öldürmeyip süründüren şeyler
başlığı görünce aklıma sınıf arkadaşlarımla whatsapp'ta kurduğumuz "ölmeyip sürünenler" isimli grubumuz geldi.*
şuan bir öğrenci olarak üniversite sınavına hazırlanmak diyorum.
(bkz: herkesin bir derdi var)
(bkz: herkesin en büyük derdi kendinde sanması)
şuan bir öğrenci olarak üniversite sınavına hazırlanmak diyorum.
(bkz: herkesin bir derdi var)
(bkz: herkesin en büyük derdi kendinde sanması)
devamını gör...
sana değer
söylenen söze karşılık olarak bu söz söylenince insanı bulutlara çıkarabilir, pamuk şeker yemiş hatta kar küresi hediye edilmiş gibi mutlu edebilir.
x kişisi: bunca yolu gelmişsin
y kişisi: sana değer.
x kişisi (gökyüzünde)
x kişisi: bunca yolu gelmişsin
y kişisi: sana değer.
x kişisi (gökyüzünde)
devamını gör...
normal sözlük'ten uzak kalma nedeni
okul açılmıştır, final haftası yaklaşmıştır...
"sanki o kadar çalışıp aziz sancar olacak başımıza!"
evet, aziz sancar olucam belki...
ne demiş montaigne: "bütün çabam kimseye muhtaç olmadan yaşamak."
"sanki o kadar çalışıp aziz sancar olacak başımıza!"
evet, aziz sancar olucam belki...
ne demiş montaigne: "bütün çabam kimseye muhtaç olmadan yaşamak."
devamını gör...
cafune
portekizcede "sevdiğin kişinin saçlarında ellerini nazikçe dolaştırmak" anlamına gelir.
devamını gör...
tek başına yapılınca daha çok keyif veren şeyler
tüm kültürel aktiviteler yalnız yapılmalıdır kanımca.
devamını gör...
devlet memurları bu ülkenin kanayan yarası kamburu kanseridir
öncelikle sakin olalım sevgili yazarlar. devlet memuru falan değilim, bilakis özel sektörün her türlü alavere dalaveresini görmüş, bilfiil yaşamış bir yazarım yalnızca.
-medeni ülkelerde bugün işçi sınıfı mutluysa bu işverenin ehlileştirilmesinden kaynaklı. türkiye'de özel sektör rabbena hep bana kafasından vazgeçmez, çünkü devlet özel sektöre muhtaçtır, yeri gelir vergisini affeder, yeri gelir ithal ürüne kota koyar, yeri gelir işçiyi nasıl hangi şartlarda çalıştırdığını görmezden gelir, sendikaları baltalar, tepelerine truva atları yerleştirir. bu şımarıklığa elverişli ortam insan doğasından kaynaklı özel sektörü bugünkü gibi bencil, açgözlü birer piyasa oyuncusu haline getirir. maaşlar kuş kadardır, beklentiler dağ. beyaz yakalı diye tabir ettiğimiz tabakaya geçebilen kesimde de aslında durum farklı değildir. görece iyi şartlarda yaşar, ama emeğinin karşılığını alamadığını bilir. oyun taktiği bir gün yükselip çok para kazanabileceği ümidini diri tutmak üzerine kuruludur, nitekim aralarından yükselenler olur ve maaşları artar. diğerleri bilirler ki oraya çıkmak için ya yukarıdakini aşağı çekeceksin ya da çok çalışacaksın.
- devlet memurlarının bir kısmı bugün diyelim ki 4.500 tl-5.000 tl bandında işe başlarlar. ama 1/4 tabir ettiğimiz zurnanın son deliğine ilerlediğinde dahi, o maaş bugünkü şartlarla 10.000 tl olmaz. belli başlı bir kaç meslek hariç. (2021'de tuğgeneral maaşı 11.000 tl civarında olacak örneğin) burada koçun motivasyon taktiği her zaman az maaş ama garanti maaştır. yani hayaller umutlar falan yükseltilmez. memur işini yapar, o günkü iktidarla ve sicilini elinde tutan amirleriyle iyi geçinirse şef olur, müdür olur, üst banta biraz daha hızlı yaklaşır. hayalleri düşük olan insanı motive etmek zordur, dolayısıyla yan haklarla desteklenir, ufak tefek mesaiden kaytarmalara göz yumulur. esnek çalışma saatlerinin türevi. bu da sonuç olarak verimliliği düşürür, verimin düşük olduğu yerde 3 kişinin yapacağı işi 5 kişi yapar.
bu kadar cümleyi niye yazdık? ben bunu yorumlamak yerine hercule poirot'a bağlayıp tanımı soruyla bitireyim. sizce asıl suçlu kim? bu paradokstan nasıl çıkarız?
