müziksiz bir hayat sürmek
hakkında olumlu veya olumsuz ne söylenirse söylensin, "doğru" sonucuna varılacak eylem, tercih.
bunun ilk sebebi; müziğin bütün kombinasyonlara/sonuçlara varabilecek kadar elastik ve köşeleri kolayca doldurabilecek bir kavram/olgu oluşu,
ikinci ve şahsen en can alıcı sebebi ise;
hiçbir şey dinlenmese bile sadece kalp atışımızın başlı başına bir ritm olması, müziğin aslında hakikaten bizimle yaşaması gerçeğidir.
bunun ilk sebebi; müziğin bütün kombinasyonlara/sonuçlara varabilecek kadar elastik ve köşeleri kolayca doldurabilecek bir kavram/olgu oluşu,
ikinci ve şahsen en can alıcı sebebi ise;
hiçbir şey dinlenmese bile sadece kalp atışımızın başlı başına bir ritm olması, müziğin aslında hakikaten bizimle yaşaması gerçeğidir.
devamını gör...
sokak sanatı
bir ara duvara yazı yazmıştım gece. 3 yıldır boyanmayan duvarı sabah kalkıp boyadılar. çok üzülmüştüm.
devamını gör...
yaş ilerledikçe azalan şeyler
--- alıntı ---
çünkü büyüdükçe arzularım küçüldü, şaşkınlıklarım küçüldü, beklentilerim küçüldü. büyüdükçe öyle bir küçüldüm ki içimde taşacak bir şey kalmadı. büyümenin bir bedeli varsa işte bu, yarım metre uzadım, yirmi kilo aldım ve dünyadan vazgeçtim.
-emrah serbes, erken kaybedenler
--- alıntı ---
tam olarak bu.
çünkü büyüdükçe arzularım küçüldü, şaşkınlıklarım küçüldü, beklentilerim küçüldü. büyüdükçe öyle bir küçüldüm ki içimde taşacak bir şey kalmadı. büyümenin bir bedeli varsa işte bu, yarım metre uzadım, yirmi kilo aldım ve dünyadan vazgeçtim.
-emrah serbes, erken kaybedenler
--- alıntı ---
tam olarak bu.
devamını gör...
bari rüyamda göreyim denilen şeyler
queen konserine gittiğimi görmek istiyorum. sahnede tüm ihtişamıyla freddie mercury var sözlük.
devamını gör...
cinnet geçirten yazım yanlışları
devamını gör...
diyalog
edebiyat terimi olarak:
iki kişinin karşılıklı konuşmasını tanımlayan yunanca sözcüktür.
roman, hikaye, tiyatro gibi türlerde kahramanların karşılıklı konuşmalarının olduğu gibi yazılmasını ifade eder. en çok dram türünde görülür ve üsluba canlılık katar. devrik cümleler kullanmaya elverişlidir. örneğin elatun’un diyalogları ünlüdür.
iki kişinin karşılıklı konuşmasını tanımlayan yunanca sözcüktür.
roman, hikaye, tiyatro gibi türlerde kahramanların karşılıklı konuşmalarının olduğu gibi yazılmasını ifade eder. en çok dram türünde görülür ve üsluba canlılık katar. devrik cümleler kullanmaya elverişlidir. örneğin elatun’un diyalogları ünlüdür.
devamını gör...
ilk kadın hakları bildirgesi
fransa'da meclisin çıkardığı erkek ve yurttaş hakları bildirgesi`ne cevaben 1791 yılında olympe de gouges kadın ve yurttaş hakları bildirgesi`ni yayımlamıştır. tarihe geçen ilk kadın hakları bildirgesi şöyledir:
....anneler, kızlar, kız kardeşler, ulusun temsilcileri ulusal meclis’te bulunmayı talep ediyor. toplumun sefaletinin ve siyasal iktidarların ahlâki çürümüşlüğünün gerçek nedenlerinin, kadınların haklarının tanınmaması, unutulması ya da önemsenmemesinden kaynaklandığı dikkate alınarak, kadınların doğal, devredilemez ve kutsal hakları bir bildirgeyle ilan ediliyor. bu şekilde istenmektedir ki, bu bildirge toplumun bütün üyelerinin gözü önünde dursun, herkese hak ve yükümlülüklerini hatırlatsın; kadınların ve erkeklerin iktidarı kullanmaları siyasal kurumlar açısından kıyaslanabilsin ve buna daha çok saygı gösterilsin; kadın yurttaşların basit ve su götürmez ilkelere dayanan şikâyetleri her zaman, anayasanın ve iyi geleneklerin korunması ve herkesin esenliği için etkili olabilsin.
nihayet, annelik acılarındaki gibi cesaret ve güzelliği ile tanınan kadın cinsi, yüce varlığın himayesinde, kadının ve kadın yurttaşların haklarını bu bildirgeyle tanıyor ve ilan ediyoruz
ı. kadın özgür doğar ve erkeklerle eşit haklara sahiptir. toplumsal farklılıklar yalnızca genel fayda üzerine kabul edilebilir.
