üniversiteye başlayacaklara tavsiyeler
işbu entry tıp fakültesini kazanan arkadaşlar için küçük bir rehber niteliğindedir:
- genç hekim adayı meslektaşlarım, ilk yapmanız gereken şey hekimliğin ne olduğunu kavramaktır. ilk derslerinizden birinde en azından bir hocanız hekimin ve hekimliğin arka planını oluşturan fikirlerin neler olduğundan bahsedecektir kendi inisiyatifi ile. tıbbın tarihi dersinden bağımsız olarak dinleyeceğiniz bu nutuğa iyice kulak kabartın.
- iyi bir hekimin aynı zamanda entellektüel bir insan olması gerekir, hekimliğin tarihi ve tıbbın felsefesi gereği bu durum böyle olmalıdır. fakülteye kavuştuğunuzda sizden daha entellektüel ya da daha alt entellektüelitede insanlarla karşılaşabilirsiniz, hatta öyle kişilerle karşılaşacaksınız/karşılaşmalısınız ki hayatınızın seyri değişecek/değişmeli.
- entellektüel bir zevke/okuma alışkanlığına sahip olun. sosyal bilimlerle ve sanatla ilgilenin, hem mesleğinizin sosyal yönü hem de bireysel olarak sosyal yönünüz gelişecektir.
- eğitim hayatınızın bir yerinde en azından bir hocanız ile ders dışında oturup konuşun, ders dışı etkinliklerde karşılaşın. o an konuştuğunuz 15 dakika bile hayatınızı bambaşka noktalara taşıyabilir (muhtemelen taşıyacaktır).
- okul derecesi yapmaya kalkmak çok çok ciddi bir efor gerektirir, bu eforu göze alamıyorsanız baştan bu işe girmeyin, girmişseniz de bırakmayın. ortalamanız sınıfı ucu ucuna geçecek derecede olmamalı. bu yöntemle sınıfı geçen arkadaşlarınız olacak, siz ondan daha yüksek ortalama ile geçerken o size bunun önemsiz olduğundan işin sonunda ikinizin de aynı işi yapacağınızdan vs. bahsedip aklınızı çelmeye çalışacaktır. sakın bunlara kulak asmayın. ortalamanızın iyi olup olmadığına diğer fakültelerdeki gibi harf notuyla karar vermek anlamsızdır, sisteminiz diğer fakültelerden farklıdır çünkü. siz bir şeyler öğrenmiş hissediyorsanız, arkadaşlarınız da size soru soruyorsa, hocalarınızın da sorularını yanıtlayabiliyorsanız ortalamanız da iyi düzeyde demektir.
- 2+1 3+1 diye tabir edilen tıp fakültesi sınav çalışma mantığına düşmeyin. düşecekseniz de şunu bilin ne 2+1 ne de 3+1 ile yeterli yetkinliğe erişemezsiniz. hekim, çalışkan olmak zorundadır. düzenli çalışın, bunu yaptığınızı söylediğinizde arkadaşlarınız sizinle dalga geçebilir önemsemeyin, sınava yaklaştıkça onlar sabahlara kadar ders çalışırken siz yatağınızda mışıl mışıl uyuyacaksınız üstüne bir de daha iyi notlar alacaksınız.
- diğer fakültelerdeki arkadaşlarınız partilere giderken ders çalışmak ağırınıza gidebilir, gitsin de. madem partiye gidemiyorsunuz o halde yaptığınız işin gereklerini tam yerine getirin. aksi halde 2 kat zararda olursunuz.
- tıp okuduğunuzu söylediğinizde insanların büyük çoğunluğundan saygı görürsünüz. tıp okuyan arkadaşların büyük kısmının düştüğü şu hataya sakın düşmeyin: tek başına tıp okumak bir üstünlük göstergesi değildir. insanlar size saygı duyuyorsa bunun esasen sizin bilginize olan saygı olduğunu aklınızdan çıkarmayın, bu saygıyı hak edecek bilgiye sahip olun. bu durumu suistimal etmeyin.
- hekim her bilginin güncelini takip etmek durumundadır, güncel bilgiye yalnızca ingilizce ulaşabilirsiniz bunu unutmayın. bir yaz tatilinizde elinize bir ingilizce kitabı alsanız iyi seviyelere gelirsiniz o tatil bitene kadar. ingilizceyi çat pat söktükten sonra mutlaka ingilizce makaleler, denemeler okumaya başlayın. ingilizce başka, tıp ingilizcesi bambaşkadır unutmayın. ayrıca ingilizcenin gereksiz olduğunu söyleyen ya da yabancı dil sınavını geçebilecek ingilizcenin yeterli olduğunu söyleyenler olacaktır onlara kulak asmayın.
- kırtasiye fotokopilerinden tıp eğitimi alamazsınız, belki sınav geçersiniz ama öğrenemezsiniz. boş zamanlarınızda textbook karıştırın mutlaka.
- öğrenci notlarıyla, slaytlarla tıp öğrenilmez, açık öğretim mantığıyla tıp öğrenilmez. bu işin doğasında usta-çırak ilişkisi vardır. hocanız sizin ustanızdır, eğitimi bizzat ondan alırsınız. derslere mutlaka gidin. derse gitmeyip yatan, sınıf geçen, iyi notlar alan arkadaşlarınız olacaktır, onlara aldanmayın. o notlarda hocalarınızın kendi tecrübeleri asla yazmaz, o tecrübeleri ancak onların ağzından dinleyebilirsiniz. duyacaklarınız da kitaplarda bulamayacağınız şeylerdir, çok kıymetlilerdir.