-medeni ülkelerde bugün işçi sınıfı mutluysa bu işverenin ehlileştirilmesinden kaynaklı. türkiye'de özel sektör rabbena hep bana kafasından vazgeçmez, çünkü devlet özel sektöre muhtaçtır, yeri gelir vergisini affeder, yeri gelir ithal ürüne kota koyar, yeri gelir işçiyi nasıl hangi şartlarda çalıştırdığını görmezden gelir, sendikaları baltalar, tepelerine truva atları yerleştirir. bu şımarıklığa elverişli ortam insan doğasından kaynaklı özel sektörü bugünkü gibi bencil, açgözlü birer piyasa oyuncusu haline getirir. maaşlar kuş kadardır, beklentiler dağ. beyaz yakalı diye tabir ettiğimiz tabakaya geçebilen kesimde de aslında durum farklı değildir. görece iyi şartlarda yaşar, ama emeğinin karşılığını alamadığını bilir. oyun taktiği bir gün yükselip çok para kazanabileceği ümidini diri tutmak üzerine kuruludur, nitekim aralarından yükselenler olur ve maaşları artar. diğerleri bilirler ki oraya çıkmak için ya yukarıdakini aşağı çekeceksin ya da çok çalışacaksın.
- devlet memurlarının bir kısmı bugün diyelim ki 4.500 tl-5.000 tl bandında işe başlarlar. ama 1/4 tabir ettiğimiz zurnanın son deliğine ilerlediğinde dahi, o maaş bugünkü şartlarla 10.000 tl olmaz. belli başlı bir kaç meslek hariç. (2021'de tuğgeneral maaşı 11.000 tl civarında olacak örneğin) burada koçun motivasyon taktiği her zaman az maaş ama garanti maaştır. yani hayaller umutlar falan yükseltilmez. memur işini yapar, o günkü iktidarla ve sicilini elinde tutan amirleriyle iyi geçinirse şef olur, müdür olur, üst banta biraz daha hızlı yaklaşır. hayalleri düşük olan insanı motive etmek zordur, dolayısıyla yan haklarla desteklenir, ufak tefek mesaiden kaytarmalara göz yumulur. esnek çalışma saatlerinin türevi. bu da sonuç olarak verimliliği düşürür, verimin düşük olduğu yerde 3 kişinin yapacağı işi 5 kişi yapar.
bu kadar cümleyi niye yazdık? ben bunu yorumlamak yerine hercule poirot'a bağlayıp tanımı soruyla bitireyim. sizce asıl suçlu kim? bu paradokstan nasıl çıkarız?
devamını gör...
sevgili bulunca kafa iznine çıkan yazar
eski yazarlar hep kafa izninde aklıma bu başlık geliyor hep.
kafamda kentsel dönüşümler
kafamda kentsel dönüşümler
devamını gör...
pazarda annesini kaybeden çocuk
o kadar çok karşıma çıktı ki bu çocuklar. pazarda değil ama avm'lerde, parklarda ve daha da kötüsü plajda.
eğer küçük bir çocuk yüzünde korku dolu ifade ile yalnız dolanıyorsa mümkünatı yok peşinden ayrılmam. onu tedirgin etmemek için çaktırmadan gözlemlerim, birilerine haber veririm.
en kötüsü de maltepe sahili'nin oradaydı. bir adam kızı kucaklamış götürüyordu bi yere. kız bağırıyordu "beni bırak, annem nerde, ben anneme gitmek istiyorum" diye. birkaç kişinin daha dikkatini çekti. öldüm öldüm dirildim. önce takip etmeye başladım sonra gittim adama sorular sordum ama adam başından savdı "babasıyım" dedi. çocuk ufak. bilmiyorum adam babası mı, başka biri mi... çünkü kız ondan kurtulmaya çalışıyordu. başka insanları da uyardım ve onlar da sorular sordu. onların yanından da gitti. ben biraz daha takip ederken bir kadın geldi yanlarına, kızı kucakladı, kız "anne" diye sarıldı.