ıı. her siyasal toplumun amacı, kadının ve erkeğin doğal ve devredilemez haklarını korumaktır: bunlar özgürlük, güvenlik, mülkiyet ve özellikle de baskıya karşı direnme hakkıdır.
ııı. tüm egemenlik ilkesi kadının ve erkeğin birleşiminden başka bir şey olmayan ulustan kaynaklanır: hiçbir kuruluş, hiçbir birey, açıkça ulustan gelmeyen bir yetkiyi kullanamaz.
ıv. özgürlük ve adalet başkalarına ait olanı tümüyle onlara geri vermektir; erkeğin sürekli uyguladığı zorbalığa karşı, kadının doğal haklarının kullanım sınırı yoktur; bu yüzden bu kısıtlamaların doğa ve akıl yasaları tarafından yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
v. doğanın ve aklın yasaları, topluma zarar verecek tüm edimleri ortadan kaldırır: bu yasalarca korunan ve bilgelerin ve tanrısallığın yasaklamadığı hiçbir şey engellenemez ve hiç kimse bu yasaların açıkça emretmediği bir şeyi yapmaya zorlanamaz.
vı. yasa, genel istencin ifadesi olmalıdır; her kadın ve erkek yurttaşın, bizzat ya da temsilcisi aracılığıyla yasaların yapılmasına katılma hakkı olmalıdır; yasa herkes için aynı olmalıdır. yasa önünde eşit olan her kadın ve erkek yurttaş, yetenek ve erdemlerinden başka bir ayrım gözetilmeksizin, kamu hayatındaki her makam, memuriyet ve mevkilere eşit olarak gelmelidir.
vıı. hiçbir kadın ayrıcalıklı değildir; kadın yasaca belirlenen koşullarda suçlanır, gözaltına alınır ve tutuklanır. kadınlar da erkekler gibi bu ceza yasasına tabidir.
vııı. yasa ancak açık ve zorunlu olarak gerekliliği beliren cezaları koymalıdır ve bir kimse ancak suçun işlenmesinden önce kabul ve ilan edilmiş ve kadınlara da meşru biçimde uygulanabilecek bir yasa gereğince cezalandırılabilir.
ıx. her kadın suç işleyebilir; suçlu olan bir kadın olduğunda da yasa tarafından belirlenen ceza kesinlikle uygulanır.
x. hiç kimse, temel düzeyde farklı olsa bile inançlarından ötürü tedirgin edilmemelidir, kadın idam sehpasına çıkma hakkına sahiptir; bu sebepten eylem ve ifadeleri yasa tarafından korunan kamu düzenini bozmamak şartıyla, konuşma kürsüsüne de çıkma hakkına sahip olmalıdır.
xı. düşüncelerin ve inançların serbest iletimi kadınların en önemli haklarındandır, çünkü bu özgürlük, babaların çocuklarıyla olan babalık bağlarını güvence altına almaktadır. her kadın yurttaş, barbar bir önyargı tarafından gerçeği gizlemeye zorlanmaksızın özgürce şunu söyleyebilmelidir: ben size de ait olan bir çocuğun annesiyim. ancak bu özgürlüğün yasada belirlenen kötüye kullanılması hallerinden sorumlu olunur.
xıı. kadın ve kadın yurttaşın haklarının güvencesi, daha büyük bir yararı zorunlu kılar; bu güvence, bu hakların tanındığı kişilerin ayrıcalığı için değil, herkesin yararı için olmalıdır.
xııı. kamu gücünün devamını sağlamak ve yönetimin masraflarını karşılamak için kadın ve erkekten eşit ölçüde vergi talep edilir; kadın, bu yükümlülük ve ödevleri yerine getirdiğinden dolayıdır ki, işlerde, mevkilerde, memurluklarda ve diğer mesleklerde aynı paya sahip olmalıdır.
xıv. kadın ve erkek yurttaşlar, bizzat ya da temsilcileri aracılığıyla vergilerin zorunlu olup olmadığına karar verme hakkına sahiptir. kadın yurttaşlar, yalnızca servetlerinde değil, resmi kurumlarda vergilerin toplanması, bunların kullanılması ve sürelerinin belirlenmesi sürecine de eşit oranda katılabildikleri takdirde bunu kabul ederler.
