siyaset teorisinde yazılmış en önemli eserlerden leviathan'ın yazarıdır. jean bodin hakkında yazdıklarımdan sonra hobbes hakkında yazmak daha uygun olacaktır.

hobbes tam bir mutlakiyetçidir. bir devletin, üniversitelerde hangi kitapların okutulacağına kadar mutlak bir kontrole sahip olması gerektiğinden söz eder.

fakat hobbes paradoksal birisidir de. bu mutlakiyetçiliğin yanı sıra insanların eşit olduğunu ve insanların kendisinden ayrılamaz doğal haklara sahip olduğunu söyler. devlet de zaten böyle bir sözleşmeyi belirtir bize leviathan'da. yani egemenin otoritesi, yönetilenlerin rızasından kaynaklanır ve bu rıza ile yönetilenlerin çıkarını korur.

peki hobbes nasıl bir insandır? nasıl bir dönemden geçmiştir? çünkü bellidir ki hiçbir düşünür döneminden ayrı düşünülemez.

hobbes, modern avrupa devletler sisteminin doğumu sırasında yaşamış birisidir. vestfalya antlaşması'na tanık olmuş ve protestan reformasyonuna tanıklık etmiştir. leviathan da 1651 senesinde yayınlanıyor. yani vestfalya'dan 3 sene sonra.

bu antlaşma otuz yıl savaşı'na resmi olarak son vermiş antlaşmadır. bu antlaşma iki önemli hususu doğrular:

1- vestfalya ile tek başına olan egemen devletin en üstün otorite ilan edilmesiyle kutsal roma imparatorluğu'nun evrenselci iddialarının sonunun gelmesi.
2- her devletin kendi dinini belirleme hakkıyla evrenselci kilise iddialarının çatışması ve sona onu sona erdirmesi.

hobbes 1588 doğumludur. 1588 ingiliz deniz kuvvetleri'nin ünlü ispanyol armadası istilasını püskürttüğü yıldır. i. elizabeth'in son dönemleridir ayrıca. babası bir papazdır. 14 yaşındayken oğlunu oxford'a gönderen bir papaz. oxford'dan mezun olduktan sonra aristokrat bir ailenin çocuğunun özel öğretmenliğini yapar. ilk kitabı 1629 senesinde yayınlanır: tukidides'in peloponez savaşı'nın çevirisidir. hobbes, aristokratik ailenin çocuğuyla uzunca bir süre avrupa'da vakit geçirir. rene descartes, galileo galilei ile tanışma fırsatı bulur. 1640 yılı ise ingiliz iç savaşı'nın yaşandığı yıllardır. kral i. charles idam edilir. ardından cromwell iktidarı ve hobbes'un fransa'ya kaçışı yaşanır.

hobbes çevirmiş olduğu peloponez savaşı'ndan epey etkilenmiştir diyebiliriz çünkü doğa durumu dediğimiz şeyin doğuşunu buraya dayandırabiliriz. aynı zamanda hobbes'un insan doğasını nasıl kavradığını korfu iç savaşı ile ilgili anlatıda görebiliriz. dionysos tapınağı'nda tanrı'ya yalvaranların bile öldürüldüğü bir savaştır. babalar, oğullar birbirini vahşice öldürür. tukidides bu savaşın neden olduğu sivil çöküşten bahseder. adeta bir veba salgınıdır bu savaş. ve bu salgının adına da insan doğası der.

giorgio agamben'in iddiasına göre: "doğa durumu kavramı, kronolojik olarak şehirden önce gelen içsel bir bilgi değildir; şehrin yıkılmış gibi algılandığı bir anda ortaya çıkan, şehrin içindeki bir bilgi olarak değerlendirilmesi gereken bir şeydir."

korfu iç savaşı'na baktığımızda bu yorumu daha iyi anlayabiliriz. şehrin yıkımı sırasında ortaya çıkan bir doğa durumunu daha rahat anlayabiliriz. çünkü bir kargaşa anıdır doğa durumu. babalar oğulları tapınaklarda katleder vs. buradan da anlaşıldığı üzere insan doğası ile doğa durumu arasındaki ilişki bu savaşa dair anlatıda daha rahat görülebilir: insanlar kendilerini (tutkularını) dizginleyemez ve yasaları çiğneyerek herkesin gözü önünde kargaşaya yol açar. burada dizginlerinden boşanan veba salgınının adı insan doğasıdır.

