yazarların bugünkü mutluluk sebebi
bir grup down sendromlu öğrencimin tarafıma okul koridorunda dans kumpası kurma hadisesidir. etraftaki bazı velilerin garip bakışlarına aldırmadan keyifle karşılık verilmiş olup gereken yapılmıştır.
devamını gör...
11 ocak 2022 domuz kalbinin insana nakil edilmesi
domuzlar anatomik ve vücut fonksiyonları açısından insan türüne çok benzemeleri ve genetik modifikasyon için uyarlanabilir olmaları sebebiyle organ ve doku nakli için türümüz dışında en uygun canlılardır. etikliği ve din konusu ayrı tartışıla dursun nakil olan hasta için güzel günler gelir umarım.
devamını gör...
depresyondayken çay içen adam
napalım kardeşim?
insan depresyondayken hadi depresyondan kurtulayım diyerek herhangi bir aktivitede bulunmak istemez zaten. oturur evinde çayını, kahvesini yudumlar.
insan depresyondayken hadi depresyondan kurtulayım diyerek herhangi bir aktivitede bulunmak istemez zaten. oturur evinde çayını, kahvesini yudumlar.
devamını gör...
gay olduğunu öğrendiğin an
içinde "hissettiğin" an.
devamını gör...
10 kasım
kendi isteğimle andığım ender günlerden biri benim için. ortadoğu çöplüğünde böyle bir ülkenin kurulmasına liderlik ettiği için kendisine sonsuz kez teşekkürler. şu an az da olsa nefes alabiliyorsak sebebi o'nun ilkeleridir.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
"kuşkonmaz dallarına astım kendimi
sedir ağaçlarına gül yapraklarına
başımı taşlara vurdum
göz bebeklerimde büyük camlar parçalandı
tanrısal duygular içindeydim
bütün tanrısızlığımdan uzakta
bir kemiklerinin sertliğini aldım
bir teninin aklığını
sonra sıcaklığını dudaklarının
gel bak
sana bir tanrı getirdim
gel bak
bir tanrı yarattım senden."
ümit yaşar oğuzcan
sedir ağaçlarına gül yapraklarına
başımı taşlara vurdum
göz bebeklerimde büyük camlar parçalandı
tanrısal duygular içindeydim
bütün tanrısızlığımdan uzakta
bir kemiklerinin sertliğini aldım
bir teninin aklığını
sonra sıcaklığını dudaklarının
gel bak
sana bir tanrı getirdim
gel bak
bir tanrı yarattım senden."
ümit yaşar oğuzcan
devamını gör...
kahraman
27 mart tarihinde gerçekleşecek ödül töreni ile sahiplerini bulacak olan akademi ödüllerinin 8 şubat tarihinde açıklanacak kesin aday listelerinde yer almasına kesin gözüyle bakılan asghar farhadi filmi. 2 gün sonra verilecek golden globe'da* da aday tabi ki. en önemli "gerekli bilgiyi" sona bıraktım; cannes'da grand prix'i* almayı başardı a hero. evet evet biliyorum; burada bir oooo var!
film dün itibari ile ile vizyona girdi. şimdilik sadece başka sinema salonlarında gösterimde. 1-2 haftaya en geç, hemen her salonda olacaktır. bugün görme fırsatım oldu ve çok net söyleyebilirim ki, yönetmenin filmografisi içinde çok başka bir yerde film. hemen her açıdan... farhadi, türkiye'de çok takip edilen bir isim tabi ki. benim de yakın markajımda. seviyorum anlatım dilini. bana çok geçen, teknik becerisi de çok yüksek bir yönetmen. genelde büyük finalleri sevdiğini, soyut anlatımdan uzak durduğunu, belirli bir duyguyu merkeze alarak bunu son derece net şekilde izleyiciye geçirmeyi sevdiğini ve dahası bunların hepsini çok iyi becerdiğini biliyoruz. bu bakımdan zeki demirkubuz'a çokça da benzediğini bin farklı yerde bin farklı insan konuştu. bu yüzden bize de çok tanıdık gelir vs. ama bu filmde, alışkın olduğumuz tarzından çok başka bir profille çıkmış karşımıza. bildiğiniz her şeyi unutun bu adamla ilgili yani benim gibi bir şok yaşamak istemiyorsanız. bu miko daha ne yapsın size...