- mutlaka yapmaktan zevk aldığınız bir sosyal aktiviteniz olsun. oyun oynamanın, halı sahaya gitmenin ya da bira içmenin tek başına bir sosyal aktivite olmadığını bilin. herkesin her gün yaptığı şeylerin ötesinde aktiviteler gerçek sosyal aktivitelerdir: maket yapmak, çiçeklerle ilgilenmek, enstrüman çalmak, resim çizmek, tırmanış/trekking gibi...
- fakülte dışından mutlaka arkadaşlarınız olsun. aynı fakültedeki arkadaşlarınızla aynı ortamda bulunmak ve aynı şeyleri konuşup durmak dünyanın en monoton şeyi olacak bir süre sonra.
- size yaklaşmak isteyen kızlar/erkekler olacaktır, bunların hepsinin sizin kara kaş kara gözünüze gelmediğinin bilincinde olun. hayatınıza her insanı sokmayın.
- tıp fakültesi ağır olabilir fakat kitap okumak için her zaman boş vakit vardır. mutlaka düzenli kitap okuyun, dergi takip edin.
- sınav bittikten sonraki o bir hafta boyunca günde 10 saat uyumayın. sınav haftası boyunca günde 3 saat uyumuş da olsanız bu yorgunluk birkaç günde atılır. zamanınızdan tasarruf edin, kendinize vakit ayırın.
- uykusuz kalmak zorundasınız. düzeniniz kötüyse çok uykusuz kalırsınız düzeniniz iyiyse az uykusuz kalırsınız. her halükarda uykusuz kalırsınız. uykusuz kaldığınıza değecek şekilde çalışın.
- hocalarınızla tartışmayın dememe gerek yoktur herhalde. hocalarınızın büyük kısmı güç zehirlenmesi yaşıyor olacaktır, ona göre davranın.
- fakülte içindeki insanlarla tuhaf olaylara girişmeyin, herkesin ağzına meze olmayın. tıp fakültelerinde böyle olayların daha sık dillendirildiğini bilin.
- önlüğünüze kavuşur kavuşmaz onu her yerde giymeye, kendinizi göstermeye kalkmayın. komik duruma düşmeyin.
- üniversiteler şans kapılarıdır. hiç beklemediğiniz anlarda hiç beklemediğiniz insanlarla tanışabilirsiniz. kendinize denk insanlarla elbette karşılaşacaksınız fakat sizden üstün insanlarla tanışmaya/karşılaşmaya özen gösterin.
- tıp fakültesindeki öğrenci kulüpleri çoğunlukla türlü entrikaların döndüğü saray haremlerinden öteye gitmez. kendinizi onlara fazla kaptırmayın.
- bütün gün ders çalışmayın, spor yapın, sinemaya gidin, arkadaşlarınızla buluşun. sınav bittikten sonra bütün gün odada bilgisayar ya da telefon başında vakit geçirmeyin. saatlerce günlerce dizi film izlemek sizin eğitiminizin misyonuna ters. dizi izleyecekseniz de bu belli saatten öteye geçmesin. sınav bittikten sonra mümkün olduğunca gezmeye çalışın, sosyal aktivitelerinizle ilgilenin, kendinizi tıp dışı alanlarda geliştirin. unutmayın hastane dışına çıktığınızda tıp bilginizin işlevselliği de kaybolur, tıp dersleri dışında ne okumuşsanız siz o insan olursunuz. yani tek bildiğiniz şey hastanın nasıl muayene edileceği, hastaya hangi ilacın yazılacağı olmasın.
- hocalarınızla (en azından göze değen hocalarınızla) iletişim kurmak istiyorsanız en azından felsefe okuyun. kaliteli hocalarınız mutlaka felsefe okumuştur/okuyordur. çünkü mesleğin temelinin "düşünmek, fikir yürütmek" olduğunu bilirler.
- siyasi bir duruş sergilemeyin, siyasi eylemlerde/topluluklarda boy göstermeyin. sizin işiniz bu değil. sonrasında pişman olabileceğinizi asla unutmayın. fakülte içindeki çevrenizin size karşı aldığı tavır da değişecektir zaten böyle durumlarda. tıp fakülteleri içinde siyasi söylemler/duruşlar sevilmez, hoş görülmez. ayrıca siz hiçbir zaman en doğruyu düşünen değilsiniz, sizin gibi düşünmeyen kimse de aptal değil.
- fakülteye başladığınızın ilk zamanlarında çok fazla ve çeşitli insanla karşılaşacaksınız, kısa sürede kalabalık arkadaş grupları oluşacak. burada 20li erkek grubuna düşmeyin, eğitim hayatınız boyu yaptığınız tek şey 11-12 halı sahası olur. her türden insanla tanışmaya çalışın, size uysun ya da uymasın. birkaç ay içinde bu gruplarda küçük değişimler olacak ve hepsi özerk bir hâl alacak isteseniz de bi süre sonra bu gruplara dahil olamayacaksınız. bu süreçte yapmanız gereken tek bir gruba dahil olmak değil birkaç grupla etkileşim halinde olmaktır. farklı gruplar farklı ilgi alanları ve sosyal aktiviteler demektir. kafanıza çok uyan bir grup insanla birarada olmak başta çok keyifli gelebilir fakat bu gruplar ileride mutlaka dağılacak yeni gruplar kurulacaktır unutmayın. bir süre sonra "kadere bak kimler kimlerle beraber" diyeceğiniz arkadaş grupları olacaktır.