xv. vergi ödemesinde erkeklerle koalisyon içinde olan kadınlar, resmi devlet memurundan mali işlerle ilgili bilgi alma hakkına sahiptir.
xvı. hakların güvencesinin olmadığı ve güçler ayrılığının belirlenmediği bir toplumun anayasası yoktur; biçimlendirilmesinde ulusu oluşturan bireylerin çoğunluğu işbirliği yapmadıysa, o anayasa yoktur ve geçersizdir.
xvıı. birlikte ya da ayrı ayrı, mülkiyet her cinsiyetin hakkıdır. yasalarca belirlenmiş kamusal bir zorunluluk bunu açıkça gerektirmedikçe, ayrıca adil ve peşin bir tazminat ödenmedikçe, hiç kimse ulusun asli miras payından yoksun bırakılamaz.
“kadına darağacına çıkma hakkı tanınıyor; öyleyse kürsüye çıkma hakkı da olmalıdır.” demişti. olympe, giyotin ile öldürüldüğünde henüz 45 yaşındaydı.
....anneler, kızlar, kız kardeşler, ulusun temsilcileri ulusal meclis’te bulunmayı talep ediyor. toplumun sefaletinin ve siyasal iktidarların ahlâki çürümüşlüğünün gerçek nedenlerinin, kadınların haklarının tanınmaması, unutulması ya da önemsenmemesinden kaynaklandığı dikkate alınarak, kadınların doğal, devredilemez ve kutsal hakları bir bildirgeyle ilan ediliyor. bu şekilde istenmektedir ki, bu bildirge toplumun bütün üyelerinin gözü önünde dursun, herkese hak ve yükümlülüklerini hatırlatsın; kadınların ve erkeklerin iktidarı kullanmaları siyasal kurumlar açısından kıyaslanabilsin ve buna daha çok saygı gösterilsin; kadın yurttaşların basit ve su götürmez ilkelere dayanan şikâyetleri her zaman, anayasanın ve iyi geleneklerin korunması ve herkesin esenliği için etkili olabilsin.
nihayet, annelik acılarındaki gibi cesaret ve güzelliği ile tanınan kadın cinsi, yüce varlığın himayesinde, kadının ve kadın yurttaşların haklarını bu bildirgeyle tanıyor ve ilan ediyoruz
ı. kadın özgür doğar ve erkeklerle eşit haklara sahiptir. toplumsal farklılıklar yalnızca genel fayda üzerine kabul edilebilir.
ıı. her siyasal toplumun amacı, kadının ve erkeğin doğal ve devredilemez haklarını korumaktır: bunlar özgürlük, güvenlik, mülkiyet ve özellikle de baskıya karşı direnme hakkıdır.
ııı. tüm egemenlik ilkesi kadının ve erkeğin birleşiminden başka bir şey olmayan ulustan kaynaklanır: hiçbir kuruluş, hiçbir birey, açıkça ulustan gelmeyen bir yetkiyi kullanamaz.
ıv. özgürlük ve adalet başkalarına ait olanı tümüyle onlara geri vermektir; erkeğin sürekli uyguladığı zorbalığa karşı, kadının doğal haklarının kullanım sınırı yoktur; bu yüzden bu kısıtlamaların doğa ve akıl yasaları tarafından yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
v. doğanın ve aklın yasaları, topluma zarar verecek tüm edimleri ortadan kaldırır: bu yasalarca korunan ve bilgelerin ve tanrısallığın yasaklamadığı hiçbir şey engellenemez ve hiç kimse bu yasaların açıkça emretmediği bir şeyi yapmaya zorlanamaz.
vı. yasa, genel istencin ifadesi olmalıdır; her kadın ve erkek yurttaşın, bizzat ya da temsilcisi aracılığıyla yasaların yapılmasına katılma hakkı olmalıdır; yasa herkes için aynı olmalıdır. yasa önünde eşit olan her kadın ve erkek yurttaş, yetenek ve erdemlerinden başka bir ayrım gözetilmeksizin, kamu hayatındaki her makam, memuriyet ve mevkilere eşit olarak gelmelidir.
vıı. hiçbir kadın ayrıcalıklı değildir; kadın yasaca belirlenen koşullarda suçlanır, gözaltına alınır ve tutuklanır. kadınlar da erkekler gibi bu ceza yasasına tabidir.
vııı. yasa ancak açık ve zorunlu olarak gerekliliği beliren cezaları koymalıdır ve bir kimse ancak suçun işlenmesinden önce kabul ve ilan edilmiş ve kadınlara da meşru biçimde uygulanabilecek bir yasa gereğince cezalandırılabilir.
ıx. her kadın suç işleyebilir; suçlu olan bir kadın olduğunda da yasa tarafından belirlenen ceza kesinlikle uygulanır.
x. hiç kimse, temel düzeyde farklı olsa bile inançlarından ötürü tedirgin edilmemelidir, kadın idam sehpasına çıkma hakkına sahiptir; bu sebepten eylem ve ifadeleri yasa tarafından korunan kamu düzenini bozmamak şartıyla, konuşma kürsüsüne de çıkma hakkına sahip olmalıdır.
xı. düşüncelerin ve inançların serbest iletimi kadınların en önemli haklarındandır, çünkü bu özgürlük, babaların çocuklarıyla olan babalık bağlarını güvence altına almaktadır. her kadın yurttaş, barbar bir önyargı tarafından gerçeği gizlemeye zorlanmaksızın özgürce şunu söyleyebilmelidir: ben size de ait olan bir çocuğun annesiyim. ancak bu özgürlüğün yasada belirlenen kötüye kullanılması hallerinden sorumlu olunur.
xıı. kadın ve kadın yurttaşın haklarının güvencesi, daha büyük bir yararı zorunlu kılar; bu güvence, bu hakların tanındığı kişilerin ayrıcalığı için değil, herkesin yararı için olmalıdır.
xııı. kamu gücünün devamını sağlamak ve yönetimin masraflarını karşılamak için kadın ve erkekten eşit ölçüde vergi talep edilir; kadın, bu yükümlülük ve ödevleri yerine getirdiğinden dolayıdır ki, işlerde, mevkilerde, memurluklarda ve diğer mesleklerde aynı paya sahip olmalıdır.
xıv. kadın ve erkek yurttaşlar, bizzat ya da temsilcileri aracılığıyla vergilerin zorunlu olup olmadığına karar verme hakkına sahiptir. kadın yurttaşlar, yalnızca servetlerinde değil, resmi kurumlarda vergilerin toplanması, bunların kullanılması ve sürelerinin belirlenmesi sürecine de eşit oranda katılabildikleri takdirde bunu kabul ederler.
xv. vergi ödemesinde erkeklerle koalisyon içinde olan kadınlar, resmi devlet memurundan mali işlerle ilgili bilgi alma hakkına sahiptir.
xvı. hakların güvencesinin olmadığı ve güçler ayrılığının belirlenmediği bir toplumun anayasası yoktur; biçimlendirilmesinde ulusu oluşturan bireylerin çoğunluğu işbirliği yapmadıysa, o anayasa yoktur ve geçersizdir.
xvıı. birlikte ya da ayrı ayrı, mülkiyet her cinsiyetin hakkıdır. yasalarca belirlenmiş kamusal bir zorunluluk bunu açıkça gerektirmedikçe, ayrıca adil ve peşin bir tazminat ödenmedikçe, hiç kimse ulusun asli miras payından yoksun bırakılamaz.
“kadına darağacına çıkma hakkı tanınıyor; öyleyse kürsüye çıkma hakkı da olmalıdır.” demişti. olympe, giyotin ile öldürüldüğünde henüz 45 yaşındaydı.
devamını gör...
tanımlarını okuyarak bir yazara aşık olmak
kafada oluşturulan mükemmel kişiye kıyafet giydirmekten başka bir şey değil.
bir insan hiç görmediği, tanımadığı, huyunu suyunu bilmediği birine nasıl aşık olur lan. aşk dediğin, sevdiğinin çayı kaç şekerli içtiğini bilmektir.
bir insan hiç görmediği, tanımadığı, huyunu suyunu bilmediği birine nasıl aşık olur lan. aşk dediğin, sevdiğinin çayı kaç şekerli içtiğini bilmektir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şiirleri
ve işte yine bir intiharın eşiğinde seninleyiz
sen gelmesen de ben;
anlamlar aşıp geldim.
tek nefeste tüm renkleri verdim.
ellerini arıyordum bin kaç bin yıldır
dünya bir toz bulutuyken
ve henüz aristo doğmamışken ; ben
tümden geldim sana vardım.
sevinçlerini ve hüzünlerini topladım ardından
güneş’in kaybolunca, senden
kuşlar göçünce, onlarla birlikte gitmedim
üşüdüm ama üzerine titredim.
dış güzelliğinin içini mahvedişini izledim.
doğal seleksiyondan çok daha farklıydı
thebes’in kralı gibi gözlerimi oymak istedim.
ah! bütün gerçeklik, gözlerimin önünde saklıydı.