niccolò di bernardo dei machiavelli'ye de bakmamız uygun olur hobbes'u anlamak için. leo strauss için machiavelli amerika'yı keşfettiyse hobbes amerika'ya insanları yerleştiren, binalar inşa eden kişidir. zaten hobbes, machiavelli'nin kötücül insan doğasına ilişkin sözleriyle daha iyi anlaşılır.

hobbes, machiavelli'nin keşfettiği bu kıtada kıtanın kuruluş koşulları hakkında bilgi sahibi olmaksızın iyi bir düzenin kurulamayacağı fikrini benimser. machiavelli kendisinden önceki siyaset felsefesini ve "insan nasıl yaşamalı" sorusunu bir kenara atmış ve realite olan "insan gerçekte nasıl yaşıyor?" sorusuna bakmıştı. bir nevi temele bakıyordu machiavelli de. işte hobbes da bu yolda insanın yöneldiği amaca değil, insanın kökenlerine yani prima natura'ya bakar insanın doğa durumundan toplumsal duruma geçişini anlamak için. ve bu yolda ilerlerken machiavelli'nin sert mizacını yumuşatmaya çalışır. silaha yapılan vurgu, hobbes'un kanuna olan vurgusuyla hafifletilir. bu açıdan hobbes daha bilimseldir.

bu kimseler kendilerinin yenilik yaptığından haberi olan yenilikçilerdir. jean bodin başlığında hobbes'un de cive hakkındaki yorumundan söz etmiştim.

bütün bunlar bir yana hobbes, kendisini aristoteles karşıtçılığı üzerinden kurgular. descartes ve galilei gibi isimlerle tanıştığını söylemiştim. bu isimler doğa bilimlerinde aristotelesçiliğe karşı çıkan kimselerdir. bir anlamda devrimcidirler. hobbes da böyledir ve aristoteles'i anlamsız, cahilce, aykırı bulur.

leviathan'ın girişi bir fizik kitabı gibidir. tam olarak hatırlamıyorum ne yazdığını fakat materyalist bir bakış açısıyla doğa, insan yorumlanıyordu. insan bir makineye indirgeniyordu. zaten bu çeşit bir bakış açısıdır hobbes'u materyalist olarak gösteren bazıları için. fakat hobbes tanrı'ya inanır.

burada aristoteles'e değinmem gerekecek. sonra gelir yazarım.
devamını gör...

üstteki entrye cevap olarak birkaç şey söylemek istiyorum.
belirli gruplar birtakım haklar talep ettiğinde sürekli bu söz söylenir, her şeyiniz tam bu eksik. yahu hak haktır biri niye diğerinden üstün olsun. evinde oturup fikir bile tartışmaya yanaşmayacak kadar cehalet doluyken bir de her kuşu ehu ehu muhabbeti yapmasanız keşke. lgbti+ ya da diğer tüm insanların temel şartları sağladığında evlat edinebilme hakkı olmalıdır. üstteki arkadaşa leylek boyutunda şeyler temenni ediyorum.
devamını gör...

olmak istediğim yazardır. mutlu etmekten daha çok mutlu eden bir şey var mı? sanmam...
devamını gör...

adam mona lisa'ya bok attı lan!

bu çocuk hepinizden farklı, siz hepiniz o tek.
devamını gör...

mutlaka bırakılmasını düşündüğüm nottur.
ha tabii siz ben öldükten sonra milletin kafasını karıştırıp merak içinde bırakmayı sevecek bir p*çim diyosanız, bırakmadan ölebilirsiniz.
devamını gör...

heykelini ne zaman yapacak sorusunu akıllara getiren başlıktır.
devamını gör...

bu gece ahaliye harika bir rock gecesi yaşatan kafa sözlük yazarı. bakın, daha yayın başlayıp konuşmaya başlamasıyla benim onu takip etmeye başlamam arasında hiç abartmıyorum 15 saniye filan geçti. o derece etkileyici bir giriş yaptı. profesyonel bir radyocu gibi temasına hakim bir şekilde programını sundu. tüm kafa sözlük halkını bir güzel eğlendirdi. kendisine kafa sözlük adına teşekkür ediyor, kucak dolusu sevgilerimi gönderiyorum.
devamını gör...

