yalnızlık, camdan aşağı baktığında bir arada olanları görünce,
telefonun çalması için gözünü ayıramayınca,
en çok da sarılacak, sığınacak, gönlü paylaşacak biri olmayınca dokunur.
devamını gör...

böyle muhteşem oyuncularla bir film nasıl izlenilmezin tanımı olmuş film. ne kadar zorlasam da izleyemedim yok bitmedi, bitiremedim. absürt komedi ama bir yerine de gülmedim.
zaman kaybı.
devamını gör...

her ikisini de yapıyorum her ikisinden de zevk alıyorum. dinlemeyi daha çok spor esnasında kulaklıktan, ya da trafikte kullanıyorum. vaktim ziyan olmamış oluyor. burada bir püf nokta var. kitap okurken dikkatiniz dağılınca nasıl kitabı bırakıyorsanız dinlerken de dikkatiniz dağılınca hemen kapatmanız lazım. öbür türlü kitabın ucu kaçıyor bir daha yakalanmıyor.
devamını gör...

devamını gör...

şimdi size hüzünçlü bir hikaye anlatmak isterim sayın romalılar, toplaşın bakalım.

öğretmenlik eğitim bilimleri derslerinin içinde öğrenme psikolojisi içerisinde yer alan bilgiyi işleme kuramında(gagne) yer alan bellek destekleyici ipuçlarının sözel semboller yoluyla gerçekleştirenler kategorisinde yer alır. hatırlanmak istenen sözcüklerin baş harfleri ile anlamlı bir sözcük oluşturma akronim; cümle oluşturma akrostiştir. bir gün için dershaneye gitmişim, en öne oturmuşum. konumuz bu kuram. sınıftakileri tanımam etmem, arkada çok samimi arkadaşım emre bey var sadece.

konu bilgiyi işleme kuramı. akrostiş, akronim gibi kodlama teknikleri bu kuram dahilinde ele alınır. hoca akroştişe geldi, senin adın ne dedi söyledim tahtaya adımı yazdı ve sordu sana kaç kişi akroştiş yazdı?
cevap hiç idi. hocam yok kimse yazmadı dedim. cevap beni boğdu boğdu duvardan duvara attı, yerlerin dibine girdim çıktım.
"seni hiç sevmemiş mi?" dedi.

hocam ben sevgilimle yeni ayrılmışım sen ne soruyorsun ya hu.

çıktık araya(nefes alın ve ikinci cümleyi okurken efkarlı bir şekilde verin) ben yaktım bir sigara. emre geldi beni teskin ediyor güya, ben ağlıyorum o dalga geçiyor (çünkü emre'nin bir şeyle alay etme şiddeti sizin alınmanızla doğru orantılıdır) sevmemiş kimse seni diye. ben bu adamın çok yakın bir arkadaşımla arasını yaptım. ulan ben! yarın bir sorayım sena'ya yazmış mı ona diye? sonra seyredeyim cümbüşü.

bana mı? kimse yazmadı hala be sözlük!

edit: miko yazdı ama bana özel size söylemem.*
devamını gör...

eyvahlar olsun toy yazarlığımın bir göstergesi varmış dediğim başlıktır. ara ara kullanırım.
(bkz: allahın bildiğini kuldan saklamamak)
devamını gör...

kırılan kalpleri sizlere temizleteceğim.
devamını gör...

düz yazı şeklinde yazsa 12'den vuracak mızrak cümleleri serbest şiire zorlayarak yazık etmiştir.
sylvia plath gibi bir denizin içine girebilmiş, ama bu denizden kendini beslemek yerine intiharına öykünerek (en azından medyaya böyle yansıdı) buna da yazık etmiştir.
devamını gör...

bunun bitmesi çok iyi olmadı mı ?

hayatımda sanırım bana en çok cringe* yaşatan müzik-dans olayı bu olabilir. çok çirkindi ya. tik-tokun en pik zamanları olan günümüzde çıksaydı harika bir ikili olup sosyal medyayı bize daha fazla dar edebilirdi. zamanında yaşandı ve bitti. bir daha hortlamaması dileğiyle.

şuan denedim hala izleyemiyorum. kabile dansı resmen bu ya. birazcık bile estetik bir kaygı güdülmemiş icra edilirken. oynayan kişinin yerine kendimi koyup utanç okyanuslarına atlayıveriyorum. dayanamıyorum.