- fakülteye ilk gittiğinizde bir sürü güzel/yakışıklı hanım/bey'le karşılaşacaksınız, sakın birine takılıp gitmeyin. böyle ilişkilerin ömrü en fazla 2 ay oluyor bilginize. yok ya takılacağız işte ne ilişkisi diyorsanız da eğitim hayatınızın geri kalan yıllarında o kişiyi ve arkadaşlarını sürekli göreceğinizi unutmayın. hoş durumlar olmayacaktır. üstelik bu kişilerle birlikte nöbet tutmak durumunda kalmanız da ihtimal dahilinde.
- kimseye çok güvenmeyin, fazla özelinizi açmayın. çok yakın arkadaşım dostum dediğiniz kişiler bile size zarar verebilir. üniversitedeki insanların büyük kısmı sadece kendini düşünür, belki birkaçı hariç hiçbiri hayatınızda kalmayacak bunun farkında olun.
- okul/ev/kütüphane üçgeninde hayat sürmeyin. olabildiğince insanla tanışın, hocalarınızla bağlantı kurun. bunlar sizin hem eğitim hayatınızda hem de sonrasında işinize yarayabilir, üniversite network sağlama merkezidir.
- tavuk döner ve tantuniye yaslanmayın midenizde ozon deliği açmayın, sonraki hayatınızda bunun zararlarını mutlaka görürsünüz. marketlerden ve pazardan tane ile meyve sebze alabilirsiniz, bir ya da iki tane portakal/muz/domates almaktan çekinmeyin.
- kişisel tavsiye: arada paranızı biriktirip üst segment restoranlarda yemek yemeye çalışın.
- film, dizi, tiyatro, opera, sergi takip edin. hiç beklemediğiniz bi şeyden çok keyif aldığınızı farkedebilirsiniz.
- anadolu kırsalından gelen arkadaşlar için, istanbul türkçesine kendinizi alıştırın. gereksiz mikromilliyetçilik yapmayın. bilimin belli kuralları vardır, güzel ve düzgün konuşmak da bunlardan biridir. bir diğer konu ise güzel giyinmek bakımlı olmak. siz türkiye'nin seçkin öğrencilerindensiniz, sahip olduğunuz bilgiyi taşıyabilecek şekilde giyinmeye özen gösterin. kıyafetleriniz ve önlüğünüz her daim temiz ve ütülü olsun, bir gün bir hocanız aranızdan birini insanların içinde bu sebepten aşağılayınca anlayacaksınız neden bunun böyle olması gerektiğini. ayrıca elbiseleriniz aşırı niteliklerde olmasın. bunun ne demek olduğunu da hocalarınız size öğretecektir nasılsa.
- okul/hastane yaşamınızda giydiklerinize, saçınıza, sakalınıza, makyajınıza, takılarınıza özen gösterin, aşırılığa kaçmayın. zira icra ettiğiniz meslek buna müsaade etmeyecektir zaten. ondan da önce bizzat hocalarınız buna müsaade etmez;) bu konuyu bir çeşit baskı olarak algılamayın, bilimin gereğidir bu. dünyanın neresine giderseniz gidin bu durum böyledir.
- eğitiminizi tamamlamadan ve hastane dışında kimseye bir tanı-tedavi uygulamayın. zaman içinde size çok fazla şey konusunda danışan olacaktır. ayaküstü tanı da tedavi de mesleğinizin etiğine aykırıdır unutmayın.
- tıp okumak, hekim olmak sizi özgüvenli hissettirecektir nitekim bu sizin hakkınızdır da fakat bu demek değildir ki siz her şeyi biliyorsunuz. bilmediğiniz şey konusunda ahkâm kesmeyin, okuyun öğrenin ya da bilmiyorum demeye alışın.
- saçınız dökülebilir, saçı dökülen arkadaşlarınız olabilir, sakın buradan espri devşirmeye kalkmayın. bu sorunu yaşayan arkadaşlarınızın psikolojisinin sandığınızdan çok daha kötü durumda olması muhtemeldir. onun bu esprilere gülüyor olması bu durumu değiştirmez.
- derslere daha iyi odaklanmak için takviye ilaçlara kesinlikle başvurmayın. bunun ne demek olduğunu ileride anlayacaksınız. unutmayın ritalin eşeği at yapmaz sadece daha hızlı bir eşek yapar;)
- okulun ilk günleri önlüğünüzle güzel bir fotoğrafınız olsun, zaman sandığınızdan çok daha çabuk geçecek;)
- genç hekim adayı meslektaşlarım, ilk yapmanız gereken şey hekimliğin ne olduğunu kavramaktır. ilk derslerinizden birinde en azından bir hocanız hekimin ve hekimliğin arka planını oluşturan fikirlerin neler olduğundan bahsedecektir kendi inisiyatifi ile. tıbbın tarihi dersinden bağımsız olarak dinleyeceğiniz bu nutuğa iyice kulak kabartın.
- iyi bir hekimin aynı zamanda entellektüel bir insan olması gerekir, hekimliğin tarihi ve tıbbın felsefesi gereği bu durum böyle olmalıdır. fakülteye kavuştuğunuzda sizden daha entellektüel ya da daha alt entellektüelitede insanlarla karşılaşabilirsiniz, hatta öyle kişilerle karşılaşacaksınız/karşılaşmalısınız ki hayatınızın seyri değişecek/değişmeli.
- entellektüel bir zevke/okuma alışkanlığına sahip olun. sosyal bilimlerle ve sanatla ilgilenin, hem mesleğinizin sosyal yönü hem de bireysel olarak sosyal yönünüz gelişecektir.
- eğitim hayatınızın bir yerinde en azından bir hocanız ile ders dışında oturup konuşun, ders dışı etkinliklerde karşılaşın. o an konuştuğunuz 15 dakika bile hayatınızı bambaşka noktalara taşıyabilir (muhtemelen taşıyacaktır).
- okul derecesi yapmaya kalkmak çok çok ciddi bir efor gerektirir, bu eforu göze alamıyorsanız baştan bu işe girmeyin, girmişseniz de bırakmayın. ortalamanız sınıfı ucu ucuna geçecek derecede olmamalı. bu yöntemle sınıfı geçen arkadaşlarınız olacak, siz ondan daha yüksek ortalama ile geçerken o size bunun önemsiz olduğundan işin sonunda ikinizin de aynı işi yapacağınızdan vs. bahsedip aklınızı çelmeye çalışacaktır. sakın bunlara kulak asmayın. ortalamanızın iyi olup olmadığına diğer fakültelerdeki gibi harf notuyla karar vermek anlamsızdır, sisteminiz diğer fakültelerden farklıdır çünkü. siz bir şeyler öğrenmiş hissediyorsanız, arkadaşlarınız da size soru soruyorsa, hocalarınızın da sorularını yanıtlayabiliyorsanız ortalamanız da iyi düzeyde demektir.
- 2+1 3+1 diye tabir edilen tıp fakültesi sınav çalışma mantığına düşmeyin. düşecekseniz de şunu bilin ne 2+1 ne de 3+1 ile yeterli yetkinliğe erişemezsiniz. hekim, çalışkan olmak zorundadır. düzenli çalışın, bunu yaptığınızı söylediğinizde arkadaşlarınız sizinle dalga geçebilir önemsemeyin, sınava yaklaştıkça onlar sabahlara kadar ders çalışırken siz yatağınızda mışıl mışıl uyuyacaksınız üstüne bir de daha iyi notlar alacaksınız.
- diğer fakültelerdeki arkadaşlarınız partilere giderken ders çalışmak ağırınıza gidebilir, gitsin de. madem partiye gidemiyorsunuz o halde yaptığınız işin gereklerini tam yerine getirin. aksi halde 2 kat zararda olursunuz.
- tıp okuduğunuzu söylediğinizde insanların büyük çoğunluğundan saygı görürsünüz. tıp okuyan arkadaşların büyük kısmının düştüğü şu hataya sakın düşmeyin: tek başına tıp okumak bir üstünlük göstergesi değildir. insanlar size saygı duyuyorsa bunun esasen sizin bilginize olan saygı olduğunu aklınızdan çıkarmayın, bu saygıyı hak edecek bilgiye sahip olun. bu durumu suistimal etmeyin.
- hekim her bilginin güncelini takip etmek durumundadır, güncel bilgiye yalnızca ingilizce ulaşabilirsiniz bunu unutmayın. bir yaz tatilinizde elinize bir ingilizce kitabı alsanız iyi seviyelere gelirsiniz o tatil bitene kadar. ingilizceyi çat pat söktükten sonra mutlaka ingilizce makaleler, denemeler okumaya başlayın. ingilizce başka, tıp ingilizcesi bambaşkadır unutmayın. ayrıca ingilizcenin gereksiz olduğunu söyleyen ya da yabancı dil sınavını geçebilecek ingilizcenin yeterli olduğunu söyleyenler olacaktır onlara kulak asmayın.
- kırtasiye fotokopilerinden tıp eğitimi alamazsınız, belki sınav geçersiniz ama öğrenemezsiniz. boş zamanlarınızda textbook karıştırın mutlaka.
- öğrenci notlarıyla, slaytlarla tıp öğrenilmez, açık öğretim mantığıyla tıp öğrenilmez. bu işin doğasında usta-çırak ilişkisi vardır. hocanız sizin ustanızdır, eğitimi bizzat ondan alırsınız. derslere mutlaka gidin. derse gitmeyip yatan, sınıf geçen, iyi notlar alan arkadaşlarınız olacaktır, onlara aldanmayın. o notlarda hocalarınızın kendi tecrübeleri asla yazmaz, o tecrübeleri ancak onların ağzından dinleyebilirsiniz. duyacaklarınız da kitaplarda bulamayacağınız şeylerdir, çok kıymetlilerdir.
- mutlaka yapmaktan zevk aldığınız bir sosyal aktiviteniz olsun. oyun oynamanın, halı sahaya gitmenin ya da bira içmenin tek başına bir sosyal aktivite olmadığını bilin. herkesin her gün yaptığı şeylerin ötesinde aktiviteler gerçek sosyal aktivitelerdir: maket yapmak, çiçeklerle ilgilenmek, enstrüman çalmak, resim çizmek, tırmanış/trekking gibi...
- fakülte dışından mutlaka arkadaşlarınız olsun. aynı fakültedeki arkadaşlarınızla aynı ortamda bulunmak ve aynı şeyleri konuşup durmak dünyanın en monoton şeyi olacak bir süre sonra.
- size yaklaşmak isteyen kızlar/erkekler olacaktır, bunların hepsinin sizin kara kaş kara gözünüze gelmediğinin bilincinde olun. hayatınıza her insanı sokmayın.
- tıp fakültesi ağır olabilir fakat kitap okumak için her zaman boş vakit vardır. mutlaka düzenli kitap okuyun, dergi takip edin.
- sınav bittikten sonraki o bir hafta boyunca günde 10 saat uyumayın. sınav haftası boyunca günde 3 saat uyumuş da olsanız bu yorgunluk birkaç günde atılır. zamanınızdan tasarruf edin, kendinize vakit ayırın.
- uykusuz kalmak zorundasınız. düzeniniz kötüyse çok uykusuz kalırsınız düzeniniz iyiyse az uykusuz kalırsınız. her halükarda uykusuz kalırsınız. uykusuz kaldığınıza değecek şekilde çalışın.
