yediğinin içtiğinin fotoğrafını çekip paylaşan insanlar
başlık "örnek vatandaş" tarafından 22.11.2020 01:39 tarihinde açılmıştır.
1.
uzaktan tanıdığım, hatta sempati duyduğum bir insan vardı. okul müdürü oluyor kendisi. bir ara facebook profilini inceleyeyim istedim. fotoğraflarına baktım da baktım. çoğu fotoğraflar gezi ve yemek üzerine. bu müdürümüz, nereye gittiyse ve kime konuk olduysa yaptığı kahvaltıyı, et ızgarayı, konya etliekmeği, ciğer şişi, sucuklu yumurtayı, közde patatesi, içtiği çayı, neskafeyi, çileği, kavunu, karpuzu eliyle göstererek poz vere vere paylaşmış. hatta bir tabak doğranmış karpuzu görev yaptığı okulun müdür odasında yerken çektiği fotoyu paylaşmış. yani bu abimiz gurme olsa anlarım da, koskoca aklı başında bir eğitimci. cahil, görgüsüz, yeni yetme birisi de değil. etraf ve takipçiler ne der, ayıp ediyor muyum acaba? diye özeleştiri yapmıyor mudur ? ama fotoyu görenler ya kıskanıyor ya da yüzüne değil ama arkasından atıp tutuyordur orası kesin. ilk başlarda duyduğum sempati bu fotoğraflardan sonra antipatiye dönüştü.
buna benzer bir komşumuz var, ismi cuma bey, kuyumculuk yapan saygın bir insan. pazar günleri akşam üzeri arkadaşlarını toplar. mangalda kuyruk yağı, kokoreç, mantar ve ateş başında çay içme fotoğrafları ve her pazar aynı ritüel. altında da yüzlerce yorumlar "iyi pazarlar, afiyet olsun, iyi eğlenceler" diye. tabi bu yorumlar bana yapmacık gelir. ben de yorum yazarım ama böyle klişe yorumlar değil. hani bunlar maça çıkmış futbolcu gibiler, ben de erman toroğlu gibi tatlı ve acı dokundurmalar yaparım. hatta bu yorumlar üzerine yüz yüze geldiğimizde cuma bey espri ile karışık yorumları hatırlatır. ben de yarı şaka yarı gerçek lafı gediğine koyarım.
"cuma bey, sen şimdi bu fotoğrafları paylaşıyorsun, o" afiyet olsun, iyi eğlenceler "diye yorum yazanların içlerinden" zıkkımın kökünü yiyin "demedikleri ne malum?
yani uzun lafın özeti, yiyen var, yiyemeyen var, yiyecek ve içecek paylaşımları hassas bir konu. bunları sürekli paylaşan, bazı gerçeklerin farkında olmayabilir. bizim cuma bey'in arkadaşlarıyla ziyafetini çektiği o bir akşamlık kuyruk yağlarını, elin garibanı bir senelik yemeğinde kullanıyor.
buna benzer bir komşumuz var, ismi cuma bey, kuyumculuk yapan saygın bir insan. pazar günleri akşam üzeri arkadaşlarını toplar. mangalda kuyruk yağı, kokoreç, mantar ve ateş başında çay içme fotoğrafları ve her pazar aynı ritüel. altında da yüzlerce yorumlar "iyi pazarlar, afiyet olsun, iyi eğlenceler" diye. tabi bu yorumlar bana yapmacık gelir. ben de yorum yazarım ama böyle klişe yorumlar değil. hani bunlar maça çıkmış futbolcu gibiler, ben de erman toroğlu gibi tatlı ve acı dokundurmalar yaparım. hatta bu yorumlar üzerine yüz yüze geldiğimizde cuma bey espri ile karışık yorumları hatırlatır. ben de yarı şaka yarı gerçek lafı gediğine koyarım.
"cuma bey, sen şimdi bu fotoğrafları paylaşıyorsun, o" afiyet olsun, iyi eğlenceler "diye yorum yazanların içlerinden" zıkkımın kökünü yiyin "demedikleri ne malum?
yani uzun lafın özeti, yiyen var, yiyemeyen var, yiyecek ve içecek paylaşımları hassas bir konu. bunları sürekli paylaşan, bazı gerçeklerin farkında olmayabilir. bizim cuma bey'in arkadaşlarıyla ziyafetini çektiği o bir akşamlık kuyruk yağlarını, elin garibanı bir senelik yemeğinde kullanıyor.
devamını gör...
2.
karşı çıkmadığım, zaman zaman da savunduğum hede. sebebi aslında basit, yemek fotoğrafı paylaşmanın görgüsüzlüğü hep "o yemeği yiyemeyen, aç insana kendisini kötü hissettirmeme" hassasiyetinden kaynaklanıyor. toplumda herkesin her yemeğe ulaşamıyor olduğu gerçeğini bu gerçeği olabildiğince gizleyerek, özünde aç ve yoksun olanın aslında o kadar aç yoksun olmadığına ikna çabası.
aç ve yoksun kişi mahrum kaldığı güzellikleri görmediğinden aslında konumunun ne kadar yoksun, sosyal hiyerarşide ne kadar geride olduğunun farkında olmuyor. çünkü etrafındaki herkes "abi biz de bi'şey yemiyoruz zaten merak etme" modunda stealth olarak takılıyor. gördüğü kadarı da onun bu eşitsizliğe sesini çıkarması için yeterli olmuyor, aç ve yoksulluğun sona ermesine de yaramıyor.
tam tersine herkes yemek fotoğrafı paylaşsa, herkesin sahip olduğu imkanlar herkes tarafından bilinse, hatta bunu yapmaya zorunlu olsalar, bunlardan mahrum olan insanların tepesi atar. "yeter lan yediğiniz içtiğiniz, hep güzel şeyler size niye bize yok? bizim suçumuz ne!?" diye sokaklara dökülürler.
biz bugüne kadar ''erdem ve ahlak'' kisvesi altında hep aslında göreceli olarak ayrıcalıklı kesime en az sıkıntı çıkaracak olan konforlu bir düzeneği sürdürüyoruz. anayasanda "sosyal devlet" diye geçiyorsun ama "aman ona toplumun ne kadar alt tabakasında olduğunu çok hissettirme" diyorsun. aman abi tadımız kaçmasın. sen yine portakallı pekin ördeğini ye ama bunu yaparken aç adama sistemin onu nasıl görmezden geldiğini hissettirme.
devlet burada bu temel eşitsizliği oluşturan ekonomik ve siyasi stratejilerin sahibi olarak sorumluluğu üstünden atmak için yine toplumu üstünüze sürecektir: "yemeğinin fotoğrafını paylaşıyorsan yemeğini de paylaş, iki fakiri de sen doyur" diyecektir. kendisi demez de topluma bunu dedirtir. oysa sen zaten o hesabı ödemek için harcadığın gelirinden de, üstüne hesabın kdv'sinden de sürekli olarak devletin topluca tutarlı ve iyi planlamayla doyurabileceği milyonlarca aç insanın parasını ödüyorsun. hepimiz ödüyoruz. sosyal devlette verginin temel amacı da budur, eşitsizliğin olumsuz etkilerini yok etmektir. halbuki bizde hükûmet, bu geliri seçimde varlığının devamlılığını sağlayacak unsurlara harcar. mesela duble yol yapar, köprü falan yapar. yemek vermez. verse de yeterince vermez.
seçmen de oyunu açları doyurmayı vaadedene değil de duble yol yapana verir. bu tercihiyle aslında kendi ahlakının sahteliğini de tescil eder. seçim sonrası da "aman abi olan var olmayan var bu yemek fotoğrafları olmuyor" der. aman diyim üçüncü boğaz köprüsünü, yeni havalimanını o adamın boğazından çaldıklarımızla yaptığımıza uyanır muyanır (!)
yemek fotoğraflarınızı paylaşın. en ağız sulandıracak instagram filtreleriyle, en lüks ışıklar altında, toplumun uçurumlarını en iyi veren kontrast ayarıyla.
aç ve yoksun kişi mahrum kaldığı güzellikleri görmediğinden aslında konumunun ne kadar yoksun, sosyal hiyerarşide ne kadar geride olduğunun farkında olmuyor. çünkü etrafındaki herkes "abi biz de bi'şey yemiyoruz zaten merak etme" modunda stealth olarak takılıyor. gördüğü kadarı da onun bu eşitsizliğe sesini çıkarması için yeterli olmuyor, aç ve yoksulluğun sona ermesine de yaramıyor.
tam tersine herkes yemek fotoğrafı paylaşsa, herkesin sahip olduğu imkanlar herkes tarafından bilinse, hatta bunu yapmaya zorunlu olsalar, bunlardan mahrum olan insanların tepesi atar. "yeter lan yediğiniz içtiğiniz, hep güzel şeyler size niye bize yok? bizim suçumuz ne!?" diye sokaklara dökülürler.
biz bugüne kadar ''erdem ve ahlak'' kisvesi altında hep aslında göreceli olarak ayrıcalıklı kesime en az sıkıntı çıkaracak olan konforlu bir düzeneği sürdürüyoruz. anayasanda "sosyal devlet" diye geçiyorsun ama "aman ona toplumun ne kadar alt tabakasında olduğunu çok hissettirme" diyorsun. aman abi tadımız kaçmasın. sen yine portakallı pekin ördeğini ye ama bunu yaparken aç adama sistemin onu nasıl görmezden geldiğini hissettirme.
devlet burada bu temel eşitsizliği oluşturan ekonomik ve siyasi stratejilerin sahibi olarak sorumluluğu üstünden atmak için yine toplumu üstünüze sürecektir: "yemeğinin fotoğrafını paylaşıyorsan yemeğini de paylaş, iki fakiri de sen doyur" diyecektir. kendisi demez de topluma bunu dedirtir. oysa sen zaten o hesabı ödemek için harcadığın gelirinden de, üstüne hesabın kdv'sinden de sürekli olarak devletin topluca tutarlı ve iyi planlamayla doyurabileceği milyonlarca aç insanın parasını ödüyorsun. hepimiz ödüyoruz. sosyal devlette verginin temel amacı da budur, eşitsizliğin olumsuz etkilerini yok etmektir. halbuki bizde hükûmet, bu geliri seçimde varlığının devamlılığını sağlayacak unsurlara harcar. mesela duble yol yapar, köprü falan yapar. yemek vermez. verse de yeterince vermez.
seçmen de oyunu açları doyurmayı vaadedene değil de duble yol yapana verir. bu tercihiyle aslında kendi ahlakının sahteliğini de tescil eder. seçim sonrası da "aman abi olan var olmayan var bu yemek fotoğrafları olmuyor" der. aman diyim üçüncü boğaz köprüsünü, yeni havalimanını o adamın boğazından çaldıklarımızla yaptığımıza uyanır muyanır (!)
yemek fotoğraflarınızı paylaşın. en ağız sulandıracak instagram filtreleriyle, en lüks ışıklar altında, toplumun uçurumlarını en iyi veren kontrast ayarıyla.
devamını gör...
3.
yormayın be güzel kardeşlerim. kimse sizin ne yediğinizi umursamıyor. boğazında kalması dileğiyle.
devamını gör...
4.
bu tür cümleleri kuranların neden sosyal medyayı kullandıklarını merak ediyorum. bu platformların amacı bu kardeşim. sen de ayşe,fatma,mehmet ne yapıyor diye merak ettiğin için orada takılıyorsun. beğenmiyorsan sosyal medyada takılma.
devamını gör...
5.
artık sosyal medyayı aşıp, whatsapp durum kısmında da paylaşılan anlam veremediğim, hiç yapmadığım yapanları da kendi haline bıraktığım altında psikolojik nedenler olduğunu düşündüğüm durum
devamını gör...
6.
her şeyi sosyal medya olmuş insandır . yemeğini de giydiğinide sevdiğinide medyadına uygun seçer .
devamını gör...
7.
yemek tarifleri veren bir hesap değilse, bu insanların savunulacak bir yanı olduğunu düşünmüyorum. sosyal medya platformlarının asıl amacı da bu değil, yanlış kullanılmaya müsait olduğu için bu durum ortaya çıkıyor. illa fotoğraf atmak gerekiyorsa yemek bitince atılabilir. kimse tüh, ne yediğini göremedim diye üzülecek değil.
bazı yiyecek reklamlarına da karşıyım. bir şarkı dinlemek veya ders videosu için girdiğin sitede önce yemek videosu izlemek zorundasın. o reklam videoları tok insanın bile iştahını açacak türden. her istediğini yiyemeyen birini videoyu izlerken düşünün. iki durumun hiçbir farkı yok. yiyemeyen birine hepsi çok lezzetli gelir. bu ülkede açım diye kendini yakan bir baba öldü, unutmayın.
anneannem, yediğin içtiğin senin olsun, bana gezdiğin gördüğün yerleri anlat derdi. ben böyle büyüdüm.
bizim kültürümüzde yemek yerken biri görse, gel beraber olsun en azından bir çayımı iç diye diye zorla oturursun o masaya. şimdi ise, gösteriş yapacağım diye görgüsüzlük normal oldu. toplum olarak değişmemiz gerek. daha bilinçli ve düşünceli insanlara ihtiyacımız var.
bazı yiyecek reklamlarına da karşıyım. bir şarkı dinlemek veya ders videosu için girdiğin sitede önce yemek videosu izlemek zorundasın. o reklam videoları tok insanın bile iştahını açacak türden. her istediğini yiyemeyen birini videoyu izlerken düşünün. iki durumun hiçbir farkı yok. yiyemeyen birine hepsi çok lezzetli gelir. bu ülkede açım diye kendini yakan bir baba öldü, unutmayın.
anneannem, yediğin içtiğin senin olsun, bana gezdiğin gördüğün yerleri anlat derdi. ben böyle büyüdüm.
bizim kültürümüzde yemek yerken biri görse, gel beraber olsun en azından bir çayımı iç diye diye zorla oturursun o masaya. şimdi ise, gösteriş yapacağım diye görgüsüzlük normal oldu. toplum olarak değişmemiz gerek. daha bilinçli ve düşünceli insanlara ihtiyacımız var.
devamını gör...
8.
bazen özel şeyler yerken yapılması gayet makul geliyor bana.
ben eskiden paylaşırdım.
sonra vazgeçtim saçma olduğunu keşfettim.
gidip dümdüz bir numarası olmayan yiyeceği paylaşanlar garip geliyor bana.
tabi portakallı pekin ördeği yersem bir gün paylaşırım hiç affetmem.
ben eskiden paylaşırdım.
sonra vazgeçtim saçma olduğunu keşfettim.
gidip dümdüz bir numarası olmayan yiyeceği paylaşanlar garip geliyor bana.
tabi portakallı pekin ördeği yersem bir gün paylaşırım hiç affetmem.
devamını gör...
9.
devamını gör...
10.
kurtlar vadisi menemen yenmesi, abdülhey ve polat alemdar. olması gereken budur.
devamını gör...
11.
sonradan görmedir.
devamını gör...
12.
başkalarına göstermek için yaşayan insandır. kendine yazık ediyordur.
devamını gör...
13.
görgüsüzdür net.
zira allah ne yediğinize değil, yediklerinizden ne kadarını infak ettiğinize bakar.
zira allah ne yediğinize değil, yediklerinizden ne kadarını infak ettiğinize bakar.
devamını gör...
14.
sosyal medyanın özü sosyal statüleri, hayata bakışları vb. kategorisi ne olursa olsun tüm insanların birbirine ne kadar "iyi" hayatları olduğunu göstererek ego mastürbasyonu yapmasında yatıyor. çünkü hepimiz sevilmek, beğenilmek, onaylanmak istiyoruz. eğer birinin yediğini içtiğini paylaşması "alan var alamayan var" mantığıyla sizi rahatsız ediyorsa o halde bunu birkaç adım öteye götürerek "annesini paylaşmasın, annesi olan var olmayan var" diyebilirsiniz. hatta ve hatta sosyal medyanın ne denli zaman ve beyin tüketici bir modern insan oyalayıcı oyuncak olduğunu kabul etmek istemeyen nahif yüreğinizi avcunuzda hafifçe okşayabilir, ardından derin bir nefes alıp örneği iyice dallanıp budaklandırarak "kimse evini, arabasını, sevgilisini, çocuğunu, okuduğu kitabı, giydiği kıyafeti, ayakkabıyı, taktığı saati, takıyı, gezdiği yerleri paylaşmasın" noktasına getirebilirsiniz.
ama konu nedense genelde yenilen içilen kısmında takılı kalıyor. arada görüyorum, bebek suratlarına 40 gün nazar boncuğu emojisi (?) sonrası nanay.
velhasıl, sosyal medya hesabı olan her insan onaylandığını, sevildiğini görüp mutlu olmak ve/veya kıskanan değil kıskanılan taraf olmak için vakit harcıyor. eğer insanların bu uğurda yaptıkları sizi "gerçekten" rahatsız ediyorsa, sosyal medya hesaplarınızı kapatabilirsiniz, yediğini içtiğini paylaşmayan yakın çevreniz haricinde kimseyi kabul etmediğiniz gizli bir hesaba geçebilirsiniz ya da bu gerçekleri inkar etmeyi bırakarak çatır çutur sosyal medya kullanmaya devam edebilirsiniz. çözüm yolu çok, yeter ki mevzunun iki tabak yemekten ibaret olmadığını bilin.
ama konu nedense genelde yenilen içilen kısmında takılı kalıyor. arada görüyorum, bebek suratlarına 40 gün nazar boncuğu emojisi (?) sonrası nanay.
velhasıl, sosyal medya hesabı olan her insan onaylandığını, sevildiğini görüp mutlu olmak ve/veya kıskanan değil kıskanılan taraf olmak için vakit harcıyor. eğer insanların bu uğurda yaptıkları sizi "gerçekten" rahatsız ediyorsa, sosyal medya hesaplarınızı kapatabilirsiniz, yediğini içtiğini paylaşmayan yakın çevreniz haricinde kimseyi kabul etmediğiniz gizli bir hesaba geçebilirsiniz ya da bu gerçekleri inkar etmeyi bırakarak çatır çutur sosyal medya kullanmaya devam edebilirsiniz. çözüm yolu çok, yeter ki mevzunun iki tabak yemekten ibaret olmadığını bilin.
devamını gör...
15.
görgüsüz kabul edilen insan.
onun paylaşmasına karışamazsınız rahatsız oluyorsanız bakmazsınız olur biter.
not: ben paylaşmam ama doğru olan bu diye düşünüyorum.
t: sosyal medya denomeni olma potansiyeli olan kişi.
onun paylaşmasına karışamazsınız rahatsız oluyorsanız bakmazsınız olur biter.
not: ben paylaşmam ama doğru olan bu diye düşünüyorum.
t: sosyal medya denomeni olma potansiyeli olan kişi.
devamını gör...
16.
eğer yiyecek ile alakalı bir hesap ise normal olandır.
devamını gör...
17.
50 yaşından sonra böyle oluyoruz demek ki.
devamını gör...
18.
dünyadaki en saçma işlerden biridir. bu konuda zanaatkar değil ise, yediği içtiği ile yani midesine giren katı ve sıvı gıdalar için beğeni beklemek feci anlamsız gelmekte bana. ha gençkene sosyal medya toy hevesimizle furyaya uyup biz de yapmışızdır ama bu düşüncemi değiştirmiyor sözlük.(bkz: swh)
devamını gör...
19.
benim bu. tamamen anı yaşayamayan bencil ve görgüsüz bir insanım. ama 100k+ takipçim var. insanlar görgüsüz olduğum için beni takip edip ,bana para kazandırıyor. ben de bu işin ekmeğini yiyorum :).
devamını gör...
20.
her türden saçmalığın internet denen çöplükte bir alıcısı olduğuna göre, bunu yapan insanların da takipçileri, alıcıları var. bir tür yemek blogu gibi görülebilir. yanlış olan, karakterindeki eksikleri zengin yemek sofraları paylaşan maçolar oluşturuyor.
devamını gör...