yazarların telefon rehberindeki kişi sayısı
benim de 16 kişiymiş. 15 + yoldaş.*
devamını gör...
libidosu yüksek bir insan olup cinsellikten nefret etmek
libidosu yüksek insan cinsellikten nefret etmez. o dediğiniz bir anlık istek için geçerlidir. şahsi düşüncem bu yöndedir.
devamını gör...
madımak oteli
2 temmuz 1993 tarihinde sivas katliamının/madımak katliamının yaşandığı oteldir. pir sultan abdal kültür derneği vb. alevi dernekleri olayın yaşandığı tarih olan 2 temmuz'da anma programları düzenler. anma programını düzenleyen alevi dernekleri ve kurumlar otelin "utanç müzesi" olmasını istiyorlar fakat bu istek hükümetler tarafından kabul edilmemiştir.
katliamın yaşandığı otel girişine kebap lokantası açılması mağdur yakınlarının tepkisine neden olmuştur. uzun çabalar sonucu lokanta 2009 yılında ödenek yardımı yapılarak farklı bir konuma taşınmıştır. bu süreçlerin ardından otel kamulaştırılarak, hasarları giderildi ve 2011 yılında bilim ve kültür merkezi olarak faaliyet vermeye başladı.
yeni kurulan merkezin anı köşesinde yaşanan olaylarda hayatını kaybeden 33 kişinin ve 2 otel görevlisinin ve olaylara katılan 2 göstericinin adı yazılmıştı, göstericilerinin isminin listede yer alması, mağdur ailelerin tepkisini çekmiştir. her sene 2 temmuz'da anma programları düzenleyen dernek ve kurumlar "utanç müzesi" isteklerini yenilemeye devam etmektedirler.
katliamın yaşandığı otel girişine kebap lokantası açılması mağdur yakınlarının tepkisine neden olmuştur. uzun çabalar sonucu lokanta 2009 yılında ödenek yardımı yapılarak farklı bir konuma taşınmıştır. bu süreçlerin ardından otel kamulaştırılarak, hasarları giderildi ve 2011 yılında bilim ve kültür merkezi olarak faaliyet vermeye başladı.
yeni kurulan merkezin anı köşesinde yaşanan olaylarda hayatını kaybeden 33 kişinin ve 2 otel görevlisinin ve olaylara katılan 2 göstericinin adı yazılmıştı, göstericilerinin isminin listede yer alması, mağdur ailelerin tepkisini çekmiştir. her sene 2 temmuz'da anma programları düzenleyen dernek ve kurumlar "utanç müzesi" isteklerini yenilemeye devam etmektedirler.
devamını gör...
k-pax
2001 yapımı abd filmi.
yönetmenliğini ıain softley'in yapıyor. oyunculuklarını, kevin spacey, jeff bridges, mary mccormack gibi isimler yapıyor. türü için bilim kurgu, fantastik filan demişler ama ben, ''şirin'', ''sıcak'' gibi nitelendirmeler yapmayı tercih ediyorum.
bundan sonrasını spoi takıntısı olanlar okumasın.
''
''
bir gün adamın biri bir tren garında görünür. ve o andan itibaren k-pax gezegeninden geldiğini, ışık hızının 6 katı hızlka seyahat ettiğini anlatır.
bu ''deli saçması'' anlatımları yüzünden, psikiyatri hastanesine gönderilir.
adının prot olduğunu söyleyen bu adam, dr powell'ın hastasıdır artık.
hastanede bulunduğu süre içinde, diğer hastalarla olan iletişimi, dr powell ile iletişimi harikadır.
prot hastanedeki herkesi, k-pax gezegeninden geldiğine ikna ediyor. gezegenden gidiş tarihini de açık açık söylüyor. ve yanında bir kişiyi de götüreceğini söylüyor.
herkes k-pax gezegenine gitmek için yarışıyor.
galaksiler hakkında bilgileri ise, astrofizik profesörlerini bile şaşkına çeviriyor.
bu noktada, proct'un gerçekten başka bir gezegenden gelip gelmediğini sorgulamaya başlıyorsunuz.
o gerçekten ''uzaylı mı?'' yanında k-pax'a götüreceği kişi kim olacak?
bütün bu sorular kafanızda dönerken, artık onun bir uzaylı olduğuna izleyicide ikna olmaya başlamıştır.
ancak, dr powell bize bu ''sanrı'' nın aslında çok trajik bir travmadan kaynaklı olduğunu gösterir.
bu travma sürecinin gösterilmesi, proct'un sevenleri olarak izleyiciyi üzmüştür.
