organize işler filminden akılda kalanlar
hani bir şarkı vardı. bay bay hepinis bay bay loolınıs beni takip edin hepiniz.
devamını gör...
babalar günü
türkiye için bugün, avrupa için geçen hafta pazar günü olan babaların günüdür.
anneni mi babanı mı çok seviyorsun denildiğinde hep annemi seçtim. uzun süre babamı çok kısa süreçler halinde görmüştüm küçükken, büyüyünce değişen tek şey hemen/hergün görebilmem oldu. çok konuşmuyoruz, muhabbeti yok babamın. max 3 cümlelik dialoglar gelişiyor benle arasında. şu yaşıma kadar babam öğretti diyebileceğim hiç bir şeyim olmadı geriye dönüp bakarsam. az içim buruk ona karşı ya neyse onu böyle kabul ettim.
ama hala arada içime batar, kardeşimin bi sorunu olduğunda yanına gidip hemen konuşması, gönlünü almaya çalışması, hele de benim çocukluğum pinç edilmişken…
kırgınım sana baba, yaramızda kalsın.
anneni mi babanı mı çok seviyorsun denildiğinde hep annemi seçtim. uzun süre babamı çok kısa süreçler halinde görmüştüm küçükken, büyüyünce değişen tek şey hemen/hergün görebilmem oldu. çok konuşmuyoruz, muhabbeti yok babamın. max 3 cümlelik dialoglar gelişiyor benle arasında. şu yaşıma kadar babam öğretti diyebileceğim hiç bir şeyim olmadı geriye dönüp bakarsam. az içim buruk ona karşı ya neyse onu böyle kabul ettim.
ama hala arada içime batar, kardeşimin bi sorunu olduğunda yanına gidip hemen konuşması, gönlünü almaya çalışması, hele de benim çocukluğum pinç edilmişken…
kırgınım sana baba, yaramızda kalsın.
devamını gör...
meral akşener
bugün #basbakangeliyor hastagi ile twitterda gündem olan iyi parti genel başkanı.
devamını gör...
toraja
endonezya' nın batısında bir bölge ve bu bölgede yaşayan ve tüm dünyanın kendilerini ölü ritüelleri sayesinde tanıdığı halk.
şöyle ki, toraja halkı inançları gereği ölmüş olan kişiyi hemen gömmüyor. ölüyü mumyalıyor, ona hasta muamelesi yapıyor, hatta yedirmeye içirmeye çalışıyor. ölüyü gömmeyi bekletmelerinin(ki bu aylar sürebiliyor) nedeni ise cenaze töreni sırasında fazla sayıda manda kurban edebilmek. çünkü ne kadar çok manda kurban edilirse o kadar varlıklı olunduğuna ve ölünün ruhunun göğe daha çabuk ulaştığına inanıyorlar.
ama toraja halkının ölü ritüelleri bu kadarla da bitmiyor. her sene ma'nene festivali adını verdikleri belirli günlerde, mumyalanmış cesedi mezarından çıkarıp, yeni ve temiz kıyafetler giydirip, varsa saçlarını tarayıp, inançları çerçevesinde gezdirip, tören düzenleyip tekrar mezarına yerleştiriyorlar. bu ritüelin amacı ise ölüye onları unutmadıklarını göstermek ve yeni nesille onları tanıştırmak.
cenaze töreni dışında hiçbir özel günleri de yok. düğünmüş, bayrammış, evlilikmiş. insan hayret ediyor ama neredeyde sadece ölmek ve iyi bir cenaze töreni için yaşıyorlar.
gezimanya.com/GeziNotlari/t...
toraja cenaze töreni
resimag.com/p1/e1ee2889f34d.jpeg
resimag.com/p1/88ae40e08c6c.jpeg
şöyle ki, toraja halkı inançları gereği ölmüş olan kişiyi hemen gömmüyor. ölüyü mumyalıyor, ona hasta muamelesi yapıyor, hatta yedirmeye içirmeye çalışıyor. ölüyü gömmeyi bekletmelerinin(ki bu aylar sürebiliyor) nedeni ise cenaze töreni sırasında fazla sayıda manda kurban edebilmek. çünkü ne kadar çok manda kurban edilirse o kadar varlıklı olunduğuna ve ölünün ruhunun göğe daha çabuk ulaştığına inanıyorlar.