gittim yanına kadının, sordum. kızın balonu kaybolmuş, huysuzluk etmiş. babasına kızmış kaybetti diye. ama böyle yarım saat geçti.
yerime döndüğümde o korku ve endişe ile ağlama geldi. çok kötü oldum. aklımdan binbir şey geçti.
bir kere de plajda daha üç yaşlarında çocuk. ağlıyor "abla" diye. dolanıyor. çocuğun peşinden gittim yine. güzelce sordum. korktu. konuşmuyor, ablasını arıyor. derken denize doğru gitti. aklım çıktı. denize girdi, suyun içinde abla diye aranıyor. çıkardım çocuğu ağlasa da. nasıl kalabalık plaj, görevli de göremedim. neyse en nihayetinde buldu ablasını. nasıl rahat insanlar aklım almıyor ya!
hep de bulur beni.
eğer küçük bir çocuk yüzünde korku dolu ifade ile yalnız dolanıyorsa mümkünatı yok peşinden ayrılmam. onu tedirgin etmemek için çaktırmadan gözlemlerim, birilerine haber veririm.
en kötüsü de maltepe sahili'nin oradaydı. bir adam kızı kucaklamış götürüyordu bi yere. kız bağırıyordu "beni bırak, annem nerde, ben anneme gitmek istiyorum" diye. birkaç kişinin daha dikkatini çekti. öldüm öldüm dirildim. önce takip etmeye başladım sonra gittim adama sorular sordum ama adam başından savdı "babasıyım" dedi. çocuk ufak. bilmiyorum adam babası mı, başka biri mi... çünkü kız ondan kurtulmaya çalışıyordu. başka insanları da uyardım ve onlar da sorular sordu. onların yanından da gitti. ben biraz daha takip ederken bir kadın geldi yanlarına, kızı kucakladı, kız "anne" diye sarıldı.
gittim yanına kadının, sordum. kızın balonu kaybolmuş, huysuzluk etmiş. babasına kızmış kaybetti diye. ama böyle yarım saat geçti.
yerime döndüğümde o korku ve endişe ile ağlama geldi. çok kötü oldum. aklımdan binbir şey geçti.
bir kere de plajda daha üç yaşlarında çocuk. ağlıyor "abla" diye. dolanıyor. çocuğun peşinden gittim yine. güzelce sordum. korktu. konuşmuyor, ablasını arıyor. derken denize doğru gitti. aklım çıktı. denize girdi, suyun içinde abla diye aranıyor. çıkardım çocuğu ağlasa da. nasıl kalabalık plaj, görevli de göremedim. neyse en nihayetinde buldu ablasını. nasıl rahat insanlar aklım almıyor ya!
hep de bulur beni.
devamını gör...
sabahattin ali
sevgili sabahattin ali insana dair hislerin en iyi tercümanlarından...
1907'de bugün doğmuştur, doğum günü kutlu olsun.
bir çok şiiri bestelenip hepimizin ruhuna dokunan şarkılara bürünmüştür.
benim de en sevdiklerimden birisi; çocuklar gibi
bende hiç tükenmez bir hayat vardı
kırlara yayılan ilkbahar gibi
kalbim hiç durmadan hızla çarpardı
göğsümün içinde ateş var gibi
bazı nur içinde, bazı sisteyim
bazı beni seven bir göğüsteyim
kah el üstündeydim, kah hapisteydim
her yere sokulan bir rüzgar gibi
aşkım iki günlük iptilalardı
hayatım tükenmez maceralardı
içimde binlerce istekler vardı
bir şair, yahut bir hükümdar gibi
hissedince sana vurulduğumu
anladım ne kadar yorulduğumu
sakinleştiğimi, durulduğumu
denize dökülen bir pınar gibi
şimdi şiir bence senin yüzündür
şimdi benim tahtım senin dizindir
sevgilim, saadet ikimizindir
göklerden gelen bir yadigar gibi
sözün şiirlerin mükemmelidir
senden başkasını seven delidir
yüzün çiçeklerin en güzelidir
gözlerin bilinmez bir diyar gibi
başını göğsüme sakla sevgilim
güzel saçlarında dolaşsın elim
bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
sevişen yaramaz çocuklar gibi
1907'de bugün doğmuştur, doğum günü kutlu olsun.
bir çok şiiri bestelenip hepimizin ruhuna dokunan şarkılara bürünmüştür.