şunu söyleyeyim bir kere yekten; filmi beğendim. en beğendiğim farhadi filmi mi? değil. onun için bakınız; forushande*. sinema entrylerimi okuyanlar bilir, filmin konusundan falan çok bahseden biri değilim ben. yine niyetim yok. ama şu konuda uyarmam lazım gitmeyi düşünenleriniz varsa eğer, kafanızın dolu olduğu bir dönemdeyseniz, filmi izlemeyi daha sakin bir moda gelene kadar ertelemenizi tavsiye ediyorum ısrarla. çünkü yönetmen anlattığı hikayenin iki ve hatta daha fazla yönünü hiç durmak duraklamak bilmeksizin yağdırıyor üzerinize. izleyiciyle adeta top gibi oynuyor. bir "oha tamam buna hak vermeliyim" diyorsunuz, sonra çat! tam tersine çeviriyor durumu izleyici için. o kadar hızlı geçişler, herkesin o kadar haklı olduğu bir anlatım ki... birden fazla kez küfrettim yönetmene şahsen... neresinden tutacağınızı, kime tutunacağınızı şaşırıyorsunuz kısacası. hem filmi hem kendinizi takip etmek hayli zor olur demek istiyorum eğer sakin bir ruh halinde değilsiniz. dayak yemiş gibi çıkarsınız salondan, uyamadı demeyin sonra. notumuzu da verelim naçizane; 7.5/10.
not: oscar adaylığından bahsettim ama alır/almaz, şöyle böyle gibi yorumlar yapamam henüz. oralara gelicem. itinayla oscar ritüellerimi yaşayacağız evribadi*
film dün itibari ile ile vizyona girdi. şimdilik sadece başka sinema salonlarında gösterimde. 1-2 haftaya en geç, hemen her salonda olacaktır. bugün görme fırsatım oldu ve çok net söyleyebilirim ki, yönetmenin filmografisi içinde çok başka bir yerde film. hemen her açıdan... farhadi, türkiye'de çok takip edilen bir isim tabi ki. benim de yakın markajımda. seviyorum anlatım dilini. bana çok geçen, teknik becerisi de çok yüksek bir yönetmen. genelde büyük finalleri sevdiğini, soyut anlatımdan uzak durduğunu, belirli bir duyguyu merkeze alarak bunu son derece net şekilde izleyiciye geçirmeyi sevdiğini ve dahası bunların hepsini çok iyi becerdiğini biliyoruz. bu bakımdan zeki demirkubuz'a çokça da benzediğini bin farklı yerde bin farklı insan konuştu. bu yüzden bize de çok tanıdık gelir vs. ama bu filmde, alışkın olduğumuz tarzından çok başka bir profille çıkmış karşımıza. bildiğiniz her şeyi unutun bu adamla ilgili yani benim gibi bir şok yaşamak istemiyorsanız. bu miko daha ne yapsın size...
şunu söyleyeyim bir kere yekten; filmi beğendim. en beğendiğim farhadi filmi mi? değil. onun için bakınız; forushande*. sinema entrylerimi okuyanlar bilir, filmin konusundan falan çok bahseden biri değilim ben. yine niyetim yok. ama şu konuda uyarmam lazım gitmeyi düşünenleriniz varsa eğer, kafanızın dolu olduğu bir dönemdeyseniz, filmi izlemeyi daha sakin bir moda gelene kadar ertelemenizi tavsiye ediyorum ısrarla. çünkü yönetmen anlattığı hikayenin iki ve hatta daha fazla yönünü hiç durmak duraklamak bilmeksizin yağdırıyor üzerinize. izleyiciyle adeta top gibi oynuyor. bir "oha tamam buna hak vermeliyim" diyorsunuz, sonra çat! tam tersine çeviriyor durumu izleyici için. o kadar hızlı geçişler, herkesin o kadar haklı olduğu bir anlatım ki... birden fazla kez küfrettim yönetmene şahsen... neresinden tutacağınızı, kime tutunacağınızı şaşırıyorsunuz kısacası. hem filmi hem kendinizi takip etmek hayli zor olur demek istiyorum eğer sakin bir ruh halinde değilsiniz. dayak yemiş gibi çıkarsınız salondan, uyamadı demeyin sonra. notumuzu da verelim naçizane; 7.5/10.
not: oscar adaylığından bahsettim ama alır/almaz, şöyle böyle gibi yorumlar yapamam henüz. oralara gelicem. itinayla oscar ritüellerimi yaşayacağız evribadi*
devamını gör...
