evlilikteki en büyük sorun
evlilik olup bittikten sonraki en büyük sorun birbirine özel alan bırakmamaktır. en baştaki sorun ise evlenmektir.
devamını gör...
üniversitedeki kadınların yüzde 70’i başörtülü değilse orada özgürlük yoktur
yine bir yerlerde benim türbanlı bacım mağdur olmuş dedirten olay. el alem güne kahvaltıyla başlar, biz türbanlı demogojisiyle. hiç bitmiyor mk.
üç üstteki yazar benden önce davranmış. bu ülkede kız çocuklarını okutmayanlar genellikle dindar denilen kesimdi. okuyacak da ne olacak, üniversiteye gitsin de komünist mi olsun, kötü kadın(küfür yasak anladınız siz) mı olsun fikirleriyle kızları okula göndermediler. tabi bir de nasılsa evlenip ele gidecek, yapılan masraf boşa yatırım fikri de vardı.
ayrıca hanımefendiye karşı tez olarak diyorum ki; bir ülkedeki kadınların yüzde 70'i başörtülü ise orada özgürlük yoktur.
üç üstteki yazar benden önce davranmış. bu ülkede kız çocuklarını okutmayanlar genellikle dindar denilen kesimdi. okuyacak da ne olacak, üniversiteye gitsin de komünist mi olsun, kötü kadın(küfür yasak anladınız siz) mı olsun fikirleriyle kızları okula göndermediler. tabi bir de nasılsa evlenip ele gidecek, yapılan masraf boşa yatırım fikri de vardı.
ayrıca hanımefendiye karşı tez olarak diyorum ki; bir ülkedeki kadınların yüzde 70'i başörtülü ise orada özgürlük yoktur.
devamını gör...
hint dizileri saçmalıkları
favorim bu.
devamını gör...
georges simenon
belçikalı polisiye roman yazarı (1903-1989).
eserlerini fransızca kaleme almıştır. yazar, 50'ye yakın kurşunkalemini açtırır, romanı onlarla yazarmış.
eserlerini fransızca kaleme almıştır. yazar, 50'ye yakın kurşunkalemini açtırır, romanı onlarla yazarmış.
devamını gör...
yazarların yazar takip etme kriterleri
akışta bir yazara denk geliyorum beğeniyorum tanımını sonra profiline girip diğer tanımlarını da okuyorum. diğerlerini de beğenirsem takip ediyorum.
devamını gör...
güne bir fotoğraf bırak
günümüze etkileri yadsınamaz derecede fazla olan ünlü 29 bilim insanının tek karede buluştuğu fotoğraf;
kuantum mekaniği üzerine beşinci solvay konferansı, 1927, brüksel. benjamin couprie’nin fotoğrafı. arka sıradan öne, soldan sağa: auguste piccard, émile henriot, paul ehrenfest, édouard herzen, théophile de donder, erwin schrödinger, jules-émile verschaffelt, wolfgang pauli, werner heisenberg, ralph howard fowler, léon brillouin, peter debye, martin knudsen, william lawrence bragg, hendrik anthony kramers, paul dirac, arthur compton, louis de broglie, max born, niels bohr, ırving langmuir, max planck, marie skłodowska curie, hendrik lorentz, albert einstein, paul langevin, charles-eugène guye, charles thomson rees wilson, owen willans richardson. (fotoğraf: wikimedia commons [public domain])
kuantum mekaniği üzerine beşinci solvay konferansı, 1927, brüksel. benjamin couprie’nin fotoğrafı. arka sıradan öne, soldan sağa: auguste piccard, émile henriot, paul ehrenfest, édouard herzen, théophile de donder, erwin schrödinger, jules-émile verschaffelt, wolfgang pauli, werner heisenberg, ralph howard fowler, léon brillouin, peter debye, martin knudsen, william lawrence bragg, hendrik anthony kramers, paul dirac, arthur compton, louis de broglie, max born, niels bohr, ırving langmuir, max planck, marie skłodowska curie, hendrik lorentz, albert einstein, paul langevin, charles-eugène guye, charles thomson rees wilson, owen willans richardson. (fotoğraf: wikimedia commons [public domain])
devamını gör...