- hocalarınızla tartışmayın dememe gerek yoktur herhalde. hocalarınızın büyük kısmı güç zehirlenmesi yaşıyor olacaktır, ona göre davranın.
- fakülte içindeki insanlarla tuhaf olaylara girişmeyin, herkesin ağzına meze olmayın. tıp fakültelerinde böyle olayların daha sık dillendirildiğini bilin.
- önlüğünüze kavuşur kavuşmaz onu her yerde giymeye, kendinizi göstermeye kalkmayın. komik duruma düşmeyin.
- üniversiteler şans kapılarıdır. hiç beklemediğiniz anlarda hiç beklemediğiniz insanlarla tanışabilirsiniz. kendinize denk insanlarla elbette karşılaşacaksınız fakat sizden üstün insanlarla tanışmaya/karşılaşmaya özen gösterin.
- tıp fakültesindeki öğrenci kulüpleri çoğunlukla türlü entrikaların döndüğü saray haremlerinden öteye gitmez. kendinizi onlara fazla kaptırmayın.
- bütün gün ders çalışmayın, spor yapın, sinemaya gidin, arkadaşlarınızla buluşun. sınav bittikten sonra bütün gün odada bilgisayar ya da telefon başında vakit geçirmeyin. saatlerce günlerce dizi film izlemek sizin eğitiminizin misyonuna ters. dizi izleyecekseniz de bu belli saatten öteye geçmesin. sınav bittikten sonra mümkün olduğunca gezmeye çalışın, sosyal aktivitelerinizle ilgilenin, kendinizi tıp dışı alanlarda geliştirin. unutmayın hastane dışına çıktığınızda tıp bilginizin işlevselliği de kaybolur, tıp dersleri dışında ne okumuşsanız siz o insan olursunuz. yani tek bildiğiniz şey hastanın nasıl muayene edileceği, hastaya hangi ilacın yazılacağı olmasın.
- hocalarınızla (en azından göze değen hocalarınızla) iletişim kurmak istiyorsanız en azından felsefe okuyun. kaliteli hocalarınız mutlaka felsefe okumuştur/okuyordur. çünkü mesleğin temelinin "düşünmek, fikir yürütmek" olduğunu bilirler.
- siyasi bir duruş sergilemeyin, siyasi eylemlerde/topluluklarda boy göstermeyin. sizin işiniz bu değil. sonrasında pişman olabileceğinizi asla unutmayın. fakülte içindeki çevrenizin size karşı aldığı tavır da değişecektir zaten böyle durumlarda. tıp fakülteleri içinde siyasi söylemler/duruşlar sevilmez, hoş görülmez. ayrıca siz hiçbir zaman en doğruyu düşünen değilsiniz, sizin gibi düşünmeyen kimse de aptal değil.
- fakülteye başladığınızın ilk zamanlarında çok fazla ve çeşitli insanla karşılaşacaksınız, kısa sürede kalabalık arkadaş grupları oluşacak. burada 20li erkek grubuna düşmeyin, eğitim hayatınız boyu yaptığınız tek şey 11-12 halı sahası olur. her türden insanla tanışmaya çalışın, size uysun ya da uymasın. birkaç ay içinde bu gruplarda küçük değişimler olacak ve hepsi özerk bir hâl alacak isteseniz de bi süre sonra bu gruplara dahil olamayacaksınız. bu süreçte yapmanız gereken tek bir gruba dahil olmak değil birkaç grupla etkileşim halinde olmaktır. farklı gruplar farklı ilgi alanları ve sosyal aktiviteler demektir. kafanıza çok uyan bir grup insanla birarada olmak başta çok keyifli gelebilir fakat bu gruplar ileride mutlaka dağılacak yeni gruplar kurulacaktır unutmayın. bir süre sonra "kadere bak kimler kimlerle beraber" diyeceğiniz arkadaş grupları olacaktır.
- fakülteye ilk gittiğinizde bir sürü güzel/yakışıklı hanım/bey'le karşılaşacaksınız, sakın birine takılıp gitmeyin. böyle ilişkilerin ömrü en fazla 2 ay oluyor bilginize. yok ya takılacağız işte ne ilişkisi diyorsanız da eğitim hayatınızın geri kalan yıllarında o kişiyi ve arkadaşlarını sürekli göreceğinizi unutmayın. hoş durumlar olmayacaktır. üstelik bu kişilerle birlikte nöbet tutmak durumunda kalmanız da ihtimal dahilinde.
- kimseye çok güvenmeyin, fazla özelinizi açmayın. çok yakın arkadaşım dostum dediğiniz kişiler bile size zarar verebilir. üniversitedeki insanların büyük kısmı sadece kendini düşünür, belki birkaçı hariç hiçbiri hayatınızda kalmayacak bunun farkında olun.
- okul/ev/kütüphane üçgeninde hayat sürmeyin. olabildiğince insanla tanışın, hocalarınızla bağlantı kurun. bunlar sizin hem eğitim hayatınızda hem de sonrasında işinize yarayabilir, üniversite network sağlama merkezidir.
- tavuk döner ve tantuniye yaslanmayın midenizde ozon deliği açmayın, sonraki hayatınızda bunun zararlarını mutlaka görürsünüz. marketlerden ve pazardan tane ile meyve sebze alabilirsiniz, bir ya da iki tane portakal/muz/domates almaktan çekinmeyin.
- kişisel tavsiye: arada paranızı biriktirip üst segment restoranlarda yemek yemeye çalışın.
- film, dizi, tiyatro, opera, sergi takip edin. hiç beklemediğiniz bi şeyden çok keyif aldığınızı farkedebilirsiniz.
- anadolu kırsalından gelen arkadaşlar için, istanbul türkçesine kendinizi alıştırın. gereksiz mikromilliyetçilik yapmayın. bilimin belli kuralları vardır, güzel ve düzgün konuşmak da bunlardan biridir. bir diğer konu ise güzel giyinmek bakımlı olmak. siz türkiye'nin seçkin öğrencilerindensiniz, sahip olduğunuz bilgiyi taşıyabilecek şekilde giyinmeye özen gösterin. kıyafetleriniz ve önlüğünüz her daim temiz ve ütülü olsun, bir gün bir hocanız aranızdan birini insanların içinde bu sebepten aşağılayınca anlayacaksınız neden bunun böyle olması gerektiğini. ayrıca elbiseleriniz aşırı niteliklerde olmasın. bunun ne demek olduğunu da hocalarınız size öğretecektir nasılsa.
- okul/hastane yaşamınızda giydiklerinize, saçınıza, sakalınıza, makyajınıza, takılarınıza özen gösterin, aşırılığa kaçmayın. zira icra ettiğiniz meslek buna müsaade etmeyecektir zaten. ondan da önce bizzat hocalarınız buna müsaade etmez;) bu konuyu bir çeşit baskı olarak algılamayın, bilimin gereğidir bu. dünyanın neresine giderseniz gidin bu durum böyledir.
- eğitiminizi tamamlamadan ve hastane dışında kimseye bir tanı-tedavi uygulamayın. zaman içinde size çok fazla şey konusunda danışan olacaktır. ayaküstü tanı da tedavi de mesleğinizin etiğine aykırıdır unutmayın.
- tıp okumak, hekim olmak sizi özgüvenli hissettirecektir nitekim bu sizin hakkınızdır da fakat bu demek değildir ki siz her şeyi biliyorsunuz. bilmediğiniz şey konusunda ahkâm kesmeyin, okuyun öğrenin ya da bilmiyorum demeye alışın.
- saçınız dökülebilir, saçı dökülen arkadaşlarınız olabilir, sakın buradan espri devşirmeye kalkmayın. bu sorunu yaşayan arkadaşlarınızın psikolojisinin sandığınızdan çok daha kötü durumda olması muhtemeldir. onun bu esprilere gülüyor olması bu durumu değiştirmez.
- derslere daha iyi odaklanmak için takviye ilaçlara kesinlikle başvurmayın. bunun ne demek olduğunu ileride anlayacaksınız. unutmayın ritalin eşeği at yapmaz sadece daha hızlı bir eşek yapar;)
- okulun ilk günleri önlüğünüzle güzel bir fotoğrafınız olsun, zaman sandığınızdan çok daha çabuk geçecek;)
devamını gör...
çok eşlilik
kadına da erkeğe de yakışmayan eylem. erkeğe yakışır, kadına yakışmaz diyen birisini duyarsanız kafasına kütükle vurun.
devamını gör...
din
insanların; doğa üstü güçlere, kutsallık atfettiği olgulara, mistik olaylara ve tanrıya tapınma biçiminde katıldıkları gizemsel eylem.
devamını gör...
hocalara sorulan garip sorular
-hocam, karımı çok seviyorum, aç kalmasını istemiyorum, onun yerine ben oruç tutabilir miyim?
ne kocalar var dedirtecek türden, en son sorulan garip soru.
ne kocalar var dedirtecek türden, en son sorulan garip soru.
devamını gör...
hukuk fakültelerinde eğitimin 5 yıla çıkarılması
yargı reformu paketinin ,hukuk fakültelerinde okutulan temel derslere ilişkin müfredatın 5 yıla yayılmasını öngören kısmı, bir nevi zaman sarfiyatı.
esasen amaç hukuk fakültelerinde öğrenim kalitesini ,teorik dersleri daha geniş zamana yaymak suretiyle artırmak olsa da izlenen yöntem kabak gibi hatalıdır.anlaşılan paketi servise hazırlayan mutfak görevlileri ,iş esnasında eleman çokluğunun,maaş yetersizliğinin dedikodusunu filan yapmış gibi görünmektedirler.sorunun asıl tespitini net ortaya koyamadan anadolu çocuklarının bir sene daha gurbette gariban babalarının parasını yemelerini,akademisyen zulmüne maruz kalmalarını,esnaf tokadını tatmalarını istemedilerse en iyi ihtimalle bilgisizdirler.
türkiye'de hukuk eğitiminin yetersizliğinin asıl sebeplerinin başlıcaları arasında dershaneden bozma, kütüphanesi bile olmayan hukuk fakülteleri ve içindeki kalabalıklar,verdiğinden fazlasını isteyen ego bombası akademisyenler(istisnalar müstesna),tembelleşmiş öğrenci bünyeleri,teorik eğitimin basitten karmaşığa doğru verilmemesi,genel olarak hiç uygulamaya dönük eğitim verilmemesi ve bunun sonucunda öğrenilenlerin havada kalıp ilk esintide uçması,öğrencilere hukuk mantığı verilememesi suretiyle hukuk nosyonunun oturtulamaması sayılabilir.mantık ve nosyon her şeydir.çalışma metodolojisini bilen, hukukun her alanında ortalama bir yoğunlaşmayla gerekli ve yeterli düzeye ulaşabilir.sorunlar çoğaltılabilir ancak çözüm hiç bir zaman yan hukuk dallarını müfredatta çoğaltarak süreyi bir yıl daha gereksiz uzatmak değildir.sorunların tespitini bilimsel temelde yapıp tedbir alındığı takdirde hukuk fakültesi 3 yılda da hakkıyla bitirilebilecektir.