k-pax'a gideceğim dediği tarihte, artık onun ruhu k-pax'tadır.
filmin sonunda bes isimli hasta, prot ile birlikte k-pax'a giden kişi olur. prot'un ise ruhu k-pax'tadır. ama mutlaka zamanda yolculuk yaparak geri geleceklerdir. evet bu son, benim sonum.
bu filmde herkes kendi istediği sonu yazabiliyor.
tavsiye ederim. mükemmel bir film.
yönetmenliğini ıain softley'in yapıyor. oyunculuklarını, kevin spacey, jeff bridges, mary mccormack gibi isimler yapıyor. türü için bilim kurgu, fantastik filan demişler ama ben, ''şirin'', ''sıcak'' gibi nitelendirmeler yapmayı tercih ediyorum.
bundan sonrasını spoi takıntısı olanlar okumasın.
''
''bir gün adamın biri bir tren garında görünür. ve o andan itibaren k-pax gezegeninden geldiğini, ışık hızının 6 katı hızlka seyahat ettiğini anlatır.
bu ''deli saçması'' anlatımları yüzünden, psikiyatri hastanesine gönderilir.
adının prot olduğunu söyleyen bu adam, dr powell'ın hastasıdır artık.
hastanede bulunduğu süre içinde, diğer hastalarla olan iletişimi, dr powell ile iletişimi harikadır.
prot hastanedeki herkesi, k-pax gezegeninden geldiğine ikna ediyor. gezegenden gidiş tarihini de açık açık söylüyor. ve yanında bir kişiyi de götüreceğini söylüyor.
herkes k-pax gezegenine gitmek için yarışıyor.
galaksiler hakkında bilgileri ise, astrofizik profesörlerini bile şaşkına çeviriyor.
bu noktada, proct'un gerçekten başka bir gezegenden gelip gelmediğini sorgulamaya başlıyorsunuz.
o gerçekten ''uzaylı mı?'' yanında k-pax'a götüreceği kişi kim olacak?
bütün bu sorular kafanızda dönerken, artık onun bir uzaylı olduğuna izleyicide ikna olmaya başlamıştır.
ancak, dr powell bize bu ''sanrı'' nın aslında çok trajik bir travmadan kaynaklı olduğunu gösterir.
bu travma sürecinin gösterilmesi, proct'un sevenleri olarak izleyiciyi üzmüştür.
k-pax'a gideceğim dediği tarihte, artık onun ruhu k-pax'tadır.
filmin sonunda bes isimli hasta, prot ile birlikte k-pax'a giden kişi olur. prot'un ise ruhu k-pax'tadır. ama mutlaka zamanda yolculuk yaparak geri geleceklerdir. evet bu son, benim sonum.
bu filmde herkes kendi istediği sonu yazabiliyor.
tavsiye ederim. mükemmel bir film.
devamını gör...
kulüp
evvela sanat ekibinin önünde eğilmekle kalmıyor, secde ediyorum efendim. kostüm, mekan, makyaj, aksesuar; kusursuz. oyunculukta göze batan birini görmedim aksine herkes doğal ve sıradan oynuyor (olması gerektiği gibi), teatral bir oyunculuk yok; fevkalade. müzik seçimleri yine konuya uygun. "hava nagila" halihazırda tüm dünya yahudilerinin (yani mezhep fark etmeden) ortak müziği. harikulade eğlenceli ve güzel. birkaç kez işittiğimiz ve kuvvetle muhtemel duyan herkesi etkileyen diğer parça ise "yo era ninya". ben janet ve jak esim'den dinlemeye alışkınım, onlarla sevdim ama mine geçili bitmez'den duymak da hiç fena değildi. sözleri itibariyle özellikle matilda'nın geçmişine uyumu da gözlerden kaçmıyor tabi ki. ekstra: fırat tanış... inanılmaz.
beni diziyi izlemeye iten ve dizide özellikle takip ettiğim konu aşk, entrika, müzikal ya da gerilim türü değildi; bizzat sefarad kültürünün nasıl işlendiğini merak etmemdi. sezon sonu itibariyle diyebilirim ki, bugüne kadar gerek türk sineması gerek dizi sektöründe daha önce hiç bu kadar yalın bir yahudi ve yahudi kültürü anlatımı görmemiştim, yahudiler ilk defa karikatürize edilmeden yansıtılmış. evin giriş kapısında mezuzayı öperek içeri girmekten, yahudilerin şarap tüketimine, sofradaki challah ekmeğinden shabbat gününe, ladino'nun doğru telaffuzundan en önemlisi bu kültürün doğru yansıtılabilmesi için türk yahudi toplumu'na danışılmasına kadar her şey olması gerektiği gibi, doğru ve hatasız bir biçimde anlatılmış. dizinin ikinci sezonu 6-7 eylül'e denk getirilir mi bilemem ama dizide olsun isterim. tabi hikayeyi sert bir şekilde etkileyecektir çünkü utanç verici ve dehşet bir pogrom.
