baileys
bir zamanlar hep başucumda bulundurduğum ve süt ile karıştırıp içtiğim güzel likör. bazen migros'da da görüyorum, elim gidiyor ama frenliyorum kendimi.
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
*
devamını gör...
zübeyde hanım
ulu önderimiz mustafa kemal atatürk'ün annesi zübeyde hanım'ın vefatının 98. yılı, saygıyla anıyorum.
(*
"sen cepheye gidersin, benim yüreğim bunu bilir.
senin için dua ediyorum bil! ve de mustafam, zaferi ele almadan dönme. ben, seni beklemeyi bilirim."
(*
ruhu şad olsun.
(*
"sen cepheye gidersin, benim yüreğim bunu bilir.
senin için dua ediyorum bil! ve de mustafam, zaferi ele almadan dönme. ben, seni beklemeyi bilirim."
(*
ruhu şad olsun.
devamını gör...
taslaklar görünse olacaklar
öyle anlar geliyor ki, taslağın son düzenlemesini halledip gönderdiğim saniye beğenen oluyor. bismillah bi akışa düşseydi, bi okusaydın diye geçiriyorum içimden. sonrasında ya modlar biz taslakları düzenlerken görseydi? diyorum. aşağıdaki olasılıklar yaşanırdı zanımca:
- gülme krizleri
- şaşırmak
- kınamak
- bu ne, sadece nokta var?
- aha geliyo bombe.
- gülme krizleri
- şaşırmak
- kınamak
- bu ne, sadece nokta var?
- aha geliyo bombe.
devamını gör...
z kuşağının siyasi tercihinin ak parti olması
istatistik mini etek gibidir, çok şey gösterir ama en önemli şeyi göstermez. alex ferguson
anketler mini etek gibidir, çok şey gösterir ama en önemli şeyi göstermez. zk31çp
anketler mini etek gibidir, çok şey gösterir ama en önemli şeyi göstermez. zk31çp
devamını gör...
normal sözlük'ün renginin turuncu olmasının anlamı
siyah, beyaz ve gri ile güzel kontrast oluyor bence.
devamını gör...
herkes mahlasına yakışanı yapsın
aşşırı sevimliyim daha ne olayım. *
devamını gör...
deniz ve mehtap
tanju okan'ın seslendirdiği kült şarkılardan.
orjinal versiyonunu dario moreno söylemiştir, türkçe uyarlama sözleri fecri ebcioğlu'na aittir.
orjinal versiyonunu dario moreno söylemiştir, türkçe uyarlama sözleri fecri ebcioğlu'na aittir.
devamını gör...
10 yaşındaki çocuğa tecavüz etmeye çalışırken yakalanan kişi
dünyanın çıkacak çivisi bile kalmadı artık, bu haberle bir kez daha görmüş oldum.
devamını gör...
merak
hiç bir "merak ederim insanı" ile tanıştınız mı? tanıştınız ve sonra yaşadınız mı o insanı?
söylemleri ile eylemleri genel itibariyle çelişmeyen insanlarla yaşamak kolaydır. kolay ve keyifli. önünü ardını düşünmenize gerek kalmaz. konu hakkında yeterli düzeyde tutarlı bir imaj çizmiş kişi yormaz. aldığınızı olduğu halde kabul eder ve yolunuza devam edersiniz. başka bir şey yapmak zorunda kalmazsınız. etmek istediğiniz ya da şartların olur verdiği süre boyunca devam ederken huzurunuz yerindedir. ben bir merak ederim insanı ile tanıştım. onunla yaşadım. hayatımda çok karşılaştığım bir profil değildi öncesinde. o yüzden başta farklı geldiğini itiraf etmem gerekiyor. buraya döneceğim.
