frisson
fransızca bir sözcüktür. iyi veya kötü olan ani duygu değişimlerinde, kişilerin heyecanlanması ve tüylerinin ürpermesi anlamına gelmektedir.
devamını gör...
köylülük belirtileri
medeniyetsizliği köylülük diye nitelendirip kendi sanki bir haltmış gibi köylüyü aşağılayıcı nitelikte madde madde yazı yazmak mesela.
devamını gör...
7 mayıs 2021 bazı marketlerin ped satışını durdurması
gerçekten şaka gibi şaka!!!
devamını gör...
her kafadan bir ses radyo yayını
yayına katıldığında, tutankamonun laneti'ne şu soruları sorabilir misiniz?
mahlasını ''tutankamonun karması'' yapacağı konusundaki dedikodular gerçek mi?
bir de, pek çok sözlük yazarı bir tane rozet alabilmek için kırk takla atarken, kendisi üç rozeti birden heybesine indirmeyi nasıl başardı? karma puanlarını bu kadar hunharca harcarken vicdanı hiç mi sızlamıyor?
cevaplar için şimdiden teşekkür ederiz.
mahlasını ''tutankamonun karması'' yapacağı konusundaki dedikodular gerçek mi?
bir de, pek çok sözlük yazarı bir tane rozet alabilmek için kırk takla atarken, kendisi üç rozeti birden heybesine indirmeyi nasıl başardı? karma puanlarını bu kadar hunharca harcarken vicdanı hiç mi sızlamıyor?
cevaplar için şimdiden teşekkür ederiz.
devamını gör...
yükseklik fobisi
sahip olduğum fobi. alay edebilirsiniz çünkü üst geçitten bile korkuyorum. ha böyle birini ahşap ve sallanan bir köprüden geçmeye mecbur bıraktılar bir ara aklım çıktı yeminle
devamını gör...
emir kipiyle konuşan insan
durduk yere katil etmeyin insanları.
devamını gör...
beyza ile tatlı sert
önce takip edip geri takibi görünce takipten çıkan bir yazar. ne gerek var böyle ergen tavırlara anlam veremedim.3-5 takipçiniz de az oluversin.
devamını gör...
yarın gel başla denilesi sözlük yazarları
mastor ukdesi.
olur da hayalim üzerine* bir şirket açabilirsem; çalışmak isteyen herkes gelsin diyorum. tabii belli departmanlar için aklımda belirli yazarlar var. cv için dm ve lütfen boydan fotiniz yoksa cv'nizi güncelleyiniz.
pazarlama için hristiyanismail, güvenlik ve gizlilik için iko, insan kaynakları için ivanmilinski, hukukçu olarak nicki bende gizli kalsın ama kimi seçeceğimi biliyorum.
olur da hayalim üzerine* bir şirket açabilirsem; çalışmak isteyen herkes gelsin diyorum. tabii belli departmanlar için aklımda belirli yazarlar var. cv için dm ve lütfen boydan fotiniz yoksa cv'nizi güncelleyiniz.
pazarlama için hristiyanismail, güvenlik ve gizlilik için iko, insan kaynakları için ivanmilinski, hukukçu olarak nicki bende gizli kalsın ama kimi seçeceğimi biliyorum.
devamını gör...
hermann minkowski
4 boyutlu uzay - zaman geometrisinin temelini atarak albert einstein'ın görelilik kuramına zemin oluşturan alman matematikçi. bu nedenle günümüzde kabul ettiğimiz evren geometrisi minkowski uzayı olarak anılır.
devamını gör...
cevap verme sürünsün köpek
zalım kız triosunun birbirine verdiği tavsiye taslağı.
kaç delikanlı böyle derbeder oldu kim bilir.
kaç delikanlı böyle derbeder oldu kim bilir.
devamını gör...
kukumav kuşu gibi
baykuşgillerden, eskidünya’nın çok büyük bir bölümünde yaşayan, birkaç türü bulunan, küçük kemirgenlerle ve böceklerle beslendiği için tarıma yararlı olan, basık başlı, yarım peçeli, külrenginde, küçük, yırtıcı bir gece kuşu.