velhasıl dizinin ilk sezonunu beğendim. öyle konuyu saptırmadan, her şeyi dozunda ve estetik ölçüler dahilinde vermişler. ikinci sezonunu da merakla bekliyorum.
beni diziyi izlemeye iten ve dizide özellikle takip ettiğim konu aşk, entrika, müzikal ya da gerilim türü değildi; bizzat sefarad kültürünün nasıl işlendiğini merak etmemdi. sezon sonu itibariyle diyebilirim ki, bugüne kadar gerek türk sineması gerek dizi sektöründe daha önce hiç bu kadar yalın bir yahudi ve yahudi kültürü anlatımı görmemiştim, yahudiler ilk defa karikatürize edilmeden yansıtılmış. evin giriş kapısında mezuzayı öperek içeri girmekten, yahudilerin şarap tüketimine, sofradaki challah ekmeğinden shabbat gününe, ladino'nun doğru telaffuzundan en önemlisi bu kültürün doğru yansıtılabilmesi için türk yahudi toplumu'na danışılmasına kadar her şey olması gerektiği gibi, doğru ve hatasız bir biçimde anlatılmış. dizinin ikinci sezonu 6-7 eylül'e denk getirilir mi bilemem ama dizide olsun isterim. tabi hikayeyi sert bir şekilde etkileyecektir çünkü utanç verici ve dehşet bir pogrom.
velhasıl dizinin ilk sezonunu beğendim. öyle konuyu saptırmadan, her şeyi dozunda ve estetik ölçüler dahilinde vermişler. ikinci sezonunu da merakla bekliyorum.
devamını gör...
al eyvanda han kalmadı
segâh makamı bir elazığ türküsüdür.
al eyvanda han kalmadı
beylikte sultan kalmadı
sende, bende hal kalmadı
oyyy, yandım elinden.
al eyvanda han kalmadı
beylikte sultan kalmadı
sende, bende hal kalmadı
oyyy, yandım elinden.
devamını gör...
medeniyete davet ettiğin insanın bilmediğim yerlere gelmem demesi
çevremizde sık sık karşılaştığımız insan türleridir.
mesela toplum içinde yüksek sesle konuşma, insanlara karşı kibar ol bir soru sormadan evvel selam ver, sorudan sonra olumlu veya olumsuz cevap alsan bile teşekkür et, küfürlü konuşma falan denildiğinde hâlâ "ne gereği var" gibi cümlelerine tanık oluruz. işte bu insanlar genel olarak medeniyete karşıdırlar.
ya bilmesen de gel sen, kaybolurum diye korkuyorsan gelirken yola ekmek kırıntıları falan at.
mesela toplum içinde yüksek sesle konuşma, insanlara karşı kibar ol bir soru sormadan evvel selam ver, sorudan sonra olumlu veya olumsuz cevap alsan bile teşekkür et, küfürlü konuşma falan denildiğinde hâlâ "ne gereği var" gibi cümlelerine tanık oluruz. işte bu insanlar genel olarak medeniyete karşıdırlar.
ya bilmesen de gel sen, kaybolurum diye korkuyorsan gelirken yola ekmek kırıntıları falan at.
devamını gör...
misafire çık bir hoş geldin de diyen anne
meraba ben annem'in çocuğuyum arka odada yaşıyorum.bir gün bana da gelebilirsiniz.
devamını gör...
ölüme dair
insanın içini burkan nazım hikmet ran şiiri. inanılmaz bir öfke, insanın boğazına dizilen bir üzüntü ve adını koymaya cüret edemediğim pek çok şey içeriyor bu şiir. cümleler insanın etine kendi tırnağını geçirdiği bir noktada öylece havada asılı duruyor.
buyrun, oturun dostlar,
hoş gelip sefalar getirdiniz.
biliyorum, ben uyurken
hücreme pencereden girdiniz.
ne ince boyunlu ilâç şişesini
ne kırmızı kutuyu devirdiniz.
yüzünüzde yıldızların aydınlığı
başucumda durup el ele verdiniz.
buyrun, oturun dostlar
hoş gelip sefalar getirdiniz.
neden öyle yüzüme bir tuhaf bakılıyor?
osman oğlu hâşim.
ne tuhaf şey,
hani siz ölmüştünüz kardeşim.
istanbul limanında
kömür yüklerken bir ingiliz şilebine,
kömür küfesiyle beraber
ambarın dibine...
şilebin vinci çıkartmıştı nâşınızı
ve paydostan önce yıkamıştı kıpkırmızı kanınız
simsiyah başınızı.
kim bilir nasıl yanmıştır canınız...
ayakta durmayın, oturun,
ben sizi ölmüş zannediyordum,
hücreme pencereden girdiniz.
yüzünüzde yıldızların aydınlığı
hoş gelip sefalar getirdiniz...
yayalar-köylü yakup,
iki gözüm, merhaba.
siz de ölmediniz miydi?
çocuklara sıtmayı ve açlığı bırakıp
çok sıcak bir yaz günü
yapraksız kabristana gömülmediniz miydi?
demek ölmemişsiniz?
ya siz?
muharrir ahmet cemil?
gözümle gördüm
tabutunuzun toprağa indiğini.
hem galiba
tabut biraz kısaydı boyunuzdan.
onu bırakın ahmet cemil,
vazgeçmemişsiniz eski huyunuzdan,
o ilâç şişesidir
rakı şişesi değil.
günde elli kuruşu tutabilmek için,
yapyalnız
dünyayı unutabilmek için
ne kadar çok içerdiniz...
ben sizi ölmüş zannediyordum.
başucumda durup el ele verdiniz,
buyrun, oturun dostlar,
hoş gelip sefalar getirdiniz...
bir eski acem şairi:
«ölüm âdildir» — diyor, —
«aynı haşmetle vurur şahı fakiri.»
hâşim,
neden şaşıyorsunuz?
hiç duymadınız mıydı kardeşim,
herhangi bir şahın bir gemi ambarında
bir kömür küfesiyle öldüğünü?
bir eski acem şairi:
«ölüm âdildir» — diyor.
yakup,
ne güzel güldünüz, iki gözüm.
yaşarken bir kerre olsun böyle gülmemişsinizdir...
fakat bekleyin, bitsin sözüm.
bir eski acem şairi:
«ölüm âdil...»
şişeyi bırakın ahmet cemil.
boşuna hiddet ediyorsunuz.
biliyorum,
ölümün âdil olması için
hayatın âdil olması lâzım, diyorsunuz...
bir eski acem şairi...
dostlar beni bırakıp,
dostlar, böyle hışımla
nereye gidiyorsunuz?
buyrun, oturun dostlar,
hoş gelip sefalar getirdiniz.
biliyorum, ben uyurken
hücreme pencereden girdiniz.
ne ince boyunlu ilâç şişesini
ne kırmızı kutuyu devirdiniz.
yüzünüzde yıldızların aydınlığı
başucumda durup el ele verdiniz.
buyrun, oturun dostlar
hoş gelip sefalar getirdiniz.
neden öyle yüzüme bir tuhaf bakılıyor?
osman oğlu hâşim.
ne tuhaf şey,
hani siz ölmüştünüz kardeşim.
istanbul limanında
kömür yüklerken bir ingiliz şilebine,
kömür küfesiyle beraber
ambarın dibine...
şilebin vinci çıkartmıştı nâşınızı
ve paydostan önce yıkamıştı kıpkırmızı kanınız
simsiyah başınızı.
kim bilir nasıl yanmıştır canınız...
ayakta durmayın, oturun,
ben sizi ölmüş zannediyordum,
hücreme pencereden girdiniz.
yüzünüzde yıldızların aydınlığı
hoş gelip sefalar getirdiniz...
yayalar-köylü yakup,
iki gözüm, merhaba.
siz de ölmediniz miydi?
çocuklara sıtmayı ve açlığı bırakıp
çok sıcak bir yaz günü
yapraksız kabristana gömülmediniz miydi?
demek ölmemişsiniz?
ya siz?
muharrir ahmet cemil?
gözümle gördüm
tabutunuzun toprağa indiğini.
hem galiba
tabut biraz kısaydı boyunuzdan.
onu bırakın ahmet cemil,
vazgeçmemişsiniz eski huyunuzdan,
o ilâç şişesidir
rakı şişesi değil.
günde elli kuruşu tutabilmek için,
yapyalnız
dünyayı unutabilmek için
ne kadar çok içerdiniz...
ben sizi ölmüş zannediyordum.
başucumda durup el ele verdiniz,
buyrun, oturun dostlar,
hoş gelip sefalar getirdiniz...
bir eski acem şairi:
«ölüm âdildir» — diyor, —
«aynı haşmetle vurur şahı fakiri.»
hâşim,
neden şaşıyorsunuz?
hiç duymadınız mıydı kardeşim,
herhangi bir şahın bir gemi ambarında
bir kömür küfesiyle öldüğünü?
bir eski acem şairi:
«ölüm âdildir» — diyor.
yakup,
ne güzel güldünüz, iki gözüm.
yaşarken bir kerre olsun böyle gülmemişsinizdir...
fakat bekleyin, bitsin sözüm.
bir eski acem şairi:
«ölüm âdil...»