sınırları olan biriyim ben. aile ilişkilerim; anne/babamla kurduğum diyaloglar üniversiteye kadar ve hatta sonrasındaki sürece de bir miktar sarkarak, problemli oldu ilk gençliğimde bu yüzden. hesap vermeyi sevmem. sorgulanmayı, yargılanmayı ve yadırganmayı da. tabi ki sorumluluklarımı gözetirim. alt soyum yok, dolayısıyla sorumluluğum da ama benden sorumlu olduklarını bildiğim üst soyuma karşı görevlerini bilmeyen biri olmadım hiç. kendi değer yargılarıma, sınırlarıma kadar en azından. ancak benim verdiğimden ötesi istendiğinde direnç gösterdiğim oldu. problemler de tam bu noktada yaşanıyordu. şimdi düşünüyorum, bugün olsa yine aynını yapar mıydım diye, muhtemelen içimden yapmak gelir ancak dizginlerdim tepkilerimi. yaşayacakları kadar yaşamayacaklardı sonuçta. eylesem ne olurdu onları? duymak istedikleri cevapları versem?
yaşamadı da. neyse kapıyorum konuyu. girmeyeceğim, dolayısıyla da dönmeyeceğim buraya.
bunla başladım çünkü sınırlarımı ihlal etmek konusunda doğal yoldan ehliyet sahibi olduğunu düşünen insanlardan söz etmeden, bu kümenin dışında kalan kişilerle kurduğum ilişkilerdeki mezkur yönü ifade edemezdim. seçici geçirgenliğimde aradığım ilk ve en önemli özelliklerden biri yine bu benim. dolayısıyla merak ederim insanlarını yekten elemiş olabilirim hayatım boyunca. elemek falan deyince çok çirkin oldu gerçi ama anladınız işte, hayatıma sokmamak, benim insanlarım olmamaları, tanıdık kategorisinden öteye geçememeleri falan. belki de yanlış yaptım bilemiyorum. yani her merak ederim insanı, her olmasa da ekseriyeti, tanıdığım, yaşadığım kişi gibiyse kesin yanlış yaptım. aman hof önemli mi? her neyse.
tamam tamam geliyorum konuya. dönüyorum yani. şimdi bu insanlar öyle ki, evet her şeyi merak ediyorlar. başta garip geliyor bu süreklilikli soru hali. soru, sorgu değil. ama işte sırrı buralarda bir yerlerde galiba. merak ederim insanının neyi, neden merak ettiği, merakını giderdiğinde bununla ne yaptığı. benim gibi bir insanın, her şeyim merak edilirken bundan bir an bile rahatsız hissetmemesini kişisel bir dönüşüm hikayesiyle bağdaştırmamız söz konusu olamaz. yani ben yapamam, kusura bakmayın siz de yapamazsınız. "o zamanlar rahatsız oluyormuşsun, şimdi olmuyorsun yani, ne var, herkes değişir?" yok annem, öyle değil o iş. nasıl? şöyle; ben döngümü takip eden adam tarafından "her zaman mı böyle oluyor, aldığım his farklı şu an" denerek, vajinal sıvısı merak edilen bir deneyim yaşamamdan söz ediyorum şu an. neredesin, ne yapıyorsun, yarım ağızlı bir günün nasıl geçti, ee o ne cevap verdi gibi bir şeyden değil.
sıkışık hissettiğimde, kafamda bir şeyler varken, çözemediğim sorunların üzerindeyken, soru cevaplamaktan baya dümdüz nefret eden biri olduğumdan söz etmiş miydim peki?* nefret kelimesini de öyle sık sık kullanmam. bilmeyenlere bilgi. ama işte benim deneyimimde merak ederim insanının cevap almak istediği hiçbir soru beni irrite etmedi. öyle zamanlarımda sorduğu sorular bile. evet çok seviyordum* ama konu bununla ilgili değil. daha önce de sevdim. yine seveceğim. bu deneyimi farklı kılan özelliğe sahip birey değil özelliğin kendisi, özelliğin türü. daha doğrusu bireyin özelliği dönüştürdüğü hali. dediğim gibi, merak ediyor, cevabı alıyor ve konu en ufak bir negatif yöne evrilmeden, hatta ana, duruma göre pozitif çıktılar üreterek nihayete eriyor. yahu böylesi olacaksa merakı geçtim, direkt negatif çağrışımları olan durumlar bile tolere edilebilir sanki. kıskançlık? hoff o çok zor ama imkansızı mümkün kılan insanlar var işte. çok acayip. demem o ki bir merak ederim insanıysanız çalışın o duygu üzerinde. daha iyi bir versiyonunu olabilir, olabiliyor. muş.
son bir şey daha söylemem lazım. bu konunun öznesi insana iadeli taahhütlü.* tamam her şey ve iyi ki. tamam evet, tabi ki öyle. ama dönüştürdüğün kavramlarımla ilgili bir miktar bozuğum sana. sen anlarsın o tür kızgınlığı. sende de vardır muhakkak. replikasına razı gelemeyeceğimiz, karşılığını bulamayacağımız şeyler hani. onları halletmek zor.
çok.
zor.
evet. noktalı.
söylemleri ile eylemleri genel itibariyle çelişmeyen insanlarla yaşamak kolaydır. kolay ve keyifli. önünü ardını düşünmenize gerek kalmaz. konu hakkında yeterli düzeyde tutarlı bir imaj çizmiş kişi yormaz. aldığınızı olduğu halde kabul eder ve yolunuza devam edersiniz. başka bir şey yapmak zorunda kalmazsınız. etmek istediğiniz ya da şartların olur verdiği süre boyunca devam ederken huzurunuz yerindedir. ben bir merak ederim insanı ile tanıştım. onunla yaşadım. hayatımda çok karşılaştığım bir profil değildi öncesinde. o yüzden başta farklı geldiğini itiraf etmem gerekiyor. buraya döneceğim.
sınırları olan biriyim ben. aile ilişkilerim; anne/babamla kurduğum diyaloglar üniversiteye kadar ve hatta sonrasındaki sürece de bir miktar sarkarak, problemli oldu ilk gençliğimde bu yüzden. hesap vermeyi sevmem. sorgulanmayı, yargılanmayı ve yadırganmayı da. tabi ki sorumluluklarımı gözetirim. alt soyum yok, dolayısıyla sorumluluğum da ama benden sorumlu olduklarını bildiğim üst soyuma karşı görevlerini bilmeyen biri olmadım hiç. kendi değer yargılarıma, sınırlarıma kadar en azından. ancak benim verdiğimden ötesi istendiğinde direnç gösterdiğim oldu. problemler de tam bu noktada yaşanıyordu. şimdi düşünüyorum, bugün olsa yine aynını yapar mıydım diye, muhtemelen içimden yapmak gelir ancak dizginlerdim tepkilerimi. yaşayacakları kadar yaşamayacaklardı sonuçta. eylesem ne olurdu onları? duymak istedikleri cevapları versem?
yaşamadı da. neyse kapıyorum konuyu. girmeyeceğim, dolayısıyla da dönmeyeceğim buraya.
bunla başladım çünkü sınırlarımı ihlal etmek konusunda doğal yoldan ehliyet sahibi olduğunu düşünen insanlardan söz etmeden, bu kümenin dışında kalan kişilerle kurduğum ilişkilerdeki mezkur yönü ifade edemezdim. seçici geçirgenliğimde aradığım ilk ve en önemli özelliklerden biri yine bu benim. dolayısıyla merak ederim insanlarını yekten elemiş olabilirim hayatım boyunca. elemek falan deyince çok çirkin oldu gerçi ama anladınız işte, hayatıma sokmamak, benim insanlarım olmamaları, tanıdık kategorisinden öteye geçememeleri falan. belki de yanlış yaptım bilemiyorum. yani her merak ederim insanı, her olmasa da ekseriyeti, tanıdığım, yaşadığım kişi gibiyse kesin yanlış yaptım. aman hof önemli mi? her neyse.
tamam tamam geliyorum konuya. dönüyorum yani. şimdi bu insanlar öyle ki, evet her şeyi merak ediyorlar. başta garip geliyor bu süreklilikli soru hali. soru, sorgu değil. ama işte sırrı buralarda bir yerlerde galiba. merak ederim insanının neyi, neden merak ettiği, merakını giderdiğinde bununla ne yaptığı. benim gibi bir insanın, her şeyim merak edilirken bundan bir an bile rahatsız hissetmemesini kişisel bir dönüşüm hikayesiyle bağdaştırmamız söz konusu olamaz. yani ben yapamam, kusura bakmayın siz de yapamazsınız. "o zamanlar rahatsız oluyormuşsun, şimdi olmuyorsun yani, ne var, herkes değişir?" yok annem, öyle değil o iş. nasıl? şöyle; ben döngümü takip eden adam tarafından "her zaman mı böyle oluyor, aldığım his farklı şu an" denerek, vajinal sıvısı merak edilen bir deneyim yaşamamdan söz ediyorum şu an. neredesin, ne yapıyorsun, yarım ağızlı bir günün nasıl geçti, ee o ne cevap verdi gibi bir şeyden değil.
sıkışık hissettiğimde, kafamda bir şeyler varken, çözemediğim sorunların üzerindeyken, soru cevaplamaktan baya dümdüz nefret eden biri olduğumdan söz etmiş miydim peki?* nefret kelimesini de öyle sık sık kullanmam. bilmeyenlere bilgi. ama işte benim deneyimimde merak ederim insanının cevap almak istediği hiçbir soru beni irrite etmedi. öyle zamanlarımda sorduğu sorular bile. evet çok seviyordum* ama konu bununla ilgili değil. daha önce de sevdim. yine seveceğim. bu deneyimi farklı kılan özelliğe sahip birey değil özelliğin kendisi, özelliğin türü. daha doğrusu bireyin özelliği dönüştürdüğü hali. dediğim gibi, merak ediyor, cevabı alıyor ve konu en ufak bir negatif yöne evrilmeden, hatta ana, duruma göre pozitif çıktılar üreterek nihayete eriyor. yahu böylesi olacaksa merakı geçtim, direkt negatif çağrışımları olan durumlar bile tolere edilebilir sanki. kıskançlık? hoff o çok zor ama imkansızı mümkün kılan insanlar var işte. çok acayip. demem o ki bir merak ederim insanıysanız çalışın o duygu üzerinde. daha iyi bir versiyonunu olabilir, olabiliyor. muş.
son bir şey daha söylemem lazım. bu konunun öznesi insana iadeli taahhütlü.* tamam her şey ve iyi ki. tamam evet, tabi ki öyle. ama dönüştürdüğün kavramlarımla ilgili bir miktar bozuğum sana. sen anlarsın o tür kızgınlığı. sende de vardır muhakkak. replikasına razı gelemeyeceğimiz, karşılığını bulamayacağımız şeyler hani. onları halletmek zor.
çok.
zor.
evet. noktalı.
devamını gör...
geceye bir meriç sözü bırak
ya o yunus'u benim gözüm hiç tutmamıştı zaten. gel bize geçelim istersen orda devam ederiz
devamını gör...
başıma iş açılır diyerek tanım girmekten vazgeçmek
şuraya ismet inönü'ün bir sözünü bırakayım.
"bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur."
o yüzden ben konuşmaya da, yazmaya da devam edeceğim.
onlardan korkan onlar gibi olsun.
"bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur."
o yüzden ben konuşmaya da, yazmaya da devam edeceğim.
onlardan korkan onlar gibi olsun.
devamını gör...
gerçek kesit efsanesi yenge sempatizanı semih
gerçek kesit "denge" bölümünde hepimizin bedduasını almış, haram süt emmiş yüz karası yeğen semih'tir. yengeci semih kod adıyla bilinir. dayısı bir başka gerçek kesit efsanesi olan sarı bıyık'ın "okumuş adamsın. bir hayrını görelim" diyerek semih'i yenge dolu eve musluk tamiri için göndermesiyle başlar hikaye. semih (muhtemelen gerçek kesit'in tek güzel kadın oyuncusu) avrupai yengeyi görünce neyi tamir edeceğini şaşırır ve ingiliz anahtarını harama bulandırır. yengesi hala semih'e ergen çocuk, aklı şeyinde olur böyle şeyler diye şefkatle yaklaşıp çay neyim ikram eder. çaya kaç şeker alırsın sorusu bile semih'e erotik etki yapar ve gözlerin çok güzel diye yukarıdan aşağıya güzellik sıralamasına başlar. hele ikili koltukta bir oturuşu var feminist ablalar görse üzerine mor boya atarlar.
semih yengeden sonra çok dağıtır. okuldan kaydını alıp eğitimine yengesinde devam eder. o sırada sebebini anlayamadığımız bir şekilde (yengesi kadar olmasa bile güzel sayılacak) bir kız semih'e aşıktır ve kahrolur bu aşktan. ama semih'in gözü isveç ekolünden gelen yengededir. semih artık "ya herro ya merro" der ve ölümcül saldırı için harekete geçer. kendisi, moda ikonu kotu ve yengesi kadar temiz beyaz çorabıyla çalar kapıyı. kapıyı yengesi açar. geldi t.p.ni s.k.i.im moduyla kapıyı açan yenge'ye semih ölümcül saldırısı yapıp onunla yatmak istediğini ve onun yengesi olmasının bir bahane olduğunu söyler "ya netflix izlemedin mi hiç" vari bir tepki verir. yenge bu saldırıyı da defeder. ama semih durdurak bilmez.
yüzünde gittikçe artan sivilceleri artık semih'in çiftleşme mevsimin geldiğini gösterir. bu ondan büyük bir huzursuzluk yaratır. ne kadar zor durumda olsa bile ona anlamsız şekilde aşık olan kıza yüz vermez. yengesini playboy dergisi mankeni olarak gören semih okul arkadaşını okul arkadaşı olarak görür ve onu istemez. bu şok eden tavrı herkesi şaşırtır. demek eski türkiye'de semih'in bile kriteri varmış diye istemsizce saygı duyar insan.
günlerden bir gün sarı bıyık dayı asrın hatasını yapar ve kasabın anahtarını kediye emanet eder. "yeğenim semih ben iş gezisine gidiyorum. güzel yengen sana emanet der" tabi o tarihlerde aşkı-memnu sadece kitap adı olduğu için sarı bıyık'ın aklına böyle şeyler gelmez. semih "allaah" diye nara atar ve dayısı daha gişeleri geçip otobana çıkmadan kendisi çoktan hedefleri doğrultusunda yola çıkar. yengesi ve yine güzel bir arkadaşı ( kahretsin dostum bu bölümde her kadın güzel. semih ne yapsın) oturuyordur. semih "oo yenge arkadaşın da iyiymiş. hayırdır aynı mankenlik ajansı mı?" diye takılır. yengesi libido yüklü bulut semih'e yavaş ol ulan ayı misali kızar. semih nihai hedefinin yengesi olduğunu yine söyler ve acı dolu veryansın cümlesini eder "yengem olurken bana mı sordun?"
kesin kan akacaktır ama akan kan kimin olacaktır diye merak ederken olan olur. sapıklığı her mecraya taşıyan semih telefon sapıklığına da başlamıştır artık. ve bir gün son defa kapıya dayanır ve yengesinin düğmelerine saldırır. sonuç yenge hapse, semih kara toprağa, dayı iş gezisine, semih'e aşık olan kız kpss kursuna.
semih yengeden sonra çok dağıtır. okuldan kaydını alıp eğitimine yengesinde devam eder. o sırada sebebini anlayamadığımız bir şekilde (yengesi kadar olmasa bile güzel sayılacak) bir kız semih'e aşıktır ve kahrolur bu aşktan. ama semih'in gözü isveç ekolünden gelen yengededir. semih artık "ya herro ya merro" der ve ölümcül saldırı için harekete geçer. kendisi, moda ikonu kotu ve yengesi kadar temiz beyaz çorabıyla çalar kapıyı. kapıyı yengesi açar. geldi t.p.ni s.k.i.im moduyla kapıyı açan yenge'ye semih ölümcül saldırısı yapıp onunla yatmak istediğini ve onun yengesi olmasının bir bahane olduğunu söyler "ya netflix izlemedin mi hiç" vari bir tepki verir. yenge bu saldırıyı da defeder. ama semih durdurak bilmez.
yüzünde gittikçe artan sivilceleri artık semih'in çiftleşme mevsimin geldiğini gösterir. bu ondan büyük bir huzursuzluk yaratır. ne kadar zor durumda olsa bile ona anlamsız şekilde aşık olan kıza yüz vermez. yengesini playboy dergisi mankeni olarak gören semih okul arkadaşını okul arkadaşı olarak görür ve onu istemez. bu şok eden tavrı herkesi şaşırtır. demek eski türkiye'de semih'in bile kriteri varmış diye istemsizce saygı duyar insan.
günlerden bir gün sarı bıyık dayı asrın hatasını yapar ve kasabın anahtarını kediye emanet eder. "yeğenim semih ben iş gezisine gidiyorum. güzel yengen sana emanet der" tabi o tarihlerde aşkı-memnu sadece kitap adı olduğu için sarı bıyık'ın aklına böyle şeyler gelmez. semih "allaah" diye nara atar ve dayısı daha gişeleri geçip otobana çıkmadan kendisi çoktan hedefleri doğrultusunda yola çıkar. yengesi ve yine güzel bir arkadaşı ( kahretsin dostum bu bölümde her kadın güzel. semih ne yapsın) oturuyordur. semih "oo yenge arkadaşın da iyiymiş. hayırdır aynı mankenlik ajansı mı?" diye takılır. yengesi libido yüklü bulut semih'e yavaş ol ulan ayı misali kızar. semih nihai hedefinin yengesi olduğunu yine söyler ve acı dolu veryansın cümlesini eder "yengem olurken bana mı sordun?"
kesin kan akacaktır ama akan kan kimin olacaktır diye merak ederken olan olur. sapıklığı her mecraya taşıyan semih telefon sapıklığına da başlamıştır artık. ve bir gün son defa kapıya dayanır ve yengesinin düğmelerine saldırır. sonuç yenge hapse, semih kara toprağa, dayı iş gezisine, semih'e aşık olan kız kpss kursuna.
devamını gör...
hayatın sorgulandığı en ilginç yer
mezuniyetimde hayatımı sorgulamıştım. neden, neden, neden?
ben neden şu kılıkla buradayım diye. mezuniyetimden önce sinirden ağlıyordum, beni teselli etmeye çalışan arkadaşlarla doluydu etrafım. kimisi sana çuval giysen yakışır dedi ki beni daha çok ağlattı bu, “üstündeki berbat ama güzelsin canım.” demekle eşdeğer çünkü, kimisi elbisen güzel yaa falan yaptı, ama değildi...
elbisenin güzelliği çirkinliğinden çok mevzu istediğim eylemi yapamamamdı aslında. ne elbisemi seçebildim, ne saçımı. güzelce toplatmak istemiştim ama annem üstüm transparanımsı diye izin vermemişti. zaten bulabileceği en uzun, en örtülü elbiseyi kaktı bana, sonra da saçımla da örtmeye karar verdi beni belki de, bu kadın beni daha ne kadar zorlayabilir diye düşünürken hem de...
adana kebap yerken sorguladım hayatı, bu da deli saçması biliyorum. neden buradayım ben diye, adana kebaplar da güzeldi aslında, ama yine de garipti. o gün de elbiseliydim, elbiseler bana uğur getirmiyor, hiç de sevmem onları zaten.
okulumun her sene ilk günü sınıfa girerken sorguladım hayatı. her seferinde geç kaldım çünkü. lisemin ilk yılında “ooooffffff” diye bağırarak girdim sınıfıma, hiç tanımadığım insanlarla dolu o mekana. biraz dalga geçtiler ama sonra geçti, güzelliğimi görünce şoka uğradılar tabii, tek odaklanabildikleri şey o oldu. o sıkıntı da çözülmüş oldu böylece. *
ben neden şu kılıkla buradayım diye. mezuniyetimden önce sinirden ağlıyordum, beni teselli etmeye çalışan arkadaşlarla doluydu etrafım. kimisi sana çuval giysen yakışır dedi ki beni daha çok ağlattı bu, “üstündeki berbat ama güzelsin canım.” demekle eşdeğer çünkü, kimisi elbisen güzel yaa falan yaptı, ama değildi...
elbisenin güzelliği çirkinliğinden çok mevzu istediğim eylemi yapamamamdı aslında. ne elbisemi seçebildim, ne saçımı. güzelce toplatmak istemiştim ama annem üstüm transparanımsı diye izin vermemişti. zaten bulabileceği en uzun, en örtülü elbiseyi kaktı bana, sonra da saçımla da örtmeye karar verdi beni belki de, bu kadın beni daha ne kadar zorlayabilir diye düşünürken hem de...
adana kebap yerken sorguladım hayatı, bu da deli saçması biliyorum. neden buradayım ben diye, adana kebaplar da güzeldi aslında, ama yine de garipti. o gün de elbiseliydim, elbiseler bana uğur getirmiyor, hiç de sevmem onları zaten.
okulumun her sene ilk günü sınıfa girerken sorguladım hayatı. her seferinde geç kaldım çünkü. lisemin ilk yılında “ooooffffff” diye bağırarak girdim sınıfıma, hiç tanımadığım insanlarla dolu o mekana. biraz dalga geçtiler ama sonra geçti, güzelliğimi görünce şoka uğradılar tabii, tek odaklanabildikleri şey o oldu. o sıkıntı da çözülmüş oldu böylece. *
devamını gör...
yalnızlık
bununla ilgili harika bir video ...yalnız fazla da kalmamak lazım anlaşılan.
devamını gör...
victor hugo
'sadece bedenleri, şekilleri, görüntüleri sevenlere ne yazık! ölüm her şeyi yok edecek. ruhları sevmeyi deneyin, onlara yeniden kavuşursunuz.'
devamını gör...
sıkça söylenen yalanlar
gündelik hayatta istemsizce söylediğimiz, alışkanlık edindiğimiz yalanlardır.
‘onun da sana selamı var.’ gibi.
‘onun da sana selamı var.’ gibi.
devamını gör...
yks
psikolojik sorunlarımın kaynağıdır. umarım bu sene iyi geçer.
devamını gör...
babaya mektup
franz kafka’nın düzen üzerine olan görüşlerini aktardığı eseridir. babası ile olan ilişkisini, aile kavramını ve babasının üzerinde kurmak istediği hakimiyeti anlatır. anne ve babanın aslında çocuklara birer figüran olduğunu, onları izleyerek gözlemleyerek hareketlerinin ve düşüncelerinin şekillendiğini görebiliriz. ebeveynlerin çocuklar üzerinde kurmak istediği hakimiyeti ve baskıcı durumların, ileriye dönük büyük travmalar yaşatabildiğini anlayabiliriz.
--- alıntı ---
o zaman ve her zaman tek ihtiyacım olan şey desteklenmekti. senin mutlak fiziksel varlığın bile beni eziyordu. mesela şunu kabinde sık sık birlikte soyunduğumuzu hatırlıyorum. ben sıska, kırılgan ve narinken, sen güçlü, yapılı ve iri yarı bir adamdın. kabinde bile kendimi zavallı biri olarak görürdüm, üstelik sadece senin önünde değil, tüm dünyanın önünde çünkü benim gözümde sen her şeyin ölçütüydün.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
o zaman ve her zaman tek ihtiyacım olan şey desteklenmekti. senin mutlak fiziksel varlığın bile beni eziyordu. mesela şunu kabinde sık sık birlikte soyunduğumuzu hatırlıyorum. ben sıska, kırılgan ve narinken, sen güçlü, yapılı ve iri yarı bir adamdın. kabinde bile kendimi zavallı biri olarak görürdüm, üstelik sadece senin önünde değil, tüm dünyanın önünde çünkü benim gözümde sen her şeyin ölçütüydün.
--- alıntı ---
devamını gör...

