radyodan kasete şarkı çekmiş nesil
efenim kaset doldurtmak için paranız yoksa veya radyoda çok beğendiğiniz bir şarkı çıkıyor ama şarkıcının ya da şarkının ismini bilmiyorsanız (yabancı radyo kanallarını yeni yeni keşfediyorduk, e ortaokul ingiliccesi de fayn tenks end yu kıvamında) radyoda çalan şarkıyı hazır ettiğiniz kasete kaydederdiniz. peki bu kayıt olayı nasıl oluyordu. öncelikle efendi gibi gidip kasetçiden 60'lık,90'lık boş bir kaset alabilirdiniz. elbette bu tercih edilen yoldur. ama yok kasete de para vermiyim derseniz evde çekmecelerde bulunan babanızın eski kasetlerine göz dikerdiniz. bu kasetler tabi yanlışlıkla (ya da bilerek) silinmesin diye kayıt yapılması için gereken bölüm boş olurdu. bu minicik boşlukları kağıtla doldurduktan sonra kayıt için hazır hale gelirdi.
ama öyle indir-belgelerim-müzik kolaylığında değildi tabii bu işler. öncelikle zamanlamayı iyi ayarlamanız gerekiyordu. bu da saatlerce radyonun başında eller record düğmesinin üstünde beklemek anlamına geliyordu ayrıca şarkı tam bittiği anda kaydı bitirmek için de iyi reflekslere ihtiyacınız vardı ama neyse ki mario sayesinde hepimiz süper keskin reflekslere sahiptik. bir diğer zorluk radyoların çoğ afedersiniz götlük yapıp şarkının en tatlı yerine a-a-a-aşk fm gibi "bu şarkıyı bizim radyodan indirdin olm öyle beleşe şarkı yok, kasetten dinlerken de hatırla bunu" damgası vurmasıydı. maalesef bu konuda yapabileceğiniz bir şey yoktu. bir diğer sıkıntı eğer eski bir kaset kullanıyorsanız nothing else matters bittiği saniye gel gel gümüle bızzzt diye bir şey duyulup and the story ends'e geçebiliyordu. ha üşenmeyip önce boş kayıt yaparak kaseti tamamen silebilirdiniz elbette ama aynı kasete iki-üç kere kayıt yapılması kaseti bozduğu için pek tercih edilen bir şey değildi. sonuç olarak o zamanlar istediğin şarkıyı her an dinlemek öyle kolay değildi. o yüzden çok kıymetliydi.
emeğe saygı lütfen!
ama öyle indir-belgelerim-müzik kolaylığında değildi tabii bu işler. öncelikle zamanlamayı iyi ayarlamanız gerekiyordu. bu da saatlerce radyonun başında eller record düğmesinin üstünde beklemek anlamına geliyordu ayrıca şarkı tam bittiği anda kaydı bitirmek için de iyi reflekslere ihtiyacınız vardı ama neyse ki mario sayesinde hepimiz süper keskin reflekslere sahiptik. bir diğer zorluk radyoların çoğ afedersiniz götlük yapıp şarkının en tatlı yerine a-a-a-aşk fm gibi "bu şarkıyı bizim radyodan indirdin olm öyle beleşe şarkı yok, kasetten dinlerken de hatırla bunu" damgası vurmasıydı. maalesef bu konuda yapabileceğiniz bir şey yoktu. bir diğer sıkıntı eğer eski bir kaset kullanıyorsanız nothing else matters bittiği saniye gel gel gümüle bızzzt diye bir şey duyulup and the story ends'e geçebiliyordu. ha üşenmeyip önce boş kayıt yaparak kaseti tamamen silebilirdiniz elbette ama aynı kasete iki-üç kere kayıt yapılması kaseti bozduğu için pek tercih edilen bir şey değildi. sonuç olarak o zamanlar istediğin şarkıyı her an dinlemek öyle kolay değildi. o yüzden çok kıymetliydi.
emeğe saygı lütfen!
devamını gör...
uzun tanıma kıyamayıp beğeni vermek
öyle yazar kaldıysa alnından öpeyim.
(sirf emek verip yazmış diye bile oy veriyorsa özellikle) . saatlerce uğraşıp tanım giren insanlar var. buna bende dahil.
okumadan oylamam bende. bazen başlığa bakıyorum ilgimi çekmiyor ama x yazar uzunca tanım girmiş, bilgisini, düşüncelerini yazmış. sirf emeğe saygı diye oy veririm. bilirim çünkü ne istekle, zorlukla yazdığını.
okuyun, oylayın gerekirse favlayın. sözlüğün size ihtiyacı var.
ben dizilerle ilgili tanım girmeyi çok seviyorum. diziyi çok severim, tavsiye ederim yazmaktansa, karakterlere, konusuna, uyarlama ise hangi projelerden, sevdiğim-sevmediğim karakterlerden, nerde çekildiğine, oyuncu kadrosuna kadar yazarım. görselde eklenince roman gibi gözüküyor çoğu yazarın gözüne.
benimde yapım böyle. biri çıkar "diziyi anlatmışsın" der, diğeri "dizinin senaristi misin?" diye dalga geçer.
şevkimiz kırılıyor, yapmayın.
(sirf emek verip yazmış diye bile oy veriyorsa özellikle) . saatlerce uğraşıp tanım giren insanlar var. buna bende dahil.
okumadan oylamam bende. bazen başlığa bakıyorum ilgimi çekmiyor ama x yazar uzunca tanım girmiş, bilgisini, düşüncelerini yazmış. sirf emeğe saygı diye oy veririm. bilirim çünkü ne istekle, zorlukla yazdığını.
okuyun, oylayın gerekirse favlayın. sözlüğün size ihtiyacı var.
ben dizilerle ilgili tanım girmeyi çok seviyorum. diziyi çok severim, tavsiye ederim yazmaktansa, karakterlere, konusuna, uyarlama ise hangi projelerden, sevdiğim-sevmediğim karakterlerden, nerde çekildiğine, oyuncu kadrosuna kadar yazarım. görselde eklenince roman gibi gözüküyor çoğu yazarın gözüne.
benimde yapım böyle. biri çıkar "diziyi anlatmışsın" der, diğeri "dizinin senaristi misin?" diye dalga geçer.
şevkimiz kırılıyor, yapmayın.
devamını gör...
neden olmuyor
bir yerlerde adına ne dersiniz bilmiyorum ama nirengi noktaları var her insanın, olsun dediğiniz o şeyin üstüne oturmuş, oldurmamaya çalışan bir nokta.
çoğu insan, çoğu zamanda bunu görmüyor, anlamıyor, fark bile etmeden, olmadığını bilmeden hayatını yaşayıp gidiyor.
ama bazen, hayatta olmaz dediğin bir an yaşanıyor, "bu olsun" diyorsun, "lütfen olsun, olmazsa olmam" diyorsun ama olmuyor?
olmaması hadi yine neyse, insan oğlu her bir boka alışır, buna da alışıyor zaman içinde, sorun olmaz diyorsun ama içinde bir kelime hiç susmuyor ve o kadar ağır ki, günden güne taşımak da imkansız hale geliyor.
neden?
olmak, olmamak eylem; asıl ağırlığın onlarda olması gerekir ama basit bir soru kelimesi bütün ağırlığı alıp insanın üstüne atıyor ve öylece kalıyorsun o kelimenin altında, ölene kadar hem de.
neden?
bilmiyorum, bende böyle olmuyor sizde nasıl olmuyor onu da bilmiyorum, hiç bir şey bilmiyorum.
çoğu insan, çoğu zamanda bunu görmüyor, anlamıyor, fark bile etmeden, olmadığını bilmeden hayatını yaşayıp gidiyor.
ama bazen, hayatta olmaz dediğin bir an yaşanıyor, "bu olsun" diyorsun, "lütfen olsun, olmazsa olmam" diyorsun ama olmuyor?
olmaması hadi yine neyse, insan oğlu her bir boka alışır, buna da alışıyor zaman içinde, sorun olmaz diyorsun ama içinde bir kelime hiç susmuyor ve o kadar ağır ki, günden güne taşımak da imkansız hale geliyor.
neden?
olmak, olmamak eylem; asıl ağırlığın onlarda olması gerekir ama basit bir soru kelimesi bütün ağırlığı alıp insanın üstüne atıyor ve öylece kalıyorsun o kelimenin altında, ölene kadar hem de.
neden?
bilmiyorum, bende böyle olmuyor sizde nasıl olmuyor onu da bilmiyorum, hiç bir şey bilmiyorum.
devamını gör...
mide bulantısına iyi gelen şeyler
(bkz: tuzlu çubuk kraker).
midenin suyunu tutar ne mübarek bir yiyecek.
midenin suyunu tutar ne mübarek bir yiyecek.
devamını gör...
bir kadına okunabilecek en güzel şiir
çok sağlam taktik veriyorum uygulayın. sana bir şiir okuyacağım diyin sonra adını söyleyin. daha da nazım kalksa mezarından hava cıva.
devamını gör...
termodinamiğin birinci yasası
ünlü fizikçi james prescott joule 1843'te düzenlenen "british association for the advancement of science" toplanrtısınında 1 pound suyun suyun sıcaklığını 1 fahrenheit arttırmak için gereken enerji miktarının hesaplanabileceğini, hatta yaptığı ölçümlerle bunu bulduğunu söylüyor..ama o zamanlar ilgi görmüyor bu ..değeri sonradan anlaşılıyor tabi..adına da termodinamiğin birinci yasası diyorlar…
joulun ısının mekanik eş değerini ölçtüğü,ölçüm mekanizması şu
şimdi newtonun enerjinin korunumu prensibi vardı zaten..enerjinin korunumu hareket gerektiren sistemler için uygulanıyordu…ancak joule ; bir sisteme ısı vererek yada bir sistem üzerinde iş yaparak; sisteme enerji verilebileceğini veya sistemden enerji alınabileceğini bize göstermiş oldu…
işi daha ileri götürmüş ve bir direnç üzerinden geçen elektrik akımının ısı yaydığını bulmuştur adına da joule yasası denmiştir efem (bu elektrikle ilgili yalnız)…iç enerji mekanik enerjiye dönüşebilir o halde…böylece enerjinin korunumu doğanın evrensel bir kanun haline gelir..
özetlersek termodinamiğin birinci kanunu sistemin iç enerjisini; sisteme ısı verilip yada alarak veyahut sistem üzerine, sistem tarafından iş yapılarak değiştirilebilir der…
enerji yoktan var edilmez vardan da yok edilmez şeklinde bir savla darwinistlerin pek bir sevdiği yasadır efem..
joulun ısının mekanik eş değerini ölçtüğü,ölçüm mekanizması şu
şimdi newtonun enerjinin korunumu prensibi vardı zaten..enerjinin korunumu hareket gerektiren sistemler için uygulanıyordu…ancak joule ; bir sisteme ısı vererek yada bir sistem üzerinde iş yaparak; sisteme enerji verilebileceğini veya sistemden enerji alınabileceğini bize göstermiş oldu…
işi daha ileri götürmüş ve bir direnç üzerinden geçen elektrik akımının ısı yaydığını bulmuştur adına da joule yasası denmiştir efem (bu elektrikle ilgili yalnız)…iç enerji mekanik enerjiye dönüşebilir o halde…böylece enerjinin korunumu doğanın evrensel bir kanun haline gelir..
özetlersek termodinamiğin birinci kanunu sistemin iç enerjisini; sisteme ısı verilip yada alarak veyahut sistem üzerine, sistem tarafından iş yapılarak değiştirilebilir der…
enerji yoktan var edilmez vardan da yok edilmez şeklinde bir savla darwinistlerin pek bir sevdiği yasadır efem..
devamını gör...
6 kelimelik hikayeler
doğarsın, büyürsün, öğrenirsin, mutsuz olursun, ölürsün...
devamını gör...
ce-5
"close encounters of the fifth kind" ın ingilizce kısaltması. türkçesi ile "5. türden yakınlaşmalar"
ilk olarak doktor steven greer tarafından ortaya atılmış bir fikirdir. bu temas türünün özelliği dünya dışı akıllı yaşam formları ile insanlar tarafından başlatılan bir iletişim kurmaktır.*
burada greer tarafından bahsedilen yöntemleri anlatacağım. dünya dışı akıllı yaşam formları için "e.t.*" ifadesini kullanacağım.
greer'e göre e.t. ler telepatik ve bizlerin yaydığı titreşimsel dalgaları hissedebilen varlıklar. bu uygulama bir grup halinde veya bireysel olarak yapılabiliyor (grup halinde olan tavsiye ediliyor) ortam fark etmiyor fakat nispeten sakin hatta mümkünse şehirden uzak ortamlar tavsiye ediliyor.
kişi veya kişiler sessiz bir ortamda bireysel veya toplu olarak meditasyon yapmalı*. meditasyondan kasıt zihni düşüncelerden arındırıp olumlu bir duygu ve düşünceye odaklanıp sürekli onu imgelemek. ve bu duygu ve düşünceleri 3. gözde* toplamak. bu sırada size yardımcı olarak enstrümantel müzik dinleyebilir sakince ilahi veya şarkı söyleyebilirsiniz. bu uygulamalarınız sonucunda yayacağınız titreşimler devamlı gözlem halinde bulunan e.t. ler tarafından fark edilecektir.
ayrıca uygulama sırasında dik bir pozisyonda oturup mümkünse yapılan gün ve önceki birkaç günde et ve ağır gıdalar tüketmemiş olmak öneriliyor. önerilen süre yaklaşık 20-30 dakika. tabi aynı yerde aralıklarla tekrar edebilirsiniz. ardından gözlerinizi açın ve etrafınızı olağan dışı bir şeyler için izlemeye başlayın.
peki sonuçta ne oluyor?
e.t. lere ait bir araç görebilirsiniz, veya sizle telepatik yolla iletişime geçebilirler. veya etrafınızda doğal olmayan bazı fenomenler görebilirsiniz. ayrıca bazı kişilerde etkiler günler sonra olabiliyor. o günü takip eden gecelerde rüyanızda kendilerini görebilirsiniz ki bu oldukça yaygın olarak görülür. eğer grup olarak yaptıysanız herkes bireysel tecrübelerini anlatmalı ki bazen birbiriyle bağlantılı durumlar olabiliyor*
unutmayın ki e.t. ler sizin niyetinizi ve hislerinizi anlar, eğer uygulama sırasında korkarsanız sizinle iletişime geçmekten çekineceklerdir, ayrıca dostane ve iyi bir niyetle yaklaşmalısınız kendilerine. farklı zamanlarda uygulamayı tekrar ettiğinizde hep aynı yerde yapmakta da fayda vardır.
ve unutmayın hiçbir şey olmayadabilir.
bu görüş doktor steven greer tarafından ortaya atılmıştır ben yalnızca burada paylaşmak istedim, bizzat henüz denemedim.
internette bizzat steven greer ve başka kişiler tarafından uygulama sırasında veya sonrasında gözlenen ufoların kayıtlarını bulabilirsiniz.
ilk olarak doktor steven greer tarafından ortaya atılmış bir fikirdir. bu temas türünün özelliği dünya dışı akıllı yaşam formları ile insanlar tarafından başlatılan bir iletişim kurmaktır.*
burada greer tarafından bahsedilen yöntemleri anlatacağım. dünya dışı akıllı yaşam formları için "e.t.*" ifadesini kullanacağım.
greer'e göre e.t. ler telepatik ve bizlerin yaydığı titreşimsel dalgaları hissedebilen varlıklar. bu uygulama bir grup halinde veya bireysel olarak yapılabiliyor (grup halinde olan tavsiye ediliyor) ortam fark etmiyor fakat nispeten sakin hatta mümkünse şehirden uzak ortamlar tavsiye ediliyor.
kişi veya kişiler sessiz bir ortamda bireysel veya toplu olarak meditasyon yapmalı*. meditasyondan kasıt zihni düşüncelerden arındırıp olumlu bir duygu ve düşünceye odaklanıp sürekli onu imgelemek. ve bu duygu ve düşünceleri 3. gözde* toplamak. bu sırada size yardımcı olarak enstrümantel müzik dinleyebilir sakince ilahi veya şarkı söyleyebilirsiniz. bu uygulamalarınız sonucunda yayacağınız titreşimler devamlı gözlem halinde bulunan e.t. ler tarafından fark edilecektir.
ayrıca uygulama sırasında dik bir pozisyonda oturup mümkünse yapılan gün ve önceki birkaç günde et ve ağır gıdalar tüketmemiş olmak öneriliyor. önerilen süre yaklaşık 20-30 dakika. tabi aynı yerde aralıklarla tekrar edebilirsiniz. ardından gözlerinizi açın ve etrafınızı olağan dışı bir şeyler için izlemeye başlayın.
peki sonuçta ne oluyor?
e.t. lere ait bir araç görebilirsiniz, veya sizle telepatik yolla iletişime geçebilirler. veya etrafınızda doğal olmayan bazı fenomenler görebilirsiniz. ayrıca bazı kişilerde etkiler günler sonra olabiliyor. o günü takip eden gecelerde rüyanızda kendilerini görebilirsiniz ki bu oldukça yaygın olarak görülür. eğer grup olarak yaptıysanız herkes bireysel tecrübelerini anlatmalı ki bazen birbiriyle bağlantılı durumlar olabiliyor*
unutmayın ki e.t. ler sizin niyetinizi ve hislerinizi anlar, eğer uygulama sırasında korkarsanız sizinle iletişime geçmekten çekineceklerdir, ayrıca dostane ve iyi bir niyetle yaklaşmalısınız kendilerine. farklı zamanlarda uygulamayı tekrar ettiğinizde hep aynı yerde yapmakta da fayda vardır.
ve unutmayın hiçbir şey olmayadabilir.
bu görüş doktor steven greer tarafından ortaya atılmıştır ben yalnızca burada paylaşmak istedim, bizzat henüz denemedim.
internette bizzat steven greer ve başka kişiler tarafından uygulama sırasında veya sonrasında gözlenen ufoların kayıtlarını bulabilirsiniz.
devamını gör...
geceye bir ağıt şarkısı bırak
devamını gör...
epinefrin
adrenalin olarak bilinen, salgılandığında kalp atışını hızlandıran, damarları genişleten, kan basıncını artıran, göz bebeklerini büyüten hormon.
devamını gör...
kıyısız deniz
ezginin günlüğünün 1998 tarihinde aşk yüzünden albümüyle yayınladığı şarkının adı. şiir mevlana'ya aittir.
"işte sana konuşan biri
dilsiz ve dudaksız
durmadan koşan biri
elsiz, ayaksız
böyle koşup durmak
senin neyine gerek
boşlukta ayaksız yürümek
gökteki ay gibi
ben bir denizim, ben bir denizim
kendi içinde taşan
ben bir denizim uçsuz bucaksız
kıyısız, hür bir deniz"
ezginin günlüğü
"işte sana konuşan biri
dilsiz ve dudaksız
durmadan koşan biri
elsiz, ayaksız
böyle koşup durmak
senin neyine gerek
boşlukta ayaksız yürümek
gökteki ay gibi
ben bir denizim, ben bir denizim
kendi içinde taşan
ben bir denizim uçsuz bucaksız
kıyısız, hür bir deniz"
ezginin günlüğü
devamını gör...
seks
hiç seks yapmamış kadınlar genelde seksin aşk ile yapılmasını savunur. sonra aşık olup ilk tecrübelerini yaşadıktan sonra. sekste aşık olmanın mutluluk getirmediğini anlamış olurlar. çünkü sadece kendi zevkini düşünen partnerini hiç orgazma ulaştıramamış çok kadınla tanıştım. zaten aldatmalarının temel sebebi de bu değil mi. sekste önemli olan tahrik ve tutkudur. bunları hissetmek içinde aşık olmaya gerek yoktur. tabi ki bu her önüne gelenle seks yap anlamını taşımıyor. ama tecrübesiz kadınlar sekse çok anlam yüklüyorlar. gerçi sonra hepsi 90 derece değişiyor ama.
devamını gör...
günün keko sözleri
yaptıklarımdan pişman değilim haaa aklım hala yapmadıklarımda.
devamını gör...
sen çok farklısın
"öyleyim, evet. teşekkür ederim. ne mutlu o zaman bana. mitoz bölünme grubunda değilim. " derim.
devamını gör...
pazar günü erken kalkmak için bir sebep
çalışması son güne bırakılmış yarınki sınav ve yine teslim tarihi bu gece olan, itinayla son güne itelenmiş bir adet ödevden oluşan küçük bir listedir.
resmen ölmüşüm de gömenim yok :(
"ay kalk, kalk kızım kalk kalk kalk kalk. kalk kalk toplarlan kendine gel. kalk toparlan kendine gel. kalk, allah belanı vermiş gibi bakıyosun. kalk. allahıım gebericem. ay cinnet geçiricem..."
edit: az önce aynada kendime denk geldim de, hakikaten allah belamı vermiş gibi bakıyorum be sözlük :(
neyse ödev bitti sayılır. kalitesiz kantin tostunun kaşarı uzunluğunda cümlelerle çözdüm bu işi. %50 ihtimalle hoca ya okumaktan bıkıp notu verir geçer ya da zopaynan kovalar artık alüminyum. hayırlısı be gülüm :(
resmen ölmüşüm de gömenim yok :(
"ay kalk, kalk kızım kalk kalk kalk kalk. kalk kalk toplarlan kendine gel. kalk toparlan kendine gel. kalk, allah belanı vermiş gibi bakıyosun. kalk. allahıım gebericem. ay cinnet geçiricem..."
edit: az önce aynada kendime denk geldim de, hakikaten allah belamı vermiş gibi bakıyorum be sözlük :(
neyse ödev bitti sayılır. kalitesiz kantin tostunun kaşarı uzunluğunda cümlelerle çözdüm bu işi. %50 ihtimalle hoca ya okumaktan bıkıp notu verir geçer ya da zopaynan kovalar artık alüminyum. hayırlısı be gülüm :(
devamını gör...
sevgisi bol olsun usta (yazar)
tanımları oldukça hoşuma giden, kaleminin kaliteli olduğunu düşündüğüm iyi kalpli ve tatlı yazar. anladığım kadarıyla kendisinin neredeyse her konuda bilgisi var.
devamını gör...
sevgiliden soğuma nedenleri
- mesafe: ama bu sadece km'ler ile ifade edilen mesafe değil. iki kafa arasındaki mesafe.
- ilgisizlik: yokmuşçasına davranma, yoksa ilgi manyaklığı tadında olan değil.
- trip: burada kastedilen de tatlış tripler değil.
- sürekli özür dileme: yap yap özür dile, ooh ne güzel dünya.
- ben yaparım, sen yapamazsın tavırları: yok yea.
milyon tane sebep sayabilirdim ama sevgililiğin ne olduğunu mu unutmuşum ne, aklıma gelmiyor resmen dediğim nedenlerdir.
- ilgisizlik: yokmuşçasına davranma, yoksa ilgi manyaklığı tadında olan değil.
- trip: burada kastedilen de tatlış tripler değil.
- sürekli özür dileme: yap yap özür dile, ooh ne güzel dünya.
- ben yaparım, sen yapamazsın tavırları: yok yea.
milyon tane sebep sayabilirdim ama sevgililiğin ne olduğunu mu unutmuşum ne, aklıma gelmiyor resmen dediğim nedenlerdir.
devamını gör...
30'luk sözlük teyzelerinden gençlere öğütler
ayağınızı, belinizi sıcak tutun yavrularım. babannem bir de başının tepesine örtü katlayıp koyup öyle uyurdu ama daha o günlere gelemedik şükür.
devamını gör...