sözlük radyosu kaçak yayınları
kafa sözlük radyosunun kadir gecesi temalı yayını 18:30'da!
kadir gecesi sebebiyle tasavvuf ağırlıklı bir playlist ile yaklaşık 1 saat sizlerle olacağız.
kadir gecesi sebebiyle tasavvuf ağırlıklı bir playlist ile yaklaşık 1 saat sizlerle olacağız.
devamını gör...
tembellik hakkı
bir topluluğa sorgusuzca bir şey yaptırmak istiyorsan onları kendi isteklerinin aslında onların arzuları olduğuna inandır, inandır ve ne yaptıklarının farkında olmadan yalnızca zavallı bir biçimde bir şeye hizmet ettiklerine ve bunun bir başarı olduğuna inansınlar. kitabın kapağını kapattığımda aklımda dönen düşünceler açıkça buydu. günde saatlerce çalışıp eve döndüğünde ne düşünürsün? yatıp uyumaktan veya biraz yemek yemekten başka aklına ne gelirdi? vaktini düşünmeye ayıramayacak kadar seni yoran bir sistemin içinde çürüyüp gidiyorsun. buna karşı çıkmaktan da korkuyorsun çünkü tek başına sesini çıkarman kovulmaktan başka bir işe yaramayacak ama zaten buna ses çıkarması gereken tek sen değilsin.
insanın gelişmesinin önünde koca bir duvar gibi dikilen şey tamamen bu çalışma saatleridir diyor paul lafargue, makineleşmenin büyük bir canavar olmadığını aslında insana onlarca zaman kazandırabileceğini ve büyük bir tutkuyla saatlerimizi ayırdığımız işlerin aslında bu zamandan çok daha kısa bir sürede yapılabileceğinden söz ediyor ki her cümlesine kadar haklı. özünde sadece oyunu kuranlara değil büyük bir keyif ve aldanmışlık ile onu oynamaya devam edenlere de bir eleştiri hatta belki en çok onlara.
“tous nos produits sont adultérés pour en faciliter l'écoulement et en abréger l'existence. notre époque sera appelée l'âge de la falsification, comme les premières époques de l'humanité ont reçu les noms d'âge de pierre, d'âge de bronze, du caractère de leur production. des ignorants accusent de fraude nos pieux industriels, tandis qu'en réalité la pensée qui les anime est de fournir du travail aux ouvriers, qui ne peuvent se résigner à vivre les bras croisés. ces falsifications, qui ont pour unique mobile un sentiment humanitaire, mais qui rapportent de superbes profits aux fabricants qui les pratiquent, si elles sont désastreuses pour la qualité des marchandises, si elles sont une source intarissable de gaspillage du travail humain, prouvent la philanthropique ingéniosité des bourgeois et l'horrible perversion des ouvriers qui, pour assouvir leur vice de travail, obligent les industriels à étouffer les cris de leur conscience et à violer même les lois de l'honnêteté commerciale.”
insanın gelişmesinin önünde koca bir duvar gibi dikilen şey tamamen bu çalışma saatleridir diyor paul lafargue, makineleşmenin büyük bir canavar olmadığını aslında insana onlarca zaman kazandırabileceğini ve büyük bir tutkuyla saatlerimizi ayırdığımız işlerin aslında bu zamandan çok daha kısa bir sürede yapılabileceğinden söz ediyor ki her cümlesine kadar haklı. özünde sadece oyunu kuranlara değil büyük bir keyif ve aldanmışlık ile onu oynamaya devam edenlere de bir eleştiri hatta belki en çok onlara.
“tous nos produits sont adultérés pour en faciliter l'écoulement et en abréger l'existence. notre époque sera appelée l'âge de la falsification, comme les premières époques de l'humanité ont reçu les noms d'âge de pierre, d'âge de bronze, du caractère de leur production. des ignorants accusent de fraude nos pieux industriels, tandis qu'en réalité la pensée qui les anime est de fournir du travail aux ouvriers, qui ne peuvent se résigner à vivre les bras croisés. ces falsifications, qui ont pour unique mobile un sentiment humanitaire, mais qui rapportent de superbes profits aux fabricants qui les pratiquent, si elles sont désastreuses pour la qualité des marchandises, si elles sont une source intarissable de gaspillage du travail humain, prouvent la philanthropique ingéniosité des bourgeois et l'horrible perversion des ouvriers qui, pour assouvir leur vice de travail, obligent les industriels à étouffer les cris de leur conscience et à violer même les lois de l'honnêteté commerciale.”