benim de en sevdiklerimden birisi; çocuklar gibi
bende hiç tükenmez bir hayat vardı
kırlara yayılan ilkbahar gibi
kalbim hiç durmadan hızla çarpardı
göğsümün içinde ateş var gibi
bazı nur içinde, bazı sisteyim
bazı beni seven bir göğüsteyim
kah el üstündeydim, kah hapisteydim
her yere sokulan bir rüzgar gibi
aşkım iki günlük iptilalardı
hayatım tükenmez maceralardı
içimde binlerce istekler vardı
bir şair, yahut bir hükümdar gibi
hissedince sana vurulduğumu
anladım ne kadar yorulduğumu
sakinleştiğimi, durulduğumu
denize dökülen bir pınar gibi
şimdi şiir bence senin yüzündür
şimdi benim tahtım senin dizindir
sevgilim, saadet ikimizindir
göklerden gelen bir yadigar gibi
sözün şiirlerin mükemmelidir
senden başkasını seven delidir
yüzün çiçeklerin en güzelidir
gözlerin bilinmez bir diyar gibi
başını göğsüme sakla sevgilim
güzel saçlarında dolaşsın elim
bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
sevişen yaramaz çocuklar gibi
devamını gör...
bir günde dört vatandaşın geçim sıkıntısından intihar etmesi
devamını gör...
vurucu filmler ve film replikleri
bak koçum! belli olmuyor ama benim bir tek kulağımın arkası kaldı. artık acı çekmekten ve acı çektirmekten zevk almamayı öğrendim. sevgililer, bizim olanlar ya da olmayanlar. hepsi iz bırakır. bu izler şimdi seninki gibi çok derinini çiziyor. hepsi kalır ama inan yeni izler de olacak. yaşlıları düşün, sanki her şeyi bilirlermiş gibidirler ama öyle değil. ne kadar acı çekersen çek şunu hiç unutma; çizilecek bir yer hep vardır ve çizecek bir yer… ressam olur insanlar başkalarının kalbini kazıya kazıya ya da resim olurlar senin gibi kazına kazına…
(bkz: dar alanda kısa paslaşmalar)
(bkz: dar alanda kısa paslaşmalar)
devamını gör...
uzak mesafe ilişkisi
yaklaşık altı yıl sürdü mesafelerin uzunluğu. altı koca yıl... hem yanyana hem uzaktık. bir gün karar verdik ve mesafeleri sonlandırdık. ve bir an bile pişman olmadık ne ayrı geçen zamana, ne de artık birlikte oluşumuza.
uzak geçen yıllar birbirimizi çok daha iyi tanımamızı sağladı. sabretmeyi de öğrendik. evlendikten sonra öyle zorluklar yaşadık ki hepsine de hiç yara almadan göğüs gerebildik. evleneli beş yıl oluyor. cicim yılları geçti yani. * ne sevgimiz ne saygımız zerre eksilmedi. her gün onun gözlerinin içine bakıp "iyi ki" diyorum. ortak duamız birlikte yaşlanmak. o benim huyumsuzluklarıma katlansın diye yaratılmış olabilir, ben de onun dalgınlıklarına. *
uzak geçen yıllar birbirimizi çok daha iyi tanımamızı sağladı. sabretmeyi de öğrendik. evlendikten sonra öyle zorluklar yaşadık ki hepsine de hiç yara almadan göğüs gerebildik. evleneli beş yıl oluyor. cicim yılları geçti yani. * ne sevgimiz ne saygımız zerre eksilmedi. her gün onun gözlerinin içine bakıp "iyi ki" diyorum. ortak duamız birlikte yaşlanmak. o benim huyumsuzluklarıma katlansın diye yaratılmış olabilir, ben de onun dalgınlıklarına. *
devamını gör...
thomas more
ütopya eserinin tersine sağlam bir katolik ve kralın tek adamlığa karşı bir duruş sergilemiş, vii. ve viii. henry'lerin her biriyle kavga etme yeteneği sergilemiş şahıstır.