esasen amaç hukuk fakültelerinde öğrenim kalitesini ,teorik dersleri daha geniş zamana yaymak suretiyle artırmak olsa da izlenen yöntem kabak gibi hatalıdır.anlaşılan paketi servise hazırlayan mutfak görevlileri ,iş esnasında eleman çokluğunun,maaş yetersizliğinin dedikodusunu filan yapmış gibi görünmektedirler.sorunun asıl tespitini net ortaya koyamadan anadolu çocuklarının bir sene daha gurbette gariban babalarının parasını yemelerini,akademisyen zulmüne maruz kalmalarını,esnaf tokadını tatmalarını istemedilerse en iyi ihtimalle bilgisizdirler.
türkiye'de hukuk eğitiminin yetersizliğinin asıl sebeplerinin başlıcaları arasında dershaneden bozma, kütüphanesi bile olmayan hukuk fakülteleri ve içindeki kalabalıklar,verdiğinden fazlasını isteyen ego bombası akademisyenler(istisnalar müstesna),tembelleşmiş öğrenci bünyeleri,teorik eğitimin basitten karmaşığa doğru verilmemesi,genel olarak hiç uygulamaya dönük eğitim verilmemesi ve bunun sonucunda öğrenilenlerin havada kalıp ilk esintide uçması,öğrencilere hukuk mantığı verilememesi suretiyle hukuk nosyonunun oturtulamaması sayılabilir.mantık ve nosyon her şeydir.çalışma metodolojisini bilen, hukukun her alanında ortalama bir yoğunlaşmayla gerekli ve yeterli düzeye ulaşabilir.sorunlar çoğaltılabilir ancak çözüm hiç bir zaman yan hukuk dallarını müfredatta çoğaltarak süreyi bir yıl daha gereksiz uzatmak değildir.sorunların tespitini bilimsel temelde yapıp tedbir alındığı takdirde hukuk fakültesi 3 yılda da hakkıyla bitirilebilecektir.
devamını gör...
friedrich nietzsche sözleri
"tanrı öldü. tanrıdan geriye bir ölü kaldı. ve onu öldüren biziz. hâӏâ gölgesi beliriyor uzaklarda. kendimizi nasıl avutacağız, biz katillerin katilleri? neydi bıçaklarımızın altında ölümüne kan döken, dünyanın sahip olmuş olduğu bu en kutsal ve en kudretli şey: bu kanı kim silecek üzerimizden? hangi su var bizi temizleyecek? hangi teselli şölenlerini, hangi kutsal oyunları icat etmek zorunda kalacağız? fazla büyük değil mi bize bu davanın yüceliği? buna lâyık olmak için birer tanrıya dönüşmeli değil miyiz?"
devamını gör...
kadınlara çekici gelen meslekler
kişinin zekasını, zevkini fikirlerini rahatca sergileyebilecegi her türlü meslek diyeceğim ama favorim mühendislik ve sanatın herhangi bir dalı olabilir.
devamını gör...
yazarların bu yüzden hep yalnız kalacağım dediği şeyler
aşırı mükemmelliyetçilik.
güvensizlik.
tahammülsüzlük.
insanlardan çok çabuk sıkılmak.
yalnızlıktan keyif almak.
konfor alanından çıkmakta zorlanmak....
sürekli başa sarmaktan bıkmak.
ama en önemlisi:
"istediği gibi birine rastlayamamak" ( klara miliç)
güvensizlik.
tahammülsüzlük.
insanlardan çok çabuk sıkılmak.
yalnızlıktan keyif almak.
konfor alanından çıkmakta zorlanmak....
sürekli başa sarmaktan bıkmak.
ama en önemlisi:
"istediği gibi birine rastlayamamak" ( klara miliç)
devamını gör...
enola holmes
başroldeki kızı seven kızım yüzünden izlediğim film.
izlediğime memnun oldum.
tam anne ile ergen kız için ideal olan film.
izlediğime memnun oldum.
tam anne ile ergen kız için ideal olan film.
devamını gör...
öz güven eksikliği
birkaç yıl önce bende bolca bulunan bir şeydi. ne illet bir şey anlatamam insanın ömrünü yiyor. bir şey söyleyeceksin ya yapamıyorsun hep bir acaba eleştirilir miyim biri bir şey der mi korkusu. işte yine insanlar yüzünden kendi yüzünü, vücudunu beğenmemek gibi şeyler mevcuttu bende. ama sonra hayatıma spor girdi. öncelikle kendimi savunmayı öğrendim ve zayıfladım. özellikle insanın kendini koruyabiliyor olması çok özgüven yükseltiyor eğer siz bu sorunu şuan yaşıyorsanız bence spora gidin ama en önemlisi kendinizi olduğunuz gibi kabul edin. bunu fark edince bende büyük değişim oldu. dedim ki ben böyle güzelim ve ben kendimi böyle görmek istiyorum ve mesela ben böyle düşünmek istiyorum diğer insanlar nasıl görünürse nasıl düşünürse ve hatta beni eleştirirlerse de banane ya banane. ben kendime bakarım. öyle işte önce kendimle barıştım sonra baktım dünya benimle barıştı. şuanda da eskiden yaşadığım ve atlattığım bir sorun olarak tarihe karıştı.
devamını gör...
yaşasaydı asla akp’li olmazdı dediğiniz insanlar
barış akarsu.
devamını gör...
kuran mucizeleri
olmayan mucizedir. onu bir dini kitap olarak değil de, bütün dogmalarını bir kenara bırakıp hiç korkmadan, şirke girdiğini düşünmeden normal bir kitapmış gibi okursanız mucize denilen şeylerin pek de öyle olmadığını görürsünüz.
devamını gör...
kavanoz kapağı açmak
bazen sırf mutlu olsun diye eşimden yapmasını istediğim eylem. o da bir havalar bir havalar... zannedersin dünyayı yerinden oynattı. sen yokken kim açıyor o kapağı? (bkz: ben tabiki.)
devamını gör...
friedrich hölderlin
tam adı johann christian friedrich hölderlin olan şairdir.
hayatı boyunca hayal edemeyeceğimiz acılar çekmiştir. zaten kendisine acının ve melankolinin şairi derler.
onunla tanışmam şule gürbüz sayesinde olmuştu. "hölderlin hangi taş ezdi seni tadın böyle güzelleşmiş sorusunu soruyordu şule gürbüz" hölderlin küçük bir çocukken babasını, büyük babasını ve kardeşlerini kaybediyor.
sonra sevdiği kadında ölünce hölderlin acıdan deliriyor kendisi ailesinden kalma bir evde yaşamaya devam ediyor. işte böyle sebepler yüzünden kendisine mutsuzluğun ve melankolinin şairi diyorlar.
yaşadıklarından dolayı neden böyle şiirler yazdığını anlamak çok zor gelmiyor insana.
hölderlin doğayı anladığını insanları anlamadığını söyleyen bir şairmiş. kendisi bir kulede 36 yıl boyunca acı çekerek yaşamıştır.
insanın yaşadıklarının sanatına olan katkısı çok fazla oluyor. üslubunu belirliyor. hölderlin öyle bir şairmiş. yaşadıkları üslubunda belirleyici olmuş.
kendi canı çok fazla yandığı için kelimeleri yan yana koyarak okuyucularının canını yakmış.
kendisinin yaşadığı dönemde pek değeri bilinmemiş. öldükten sonra anlamışlar ve değerini bilmişler. bu işler maalesef her yerde böyle oluyor.
ben daha çok kendisinin şair tarafına odaklansam da kendisi aynı zamanda felsefecidir. kendisi çocukluğundan beri iyi bir din eğitimi almıştır. o yüzden şiirlerinde bol bol tanrıya sorular sorar veya onunla konuşur.
bütün bunları bilince şule gürbüz o soruyu sormakta çok haklıymış diyoruz.
hölderlin hangi taş ezdi seni tadın böyle güzelleşmiş?
hayatı boyunca hayal edemeyeceğimiz acılar çekmiştir. zaten kendisine acının ve melankolinin şairi derler.
onunla tanışmam şule gürbüz sayesinde olmuştu. "hölderlin hangi taş ezdi seni tadın böyle güzelleşmiş sorusunu soruyordu şule gürbüz" hölderlin küçük bir çocukken babasını, büyük babasını ve kardeşlerini kaybediyor.
sonra sevdiği kadında ölünce hölderlin acıdan deliriyor kendisi ailesinden kalma bir evde yaşamaya devam ediyor. işte böyle sebepler yüzünden kendisine mutsuzluğun ve melankolinin şairi diyorlar.
yaşadıklarından dolayı neden böyle şiirler yazdığını anlamak çok zor gelmiyor insana.
hölderlin doğayı anladığını insanları anlamadığını söyleyen bir şairmiş. kendisi bir kulede 36 yıl boyunca acı çekerek yaşamıştır.
insanın yaşadıklarının sanatına olan katkısı çok fazla oluyor. üslubunu belirliyor. hölderlin öyle bir şairmiş. yaşadıkları üslubunda belirleyici olmuş.
kendi canı çok fazla yandığı için kelimeleri yan yana koyarak okuyucularının canını yakmış.
kendisinin yaşadığı dönemde pek değeri bilinmemiş. öldükten sonra anlamışlar ve değerini bilmişler. bu işler maalesef her yerde böyle oluyor.
ben daha çok kendisinin şair tarafına odaklansam da kendisi aynı zamanda felsefecidir. kendisi çocukluğundan beri iyi bir din eğitimi almıştır. o yüzden şiirlerinde bol bol tanrıya sorular sorar veya onunla konuşur.
bütün bunları bilince şule gürbüz o soruyu sormakta çok haklıymış diyoruz.
hölderlin hangi taş ezdi seni tadın böyle güzelleşmiş?
devamını gör...
ayrıldıktan hemen sonra başkasını bulan kişi
ben eskiden insanların ayrılıp daha sonra yeni insanlarla tanıştığını düşünürdüm. o işler öyle değilmiş:
herkes b planını hazırda bekletiyormuş. demem o ki sevgilinizin bir sonraki sevgilisi, şuan hayatında olabilir.
herkes b planını hazırda bekletiyormuş. demem o ki sevgilinizin bir sonraki sevgilisi, şuan hayatında olabilir.
devamını gör...
çocuğa zorla yemek yediren anne mutluluğu
sağlıklı beslensin diye çabalayan annedir. kendimden biliyorum.
devamını gör...
devrimci küfürleri
(bkz: sermaye çocuğu)
devamını gör...
rönesans
en önemli sanatçısı leonardo da vinci olan ''yeniden doğuş'' dönemidir.
avrupa'nın bugün bu kadar gelişmesinin de en önemli sebeplerinden biridir ayrıca.
avrupa'nın bugün bu kadar gelişmesinin de en önemli sebeplerinden biridir ayrıca.
devamını gör...
muhabbet kuşu
bugüne kadar hep o burnu havada kedilerin gururunu okşadınız ( ben dahil ). ama asıl adam gibi adam olan muhabbet kuşudur. işte evcil hayvan budur ! makaradır, şamatadır, nankörlüğü akarı kokarı yoktur. işte feraset, işte fazilet....
devamını gör...
