karga
çocukluğunun büyük bir kısmını ailesiyle geçirdiği için zekâsı oldukça gelişen kuş.
biliyoruz ki kargalar yüz tanıma, haberleşme, kabuklu yiyeceklerin kabuğunu kırmak için mesela arabaları kullanma, bazı zekâ oyunlarından başarıyla çıkma gibi yeteneklere sahip.
bu kuşlar doğduktan sonraki 4 yıllarını aileleriyle birlikte geçiriyormuş. bu durum insan yaşıyla 20'ye karşılık geliyor. bu 4 yıl boyunca beslenme işiyle yetişkin kuşlar ilgilenmeye devam ettiğinden, kargalara oynayıp "öğrenecek" ve beyinlerini geliştirecek zaman kalıyormuş. bu nedenle de bildiğimiz karga zekâsı çıkıyormuş ortaya.
biliyoruz ki kargalar yüz tanıma, haberleşme, kabuklu yiyeceklerin kabuğunu kırmak için mesela arabaları kullanma, bazı zekâ oyunlarından başarıyla çıkma gibi yeteneklere sahip.
bu kuşlar doğduktan sonraki 4 yıllarını aileleriyle birlikte geçiriyormuş. bu durum insan yaşıyla 20'ye karşılık geliyor. bu 4 yıl boyunca beslenme işiyle yetişkin kuşlar ilgilenmeye devam ettiğinden, kargalara oynayıp "öğrenecek" ve beyinlerini geliştirecek zaman kalıyormuş. bu nedenle de bildiğimiz karga zekâsı çıkıyormuş ortaya.
devamını gör...
yazarların normal sözlük’te yazma nedenleri
romantik bir melankoli olarak algılanmasın. yaşamımın en yalnız dönemlerinden birini yaşarken tanıdım kafasözlüğü. kendi sesimi dinlemekten bıkıyorum çoğu zaman. birilerini duymak ve birilerinin sözlerimi duyduğunu bilmek bonusu oluyor bu deneyimin.
devamını gör...
şizofreni
kesintisiz veya tekrarlayan psikoz ataklarıyla karakterize edilen karmaşık bir zihinsel bozukluk. antik çağ'da ''şeytani ruh'' olarak görülüp tedavi olarak şeytan çıkarma ayini yapılmış, bir hastalık olduğu ancak 20. yüzyılın başlarında keşfedilmiştir.
eugen bleuler 1910 yılında hastalığı, şu an kullandığımız ''şizofreni'' olarak adlandırmıştır. şizofreni olarak adlandırmasının nedeni; yunanca bölünme anlamına gelen s’chizein (şizo) ve zihin anlamına gelen phrēn (fren) kelimelerinin birleşiminin hastalığı kısaca tanımlamasıdır.
şizofreninin nedeni genetik ve çevre faktörleridir. genetik faktörler çevre faktörlerinden daha etkili olsa da ikisi ayrı düşünülemez.
şizofreninin pozitif ve negatif belirtileri vardır. pozitif ya da negatif olarak adlandırılması belirtilerin olumlu ya da olumsuz olduğunu göstermez. pozitif belirtiler, insanda aslında olmaması gereken belirtilerin ortaya çıkmasıdır. hezeyanlar, halüsinasyonlar, delüzyonlar vb. negatif belirtiler ise olması gereken belirli davranışların eksikliğidir. alogia (iletişim ve akıcılıkta problem), blunted affect (duygusal uyuşukluk), anhedonia (isteksizlik), arkadaş edinmede zorluk vb.
ayrıca, şizofrenide değişmiş zaman algısı görülür. beyin, bilgi toplamaktan ve bunları işlemekten sorumludur fakat şizofrenide bu bilginin işlenmesi sürecinde zamansal bir bozukluk vardır. örneğin, düşünürken sesli bir şekilde konuşmasak bile içimizden konuşuruz. iki olay da aynı zamanda gerçekleşir ve herhangi bir sorun oluşmaz fakat şizofreni hastaları bir ses yaratırlar ama duydukları sesin zamanlaması yanlıştır ve bunun, başka birisinin sesi olduğunu düşünürler. bu yüzden ''o ben değildim, böyle düşünmedim, böyle davranmadım'' gibi sözler söylemelerine şahit olabilirsiniz.
videonun tamamını izlemenizi öneririm fakat zamanınız yoksa david eagleman'ın şizofreni ile ilgili konuşmasını izlemek için direkt buradan 33:33. dakikadan başlayabilirsiniz.
eugen bleuler 1910 yılında hastalığı, şu an kullandığımız ''şizofreni'' olarak adlandırmıştır. şizofreni olarak adlandırmasının nedeni; yunanca bölünme anlamına gelen s’chizein (şizo) ve zihin anlamına gelen phrēn (fren) kelimelerinin birleşiminin hastalığı kısaca tanımlamasıdır.
şizofreninin nedeni genetik ve çevre faktörleridir. genetik faktörler çevre faktörlerinden daha etkili olsa da ikisi ayrı düşünülemez.
şizofreninin pozitif ve negatif belirtileri vardır. pozitif ya da negatif olarak adlandırılması belirtilerin olumlu ya da olumsuz olduğunu göstermez. pozitif belirtiler, insanda aslında olmaması gereken belirtilerin ortaya çıkmasıdır. hezeyanlar, halüsinasyonlar, delüzyonlar vb. negatif belirtiler ise olması gereken belirli davranışların eksikliğidir. alogia (iletişim ve akıcılıkta problem), blunted affect (duygusal uyuşukluk), anhedonia (isteksizlik), arkadaş edinmede zorluk vb.
ayrıca, şizofrenide değişmiş zaman algısı görülür. beyin, bilgi toplamaktan ve bunları işlemekten sorumludur fakat şizofrenide bu bilginin işlenmesi sürecinde zamansal bir bozukluk vardır. örneğin, düşünürken sesli bir şekilde konuşmasak bile içimizden konuşuruz. iki olay da aynı zamanda gerçekleşir ve herhangi bir sorun oluşmaz fakat şizofreni hastaları bir ses yaratırlar ama duydukları sesin zamanlaması yanlıştır ve bunun, başka birisinin sesi olduğunu düşünürler. bu yüzden ''o ben değildim, böyle düşünmedim, böyle davranmadım'' gibi sözler söylemelerine şahit olabilirsiniz.
videonun tamamını izlemenizi öneririm fakat zamanınız yoksa david eagleman'ın şizofreni ile ilgili konuşmasını izlemek için direkt buradan 33:33. dakikadan başlayabilirsiniz.
devamını gör...
hicligindansi
kupa almış tanımlarına sık sık denk geldiğim, günün birinde çok daha detaylı bir ziyaret gerekleştireceğim yazar. doğum günü kutlu olsun ve nice yaşları olsun..*
devamını gör...
ayakkabısını giyerken belindeki tabancası ateş alan kişi
karadeniz tarafında -ve adana kısmında- bireysel silahlanma çok ciddi oranda yüksek. "oranın insanları öyle" lafını kabul etmiyorum. ne demek "oranın insanları öyle"? neden öyle? polisin, askerin kendisini koruyamayacağını mı düşünüyor? anlam veremediğim durum. yanlışlıkla kendini de vurur, başkasını da. 2 saniye haberde görürüz ve o can bu hayattan göçüp gitmiş olur. çok mühim değil*.
devamını gör...
neden neden ailesi
her bölümde yeni bir yeri ziyaret ederdik. bazen tesisat borusunun içinde, bazen damarlarda yüzerdik. antikorun ne olduğu, yağmurun nasıl yağdığı anlatılırdı.
the why why family.
the why why family.
devamını gör...
sabah 5'te uyanık olan yazarlar kulübü
gözümün moru zift karası oldu ya…
devamını gör...
sözlük yazarlarının söylemek istedikleri
''ben bir hedefe koşmak istiyorum. kaçmak değil..'' alıntısını okumuştum geçenlerde bir yerde.
hedefe koşuyor mu yoksa kaçıyor muyum hiç bilmiyorum. tek bildiğim, hedeften günden güne uzaklaşıyor olmam. ya da ben öyle hissediyorumdur, belki de sadece yerimde sayıyorumdur fakat bir gün önceki halinden daha iyi olmaya çalışan biri için yerinde saymak kimi zaman kötü hissetmesine yeter de artar bile.
ah ben ''karanlık şeylerden bahsetmek için dünyaya gelmemişim. içim tatlı, sıcak, neşeli şeyler anlatmak isteğiyle yanıyor'' fakat birbirini tekrar eden endişe dolu, gelecekten bihaber düşünceler arasında kaybolmak bazen bu isteğin gerçekleşmesine engel olabiliyor. havanın ne ara karardığını bile bilmeyecek kadar boşa geçen zaman... zamanı umursamazca tüketmek...
neyse, kalbinizi sağlam tutun.
hedefe koşuyor mu yoksa kaçıyor muyum hiç bilmiyorum. tek bildiğim, hedeften günden güne uzaklaşıyor olmam. ya da ben öyle hissediyorumdur, belki de sadece yerimde sayıyorumdur fakat bir gün önceki halinden daha iyi olmaya çalışan biri için yerinde saymak kimi zaman kötü hissetmesine yeter de artar bile.
ah ben ''karanlık şeylerden bahsetmek için dünyaya gelmemişim. içim tatlı, sıcak, neşeli şeyler anlatmak isteğiyle yanıyor'' fakat birbirini tekrar eden endişe dolu, gelecekten bihaber düşünceler arasında kaybolmak bazen bu isteğin gerçekleşmesine engel olabiliyor. havanın ne ara karardığını bile bilmeyecek kadar boşa geçen zaman... zamanı umursamazca tüketmek...
neyse, kalbinizi sağlam tutun.
devamını gör...
kolayca düğüm çözebilen insan
yurdum insanının inanışına göre, kaynanası ile de arası iyi olacak olan kadın insan.