çocukluğumda abimle olan muhabbetlerimin çoğunluğunu oluşturan sorunsal. tam güzel bir uyku çekeceksindir, ranzanın üst katından gelir bir soru... bir kere "anlat" ya da "anlatma" dediyseniz eyvah her şekilde yanlış yaptınız demektir. ipin ucu kaçar. gece parlayan, fosforlu dinozor kafalarının aşağıya iple sarkıtıldığı, "sana bir dinazor masalı anlatayım mı? " sorusuna evrilmişliği vardır bu sorunsalın.
günümüzdeki bir çok sorunsala karşı duyarlılık kazanmamı sağlayan ilk sorunsalımdır.
devamını gör...

cemil meriç, kendini; “yazar ve hocayım. başlıca işim düşünmek ve düşündüklerimi cemiyete sunmaktır” diye tanımlayan özgün bir fikir adamıdır. 1916 hatay doğumludur, 3 haziran 1987 de vefat etmiştir.

ilk telif eseri balzac üzerine küçük bir incelemeydi. hint edebiyatı(1964) daha sonra bir dünyanın eşiğinde başlığıyla iki kez daha basıldı.saint simon,ilk sosyolog ilk sosyalist,1967’de çıktı.1974’den sonra yayımlanan kitapları şunlardır:
bu ülke(1974), umrandan uygarlığa(1974), mağaradakiler(1978), kırk ambar(1980), bir facianın hikayesi,(1981), işık doğudan gelir(1984), kültürden irfana(1985).
fransız edebiyatından yaptığı çevirilerin yanı sıra, uriel heyd'in ziya gökalp, türk milliyetçiliğinin temelleri (1980), thornton wilder'in köprüden düşenler (1981) ve maxime rodinson'un batı'yı büyüleyen islam (1983) adlı eserlerini de türkçeye kazandırdı.

kendisinden bazı alıntılar;


''her yüzyılda birkaç kişi düşünür, diğerleri ise onların düşündüğünü düşünür.''

"benim trajedim şu bir kaç satırda: sevebileceklerim dilsiz, dilimi konuşanlarla konuşacak lakırdım yok. yani, dilimle, zevklerimle, heyecanlarımla, yarımla 'büyük doğu' kadrosundanım. düşüncelerimle, inançlarımla 'yön'e yakınım. bu bir kopuş, bir parçalanış."

"sol, geniş kalabalıkların refahını, ışığa kavuşturulmasını, fizik ve moral kalkınmasını ister. sabırsızdır, gençtir. zafer uğrunda birçok fedakarlıkları göze alır. tecrübesizdir. devrimin ve büyük reformların bütün haksızlıklara son vereceğine inanır.

sağ, sayıya değil değere önem verir. daha önce kazanılmış hakların devamını ister. kalabalıkları yok sayar, vesayet bulundurulmalarına taraftardır. yerleşmiş kuvvetlerle oynanmasına razı olmaz, karamsardır. devrimlerin faydadan çok zarar getireceğine inanırlar.

insan, bazı bahislerde sağdır, bazılarında sol. bu itibarla bu kelimeleri aşmak lazım."

"anlıyorum ki, zalim ve kıyıcı bir gerçekten kurtulmanın tek çaresi, reel dünyadan kitaplar dünyasına sığınmak."

"izmler idrakimize giydirilmiş deli gömlekleridir."
devamını gör...

herhalde fakülteye bakıp; bu insanlar da benimle aynı mesleği paylaşacak dediğimdir malesef. ne bileyim lisemdeki troll adamlar bile daha zeki, kültürlü insanlardı.zeka, kültür önemli gençler.
devamını gör...

nazım hikmet ne güzel şey hatırlamak seni

ciltli yky basımı genco erkalın sesinden cd'si de var.
devamını gör...

tin tin tini mini hanım adında bir çocuk şarkısı var, periyodik olarak müptelası oluyorum... artık itiraf etmekten korkmuyorum sözlük.
devamını gör...

başlığın uludağ sözlük yazarlarından biri tarafından açıldığına inanıyorum. lütfen gidin ve kendi çöplüğünüzü mahvetmeye devam edin. açtığınız başlıklardan midem bulandığı için böyle bir sözlüğe geldim, burada ne işiniz olur anlamıyorum. korkunçsunuz.
devamını gör...