edit: yazarların yazdığı şiirler mi? hayatımda bundan daha az saçma çok az şey gördüm.
sen gelmesen de ben;
anlamlar aşıp geldim.
tek nefeste tüm renkleri verdim.
ellerini arıyordum bin kaç bin yıldır
dünya bir toz bulutuyken
ve henüz aristo doğmamışken ; ben
tümden geldim sana vardım.
sevinçlerini ve hüzünlerini topladım ardından
güneş’in kaybolunca, senden
kuşlar göçünce, onlarla birlikte gitmedim
üşüdüm ama üzerine titredim.
dış güzelliğinin içini mahvedişini izledim.
doğal seleksiyondan çok daha farklıydı
thebes’in kralı gibi gözlerimi oymak istedim.
ah! bütün gerçeklik, gözlerimin önünde saklıydı.
edit: yazarların yazdığı şiirler mi? hayatımda bundan daha az saçma çok az şey gördüm.
devamını gör...
nickaltı zorbalığı
çok sık karşılaştığımız.
bilemiyorum garip olan ben miyim ama hiç tanımadığım, yüzünü görmediğim, neyi neden yaptığını bilmediğim insanlar hakkında bu kadar kesin ve net yargılara varmak ve bunu herkese ilan etmek bana, yapılmaması gereken bir şey olarak görünüyor.
insanız; bazen sebepli bazen sebepsiz birilerine kanımız kaynar, birilerine de durup dururken gıcık olabiliriz. benim de var burada doğru dürüst tanımadığım halde uzaktan uzağa sevdiğim ya da uyuz olduğum insanlar. bana da aynı şeyleri hissedenler vardır. buraya kadar normal çünkü bu kontrol edilebilecek bir şey değil. lakin bir nickaltına girip kelimelerce yazı girmek anlık ya da kontrol edilemez bir şey değil. bilinçli yapılan bir hareket.
şimdi diyeceksiniz ki tanımadığınız kişiler hakkında olumlu şeyler yazarken iyi de olumsuzu yazınca mı kötü? evet. neden biliyor musunuz? yazdığınız olumsuz şeylerin insanları nasıl etkileyeceğini bilemezsiniz de ondan. bir insanı eleştirebilirsiniz tabii ki ve uygun bir dille bunu kendisine söyleyebilirsiniz. fakat bunu hem herkesin içinde hem de saldırganca yaparsanız, tanısanız belki de yaptığınıza pişman olacağınız bir insanı haksız ve gereksiz yere kırmış olursunuz.
herkesin buraya gelme nedeni farklı. mesela öyle bir toplumda yaşıyoruz ki depresyon ilaçları kullanmayan insan yok gibi * bu insanların bazıları belki de doktor tavsiyesiyle böyle ortamlarda takılıp kendilerini toparlamaya çalışıyorlar. kendilerine iyi geleni yapmak ve ruhlarının yaralarını sarmak istiyorlar belki. tam bunu yaparken karşılarına geçip her şeyi bir anda yerle bir etmek size ne kazandıracak? empati çok ama çok değerli bir yetenek. bunu mutlaka kullanın.
özellikle sözlüklerde mümkün olduğunca kaçınılması gereken şey -en azından bana göre- kişilik analizi yapmaktan kaçınmak. yazarlığını övün, eleştirin; o önemli değil ama insanların şahsıyla ilgili yorum yapmaktan kaçının.
hele özel hayatla ilgili hiç kimse hakkında konuşmayın. öncelikle 2 kişi arasında yaşanan bir şeyde üçüncüye ne düşer herkes biliyor. *
sonra biliyoruz ki hayat herkesi kınadığı yerden vurur. asla yapmayacağınızı iddia ettiğiniz bir şeyi hiç hesapta yokken öyle bir yaparsınız ki kendiniz de şaşarsınız bunu nasıl oldu da yaptım diye yahut en yakınlarınız, çoluğunuz çocuğunuz yapar. ister misiniz o zaman herkesin ortasında size ya da en sevdiklerinize özel olan şeylerin konuşulmasını? istemezseniz başkasına da yapmayın o zaman.
***
girin, yazacağınızı yazın ve çıkın arkadaşlar! kimseyi yargılamak, kimse hakkında atıp tutmak sizin göreviniz değil. hem kaliteli sözlük isteyip hem de olur olmaz her şeyi gündeme taşımak ve burayı sözlüğe değil gıybet kazanına çevirmek, kaostan birkaç saat ya da günlüğüne keyif alan birkaç kişi dışında hiçbirimize bir fayda sağlamıyor.
not: aşırı ponçiklik benim de hoşuma gitmiyor. orasını ayrıca tartışabilirim *
not: sözlükte neler olup bittiğini bilmiyorum. başlığı genel anlamıyla değerlendirdim. kimseye taraf ya da karşı değilim. hatta neler olup bittiğini anlatacak varsa mesaj atabilir.
bilemiyorum garip olan ben miyim ama hiç tanımadığım, yüzünü görmediğim, neyi neden yaptığını bilmediğim insanlar hakkında bu kadar kesin ve net yargılara varmak ve bunu herkese ilan etmek bana, yapılmaması gereken bir şey olarak görünüyor.
insanız; bazen sebepli bazen sebepsiz birilerine kanımız kaynar, birilerine de durup dururken gıcık olabiliriz. benim de var burada doğru dürüst tanımadığım halde uzaktan uzağa sevdiğim ya da uyuz olduğum insanlar. bana da aynı şeyleri hissedenler vardır. buraya kadar normal çünkü bu kontrol edilebilecek bir şey değil. lakin bir nickaltına girip kelimelerce yazı girmek anlık ya da kontrol edilemez bir şey değil. bilinçli yapılan bir hareket.
şimdi diyeceksiniz ki tanımadığınız kişiler hakkında olumlu şeyler yazarken iyi de olumsuzu yazınca mı kötü? evet. neden biliyor musunuz? yazdığınız olumsuz şeylerin insanları nasıl etkileyeceğini bilemezsiniz de ondan. bir insanı eleştirebilirsiniz tabii ki ve uygun bir dille bunu kendisine söyleyebilirsiniz. fakat bunu hem herkesin içinde hem de saldırganca yaparsanız, tanısanız belki de yaptığınıza pişman olacağınız bir insanı haksız ve gereksiz yere kırmış olursunuz.
herkesin buraya gelme nedeni farklı. mesela öyle bir toplumda yaşıyoruz ki depresyon ilaçları kullanmayan insan yok gibi * bu insanların bazıları belki de doktor tavsiyesiyle böyle ortamlarda takılıp kendilerini toparlamaya çalışıyorlar. kendilerine iyi geleni yapmak ve ruhlarının yaralarını sarmak istiyorlar belki. tam bunu yaparken karşılarına geçip her şeyi bir anda yerle bir etmek size ne kazandıracak? empati çok ama çok değerli bir yetenek. bunu mutlaka kullanın.
özellikle sözlüklerde mümkün olduğunca kaçınılması gereken şey -en azından bana göre- kişilik analizi yapmaktan kaçınmak. yazarlığını övün, eleştirin; o önemli değil ama insanların şahsıyla ilgili yorum yapmaktan kaçının.
hele özel hayatla ilgili hiç kimse hakkında konuşmayın. öncelikle 2 kişi arasında yaşanan bir şeyde üçüncüye ne düşer herkes biliyor. *
sonra biliyoruz ki hayat herkesi kınadığı yerden vurur. asla yapmayacağınızı iddia ettiğiniz bir şeyi hiç hesapta yokken öyle bir yaparsınız ki kendiniz de şaşarsınız bunu nasıl oldu da yaptım diye yahut en yakınlarınız, çoluğunuz çocuğunuz yapar. ister misiniz o zaman herkesin ortasında size ya da en sevdiklerinize özel olan şeylerin konuşulmasını? istemezseniz başkasına da yapmayın o zaman.
***
girin, yazacağınızı yazın ve çıkın arkadaşlar! kimseyi yargılamak, kimse hakkında atıp tutmak sizin göreviniz değil. hem kaliteli sözlük isteyip hem de olur olmaz her şeyi gündeme taşımak ve burayı sözlüğe değil gıybet kazanına çevirmek, kaostan birkaç saat ya da günlüğüne keyif alan birkaç kişi dışında hiçbirimize bir fayda sağlamıyor.
not: aşırı ponçiklik benim de hoşuma gitmiyor. orasını ayrıca tartışabilirim *
not: sözlükte neler olup bittiğini bilmiyorum. başlığı genel anlamıyla değerlendirdim. kimseye taraf ya da karşı değilim. hatta neler olup bittiğini anlatacak varsa mesaj atabilir.
devamını gör...
evinizde bulunmasından en çok keyif aldığınız eşya
yatağım* ve puf minderim.
devamını gör...
türklerin uzman olarak doğduğu konular
uzman olmadığımız konulara bakarak sonuca çok daha kısa sürede ulaşacağımız kesin. *
devamını gör...
kremalı bisküviyi ikiye ayırıp kremasını yemek
bizim kremalı püskevitimiz yoktu iki petiibörün arasına lokum koyar yerdik dedirten zengin işi abur cubur yeme şekli.
devamını gör...
ece
"güzel kadın, güzellik kraliçesi" anlamına gelen sözcüktür. aynı zamanda bir kadın ismidir.
devamını gör...
musul
petrol ve diğer yeraltı kaynakları bakımından oldukça zengin olan bir şehirdir.
devamını gör...
atiye
üçüncü sezonunu bu gece itibariyle izlediğim ve beren saat'in kendisini oynadığını düşündüğüm dizidir. ınstagram'daki postlarına yazdığı uzun ve karmaşık açıklamaların aynısı dizide de mevcuttu. atiye'nin repliklerini beren saat yazıyor olabilir burdan ona mesajım çok iyiydi bir daha olmasın. her genç kızın düşlerini süsleyen ve pek bir sevdiğim mehmet günsür'ün ise bu diziye geçerken uğramış gibi bir havası var. sanki istediği ücrette anlaşamamışlar da bu kadar paraya bu kadar oyunculuk kardeşim diyerekten kasıtlı olarak oynamamış gibi hissettim. rakip diziler ya da rakip internet platformları tarafından tutulmuş da olabilir... evet tarafından.* dizinin en iyi oyuncusu bence metin akdülger'di. kendisinin hem oyunculuğunu sevdim hem de diziye çok yakıştığını düşündüm. bebeksi sarı saçlarını tarama gereği duyduğum sahneler de olsa kendisini gün geçtikçe daha da geliştirdiğini düşünmekteyim oyunculuk konusunda. keşke diğer başroller de oyunculuklarını tam manasıyla gösterebilselerdi. oyunculara yorum yaptıktan sonra diziyi de değerlendirmek isterim. ilk sezon fena değildi aslında ancak 2. sezonda mantık hatalarını pek fazla barındırmaktayken özellikle de 3. sezonda kim, nerde, hangi dünyadayız, geldik mi hissiyatı uyandırdı bende. sezonların arası çok kopuk keşke daha anlaşılır şekilde çekebilselerdi. yine de ben kurgunun çok yaratıcı olduğunu düşünüyorum. keşke oyuncular arası diyaloglar daha güçlü olsaydı da kurgu daha güzel işlenebilseydi genel anlamda diyaloglar çok zayıftı. sürekli aynı şeyler tekrarlandı. atiye ve erhan arasında ''babanın güvenlik şirketi yok mu'' muhabbetinden yer yer kusmak istedim çünkü çok fazla tekrar edildi ve aşırı mantıksız bir olay. (bkz: tel tokayla kapı açmak) çok uzattım farkındayım ancak biraz da övmek istiyorum ben atiye'yi. çoğunlukla olumsuz yorum yapmama rağmen diziyi bir yandan da çok beğendim. türkiye'de ilk kez yapılan bilim kurgu/fantastik kategorisindeki bir dizi bence bu işi iyi kotardı. üstelik dizide göbeklitepe, nevşehir, mardin gibi kültürümüzün önemli yerlerini görebilirsiniz. bulunduğumuz coğrafyayı tanıtıyor olmalarına çok sevindim doğrusu. netflix gibi uluslararası dijital bir platformun ülkemizi yurtdışında da göstermek için güzel bir fırsat olduğunu ve bunun da iyi değerlendirildiğini düşünüyorum. kimi sahnelerde kadın karakterlerin giyimleri bizim kültürümüzü yansıtmakta bizden bir şeyler taşımaktadır bu nedenle bu açıdan da tebrik etmem gerekiyor. çekimin kalitesini, kadrajı, çekimin yapıldığı yerleri çok beğendim çoğu zaman katmak istedikleri o etnik hava bana çok geçti. dizinin jeneriğini de gün içinde dinlemekten keyif aldığımı söyleyebilirim. izlenmelidir, yerli olduğu için şans verilesidir. ancak beklentiyi yüksek tutmamak gerekir. türkiye'de yapılacak daha iyi bilim kurgu/fantastik dizilerin önünü açmış ve iyi bir biçimde yapılabileceğini göstermiştir.
devamını gör...
hayattaki en büyük motivasyon kaynağı
"ya bir daha yapma fırsatım olmazsa".
devamını gör...
elagabalus
değişik roma imparatoru. değişik derken hakikaten değişik. adam bir kere tanrı değiştiriyor. jüpiter'i görevden azledip sol invictus'u getiriyor. ahanda bundan sonra yeni tanrınız bu diyor ve hooop haydi başla yine sıfırdan. ama bununla da yetinmiyor beyzade vesta bakirelerine de kafayı takıyor; ''ben imparatorum aynı zamanda bu yeni dinin baş rahibiyim, vesta bakirelerinden birisi ile evleneceğim'' diyor ve yıkıyor formatı eyliyor viran. asırlık geleneği böylece çöpe atıyor. e malum vesta rahibelerinin evliliği bizatihi tanrıyla adam kendisini bildiğin önceki tanrının yerine koyuyor. böylece de halk arasında fokurdamalar başlıyor. tabi bunlar bizim değişiğin umurunda değil. o bildiğini okumaya devam ediyor. kendisini sünnette ettiriyor. zira yeni dinin köklerinde böyle bir gelenekte vardı. neyse o kısım bayağı uzun. sünnet olmuş işte mevzu bu yani. ve yine anlatılanlara göre kahinliğe de ilgisi varmış. olmaz olsaymış çünkü geleceği görebilmek adına çocuk kurban ettiğinden bahsediliyor. yani işin ayrıntıları biraz iğrenç. bağırsaklar aracılığı ile geleceği okuduğunu söylesek kafi olur herhalde. *
kendisinin cinsel yönelimi, giyimi kuşamı, makyaj yapması vesaire gibi bir takım mevzulardan da bahsedilir ve fakat bunların doğruluğu tartışmalıdır. pek çok müellif bu konuda farklı şeyler söylerler. ama özel hayatın mahremiyetine saygımızdan ötürü bu mevzuları es geçip yola devam edelim. bir de bu manyağın sadistlik noktasını bağırsak mevzusundan ötürü anlamışsınızdır diye düşünüyorum ama bir kaç örnek daha vermekte fayda var; kendisi tam bir pirinç boğa aşığı. akşam yemeklerinde muhakkak bir köleyi bu şekilde can çekiştirerek öldürtüp, misafirlerini eğlendiriyormuş. (bkz: pirinç boğa) bir de piyango düzenlermiş. kazananlara muhteşem ödüller dağıtırmış. büyük ikramiyeler de genelde hayvan leşleri olurmuş. bir de demirören'e kızıyoruz. en azından bizim piyangolarda kazanamıyorsun. bunda kazandığına pişman oluyorsun.*
vallahi herifi yazarken benim içim şişti adam yaşarken milletin içi nasıl şişmiştir kim bilir? zaten o şişkinliğin sonucunda zehirlenerek öldürülmüştür. cesedi sokaklarda sürüklenmek suretiyle teşhir edilmiş ve tiber nehrine atılmıştır. jüpiter taksiratını affetsin.
kendisinin cinsel yönelimi, giyimi kuşamı, makyaj yapması vesaire gibi bir takım mevzulardan da bahsedilir ve fakat bunların doğruluğu tartışmalıdır. pek çok müellif bu konuda farklı şeyler söylerler. ama özel hayatın mahremiyetine saygımızdan ötürü bu mevzuları es geçip yola devam edelim. bir de bu manyağın sadistlik noktasını bağırsak mevzusundan ötürü anlamışsınızdır diye düşünüyorum ama bir kaç örnek daha vermekte fayda var; kendisi tam bir pirinç boğa aşığı. akşam yemeklerinde muhakkak bir köleyi bu şekilde can çekiştirerek öldürtüp, misafirlerini eğlendiriyormuş. (bkz: pirinç boğa) bir de piyango düzenlermiş. kazananlara muhteşem ödüller dağıtırmış. büyük ikramiyeler de genelde hayvan leşleri olurmuş. bir de demirören'e kızıyoruz. en azından bizim piyangolarda kazanamıyorsun. bunda kazandığına pişman oluyorsun.*
vallahi herifi yazarken benim içim şişti adam yaşarken milletin içi nasıl şişmiştir kim bilir? zaten o şişkinliğin sonucunda zehirlenerek öldürülmüştür. cesedi sokaklarda sürüklenmek suretiyle teşhir edilmiş ve tiber nehrine atılmıştır. jüpiter taksiratını affetsin.
devamını gör...
çok sevmek
sevmekte sıkıntı yok, sorun çok olmasında.
bir bardağı çok seversin kırılır, saçlarını çok seversin dökülür, bir kitabı çok seversin yırtılır, canını çok seversin toprak olur ve sen bütün bunlara da alışırsın hayatta kalma içgüdüsüyle. çokluk kötüdür, sevin de çok olması eksik kalsın.
bir bardağı çok seversin kırılır, saçlarını çok seversin dökülür, bir kitabı çok seversin yırtılır, canını çok seversin toprak olur ve sen bütün bunlara da alışırsın hayatta kalma içgüdüsüyle. çokluk kötüdür, sevin de çok olması eksik kalsın.
devamını gör...