çok iyi düğüm çözerim. tüm insan ilişkilerinde olduğu gibi tamamen sabıra endeksli olan beceri olduğu kanaatindeyim. *
çok iyi düğüm çözerim. tüm insan ilişkilerinde olduğu gibi tamamen sabıra endeksli olan beceri olduğu kanaatindeyim. *
devamını gör...
sevilen şiirin en vurucu dizeleri
devamını gör...
boney m
rasputin çok hoş bir parçadır.klibi de şarkıyla örtüşür.
devamını gör...
sözlüğü evi gibi görmek
evden ziyade lise sınıfı gibi görüyorum. çok çalışkan öğrenciler, tembeller, haylazlar, sürekli espri yapanlar, etliye sütlüye karışmayıp, kendi halinde takılanlar ve kavgacıların olduğu klasik bir lise sınıfı. öğretmenlerimiz de var, müdürümüz de hatta müdür yardimcımız da var. ve artık nicklere baya baya aşina olduğumuz için garip bir kaynaşma, bununla birlikte sahiplenme var.
alt sınıflar bile var.
alt sınıflar bile var.
devamını gör...
geceye bir söz bırak
bir gün gelir, dünyanın bir yerinde yıllarca senin haberin olmadan yaşamış birine hayatını anlatmak istersin.*
devamını gör...
hiç büyük kadın yazar olmaması
(bkz: emily bronte) (bkz: charlotte brontë) (bkz: ursula k. le guin) (bkz: jane austen) (bkz: virginia woolf) (bkz: tezer özlü) ) (bkz: tomris uyar) (bkz: gülten dayıoğlu) (bkz: halide edip adıvar)
hepsini sayamam fakat araştırınca olduğunu görebilirsiniz hepsi de güzellik abidesi olan hanımefendiler değiller.
(bkz: google amca)
hepsini sayamam fakat araştırınca olduğunu görebilirsiniz hepsi de güzellik abidesi olan hanımefendiler değiller.
(bkz: google amca)
devamını gör...
doğan hızlan
edebiyat oligarşisinin tepesindeki kişidir. 70 yıldır, (yazdıkları zaten pek bir şeye benzemese de) kontrol ettiği ya da yöneticisi olduğu mecralar aracılığıyla öyle bi yapı kurmuştur ki, onlara biat etmeyen bu camiada var olamaz. trt arşivden geçmişteki (70'li, 80'li yıllar, hatta günümüzdekileri de) programlarını izlediğinizde de görürsünüz ki ne doğru dürüst soru sorabilmekte ne de yorum yapabilmektedir. sorduğu sorular ortaokul-lise düzeyindedir. kitap inceleme yazıları insana "sanki bu kitabı okumamış da biri ona özetlemiş" hissi verir. ülkedeki yaklaşık 20 edebiyat-sanat ödülünün jüri başkanlığını yapmaktadır ve tahmin edeceğiniz üzere katılan eserlerin hiçbirini okumamaktadır. başkan olduğu için 2 oy hakkı vardır. toplam 7 kişilik bir jüride iki oy hiç de az değildir. aynı jüride semih gümüş de varsa, zaten onun dediği kişiye ödül verilir.
kader ona "yürü ya kulum" demiştir ve özellikle hürriyet gazetesi ve doğan kitap üzerinden bütün camiayı kontrol etmektedir. "one ring rule them all". işin tuhafı camiadaki herkes bunu bilir, dedikodusu bol bol yapılır ama kimse buna itiraz etmez.
(bkz: doğan'ın kanunu)
"aklı başında olanlar, deliliklerini onayladıktan sonra, adamlar nasıl deli olmasın?" don quijote - (bkz: miguel de cervantes saavedra)
kader ona "yürü ya kulum" demiştir ve özellikle hürriyet gazetesi ve doğan kitap üzerinden bütün camiayı kontrol etmektedir. "one ring rule them all". işin tuhafı camiadaki herkes bunu bilir, dedikodusu bol bol yapılır ama kimse buna itiraz etmez.
(bkz: doğan'ın kanunu)
"aklı başında olanlar, deliliklerini onayladıktan sonra, adamlar nasıl deli olmasın?" don quijote - (bkz: miguel de cervantes saavedra)
devamını gör...
nickaltı
yol kenarlarında şeftali, karpuz, erik satılan yerler gibidir; o kadar kişi içinden birileri bazen uğrar.
devamını gör...
pazartesi sendromu
caanım yurdum insanının günümüz şımarıklığı. bunu da yönetici kısmı yapar. ayy yarın pazartesiiii ühühüüüğğ ay kahve içmeden ayılamıcam yineeeğğ falan. ulan sivri zekkaağğ. bir işin var. şükredip didineceğine salak salak triplere giriyorsun. bunu asla bir vardiyalı çalışandan duyamazsınız. onların pazartesisi yoktur. bazen cumartesi bile onlar için hafta başıdır.
devamını gör...