ama toraja halkının ölü ritüelleri bu kadarla da bitmiyor. her sene ma'nene festivali adını verdikleri belirli günlerde, mumyalanmış cesedi mezarından çıkarıp, yeni ve temiz kıyafetler giydirip, varsa saçlarını tarayıp, inançları çerçevesinde gezdirip, tören düzenleyip tekrar mezarına yerleştiriyorlar. bu ritüelin amacı ise ölüye onları unutmadıklarını göstermek ve yeni nesille onları tanıştırmak.
cenaze töreni dışında hiçbir özel günleri de yok. düğünmüş, bayrammış, evlilikmiş. insan hayret ediyor ama neredeyde sadece ölmek ve iyi bir cenaze töreni için yaşıyorlar.
gezimanya.com/GeziNotlari/t...
toraja cenaze töreni
resimag.com/p1/e1ee2889f34d.jpeg
resimag.com/p1/88ae40e08c6c.jpeg
devamını gör...
bir idam mahkumunun son günü
sevgili kitap kulübümüz ile okuduğumuz kitap. çok uzun zaman oldu tabi okumamız ancak ben henüz bitirebildim. sanırım yine bir klasik sendromu. iyi yazarları, eski kitapları okurken istemsiz bir zorlanıyorum. ondan sebep bu kitapta bende biraz süründü.
genel olarak bakacak olursak, viktor hugo nun yazdığı türkçe'ye volkan yalçın'ın çevirdiği iş bankası yayınlarından 77 sayfa olan bir kitaptır. dili sadedir. insanı çok yormuyor.( tabi benim klasiklere karşı fobim olduğundan bu durumu ancak bitirince idrak edebildim.) monolog tarzında ilerliyor. idam mahkumunun, dününe, bugününe, iç sesine, olmayacak yarınına konuk oluyoruz. bazen sayfalarca sürüyor bir gün, bazen 3 satır. oturup kenardan bakıyoruz öylece, bitmekte olan bir yaşama.
benim şahsi düşünceme göre ise, takibi biraz zor olan bir kitap. içselleştirmek zor. idam mahkumu ise, bir nevi suçlu. suçlu ile empati kurmak ise, insanilik mi yoksa işlenilen suça karşı saygısızlık mı emin olamıyorum. ancak kitabın güzel yanı, suçu asla bilmiyoruz. belki gerçekten suçlu, belki sadece iftira. bunu da bilmiyoruz. bu nedenle de taraf olamayacak kadar soyut bir suça yakın olmaktansa, suçlunun çektiği ızdıraba empati duyuyoruz. buda yazarın neden klasikleştiğini tekrar hatırlatıyor tabi ki. her ne olursa olsun, ölüm saatini bile bilerek yaşayan bir insanın, bu en adi suçtan hüküm giymiş olan bir insan dahi olsa, son dakikada o en ilkel dürtümüz olan, yaşamak isteğine karşı duramayacağı gerçeğini karşımıza bırakıveriyor kitap. ne iyi yapıyor.
genel olarak bakacak olursak, viktor hugo nun yazdığı türkçe'ye volkan yalçın'ın çevirdiği iş bankası yayınlarından 77 sayfa olan bir kitaptır. dili sadedir. insanı çok yormuyor.( tabi benim klasiklere karşı fobim olduğundan bu durumu ancak bitirince idrak edebildim.) monolog tarzında ilerliyor. idam mahkumunun, dününe, bugününe, iç sesine, olmayacak yarınına konuk oluyoruz. bazen sayfalarca sürüyor bir gün, bazen 3 satır. oturup kenardan bakıyoruz öylece, bitmekte olan bir yaşama.
benim şahsi düşünceme göre ise, takibi biraz zor olan bir kitap. içselleştirmek zor. idam mahkumu ise, bir nevi suçlu. suçlu ile empati kurmak ise, insanilik mi yoksa işlenilen suça karşı saygısızlık mı emin olamıyorum. ancak kitabın güzel yanı, suçu asla bilmiyoruz. belki gerçekten suçlu, belki sadece iftira. bunu da bilmiyoruz. bu nedenle de taraf olamayacak kadar soyut bir suça yakın olmaktansa, suçlunun çektiği ızdıraba empati duyuyoruz. buda yazarın neden klasikleştiğini tekrar hatırlatıyor tabi ki. her ne olursa olsun, ölüm saatini bile bilerek yaşayan bir insanın, bu en adi suçtan hüküm giymiş olan bir insan dahi olsa, son dakikada o en ilkel dürtümüz olan, yaşamak isteğine karşı duramayacağı gerçeğini karşımıza bırakıveriyor kitap. ne iyi yapıyor.
devamını gör...
sevilmekten korkmak
o sevilmekten korkmak değildir, sevildiğine inanıp sonunda hiç sevilmediğini görüp aslında bir yalana inandığını farkedecek olmanın korkusudur.
nitekim bizi ne severler ne özlerler azizim.
nitekim bizi ne severler ne özlerler azizim.
devamını gör...
yazarların şu an dinledikleri şarkı
neden diye sorma-madrigal
-küçük ve daha çok tanınmamış olduğunu düşündüğüm bir grup olsa da kelebekler,seni dert etmeler,neden diye sorma şarkıları kesin tavsiyemdir-
-küçük ve daha çok tanınmamış olduğunu düşündüğüm bir grup olsa da kelebekler,seni dert etmeler,neden diye sorma şarkıları kesin tavsiyemdir-
devamını gör...
osmanlı'da halkın yüzde 90'ı cahildi
mirası aynen devralmışız ve sürdürüyoruz belli ki
devamını gör...
bir insanla ilişkiyi kesmek için yeterli sebepler
fikirlerinizi, hislerinizi yok sayması.
devamını gör...
sözlük yazarlarının takıntıları
ayakkabıyı aynı sıkılıkta bağlamalıyım yoksa yürüyemiyorum. kapıları kilitlemeden uyuyamam. evdekilerin başına kötü bir şey gelmiş olabileceğini düşününce uykuya dalmak üzere bile olsam kalkıp kontrol ederim. kalkıp bakmazsam sabaha çok büyük pişmanlıklar yaşayacakmışım gibi geliyor. kimseden bir şey isteyemiyorum, gerçekten seve seve de yapsalar hayır diyemedikleri için yapıyorlarmış gibi hissediyorum. çok saçma ama buna engel olamıyorum. son olarak takıntı mı bilmiyorum ama vücuduma dokunulmasını sevmiyorum. (sarılma veya normal el kol temaslarını saymıyorum.) aslında tam olarak dokunmak değil de el kol şakası desem daha doğru olur. mesela çok mutlu bir zamanımda birisi yanağımı sıksa (pitbull misali iki parmağı birbirine değecek kadar) * o günün sonuna kadar sinir küpü olarak gezerim. kolumun mıncıklanması, belime veya sırtıma konulan ellerde parmakların hareket etmesi falan da rahatsız hissettirir.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydıııın güzel dostlarım. *
uzun zaman sonra enerjik ve mutlu olduğum bir sabah. bolca dinlendim ve güzel bir şekilde döndüm sözlüğe. hep melankoli hep melankoli nereye kadar?*bütün gününüzün güzel geçmesi dileğiyle...
uzun zaman sonra enerjik ve mutlu olduğum bir sabah. bolca dinlendim ve güzel bir şekilde döndüm sözlüğe. hep melankoli hep melankoli nereye kadar?*bütün gününüzün güzel geçmesi dileğiyle...
devamını gör...
regl ağrısı
erkeklerin abartı gibi yorumlar yapmasını hep çok saçma bulmuşumdur. yani yaşamadığın bir şeyi nasıl bilebilirsin? değişik. kadından kadına ağrı eşiği ve bünye farklı olduğundan ötürü hissedilen ağrı da değişecektir. mesela ben o ağrıyla nöbet tutabiliyorum ama bazıları ambulans çağırıyor. canım bacılarım, sizi seviyom.
devamını gör...
bir insanın kendisine yapabileceği en büyük iyilik
sevilmedigi duyulmadığı görülmediği yerden uzaklaşmak.
devamını gör...
bulmacacı (yazar)
'doğum günü kutlu olsun' yazarı.
iyi ki doğmuş ve yazar olmuş. iyi, güzel, keyifli yazar. iyi ki yazar.
keyifli sözlükler sayın doku. öpüldünüz... *
iyi ki doğmuş ve yazar olmuş. iyi, güzel, keyifli yazar. iyi ki yazar.
keyifli sözlükler sayın doku. öpüldünüz... *
devamını gör...
black mirror
ılk bölümüyle beni şoka uğratan dizi. ben ne izledim yahu. korku dizisinden beterdi.
edit: bölümler birbirinden bağımsız olduğu için karışık izliyorum. ve burda da bir çok kişi white cristimas bölümü çok güzel falan deyince açıp izledim ama pek beğenmedim. favori bölümüm hang of dj. ama ilk bölümde yaşadığım gerilimi yaşamadım hala. ığrenç, mide bulandırıcı ve üzüldüğüm bir bölümdü*
edit: bölümler birbirinden bağımsız olduğu için karışık izliyorum. ve burda da bir çok kişi white cristimas bölümü çok güzel falan deyince açıp izledim ama pek beğenmedim. favori bölümüm hang of dj. ama ilk bölümde yaşadığım gerilimi yaşamadım hala. ığrenç, mide bulandırıcı ve üzüldüğüm bir bölümdü*
devamını gör...
yeni başlayacaklara fantastik kurgu kitap önerileri
kesinlikle ama kesinlikle, his dark materials serisidir.
hem çocuklar hem de yetişkinler için ideal bir seri olup özellikle belirli bir yaşa ulaşmış çocuğu olan bireylerin böyle bir seriyi çocuklarına mutlaka okutması gerektiğini düşünüyorum.
hem çocuklar hem de yetişkinler için ideal bir seri olup özellikle belirli bir yaşa ulaşmış çocuğu olan bireylerin böyle bir seriyi çocuklarına mutlaka okutması gerektiğini düşünüyorum.
devamını gör...
sen
uzakta esen bir rüzgar olsan da anlaşılmaz bir güçle benim saçlarımı savurmaktasın.
devamını gör...
baştan çıkarıcının günlüğü
varoluşçuluğun atası olarak bilinen danimarkalı filozof sören kierkegaard’ın varoluşçuluğun 3 aşmasından(estetik,etikve dini aşama) ilki olan estetik aşmayı ele aldığı kitabıdır.
yaklaşık 280 sayfadan oluşan kitap, baş karakter johannes’in cordelia’yı etkileme, nişanlanma ve ayrılma sürecini ele alan bir günlüktür.
johannes kendini bir “estet” olarak tanımlamaktadır. onun için estetik haz diğer tüm duygulardan öndedir.
cordelia ile ilk buluşmaları için beklerken şunlar geçmektedir aklından:
“mehtaplı bir gecede güzel göllerimizden birinde kayıkla açılmayı oldum olası sevmişimdir. yelkeni sarar, kürekleri toplar, dümeni çıkartır, boylu boyunca uzanırım ve gök kubbeyi seyrederim. tekne dalgaların kucağında sallandığında, bulutlar güçlü rüzgârın ardı sıra hızla geçip de ay bir an kaybolup sonra yeniden belirdiğinde bu huzursuzlukta huzur bulurum. dalgaların hareketi kucağında sallar beni, kayığa çarpışları tekdüze bir ninni gibi gelir. bulutların hızlı uçuşları, ışık ve karanlığın birbirini kovalaması beni öylesine sarhoş eder ki uyanık olduğum halde düş görürüm. aslında benim şimdi de yaptığım budur. fırtınalı bir gölde böyle bir aşağı bir yukarı inip çıkmak ne eğlencelidir. insanın içinde fırtınaların esmesi ne eğlencelidir.”
johannes cordalia’yı baştan çıkarmayı başarır ancak şimdi cordalia onunla nişanlanmak istemektedir. ancak johannes için nişanlanma, estetik hazzı bitirecek bir toplumsal baskıdır. burada cordalia’yı ikna etmeye çalışır:
“cordelia’cığım
[[alıntı]]
aşk gizliliği sever -nişan bir gizin açıklanmasıdır; aşk sessizliği sever- nişan herkese duyurudur; aşk fısıldamayı sever- nişan yüksek sesli bir ilandır. ama cordelia’nın sanatıyla nişan, düşmanı aldatmak için gereken şey olacak. karanlık bir gecede, öteki gemiler için, bir fener asmaktan daha tehlikeli bir şey yoktur, bu fener karanlıktan daha tehlikelidir.”
[[/alıntı]]
çabalaması nafiledir. cordalia ile nişanlanmıştır. johannes her ne kadar cordalia’yı çok sevse de onun estet prensibleri 6 aydan uzun bir ilişkiye izin vermez. bu aşamada cordelia’yı ayrılığa ikna etmeye çalışır, vicdani sorumluluğu üzerinden atmaya çalışır ve şu şekilde sonlandırır günlüğünü:
“onunla vedalaşmayacağım; hiçbir şey beni, her şeyi değiştiren ama sonucu etkilemeyen kadın gözyaşlarından ve kadın yakarışlarından daha fazla iğrendirmez. onu sevdim, ama şimdiden sonra ruhumu artık bağlayamaz. bir tanrı olsaydım neptün’ün bir su perisi için yaptığını yapardım ona: bir erkeğe dönüştürürdüm onu. yine de insanın kendini bir kızla şiirselleştirip şiirselleştiremeyeceğini; kızı, ilişkiden bıkanın kendisi olduğunu düşleyecek kadar gururlu kılıp kılmayacağım öğrenmeye değerdi gerçekten. oldukça ilginç bir epilog olabilir bu; kendi başına psikolojinin alanına girebilir, ayrıca inşam pek çok erotik gözlemle zenginleştirebilir.”