insanı farklı duygulara sevkeder.
en sevimsiz gördüğüm yazara bile bildirimini görünce bir yumuşama geliyor ama oksijen beynime ulaştığı an geçiyor. şevkat ve şiddetin arasında kalıyorum oylama lan sen beni.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

eğitim hayatı bitip, askerliği de aradan çıkarınca geriye evlilik kalıyor*. işte onu da yaptınız mı geçmiş olsun.
o saatten sonra yıllar nasıl başlıyor ve bitiyor.
ne zaman anne baba oluyorsunuz, çocuklar ne zaman büyüyor, okullara başlıyor, bitiriyorlar.
dünya telaşı sizi nerelerden nerelere götürüyor. ne olduğunu anlamadan o koca koca yıllar nasıl geçiyor...

bir vesileyle geriye baktığınızda anlıyorsunuz ki geçen, ama sanki hiç de yaşanmamış gibi olan zamanı.

40'lı yaşların ortaklarının, aslında 20 yıl önce göründüğü kadar da uzakta olmadığı.
devamını gör...

2 erkek 2 kadının bulunduğu mekanda kadınlardan biri:
size bir hikaye anlatacağım. erkekler ve kadınlar arasındaki farkı en iyi anlatan.
annem hemşireydi. komadan çıkanların yanında oluyordu.
onlara şöyle diyordu:
"merhaba, benim adım katerina. komadan çıkıyorsunuz. kötü bir araba kazası geçirdiniz. iyileşeceksiniz"... böyle şeyler söylüyordu işte.
her kadının ilk tepkisi, ilk yaptığı şey başkalarını sormak oluyormuş.
"çocuklarım nasıl? kocam nasıl? başka yaralı var mı?"
tüm erkekler ise, istisnasız ne yapıyorlarmış dersiniz?
penislerine bakıyorlarmış, yerinde duruyor mu diye.
geceyarısından önce filminden before midnight.
devamını gör...

5 yıldır savaşıyorum bu hastalıkla.
sayısını burada vermeye gerek duymadığım kadar operasyon geçirdim, kemoterapi seanslarım hala devam ediyor .
doktorumun bu konuyla ilgili söylediği şuydu daha işin başındayken.

şerbetli tatlı yok, mutlaka tatlı yiyeceksen sütlü tatlı ye.

geçen 5 yılda, uydum mu buna ,
uymadım tabii ki , her türlü tatlıyı yedim ve yiyorum .
ancak mümkün olduğunca az olmasına dikkat ediyorum .

onu yeme , bunu içme tarzı yaklaşımlar, özellikle bu hastalıkla mücadele edenler üzerinde varolan baskıyı daha da arttırıyor, kendimden biliyorum bunu .

evet, şekerin tıbben sorunlu bir ürün olduğu doğru ancak bundan kaçmak da bir o kadar zor .çünkü salt şeker olarak bakmamak gerek konuya , yediğin bir çok gıda vücutta şekere dönüşerek varlığını sürdürüyor zaten .
öyleyse bu konuda fazla kasmak, gereksiz bir gerginlik yaratır hepsi o.
buna fırsat vermemek için, o anı, o mutluluğu beynine yasatmalısın,
ama tekrarlıyorum, ölçüyü kaçırmamak kaydıyla...

bu arada bu hastalıkla mücadele etmenin en temel yolu , düzenli kontrollere girmekte yatıyor.
yani testiyi kırmadan ne yapacaksan yap, zira sonrası çok hem de çok zor yürüyor...
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

çaylakların sevgisini kazanarak kendine bir örgüt kurmak isteyen insandır. çok tehlikelidir. tatlı yüz gösterip kendini sağlama almaktadır.
devamını gör...

yine ben* ve kardeşim*
+ablacım sen ne kadar zayıfladın böyle.
- evet abla zayıfladım.
+hiç yemek yemiyorsun ki tabi zayıflarsın.
-hayır yiyorum ama annem zayıf yemekler veriyor. tombiş yemek vermiyor. ondan zayıf oldum ben. zayıf yemek zayıf yapar.....*
+ anneeee!

kıyamam, tam bir kavram kargaşası içinde.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim