekün ihtiyacı yoktur. bir canlı türü gider bir başka canlı türü gelir. doğanın umurunda değildir. doğayı doğa yapan da zaten bu sinir bozucu kayıtsızlığıdır.
devamını gör...
akrep hikayesi

hintli bir adam suyun içinde zar zor ilerlemeye çalışıyormuş. bu sırada yanına bir akrep yanaşmış. adam akrebi kurtarmak istemiş ve parmağını ona doğru uzatmış. fakat akrep adamın bu hamlesinden sonra adamı sokmuş. hintli adam bu duruma çok şaşırmış fakat yine de tekrardan parmağını akrebe doğru uzatmış. akrep tekrar adamın parmağını sokmuş.

bu olayı gören başka bir adam kendisini sürekli sokan bu akrebi kurtarmaktan vazgeçmesi gerektiğini söylemiş. hintli adam buna şu şekilde cevap vermiş:

-akreplerin doğasında sokmak vardır. fakat ben insanım. insanın doğasında ise sevmek vardır. akrebin doğasında sokmak var diye kendi doğamda olan sevmekten mi vazgeçeyim?
devamını gör...
yaşam bir pikniktir; tüm piknikler eğlencedir; öyleyse yaşam eğlencedir.
yaşamak en büyük intikamdır.
devamını gör...
kusursuz kalemler çizdi resmimi
eğriyim, doğrular büktü belimi
devamını gör...
ölümle iç içe olan kavramdır kendisi. yaşamın ne olduğunu nasıl anlayabiliriz?
düşünerek mi?
yaşayarak mı?
ölerek mi?
kavramlar zıttı ile var olur. iyiyi iyi yapan kötünün ta kendisidir. bu yüzdendir ki dünya da iyi var olduğu müddetçe kötü var olmalıdır. ve kötülük iyiliğe gebedir bu durumda. kötünün var olması için yegane şart iyidir.
yaşam ve ölüm arasında ki bağlantı da aynı bu durum gibi. yaşam beraberinde ölümü getiriyor derler ama tam tersi bakmak daha makbul gelir bana. ölmemiz gerektiği için yaşamın kendisi var. nu neyi değiştirir peki? hakikatin kendisi yaşam mı, ölüm mü sorusunda daha net bir cevap vermemizi sağlar. tabi teorik olarak en azından. yaşarken yaşadığını hissetmek çok zor. nadiren de olsa farkına varabiliyorum artık. içinde bulunduğum mekanda soyutlanıp kendime 3. tekil şahıs gözüyle bakabiliyorum. dışarıdan bir göz nasıl görüyorsa beni öyle görüyorum kendimi. öyle anlamsızlaşıyorum ki kendime uzaktan bakarken. tüm dertlerim ve mutluluklarım aynı kefeye giriyor. arasında ki fark kayboluyor. adım atan ayağımdan tutun gözümün gördüğüne kadar, beynimin en ücra köşesinde ki düşünceyi bile yakalayabiliyorum. yaşamaya kaptırıp gitmişken hayatta olduğumuzu unutuyoruz. dolayısıyla ölümü unuttuğumuz an hayata kaptırıyoruz kendimizi.
ölüm bana hatırlatıyor asla emin olamayacağım gerçekleri. verebilecek bir canım var. fazlasına sahip değilim.
devamını gör...
anne karnıyla tahta tabut arasında geçen süre.
devamını gör...
yaşam üzerine;
calderon insanın en büyük suçu doğmuş olmasıdır der. ona göre insan en başından beri suçludur.
samuel beckett dünyadasın, bunun tedavisi yok yaşamak ilacı olmayan bir hastalıktır diyerek dermansızlığımıza gem vurur.
albert camus yaşam, tüm anlamsızlığına rağmen sürdürülmelidir ile umut yok ama madem bir kere geldik dünya'ya oturmaya mı geldik havasındadır. ister kılıç kuşamıyla ister tef çalgı eşliğinde kendi yolunda kendi savaşında ilerlemelisin diyor.
buraya nazım hikmet'i eklemeseydim içim sızlardı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
nazım bize daha çok umudu aşılamıştır. her şey'e rağmen yaşamak... kimine göre kuralına göre oynanan oyun, kimine göre kuralsız isyankar bir ruh.. yaşam; ölüm kalım savaşı.
devamını gör...
yarı açık cezaevi gibidir. ve bu hapishaneye tıkılan her mahkum 'aslında masumum' diye düşünür. cahil, okumuş, akıllı, aptal, zengin, fakir, çingene, asil farketmez; azıcık kafası çalışan herkes masum olduğunu bilir. mesele masum olabilmek değildir zaten, mesele bu kadar masum mahkum ile bi fiki doğrultabilmektir.
devamını gör...
ıslak cümledir.
devamını gör...
seksin olmazsa olmazıdır.
devamını gör...
organik bir ucube sirki. kozmik döküntü. uzayın hurda yığınında fabrikalar kuran solucanların düşleri.
devamını gör...
rahimde başlayıp , ölümle biten süreç. ortalama bir insanın ömrü altmış yaşından fazla.bir insan bu kadar yaş alıp daha fazla yaşama isteği neden duyar? geçmişten beri birde ölümsüzlüğü arayanlar oldu hep , hâlen daha devam ediyorlar. yaşam var olan zamanını değerlendirip çok yaş almadan gitmekten öte olmamalı. bilmiyorum bu yaşam denilen similasyonu bu kadar uzatıp ne gibi bir sonuç elde edilebilir ki. az ve öz dolu dolu bir yaşamınız olsun.
devamını gör...
bir insanın varoluş tecrübesi olarak seri imalatı, bir devrime, bir yıkıma, bir çığıra, bir yeniden doğuşa ya da bir nihai yok oluşa sebebiyet verebilecek şeydir.

seri üretim insan ya da canlı eyleyişi olarak yaşama içkindir. yaşam ilke olarak seri üretim yapmaz. yaşamın yerine geçmeye çabalarcasına insan ya da canlı yaşamının seri üretimini yapmaya çalışmak paradoks yaratır.

kültürel manada kopya yaşamlar tabiri metafordur, sanata içkindir.

metafizik kimyayı felsefeden saymıyorum.
devamını gör...
dil cinayetinin ardından, hayat kelimesi yerine gelmiş köksüz uyduruk bir kelimedir. teori kelimesi bile greklerde bile, bilen gören, duyan vs gibi tanrı vasıflarını barındırdığından, kelimenin değerli kaliteli olduğu görülür. hayat, hay'dan diri olmaktan, allahu tealanın sıfatlarından gelmektedir. bundan mütevellitte, ruhu olan, manevi bir metafiziği barındıran bir kelimedir.
devamını gör...
insanin henuz bir kan pihtisindan ibaret oldugu zaman diliminde basladigi yolculugudur...

bence en sade, en uygun tasviri tam olarak bu; yolculuk...

yolculugu esnasinda, elinde bir bohcasi da bulunur insanin. benliğinin gelismesiyle; iyi/kotu anilarini, keskelerini, tecrubelerini, yaralarini harmanlayip sakladigi bir bohca...

yolculugu her daim degisir bu arada;
bazen yollar engebelidir yorar,
bazen bahcelerden gecer durur dinlenir.
bazen cakil taslarina denk gelinir de duser yaralanir.
bazen yönünü sasirir da kaybolur.
bazen yurumeye mecali kalmaz durup bir dinlenir.
bazen gucunu toplayacak gibi olup kosmaya baslar.
bazen de korkar tokezler, oldugu yerden saydigiyla kalir.
oyle ya da boyle bohcasini yasanmisliklariyla doldurur iste. dizleri yaralanir, cani acir. buyur olgunlasir, degisir gelisir derken yol da biter yolculugu da... gunun sonunda yanina kalacak olan sadece; diger yolculugunun kaderini belirleyecek dogrulari ve hatalaridir. baska da bir sey degil...
devamını gör...
en değerli şeydir.
devamını gör...
ölümün ikiz kardeşidir diye okumuştum bi yerde.
devamını gör...
bir gün ölüneceği kavranırsa, her anından zevk alabileceğinizdir.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yaşam" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim