engelli çocuğu kafese kapatmak
çocuğun kafasının kafese sıkışarak vefat etmesiyle sonuçlanmıştır. buradan
antalya’nın manavgat ilçesinde ailesiyle yaşayan ve geçirdiği rahatsızlık sonrasında 3 yaşından bu yana zihinsel engelli olan hafize bakır, iddialara göre sürekli kendine zarar vermeye başladı.
hafize bakır, kendisine zarar verdiği iddiasıyla ailesi tarafından 1,5 metre yüksekliğinde demir kafese kapatıldı. babası osman bakır bugün saat 11.00 sıralarında hafize bakır’ı, kafesin üst kısmındaki demire başı sıkışmış halde buldu.
haber verilmesi üzerine olay yerine jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. yapılan incelemede hafize bakır’ın yaşamını yitirdiğini belirledi.
hafize bakır’ın cenazesi kesin ölüm sebebinin belirlenmesi amacıyla antalya adli tıp kurumu’na gönderildi. olayla ilgili inceleme başlatıldı.
antalya’nın manavgat ilçesinde ailesiyle yaşayan ve geçirdiği rahatsızlık sonrasında 3 yaşından bu yana zihinsel engelli olan hafize bakır, iddialara göre sürekli kendine zarar vermeye başladı.
hafize bakır, kendisine zarar verdiği iddiasıyla ailesi tarafından 1,5 metre yüksekliğinde demir kafese kapatıldı. babası osman bakır bugün saat 11.00 sıralarında hafize bakır’ı, kafesin üst kısmındaki demire başı sıkışmış halde buldu.
haber verilmesi üzerine olay yerine jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. yapılan incelemede hafize bakır’ın yaşamını yitirdiğini belirledi.
hafize bakır’ın cenazesi kesin ölüm sebebinin belirlenmesi amacıyla antalya adli tıp kurumu’na gönderildi. olayla ilgili inceleme başlatıldı.
devamını gör...
mini etek giyen eş
giydirmeyen erkek özgüvensizliği.. yada şöyle demeli, ben mini etekli kadınlara bakıyorum ya kesin benim karıma da bakarlar korkusu.. kişi kendinden bilir.. istediğini giyer istediği yere gider evlilik esaret mi ortak payda da birleşmek mi önce buna karar verilmeli.. iyi o zaman birde (bkz: şort giyen erkek)başlığı altında birbirimizi gavatlıkla suçlayalım fark ne? yapmayın çıkın artık bu sıglıktan
devamını gör...
uykusuzkahve
ben de radyo yayını sonlandı diye kapatıyorum, son anda yetiştim, ne güzel sesini işitmek.
devamını gör...
fareo dili
en çok danimarka'ya bağlı olan fareo adalarında yaygın olarak konuşulan dil.
devamını gör...
eniyisipencere
“masa da masaymış ha” başlığında ki tanımı ile mahlasıyla karşılaştığım ve profilinde ki ilk birkaç tanımı okuyunca hazine bulmuş gibi sevindiğim, yine okuduğum tanımlarından birinde kitap düzeltmeleri yaptığını öğrendiğim, donanımlı ve heybenize çok şey dolduracak yazar.
“ben zaten her şeyleri bilmek istemem.” demiş kendi yazdığı hikaye de. ne de güzel demiş...
“ben zaten her şeyleri bilmek istemem.” demiş kendi yazdığı hikaye de. ne de güzel demiş...
devamını gör...
erdoğan'ın dünyada ekonomisi en hızlı büyüyen ülke olduk demesi
gerizekalı yerine koyulduğumuzun bir kanıtıdır.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
başka bir başlığa yazmıştım ama yok, hiçbir başlık altına gelmiyor düşüncelerim. en iyi karalama defterine gider. çok üzgünüm bu gece. sizinle dertleşesim var. yine uzun olacak. şu hayatımda hiçbir şeyi kısa kesemedim ki zaten.
sevdayı anlatan çok şarkı dinledim ben. jale'nin sevdam acıyor'undan gülden karaböceğin sevsen ne olurdu'suna, bergen'inden emre aydın'ına kadar. hepsinin yeri bende farklıdır, inci gibidirler benim için. lakin bir şarkıyı dinledikçe sizin üzerinizdeki etkisini kaybeder. başlarda şarkıdan alacağınız haz, daha onu dinlemeden başlardı. sonra yavaş yavaş terk eder sizi; hislerinizi yeterince kabartmıştır ve görevini yapmıştır. daha önemsiz olur, listede aşağılara gider. arada açıp anarsınız ama hiç o ilk dinlediğiniz gibi tüylerinizi ürpertmez, yüreğinizi titretmez.
benim bir şarkım vardı. çok özeldi benim için. ben bu olayı bildiğim için de bu şarkıyı çok nadir dinlerdim. çünkü zamanında gerçekten sevmiş olanlar bilirler ki; bir zaman sonra o insanı hatırlarken yüreğinizde hissettiğiniz sızıyı bile özler duruma gelirsiniz. hissizleşmek, insanda peydah olan dünyanın en kötü halidir. ben bu hali hiç sevemedim. sevgisizliği, sevmesizliği hiç sevemedim. daha erken zamanlarda, tüm biralarımı devirecek şarkılar bulmakta mahir olduğum zamanlarda birçoğunu tüketmeyi başarmıştım. pek az şarkı beni heyecanlandırıyordu artık, saçma, anlamsız şarkılar dinlemekten de hiç haz etmediğimden müzik tarzımı değiştirmiştim. doğrusu "sen yorulmuş bi kızsın, madem seni çok istiyolardı öylece ortaya koymasalardı" gibi sözleriyle "sıcak su bardağı çatlatır" gibi boktan grupları sevmiyordum. bunları sevenin de kendisine saygısı yoktur zaten. "gül bahara güz düşmüş gibi, mor dağlara kış vurmuş gibi yüreciğim taş olmuş gibi" diyen sanatçılardan "seni aldım bikere vermicem" noktasına asla gelemezdim, böyle saygısızlıkları tolere edebilmek için yeterince genç hissetmiyordum kendimi.
neyse, yıllar sonra cüneyt ergün'ün "bilinmeyen saat uygulaması" diye bir şarkı çalındı kulağıma. bir yerde duydum, hemen kulaklarımdan kalbime bir yol açıldığını hissettim. adeta cengiz holding şantiyeyi kurmuştu vücuduma; "bu adamın a.na koyacağız" diyordu. ben de hemen şarkıyı bulup kaydettim. iki kere dinledikten sonra şarkıyı sakladım. özel günlerde, ortam kurduğumda, masaya bir yetmişlik açıldığında hala kalbimin olduğunu hissetmek için, birileri sevgilerini masaya yatırdıklarında yalnız hissetmemek için dinliyordum. bir kezdi. dört dakika kırk sekiz saniye bana yetiyordu. azla yetinmeyi bilenler için yeter de artar bile. son zamanlarda dinleyecek hiç şarkı bulamaz oldum. iş yoğunluğu, radyo gibi alışkanlıklarımın olmaması falan derken de iyice hiçliğe doğru yol almaya başlamıştım yeniden. dedim bir açayım şu şarkıyı. çıktım balkona, yaktım sigaramı ve dinlemeye başladım: "seni bir saat ileri almışlar, beni bir saat geri"
tabularımız vardır; bastırdıkça bizi zehirleyen tutkularımız vardır. bunları tutan bir eşik vardır. o eşiği bir kez aşarsanız, bir daha asla o çizgiden geri adım atmazsınız. sizi tanıyan insanlar bu eşiği aştığınızı görür ve "sen çok değiştin" derler. bu olağan bir şeydir halbuki, değişime mukavemet gösteremezsiniz, sizi ittirir arkanızdan. siz direndikçe uçuruma doğru sürükler sizi. zaman gelir, sizi zehirleyen tutkularınız ruhunuzu öldürmeye başlar. daha fazla direnenlerin hali nice olmuştur, görürüz, duyarız bunları. sözler söylenmiştir hakkında, kitaplar yazılmış, ağıtları yakılmıştır. o eşiklerden birini aşmıştım o gece. içimde hapsettiğim, zaman zaman dışarı çıkmasına izin verdiğim tutkumu serbest bırakmıştım. sınırı geçmiştim, büyüyü bozmuştum. geri dönemiyordum, ilkeler yıkılmıştı.
sonra dinlemeye devam ettim. saatlerce dinledim. sigara paketim dibini görene kadar yaktım anılarıma. en dipte kalan anıları canlandırmaya çalıştım. yavaş yavaş kendilerine geliyorlardı. seneler öncesinden bir bakıştı aradığım "son bakıştaki o gözler kaldı aklımızda" demişlerdi ya, o bakış kalmış aklımızda. mutluydum, yine özlemekten memnundum. yine o tatlı sızıyı hissetmekten, yollar sonra yeniden "her şey çok farklı olabilirdi" diyebildiğim için, "ölüm değilse bizi ayıran, yazık olmuş" diyebildiğim için mutluydum. hissizlikten hislere yolculuk yaptığım için, kalbimdeki o ince titreşimi yeniden duyabildiğim için memnundum. sonraki günler de ara ara dinledim. şimdilerde etkisini kaybetmeye, listede gerilere gitmeye başladığını hissediyorum.
az önce açıp dinledim. beni terk ediyor. şarkıya veda ediyorum resmen. ihanet içinde hissediyorum. dinledikçe kalbimi daha az işlemeye başladı ve o titreşimi duyabilmek için daha fazla dinlemeye başladım. bu işler böyledir, yıkım başladığında durdurmak zordur. yavaş yavaş veda ediyoruz birbirimize. çok üzgünüm gerçekten. derdine koyayımlık bir durum değil. inanın bana çok baba dertlerim var benim. şöyle veya böyle diyerek küçümseyemeyeceğiniz, sessizce dinleyebileceğiniz dertlerim var. lakin sapla samanı karıştıramayız. bunun yeri farklıydı.
onu bir saat ileri, beni bir saat geri almışlardı. zaman bizim düşmanımızdı gerçekten. ben, tüm sevilmeyişimle, kapısından giremediğim bir yüreğin sitemini taşırım. kimselere anlatamadığım gurursuzluğumdur bu benim. cüneyt abi "şimdi kimler sensiz kalır, bilemem" derken sevginin karşısındaki gurursuzluğu yeniden hissederdim. saçlarına bir başkasının dokunamayacağına dair edilmiş tüm yeminlerin yere battığı, artık onun kim bilir kim olduğunun merak edildiği bir dönemin tezahürüydü benim için. yıllar sonra bile bir zamanların sitemiydi. yanlış zamana, yanlış mekana, nasipsizliğe bir ağıttı. çok özeldi benim için. çok üzgünüm.
sevdayı anlatan çok şarkı dinledim ben. jale'nin sevdam acıyor'undan gülden karaböceğin sevsen ne olurdu'suna, bergen'inden emre aydın'ına kadar. hepsinin yeri bende farklıdır, inci gibidirler benim için. lakin bir şarkıyı dinledikçe sizin üzerinizdeki etkisini kaybeder. başlarda şarkıdan alacağınız haz, daha onu dinlemeden başlardı. sonra yavaş yavaş terk eder sizi; hislerinizi yeterince kabartmıştır ve görevini yapmıştır. daha önemsiz olur, listede aşağılara gider. arada açıp anarsınız ama hiç o ilk dinlediğiniz gibi tüylerinizi ürpertmez, yüreğinizi titretmez.
benim bir şarkım vardı. çok özeldi benim için. ben bu olayı bildiğim için de bu şarkıyı çok nadir dinlerdim. çünkü zamanında gerçekten sevmiş olanlar bilirler ki; bir zaman sonra o insanı hatırlarken yüreğinizde hissettiğiniz sızıyı bile özler duruma gelirsiniz. hissizleşmek, insanda peydah olan dünyanın en kötü halidir. ben bu hali hiç sevemedim. sevgisizliği, sevmesizliği hiç sevemedim. daha erken zamanlarda, tüm biralarımı devirecek şarkılar bulmakta mahir olduğum zamanlarda birçoğunu tüketmeyi başarmıştım. pek az şarkı beni heyecanlandırıyordu artık, saçma, anlamsız şarkılar dinlemekten de hiç haz etmediğimden müzik tarzımı değiştirmiştim. doğrusu "sen yorulmuş bi kızsın, madem seni çok istiyolardı öylece ortaya koymasalardı" gibi sözleriyle "sıcak su bardağı çatlatır" gibi boktan grupları sevmiyordum. bunları sevenin de kendisine saygısı yoktur zaten. "gül bahara güz düşmüş gibi, mor dağlara kış vurmuş gibi yüreciğim taş olmuş gibi" diyen sanatçılardan "seni aldım bikere vermicem" noktasına asla gelemezdim, böyle saygısızlıkları tolere edebilmek için yeterince genç hissetmiyordum kendimi.
neyse, yıllar sonra cüneyt ergün'ün "bilinmeyen saat uygulaması" diye bir şarkı çalındı kulağıma. bir yerde duydum, hemen kulaklarımdan kalbime bir yol açıldığını hissettim. adeta cengiz holding şantiyeyi kurmuştu vücuduma; "bu adamın a.na koyacağız" diyordu. ben de hemen şarkıyı bulup kaydettim. iki kere dinledikten sonra şarkıyı sakladım. özel günlerde, ortam kurduğumda, masaya bir yetmişlik açıldığında hala kalbimin olduğunu hissetmek için, birileri sevgilerini masaya yatırdıklarında yalnız hissetmemek için dinliyordum. bir kezdi. dört dakika kırk sekiz saniye bana yetiyordu. azla yetinmeyi bilenler için yeter de artar bile. son zamanlarda dinleyecek hiç şarkı bulamaz oldum. iş yoğunluğu, radyo gibi alışkanlıklarımın olmaması falan derken de iyice hiçliğe doğru yol almaya başlamıştım yeniden. dedim bir açayım şu şarkıyı. çıktım balkona, yaktım sigaramı ve dinlemeye başladım: "seni bir saat ileri almışlar, beni bir saat geri"
tabularımız vardır; bastırdıkça bizi zehirleyen tutkularımız vardır. bunları tutan bir eşik vardır. o eşiği bir kez aşarsanız, bir daha asla o çizgiden geri adım atmazsınız. sizi tanıyan insanlar bu eşiği aştığınızı görür ve "sen çok değiştin" derler. bu olağan bir şeydir halbuki, değişime mukavemet gösteremezsiniz, sizi ittirir arkanızdan. siz direndikçe uçuruma doğru sürükler sizi. zaman gelir, sizi zehirleyen tutkularınız ruhunuzu öldürmeye başlar. daha fazla direnenlerin hali nice olmuştur, görürüz, duyarız bunları. sözler söylenmiştir hakkında, kitaplar yazılmış, ağıtları yakılmıştır. o eşiklerden birini aşmıştım o gece. içimde hapsettiğim, zaman zaman dışarı çıkmasına izin verdiğim tutkumu serbest bırakmıştım. sınırı geçmiştim, büyüyü bozmuştum. geri dönemiyordum, ilkeler yıkılmıştı.
sonra dinlemeye devam ettim. saatlerce dinledim. sigara paketim dibini görene kadar yaktım anılarıma. en dipte kalan anıları canlandırmaya çalıştım. yavaş yavaş kendilerine geliyorlardı. seneler öncesinden bir bakıştı aradığım "son bakıştaki o gözler kaldı aklımızda" demişlerdi ya, o bakış kalmış aklımızda. mutluydum, yine özlemekten memnundum. yine o tatlı sızıyı hissetmekten, yollar sonra yeniden "her şey çok farklı olabilirdi" diyebildiğim için, "ölüm değilse bizi ayıran, yazık olmuş" diyebildiğim için mutluydum. hissizlikten hislere yolculuk yaptığım için, kalbimdeki o ince titreşimi yeniden duyabildiğim için memnundum. sonraki günler de ara ara dinledim. şimdilerde etkisini kaybetmeye, listede gerilere gitmeye başladığını hissediyorum.
az önce açıp dinledim. beni terk ediyor. şarkıya veda ediyorum resmen. ihanet içinde hissediyorum. dinledikçe kalbimi daha az işlemeye başladı ve o titreşimi duyabilmek için daha fazla dinlemeye başladım. bu işler böyledir, yıkım başladığında durdurmak zordur. yavaş yavaş veda ediyoruz birbirimize. çok üzgünüm gerçekten. derdine koyayımlık bir durum değil. inanın bana çok baba dertlerim var benim. şöyle veya böyle diyerek küçümseyemeyeceğiniz, sessizce dinleyebileceğiniz dertlerim var. lakin sapla samanı karıştıramayız. bunun yeri farklıydı.
onu bir saat ileri, beni bir saat geri almışlardı. zaman bizim düşmanımızdı gerçekten. ben, tüm sevilmeyişimle, kapısından giremediğim bir yüreğin sitemini taşırım. kimselere anlatamadığım gurursuzluğumdur bu benim. cüneyt abi "şimdi kimler sensiz kalır, bilemem" derken sevginin karşısındaki gurursuzluğu yeniden hissederdim. saçlarına bir başkasının dokunamayacağına dair edilmiş tüm yeminlerin yere battığı, artık onun kim bilir kim olduğunun merak edildiği bir dönemin tezahürüydü benim için. yıllar sonra bile bir zamanların sitemiydi. yanlış zamana, yanlış mekana, nasipsizliğe bir ağıttı. çok özeldi benim için. çok üzgünüm.
devamını gör...
köylü yazardan ironiler
hangi konuda ne dediği tarafımdan merak edilen, sözlüğün artı oy kısıtlama özelliğinden en muzdarip olan yazarlardan biridir. her başlıkta tanımını görmek isteriz.
devamını gör...
öğretmenlerin yarım gün çalışıp 3 ay tatil yapması
öğretmeni normal bir devlet memuru gibi gören kafanın hiç kimseye bir faydası olmaz .
mustafa kemal atatürk'e
' paşam vekil maaşlarını düzenliyoruz, nasıl yapalım ? ' dediklerinde o ,
' öğretmen maaşını geçmesin ' diyerek , eğitime , eğitimciye verdiği önemi daha 100 yıl önce ortaya koymuştur.
bunu konuşanların, yeni başkanlık sistemiyle birlikte hiçbir etkinliği ve fonksiyonu kalmayan 600 milletvekiliyle ilgili tek kelime etmemesi manidardır.
2018 yılında 600 vekilin devlete maliyeti 400 milyon liradır.
mustafa kemal atatürk'e
' paşam vekil maaşlarını düzenliyoruz, nasıl yapalım ? ' dediklerinde o ,
' öğretmen maaşını geçmesin ' diyerek , eğitime , eğitimciye verdiği önemi daha 100 yıl önce ortaya koymuştur.
bunu konuşanların, yeni başkanlık sistemiyle birlikte hiçbir etkinliği ve fonksiyonu kalmayan 600 milletvekiliyle ilgili tek kelime etmemesi manidardır.
2018 yılında 600 vekilin devlete maliyeti 400 milyon liradır.
devamını gör...
yedi numara dizisi replikleri
öyle vurucu replikler yok aklımda ama her hatırladığımda güldüğüm birkaç sahne var.
1.
manti siparişi gidecektir: bölüm 39
zeliha: adresi bulabilecek misin meryem
meryem: aaa tabi canım burayı biliyorum ben zaten kaç defa gittim bakın şimdi ilerdeki pasaja giriyom. sağdan üçüncü dükkana sokağı soruyom. onlar sana tarif edince sokağı buluyom. kunduracı amcaya gidiyom. kunduracı amca görür görmez: "allah cezanı versin, yine mi sen geldin !" diyo. sen : "hı" yapiyon. ondan sonra da apartmani tarif ediyo. asansöre biniyom. iki-üç kişi daha gelince asansör "fiyt" kalkıyo. ondan sonra lui...... ha sivali duvarı bekliyom. sivalı duvarı görünce "aaaaa ben burada inecektim. n'olur beni indirin!" diye bağırıyom. bu sefer herkes bi telaş, bi panik, asansörü durdurup seni aşağı kadar indiriyolar. tam karşındaki zile basıyon, işte orasi. bitti yani !
5:59
2.
vahit çocuğuna isim arıyordur*
vahit: değişik bir şey yok mu şöyle be
haydar: bizim sınıfta bi kız bi oğlan var ikisinin de adı okyanus
sabit: çok uzun emmi
haydar: deniz olsun
sabit: uzun uzun
haydar: göl
sabit: kısalt kısalt
haydar: su
sabit: daha kısalt
haydar: abooow kurudu çocuk be
28:05
1.
manti siparişi gidecektir: bölüm 39
zeliha: adresi bulabilecek misin meryem
meryem: aaa tabi canım burayı biliyorum ben zaten kaç defa gittim bakın şimdi ilerdeki pasaja giriyom. sağdan üçüncü dükkana sokağı soruyom. onlar sana tarif edince sokağı buluyom. kunduracı amcaya gidiyom. kunduracı amca görür görmez: "allah cezanı versin, yine mi sen geldin !" diyo. sen : "hı" yapiyon. ondan sonra da apartmani tarif ediyo. asansöre biniyom. iki-üç kişi daha gelince asansör "fiyt" kalkıyo. ondan sonra lui...... ha sivali duvarı bekliyom. sivalı duvarı görünce "aaaaa ben burada inecektim. n'olur beni indirin!" diye bağırıyom. bu sefer herkes bi telaş, bi panik, asansörü durdurup seni aşağı kadar indiriyolar. tam karşındaki zile basıyon, işte orasi. bitti yani !
5:59
2.
vahit çocuğuna isim arıyordur*
vahit: değişik bir şey yok mu şöyle be
haydar: bizim sınıfta bi kız bi oğlan var ikisinin de adı okyanus
sabit: çok uzun emmi
haydar: deniz olsun
sabit: uzun uzun
haydar: göl
sabit: kısalt kısalt
haydar: su
sabit: daha kısalt
haydar: abooow kurudu çocuk be
28:05
devamını gör...
keçi çobanı yörük kadından kişisel gelişim dersi
fakirlik güzellemelerini asla doğru bulmuyorum. ama yetinmek ve mutluluk kavramı uzerine söylediklerine tüm yüreğimle katılıyorum. kıl çadırdan rezidanslara insan nasıl mutlu olur dersini tertemiz ifadelerle anlatıyor.
devamını gör...
acaba sadece bana mı oluyor diye düşünülen şeyler
gün içerisinde kendi kendime düşündüğüm şeyleri sözlüğe girdiğimde akışta görüyorum.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının nicklerinin hikayesi
turşuyu çok seviyorum. ama aynı zamanda da midemi yakıyor.
devamını gör...
hoşlanılan kızla konuşacak bir şey bulamayınca türkiye'nin sınır ve terör sorunundan konu açmak
az önce yaptığım davranış. hatun kişisiyle konuşuyoruz whatsapp'tan. bir sessizlik oluştu ben de süleyman soylu'dan, sınır güvenliğinden, pkk'nın gücünün nasıl kırıldığından falan bahsettim.
kız şimdi fotoğrafını değiştiriyor herhalde. pp kayboldu. canım benim ya. netfiliks izleyip oje süren kızlar için böyle harbi kızları üzdünüz beyler.
kız şimdi fotoğrafını değiştiriyor herhalde. pp kayboldu. canım benim ya. netfiliks izleyip oje süren kızlar için böyle harbi kızları üzdünüz beyler.
devamını gör...
çatalhöyük
çatalhöyükte bulunan fresklerden bir tanesi tarihin ilk mazara resmi olarak nitelendirilir. bir yanardağın patlaması (hasan dağı) resmedilmiştir.
buradan
buradan
devamını gör...
muhteşem yüzyıl
televizyonda yayınlandığı zamanlar izlemesem de youtube’da kesitlerine denk geldikçe izlediğim ve gerçekten bayıldığım türden entrikalarla dolu dizi.
hayatımdaki bazı insanların bana efsun *demesinin hikayesinin de bi kısmı diziyle bağlantılı olduğundan daha bi seviyorum diziyi ama o entrikaları ve saray hayatını izlerken nası eğlendiğimi anlatamam. **
hayatımdaki bazı insanların bana efsun *demesinin hikayesinin de bi kısmı diziyle bağlantılı olduğundan daha bi seviyorum diziyi ama o entrikaları ve saray hayatını izlerken nası eğlendiğimi anlatamam. **
devamını gör...
daddy (yazar)
tekrar merhaba. 96 saatlik bir ayrılıktan sonra tekrar geri geldim, aslında daha uzun planlamıştım ama sözlükte takılırken de dinlenebileceğime karar verdim.
#484447 bu tanım ile gitmeden öncesi anlatmıştım zaten, anlatma sebebim kendimi önemsemek değildi. yani bende herkes gibi alelade bir yazarım burada, kimseden bir farkım yok, farklı bir statüm yok, dümdüz biriyim yani. boşu boşuna insanlar kafa yormasın, saçma sapan komplo teorileri üretmesin, yok efendim beğeniye kızmış, yok efendim tanım yaptım acaba benim yüzümden mi falan. ben beğenilmek için falan çırpınmıyorum, ben sözlükte güzel zaman geçirdiğim için buradayım. burada çok iyi arkadaşlarım olduğu için, yazmaktan zevk aldığım için.
kimse kimsenin yazdığını beğenmek zorunda değil, kimse kimseyi sevmek zorunda da değil. burası sanal bir mecra en nihayetinde. bu tanımı yazma sebebim, yukarıda girilen tanımlar falan değil, a işte bakın ben geldim hadi beni kutlayın bana hoşgeldin deyin gibi saçma bir düşünceye de çok şükür sahip değilim. sadece garipsiyorum, yani banane biri hesabını dondurmuş, neden buna kafa yorar bir insan? hadi yordun, eline ne geçti güzel kardeşim? yani ben senin tanımın yüzünden gitmiş olsam bu sana orgazmik bir zevk mi yaşatacak?
2532 tane aktif yazar var kafa sözlükte. daddy olmuş ya da olmamış, az yazmış ya da çok yazmış kimin şeyinde olur? olmaması da doğal zaten ben kimim ki abi? burdan şu anlaşılmasın, ben bu tanımı kimseye cevap vermek için falan yazmıyorum, sadece garipsedim doğal olarak, akşam elime çayımı alıyorum sözlükte kim ne yazmış diyorum, o da ne? nickaltım patlamış. paragraf paragraf yazmış adam, üşenmemiş kim favorilemiş efendim kim beğenmiş yok benim yüzümden mi gitti falan. sen kimsin ki senin yüzünden gideyim sözlükten? dediğim gibi rahatsız falan değilim, sadece garipsedim bu durumu, kimseye cevap olarak yazmıyorum bu tanımı, yanlış anlaşılma olmasın. herkes güzel vakit geçirsin, sözlükte eğlensin, bol bol yazsın okuyalım, güzel arkadaşlıklar, dostluklar kuralım istiyorum.. başka bir gayem ya da amacım yok..*
edit: #498681 al işte cevap verince cevap verdi oluyor. normal yazıyosun ağzı bozuk oluyor. cidden eğitilmezsiniz, tamam sizsiniz kardeşim, en büyük sizsiniz ya daha ne istiyosunuz anlamıyorum ki.*
#484447 bu tanım ile gitmeden öncesi anlatmıştım zaten, anlatma sebebim kendimi önemsemek değildi. yani bende herkes gibi alelade bir yazarım burada, kimseden bir farkım yok, farklı bir statüm yok, dümdüz biriyim yani. boşu boşuna insanlar kafa yormasın, saçma sapan komplo teorileri üretmesin, yok efendim beğeniye kızmış, yok efendim tanım yaptım acaba benim yüzümden mi falan. ben beğenilmek için falan çırpınmıyorum, ben sözlükte güzel zaman geçirdiğim için buradayım. burada çok iyi arkadaşlarım olduğu için, yazmaktan zevk aldığım için.
kimse kimsenin yazdığını beğenmek zorunda değil, kimse kimseyi sevmek zorunda da değil. burası sanal bir mecra en nihayetinde. bu tanımı yazma sebebim, yukarıda girilen tanımlar falan değil, a işte bakın ben geldim hadi beni kutlayın bana hoşgeldin deyin gibi saçma bir düşünceye de çok şükür sahip değilim. sadece garipsiyorum, yani banane biri hesabını dondurmuş, neden buna kafa yorar bir insan? hadi yordun, eline ne geçti güzel kardeşim? yani ben senin tanımın yüzünden gitmiş olsam bu sana orgazmik bir zevk mi yaşatacak?
2532 tane aktif yazar var kafa sözlükte. daddy olmuş ya da olmamış, az yazmış ya da çok yazmış kimin şeyinde olur? olmaması da doğal zaten ben kimim ki abi? burdan şu anlaşılmasın, ben bu tanımı kimseye cevap vermek için falan yazmıyorum, sadece garipsedim doğal olarak, akşam elime çayımı alıyorum sözlükte kim ne yazmış diyorum, o da ne? nickaltım patlamış. paragraf paragraf yazmış adam, üşenmemiş kim favorilemiş efendim kim beğenmiş yok benim yüzümden mi gitti falan. sen kimsin ki senin yüzünden gideyim sözlükten? dediğim gibi rahatsız falan değilim, sadece garipsedim bu durumu, kimseye cevap olarak yazmıyorum bu tanımı, yanlış anlaşılma olmasın. herkes güzel vakit geçirsin, sözlükte eğlensin, bol bol yazsın okuyalım, güzel arkadaşlıklar, dostluklar kuralım istiyorum.. başka bir gayem ya da amacım yok..*
edit: #498681 al işte cevap verince cevap verdi oluyor. normal yazıyosun ağzı bozuk oluyor. cidden eğitilmezsiniz, tamam sizsiniz kardeşim, en büyük sizsiniz ya daha ne istiyosunuz anlamıyorum ki.*
devamını gör...
bayram namazının camilerde kılınacak olması
konu islam dini olunca akan sular duruyor onlar için. yasak masak hak getire.
devamını gör...
ray charles
1930 doğumlu amerikalı efsane piyanist. kendisi 7 yaşında glokom'dan dolayı görme yetisini kaybetmiştir.
devamını gör...
ahmed arif'in dizeleri
ve ben şairim
namus işçisiyim yani
yürek işçisi
namus işçisiyim yani
yürek işçisi
devamını gör...