devamını gör...
hayatım kayarken yapmaya bayılıyorum denilen şeyler
güzel başlık, her tanıma ayrı güldüm.* akvaryumdaki balıklarımla saatlerce bakışmak.
devamını gör...
sarı mercedes
almanya'da bmw fabrikasında çalışan bayram'ın * sarı mercedesiyle türkiye'ye yaptığı yolculuğu ve başına gelenleri konu edinen türk-alman ortak yapımı film. bir mercedes sever olarak ara ara açıp bıkmadan izlediğim filmdir. özellikle vapur sahnesi ve ilyas salman'ın "b*k ettin bayan, s*çtın kapının içine" repliği unutulmazdır.*
devamını gör...
28 şubat 2021 normal sözlük’ün çökmesi
dıj minnakların saldırısı olduğu söyleniyor.
devamını gör...
insanı değiştiren şeyler
anne babayı kaybetmek, kendi başına yaşamaya başlamak...
devamını gör...
nefret edilen insan tipi
sürekli kendini anlatan, durmadan kendinden bahseden, her olayı kendine bağlayan insanlar... gerçekten çekilmiyorsunuz.
devamını gör...
erkek egemenliğinin ortadan kaldırılması bakanlığı
dünya tarihinde bir ilk olan ilk olan, kadın haklarının ilerletilmesi ve yerlilere karşı ırkçılıkla mücadele için kurulan bakanlık.
yerli çiftçi hareketinden olan sabina orellana ilk bakan şimdilik.
bolivya'da kurulan bakanlığın başka bir görevi ise sömürgeciliğe karşı mücadele.
güzel şeyler de oluyor dünyada, (bkz: var olsun yoldaşlar)*
edit: bu kez aramaya inanmadım ama bu başlık daha genel gibi(diğeri uzun ve haber sanki) iyi bari başlık taşınsın halkoyuyla *
yerli çiftçi hareketinden olan sabina orellana ilk bakan şimdilik.
bolivya'da kurulan bakanlığın başka bir görevi ise sömürgeciliğe karşı mücadele.
güzel şeyler de oluyor dünyada, (bkz: var olsun yoldaşlar)*
edit: bu kez aramaya inanmadım ama bu başlık daha genel gibi(diğeri uzun ve haber sanki) iyi bari başlık taşınsın halkoyuyla *
devamını gör...
sana deliler gibi aşığım diyen sara’nın scofield öldü sandıktan sonra hemen evlenmesi
bu başlığın koca bir spoilerdan oluşması... hoş olmamış.
devamını gör...
25 mart 2021 ösym'nin sınav ücretlerine zammın sebebini açıklaması
fiyatı öğrenildiğinde "geçen yıldan kalan kalemlik ile gitsek fiyattan düşer misiniz?" diye insanın sorası gelen durumdur.
hem naneli şekerim de duruyor. bence güzel fikirdi.
hem naneli şekerim de duruyor. bence güzel fikirdi.
devamını gör...
acıkulak
bazı bölgelerde şeklinden dolayı kuzukulağı da denilen bitki. erik bulamadıysanız kuzukulağı yiyin denebilecek kadar lezzetli bir ekşiliktedir. yukarıda bahsedilenler haricinde üzerine tuz serpilerek balık yanında enfes olur. merak edenler için şuraya bi yere görsel ekliyorum:

devamını gör...
#osmancurtutuklansın
isviçre'de gelen 17 yaşındaki öz yeğenini tecavüz eden ve bütün bunlar dna ile kanıtlanmasına rağmen serbest bırakılan osman cur denen insanlıktan nasibini almamış zat tutuklansın.
devamını gör...
origami
origami, (折り紙 origami) japonca "ori" (katlamak) ve "gami" (kâğıt) sözcüklerinin birleşiminden meydana gelmiş olup kâğıt katlama sanatına verilen addır. ismi japonca olsa da çin kaynaklı bir sanat olduğunu iddia eden kaynaklar da vardır . genellikle kare kâğıt parçalarını kesmeden ve yapıştırıcı kullanmadan, sadece katlayarak, çeşitli canlı ve cansız figürler oluşturarak yapılmakla birlikte, dikdörtgen kâğıtlardan, hatta kâğıt paralardan yapılan modeller de oldukça fazladır.
kaynak.
kaynak.
devamını gör...
kozmik perspektif
bu evrende çok büyük ya da çok küçük olabilirsiniz. insanın hayatını anlamlandırabilmesi için videodaki güleryüzlü kadına bakması iyi olur. kozmik bir bakış açısıyla, hayatın zorlukları önemsiz görünür ve her şey yeni bir anlam kazanır.
"kozmik bir perspektif her zaman trajedinin etkisini dağıtır. yeterince yükseğe tırmanabilirsek, o trajedinin artık trajik görünmediği bir yüksekliğe de erişebiliriz" - irvin d. yalom.
evrenin uzak bir köşesinden dünyaya bakan ve sonra ona "pale blue dot" yani "soluk mavi nokta" diyen astronotlar değişik bir aydınlanma duygusundan bahsetmişlerdir.
bu aydınlanma duygusundan yola çıkılarak yaşadığımız evrene bakış tarzı olan kozmik perspektif terimi kullanılmaya başlanmıştır.
"kozmos'un boyutu ve yaşı sıradan insan anlayışının ötesindedir. sınırsızlık ve sonsuzluk arasında bir yerde kaybolmuş bu küçük gezegen bizim evimizdir " -carl sagan.
"kozmik bir perspektif her zaman trajedinin etkisini dağıtır. yeterince yükseğe tırmanabilirsek, o trajedinin artık trajik görünmediği bir yüksekliğe de erişebiliriz" - irvin d. yalom.
evrenin uzak bir köşesinden dünyaya bakan ve sonra ona "pale blue dot" yani "soluk mavi nokta" diyen astronotlar değişik bir aydınlanma duygusundan bahsetmişlerdir.
bu aydınlanma duygusundan yola çıkılarak yaşadığımız evrene bakış tarzı olan kozmik perspektif terimi kullanılmaya başlanmıştır.
"kozmos'un boyutu ve yaşı sıradan insan anlayışının ötesindedir. sınırsızlık ve sonsuzluk arasında bir yerde kaybolmuş bu küçük gezegen bizim evimizdir " -carl sagan.
devamını gör...
yeraltı edebiyatı
yazılanlara baktım da bazıları tekrara girecek olsun.
edebiyat, sanat iyi olanı, biçimsel olarak ve içeriksel olarak güzel olanı anlatmak gibi bir misyon ediniyor genellikle kendine. işte söz sanatları, tek ve büyük aşk anlatıları, iyilerin kazanması vs gibi.
fakat yeraltı edebiyatı başlığında diğer sanatları da düşünecek olursak. edebiyat/sanat güzel olanı, güzel bir şekilde anlatmak zorunda değil. zaten bu belli bir doğrunun olmadığı ve hiç bir zaman da olmayacağı sanat sanat için mi yoksa halk için mi gibi bir tartışma.
yeraltı edebiyatı bu güzel olanı, güzel bir şekilde anlatmanın anlamsız olmasından çıkıyor biraz da.
evet eril dil olacak, evet cinayet, fuhuş, uyuşturucu olacak, üstte yazan birine katılıyorum toplumdan dışlanan, sevilmeyen bir anti-kahramanı olacak.
bu sizi rahatsız edebilir, zorlama gelebilir, bu edebiyatı seven insanlar boş insanlar gelebilir. amma lakin ki bu edebiyatı seven, elimden geldiğince çoğu kitabını okuyan biri olarak değildir.
elbette eleştirilebilecek kısımları var. örneğin bandrol işi yazılanlardan bir tanesi.
fakat ruhumuzun asi, tutunmayı reddeden, kontrollü dibe vurmaktan hoşlanan fakat modern hayat koşullarında bu tarafını elimizden geldiğince baskı altına alan bizleri, akşamları sigaramızı yakıp, bu türe ait kitaplar eşliğinde asla yaşayamayacağımız hayatları, olayları okuma keyfini küçümsemek de hoş değil.
son olarak:
asilerin,
kaybedenlerin,
hayalperestlerin,
küfürbazların,
günahkârların,
beyaz zencilerin,
aşağı tırmananların,
yola çıkmaktan çekinmeyenlerin,
uçurumdan atlayanların...
dili, sesi yeraltı edebiyatı...
edebiyat, sanat iyi olanı, biçimsel olarak ve içeriksel olarak güzel olanı anlatmak gibi bir misyon ediniyor genellikle kendine. işte söz sanatları, tek ve büyük aşk anlatıları, iyilerin kazanması vs gibi.
fakat yeraltı edebiyatı başlığında diğer sanatları da düşünecek olursak. edebiyat/sanat güzel olanı, güzel bir şekilde anlatmak zorunda değil. zaten bu belli bir doğrunun olmadığı ve hiç bir zaman da olmayacağı sanat sanat için mi yoksa halk için mi gibi bir tartışma.
yeraltı edebiyatı bu güzel olanı, güzel bir şekilde anlatmanın anlamsız olmasından çıkıyor biraz da.
evet eril dil olacak, evet cinayet, fuhuş, uyuşturucu olacak, üstte yazan birine katılıyorum toplumdan dışlanan, sevilmeyen bir anti-kahramanı olacak.
bu sizi rahatsız edebilir, zorlama gelebilir, bu edebiyatı seven insanlar boş insanlar gelebilir. amma lakin ki bu edebiyatı seven, elimden geldiğince çoğu kitabını okuyan biri olarak değildir.
elbette eleştirilebilecek kısımları var. örneğin bandrol işi yazılanlardan bir tanesi.
fakat ruhumuzun asi, tutunmayı reddeden, kontrollü dibe vurmaktan hoşlanan fakat modern hayat koşullarında bu tarafını elimizden geldiğince baskı altına alan bizleri, akşamları sigaramızı yakıp, bu türe ait kitaplar eşliğinde asla yaşayamayacağımız hayatları, olayları okuma keyfini küçümsemek de hoş değil.
son olarak:
asilerin,
kaybedenlerin,
hayalperestlerin,
küfürbazların,
günahkârların,
beyaz zencilerin,
aşağı tırmananların,
yola çıkmaktan çekinmeyenlerin,
uçurumdan atlayanların...
dili, sesi yeraltı edebiyatı...
devamını gör...
birden fazla kitabı beraber okumak
zaman zaman bende farklı kitapları birlikte okuma ihtiyacı duyuyorum. her kitaba farklı duygularla ayrı pencereden bakmanın vermiş olduğu duyguyu çoğaltmak mutlu ediyor.
devamını gör...
yazarların yaşlandıklarını hissettiği ilk an
yıllar önce makyaj yaparken aynada saçlarımın iki tutam beyazladığını farkettiğim andır.
"ulan noluyoruz"? deyip iyice saçlarımın arasını kontrol etmiştim. "harbi harbi beyazların çıkmış whis" demiştim.
aynayla göz göze geldik. derin bir iç çekip "yaşlandın be whis" dedim. yaşlandık. yaşlandırdılar. bir gece de mi oldu? ah saçlarımı oturduğu evden çıkan kiracının boya badana yapmasına çeviren dertlerim...
3 gün önce de saçlarımı toplarken farkettim beyazlarım birkaç tutam daha artmış. yüce honos'un kafasına dönmüş kafam.
"ırsi herhalde ya kendine gel 24 buçuk yaşındasın sen " diyerek kendimi teselli ettim.
şimdi bu tanimi yazarken bir tanesini koparttim. kopartınca da çoğalıyormuş galiba bu beyaz tutamlar. seviyor sevmiyor hesabı.
saldım çayıra mevlam kararta...
"ulan noluyoruz"? deyip iyice saçlarımın arasını kontrol etmiştim. "harbi harbi beyazların çıkmış whis" demiştim.
aynayla göz göze geldik. derin bir iç çekip "yaşlandın be whis" dedim. yaşlandık. yaşlandırdılar. bir gece de mi oldu? ah saçlarımı oturduğu evden çıkan kiracının boya badana yapmasına çeviren dertlerim...
3 gün önce de saçlarımı toplarken farkettim beyazlarım birkaç tutam daha artmış. yüce honos'un kafasına dönmüş kafam.
"ırsi herhalde ya kendine gel 24 buçuk yaşındasın sen " diyerek kendimi teselli ettim.
şimdi bu tanimi yazarken bir tanesini koparttim. kopartınca da çoğalıyormuş galiba bu beyaz tutamlar. seviyor sevmiyor hesabı.
saldım çayıra mevlam kararta...
devamını gör...
gençlik nereye gidiyor sorunsalı
bir kısım, tiktok çekip vasıfsız fenomenler olma yoluna gidiyor. bir kısmı durmadan inekleyip ya okumuş işsiz, ya da yurtdışı yoluna gidiyor. azınlıkta olan bir kısım var, onlar da ne olur ne olmaz diye hafiften ders çalışıp gençliğini imkanları dahilinde ne kadar yaşayabiliyorsa o kadar yaşamaya çalışıyor.*
devamını gör...
