zengin olunca yapılacak ufak şımarıklıklar

ülkemin fakiri de vizyonsuz kardeşim!
şurada doğru düzgün bir öneri verebilen tek bir kişi bile yok.
bunlar şımarıklık falan değil, düpedüz varoşluk.
lütfen ciddi ciddi düşünüp şuraya gerçek bir şımarıklık önerisi yazmanızı bekliyorum.
ayda yılda bir zengin olmuşuz, şımarıklık yapma hakkımızı gereksiz yere harcamayalım. dişe dokunur bir şeyler olsun lütfen...

tanımları okudum.
dişe dokunur hayal kurabilen bir kaç tane ufku geniş yazar var.

geri kalan yazarların aşağıdaki amelelerden farkı yok.
aşağıdaki yazı 1960 lar da anlatılan bir fıkraydı.

iki amele akşam yemeğe oturmuşlar.
önlerinde kuru soğan ve ekmek var.
soğanın en tatlı ve güzel kısmı ise cücüğüdür.
bir taraftan yemek yerken ; bir taraftan hayal kuruyorlar.
milli piyangodan para çıkarsa neler yapabiliriz hayalleri...
bu esnada amelenin bir tanesi uyanık davranıp soğanın cücüğünü kapıyor ve ağzına atıyor.
öteki amele soğanın cücüğünü kaptırdığına bozuluyor ve hayallerle ilgili konuşmaya devam ediyor.
''ula hüso. bana piyangodan para çıkınca, bir çuval soğan alacağım ve hep cücüklerini yiyeceğim, kalanını fakirlere vereceğim.'' diyor.

ufkunuz sizi nereye kadar götürüyorsa, oraya kadar gidebilirsiniz. ondan ötesine geçemezsiniz.
bu fıkradakiler de soğan cücüğünden öteye gidemeyeceklerdir.
fakirlik ve zenginlik paraya bağlı olduğunu zannedersiniz.

ben nice maaşlı, sabit gelirli insanlar biliyorum ; dünyaya sahiptiler.
çünkü ufukları bütün dünyayı içine alıyordu.

ufkunuz dar ise para size soğan cücüğünden başka bir şey vermeyecektir.

yazık türkiye insanı ne hallere düşmüş.

kaplıcalara gideceğim.
tiyatrolara gideceğim en özelinden.
her ay bir çanta alacağım.

ne kadar param var diye gidip saymak bununla da yetinmeyip yanlışlık var diye ikinci kere saymak... dur bir saniye ben fakirim ki bunu yapmak sadece 10 saniyemi alıyor demek ki istediğim kadar paramı sayabilirim.

1.5 iskender söyleyip yanında gelen domatesleri yememek.

renkli mahlas almak.

renkli mahlas alıp kafa iznine çıkmak.

bende mi sorun, bilmiyorum ama ne vakit renkli mahlas alsam kafa iznim geliyor.* döndüğümde, sözlükte bir yığın olaylar. en sonkinde öyle olmasa da, yine olmuştur bi şeyler. ilkinde kaynamış süt & spawn olayı patlak vermişti. ne olduğunu anlamam, aylar sürmüştü. yani özetle; zenginlik başa bela efenm. istemeyin.... istemeyelim.

ben eyfel kulesinin önünde paçalı kırmızı tavuklarımı otlatmak istiyorum. kurabileceğim max saçmalıkdaki hayalimdir.

kendi haute couture markamı kurmak

tekne alırım ya. denize aşığım ben. gider vizyonsuz şekilde tekne alır şımarırım.

yarım ekmek tavuk döner ile 2 ayran içmek.

sepet tutarına bakmadan , istenilen tüm kitapları almak.

çok zengin olursam ama dolar milyarderi filan viyana flarmoni orkestrasını okyanusa kıyısı olan bir kumsalda şarap eşliğinde dinlemek isterim.
ama sadece bana çalsınlar.

1-dünyanın en iyi mühendisi ile çalışıp evime özel pizza fırını kurdurmak
2-dünyanın en iyi 2 pizza aşçısını vardiyalı olarak yatılı özel aşçı olarak tutmak
3-dünyanın en kaliteli mantarını, mısırını, ,ununu v.s pizza malzemelerini getirtmek

queen rozeti almak.

sabahın beşinde helikopter çağırıp bursa'ya kahvaltıya gitmek. (yaşanmıştır.)

aldığım geniş eve annem dahil hiçbir akrabamı sokmamak.

fakirlerle şımarıklaşmalar başlığı. ah şu fakirler, pek de seviyorlar kendilerini şımartmayı.

yine züğürtlerin çenesini yoracak olan başlık

peri kostümü çay partisini düzenleyeceğim sadece kadınlar katılabilecek çimenlerde piknik yapıp foto çekineceğiz