saleen s7
amerikalı el yapımı spor araçlar üreten saleen tarafından 2000-2009 yılları arasında üretilen süpersport otomobil.. amerika menşeili 5. üretilmiş ortadan motorlu araç olarak da geçer.. motoru komple alüminyumdan saleen tarafından bizzat yapılmış, (ford'un kullandığı small block isimli motor serisinden) üst kapakta ciddi modifiyelerle 427 kübik inç (7.0 litre) olarak geliştirilmiştir ki, bu oldukça büyük bir başarıdır çünkü bu kadar yüksek hacimlerde genellikle ford fe-big block isimli büyük motor serisi kullanılır.. saleen bu modifiyelerle 7.0 litre gibi büyük bir hacime rağmen boyutları küçük bir motor geliştirmiştir ki, aracın ağırlı 1300 kg'dur.. 7.0 litre motordan turbosuz 550 hp güç elde edebilmişlerdir.. 2005 yılında, garrett marka ikiz turbo kullanarak, 750 hp gücünde s7 twin turbo modelini çıkarmışlardır..


aracın şase komple karbon fiber'den üretilmiştir.. aerodinamisi o kadar iyidir ki, saatte 160 mph yani 260 km/h'ın üstünde araç, kendi ağırlığı kadar yere basma kuvveti uygular.. yani teorik olarak bu araç, 260 km/h'ın üzerinde bir hızla, bir tünelin tavanında, yere düşmeden gidebilir..*
atmosferik motorlu modeli'nin 0-100'ü, 2.8 saniyedir.. son hızı ise 386 km/h'tır..
twin turbo'lu modelinin ise son hızı 400 km/h'tır..


s7 lm isimli çinli motor sporları ekibi jiangsu secco automobile technology corporation ile ortak olarak 2017 yılında geliştirilmiş bir modeli vardır.. aerodinamik güncellemeler, komple yarış odaklı iç kısım yapılmıştır.. (yarış koltukları dijital gösterge vs..) bu modelde 1300 hp güç alınmıştır.. 2019 yılında aracın gücünün 1500 hp'ye çıkarıldığı duyurulmuştur.. 0-100'ü 2.2 saniye son hızı ise 480 km/h olduğu iddia edilmektedir..

s7r isimli çeşitli motor sporları için yapılmış yarış odaklı modeli de vardır.. le mans gibi, gt yarışları gibi organizasyonlarda başarılar elde etmiştir..


aracın şase komple karbon fiber'den üretilmiştir.. aerodinamisi o kadar iyidir ki, saatte 160 mph yani 260 km/h'ın üstünde araç, kendi ağırlığı kadar yere basma kuvveti uygular.. yani teorik olarak bu araç, 260 km/h'ın üzerinde bir hızla, bir tünelin tavanında, yere düşmeden gidebilir..*
atmosferik motorlu modeli'nin 0-100'ü, 2.8 saniyedir.. son hızı ise 386 km/h'tır..
twin turbo'lu modelinin ise son hızı 400 km/h'tır..


s7 lm isimli çinli motor sporları ekibi jiangsu secco automobile technology corporation ile ortak olarak 2017 yılında geliştirilmiş bir modeli vardır.. aerodinamik güncellemeler, komple yarış odaklı iç kısım yapılmıştır.. (yarış koltukları dijital gösterge vs..) bu modelde 1300 hp güç alınmıştır.. 2019 yılında aracın gücünün 1500 hp'ye çıkarıldığı duyurulmuştur.. 0-100'ü 2.2 saniye son hızı ise 480 km/h olduğu iddia edilmektedir..