seksendört
türkiye'de nadir bulunan kaliteli müzik gruplarından birisidir. dinlenmesi tavsiye edilir.
devamını gör...
ceyda düvenci'nin kızının regl olmasını sosyal medyadan duyurması
dokuz mu? ben yerinde olsam bu işte bir terslik olabilir mi diye doktor araştırirdım .neyse hayırlı uğurlu olsun. bir annenin sevinci.
devamını gör...
ne zaman gitti tren (yazar)
17 şubat'ın doğum günü olduğunu öğrendiğimiz yazar arkadaş. doğum günü kutlu olsun. ayrıca zeynep teyzeye bizden de selamlar, ellerinden öperiz. afiyettedir inşallah.
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
eskiler yer versin artık yenilere
laf atıp durmayın yeni gelenlere
mekanı devretme zamanın gelmiş
bay bay diyelim afillibirbeye
laf atıp durmayın yeni gelenlere
mekanı devretme zamanın gelmiş
bay bay diyelim afillibirbeye
devamını gör...
dik açıklık
bir yıldızın gök ekvatorundan olan açısal uzaklığı. deklinasyon olarak da bilinir.
görselde yeşil ile gösterilen daire dilimi dik açıklığı gösteriyor:
(görsel, wikimedia. org'dan alıntıdır.)
görselde yeşil ile gösterilen daire dilimi dik açıklığı gösteriyor:
(görsel, wikimedia. org'dan alıntıdır.)
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
/aklını kaşık kaşık yemek istiyordu kadın
en ateşli sevişmelerden daha çok haz verecekti sanki ona
yaşamak, görmek ve dinlemek
sebepsiz bir tutkuya kelepçeliydi bir nevi
aklı oyunlarında durgun
dili sözlerinde suskundu
meydandan başlayıp koşmaya
kızgın denizlerde sönmekti tek arzusu/
her yer karanlık olsa da önünü az çok seçebiliyordu. gözleri alışmıştı karanlığa. uykudan yeni uyanmanın verdiği mahmurlukla ağır ağır mutfağa ilerledi. aspiratörün düğmelerini eliyle yokladıkan sonra en kenardakine basarak aspiratörün ışığını açtı. hala oturma odasından şarkı sesleri geliyordu. yine şarkı dinlerken uymuş olmalıydı. yanan turuncu ışık uykudan yeni kalkmış ve karanlığa alışmış gözlerini acıtsa da şimdiden alışmaya başlamıştı. mutfak lavabosunda yüzünü yıkadı, dirseklerini dayadı tezgaha. karşısındaki pencereden ay gülümsüyordu kendisine. bir selam verdi ona.telefon? telefonu neredeydi? hızlı adımlarla oturma odasına yöneldi. ayakları sorduğu sorunun cevabını vermişti bile. masanın üzerinde duran telefonu yatmadan önce koyduğu yerden aldı. bildirimlere bakarken aynı zamanda da mutfağa dönüyordu. canı deliler gibi sigara is... hassss**** ayağını vurduğu kapı eşiğine savurduğu küfürle birlikte derin bir nefes aldı. birkaç mesaj ve şarjının az kaldığını gösteren uyarı dışında bildirim yoktu. bir arama bekliyordu, belki de bir ses, bir nefes. ocağın kenarında duran sigara paketine yöneldi. 1,3,4,6... 6 sigarası kalmıştı. "sigara almalı" diye düşündü. içlerinden bir tanesini alıp dudaklarına götürdü. saçlarını yakmamak adına eliyle toplayıp ocakta yaktı sigarasını. ciğerlerine çektiği zehirli dumanın tadı yayıldı ağzına. ocağın üzerinde duran çaydanlığın yüzeyindeki yansımasına denk gelmesiyle duraksadı bir an. aklındaki tüm sorular ve yanıtlar uçup gitti. günlerdir aynalardan kaçmasına rağmen yakalanmıştı işte kendisine. dağınık saçları, şişmiş göz altları ve çökmüş yüzü hiç iyi şeyler anlatmıyordu ona. içinde garip bir telaş aynı zamanda da bitkinlik vardı. hem sokaklarda deliler gibi bağıra bağıra koşmak hem de tüm gün yatağında yatmak istiyordu. çaydanlığa biraz su koyup altını yaktı. biraz kahve ayılmasına yetecekti. tezgahın kenarına çöküp bacaklarını çekti kendisine. aklında deli sorular ve cevaplar, cevapların getirdiği yeni sorular ve yeni cevaplar... koca bir döngü, büyük bir çıkmaz. sigarasından derin bir nefes alırken sıkıca kapattı gözlerini. bir şeyi görmeye bile mecali yoktu sanki. susmak istiyordu, sadece susmak. beyninin içinde dönüp duran tilkileri bir bir öldürmek... çaydanlıktan taşan suyun sesiyle geldi kendisine. bitmiş sigarasının külleri üzerine dökülmüştü. üzerini silkeleyerek ayağa kalktı. suyun altını söndürdü. bir bardak kahve ve bir dal sigara alarak balkona çıktı. turuncu sokak lambasının aydınlattığı sokak bomboş ve sessizdi. ağustos ayının ortasında olmasına rağmen üşüdüğünü hissetti kadın. sandalyeye oturacakken sigarasını yakmadığını fark etti. sabır dilenircesine derin bir nefes alarak mutfak masasının üzerinde duran çakmağa yöneldi. masanın üzerindeki ayrıntıyla duraksadı bir an. deli gibi ağlamak geliyordu içinden. çakmağı hızlıca alarak balkondaki sandalyesine oturdu. sigarasını yakmak istiyordu, sigarasını yakmak ve o zehirli dumanı ciğerlerine çekmek. lakin elleri inadına deliler gibi titriyordu. bir anda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. fakat ne gözünden bir damla yaş geliyordu ne de sesi çıkıyordu. sadece hıçkırıyor, nefessiz kalıyor ve nefes almaya çalışıyordu. arkada yalnızlığım diyordu (bkz: zuhal olcay). geçen sayısız dakikalar ardından kendine geldi kadın. gitmeli diye düşündü, çok uzaklara gitmeli. tutunarak zor bela kalktı yerinden. son bir kez gecenin soğuğunu çekti içine ve içeriye girdi. aspiratörün ışığını kapatıp mutfaktan çıktı. ardından kapanan dış kapının sesi yankılandı karanlıkta... o sırada tezgahın üstünde bir ışık belirdi önce, ardından bir melodi... telefonu çalıyordu, peki ya arayan kimdi?
en ateşli sevişmelerden daha çok haz verecekti sanki ona
yaşamak, görmek ve dinlemek
sebepsiz bir tutkuya kelepçeliydi bir nevi
aklı oyunlarında durgun
dili sözlerinde suskundu
meydandan başlayıp koşmaya
kızgın denizlerde sönmekti tek arzusu/
her yer karanlık olsa da önünü az çok seçebiliyordu. gözleri alışmıştı karanlığa. uykudan yeni uyanmanın verdiği mahmurlukla ağır ağır mutfağa ilerledi. aspiratörün düğmelerini eliyle yokladıkan sonra en kenardakine basarak aspiratörün ışığını açtı. hala oturma odasından şarkı sesleri geliyordu. yine şarkı dinlerken uymuş olmalıydı. yanan turuncu ışık uykudan yeni kalkmış ve karanlığa alışmış gözlerini acıtsa da şimdiden alışmaya başlamıştı. mutfak lavabosunda yüzünü yıkadı, dirseklerini dayadı tezgaha. karşısındaki pencereden ay gülümsüyordu kendisine. bir selam verdi ona.telefon? telefonu neredeydi? hızlı adımlarla oturma odasına yöneldi. ayakları sorduğu sorunun cevabını vermişti bile. masanın üzerinde duran telefonu yatmadan önce koyduğu yerden aldı. bildirimlere bakarken aynı zamanda da mutfağa dönüyordu. canı deliler gibi sigara is... hassss**** ayağını vurduğu kapı eşiğine savurduğu küfürle birlikte derin bir nefes aldı. birkaç mesaj ve şarjının az kaldığını gösteren uyarı dışında bildirim yoktu. bir arama bekliyordu, belki de bir ses, bir nefes. ocağın kenarında duran sigara paketine yöneldi. 1,3,4,6... 6 sigarası kalmıştı. "sigara almalı" diye düşündü. içlerinden bir tanesini alıp dudaklarına götürdü. saçlarını yakmamak adına eliyle toplayıp ocakta yaktı sigarasını. ciğerlerine çektiği zehirli dumanın tadı yayıldı ağzına. ocağın üzerinde duran çaydanlığın yüzeyindeki yansımasına denk gelmesiyle duraksadı bir an. aklındaki tüm sorular ve yanıtlar uçup gitti. günlerdir aynalardan kaçmasına rağmen yakalanmıştı işte kendisine. dağınık saçları, şişmiş göz altları ve çökmüş yüzü hiç iyi şeyler anlatmıyordu ona. içinde garip bir telaş aynı zamanda da bitkinlik vardı. hem sokaklarda deliler gibi bağıra bağıra koşmak hem de tüm gün yatağında yatmak istiyordu. çaydanlığa biraz su koyup altını yaktı. biraz kahve ayılmasına yetecekti. tezgahın kenarına çöküp bacaklarını çekti kendisine. aklında deli sorular ve cevaplar, cevapların getirdiği yeni sorular ve yeni cevaplar... koca bir döngü, büyük bir çıkmaz. sigarasından derin bir nefes alırken sıkıca kapattı gözlerini. bir şeyi görmeye bile mecali yoktu sanki. susmak istiyordu, sadece susmak. beyninin içinde dönüp duran tilkileri bir bir öldürmek... çaydanlıktan taşan suyun sesiyle geldi kendisine. bitmiş sigarasının külleri üzerine dökülmüştü. üzerini silkeleyerek ayağa kalktı. suyun altını söndürdü. bir bardak kahve ve bir dal sigara alarak balkona çıktı. turuncu sokak lambasının aydınlattığı sokak bomboş ve sessizdi. ağustos ayının ortasında olmasına rağmen üşüdüğünü hissetti kadın. sandalyeye oturacakken sigarasını yakmadığını fark etti. sabır dilenircesine derin bir nefes alarak mutfak masasının üzerinde duran çakmağa yöneldi. masanın üzerindeki ayrıntıyla duraksadı bir an. deli gibi ağlamak geliyordu içinden. çakmağı hızlıca alarak balkondaki sandalyesine oturdu. sigarasını yakmak istiyordu, sigarasını yakmak ve o zehirli dumanı ciğerlerine çekmek. lakin elleri inadına deliler gibi titriyordu. bir anda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. fakat ne gözünden bir damla yaş geliyordu ne de sesi çıkıyordu. sadece hıçkırıyor, nefessiz kalıyor ve nefes almaya çalışıyordu. arkada yalnızlığım diyordu (bkz: zuhal olcay). geçen sayısız dakikalar ardından kendine geldi kadın. gitmeli diye düşündü, çok uzaklara gitmeli. tutunarak zor bela kalktı yerinden. son bir kez gecenin soğuğunu çekti içine ve içeriye girdi. aspiratörün ışığını kapatıp mutfaktan çıktı. ardından kapanan dış kapının sesi yankılandı karanlıkta... o sırada tezgahın üstünde bir ışık belirdi önce, ardından bir melodi... telefonu çalıyordu, peki ya arayan kimdi?
devamını gör...
michel delacroix
1933 doğumlu, naif sanat akımının temsilcilerinden fransız ressam.
eserleri kartpostal gibi. yumuşak renk tonları hakim, ön planda göze çok hoş gelen binalar ve insan figürleriyle paris'in sokaklarını, günlük yaşamını resmediyor.
nedense masal gibi bir dünyayı andırıyor bana eserleri. çocukluğumda hayal ettiğim dünyayı çizmiş sanki. mutlu oldum incelerken.
paris, ma grand ville
noël! noël!
daha fazla eserini incelemek için buradan
eserleri kartpostal gibi. yumuşak renk tonları hakim, ön planda göze çok hoş gelen binalar ve insan figürleriyle paris'in sokaklarını, günlük yaşamını resmediyor.
nedense masal gibi bir dünyayı andırıyor bana eserleri. çocukluğumda hayal ettiğim dünyayı çizmiş sanki. mutlu oldum incelerken.
paris, ma grand ville
noël! noël!
daha fazla eserini incelemek için buradan
devamını gör...
akp'ye sempati duyan gençler
genc değildir o içi geçmiştir. doğan görünümlü şahin gibidir.
devamını gör...
adolf hitler
kendisi her ne kadar alman ırkını savunsa da teknik olarak alman değildir, almanya da değil avusturya'nın braunau am inn adlı bir kasabasında doğmuştur. babası gümrük memurudur ve hitlerin annesi, babasının yakın dereceden kuzenidir. böyle çarpık bir ilişkiden hitler gibi bir şahsın doğmasına şaşmamak gerek. kendisine saygı duyarım ama sevmem, nazi almanyasında sevilecek birisi varsa o da erwin rommel dir. bir adam düşünün; 1.dünya savaşından tamamen yenik çıkmışsın üstüne büyük buhran gelmiş ekonomik olarak çökük durumdasın,1933 ten 2. dünya savaşının başladığı 1939 yılına kadar şahlandırmış dünyanın süper gücü yapmıştır. bir ülke düşünün savaş sonrası bütün genç ve okumuş kesimi kaybetmiş, uluslararası alanda yenik statüde. 6
yıl gibi kısa sürede okuma yazma oranı %90 lara çıkmış, eksilerde olan ekonomi artılara geçmiş, silah endüstrisi çökmüş olan ülke dünyanın en hızla silahlanan ülkesi olmuştur.
eh belki de bunları yapabilmek için sadece akıllı olmak gerekmiyormuş azıcık deli olmakta lazımmış. en büyük hatası olarak rusya'ya saldırması görülebilir. keza berlin’e ilk girenler ruslardır. bunun dışında hitler almanya'nın başına belki de o yıllardaki en demokratik şekilde başa gelmiştir. mecliste hiçbir zaman ezici üstünlüğe sahip olamamıştır.
yıl gibi kısa sürede okuma yazma oranı %90 lara çıkmış, eksilerde olan ekonomi artılara geçmiş, silah endüstrisi çökmüş olan ülke dünyanın en hızla silahlanan ülkesi olmuştur.
eh belki de bunları yapabilmek için sadece akıllı olmak gerekmiyormuş azıcık deli olmakta lazımmış. en büyük hatası olarak rusya'ya saldırması görülebilir. keza berlin’e ilk girenler ruslardır. bunun dışında hitler almanya'nın başına belki de o yıllardaki en demokratik şekilde başa gelmiştir. mecliste hiçbir zaman ezici üstünlüğe sahip olamamıştır.
devamını gör...
tarkan'ın o kadar da büyütülecek bir ses olmadığı gerçeği
dev olduğu için, daha da büyütülemeyeceği için olandır.
tarkan kırmızı çizgim olur, ona laf dedirtmem.
en iyi şarkısı diye bir şey yok, her şarkısı güzel, ilk aklıma gelen şarkısını bırakıyorum buraya.
beni çok sev
tarkan kırmızı çizgim olur, ona laf dedirtmem.
en iyi şarkısı diye bir şey yok, her şarkısı güzel, ilk aklıma gelen şarkısını bırakıyorum buraya.
beni çok sev
devamını gör...
tavşan jojo
absürt komedi gibi , alman faşizmi ve hitlerin her alman çocuğunun kafasında var oluşunu konu edinen bol göndermeli, vicdanlara sığmayan yakın yy'ın dev mesajlarının içerildiği geçtiğimiz yıl oscar adayı bir taika waititi filmi. bir uyarlama filmi olduğunu biliyorum fakat kitabı okumadım, bilmem. film güzeldi izlenir arkadaşlar (+).
ayrıca;
--! spoiler !--
katil uşak.
--! spoiler !--
ayrıca;
--! spoiler !--
katil uşak.
--! spoiler !--
devamını gör...
hintlerin inatla akıllanmaması
kendinden daha aşağı gördükleri hintlileri aşağılayarak ezikliklerini saklamaya çalışanların toplandığı başlık.
evin camdansa başkasının camına taş atmayacaksın. onlar da ülke salgından kırılırken lebalep parti toplantıları yapıyorlar, halay çekiyorlar dese, söyleyecek söz bulamazsın. ya da halk çöpten yiyecek toplarken, yöneticiler saraylarda şatafat içinde yaşıyor, kimse itiraz etmiyor deseler, ne diyeceksiniz?
ayrıca daha yeni israil' de dini bayramda izdihamda birbirlerini ezdiler, 45 kişi öldü. onlar çok mu akıllı?
daha yazacak çok şey var, içim şişti.
evin camdansa başkasının camına taş atmayacaksın. onlar da ülke salgından kırılırken lebalep parti toplantıları yapıyorlar, halay çekiyorlar dese, söyleyecek söz bulamazsın. ya da halk çöpten yiyecek toplarken, yöneticiler saraylarda şatafat içinde yaşıyor, kimse itiraz etmiyor deseler, ne diyeceksiniz?
ayrıca daha yeni israil' de dini bayramda izdihamda birbirlerini ezdiler, 45 kişi öldü. onlar çok mu akıllı?
daha yazacak çok şey var, içim şişti.
devamını gör...
el dorado
ispanyolca kabaca "altın olan, altından olan"* anlamına gelen sözcüktür.
aynı zamanda shakira'nın 2017 tarihli bir albümünün adıdır. bu isim yukarıda bahsedilmiş olan efsaneden gelmektedir. albümde ağırlıklı olarak ispanyolca şarkılar bulunmaktadır ve shakira bazı şarkılarda maluma, carlos vives ve nicky jam gibi diğer şarkıcılarla da çalışmıştır. chantaje, la bicicleta, perro fiel, me enamoré gibi birçok hit şarkı bu albümde bulunmaktadır.
shakira yine aynı isimle dünya turnesine çıkmış ve istanbulda'da konser vermiştir.
aynı zamanda shakira'nın 2017 tarihli bir albümünün adıdır. bu isim yukarıda bahsedilmiş olan efsaneden gelmektedir. albümde ağırlıklı olarak ispanyolca şarkılar bulunmaktadır ve shakira bazı şarkılarda maluma, carlos vives ve nicky jam gibi diğer şarkıcılarla da çalışmıştır. chantaje, la bicicleta, perro fiel, me enamoré gibi birçok hit şarkı bu albümde bulunmaktadır.
shakira yine aynı isimle dünya turnesine çıkmış ve istanbulda'da konser vermiştir.
devamını gör...
anne with an e sevenler için dizi film önerisi
anne bittiğinden beri hiçbi diziye o kadar bağlanamıyorum,kırsal alanları gösteren dönem dizi filmlerini seviyorum.aşk ve gururdan da aynı vibe ı aldım.
devamını gör...