şişeyi bırakın ahmet cemil.
boşuna hiddet ediyorsunuz.
biliyorum,
ölümün âdil olması için
hayatın âdil olması lâzım, diyorsunuz...
bir eski acem şairi...
dostlar beni bırakıp,
dostlar, böyle hışımla
nereye gidiyorsunuz?
devamını gör...
geceye bir aforizma bırak
"sen yağan karın romantik oluşundan, ben sokaktaki çocuğun üşüyen ayaklarından bahsederim.
ikimizde şair oluruz. "
ali şeriati
ikimizde şair oluruz. "
ali şeriati
devamını gör...
dindarları cahil yobaz gerici sanmak
eğer ben "spiderman'e tapınmayanların yaşamaya hakkı yok" dersem benim için ne düşünürsünüz? ben de dindar insanlar için aynısını düşünüyorum.
edit: aslında spiderman daha inanılır bir varlık.* yehova, uçan spagetti canavarı, allah vs daha fictional karakterler. cinler, büyüler, görünmez varlıklar, ışınlanma falan.... bu gibi masallar yüzünden insanlar binlerce yıldır birbirini kesiyor.
-olum hz muhammet bir atın sırtına binip mescidi aksa'ya ordan da evrenin en tepesine gitti. orada allah'la konuştu.
-sana inanmıyorum.
-kafir! chop!*
-isa tanrının oğlu olum! o da tanrı!
-kardeşim kalk git işine ya, gerçek tanrı odin'dir bi kere!
-kafir! chop!
hahahhahaa çok komik lan. spiderman daha inandırıcı değil mi? adamı görüyoruz, bu bir. sonra iyi kalpli, öyle öç alayım, beni sevmeyenleri yakayım derdi yok. inananlar spiderman'in tanrı olmadığından nasıl eminseler, ben de herhangi bir şeyin tanrı olmadığından çok eminim. özellikle en sevdiği kulunun uçkurunu düşünen, öç almaya yeminler içen bir şeyin tanrı olmadığına en çok eminim.
edit: aslında spiderman daha inanılır bir varlık.* yehova, uçan spagetti canavarı, allah vs daha fictional karakterler. cinler, büyüler, görünmez varlıklar, ışınlanma falan.... bu gibi masallar yüzünden insanlar binlerce yıldır birbirini kesiyor.
-olum hz muhammet bir atın sırtına binip mescidi aksa'ya ordan da evrenin en tepesine gitti. orada allah'la konuştu.
-sana inanmıyorum.
-kafir! chop!*
-isa tanrının oğlu olum! o da tanrı!
-kardeşim kalk git işine ya, gerçek tanrı odin'dir bi kere!
-kafir! chop!
hahahhahaa çok komik lan. spiderman daha inandırıcı değil mi? adamı görüyoruz, bu bir. sonra iyi kalpli, öyle öç alayım, beni sevmeyenleri yakayım derdi yok. inananlar spiderman'in tanrı olmadığından nasıl eminseler, ben de herhangi bir şeyin tanrı olmadığından çok eminim. özellikle en sevdiği kulunun uçkurunu düşünen, öç almaya yeminler içen bir şeyin tanrı olmadığına en çok eminim.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının ölümden döndüğü anlar
3 saat öncesi. nasılsın derseniz, umrumda değildi desem yalan olur. arabadan kendimi zor attım.* şimdi de oturmuş 3'ü 1 aradamı içiyorum. sakinleştiriyo.
ya arkadaş iş sağlığı ve güvenliği hani her şeyden önce geliyordu? hani bizim canımıza bir şey olmasındı? tamam mal canın yongasıdır ama bu kadar da değil be kardeşim.
olay şöyle cereyan etti. saha görevi için bozuk araç verildi. çalışan inatla bunu kullanamam ben dedi ama üstü aman sür gitsin, görev önemli dedi. çalışan başka kişileri aradı ve görevi istemediğini belirtti. şirkete dönerken araç trafikte bozuldu ve zorlayınca motordan duman çıkmaya başladı. ölüyordum emenike. yanımıza geldiklerinden sordukları ilk soru "el freni çekik mi?" oldu. sokam el frenine.
ya arkadaş iş sağlığı ve güvenliği hani her şeyden önce geliyordu? hani bizim canımıza bir şey olmasındı? tamam mal canın yongasıdır ama bu kadar da değil be kardeşim.
olay şöyle cereyan etti. saha görevi için bozuk araç verildi. çalışan inatla bunu kullanamam ben dedi ama üstü aman sür gitsin, görev önemli dedi. çalışan başka kişileri aradı ve görevi istemediğini belirtti. şirkete dönerken araç trafikte bozuldu ve zorlayınca motordan duman çıkmaya başladı. ölüyordum emenike. yanımıza geldiklerinden sordukları ilk soru "el freni çekik mi?" oldu. sokam el frenine.
devamını gör...
zelenhgorm
benim için bir nevi kutsal bir yıl olan 2002'den isveç yapımı bir pc oyunudur. (2002'de başımıza akape geldi. o hariç, hahahs.)
ben bu oyunu, ankara - kolej'deki cd satan bir dükkanda, tahminen çıktığı sene (2002) * görüp almıştım. iyi ki de öyle olmuştur.
12 bölüm olarak planlanmıştır zelenhgorm ama ilk bölümünden (bkz: zelenhgorm: episode i, land of the blue moon) sonra oyunun konseptinin yaratıcısı magnus welinder vefat etmiştir ve oyunun şirketi de batınca hevesim(iz) kursağım(ız)da kalmıştır.
oyunun "yönetmeni" mitchi lantz cidden de harika bir iş çıkartmıştır burada. hatırladığım kadarıyla 1997'den itibaren bu oyunun geliştirilmesi süregelmiştir.
arrikk vaheirr isimli bir karakteri oynuyoruzdur bu oyunda. kendisi ve oyundaki diğer karakterler gerçek oyuncular tarafından canlandırılmıştır. araya birçok "cinematic" video da girer.
kanımca oyundaki en iyi oyunculuğu soytarı (jester/gycklare) rolünü oynayan abi sergilemiştir. arrikk'in babaannesi de oyunculuğuyla büyüler. oyunda yıldız savaşları filmlerinde oynayan bazı aktörler de vardır. örneğin, ilk serideki darth vader'ı oynayan * eleman burada bir oyuncudur.
baş karakterimiz arrikk biraz donuktur ve diyaloglardaki sesi de keza öyledir ama olsundur.
oynadığım hiçbir oyuna benzemeyen bu nadide yapıt keşke devam oyunlarıyla devam etseymiştir.
oyunun müzikleri de ayrı şahanedir.
bu oyun şu anda internette bulunabiliyor mudur bilemiyorumdur ama bende vardır. hala arada açıp oynarımdır. böyle mistik bir atmosferi dönem dönem solumam bana çok iyi geliyordur. dövme yaptırmayı düşünmedim hiç ama günün birinde bir tane yaptırırsam o aşağıdaki görselin dövmesi olurdur.
ben bu oyunu, ankara - kolej'deki cd satan bir dükkanda, tahminen çıktığı sene (2002) * görüp almıştım. iyi ki de öyle olmuştur.
12 bölüm olarak planlanmıştır zelenhgorm ama ilk bölümünden (bkz: zelenhgorm: episode i, land of the blue moon) sonra oyunun konseptinin yaratıcısı magnus welinder vefat etmiştir ve oyunun şirketi de batınca hevesim(iz) kursağım(ız)da kalmıştır.
oyunun "yönetmeni" mitchi lantz cidden de harika bir iş çıkartmıştır burada. hatırladığım kadarıyla 1997'den itibaren bu oyunun geliştirilmesi süregelmiştir.
arrikk vaheirr isimli bir karakteri oynuyoruzdur bu oyunda. kendisi ve oyundaki diğer karakterler gerçek oyuncular tarafından canlandırılmıştır. araya birçok "cinematic" video da girer.
kanımca oyundaki en iyi oyunculuğu soytarı (jester/gycklare) rolünü oynayan abi sergilemiştir. arrikk'in babaannesi de oyunculuğuyla büyüler. oyunda yıldız savaşları filmlerinde oynayan bazı aktörler de vardır. örneğin, ilk serideki darth vader'ı oynayan * eleman burada bir oyuncudur.
baş karakterimiz arrikk biraz donuktur ve diyaloglardaki sesi de keza öyledir ama olsundur.
oynadığım hiçbir oyuna benzemeyen bu nadide yapıt keşke devam oyunlarıyla devam etseymiştir.
oyunun müzikleri de ayrı şahanedir.
bu oyun şu anda internette bulunabiliyor mudur bilemiyorumdur ama bende vardır. hala arada açıp oynarımdır. böyle mistik bir atmosferi dönem dönem solumam bana çok iyi geliyordur. dövme yaptırmayı düşünmedim hiç ama günün birinde bir tane yaptırırsam o aşağıdaki görselin dövmesi olurdur.
devamını gör...
bir gün ölecek olmak
‘eğer sana seçme şansı verselerdi,kısacık hayatın ardından öleceğini bile bile yaşamayı kabul eder miydin?,
jostein gaarder/ portakal kız
jostein gaarder/ portakal kız
devamını gör...
oje şart mı düşüncesi
bu kadar süse gerek var mı.
tamam belli başlı şeyleri yapın ama özene bözene yaratılan bir şeyi güzelleştirmeye çalışmak şart mı.
kendine özgüveni olmayanlar yan yol arar benim gözümde.
ekleme: (bkz: gereksiz başlık vs yaratıcı başlık)
demek ki düşüncem doğruymuş.
tamam belli başlı şeyleri yapın ama özene bözene yaratılan bir şeyi güzelleştirmeye çalışmak şart mı.
kendine özgüveni olmayanlar yan yol arar benim gözümde.
ekleme: (bkz: gereksiz başlık vs yaratıcı başlık)
demek ki düşüncem doğruymuş.
devamını gör...
kadın sünneti
(bkz: female genital mutilation)
en sık yaptığımız ameliyatlar genital sarkmalar afrika'da. beslenme yetersizliği, çok sayıda art arda doğum, tıbbi bakıma ulaşamama nedenleriyle doğum travmalarına bağlı rahim, mesane, barsak sarkmaları. yine aynı sebeplerle komşu genital organ yaralanmalarına bağlı fistüller. yani vajinadan gayta ya da idrar gelmesi sonucu kadınların koku nedeniyle tecrit edildiği, çadırlara kaldığı durumlar.
bu ameliyatları yapıyoruz orada en çok; sabah başlayıp hava kararana kadar. fotoğraf da orada canım ameliyat hemşirelerimle yorgunluktan düştüğümüz anlardan. doğum değil yani jinekolojik ameliyatlar. geçen yıl etiyopya, afar bölgesine gitmiştik @taddafrika gönüllü sağlık ekibi olarak.
ameliyata başlayacağım. idrar kanalının altında bir saman çöpü var. genital bölge tüm dudaklar ve klitoris çıkarılmış haldeydi. tüm kadınlar öyleydi zaten. yani sünnetliydi. daha önce kadın sünneti (tıbbi adı "female genital mutilation" yani kadın genital sakatlama) ile ilgili neler yapıldığını paylaşmıştım sizinle. okumak isteyenler için o yazılarımı tekrar storye koyacağım.
neyse... bu ne diye sordum bize yardımcı olan yerel görevlilere. sünnetli kadınların idrar kanalı, kesilip kendiliğinden zırh gibi kapanan dudak dokusunun içinde kaldığından idrar yapacakları zaman saman çöpüyle iterek yapabiliyorlarmış. kadın sünneti ortalama 10 günlük bebekken yapılıyor ve kadıncağız 50 yaşında. bunca yıldır bu şekilde idrarını yapıyor yani.
neyse ameliyatımı yaptım. rahmi alıp sarkan dokuları, bardağı ve idrar kesesini yukarı astım. bunları vajinal yolla yapıyoruz mümkün oldukça hem daha kolay iyileşme, daha az hastane yatışı (biz gidene kadar takip edebilelim) hem o şartlarda anestezi riskini azaltma için belden uyuşturma yapabilme adına.
vakayı bitirirken şu idrar kanalını da açayım, kadıncağız rahat etsin dedim. tam sünnetli alanı açacağım yerel görevli gelip bağırarak bir şeyler anlatmaya başladı. çevirmenlere sordum. "sakın. yapamazsınız, sünnetini bozamazsınız." diyormuş. neden diye sordum; sünnetsiz bir kadın olarak dışlanır artık kirli olur dedi.
hastane bahçesinde fırsat buldukça nasıl yanlış bir şey olduğunu anlatıyordum yaşlı kadınlara. onlar yapıyordu çünkü işlemi. her defasında tartışma büyüyor, sevimsiz bir hal alıyordu. buraya döndüğümde de bu konuyla çok uğraştık dernek olarak. yerel resmi merciler kanalıyla toplantılar düzenledik ama asla hiçkimse yanaşmadı ve katılmadı.
