21.
şimdi sen gidiyorsun ya, herkes sana benzeyecek.
devamını gör...
22.
sevenlerinin, onlardan çook uzaklarda, onlardan habersizce belki, ünlü simalarla bağ kurmalarını/kurabilmelerini hep çok tuhaf bulmuşumdur.
bu tuhaflığa ortak olduğum iki ünlü simadan birisidir yılmaz erdoğan...
adamın sesini ayrı seviyorum, kalemini ayrı seviyorum, filmlerini ayrı, senaryolarını ayrı, oyunculuğunu ayrı seviyorum...
hatta o kadar ki, bazen onu kıskanıp onun gibi yazmaya çalışıyorum yazdıklarımı...
''o olsaydı, böyle bir şey yazardı sanırım'' diye mırıldanırken buluyorum kendi içimde kendimi...
bir gün öldüğünü görmek istemem...
çok ağlarım arkasından...
daha önce bir şiirinin en sevdiğim bölümünü paylaşmıştım bu başlık altında ama en sevdiğimi ne yazık ki paylaşmamıştım...
bakıyorum da, kimse paylaşmamış...
''her yağış bir başka kalkışmaya gönüllü
ve kim neye erse bu geçişte
bir tomurcuk, bir gözyaşı mutluluk işte...
her bahar arifesinde korkulu bir kimsesiz gecenin,
aklım elim yüreğim kirişte, hep biraz korku, biraz yalan telefon
seslerinde.
ya yine boş koridor ıslaklığıysa ve beton efesi
bütün fakir çocukluklarda.
ama her şey sırasını beklerken
mukaddes bir kuytuda
senden umut kesenin hüzün kesesinde bir yavru
herhangi bir anne kadar kanguru...
işte bahar işte sevda işte tomurcuk bir bakıma
ağzım mavi ıslaklığının uçurumunda
rüyayla gerçeğin arafında
hep iyinin aşkın tarafında...
ve
değmediğim yerin kalmayıncaya,
bu bahar sonsuza tomurcuklanmaya
ben sana, sen çatlak bir anadolu'yu kucaklamaya
bu bahar aşk için hazır
hazır vazgeçmeye
adının bile baş harflerinden
kayıtsız bir sarhoşluğun her gün erkenden sabah oluşundan
her şeyi biraz şakalaştıran bakışından
şakadan başka izahi olmayan bir kalp ağrısından
ve
bahanesi bir yürek,
bir et,
bir bedenin içine girmek...
hazır bu bahar
akılsız! bir yeşermenin şahane hasadına.
hazır nur topu bir yaşama sevincini kundaklamaya...
unutma, baharda çiçek olan
meyvedir yaza.
bu erik tanesi,
bu şakacı bahar çiçeği
her dem taze kalsa...''
bu tuhaflığa ortak olduğum iki ünlü simadan birisidir yılmaz erdoğan...
adamın sesini ayrı seviyorum, kalemini ayrı seviyorum, filmlerini ayrı, senaryolarını ayrı, oyunculuğunu ayrı seviyorum...
hatta o kadar ki, bazen onu kıskanıp onun gibi yazmaya çalışıyorum yazdıklarımı...
''o olsaydı, böyle bir şey yazardı sanırım'' diye mırıldanırken buluyorum kendi içimde kendimi...
bir gün öldüğünü görmek istemem...
çok ağlarım arkasından...
daha önce bir şiirinin en sevdiğim bölümünü paylaşmıştım bu başlık altında ama en sevdiğimi ne yazık ki paylaşmamıştım...
bakıyorum da, kimse paylaşmamış...
''her yağış bir başka kalkışmaya gönüllü
ve kim neye erse bu geçişte
bir tomurcuk, bir gözyaşı mutluluk işte...
her bahar arifesinde korkulu bir kimsesiz gecenin,
aklım elim yüreğim kirişte, hep biraz korku, biraz yalan telefon
seslerinde.
ya yine boş koridor ıslaklığıysa ve beton efesi
bütün fakir çocukluklarda.
ama her şey sırasını beklerken
mukaddes bir kuytuda
senden umut kesenin hüzün kesesinde bir yavru
herhangi bir anne kadar kanguru...
işte bahar işte sevda işte tomurcuk bir bakıma
ağzım mavi ıslaklığının uçurumunda
rüyayla gerçeğin arafında
hep iyinin aşkın tarafında...
ve
değmediğim yerin kalmayıncaya,
bu bahar sonsuza tomurcuklanmaya
ben sana, sen çatlak bir anadolu'yu kucaklamaya
bu bahar aşk için hazır
hazır vazgeçmeye
adının bile baş harflerinden
kayıtsız bir sarhoşluğun her gün erkenden sabah oluşundan
her şeyi biraz şakalaştıran bakışından
şakadan başka izahi olmayan bir kalp ağrısından
ve
bahanesi bir yürek,
bir et,
bir bedenin içine girmek...
hazır bu bahar
akılsız! bir yeşermenin şahane hasadına.
hazır nur topu bir yaşama sevincini kundaklamaya...
unutma, baharda çiçek olan
meyvedir yaza.
bu erik tanesi,
bu şakacı bahar çiçeği
her dem taze kalsa...''
devamını gör...
23.
yaşamak uğruna
ölmek bu olsa gerek
sevmek uğruna
acı çekmek bu olsa gerek
hayat uğruna
savaşmak bu olsa gerek
peki ya senin uğruna
üzülmek niye?
buradan
devamını gör...
24.
hayatı bir başkasının pantolonu gibi, küçültülmüş, daraltılmış…
ilk sahibinin o pantolonla yaşadığı şeyler, yani pantolonu pantolon yapan anılar, bazı ilkbahar bereleri yüzünden yapılan yamalar, ter tüketen yazlar…
hepsi daraltılmış…
yaşananlara bir beden büyük geliyor artık hayat!
bir aşkı paylaşmak için çok geç, bir paylaşıma aşık olmak içinse erken…
beni sevda yerimden vurdu yine zaman…
şimdi sana söylenecek tek cümle: bende sana yetecek kadar ben kalmadı…
devamını gör...