s7r isimli çeşitli motor sporları için yapılmış yarış odaklı modeli de vardır.. le mans gibi, gt yarışları gibi organizasyonlarda başarılar elde etmiştir..
devamını gör...
yazarların yaşlandıklarını hissettiği ilk an
komşunun küçük oğlu bana hep abla derdi, sonra teyze demeye başladı. aynı çocuk. aynı yaş farkı. resmen yaşımdan bağımsız yaşlanmışım.
devamını gör...
kendini ifade edememe kaygısı
nedeni, kabul görmeme korkusudur.
onun da nedeni kendini kabul etmeme durumudur.
kök neden yine özgüven.
onun da nedeni kendini kabul etmeme durumudur.
kök neden yine özgüven.
devamını gör...
ataerkil sisteme tapılmasının nedeni
affınıza sığınarak belki onlarca saat anlattığım, üzerine yüzlerce sayfa okuduğum ve mütemadiyen yazdığım bir konu olan patriyarka ve kapitalizm ilişkisi üzerine elimden geldiğince kısa tutarak bu başlığa bir izah getirmek istiyorum.
patriyarka esasen erkek egemenliği olarak tarifleyebileceğimiz bir toplumsal örgütlenme, toplumsal ve sosyal bir sistemdir. temeli kadın ve erkekler arasında erkek lehine mütemadi bir ayrımcılık ve eşitsizliğe dayanır.
patriyarkanın binlerce yıllık bir geçmişi vardır, açık ve geniş tarifiyle patriyarka, mülkiyetin/devletin/iş bölümünün/ailenin/dinlerin doğduğu ilk ana kadar gider. ve patriyarka o günden bugüne kendini yeniden üreten ve bütün hayatımızı saran bir sistemdir.
örneğin kadınların evrimimiz henüz sürerken bir takım fiziksel aktivitelerden alıkonulması ve bedenlerinin ufalması sonucu dahi patriyarkaya dayanır.
patriyarka; cinsiyet temelli ezme ezilme ilişkilerininin, kadın beden, emek ve kimliği üzerinde erkekler tarafından kuruldan tahakkümün ve cinsiyet temelli eşitsizliklerin ana kaynağı olarak bugüne kadar kendini taşımıştır.
ayrıca patriyarka toplumsal cinsiyet normları (bkz: cinsiyet belası), dinler ve kültürel hegemonyasını empoze eden televizyondan sanata, sanattan eğitime bütün hayatı kapsayan ikna ve zor mekanizmaları ve devletler eliyle (bkz: devlet ve devrim) kendini sürekli yeniden üretir.
işte bu kadim zorbalık, kapitalizmin doğuşuyla bu yeni üretim tarzına eklemlenir. ve artık patriyarkal kapitalizm dediğimiz sistem karşımıza çıkar.
peki ne demektir kapitalizmle patriyarkanın "evliliği"?
kapitalizm, kendi temel dürtüsü olan sermaye lehine olabilecek olan bütün sosyal sistemleri kendisine katma eğilimi gereği, patriyarkayı burjuvazinin lehine olabilecek bütün yönleriyle kendisine katmış ve desteklemiştir. ve bu pek çok yönüyle kapitalizmi kuvvetlendirmiştir. konuyla ilgili şuraya tatlı ve anlaşılır bir yazı bırakayım da tanımım azıcık kısalsın.*
velhasıl kelam patriyarkal kapitalizm ya da kapitalist patriyarka, bir sistemdir ve hayatımızın her yerindedir. konu bir "tapınılma" meselesinden daha çok, somut durumun somut sonuçlarının görünmesidir.
erkekler; egemen oldukları ve ev içi ücretsiz emek başta olmak üzere, kadın, beden ve emeği üzerindeki tahakkümleriyle avantajlı ve daha "konforlu" yaşamlara kavuştuları için, kapitalizm ise kadınların ücretli ve ücretsiz emekleri üzerindeki sömürü silsilesiyle daha çok kar ettiği ve artı değer üretebildigi için asla ataerkiden vazgeçmek istemezler. (bkz: ailenin, özel mülkiyetin ve devletin kökeni)
bundan mütevellit bu erkekliğe tapınma hali olağan ve tutarlı bir sonuçtur.
peki bu silsile eğitimle, adaletle ve yahutta patriyarkal kapitalizmi yeniden üreten kanalların revize edilmesiyle çözülebilir mi? açık olmak gerekirse bu revizyonlar elbette kadınları güçlendirecek ve patriyarkal kapitalizmin zorbalığının tazyikini biraz olsun kesecektir. ama kesin çözüm mutlaka toplumsal devrimde düğümlenmektedir. feminizmin nihayi zaferi olmaksızın patriyarkadan kurtulmak mümkün değildir.
ayrıyeten, kapitalizmin üretim ilişkileri tamamen dağıtılmadan, yani siyasal devrim gerçekleşmeden, patriyarkadan temelli kurtulmak da mümkün olmayacaltır.