üstelik rönesansa verdiği destek kadar reforma karşı çıkmıştır, erasmus'la kanka olmuştur.
son olarak döneminde çıkan isyanlara karşı hümanist bakış açısı ve akılcı çözümlemeler getirmiştir, bu yönüyle de en azından bir dönem halkta karşılığı kraldan daha yüksek noktalara ulaşmıştır.
dahası viii.hentry'nin sunduğu görevlerden kaçmak-kaçınmak istesede sonrasında çevresinden gelen baskılarında etkisiyle kabul etmiş, bugünkü anlamda bakılacak olursa baş yargıçlıktan sürgüne/kaçağa, viii.henryle'de başyargıç, maliye bakanı, meclis başkanı ya da kral yardımcısı, başbakan, dışişleri bakanı gibi çevirebileceğimiz birçok farklı görevlerde bulunmuştur.
kralın dini yetkiler dahil tüm yetkileri elinde topladığı (anglo sakson kilisesinin kuruluşuda sayılan), mevcut kralın yetkilerini ise arttırdığı yasaya alenen muhaliflik yaptığı için tüm yetkisi, malvarlığı ve canını kaybetmiştir.
sözün özü kaypak ya da yavşak değildir. tutucu katolik ve insan aşığı bir hümanisttir dolayısıyla zıtlıklar barındırır en azından bugünün gözüyle aynı zamanda da fikirleri uğruna koltuğunu bırakmak bir yana canı pahasına fikirlerini savunur. bu yüzdende her ne kadar canını kurtarmak için mücadele etsede "öldürülme" durumunu göze aldığını iddia etmek zorlama değildir çünkü vii.henry'le zor kurtardığı canını viii. henry'e karşı durarak kaybetmiştir. (infaz edildi).
üstelik rönesansa verdiği destek kadar reforma karşı çıkmıştır, erasmus'la kanka olmuştur.
son olarak döneminde çıkan isyanlara karşı hümanist bakış açısı ve akılcı çözümlemeler getirmiştir, bu yönüyle de en azından bir dönem halkta karşılığı kraldan daha yüksek noktalara ulaşmıştır.
dahası viii.hentry'nin sunduğu görevlerden kaçmak-kaçınmak istesede sonrasında çevresinden gelen baskılarında etkisiyle kabul etmiş, bugünkü anlamda bakılacak olursa baş yargıçlıktan sürgüne/kaçağa, viii.henryle'de başyargıç, maliye bakanı, meclis başkanı ya da kral yardımcısı, başbakan, dışişleri bakanı gibi çevirebileceğimiz birçok farklı görevlerde bulunmuştur.
kralın dini yetkiler dahil tüm yetkileri elinde topladığı (anglo sakson kilisesinin kuruluşuda sayılan), mevcut kralın yetkilerini ise arttırdığı yasaya alenen muhaliflik yaptığı için tüm yetkisi, malvarlığı ve canını kaybetmiştir.
sözün özü kaypak ya da yavşak değildir. tutucu katolik ve insan aşığı bir hümanisttir dolayısıyla zıtlıklar barındırır en azından bugünün gözüyle aynı zamanda da fikirleri uğruna koltuğunu bırakmak bir yana canı pahasına fikirlerini savunur. bu yüzdende her ne kadar canını kurtarmak için mücadele etsede "öldürülme" durumunu göze aldığını iddia etmek zorlama değildir çünkü vii.henry'le zor kurtardığı canını viii. henry'e karşı durarak kaybetmiştir. (infaz edildi).
devamını gör...
itici gelen isimler
sümeyye nur, ümmü gülsüm, merve nur, ecrin, hira, rümeysa...
sümeyye adında biriyle yıllar önce tanışmıştım, niyeyse “sümmüş” diye hitap etmek istemiştim. rümeysa yerine de “rümsüş” demek gerekir bu durumda.
sümeyye adında biriyle yıllar önce tanışmıştım, niyeyse “sümmüş” diye hitap etmek istemiştim. rümeysa yerine de “rümsüş” demek gerekir bu durumda.
devamını gör...
solcu erkeklerin kadını daha güzel sevmesi
aşırı solcudur aşk... bu yüzden insanların sol yanını hedef alır. ve aşk bu kadar solcuyken, içinden sağ çıkmak imkansızdır.
devamını gör...
kendine eş değil köle arayan erkekler
aciz erkeklerdir. ev işi yapmayı bilmeyen, kendi ayakları üzerinde duramayan, kadına saygı duymayan erkekledir.
devamını gör...
koronalı dünyada bile mutlu mesut yaşayan tip
genellikle oyuncu, sporcu, iş insanı gibi maddi imkanları gayet iyi olan insanlardır bu tipler.
devamını gör...
başın sıkıştığında arayacağın dizi karakteri
devamını gör...