şuraya biraz tadımlık bırakayım da utanmak isteyen varsa buyursun.

devamını gör...

how i met your mother'ın hikaye anlatıcısı baş karakteridir. tam ismi theodore evelyn mosby'dir. ancak tam adını bilen tek kişi barney stinson'dır. barney, bu sırrı kimseye açmayacağına söz vermiştir.

en iyi arkadaşı marshall eriksen'dir. mimarlık ve mimari eğitimi konusunda akademisyenlik yapmış olan, ayran gönüllü, şıpsevdi, ilk buluşmada "seni seviyorum" diyebilen, giyimine ve saçlarına çok da dikkat etmeyen, dağınık, kurgusal erkek karakterdir.
devamını gör...

misafir çocukları yeryüzüne insanları sınamak için gönderilmiştir durumu.
(bkz: insanı en sakin anında bile sinir eden şeyler)
(bkz: misafirin sinir eden davranışları)
devamını gör...

biraz da şurama doğru pozitif ayrımcılık.
onu yap bunu kazan, şunu yap şu gelsin, iki takla at da görelim diyen idris naim şahin gibi hey allahım*. gelsin sidik yarışı, hadi bakalım.
devamını gör...

kafa sözlükte, mahlasını en çok sevdiğim yazarın sunacağı program. konusu da epey ilgi çekici ve merakla bekliyorum.

kolay gelsin, başarılar dilerim kardeşim.*
devamını gör...

“göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten,
affet senden habersiz aldığım her nefesten…”

necip fazıl kısakürek şiiri.
devamını gör...

almanların 2. dünya savaşında kullandıkları efsane tanktır. en büyük problemi tam test edilmeden alelacele sahaya sürülmesidir. bunda sovyetlerin t-34 tankına karşılık veremeyen hitlerin daha iyi ve daha büyüğünü yapın demesinin de payı vardır. bu nedenle sorunlar hep zurnanın zırt dediği yerde, savaş meydanında ortaya çıkmıştır. bilhassa motor-transmisyon ve yürüyüş aksamı çok sıkıntı çıkarmıştır. almanların rus cephesinde ikmal ve lojistik sıkıntıları da buna eklenince sorunlar çığ gibi büyümüştür.

motor arızasında motoru sökmek için neredeyse tüm tankın üst tarafını söküp almak gerekiyordu. en büyük yeniliği 88 mmlik topudur. o zaman için müthiş bir atış gücü sağlıyordu. merminin hem menzili hem de namlu çıkış hızı olarak benzersizdi.

hitler savaşta ,"büyükse iyidir" gibi saçma bir düşünceye saplandığı için bu tank tam verimli kullanılamamıştır. almanların her şeyde en büyüğünü yapalım mantığı bazı tasarım ve mühendislik sorunlarını es geçmelerine neden olmuştur. almanlar gibi makine mühendisliğinin kitabını yazmış adamların, onbaşı hitler gibi bir dangozun sözünü dinlemeleri sonucu başlarına zaten gelmeyen kalmamıştır (bahtsız rommeli çölde kutup ayısı misali)

bu efsane tank sovyetlerin t-34 tankı karşısında bariz bir üstünlük sağlayamamıştır. çünkü t-34 ler traktör fabrikasında üretilen, üretimi çok kolay, sistemi basit, eğimli zırh gibi devrim niteliğindeki yeniliklere sahip herkesin hem fikir olduğu şekilde 2. dünya savaşının en iyi tankıdır. zaten bu tank, tasarımda çığır açmış ve ondan sonraki tüm tanklar t-34 ü örnek almıştır.

king tigerlar ağır tank statüsünde iken t-34 ler orta ağırlıklı tank sınıfındaydı, aradaki bariz siklet farkına rağmen tigerları madara etmişlerdir. sovyetler ağır tank sınıfında josef stalin'in rusça baş harfi olan ıs serisi tankları sürüp daha da geliştirince bizim tigerların sonu pek iyi olmamıştır.

ilk zamanlarda king tigerlar müttefiklere topu ve cüssesi ile korku salmasına rağmen kendinden kaynaklanan kronik sorunları nedeniyle zamanla iyice işlevsiz hale gelmişlerdir.
devamını gör...

bir tür öğrenme bozukluğudur.

dislektik olarak son derece eğlenceli buluyorum bu bozukluğu. belki beceriksizliklere alıştım belki de mükemmel olmak zorunda hissetmekten kaçmamı kolaylaştırıyor. bilemiyorum. bir şekilde seviyorum.

her insanda değişir etkileri ama genel anlamda şu konularda zorlanır kişi.

- çarpım tablosu ezberlemek mesela. yemin ediyorum çarpım tablosu yazarken bile elim ayağım titriyor.