neden diye sorduğumda yaşlı kadınlara; yapmazlarsa kız çocuğu haz almasını öğrenir ve evlenmeden önce ilişkiye girebilirmiş. evlendiği gece eşi bıçakla açıyor sünnetli bölgeyi çünkü. doğumda ise bebek çıktıktan sonra tekrar dikiyorlar aynı yeri.
anladınız mı şimdi; afrika'da kadın sünneti bizde kızlık zarı benzetmemi... onların "kızlık zarı" diye bir şeyden haberi yok mesela. siz okurken lanet ettiniz biliyorum ama ben her gün onlarca böyle kadını ameliyat ettim. kahrolarak...
drbanuçiftçi
en sık yaptığımız ameliyatlar genital sarkmalar afrika'da. beslenme yetersizliği, çok sayıda art arda doğum, tıbbi bakıma ulaşamama nedenleriyle doğum travmalarına bağlı rahim, mesane, barsak sarkmaları. yine aynı sebeplerle komşu genital organ yaralanmalarına bağlı fistüller. yani vajinadan gayta ya da idrar gelmesi sonucu kadınların koku nedeniyle tecrit edildiği, çadırlara kaldığı durumlar.
bu ameliyatları yapıyoruz orada en çok; sabah başlayıp hava kararana kadar. fotoğraf da orada canım ameliyat hemşirelerimle yorgunluktan düştüğümüz anlardan. doğum değil yani jinekolojik ameliyatlar. geçen yıl etiyopya, afar bölgesine gitmiştik @taddafrika gönüllü sağlık ekibi olarak.
ameliyata başlayacağım. idrar kanalının altında bir saman çöpü var. genital bölge tüm dudaklar ve klitoris çıkarılmış haldeydi. tüm kadınlar öyleydi zaten. yani sünnetliydi. daha önce kadın sünneti (tıbbi adı "female genital mutilation" yani kadın genital sakatlama) ile ilgili neler yapıldığını paylaşmıştım sizinle. okumak isteyenler için o yazılarımı tekrar storye koyacağım.
neyse... bu ne diye sordum bize yardımcı olan yerel görevlilere. sünnetli kadınların idrar kanalı, kesilip kendiliğinden zırh gibi kapanan dudak dokusunun içinde kaldığından idrar yapacakları zaman saman çöpüyle iterek yapabiliyorlarmış. kadın sünneti ortalama 10 günlük bebekken yapılıyor ve kadıncağız 50 yaşında. bunca yıldır bu şekilde idrarını yapıyor yani.
neyse ameliyatımı yaptım. rahmi alıp sarkan dokuları, bardağı ve idrar kesesini yukarı astım. bunları vajinal yolla yapıyoruz mümkün oldukça hem daha kolay iyileşme, daha az hastane yatışı (biz gidene kadar takip edebilelim) hem o şartlarda anestezi riskini azaltma için belden uyuşturma yapabilme adına.
vakayı bitirirken şu idrar kanalını da açayım, kadıncağız rahat etsin dedim. tam sünnetli alanı açacağım yerel görevli gelip bağırarak bir şeyler anlatmaya başladı. çevirmenlere sordum. "sakın. yapamazsınız, sünnetini bozamazsınız." diyormuş. neden diye sordum; sünnetsiz bir kadın olarak dışlanır artık kirli olur dedi.
hastane bahçesinde fırsat buldukça nasıl yanlış bir şey olduğunu anlatıyordum yaşlı kadınlara. onlar yapıyordu çünkü işlemi. her defasında tartışma büyüyor, sevimsiz bir hal alıyordu. buraya döndüğümde de bu konuyla çok uğraştık dernek olarak. yerel resmi merciler kanalıyla toplantılar düzenledik ama asla hiçkimse yanaşmadı ve katılmadı.
neden diye sorduğumda yaşlı kadınlara; yapmazlarsa kız çocuğu haz almasını öğrenir ve evlenmeden önce ilişkiye girebilirmiş. evlendiği gece eşi bıçakla açıyor sünnetli bölgeyi çünkü. doğumda ise bebek çıktıktan sonra tekrar dikiyorlar aynı yeri.
anladınız mı şimdi; afrika'da kadın sünneti bizde kızlık zarı benzetmemi... onların "kızlık zarı" diye bir şeyden haberi yok mesela. siz okurken lanet ettiniz biliyorum ama ben her gün onlarca böyle kadını ameliyat ettim. kahrolarak...
drbanuçiftçi
devamını gör...