çünkü patriyarka ve kapitalizm ilişkisi dışsal ve yahutta taktiksel değildir, stratejik, organik ve içseldir. (bkz: sosyalist feminizm)
velhasıl ataerkil sisteme tapılması, nesnel bir sonuçtur. ve patriyarkal kapitalizmin yarattığı insan ve üretim ilişkilerinin olağan bir sonucu olarak geniş perspektifte kavranmalıdır. ancak bu noktada kavramalarımız inşa edeceğimiz çözümlere hakiki dayanaklar oluşturabilecektir.
dip not: bu tanım boyunca tariflenen tahliller çoğunlukla sosyalist feminist perspektifle kaleme alınmıştır. niyetim başka feminizmlerin, tahlillerini yok saymak değildir.
patriyarka esasen erkek egemenliği olarak tarifleyebileceğimiz bir toplumsal örgütlenme, toplumsal ve sosyal bir sistemdir. temeli kadın ve erkekler arasında erkek lehine mütemadi bir ayrımcılık ve eşitsizliğe dayanır.
patriyarkanın binlerce yıllık bir geçmişi vardır, açık ve geniş tarifiyle patriyarka, mülkiyetin/devletin/iş bölümünün/ailenin/dinlerin doğduğu ilk ana kadar gider. ve patriyarka o günden bugüne kendini yeniden üreten ve bütün hayatımızı saran bir sistemdir.
örneğin kadınların evrimimiz henüz sürerken bir takım fiziksel aktivitelerden alıkonulması ve bedenlerinin ufalması sonucu dahi patriyarkaya dayanır.
patriyarka; cinsiyet temelli ezme ezilme ilişkilerininin, kadın beden, emek ve kimliği üzerinde erkekler tarafından kuruldan tahakkümün ve cinsiyet temelli eşitsizliklerin ana kaynağı olarak bugüne kadar kendini taşımıştır.
ayrıca patriyarka toplumsal cinsiyet normları (bkz: cinsiyet belası), dinler ve kültürel hegemonyasını empoze eden televizyondan sanata, sanattan eğitime bütün hayatı kapsayan ikna ve zor mekanizmaları ve devletler eliyle (bkz: devlet ve devrim) kendini sürekli yeniden üretir.
işte bu kadim zorbalık, kapitalizmin doğuşuyla bu yeni üretim tarzına eklemlenir. ve artık patriyarkal kapitalizm dediğimiz sistem karşımıza çıkar.
peki ne demektir kapitalizmle patriyarkanın "evliliği"?
kapitalizm, kendi temel dürtüsü olan sermaye lehine olabilecek olan bütün sosyal sistemleri kendisine katma eğilimi gereği, patriyarkayı burjuvazinin lehine olabilecek bütün yönleriyle kendisine katmış ve desteklemiştir. ve bu pek çok yönüyle kapitalizmi kuvvetlendirmiştir. konuyla ilgili şuraya tatlı ve anlaşılır bir yazı bırakayım da tanımım azıcık kısalsın.*
velhasıl kelam patriyarkal kapitalizm ya da kapitalist patriyarka, bir sistemdir ve hayatımızın her yerindedir. konu bir "tapınılma" meselesinden daha çok, somut durumun somut sonuçlarının görünmesidir.
erkekler; egemen oldukları ve ev içi ücretsiz emek başta olmak üzere, kadın, beden ve emeği üzerindeki tahakkümleriyle avantajlı ve daha "konforlu" yaşamlara kavuştuları için, kapitalizm ise kadınların ücretli ve ücretsiz emekleri üzerindeki sömürü silsilesiyle daha çok kar ettiği ve artı değer üretebildigi için asla ataerkiden vazgeçmek istemezler. (bkz: ailenin, özel mülkiyetin ve devletin kökeni)
bundan mütevellit bu erkekliğe tapınma hali olağan ve tutarlı bir sonuçtur.
