basmane
izmir'in konak ilçesinde bulunan ve nerde başlayıp nerde bittiği asırlardır bilinmeyen yüzü karanlık içi aydınlık semt.
yokuşu çıkıyorum, köşeyi mesken eylemiş tütüncü nevruz sesleniyor daha sola dönmeden.
"en iyi arkadaşım iyi akşamlar"
"sana da iyi akşamlar, en iyi arkadaşım"
diyorum, pat nihat bana bakıyor, gözleri janjanlı, bugün erken başlamış içmeye, "çay vereyim mi?" diyor basmane'nin en eski çay ocağının içinden, "içmicem, kaçayım" diyorum, onu da savuşturup yola devam edeceğim nihat'ın gizli bahçesinden çok aşırı platin sarısı bir ses bana sesleniyor ;
"doktor, benden 5 aylık hamileymişsin, öyle duydum? peşinden aynı sarılıkta 3 kahkaha patlıyor bahçenin ve sokağın içinde.
" aldırcam ben onu kız" diyorum "niye lan? diyor," sokağında nihat'ın dolaştığı bir basmane'ye çocuk getirmek istemiyorum "diyorum, nihat " canımı yaktın doktor, aşkolsun " diyor arkamdan, aşırı platin sarı saçlar gülüyor.
doktor diyorlar bana, eski lakap. alışığım.
bahçeye giriyorum, basmane'nin en güzel o***puları burada, yağmurdan kaçmışlar, işe çıkacakları zamanı bekliyorlar.
" bize iki oralet ver nihat, çocuğumun anası ile içelim" deyip karşısına oturuyorum en az 120 kiloluk, benden yaşlı ve içi dışı benden bin kat temiz en güzel o*ospumun.
"oralet nerden çıktı?" diyor, ali lidar aforizmaları ile sıkmak istemiyorum onu, "oralet iyidir" diyorum. ses etmiyor, başlıyor anlatmaya, çocuğu öyleymiş, dostu şöyleymiş...
sonra bana bakıyor, "senin neyin var lan?" diyor, "yok bişi, hep aynı, kudretten yanığım ben, bilmiyor musun?" diyorum, "yok yok, sende başka bir hal var bir haftadır, dikkat ediyorum" diyor, bana bakan anne gözleri ve anne ses tonu boğuyor beni, "böcek soktu" diyorum, "ne böceği ayol?" diyor, gülümsemeye çalışıp "kırmızı siyah bir böcek, uğur böceği" işte diyorum, anlamıyor, kaşları kalkıyor, "boşver, öldü zaten" diyorum. boşveriyor.
arka masadan pelin bir türkü mırıldanıyor, ben havadaki sessizlik bitsin diye "yar türkü söylüyor, dilleri serhoş" diyorum, "ay bayılırım kız o türküye, dur açayım" diyor, teline uzanıp açıyor, "aynur haşhaş" / serhoş.
ağır geliyor her şey, kaçmam gerekiyor ama aynur ve aşırı derecede platin sarı saçlı annem bırakmıyor beni, boğuluyorum.
sessizliğim o kadar ağır ki, o kadar olur.
anlıyor kader arkadaşım, anne sesi geri geliyor, aynur haşhaş az geri gidiyor.
"doktor, bir şeye ihtiyacın var mı, açık ol" diyor, aylar sonra biri bana açık ol deyip açık açık soruyor, "dimitri, beyaz" diyorum, gözleri içimden kara kadına, tek kelime etmeden kalkıp gidiyor masadan çantasını alıp, telefonu kalıyor, onu da yanına alsa kaçardım ki ben, boğuluyorum! puh!
geliyor, elinde granül siyah aşina poşet, içinde dimitri, beyaz, 150'lik.
bişi demek istiyorum, kelimeler yok, bulamıyorum her zaman bıraktığım yerde, anlıyor. elimi cebime atıyorum gayri ihtiyari, "geçenki kırmızılara say" diyor, itiraz edecek oluyorum, "bir şey deme" diyor, annem bana şarap alıyor, basmane'ye akşam iniyor.
iyi akşamlar deyip kalkıyorum, arkamdan aynur haşhaş "taşa değmesin ayağın, lale sümbül açsın bağın" diyor, uzaktaki ölü bir böcek geliyor aklıma, "öldü o, elveda dedim ona hem" diyorum, kapatıyorum mezarının/mın üstünü. türkü susuyor aniden, yol tekrar başlıyor.
basmane burası, ne gelen kalabiliyor ne de gitmek isteyen gidebiliyor.
yokuşu çıkıyorum, köşeyi mesken eylemiş tütüncü nevruz sesleniyor daha sola dönmeden.
"en iyi arkadaşım iyi akşamlar"
"sana da iyi akşamlar, en iyi arkadaşım"
diyorum, pat nihat bana bakıyor, gözleri janjanlı, bugün erken başlamış içmeye, "çay vereyim mi?" diyor basmane'nin en eski çay ocağının içinden, "içmicem, kaçayım" diyorum, onu da savuşturup yola devam edeceğim nihat'ın gizli bahçesinden çok aşırı platin sarısı bir ses bana sesleniyor ;
"doktor, benden 5 aylık hamileymişsin, öyle duydum? peşinden aynı sarılıkta 3 kahkaha patlıyor bahçenin ve sokağın içinde.
" aldırcam ben onu kız" diyorum "niye lan? diyor," sokağında nihat'ın dolaştığı bir basmane'ye çocuk getirmek istemiyorum "diyorum, nihat " canımı yaktın doktor, aşkolsun " diyor arkamdan, aşırı platin sarı saçlar gülüyor.
doktor diyorlar bana, eski lakap. alışığım.
bahçeye giriyorum, basmane'nin en güzel o***puları burada, yağmurdan kaçmışlar, işe çıkacakları zamanı bekliyorlar.
" bize iki oralet ver nihat, çocuğumun anası ile içelim" deyip karşısına oturuyorum en az 120 kiloluk, benden yaşlı ve içi dışı benden bin kat temiz en güzel o*ospumun.
"oralet nerden çıktı?" diyor, ali lidar aforizmaları ile sıkmak istemiyorum onu, "oralet iyidir" diyorum. ses etmiyor, başlıyor anlatmaya, çocuğu öyleymiş, dostu şöyleymiş...
sonra bana bakıyor, "senin neyin var lan?" diyor, "yok bişi, hep aynı, kudretten yanığım ben, bilmiyor musun?" diyorum, "yok yok, sende başka bir hal var bir haftadır, dikkat ediyorum" diyor, bana bakan anne gözleri ve anne ses tonu boğuyor beni, "böcek soktu" diyorum, "ne böceği ayol?" diyor, gülümsemeye çalışıp "kırmızı siyah bir böcek, uğur böceği" işte diyorum, anlamıyor, kaşları kalkıyor, "boşver, öldü zaten" diyorum. boşveriyor.
arka masadan pelin bir türkü mırıldanıyor, ben havadaki sessizlik bitsin diye "yar türkü söylüyor, dilleri serhoş" diyorum, "ay bayılırım kız o türküye, dur açayım" diyor, teline uzanıp açıyor, "aynur haşhaş" / serhoş.
ağır geliyor her şey, kaçmam gerekiyor ama aynur ve aşırı derecede platin sarı saçlı annem bırakmıyor beni, boğuluyorum.
sessizliğim o kadar ağır ki, o kadar olur.
anlıyor kader arkadaşım, anne sesi geri geliyor, aynur haşhaş az geri gidiyor.
"doktor, bir şeye ihtiyacın var mı, açık ol" diyor, aylar sonra biri bana açık ol deyip açık açık soruyor, "dimitri, beyaz" diyorum, gözleri içimden kara kadına, tek kelime etmeden kalkıp gidiyor masadan çantasını alıp, telefonu kalıyor, onu da yanına alsa kaçardım ki ben, boğuluyorum! puh!
geliyor, elinde granül siyah aşina poşet, içinde dimitri, beyaz, 150'lik.
bişi demek istiyorum, kelimeler yok, bulamıyorum her zaman bıraktığım yerde, anlıyor. elimi cebime atıyorum gayri ihtiyari, "geçenki kırmızılara say" diyor, itiraz edecek oluyorum, "bir şey deme" diyor, annem bana şarap alıyor, basmane'ye akşam iniyor.
iyi akşamlar deyip kalkıyorum, arkamdan aynur haşhaş "taşa değmesin ayağın, lale sümbül açsın bağın" diyor, uzaktaki ölü bir böcek geliyor aklıma, "öldü o, elveda dedim ona hem" diyorum, kapatıyorum mezarının/mın üstünü. türkü susuyor aniden, yol tekrar başlıyor.
basmane burası, ne gelen kalabiliyor ne de gitmek isteyen gidebiliyor.
devamını gör...
bir yazar sizi takip etmeyi bıraktı
o yazar ki üzer, kırar, derbeder eder.
aman yok be pişman olmuş demek napsın vazgeçsin. ömrünün sonuna kadar beni mi takip edecek garip. *
aman yok be pişman olmuş demek napsın vazgeçsin. ömrünün sonuna kadar beni mi takip edecek garip. *
devamını gör...
cuma namazı
cuma günleri cemaatle birlikte kılınan namazdır.
her cuma annemin arayıp “ oğlum, cuma namazına gittin mi? “ diye sorması yüzünden ve ben hiçbir cuma namaza gitmediğim için üzerimde görünmez ama amansız bir baskı oluşturan namazdır.
okulda da genelde cuma günleri nöbetler bana yazılır namaza gitmediğim için. namaza gitmek için dersten yirmi dakika erken çıkan arkadaşlarım namazdan sonra öğle yemeği de yiyecekleri için okulda bir nöbetçi olması gerekir bu da ben olurum genelde.
mutlaka o arkadaşlardan biri beni namaza çağırır, ezan da aslında beni namaza çağırmıştır ve ben bu daveti nazikçe reddetmişimdir ama yine de biri mutlaka bana namazı hatırlatmak zorunda hisseder kendini.
aslında bir dönem cuma namazı kaçırmazdım ama yaşadığım şehirde şahit olduğum birkaç olaydan sonra tamamen bıraktım. ben bütün dinlere aynı mesafede duran bir insan olarak cuma namazlarını geleneksel bir eylem olarak gördüğüm için bir dönem her hafta gidip namaz kıldım.
ancak bir çarşamba günü evimin yakınındaki bir caminin ağzına kadar dolu olduğunu gördüm. bir an acaba cuma mı bugün diye düşündüm. çünkü başka günler cami bu kadar kalabalık olmazdı. sonra fark ettim ki belediye başkanının arabası caminin önünde. yani cümle esnaf belediye başkanının rızası için namazda.
bir başka olayda ise eski çalıştığım okulun pek mümtaz müdürü erkek öğretmenleri toplayıp okula oldukça uzak olan bir camide cuma kılmayı teklif etti bize. ve dedi ki “ şehrin zenginlerinde biri orda namaz kılıyor, gidelim yanında saf tutalım, belki okula bağış yapar.”
bahane mi arıyordum bilmiyorum ama o günlerden sonra gelenek için de olsa cuma namazından vaz geçtim. annem her cuma arıyor. aklımda ise akrabaya yardım etmem gerektiği ve düşünüp tutayım diye bana verilen öğütler kaldı.
her cuma annemin arayıp “ oğlum, cuma namazına gittin mi? “ diye sorması yüzünden ve ben hiçbir cuma namaza gitmediğim için üzerimde görünmez ama amansız bir baskı oluşturan namazdır.
okulda da genelde cuma günleri nöbetler bana yazılır namaza gitmediğim için. namaza gitmek için dersten yirmi dakika erken çıkan arkadaşlarım namazdan sonra öğle yemeği de yiyecekleri için okulda bir nöbetçi olması gerekir bu da ben olurum genelde.
mutlaka o arkadaşlardan biri beni namaza çağırır, ezan da aslında beni namaza çağırmıştır ve ben bu daveti nazikçe reddetmişimdir ama yine de biri mutlaka bana namazı hatırlatmak zorunda hisseder kendini.
aslında bir dönem cuma namazı kaçırmazdım ama yaşadığım şehirde şahit olduğum birkaç olaydan sonra tamamen bıraktım. ben bütün dinlere aynı mesafede duran bir insan olarak cuma namazlarını geleneksel bir eylem olarak gördüğüm için bir dönem her hafta gidip namaz kıldım.
ancak bir çarşamba günü evimin yakınındaki bir caminin ağzına kadar dolu olduğunu gördüm. bir an acaba cuma mı bugün diye düşündüm. çünkü başka günler cami bu kadar kalabalık olmazdı. sonra fark ettim ki belediye başkanının arabası caminin önünde. yani cümle esnaf belediye başkanının rızası için namazda.
bir başka olayda ise eski çalıştığım okulun pek mümtaz müdürü erkek öğretmenleri toplayıp okula oldukça uzak olan bir camide cuma kılmayı teklif etti bize. ve dedi ki “ şehrin zenginlerinde biri orda namaz kılıyor, gidelim yanında saf tutalım, belki okula bağış yapar.”
bahane mi arıyordum bilmiyorum ama o günlerden sonra gelenek için de olsa cuma namazından vaz geçtim. annem her cuma arıyor. aklımda ise akrabaya yardım etmem gerektiği ve düşünüp tutayım diye bana verilen öğütler kaldı.
devamını gör...
saati bulan insan saati nasıl ayarladı sorunsalı
yıllardır şaşırdığım sorun.
bir bu da, ikincisi de var.
bilgisayarlar. o aletler nasıl o görüntüyü yansıtıyor, nasıl böyle işlere yarıyorlar aklım ermiyor.
ortaçağdan kalmış gibiyim ama onca şey okudum hala içten içe bi mantıksızlık ve de hayranlık duyuyorum.
bir bu da, ikincisi de var.
bilgisayarlar. o aletler nasıl o görüntüyü yansıtıyor, nasıl böyle işlere yarıyorlar aklım ermiyor.
ortaçağdan kalmış gibiyim ama onca şey okudum hala içten içe bi mantıksızlık ve de hayranlık duyuyorum.
devamını gör...
orgazm
kısaca doruk noktası.sadece zevk değil rahatlama,meditasyon şekli olarak da nitelendirilebilir.
devamını gör...
dokuzuncu hariciye koğuşu
peyami safa’nın otobiyografisi olma özelliği taşıyan bu roman henüz 15 yaşında iken hastane odalarında kemik hastalığı tedavisi için aylarca yatmak zorunda olan peyami safa’nın 15 yaşındaki günlerini anlatan psikolojik romandır. kitabı okumanızı tavsiye ederim.
devamını gör...
tezahürat yapılası pamuklara sarılası konfeti atılası tanımlar
kendi yazdığı entryi bu başlık altında paylaşanları da gördük. bir insan kendini bu kadar çok sevmemeli
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının süper güçleri
süper güç mü bilmiyorum ama fil hafızam sebebiyle isimleri,tarihleri,olayları,telefon numaralarını unutmam.
ezberim oldukça iyidir.
ezberim oldukça iyidir.
devamını gör...
cinsel eğitim
bütün yazdıklarınız yorumlara katılıyorum, yalnız bizim erkek çocukların, ders sırası ve sonrasında yapacakları göndermeleri, kızları rahatsız edecek davranış ve imalı konuşmaları rahatsız eder.
benim naçizane tavsiyem ayrı ayrı sınıflarda ders görmeleri.
utanmak iyidir, ar perdesi olsun çocuklarda.
benim naçizane tavsiyem ayrı ayrı sınıflarda ders görmeleri.
utanmak iyidir, ar perdesi olsun çocuklarda.
devamını gör...
normal sözlük eksi oy referandumu
hayır oyu verdiğim anket. eksi butonu gelirse insanlar kendileri gibi düşünmeyen herkese eksi basar. özellikle siyasi başlıklarda yok ak troll yok bok troll muhabbeti başlar. gerek yok. böyle iyi bence.
devamını gör...
10 kasım
uyan da bak gazi kemal, başımıza gelen işe..
devamını gör...
yorum yaparken tanım katmamak
tanım: yorum yapmanın yanında tanım da yapabileceğimize inanmamızı isteyen moderatör arkadaşın açtığı başlık.
dilek, istek, önerilerimizi yansıtırken bilgilerimizle de zenginlik katalım.
bilgi paylaştıkça çoğalır.
dilek, istek, önerilerimizi yansıtırken bilgilerimizle de zenginlik katalım.
bilgi paylaştıkça çoğalır.
devamını gör...
20 temmuz 2021 jeff bezos'un uzaya çıkması
abi hahsdjsk 10 dk icin miydi bu tantana?
arif abim daha cok kaldi lan, bu uzay meselesi boyle bi seyyy degiiill yaaa!!1!11!!1*
arif abim daha cok kaldi lan, bu uzay meselesi boyle bi seyyy degiiill yaaa!!1!11!!1*
devamını gör...
mutlu bir çocukluğu olan şanslı azınlık
büyük ihtimalle şu an kendini bilen kendini tanıyan mutlu mesut yaşayan azınlıktır.
bir çocuğun şiddet ve mutsuzluk dolu bir evde veya ortamda büyümesi o kadar tehlikeli bir durum ki tarifi yok bence.
odanda bağırmalardan gürültüden kaçmak istersin kaçamazsın mutsuz olursun sesin çıkmaz. her an tetikte beklersin acaba ne zaman bir olumsuzluk olacak ne zaman mutsuz olacağım diye yaşarsın.
mutlu ve bilinçli kişilerle büyüyen azınlık çok ama çok şanslı azınlıktır.
bir çocuğun şiddet ve mutsuzluk dolu bir evde veya ortamda büyümesi o kadar tehlikeli bir durum ki tarifi yok bence.
odanda bağırmalardan gürültüden kaçmak istersin kaçamazsın mutsuz olursun sesin çıkmaz. her an tetikte beklersin acaba ne zaman bir olumsuzluk olacak ne zaman mutsuz olacağım diye yaşarsın.
mutlu ve bilinçli kişilerle büyüyen azınlık çok ama çok şanslı azınlıktır.
devamını gör...
üniforma alamadığı için okula giremeyen öğrenci
okul müdürünün bok yemesi, böyle bir zihne sahip kişiden ne idareci ne öğretmen olur. mesleki hayatının bitmesi dileğiyle!
devamını gör...
sözlük radyosu toplantısı
apartman (yönetici) toplantısı gibi olacaksa aidat borçlarını ödemeyen sözlük yazarlarının ve aylık maaşları yatırmayan yönetimin katılması zorunludur. (çocuklarınızı getirmeyin)
ben sadece dinlemeye geldim diyenler, bir arkadaşa bakıp çıkacaktım diyenler, bu tuşa basınca noluyo diyenler? uykusuz kahve böyle uykusuz kalmayı nerden öğrendi? gibi merak edilen soruların da konuşulacağı toplantıya "bal porsukları da bal yapar radyo da arap şükrü de çalar" sloganı atarak katılacağım. (katılmadı)
(bkz: evet niye toplandık)
ben sadece dinlemeye geldim diyenler, bir arkadaşa bakıp çıkacaktım diyenler, bu tuşa basınca noluyo diyenler? uykusuz kahve böyle uykusuz kalmayı nerden öğrendi? gibi merak edilen soruların da konuşulacağı toplantıya "bal porsukları da bal yapar radyo da arap şükrü de çalar" sloganı atarak katılacağım. (katılmadı)
(bkz: evet niye toplandık)
devamını gör...
darpa
cok cilgin projelerin dondugu amerika savunma bakanligi’na bagli kurum. abd’nin aselsan’i da diyebiliriz. kurulus isminin acilimi ise; defense advanced research project agency.
kurumun ortaya cikis donemi rusya’nin sputnik uydusunu uzaya gonderdigi zamana tekabul etmektedir. rusya’nin uyduyu gondermesiyle deyim yerindeyse abd’nin pacalari tutusmus ve sovyet teknolojilerinin kendi teknolojilerini geride birakabilecegini farkedince acilen bu ajansi kurmustur.kurum zamanla o kadar buyumus ki, kendi icerisinde de yan kuruluslar olusturulmustur. nasa’da bunlardan bir tanesidir. arpanet yani bugun ki kullandigimiz internet agi bu kurumun projesidir. keza gps, dronelar, yuksek teknoloji silahlar, iha’lar, robotlar vb. askeri alana hitap edecek her turlu teknolojik araclar bu kurumun bulusudur.sadece askeri alanda teknolojik faliyetler yapilmiyor elbette, teknolojiyle alakali her mevzu bu kurumun ilgi alani.
bu konudan farkli olarak birde kurumla ilgili oldukca farkli teorilerde bulunmaktadir. ornegin; kurumun uzaylilarla iletisim kurabildigi hatta unlu 51.bolge mevzusuyla da baglantili olduklari soylenmekte. bunlar birer teoriden ibaret olsa da gercekten gun yuzune cikmamis cilgin projeleri gizliden gizliye planladiklari bilinmektektedir ama. ornegin sanal zeka ile oldukca ilgili olduklarini soyleyebilirim. robotlarla insanlar arasinda zihinsel baglanti kurmak icin yaptiklari calismalar mevcut. akabinde askeri alanda kullanilabilmesi icin telepati kask projleri 2000’li yillarin basindan beri gundemde. proje hakkinda biraz detay duseyim; ozel teknolojiyle uretilmis askeri kasklar bir catisma esnasinda kullanilmasi halinde, askerler arasinda kask yoluyla zihinsel ilesisim kurulmasi mumkun olacak. yani telefon ve telsiz turevi araclarin kullanimina gerek kalmayacak. projeye 6 milyon dolarin uzerinde yatirim yapilmis fakat proje henuz uretime gececek nitelikte de degil...
kurumun ortaya cikis donemi rusya’nin sputnik uydusunu uzaya gonderdigi zamana tekabul etmektedir. rusya’nin uyduyu gondermesiyle deyim yerindeyse abd’nin pacalari tutusmus ve sovyet teknolojilerinin kendi teknolojilerini geride birakabilecegini farkedince acilen bu ajansi kurmustur.kurum zamanla o kadar buyumus ki, kendi icerisinde de yan kuruluslar olusturulmustur. nasa’da bunlardan bir tanesidir. arpanet yani bugun ki kullandigimiz internet agi bu kurumun projesidir. keza gps, dronelar, yuksek teknoloji silahlar, iha’lar, robotlar vb. askeri alana hitap edecek her turlu teknolojik araclar bu kurumun bulusudur.sadece askeri alanda teknolojik faliyetler yapilmiyor elbette, teknolojiyle alakali her mevzu bu kurumun ilgi alani.
bu konudan farkli olarak birde kurumla ilgili oldukca farkli teorilerde bulunmaktadir. ornegin; kurumun uzaylilarla iletisim kurabildigi hatta unlu 51.bolge mevzusuyla da baglantili olduklari soylenmekte. bunlar birer teoriden ibaret olsa da gercekten gun yuzune cikmamis cilgin projeleri gizliden gizliye planladiklari bilinmektektedir ama. ornegin sanal zeka ile oldukca ilgili olduklarini soyleyebilirim. robotlarla insanlar arasinda zihinsel baglanti kurmak icin yaptiklari calismalar mevcut. akabinde askeri alanda kullanilabilmesi icin telepati kask projleri 2000’li yillarin basindan beri gundemde. proje hakkinda biraz detay duseyim; ozel teknolojiyle uretilmis askeri kasklar bir catisma esnasinda kullanilmasi halinde, askerler arasinda kask yoluyla zihinsel ilesisim kurulmasi mumkun olacak. yani telefon ve telsiz turevi araclarin kullanimina gerek kalmayacak. projeye 6 milyon dolarin uzerinde yatirim yapilmis fakat proje henuz uretime gececek nitelikte de degil...
devamını gör...
aşık veysel şatıroğlu
çiçek hastalığı sonucunda sol gözünü, bir talihsizlik sonucuyla da sağ gözünü kaybeden türk halk ozanı..
her gün aklımdan geçiyorsun, insan bir selam verir.
her gün aklımdan geçiyorsun, insan bir selam verir.
devamını gör...
hayatı sözlük gibi yaşamak
whatsapp ta her gönderilen mesaja nokta koyma.sürekli nokta koyma.
devamını gör...