vejetaryen
et tüketmeyen insanlara verilen ad. et yiyorum deyince de, bazılarının hayvan yiyorsun lan diye bir de acıtasyon yapmaları yok mu.. sanırsın hayvan kesilirken, "aman aman yapma abi" diyor. hayvanların kendisi bile hayatta kalmak için hayvan yiyor, bir insan yediğinde sorun oluyor. bir maymun, muz ararken, bunu "ulan acıktım be muz yesem iyi olur" diye düşünüp yapmaz, çünkü hayvanlarda düşünmek, anlamak, akletmek gibi bir şey yok. bir kedi, bir köpekten kaçarken, "allaaah..geliyor yine" demez. nitekim, bir koyun, bir inek de kesilirken, "elveda dünya.." falan demiyor yani. o zaman benim bunu yememek, lezzetini tatmamam için ne gibi bir gerekçem var? zararlı desen değil abi, vitamin deposu. hayvanlar da acı çeker orası ayrı, fakat hayvanlar acı çekiyorsa, kendileri gibi hayvan olan diğer canlılar onları yediğinde de acı çekiyorlardır. kabul edin etmeyin, insan da bir hayvandır. dolayısıyla diğer hayvanlar gibi, biz insan adı verilen hayvanların da, diğer hayvan türlerini yemesi kadar doğal bir şey olamaz. son olarak, gariptir ki, insanoğlu kendi gibi insan olanların acı çekmesinden bir hüzün duymazken, akletmeyi, düşünmeyi bilmeyen, insanlar gibi duygusal bir acı çekip-çekmediği bile henüz bilinmeyen diğer hayvan türlerinin kesilmesine oldukça hüzünlenir. aha bunu da et yiyerek yazdım. vesselam.
devamını gör...
v60
bir filtre kahve demleme aparatı. bu aparatı ve chemex'i kullanarak yaptığınız kahvenin demleme metodu ise pour over.
v60 konik bir cam ya da seramik aparat. en bilinen markası hario. hario çok ünlü bir cam eşya üreticisi firma olmakla birlikte üst segment kahve aparatları üretmesiyle de ayrıca meşhur olan bir japon markası.

pour over, konik bir cam ya da seramik yapısı olan v60 aparatına ısıtılmış filtre kağıdı ve kalın çekilmiş (bir fincan için -kahvesine göre tabi ki değişir ama- ortalama 15 gr.) kahve eklemek ve üzerine dairesel hareketlerle sicim gibi* sıcak suyu (ısısı ortalama 95 santigrat) vermek, kahveyi köpürtmek, yaklaşık 30 saniye beklemek ve ardından yine aynı yöntemle suyu eklemek prensibiyle çalışan bir yöntem.
yani 3. nesil kahvecilerde işin tekniğini çok biliyormuş gibi "ben bugün chemex içmeyeyim, bi' v60 rica ediyorum" diye caka satmak dışında pek hayatımda yoktu açıkçası son döneme kadar. sonradan geldi, fena da olmadı. ama hala chemex seviyorum kahvemi ateş üzerinde pişirmeyeceksem. ilk tercihimse her zaman moka pot ya da percolator. böyleyken böyle. neyse bir arkadaş fikir verdi, kendi ukdemi doldurayım dedim yazdım, maksat iş görülsün. hayırlı sözlükler.
v60 konik bir cam ya da seramik aparat. en bilinen markası hario. hario çok ünlü bir cam eşya üreticisi firma olmakla birlikte üst segment kahve aparatları üretmesiyle de ayrıca meşhur olan bir japon markası.

pour over, konik bir cam ya da seramik yapısı olan v60 aparatına ısıtılmış filtre kağıdı ve kalın çekilmiş (bir fincan için -kahvesine göre tabi ki değişir ama- ortalama 15 gr.) kahve eklemek ve üzerine dairesel hareketlerle sicim gibi* sıcak suyu (ısısı ortalama 95 santigrat) vermek, kahveyi köpürtmek, yaklaşık 30 saniye beklemek ve ardından yine aynı yöntemle suyu eklemek prensibiyle çalışan bir yöntem.
yani 3. nesil kahvecilerde işin tekniğini çok biliyormuş gibi "ben bugün chemex içmeyeyim, bi' v60 rica ediyorum" diye caka satmak dışında pek hayatımda yoktu açıkçası son döneme kadar. sonradan geldi, fena da olmadı. ama hala chemex seviyorum kahvemi ateş üzerinde pişirmeyeceksem. ilk tercihimse her zaman moka pot ya da percolator. böyleyken böyle. neyse bir arkadaş fikir verdi, kendi ukdemi doldurayım dedim yazdım, maksat iş görülsün. hayırlı sözlükler.
devamını gör...