çayı süt ile içmek
ingilizler tarafından oldukça sık yapılan eylemdir.
şahsım tarafından denenmiş fakat mide bulantısı ile sonuçlanmıştır.
çayı ketçap ile içmek arasında bir fark yoktur.
saygılar.
şahsım tarafından denenmiş fakat mide bulantısı ile sonuçlanmıştır.
çayı ketçap ile içmek arasında bir fark yoktur.
saygılar.
devamını gör...
sözlüğe veda edip geri dönen yazar
primci ve ilgi manyağı bir yazar olarak bu benimdir. ilgisiz yaşamayı öğrenemeyen her yazar geri dönmeyi tadacaktır.
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
tc kimlik numaranızın ilk 10 hanesini toplayıp 10'a bölün, kalan sayı tc'nizin 11. hanesidir.
devamını gör...
ishale iyi gelen şeyler
şimdi açılın arkadaşlar.
bilen bilir * aşırı bozuk bir vücuda sahibimdir. bu lanet olası vücutta mide yok, yemek borusu direkt bağırsağa bağlı sanki. uzun zamandır bu işkenceye maruz kalıyorum. yediğim vücutta 1 saatten fazla kalmıyor.
ishalin sebebini bilmek önemli. benim gibi olmayın, * hastaneye gidin eğer benim gibi bitmek bilmeyen bir sıkıntınız varsa. çok ciddi enfeksiyon geçiriyor olabilirsiniz, bu ishalin en dost ilacı da (bkz: flagyl) dir.
ama birşey dokundu ondan ishalim derseniz de haşlanmış patates, nişastalı yoğurt, 1 kaşık türk kahvesine sıkılmış limon ishale iyi gelecektir.
bilen bilir * aşırı bozuk bir vücuda sahibimdir. bu lanet olası vücutta mide yok, yemek borusu direkt bağırsağa bağlı sanki. uzun zamandır bu işkenceye maruz kalıyorum. yediğim vücutta 1 saatten fazla kalmıyor.
ishalin sebebini bilmek önemli. benim gibi olmayın, * hastaneye gidin eğer benim gibi bitmek bilmeyen bir sıkıntınız varsa. çok ciddi enfeksiyon geçiriyor olabilirsiniz, bu ishalin en dost ilacı da (bkz: flagyl) dir.
ama birşey dokundu ondan ishalim derseniz de haşlanmış patates, nişastalı yoğurt, 1 kaşık türk kahvesine sıkılmış limon ishale iyi gelecektir.
devamını gör...
yazarların en sevdiği sayı
7 ve 13 sanırım.
> 7 kulağa fazla mistik geliyor, çok şahsıma özel olmasa da severim kendilerini. bana mor rengi çağrıştırır genelde.
> 13 ise "uğursuz" kabul edilir çoğu yabancı ülkede ama benim hoşuma giden bir sayıdır. * siyah kedileri ve cadılığı anımsatır.
> 7 kulağa fazla mistik geliyor, çok şahsıma özel olmasa da severim kendilerini. bana mor rengi çağrıştırır genelde.
> 13 ise "uğursuz" kabul edilir çoğu yabancı ülkede ama benim hoşuma giden bir sayıdır. * siyah kedileri ve cadılığı anımsatır.
devamını gör...
yoldaş'ın metroseksüel bir erkek olduğu gerçeği
devamını gör...
orhan veli kanık'ın atatürk'ü eleştirmesi
yoktur efendim böyle bir şey. ölmüş adamın arkasından yapmadığı bir şeyi ona ithaf etmek hem ayıptır hem yakışıksızdır.
nutuk atmak veyahut nutuk söylemek tabiri, sadece konuşan, eleştiren hiçbir iş yapmayan insanlar için kullanılır.
yani orada olsa olsa cepheden kaçanları, isyan başlatanları, milli mücadeleyi eleştirenleri kast etmiş olur.
mustafa kemal'in nutku ile olayın alakası yoktur.
düşüncelerinizi insan gibi dile getirin. ölmüş insanların arkasına saklanıp onların aziz hatıralarını kirletmeyin.
sevim koş analiz gelmiş ama yine olmamış editi:
kendinizi bu kadar zorlamanıza, taklacı güvercin gibi takla atmanıza, paçalı güvercin gibi paçalarınızın tutuşmasından mütevellit darıyı sağa sola saçmanıza gerek yok.
zor değil yahu, bir halt yedim kusura bakmayın demek. bu durumda kimse kalkıp size bir şey demez. hatayı kabul etmek erdemdir.
neyse bakın şimdi size istanbul lisesi öğrencisi orhan veli'nin, mustafa kemal'in tarih dersi sınavlarına girmesi sonrasındaki düşüncelerini kendi ağzından aktarayım.
"yazarken damarlarımda hâlâ o saatlerin ateşi, kaynayışı ve ürpermesini duyuyorum. bir talebeyi en çok korkutan hadise imtihan bile gazi’nin karşısında zevkli bir hadise oluyor. yalnız tarih değil, bütün bildiklerimi onun kaşısında anlatsaydım, saatlerce o sorsaydı ben cevap verseydim. gazi’nin karşısında imtihan verme şerefini ömrüm boyunca saklayacağım.”
okudunuz umarım. siz zorlama analizler kasarak deveye hendek atlatmaya çalışırken ben bizzat şairin kendi sözleri ile size cevap veriyorum. mustafa kemal'e böylesine saygı duyan bir insanı kendinize siper etmeye çalışıyorsunuz cidden ayıp oluyor. zorlamayınız artık lütfen. özür dileyiniz ve konuyu kapatınız.
ha bu arada mustafa kemal eleştirilemez değildir. bana göre de bazı hataları vardır. ama ister sevin ister sevmeyin bu coğrafyada yetişen ve saygı duyulması gereken birincil şahsiyettir.
eleştirilerinizi tarihi gerçekliklere dayanarak, yan yollara sapmadan ve bel altı vurmadan yapabiliyorsanız yapın, yoksa susun ki, en azından bizde cahil uğurlaması yapmak zorunda kalmayalım.
dibine not: #410883 nolu ileti de orhan veli'nin aynı sözleri paylaşılmış. gerçeği arayanlara selam olsun.
nutuk atmak veyahut nutuk söylemek tabiri, sadece konuşan, eleştiren hiçbir iş yapmayan insanlar için kullanılır.
yani orada olsa olsa cepheden kaçanları, isyan başlatanları, milli mücadeleyi eleştirenleri kast etmiş olur.
mustafa kemal'in nutku ile olayın alakası yoktur.
düşüncelerinizi insan gibi dile getirin. ölmüş insanların arkasına saklanıp onların aziz hatıralarını kirletmeyin.
sevim koş analiz gelmiş ama yine olmamış editi:
kendinizi bu kadar zorlamanıza, taklacı güvercin gibi takla atmanıza, paçalı güvercin gibi paçalarınızın tutuşmasından mütevellit darıyı sağa sola saçmanıza gerek yok.
zor değil yahu, bir halt yedim kusura bakmayın demek. bu durumda kimse kalkıp size bir şey demez. hatayı kabul etmek erdemdir.
neyse bakın şimdi size istanbul lisesi öğrencisi orhan veli'nin, mustafa kemal'in tarih dersi sınavlarına girmesi sonrasındaki düşüncelerini kendi ağzından aktarayım.
"yazarken damarlarımda hâlâ o saatlerin ateşi, kaynayışı ve ürpermesini duyuyorum. bir talebeyi en çok korkutan hadise imtihan bile gazi’nin karşısında zevkli bir hadise oluyor. yalnız tarih değil, bütün bildiklerimi onun kaşısında anlatsaydım, saatlerce o sorsaydı ben cevap verseydim. gazi’nin karşısında imtihan verme şerefini ömrüm boyunca saklayacağım.”
okudunuz umarım. siz zorlama analizler kasarak deveye hendek atlatmaya çalışırken ben bizzat şairin kendi sözleri ile size cevap veriyorum. mustafa kemal'e böylesine saygı duyan bir insanı kendinize siper etmeye çalışıyorsunuz cidden ayıp oluyor. zorlamayınız artık lütfen. özür dileyiniz ve konuyu kapatınız.
ha bu arada mustafa kemal eleştirilemez değildir. bana göre de bazı hataları vardır. ama ister sevin ister sevmeyin bu coğrafyada yetişen ve saygı duyulması gereken birincil şahsiyettir.
eleştirilerinizi tarihi gerçekliklere dayanarak, yan yollara sapmadan ve bel altı vurmadan yapabiliyorsanız yapın, yoksa susun ki, en azından bizde cahil uğurlaması yapmak zorunda kalmayalım.
dibine not: #410883 nolu ileti de orhan veli'nin aynı sözleri paylaşılmış. gerçeği arayanlara selam olsun.
devamını gör...
hayatsız
devamını gör...
çocukken hayal edilen tanrı şekli
küçük bir çocukken tanrıyı imam gibi ama daha şaşalı giyinmiş, elinde mikrofon olan sert mizaçlı biri olarak hayal ederdim. tabi büyüyünce hayal ettiğim tanrının aslında diyanet işleri başkanı olduğunu anladım. çocukluk işte.

ramazan günleri iftara doğru trt'de çiçeklerin ve doğanın gösterildiği üç-beş dakikalık dua okunan sesin de allah'a ait olduğunu zannederdim ki kendisi de dublaj sanatçısı nur subaşı imiş

ramazan günleri iftara doğru trt'de çiçeklerin ve doğanın gösterildiği üç-beş dakikalık dua okunan sesin de allah'a ait olduğunu zannederdim ki kendisi de dublaj sanatçısı nur subaşı imiş
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
sen benim hiçbir şeyimsin
yazdıklarımdan çok daha az
hiç kimse misin bilmem ki nesin
lüzumundan fazla beyaz
sen benim hiçbir şeyimsin
varlığın yokluğun anlaşılmaz
galiba eski liman üzerindesin
nasıl karanlığıma bir yıldız olmak
dudaklarınla cama çizdiğin
en fazla sonbahar otellerinde
üniversiteli bir kız uykusu bulmak
yalnızlığı öldüresiye çirkin
sabaha karşı öldüresiye korkak
kulağı çabucak telefon zillerinde
sen benim hiçbir şeyimsin
hiçbir sevişmek yaşamışlığım
henüz boş bir roman sahifesinde
hiç kimse misin bilmem ki nesin
ne çok çığlıkların silemediği
zaten yok bir tren penceresinde
sen benim hiçbir şeyimsin
yabancı bir şarkı gibi yarım
yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
hiç kimse misin bilmem ki nesin
uykumun arasında çağırdığım
çocukluk sesimle ağlayarak
sen benim hiçbir şeyimsin
attila ilhan
yazdıklarımdan çok daha az
hiç kimse misin bilmem ki nesin
lüzumundan fazla beyaz
sen benim hiçbir şeyimsin
varlığın yokluğun anlaşılmaz
galiba eski liman üzerindesin
nasıl karanlığıma bir yıldız olmak
dudaklarınla cama çizdiğin
en fazla sonbahar otellerinde
üniversiteli bir kız uykusu bulmak
yalnızlığı öldüresiye çirkin
sabaha karşı öldüresiye korkak
kulağı çabucak telefon zillerinde
sen benim hiçbir şeyimsin
hiçbir sevişmek yaşamışlığım
henüz boş bir roman sahifesinde
hiç kimse misin bilmem ki nesin
ne çok çığlıkların silemediği
zaten yok bir tren penceresinde
sen benim hiçbir şeyimsin
yabancı bir şarkı gibi yarım
yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
hiç kimse misin bilmem ki nesin
uykumun arasında çağırdığım
çocukluk sesimle ağlayarak
sen benim hiçbir şeyimsin
attila ilhan
devamını gör...
s.s.c.b.
street fighter'da zangief'e giderken u.s.s.r diyen karizma ses aklıma gelir.
devamını gör...