demek ki yalnız takılan bir kuş kardeşimizmiş.
devamını gör...
akıl hastanesinden bir delinin allah'a mektubu
alıntıdır...
elazığ tımarhanesi'nde (akıl ve ruh sağlığı hastanesi) tedavi gören, akıllı olduğunu beyan ettiği halde bir sonuç göremeyen ve 1965 yılında vefat eden o zamanın baş hekimi tarafından bir “deli”nin allah'a yazdığı son dilekçesi olarak tabir edilen mektup.
ben dünya kürresi, türkiye karyesi ve urfa köyünden, el-aziz tımarhanesi (akıl ve ruh sağlığı hastanesi) sakinlerinden; ismi önemsiz, cismi değersiz, çaresiz ve kimsesiz bir abdi acizin, ahir deminde misafiri azrail’i beklerken, başhekimlik üzerinden hâkimler hakiminin dergahı uluhiyetine son arzuhalimdir:
ben ğam (dertlilik) deryasında, fakirlik vatanında, horluk ve rezillik kaftanında padişah yapılmışım
… meyvalardan dağdağana, çalgılardan ney-kemana kapılmışım… benim yatağım akasya dikeninden, yorganım kirpi derisinden farksızdır. kalbim ayizman’ın (hitlerin işkenceci nazi komutanı) fırını, ve sahranın çöl fırtınasıdır.
ruhum aşık-ı hüda mahbub peresttir, lakin aklım kaderin cilvesi ve talihin sillesiyle gurestir (gelgittir) bana gelen derdü gamın kilosu beleştir. nerde bir güzel varsa bana karşı keleştir (yüz vermez, cesaretlidir), bütün yiğitlerde bana hep ters ve terestir. aylar geçti, tek temizliğim, gözyaşıyla ve kara toprakla aldığım teyemmüm abdesttir. yani, içtiğimiz kezzap suyu, mezemiz ise ateştir.
ol resuli zişan ve sultanı dücihan: “cenabı allah’ın insanları dünya, dünyayı ise insanlar için yarattığını; ruhları vücut için, vücutları ise ruhlar için yarattığını; erkekleri kadınlar; kadınları erkekler için yarattığını; cenneti mü’min kullar, mü’min kulları da cennet için yarattığını; cehennemi inkârcılar ve münafıklar, inkârcıları ve münafıkları da cehennem için yarattığını” hadisleriyle haber vermiştir. peki acaba benim gibi meczup divaneleri ne maksatla halk etmiştir? bilen babayiğit, meydana çıkıp söylesin… allah sana iman verdi sen tuğyan edersin; o in’am etti sen küfran (nankörlük) edersin; o ikram etti sen inkar edersin; o ihsan etti sen isyan edersin; bir de kalkıp bana deli divane diye bühtan edersin!..
bu söylediklerimin hepsi ruhumun içinde cenk etmektedir. eğer dilekçemin cevabı gelirse bu manevralar sona erecektir. şimdi adresimi arz ediyorum: kur’an’ı geldiği yere, yine kur’an’ı getiren geri taşısın. madem ki ahkamı ve ahlakı kalmadı, kur’an’ın kağıdı ve yazısı neye yarasın?! taki hz. muhammed mehdi (a.s) gelince yeniden okunup yaşansın.!
ey zerrelerden kürrelere, yerlerden göklere bütün alemlerin rabbi!.. ey cemadi, nebati, hayvani, insani, ruhani ve nurani her şeyin ve herkesin yegane sahibi!… ey iman ve şuur ehli kalplerin en yüce habibi!.. ey dertli bedenlerin kederli gönüllerin, ve yaralı yüreklerin tabibi!. ben biçare kulun ki; garipler garibi, hüzünlerin esiri, zulümlerin muzdaribi, öksüz, yetim ve sahipsiz bir tımarhane delisi… ama kutsi muhabbet ve hasretinin divanesi!… herkesi ve her şeyimi elimden aldın, ama sana sığındım, aşkına sarıldım, yegane sen kaldın!. yurdumdan yuvamdan, evimden barkımdan ayırdın, gurbete ve hasrete saldın, ama onları ararken sana ulaştım, sevdana daldım! böylece fani ve hayali görüntülerden kurtarıp hakiki tecelline mazhar kıldın.
yüceler yücesi rabbim, efendim!
haktan saparak ve haddimi aşarak, haşa senden, burak bineği, cebrail seyisi, sidretül münteha menzili, cümle mahlûkatın en şereflisi, rahmanın en mükemmel tecelli ve temsilcisi… kainatın fahri ebedisi, ahir zaman nebisi ve mehdisi, levhi mahfuzun (kader projesinin) tercümanı ve tebliğcisi, efendiler efendisi hz. muhammed sallallahu aleyhi vesellem’in mahbubiyetini mi istedim?.. hanif dinin üstadı ve nice nebilerin atası hz. ibrahim’in haliliyetini, hz. süleyman’ın saltanat ve servetini hz. musa’nın celadet ve cesaretini, hz. isa’nın ruhaniyetinimi istedim?.. hz. ebu bekir sıddık’ın yüksek fazilet ve kurbiyyetini, hz. ömerül faruk’un dirayet ve teslimiyetini, hz. osman’ı zinnureynin asalet ve sehavetini, hz. aliyyül murtaza’nın ilim ve velayetini mi istedim? senden mülkü hâkimiyet, şanü şöhret, malü servet mi talep ettim? senden vücüdüma sıhhat ve afiyet, aklıma ziya ve selamet, hayatıma huzur ve istikamet dilendimse, bunlar için de bin kere tevbe ettim! çünkü şeriatın iptal, tarikatın ihmal, hakikatın ihlal ve mü’minlerin iğfal edildiği bir zillet ve rezalet döneminde, bana akıl ve mükellefiyet verseydin, bu sadece benim mesuliyet ve mahzuniyetimi ziyadeleştirecekti!
sultanım efendim:
ben senden sadece seni istedim; pahası elbet böyle yüksektir ve tüm sevdiklerimi ve sahiplendiklerimi uğruna feda etmektir. rabbim, elbet vardır hikmeti ki, bu kuluna böyle zillet ve zahmet çektirirsin. ben haşa itiraz değil, naz ederim ama, umarım sen niyaz kabul edersin. aile efradımı, aklı izanımı alıp beni hicrana saldın. ama yine de şükür; ya akıllı kalıp ama hain ve hilekâr olaydım… ya varlıklı kalıp ama zalim ve sahtekâr olaydım… ya âlim ve saygın kalıp ama gafil ve riyakâr olaydım… ya arkalı etraflı kalıp ama azgın ve zulümkar olaydım… ya sağlıklı sefalı kalıp ama, sapıtmış, ahlaksız ve vicdansız olaydım!..
derdü bela ki, sabredenlerin vesile-i miracıdır. müminler kalbimin tacı, mücrimler rahmetin muhtacı, münkirler hikmetin icabı, sadık ve aşık ehli cehd adaletin ilacıdır. velakin bu münafık hain ve zalimler ise çıban başıdır, akrep gibi sancıdır; şerefli insana, helali dışında bütün kadınlar kızlar ana-bacıdır.
ey rabbim, efendim!
malum-u aliniz ve zaten yüce takdirinizdir ki; ne özenli-bezekli elbiselerle gezdiğim bayramlarım oldu… ne onurlu ve huzurlu seyahatlerim ve seyranlarım oldu… ne etrafımda hizmet ve rağbet gösteren dostlarım ve hayranlarım oldu!.. lezzet ne imiş, izzet ne imiş ve fazilet ne imiş tatmadım; ama şikâyet şekavettir; bütün bu fani ve fena nimetlerin asıl sahibi olan padişahlar padişahını buldum… beni yoktan var ettin, iman ve hidayet buyurup varlığından haberdar ettin, ama aklımı alıp kulunu bi-karar ettin, sana sonsuz şükürler olsun!.. şimdi son dileğim beni yanına al ve bir daha huzurundan ve sonsuz nurundan ayırma, ne olursun! umarım bu dilekçeyi yazdım diye bana darılmazsın; çünkü zaten zatından gayrıya yalvarıp yakarmanın şirk olduğunu buyurdun!
o mu deli biz mi tartışılır..
elazığ tımarhanesi'nde (akıl ve ruh sağlığı hastanesi) tedavi gören, akıllı olduğunu beyan ettiği halde bir sonuç göremeyen ve 1965 yılında vefat eden o zamanın baş hekimi tarafından bir “deli”nin allah'a yazdığı son dilekçesi olarak tabir edilen mektup.
ben dünya kürresi, türkiye karyesi ve urfa köyünden, el-aziz tımarhanesi (akıl ve ruh sağlığı hastanesi) sakinlerinden; ismi önemsiz, cismi değersiz, çaresiz ve kimsesiz bir abdi acizin, ahir deminde misafiri azrail’i beklerken, başhekimlik üzerinden hâkimler hakiminin dergahı uluhiyetine son arzuhalimdir:
ben ğam (dertlilik) deryasında, fakirlik vatanında, horluk ve rezillik kaftanında padişah yapılmışım
… meyvalardan dağdağana, çalgılardan ney-kemana kapılmışım… benim yatağım akasya dikeninden, yorganım kirpi derisinden farksızdır. kalbim ayizman’ın (hitlerin işkenceci nazi komutanı) fırını, ve sahranın çöl fırtınasıdır.
ruhum aşık-ı hüda mahbub peresttir, lakin aklım kaderin cilvesi ve talihin sillesiyle gurestir (gelgittir) bana gelen derdü gamın kilosu beleştir. nerde bir güzel varsa bana karşı keleştir (yüz vermez, cesaretlidir), bütün yiğitlerde bana hep ters ve terestir. aylar geçti, tek temizliğim, gözyaşıyla ve kara toprakla aldığım teyemmüm abdesttir. yani, içtiğimiz kezzap suyu, mezemiz ise ateştir.
ol resuli zişan ve sultanı dücihan: “cenabı allah’ın insanları dünya, dünyayı ise insanlar için yarattığını; ruhları vücut için, vücutları ise ruhlar için yarattığını; erkekleri kadınlar; kadınları erkekler için yarattığını; cenneti mü’min kullar, mü’min kulları da cennet için yarattığını; cehennemi inkârcılar ve münafıklar, inkârcıları ve münafıkları da cehennem için yarattığını” hadisleriyle haber vermiştir. peki acaba benim gibi meczup divaneleri ne maksatla halk etmiştir? bilen babayiğit, meydana çıkıp söylesin… allah sana iman verdi sen tuğyan edersin; o in’am etti sen küfran (nankörlük) edersin; o ikram etti sen inkar edersin; o ihsan etti sen isyan edersin; bir de kalkıp bana deli divane diye bühtan edersin!..
bu söylediklerimin hepsi ruhumun içinde cenk etmektedir. eğer dilekçemin cevabı gelirse bu manevralar sona erecektir. şimdi adresimi arz ediyorum: kur’an’ı geldiği yere, yine kur’an’ı getiren geri taşısın. madem ki ahkamı ve ahlakı kalmadı, kur’an’ın kağıdı ve yazısı neye yarasın?! taki hz. muhammed mehdi (a.s) gelince yeniden okunup yaşansın.!
ey zerrelerden kürrelere, yerlerden göklere bütün alemlerin rabbi!.. ey cemadi, nebati, hayvani, insani, ruhani ve nurani her şeyin ve herkesin yegane sahibi!… ey iman ve şuur ehli kalplerin en yüce habibi!.. ey dertli bedenlerin kederli gönüllerin, ve yaralı yüreklerin tabibi!. ben biçare kulun ki; garipler garibi, hüzünlerin esiri, zulümlerin muzdaribi, öksüz, yetim ve sahipsiz bir tımarhane delisi… ama kutsi muhabbet ve hasretinin divanesi!… herkesi ve her şeyimi elimden aldın, ama sana sığındım, aşkına sarıldım, yegane sen kaldın!. yurdumdan yuvamdan, evimden barkımdan ayırdın, gurbete ve hasrete saldın, ama onları ararken sana ulaştım, sevdana daldım! böylece fani ve hayali görüntülerden kurtarıp hakiki tecelline mazhar kıldın.
yüceler yücesi rabbim, efendim!
haktan saparak ve haddimi aşarak, haşa senden, burak bineği, cebrail seyisi, sidretül münteha menzili, cümle mahlûkatın en şereflisi, rahmanın en mükemmel tecelli ve temsilcisi… kainatın fahri ebedisi, ahir zaman nebisi ve mehdisi, levhi mahfuzun (kader projesinin) tercümanı ve tebliğcisi, efendiler efendisi hz. muhammed sallallahu aleyhi vesellem’in mahbubiyetini mi istedim?.. hanif dinin üstadı ve nice nebilerin atası hz. ibrahim’in haliliyetini, hz. süleyman’ın saltanat ve servetini hz. musa’nın celadet ve cesaretini, hz. isa’nın ruhaniyetinimi istedim?.. hz. ebu bekir sıddık’ın yüksek fazilet ve kurbiyyetini, hz. ömerül faruk’un dirayet ve teslimiyetini, hz. osman’ı zinnureynin asalet ve sehavetini, hz. aliyyül murtaza’nın ilim ve velayetini mi istedim? senden mülkü hâkimiyet, şanü şöhret, malü servet mi talep ettim? senden vücüdüma sıhhat ve afiyet, aklıma ziya ve selamet, hayatıma huzur ve istikamet dilendimse, bunlar için de bin kere tevbe ettim! çünkü şeriatın iptal, tarikatın ihmal, hakikatın ihlal ve mü’minlerin iğfal edildiği bir zillet ve rezalet döneminde, bana akıl ve mükellefiyet verseydin, bu sadece benim mesuliyet ve mahzuniyetimi ziyadeleştirecekti!
sultanım efendim:
ben senden sadece seni istedim; pahası elbet böyle yüksektir ve tüm sevdiklerimi ve sahiplendiklerimi uğruna feda etmektir. rabbim, elbet vardır hikmeti ki, bu kuluna böyle zillet ve zahmet çektirirsin. ben haşa itiraz değil, naz ederim ama, umarım sen niyaz kabul edersin. aile efradımı, aklı izanımı alıp beni hicrana saldın. ama yine de şükür; ya akıllı kalıp ama hain ve hilekâr olaydım… ya varlıklı kalıp ama zalim ve sahtekâr olaydım… ya âlim ve saygın kalıp ama gafil ve riyakâr olaydım… ya arkalı etraflı kalıp ama azgın ve zulümkar olaydım… ya sağlıklı sefalı kalıp ama, sapıtmış, ahlaksız ve vicdansız olaydım!..
derdü bela ki, sabredenlerin vesile-i miracıdır. müminler kalbimin tacı, mücrimler rahmetin muhtacı, münkirler hikmetin icabı, sadık ve aşık ehli cehd adaletin ilacıdır. velakin bu münafık hain ve zalimler ise çıban başıdır, akrep gibi sancıdır; şerefli insana, helali dışında bütün kadınlar kızlar ana-bacıdır.
ey rabbim, efendim!
malum-u aliniz ve zaten yüce takdirinizdir ki; ne özenli-bezekli elbiselerle gezdiğim bayramlarım oldu… ne onurlu ve huzurlu seyahatlerim ve seyranlarım oldu… ne etrafımda hizmet ve rağbet gösteren dostlarım ve hayranlarım oldu!.. lezzet ne imiş, izzet ne imiş ve fazilet ne imiş tatmadım; ama şikâyet şekavettir; bütün bu fani ve fena nimetlerin asıl sahibi olan padişahlar padişahını buldum… beni yoktan var ettin, iman ve hidayet buyurup varlığından haberdar ettin, ama aklımı alıp kulunu bi-karar ettin, sana sonsuz şükürler olsun!.. şimdi son dileğim beni yanına al ve bir daha huzurundan ve sonsuz nurundan ayırma, ne olursun! umarım bu dilekçeyi yazdım diye bana darılmazsın; çünkü zaten zatından gayrıya yalvarıp yakarmanın şirk olduğunu buyurdun!
o mu deli biz mi tartışılır..
devamını gör...
sözlük yazarlarının anlayamadığı şeyler
adına hayat dediğimiz bu uzun keşif turu sırasında karşımıza çıkan birçok şeye anlam veremiyorum, misal; bir insanın bir başka insanı bile isteye neden kırdığına ölene değin anlam veremeyeceğim ya da kendisine yapılsa ağlamaktan helak olan kişinin o şeyi başkasına yapmasına da anlam veremeyeceğim.
neden herkesin her konuda bir fikri olduğuna, kimsenin neden "bana ne" diyemediğine, bilmeseler dahi yorum yaptıklarına, öğretmenin öğrencisine öğretemediklerine, anne-babanın çocuklarına yaptığına falan da asla anlam veremeyeceğim. aile dediğimiz o bağın dört duvar arasına sıkışması da kafamı karıştırıyor mesela. ne bileyim, etrafımda öyle şeyler oluyor ki; durup bakmakla yetinebiliyorum sadece.
masumiyet dizisini biliyorsunuzdur; bence başrol kızın yaşadığı şeyi yaşayan çok kız var. sadece çoğunun ismini bilmiyoruz. peki, ismini bildiklerimize ne yapıyoruz?
"kesin kuyruk sallamıştır"
yahu neden? şaka gibi değil mi sizce de? * bir kadın darp ediliyor ve sonucu bu mu?
velhasıl anlamayacağım. bu hayat ne yapıyor, nereye varmak istiyor, hiçbir zaman anlamayacağım. özellikle kadınlar, hayvanlar ve çocuklar konusunda.
neden herkesin her konuda bir fikri olduğuna, kimsenin neden "bana ne" diyemediğine, bilmeseler dahi yorum yaptıklarına, öğretmenin öğrencisine öğretemediklerine, anne-babanın çocuklarına yaptığına falan da asla anlam veremeyeceğim. aile dediğimiz o bağın dört duvar arasına sıkışması da kafamı karıştırıyor mesela. ne bileyim, etrafımda öyle şeyler oluyor ki; durup bakmakla yetinebiliyorum sadece.
masumiyet dizisini biliyorsunuzdur; bence başrol kızın yaşadığı şeyi yaşayan çok kız var. sadece çoğunun ismini bilmiyoruz. peki, ismini bildiklerimize ne yapıyoruz?
"kesin kuyruk sallamıştır"
yahu neden? şaka gibi değil mi sizce de? * bir kadın darp ediliyor ve sonucu bu mu?
velhasıl anlamayacağım. bu hayat ne yapıyor, nereye varmak istiyor, hiçbir zaman anlamayacağım. özellikle kadınlar, hayvanlar ve çocuklar konusunda.
devamını gör...
aynı sayfayı defalarca okumak
okurken kafanın bambaşka yerlerde olmasından mütevellit tekrar tekrar okuma durumudur. çok fazla dikkat eksikliğim olduğu için çok keyifli bir şey bile okusam mutlaka dikkatim dağılır, okurken arka planda başka şeyler düşünürüm ve çoğu cümle hatta bazen çoğu sayfa tekrar tekrar okunur.
devamını gör...
coldboy
çizimimi telefon arka planı yaparak beni aşırı mutlu edip dakikalarca evde sırıta sırıta gezmeme neden olan; kültürlü, kibar ve sevecen (evet ismi coldboy olsa da) ve buraya kaydolduğumda karşıma ilk çıkan yazar.
devamını gör...
2053’e kadar oyumuz yüzde 35’in altına düşmüyor
devamını gör...
zafer algöz
haşırt dı bilekbord isimli oyuncu anıları kitabının yazarı, babasının memuriyetinde trabzon'da yaşamış ve trabzon'u çok sevmiş, can yılmaz ile eğlenceli bir program yapan usta oyuncu.
devamını gör...