- kelimeleri karıştırmak. toplantı sırasında ve hatta günlük hayatta manipülasyon demek isterken mastürbasyon demişliğim oluyor. bu iki kelimeyi neden birbirine karıştırıyorum, nasıl bir sapık zihin yapısıdır bu, bilemiyorum. karışıyor. argüman yerine hep erguvan diyorum mesela. bazen kelimenin kendisi aklıma gelmiyor. tabu oynar gibi diyalog geliştiriyoruz. ben onlara ipucu veriyorum, onlar kelimeyi buluyor.

- sakarlık. düşüyorum ben. öylece dururken bile biri itmiş gibi düşerim. gülüyorum artık, yapacak bir şey yok çünkü.

- yol falan bilmiyorum. biniyorum taksiye, açık adresi veriyorum, o getiriyor. genellikle her yer birbirine çok benzediği için yanlış durakta iniyorum, tanıdıklar gelip alıyor ya da yoldan birine soruyorum adresi, bakıyor gözüme, salak herhalde diyip kendisi götürüyor.

- sağ ve sol yok. sağ neresidir bilemem mesela. solu yine bilmiyorum, evet.

- ezberim çok iyidir. genellikle bir konu hakkında araştırma yaparken o konu hakkında uzmanlaşacak şekilde öğrenmeye çalışırım ya da bir işe girdigim zaman 2 hafta maaş almadan çalışırım ki isleri en ince ayrıntısına kadar öğreneyim. buna rağmen bildiğim şeylerden çok kolay emin olamam ki her dislektiğin kaderidir. acaba doğru mu bu bilgi diye öncesinde sorup soruşturmak yüzünden çok zaman kaybediyorum.

bu zorluklarının yanında dislektik olmanın getirdiği iyi yönler vardır. mesela üç boyutlu düşünme konusunda bir yetenek verir ya da hayal gücü yüksektir bu kişilerde. bi de çocukluktan beri rezil ola ola iyice arsızlasmak vardır ki o çok ayrı bir konu tabii.
devamını gör...

edit : play store'dan ulaşılabilecek müthiş uygulamadır.
app store'da da yer almaktadır.
devamını gör...

kedim.

evde mama kabı hiç boş kalmaz. 5 kişi yemek yiyorsa ayrıca o 5 kişi tabağından alıp alıp et falan uzatıyor buna. kapı açıldığı an şerefsiz usain bolt gibi koşuyor. ışık hızında. bunu bir bacağı olmadığı halde yapıyor. apartman kapısı kapalıysa alt katta yaşayanların kapıyı tırmalayıp onlara açtırıyormuş. eve girmek istediği zaman ise karşı apartmanda yaşayan amcanın kapıyı tırmalıyor. sistemi kurmuş durumda. kediler aleminin aynştaynı.

uzun zamandır haberleri geliyor, mama koyulan her apartmana gidiyormuş tek tek. kadının biri her gün aynı saatlerde mama koyuyormuş, saati biliyor ha bu diyor bana, burada bekliyor, yiyip gidiyor sonra. bi de adamın biri var, o bir başka sahibiymiş. ona da kendini sevdirip ciğer falan yiyip eve geliyor. kahveden gelen koca sanki leş gibi sigara kokuyor eve geldiği zaman. sanki onu değil de o sigara içen adamı okşuyor gibi hissediyorum.

bu kadar aç nasıl oluyor anlamıyorum. geçen kaldırmak istedim, naim süleymanoğlu gibi hissettim kendimi. boyumuz zaten aynı. zorlandım. hani hayvan şekilli biblolar vardır, yerde durur, ulan dersin dur şunu tutup çalayım. kaldıramazsın çünkü ev sahipleri onu yere sabitlemişlerdir ve kameradan gelen geçeni izleyip gülüyorlardır. kedi o hale geldi. kaldıramıyorsun öyle kolay.

ve şaşırıyorum. nasıl bu kadar açsın minik dobillom? bu yeme motivasyonunun sebebi nedir? neden doymuyorsun? duygusal bir açlık mı? kötü bir ebeveyn miyim? nedir yani?

evet iç dökme seansımın sonuna geldim. şu an buradan gidiyorum.
devamını gör...

tercihimi biontech'ten yana yaptığım için ben değilim de
ne oldu şimdi varoş değil miyim artık, oysa ben ne severim o varoş sokakları, o insanları. beş para harcamadan hayatan zevk alan duruşları şiir olan insanları,imkansızlığın eseri mücadele insanları.
kimseyi öteki beriki yapmadan da fikir beyan edebilir aslında ama neyse.
devamını gör...

klasik olacak ama eskiden çok ağır gelen şeylerin sizde hiç bir etki yaratmamasıdır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim