sevgilisine tektaş alamayan erkek
param olsa da olmasa da içinde bulunacağım gruptur.
saçma sapan bir tektaşa binlerce lira vereceğime sevgilimin adına fidan bağışlarım en azından birkaç dikili ağacımız olur.
saçma sapan bir tektaşa binlerce lira vereceğime sevgilimin adına fidan bağışlarım en azından birkaç dikili ağacımız olur.
devamını gör...
people are strange
the doors'un güzel şarkılarındandır. solistleri efsane jim morrison gene bir gün depresyondayken grubun gitaristi
robby krieger'ın evine gider, içim sıkılıyor haydi dışarı çıkalım der ve gün batımını izlemek için los angeles yakınındaki bir kanyona giderler, morrison orada "if you're strange, people are strange" der ve şarkının sözlerini orada yazmaya başlar:
robby krieger'ın evine gider, içim sıkılıyor haydi dışarı çıkalım der ve gün batımını izlemek için los angeles yakınındaki bir kanyona giderler, morrison orada "if you're strange, people are strange" der ve şarkının sözlerini orada yazmaya başlar:
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
adımı söyleyip başlatmış hıyari
yenilen pehlivan misali
atışmadan kaçmaz yagami
o zaman "challenge accepted!" yani
yenilen pehlivan misali
atışmadan kaçmaz yagami
o zaman "challenge accepted!" yani
devamını gör...
amentü
ismet özel'in 1974 yılında yayınlanan şiiridir.
insan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı
geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından
geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
kararmış rakamların yarıklarından sızarak
bu söz yüreğime kadar alçaldı
damar kesildi, kandır akacak
ama kan kesilince damardan sıcak
sımsıcak kelimeler boşandı
aşk için karnıma ve göğsüme
ölüm için yüreğime sürdüğüm eczâ uçtu birden
aşk ve ölüm bana yeniden
su ve ateş ve toprak
yeniden yorumlandı.
dilce susup
bedence konuşulan bir çağda
biliyorum kolay anlaşılmayacak
kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın
yanık yağda boğulan yapıların arasında
delirmek hakkını elde bulundurmak
rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için
bana deha değil
belgeler gerekli
kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza
gençken
peşpeşe kaç gece yıllarca
acıyan, yumuşak yerlerime yaslanıp uçardım
bilmezdim neden bazı saatler
alaturka vakitlere ayarlı
neden karpuz sergilerinde lüküs yanar
yazgı desem
kötü bir şey dokunmuş olurdu sanki dudaklarıma
tokat
aklıma bile gelmezdi
babam onbeşli olmasa.
meyan kökü kazarmış babam kırlarda
ben o yaşta koltuğumda kitaplar
işaret parmağımda zincir, cebimde sedef çakı
cebimde kırlangıçlar çılgınlık sayfaları
kafamda yasak düşünceler, gide mesela.
kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm
her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana
gecenin anlamı tıkansın diye ıslık çalar
resimli bir kitaptan çalardım hayatımı
oysa hergün
merkep kiralayıp da kazılan kökleri
forbes firmasına satan babamdı.
budur
işte bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku
işte şehirleri bayındır gösteren yalan
işte mevsimlerin değiştiği yerde buharlaşan
kelepçeler, sürgünler, gençlik acılarıyla
güç bela kurduğum cümle işte bu;
ten kaygusu yüklü ağır bir haç taşımaktan
tenimin olanca ağırlığı yok oldu.
solgun evler, ölü bir dağ, iyice solmuş dudak
bile bir bir çınlayan
ihtilal haberidir
ve gecenin gümüş ipliklerden işlenmiş oluşu
nisan ayları gelince vücudu hafifletir
şahlanan grevler içinde kahkahalarım küstah
bakışlarım beyaz bulutlara karşı obur
marşlara ayarlanmak hevesindeki sesim
gider şehre ve şaraba yaltaklanarak
biraz ağlayabilmek için
fotoğraflar çektirir
babam
seferberlikte mekkâredir.
insanın
gölgesiyle tanımlandığı bir çağda
marşlara düşer belki birkaç şey açıklamak
belki ruhların gölgesi
düşer de marşlara
mümkün olur babamı
varlık sancısıyla çağırmak:
ezan sesi duyulmuyor
haç dikilmiş minbere
kâfir yunan bayrak asmış
camilere, her yere
öyle ise gel kardeşim
hep verelim elele
patlatalım bombaları
çanlar sussun her yerde
çanlar sustu ve fakat
binlerce yılın yabancısı bir ses
değdi minarelere:tanrı uludur tanrı uludur
polistir babam
cumhuriyetin bir kuludur
bense
anlamış değilim böyle maceralardan
ne godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur
yalnız
coşkunluğu karşısında içlendiğim şadırvan
nüfus cüzdanımda tuhaf
ekmek damgası durur
benim işim bulutlar arşınlamak gün boyu
etin ıslak tadına doğru
yavaş yavaş uyanmak
çocuk kemiklerinden yelkenler yapıp
hırsız cenazelerine bine bine
temiz döşeklerin ürpertisinden çeşme
korkak dualarından cibinlikler kurarak
dokunduğum banknotlardan tiksinmeyi itiraz
nakışsız yaşamakları
silâhlanmak sanarak
çıkardım
boğaza tıkanan lokmanın hartasını
çıkınımda güneşler halka dağıtmak için
halkı suvarmak bin saçlarımda bin ırmak
ıhtırdım caddeleri meğer ki mezarlarmış
hazırmış zaten duvar sıkılmış bir yumruğa
fly pan-am
drink coca-cola
tutun ve yüzleştirin hayatları
biri kör batakların çırpınışında kutsal
biri serkeş ama oldukça da haklı.
ölümler
ölümlere ulanmakta ustadır
hayatsa bir başka hayata karşı.
orada
aşk ve çocuk
birbirine katışmaz
nasıl katışmıyorsa başaklara ağustos sıcağı
kendi tehlikesi peşinden gider insan
putların dahi damarından
aktığı güne kadar
sürdürür yorucu kovalamacayı.
hanidir görklü dünya dünyalar içre doğan?
nerde, hangi yöremizde zihnin
tunç surlardan berkitilmiş ülkesi
ağzı bayat suyla çalkanmış çocuğa rahim olan
parti broşürleri yoksa kafiyeler mi?
hangi cisimdir açıkça bilmek isterim
takvim yapraklarının arasını dolduran
nedir o katı şey
ki gücü
gönlün dağdağasını durultacak?
hayat
dört şeyle kaimdir, derdi babam
su ve ateş ve toprak.
ve rüzgâr.
ona kendimi sonradan ben ekledim
pişirilmiş çamurun zifiri korkusunu
ham yüreğin pütürlerini geçtim
gövdemi alemlere zerkederek
varoldum kayrasıyla varedenin
eşref-i mahlûkat
nedir bildim.
insan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı
geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından
geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
kararmış rakamların yarıklarından sızarak
bu söz yüreğime kadar alçaldı
damar kesildi, kandır akacak
ama kan kesilince damardan sıcak
sımsıcak kelimeler boşandı
aşk için karnıma ve göğsüme
ölüm için yüreğime sürdüğüm eczâ uçtu birden
aşk ve ölüm bana yeniden
su ve ateş ve toprak
yeniden yorumlandı.
dilce susup
bedence konuşulan bir çağda
biliyorum kolay anlaşılmayacak
kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın
yanık yağda boğulan yapıların arasında
delirmek hakkını elde bulundurmak
rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için
bana deha değil
belgeler gerekli
kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza
gençken
peşpeşe kaç gece yıllarca
acıyan, yumuşak yerlerime yaslanıp uçardım
bilmezdim neden bazı saatler
alaturka vakitlere ayarlı
neden karpuz sergilerinde lüküs yanar
yazgı desem
kötü bir şey dokunmuş olurdu sanki dudaklarıma
tokat
aklıma bile gelmezdi
babam onbeşli olmasa.
meyan kökü kazarmış babam kırlarda
ben o yaşta koltuğumda kitaplar
işaret parmağımda zincir, cebimde sedef çakı
cebimde kırlangıçlar çılgınlık sayfaları
kafamda yasak düşünceler, gide mesela.
kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm
her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana
gecenin anlamı tıkansın diye ıslık çalar
resimli bir kitaptan çalardım hayatımı
oysa hergün
merkep kiralayıp da kazılan kökleri
forbes firmasına satan babamdı.
budur
işte bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku
işte şehirleri bayındır gösteren yalan
işte mevsimlerin değiştiği yerde buharlaşan
kelepçeler, sürgünler, gençlik acılarıyla
güç bela kurduğum cümle işte bu;
ten kaygusu yüklü ağır bir haç taşımaktan
tenimin olanca ağırlığı yok oldu.
solgun evler, ölü bir dağ, iyice solmuş dudak
bile bir bir çınlayan
ihtilal haberidir
ve gecenin gümüş ipliklerden işlenmiş oluşu
nisan ayları gelince vücudu hafifletir
şahlanan grevler içinde kahkahalarım küstah
bakışlarım beyaz bulutlara karşı obur
marşlara ayarlanmak hevesindeki sesim
gider şehre ve şaraba yaltaklanarak
biraz ağlayabilmek için
fotoğraflar çektirir
babam
seferberlikte mekkâredir.
insanın
gölgesiyle tanımlandığı bir çağda
marşlara düşer belki birkaç şey açıklamak
belki ruhların gölgesi
düşer de marşlara
mümkün olur babamı
varlık sancısıyla çağırmak:
ezan sesi duyulmuyor
haç dikilmiş minbere
kâfir yunan bayrak asmış
camilere, her yere
öyle ise gel kardeşim
hep verelim elele
patlatalım bombaları
çanlar sussun her yerde
çanlar sustu ve fakat
binlerce yılın yabancısı bir ses
değdi minarelere:tanrı uludur tanrı uludur
polistir babam
cumhuriyetin bir kuludur
bense
anlamış değilim böyle maceralardan
ne godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur
yalnız
coşkunluğu karşısında içlendiğim şadırvan
nüfus cüzdanımda tuhaf
ekmek damgası durur
benim işim bulutlar arşınlamak gün boyu
etin ıslak tadına doğru
yavaş yavaş uyanmak
çocuk kemiklerinden yelkenler yapıp
hırsız cenazelerine bine bine
temiz döşeklerin ürpertisinden çeşme
korkak dualarından cibinlikler kurarak
dokunduğum banknotlardan tiksinmeyi itiraz
nakışsız yaşamakları
silâhlanmak sanarak
çıkardım
boğaza tıkanan lokmanın hartasını
çıkınımda güneşler halka dağıtmak için
halkı suvarmak bin saçlarımda bin ırmak
ıhtırdım caddeleri meğer ki mezarlarmış
hazırmış zaten duvar sıkılmış bir yumruğa
fly pan-am
drink coca-cola
tutun ve yüzleştirin hayatları
biri kör batakların çırpınışında kutsal
biri serkeş ama oldukça da haklı.
ölümler
ölümlere ulanmakta ustadır
hayatsa bir başka hayata karşı.
orada
aşk ve çocuk
birbirine katışmaz
nasıl katışmıyorsa başaklara ağustos sıcağı
kendi tehlikesi peşinden gider insan
putların dahi damarından
aktığı güne kadar
sürdürür yorucu kovalamacayı.
hanidir görklü dünya dünyalar içre doğan?
nerde, hangi yöremizde zihnin
tunç surlardan berkitilmiş ülkesi
ağzı bayat suyla çalkanmış çocuğa rahim olan
parti broşürleri yoksa kafiyeler mi?
hangi cisimdir açıkça bilmek isterim
takvim yapraklarının arasını dolduran
nedir o katı şey
ki gücü
gönlün dağdağasını durultacak?
hayat
dört şeyle kaimdir, derdi babam
su ve ateş ve toprak.
ve rüzgâr.
ona kendimi sonradan ben ekledim
pişirilmiş çamurun zifiri korkusunu
ham yüreğin pütürlerini geçtim
gövdemi alemlere zerkederek
varoldum kayrasıyla varedenin
eşref-i mahlûkat
nedir bildim.
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
ahuzar, al yazmanın oyası.
devamını gör...
nihilist
nihil hiç anlamına gelir. kendini ontolojik ve ideolojik açıdan nihilciliğe yakın bulan insanlar için kullanılan tabirdir. peki nihilistler neye inanır? hiçbir şeye. nasıl yani...
nihilistler metafiziği kabul etmezler, bu açıdan ateistlere benzerler. fakat ateistlerin aksine maddeyi yani materyalizmi de kabul etmezler. çünkü hiçbir şeyin gerçek olmama ihtimali vardır. bu açıdan septisizmden bahsetmek yanlış olmasa da septiklerden farklı olarak maddenin gerçek olma ihtimaline inanmadıkları, olsa bile bunun kanıtlanamayacağı, kanıtlansa bile buna inanamayacaklarını düşünürler.
ilk nihilist diyebileceğimiz isim gorgias'dır, i.ö 400lerde yaşadığı biliniyor. "hiçbir şeyi bilemeyiz, bilsek bile anlayamayız, anlasak bile anlatamayız, anlatsak bile kanıtlayamayız..." gibi pek çok düşünce deneyinin sonucunda cevaba varamamayı da bir yol kabul etmiştir. yani herhangi bir şeyden emin olmak zorunda değiliz çünkü olamayız.
bu boğucu karanlık yaşam biçimi herkesin kaldırabileceği bir şey değildir. öyle ki nihilist olduğunu iddia edenlerin büyük bölümü intihar etmiş ya da intihar girişiminde bulunmuştur. varlığı reddeden diğer düşünce sistemlerinden bazıları da absürdizm ve varoluşçuluktur. sartre'ın öncülüğünde gelişen varoluşçuluk akımı bu bunalımı önlemek için insanın kendi anlamını kendisinin yaratması gerektiğini ileri sürer. absürdizmin temsilcisi kabul ettiğimiz albert camus ve onun düşüncesini benimseyenler ise genelde bu bunalıma kafa yormayan, hiçlikle eğlenen, hayatın absürtlüğüne gülen geçen insanlardır. nihilistlere dönecek olursak, hiçbir şeye inanmayan bu insanlar ne için yaşıyor? muhtemelen bilmiyorlar onlar da. bir nihiliste bu soruyu sormamanızı şiddetle tavsiye ederim çünkü kendini bunu düşünmekten uzak tutmaya çalışırken düşünmek zorunda kalınca intihara meyillenebilir.
ahlaki nihilizm.
bu nedir? ahlaki kuralların anlamsızlığını savunur. yani nihilizm denince aklımıza gelen nietzsche'yi aslında nihilist olarak tanımlamak doğru olmayacaktır. etiksel nihilist demek daha doğru. nietzsche de şunu söyler, bakış açısına göre her şey değişebiliyorsa kesin bir ahlaktan söz etmek mümkün değildir. o halde ahlak kuralları anlamsız ve boştur. yani bir aslanın gözünden insanı yemek karnını doyurmak ve olumlu bir olay iken insanın gözünden aslana yem olmak korkunç bir facia. demek ki ahlak kuralları tamamen subjektif ve geçerliliği olmayan kavramlar.
nihilistler metafiziği kabul etmezler, bu açıdan ateistlere benzerler. fakat ateistlerin aksine maddeyi yani materyalizmi de kabul etmezler. çünkü hiçbir şeyin gerçek olmama ihtimali vardır. bu açıdan septisizmden bahsetmek yanlış olmasa da septiklerden farklı olarak maddenin gerçek olma ihtimaline inanmadıkları, olsa bile bunun kanıtlanamayacağı, kanıtlansa bile buna inanamayacaklarını düşünürler.
ilk nihilist diyebileceğimiz isim gorgias'dır, i.ö 400lerde yaşadığı biliniyor. "hiçbir şeyi bilemeyiz, bilsek bile anlayamayız, anlasak bile anlatamayız, anlatsak bile kanıtlayamayız..." gibi pek çok düşünce deneyinin sonucunda cevaba varamamayı da bir yol kabul etmiştir. yani herhangi bir şeyden emin olmak zorunda değiliz çünkü olamayız.
bu boğucu karanlık yaşam biçimi herkesin kaldırabileceği bir şey değildir. öyle ki nihilist olduğunu iddia edenlerin büyük bölümü intihar etmiş ya da intihar girişiminde bulunmuştur. varlığı reddeden diğer düşünce sistemlerinden bazıları da absürdizm ve varoluşçuluktur. sartre'ın öncülüğünde gelişen varoluşçuluk akımı bu bunalımı önlemek için insanın kendi anlamını kendisinin yaratması gerektiğini ileri sürer. absürdizmin temsilcisi kabul ettiğimiz albert camus ve onun düşüncesini benimseyenler ise genelde bu bunalıma kafa yormayan, hiçlikle eğlenen, hayatın absürtlüğüne gülen geçen insanlardır. nihilistlere dönecek olursak, hiçbir şeye inanmayan bu insanlar ne için yaşıyor? muhtemelen bilmiyorlar onlar da. bir nihiliste bu soruyu sormamanızı şiddetle tavsiye ederim çünkü kendini bunu düşünmekten uzak tutmaya çalışırken düşünmek zorunda kalınca intihara meyillenebilir.
ahlaki nihilizm.
bu nedir? ahlaki kuralların anlamsızlığını savunur. yani nihilizm denince aklımıza gelen nietzsche'yi aslında nihilist olarak tanımlamak doğru olmayacaktır. etiksel nihilist demek daha doğru. nietzsche de şunu söyler, bakış açısına göre her şey değişebiliyorsa kesin bir ahlaktan söz etmek mümkün değildir. o halde ahlak kuralları anlamsız ve boştur. yani bir aslanın gözünden insanı yemek karnını doyurmak ve olumlu bir olay iken insanın gözünden aslana yem olmak korkunç bir facia. demek ki ahlak kuralları tamamen subjektif ve geçerliliği olmayan kavramlar.
devamını gör...
kraków
(bkz: polonya)'nın en büyük ikinci şehri. şehir merkezi (old town) unesco dünya mirası listesi'nde bulunuyor.
varşova'nın aksine, 2.dünya savaşı'nda tahrip olmadığı için tarihi dokusunu koruyor. varşova polonya'nın ankara'sı, kraków ise istanbul'u diyorlar.
tarihi ana meydanındaki (rynek glowny) dükkanları dolaşabilir, meydandaki 13.yüzyılda inşa edilen st.mary kilisesi'ni ziyaret edebilir, kilisede saat başı cama çıkıp trompet çalan ve el sallayan görevliye siz de el sallayabilirsiniz.
şehrin en önemli yapılarından wawel kalesi'ndeki viyana kuşatması'nda türklerden alınan ganimetleri inceleyebilirsiniz.
kaleden çıktıktan sonra şehri sarmalayan vistül nehri kıyısında oturabilirsiniz, hava -10 derece falan değilse. eğer hava soğuksa nehir donuyor. benim gibi görmemiş olan varsa dumura uğrayabilir.
kalenin hemen altındaki kocaman ejderha heykelinin 15 dakikada bir ateş püskürtmesini izlemeyi unutmayın. şehrin sembolü ejderha çünkü. hikayesini merak eden varsa buradan
bir de meraklısına, da vinci'nin lady with an ermine (c.1489) tablosunun kraków ulusal müzesi'nde sergilendiğini eklemiş olayım.
varşova'nın aksine, 2.dünya savaşı'nda tahrip olmadığı için tarihi dokusunu koruyor. varşova polonya'nın ankara'sı, kraków ise istanbul'u diyorlar.
tarihi ana meydanındaki (rynek glowny) dükkanları dolaşabilir, meydandaki 13.yüzyılda inşa edilen st.mary kilisesi'ni ziyaret edebilir, kilisede saat başı cama çıkıp trompet çalan ve el sallayan görevliye siz de el sallayabilirsiniz.
şehrin en önemli yapılarından wawel kalesi'ndeki viyana kuşatması'nda türklerden alınan ganimetleri inceleyebilirsiniz.
kaleden çıktıktan sonra şehri sarmalayan vistül nehri kıyısında oturabilirsiniz, hava -10 derece falan değilse. eğer hava soğuksa nehir donuyor. benim gibi görmemiş olan varsa dumura uğrayabilir.
kalenin hemen altındaki kocaman ejderha heykelinin 15 dakikada bir ateş püskürtmesini izlemeyi unutmayın. şehrin sembolü ejderha çünkü. hikayesini merak eden varsa buradan
bir de meraklısına, da vinci'nin lady with an ermine (c.1489) tablosunun kraków ulusal müzesi'nde sergilendiğini eklemiş olayım.
devamını gör...
yastığın sadece kenarlarını kullanmak
yaptığım davranıştır. bir yastığın ortasını kullanırken asla uykuya dalamam. benim için yastığın kenarları eşsiz birer mücevherdir. fizik yasaları izin verse de bir yastıkta 17 kenar olsa keşke. yalnızca 4 tane var ve bu başlı başına büyük sorun.
devamını gör...
insanlar beni yoruyor
son zamanlarda en çok söylediğim bir başlık. insanın ruhunun yorulması enerjisini sömürmesini iliklerime kadar hissettiren başlık.
devamını gör...
rene
özellikle ressamlar hakkında tanımlarını görünce hemen takibe aldığım yazar. daha çok tanımlarını görmeyi bekliyorum. nickaltini da açmış olayım.
devamını gör...
mr tfue
youtube'da rastgele dolaşırken karşıma çıkan ve beni inanılmaz etkileyen insan.
eski çağlarda yerleşimin insanlar tarafından nasıl olduğunu resmen gözler önüne seren harika videoları var.
bir çubuğu varki tek başına dünyalara bedel.
kumsalda cazibeli kale yapmakta zorlanan biri olarak gördüklerimle ayakta alkışlamaktan ve daha fazla izleyicisi olması için buradan birilerine ulaşmaktan başka bir şey yapamayacağımı düşündüm.
o arkadaki soft müzikte insanı dinlendirilen aynı zamanda merakla şimdi ne yapacak düşüncesini oluşturuyor.
hemen bir videosunu bırakayım, dikkat edin bağımlılık yapabiliyor.
eski çağlarda yerleşimin insanlar tarafından nasıl olduğunu resmen gözler önüne seren harika videoları var.
bir çubuğu varki tek başına dünyalara bedel.
kumsalda cazibeli kale yapmakta zorlanan biri olarak gördüklerimle ayakta alkışlamaktan ve daha fazla izleyicisi olması için buradan birilerine ulaşmaktan başka bir şey yapamayacağımı düşündüm.
o arkadaki soft müzikte insanı dinlendirilen aynı zamanda merakla şimdi ne yapacak düşüncesini oluşturuyor.
hemen bir videosunu bırakayım, dikkat edin bağımlılık yapabiliyor.
devamını gör...
paraseptal amfizem
genç bireylerde izlenen spontan pnömotoraksın sıklıkla neden olduğu asinüsün distal kısımlarının etkilendiği amfizem tipidir.
devamını gör...
normal sözlük'e nick altındaki tanımı silme özelliği gelsin kampanyası
madem başlık engelleyemiyoruz kendi nick altımıza gelen bir tanımı silme hakkımız olsun diye düşünüyorum. birinden hazzetmiyor tanımlarını engelliyorsunuz, fakat malum kişi gelip nickaltınıza rahatça yazabiliyor sizi görebiliyor sizi yine takip edeibliyor. kendi nickaltımızı bari kontrol edebilelim diye düşünüyorum.
devamını gör...
eskortluk yapan kızın tecavüze uğrayıp ağlamasının bir anlamı yok
iki insan karşılıklı istek olduğu sürece dans da edebilir, film de izleyebilir, sevişe de bilir. bu kendileri dışında kimseyi ilgilendirmez. bu ilişkinin karşılığı sevgi, anlık heyecan ya da zevk, güzel vakit geçirmek ya da para olabilir. bu tamamen o kişilerin keyiflerine bağlıdır. kimse de -suç işlenmediği sürece- buna müdahil olamaz.
tecavüz ise insanlık suçudur, zorbalıktır, şerefsizliktir. tecavüze uğrayan birine su testisi su yolunda kırılır vb. yaklaşımlarda bulunmak da ayrı şerefsizliktir. tedavi edilmesi gereken hastalıklı bir düşüncedir.
edit: bazı küfürlü ifadeler yumuşatıldı.
tecavüz ise insanlık suçudur, zorbalıktır, şerefsizliktir. tecavüze uğrayan birine su testisi su yolunda kırılır vb. yaklaşımlarda bulunmak da ayrı şerefsizliktir. tedavi edilmesi gereken hastalıklı bir düşüncedir.
edit: bazı küfürlü ifadeler yumuşatıldı.
devamını gör...
sahibinin sesiyle okunan cümleler
beni dövdüler abi dediğin zaman pe****klerin elinden gittim aldım!
devamını gör...
evde tost yapıp iş yerine getiren kişi
evde 20 liraya malzeme alıp 10 günlük tost masrafını çıkarabilirken şirket kantininde 10 küsür lirayı bir tost için harcamak kesinlikle daha mantıklı çünkü *. siz onlara fakir varoş deyin ama onun adı hesaplılık ve ay sonunu düşünmek.
devamını gör...
fyodor mihayloviç dostoyevski
kumar borcunu kitapla ödeyen adam gibi adamdır. kendisinin türkçe konuşup rusça alt yazı geçilen versiyonunu leyla ile mecnun adlı dizide görebilirsiniz.
devamını gör...
çocukken hayal edilen meslek vs sahip olunan meslek
astronom olmak isterken avukat oldum. evet böyle de tutarlı biriyimdir.
devamını gör...
m. bison
yanar döner hareketi için seçtiğim,pelerini, şapkası,dizlikleri karizmasını arttıran efsane street fighter 2 karakteri.
devamını gör...