peki bu silsile eğitimle, adaletle ve yahutta patriyarkal kapitalizmi yeniden üreten kanalların revize edilmesiyle çözülebilir mi? açık olmak gerekirse bu revizyonlar elbette kadınları güçlendirecek ve patriyarkal kapitalizmin zorbalığının tazyikini biraz olsun kesecektir. ama kesin çözüm mutlaka toplumsal devrimde düğümlenmektedir. feminizmin nihayi zaferi olmaksızın patriyarkadan kurtulmak mümkün değildir.
ayrıyeten, kapitalizmin üretim ilişkileri tamamen dağıtılmadan, yani siyasal devrim gerçekleşmeden, patriyarkadan temelli kurtulmak da mümkün olmayacaltır.
çünkü patriyarka ve kapitalizm ilişkisi dışsal ve yahutta taktiksel değildir, stratejik, organik ve içseldir. (bkz: sosyalist feminizm)
velhasıl ataerkil sisteme tapılması, nesnel bir sonuçtur. ve patriyarkal kapitalizmin yarattığı insan ve üretim ilişkilerinin olağan bir sonucu olarak geniş perspektifte kavranmalıdır. ancak bu noktada kavramalarımız inşa edeceğimiz çözümlere hakiki dayanaklar oluşturabilecektir.
dip not: bu tanım boyunca tariflenen tahliller çoğunlukla sosyalist feminist perspektifle kaleme alınmıştır. niyetim başka feminizmlerin, tahlillerini yok saymak değildir.
devamını gör...
suç ve ceza
çok uzun zaman önce aldığım ama okumak için kendimi hazır hissetmediğim bir kitaptı. hem kalın sayfaları hem de rus edebiyatındaki karışık isimlerden korkuyordum. doğru zamanın olduğuna inandığım bir gün elime alıp, bırakamadan beş altı günde bitirdim. şu kadarını söylemem gerekir ki: etrafımda sevdiğim herkese kitabı okutma isteği yarattı bende.
kitabın baş kahramanı raskolnikov eski bir hukuk öğrencisidir. kitabı okurken raskolnikov’un iç dünyasına, bakış açısına, aile ilişkisine, toplumda kendisini gördüğü yere ve topluma bakış açısına, fakirliğine, aklına ve zekasına tanık oldum. kitapta öylesine müthiş detaylar, ayrıntılar ve betimlemeler var ki… tek kelimle ile ba-yıl-dım. raskolnikov'un yazmış olduğu bir makale var ve onu okuduğunuzda ciddi anlamda sosyal bilimlerin her alanından analiz yapılması gerektiğini, hatta yapıldığını görüyorsunuz. beni en çok meraklandıran ise freud’un roman üzerine yaptığı psikolojik tahlillerin neler olduğu ve onları okumaktı. zaten biraz bakınıp okumaya çalışınca bir o kadar bu analizlere hayran kaldım.. üstelik kitabı ikinci kez okuma isteği de uyandırdı bende.
kitapla ilgili bir de rivayet var: suç ve ceza yayımlandıktan sonra savcı dostoyevski hakkında dava açıyor ve gerekçe olarak diyor ki; “bir caninin ruhsal durumunu bu kadar gerçekçi ve ayrıntılı anlatan bir kişinin geçmişinde kesinlikle bir cinayet saklıdır.”
kitabın baş kahramanı raskolnikov eski bir hukuk öğrencisidir. kitabı okurken raskolnikov’un iç dünyasına, bakış açısına, aile ilişkisine, toplumda kendisini gördüğü yere ve topluma bakış açısına, fakirliğine, aklına ve zekasına tanık oldum. kitapta öylesine müthiş detaylar, ayrıntılar ve betimlemeler var ki… tek kelimle ile ba-yıl-dım. raskolnikov'un yazmış olduğu bir makale var ve onu okuduğunuzda ciddi anlamda sosyal bilimlerin her alanından analiz yapılması gerektiğini, hatta yapıldığını görüyorsunuz. beni en çok meraklandıran ise freud’un roman üzerine yaptığı psikolojik tahlillerin neler olduğu ve onları okumaktı. zaten biraz bakınıp okumaya çalışınca bir o kadar bu analizlere hayran kaldım.. üstelik kitabı ikinci kez okuma isteği de uyandırdı bende.
kitapla ilgili bir de rivayet var: suç ve ceza yayımlandıktan sonra savcı dostoyevski hakkında dava açıyor ve gerekçe olarak diyor ki; “bir caninin ruhsal durumunu bu kadar gerçekçi ve ayrıntılı anlatan bir kişinin geçmişinde kesinlikle bir cinayet saklıdır.”
devamını gör...
a0 ingilizceyle utanmadan yurt dışı hayali kurmak
başlık sahibi yazara gereksiz yüklenildiğini düşündüğüm başlık. başlık sahibi yazarın düşüncesini paylaşmasında ben bir sıkıntı görmüyorum. fakat ne yazık ki ülkemizde linç kültürü bir hayli geliştiğinden hemen kişiyi hedef alan agresif yazılar yazılıyor. siz tersini düşünüyorsanız kendi düşüncenizi belirtebilirsiniz.
başlık sahibi yazar kimsenin hayatına burnunu sokmamış, sadece düşüncesini paylaşmış. düşüncemizi paylaşamayacaksak kapatalım sözlüğü gidelim.
edit: son zamanlarda bunlar çıktı piyasaya. en ufak bir şey denildiğinde “senden izin mi alsaydı, insanların hayatına burnunuzu sokmayın” tepkileriyle karşılaşıyoruz. kimsenin hayatına burun falan sokulmuyor arkadaşlar. gidip havalimanında “dur yolcu, sen ingilizce bilmiyorsun ülkeden çıkamazsın.” demiyor kimse. “ingilizce bilmeden yurt dışı hayali kuramazsın, kurarsan kurşunu yersin.” de demiyor. usulünce düşünce paylaşılıyor, ki bildiğiniz üzere sözlük de bunun için var.
başlık sahibi yazar kimsenin hayatına burnunu sokmamış, sadece düşüncesini paylaşmış. düşüncemizi paylaşamayacaksak kapatalım sözlüğü gidelim.
edit: son zamanlarda bunlar çıktı piyasaya. en ufak bir şey denildiğinde “senden izin mi alsaydı, insanların hayatına burnunuzu sokmayın” tepkileriyle karşılaşıyoruz. kimsenin hayatına burun falan sokulmuyor arkadaşlar. gidip havalimanında “dur yolcu, sen ingilizce bilmiyorsun ülkeden çıkamazsın.” demiyor kimse. “ingilizce bilmeden yurt dışı hayali kuramazsın, kurarsan kurşunu yersin.” de demiyor. usulünce düşünce paylaşılıyor, ki bildiğiniz üzere sözlük de bunun için var.
devamını gör...
en garibinize giden turşu çeşidi
muz turşusunu gördü bu gözler.
devamını gör...
sözlük birbirine girerken tematik tanım giren yazar
kendi dünyasında mutlu olmayı seçmiş yazardır. elalem birbirini yiyip kaostan beslenirken o hâlâ tek tanımlı tematik başlıklarla şarkısını söylemeye devam eder.
devamını gör...
arkadaş ile dost arasındaki farklar
arkadaş aşk..
dost sevdadır..
dost sevdadır..
devamını gör...
pandemide kendimize kattığımız şeyler
insanların gerçek yüzlerini görmek.
dostunun yeri gelip düşmanın olabileceğini, düşmanının da dost olabileceğini bu denli ders verici nitelikte öğretmesi takdir edilesidir. utanmasam coronavirüse sarılacağım ama malum eski dosta selam verir gibi uzaktan el sallamakla yetineceğim.
dostunun yeri gelip düşmanın olabileceğini, düşmanının da dost olabileceğini bu denli ders verici nitelikte öğretmesi takdir edilesidir. utanmasam coronavirüse sarılacağım ama malum eski dosta selam verir gibi uzaktan el sallamakla yetineceğim.
devamını gör...
sevgilisini döverken kayda aldıran çocuk
kizimi daha guzel sartlarda buyutmek icin sahip oldugumuz herseyi birakip ulkeyi terketme kararimin ne kadar dogru oldugunu gosteren bir organizma. bunu bu sekilde yetirstiren anasina babasina sovmek lazim da, su kizin babasi olsam bu cocugu once guzel bi dover sonra da bu kista komple soyup ciril ciplak sokak ortasinda tasma takip gezdirirdim.
devamını gör...
girift radyo yayını
merdumlar baskında radyo yayını sonrası mottomuzu, bir gece ansızın ge le bi li riz, tekrarlayalım dedik veeee aykuta baskına; kırk yama'yı ziyarete geliyoruz.
normal sözlük merdumgiriz tarikatı şeyhi olarak açılışı yapıyorum. haydi hepimize iyi yayınlar!
normal sözlük merdumgiriz tarikatı şeyhi olarak açılışı yapıyorum. haydi hepimize iyi yayınlar!
devamını gör...
darpa
cok cilgin projelerin dondugu amerika savunma bakanligi’na bagli kurum. abd’nin aselsan’i da diyebiliriz. kurulus isminin acilimi ise; defense advanced research project agency.
kurumun ortaya cikis donemi rusya’nin sputnik uydusunu uzaya gonderdigi zamana tekabul etmektedir. rusya’nin uyduyu gondermesiyle deyim yerindeyse abd’nin pacalari tutusmus ve sovyet teknolojilerinin kendi teknolojilerini geride birakabilecegini farkedince acilen bu ajansi kurmustur.kurum zamanla o kadar buyumus ki, kendi icerisinde de yan kuruluslar olusturulmustur. nasa’da bunlardan bir tanesidir. arpanet yani bugun ki kullandigimiz internet agi bu kurumun projesidir. keza gps, dronelar, yuksek teknoloji silahlar, iha’lar, robotlar vb. askeri alana hitap edecek her turlu teknolojik araclar bu kurumun bulusudur.sadece askeri alanda teknolojik faliyetler yapilmiyor elbette, teknolojiyle alakali her mevzu bu kurumun ilgi alani.
bu konudan farkli olarak birde kurumla ilgili oldukca farkli teorilerde bulunmaktadir. ornegin; kurumun uzaylilarla iletisim kurabildigi hatta unlu 51.bolge mevzusuyla da baglantili olduklari soylenmekte. bunlar birer teoriden ibaret olsa da gercekten gun yuzune cikmamis cilgin projeleri gizliden gizliye planladiklari bilinmektektedir ama. ornegin sanal zeka ile oldukca ilgili olduklarini soyleyebilirim. robotlarla insanlar arasinda zihinsel baglanti kurmak icin yaptiklari calismalar mevcut. akabinde askeri alanda kullanilabilmesi icin telepati kask projleri 2000’li yillarin basindan beri gundemde. proje hakkinda biraz detay duseyim; ozel teknolojiyle uretilmis askeri kasklar bir catisma esnasinda kullanilmasi halinde, askerler arasinda kask yoluyla zihinsel ilesisim kurulmasi mumkun olacak. yani telefon ve telsiz turevi araclarin kullanimina gerek kalmayacak. projeye 6 milyon dolarin uzerinde yatirim yapilmis fakat proje henuz uretime gececek nitelikte de degil...
kurumun ortaya cikis donemi rusya’nin sputnik uydusunu uzaya gonderdigi zamana tekabul etmektedir. rusya’nin uyduyu gondermesiyle deyim yerindeyse abd’nin pacalari tutusmus ve sovyet teknolojilerinin kendi teknolojilerini geride birakabilecegini farkedince acilen bu ajansi kurmustur.kurum zamanla o kadar buyumus ki, kendi icerisinde de yan kuruluslar olusturulmustur. nasa’da bunlardan bir tanesidir. arpanet yani bugun ki kullandigimiz internet agi bu kurumun projesidir. keza gps, dronelar, yuksek teknoloji silahlar, iha’lar, robotlar vb. askeri alana hitap edecek her turlu teknolojik araclar bu kurumun bulusudur.sadece askeri alanda teknolojik faliyetler yapilmiyor elbette, teknolojiyle alakali her mevzu bu kurumun ilgi alani.
bu konudan farkli olarak birde kurumla ilgili oldukca farkli teorilerde bulunmaktadir. ornegin; kurumun uzaylilarla iletisim kurabildigi hatta unlu 51.bolge mevzusuyla da baglantili olduklari soylenmekte. bunlar birer teoriden ibaret olsa da gercekten gun yuzune cikmamis cilgin projeleri gizliden gizliye planladiklari bilinmektektedir ama. ornegin sanal zeka ile oldukca ilgili olduklarini soyleyebilirim. robotlarla insanlar arasinda zihinsel baglanti kurmak icin yaptiklari calismalar mevcut. akabinde askeri alanda kullanilabilmesi icin telepati kask projleri 2000’li yillarin basindan beri gundemde. proje hakkinda biraz detay duseyim; ozel teknolojiyle uretilmis askeri kasklar bir catisma esnasinda kullanilmasi halinde, askerler arasinda kask yoluyla zihinsel ilesisim kurulmasi mumkun olacak. yani telefon ve telsiz turevi araclarin kullanimina gerek kalmayacak. projeye 6 milyon dolarin uzerinde yatirim yapilmis fakat proje henuz uretime gececek nitelikte de degil...
devamını gör...
indirgemecilik
en az iki farklı şekilde tanımlanabilir.
birincisi, bir kompleks yapıyı, son tahlilde onu oluşturduğu varsayılan en basit öğelere indirgeyerek açıklamak anlamında. mesela, çağdaş zihin felsefesinde bazı materyalist akımlar böyle bir indirgemeci görüşü savunur. onlara göre, bilinç maddî süreçlere indirgenerek açıklanabilir bir şeydir. bir başka örnek, sosyal fenomenler de dahil olmak üzere her olup biteni doğa olaylarında gözlemlenen mekanik nedensellik ilkesi uyarınca açıklamaya girişmek.
ikinci olarak, birinin belli bir konuda öne sürdüğü düşüncelerinin irdelenmesi bağlamında vuku bulur. yazarın düşüncesinin bir parçası alınır ve bu parçanın yazarın bütün düşünce sistemini belirleyen özel bir unsur olduğu savunulur, böylece de aynı yazarın çarpıcı şekilde altını çizdiği ve o parçayla da bir miktar uyumsuz olan birçok düşüncesi yok sayılır, bir tür "semptom" düzeyine indirgenir.
bilhassa bu ikincisidir ki sanal tartışmalarda en kaba hâliyle ortaya çıkar. bir yazarın küçük bir hatası büyütülür ve onun üzerine gidilir, söylediği diğer önemli şeyler geri plana itilir ve onların üzerinde durulmaz.
birincisi, bir kompleks yapıyı, son tahlilde onu oluşturduğu varsayılan en basit öğelere indirgeyerek açıklamak anlamında. mesela, çağdaş zihin felsefesinde bazı materyalist akımlar böyle bir indirgemeci görüşü savunur. onlara göre, bilinç maddî süreçlere indirgenerek açıklanabilir bir şeydir. bir başka örnek, sosyal fenomenler de dahil olmak üzere her olup biteni doğa olaylarında gözlemlenen mekanik nedensellik ilkesi uyarınca açıklamaya girişmek.
ikinci olarak, birinin belli bir konuda öne sürdüğü düşüncelerinin irdelenmesi bağlamında vuku bulur. yazarın düşüncesinin bir parçası alınır ve bu parçanın yazarın bütün düşünce sistemini belirleyen özel bir unsur olduğu savunulur, böylece de aynı yazarın çarpıcı şekilde altını çizdiği ve o parçayla da bir miktar uyumsuz olan birçok düşüncesi yok sayılır, bir tür "semptom" düzeyine indirgenir.
bilhassa bu ikincisidir ki sanal tartışmalarda en kaba hâliyle ortaya çıkar. bir yazarın küçük bir hatası büyütülür ve onun üzerine gidilir, söylediği diğer önemli şeyler geri plana itilir ve onların üzerinde durulmaz.
devamını gör...
banucabirhayat
gecesine hasta olduğum yazar.
hoppa, dakika bir gol bir!
yok yav, o anlamda değil fesat şeyler, banu hanımefendinin evine gelen son can yoldaşı siyah kedi yavrusundan bahsediyorum, onun adı gece.
şu an misafirlikteyim, ev sahibesi geçen gün annesiz kalan 4 kedi yavrusunu evine almış, 3 tanesini sahiplendirmiş ama bir tanesini kimse istememiş, bilin bakalım niye?
rengi simsiyah ve sol ön bacağı doğuştan hafif sakat gibi, yani koşup oynamasına, yiyip içmesine, hiçbir şeyine engel değil ama istenmemiş işte?
evde şu anda biri daimi, öbürü evi otel olarak kullanan 2 kedi daha var yani ev sahibesinin buna bakma durumu yok çünkü daimi kedi azılı manyak, kimseye rahat vermiyor, bu ufaklığı da hiç sevmiyor.
aklıma yeni evde türkan ile yanımızda bu siyah beyefendi rahat eder mi düşüncesi geçti bir an, sonra "tamam, bu bücürü ben alacağım ama evin işleri bitsin, taşındığımda alırım" dedim anlaştık.
yani banu hanımefendi, sizin geceniz varsa benim de artık bir gecem var, istersen kapıştırırız, akıllı ol, baksana şuna?
heyt be yiğit yiğit, koç mübarek!*
hoppa, dakika bir gol bir!
yok yav, o anlamda değil fesat şeyler, banu hanımefendinin evine gelen son can yoldaşı siyah kedi yavrusundan bahsediyorum, onun adı gece.
şu an misafirlikteyim, ev sahibesi geçen gün annesiz kalan 4 kedi yavrusunu evine almış, 3 tanesini sahiplendirmiş ama bir tanesini kimse istememiş, bilin bakalım niye?
rengi simsiyah ve sol ön bacağı doğuştan hafif sakat gibi, yani koşup oynamasına, yiyip içmesine, hiçbir şeyine engel değil ama istenmemiş işte?
evde şu anda biri daimi, öbürü evi otel olarak kullanan 2 kedi daha var yani ev sahibesinin buna bakma durumu yok çünkü daimi kedi azılı manyak, kimseye rahat vermiyor, bu ufaklığı da hiç sevmiyor.
aklıma yeni evde türkan ile yanımızda bu siyah beyefendi rahat eder mi düşüncesi geçti bir an, sonra "tamam, bu bücürü ben alacağım ama evin işleri bitsin, taşındığımda alırım" dedim anlaştık.
yani banu hanımefendi, sizin geceniz varsa benim de artık bir gecem var, istersen kapıştırırız, akıllı ol, baksana şuna?
heyt be yiğit yiğit, koç mübarek!*
devamını gör...
hasret gültekin
hasret gültekin hayat şiiri
peki öyle olsun hayat.. zannetme ki pes ettim. kilonu tartarım kilonu. satarım kilonu da, bırakmam onuru. haziran 1992
peki öyle olsun hayat.. zannetme ki pes ettim. kilonu tartarım kilonu. satarım kilonu da, bırakmam onuru. haziran 1992
devamını gör...
normal sözlük yazarlarına ne oluyor sorunsalı
günde neredeyse 17-18 saat buradayım, bunlardan hiç haberim yok. söylesene ilhami abi ben başka sözlükte mi dolandım, başka sözlükte mi cahil kaldım?
devamını gör...
yazarların unutamadıkları dizi replikleri
ben bu aşka olan inancımı kaybettim ela!
devamını gör...