yaklaşık 280 sayfadan oluşan kitap, baş karakter johannes’in cordelia’yı etkileme, nişanlanma ve ayrılma sürecini ele alan bir günlüktür.
johannes kendini bir “estet” olarak tanımlamaktadır. onun için estetik haz diğer tüm duygulardan öndedir.
cordelia ile ilk buluşmaları için beklerken şunlar geçmektedir aklından:
“mehtaplı bir gecede güzel göllerimizden birinde kayıkla açılmayı oldum olası sevmişimdir. yelkeni sarar, kürekleri toplar, dümeni çıkartır, boylu boyunca uzanırım ve gök kubbeyi seyrederim. tekne dalgaların kucağında sallandığında, bulutlar güçlü rüzgârın ardı sıra hızla geçip de ay bir an kaybolup sonra yeniden belirdiğinde bu huzursuzlukta huzur bulurum. dalgaların hareketi kucağında sallar beni, kayığa çarpışları tekdüze bir ninni gibi gelir. bulutların hızlı uçuşları, ışık ve karanlığın birbirini kovalaması beni öylesine sarhoş eder ki uyanık olduğum halde düş görürüm. aslında benim şimdi de yaptığım budur. fırtınalı bir gölde böyle bir aşağı bir yukarı inip çıkmak ne eğlencelidir. insanın içinde fırtınaların esmesi ne eğlencelidir.”
johannes cordalia’yı baştan çıkarmayı başarır ancak şimdi cordalia onunla nişanlanmak istemektedir. ancak johannes için nişanlanma, estetik hazzı bitirecek bir toplumsal baskıdır. burada cordalia’yı ikna etmeye çalışır:
“cordelia’cığım
[[alıntı]]
aşk gizliliği sever -nişan bir gizin açıklanmasıdır; aşk sessizliği sever- nişan herkese duyurudur; aşk fısıldamayı sever- nişan yüksek sesli bir ilandır. ama cordelia’nın sanatıyla nişan, düşmanı aldatmak için gereken şey olacak. karanlık bir gecede, öteki gemiler için, bir fener asmaktan daha tehlikeli bir şey yoktur, bu fener karanlıktan daha tehlikelidir.”
[[/alıntı]]
çabalaması nafiledir. cordalia ile nişanlanmıştır. johannes her ne kadar cordalia’yı çok sevse de onun estet prensibleri 6 aydan uzun bir ilişkiye izin vermez. bu aşamada cordelia’yı ayrılığa ikna etmeye çalışır, vicdani sorumluluğu üzerinden atmaya çalışır ve şu şekilde sonlandırır günlüğünü:
“onunla vedalaşmayacağım; hiçbir şey beni, her şeyi değiştiren ama sonucu etkilemeyen kadın gözyaşlarından ve kadın yakarışlarından daha fazla iğrendirmez. onu sevdim, ama şimdiden sonra ruhumu artık bağlayamaz. bir tanrı olsaydım neptün’ün bir su perisi için yaptığını yapardım ona: bir erkeğe dönüştürürdüm onu. yine de insanın kendini bir kızla şiirselleştirip şiirselleştiremeyeceğini; kızı, ilişkiden bıkanın kendisi olduğunu düşleyecek kadar gururlu kılıp kılmayacağım öğrenmeye değerdi gerçekten. oldukça ilginç bir epilog olabilir bu; kendi başına psikolojinin alanına girebilir, ayrıca inşam pek çok erotik gözlemle zenginleştirebilir.”
devamını gör...
gece hortlayan yemek başlıkları
yapman guzum. bu saatte yediğiniz yemek çok kilo yapar. tutun kendinizi. yemeyin. iradeli olun. mutfağa gitmek yok.yapabilirsiniz çünkü sizin inanılmaz bir gücünüz ve sevginizz de varrr.
devamını gör...
hasan can kaya
ne komiktir ne de orjinal. bel altı espriler, küfürler ile ne orjinal olunur ne de komik.
ve maalesef ki ülkemizde bunun gibileri değere biner oldu. aynen enes gibilerinin değere bindiği gibi.
ve maalesef ki ülkemizde bunun gibileri değere biner oldu. aynen enes gibilerinin değere bindiği gibi.
devamını gör...