1 kilo tulum peynirinin 70 lira olması
canım erzincan'ımın güzide lezzetine bile vergi getirdikleri için gayet normal olan durumdur.
en iyisi hakiki tulum peyniri yapan bir yerden fazlaca alıp depo yapmaktır eğer ki evinizde derin dondurucu varsa.
en iyisi hakiki tulum peyniri yapan bir yerden fazlaca alıp depo yapmaktır eğer ki evinizde derin dondurucu varsa.
devamını gör...
en sevilen barış manço şarkısı
seçmesi çok zor ama dönence diyebilirim sanirim.
devamını gör...
hatıra olsun diye saklanan garip nesneler
ilk uçak biletim, arkadaşlarımın yazdığı doğum günü kartları, arkadaşımla ezberlediğimiz ingilizce diyalog, müzekart.
devamını gör...
mesaj anahtarlama
çift yönlü haberleşme sistemlerinde alıcı ve vericinin doğrudan bağlantısının olmadığı, gönderilen mesaj verisinin ara istasyonlar tarafından bir bütün halinde iletilmesine dayanan yöntem. teleks ağlarında kullanılmış ve saniyede 2 kilobit'lik hızıyla arpanet için önerilen ilk teknoloji olup yerini paket anahtarlamaya bırakmıştır.
bir ayın ardından edit: bugünün geleceğini, artık bu sözlükte yazmıyor olmama sebep olarak gösterdiğim yalandan mazeretle yalnızca kendimi kandırdığımı biliyordum.
#1028173 tanımı noktasına, virgülüne kadar haklıdır. sadece iki ay sürdürebildiğim buradaki mücadeleme ara verdiğim için, artık güven duyabildiğim bir sözlüğe taşınıp, şimdilik orada yazmaya devam ettiğim için özür dilerim. lakin bu bir köprü yakmak değildir ve zaman aşımı denen kavrama inanmam. bundan on yıl sonra bile, adil ve güvenilir bir sistem oturtmaya yönelik atılmış en ufak bir somut adıma rastladığımda, okurken sağduyumun ve midemin kaldırmadığı yüzlerce tanım girdisine dair verdiğim şikayet dilekçelerimin en az bir tanesine, kendimce doğru olduğuna inandığım işlemin yapılması halinde derhal yazmaya devam edeceğime söz veriyorum.
bir ayın ardından edit: bugünün geleceğini, artık bu sözlükte yazmıyor olmama sebep olarak gösterdiğim yalandan mazeretle yalnızca kendimi kandırdığımı biliyordum.
#1028173 tanımı noktasına, virgülüne kadar haklıdır. sadece iki ay sürdürebildiğim buradaki mücadeleme ara verdiğim için, artık güven duyabildiğim bir sözlüğe taşınıp, şimdilik orada yazmaya devam ettiğim için özür dilerim. lakin bu bir köprü yakmak değildir ve zaman aşımı denen kavrama inanmam. bundan on yıl sonra bile, adil ve güvenilir bir sistem oturtmaya yönelik atılmış en ufak bir somut adıma rastladığımda, okurken sağduyumun ve midemin kaldırmadığı yüzlerce tanım girdisine dair verdiğim şikayet dilekçelerimin en az bir tanesine, kendimce doğru olduğuna inandığım işlemin yapılması halinde derhal yazmaya devam edeceğime söz veriyorum.
devamını gör...
popülaritesini hak eden filmler
klasikleşen tüm bu eserlere ek olarak geçen yılın yapımlarından biri olan 'promising young woman'dır.
devamını gör...
kolay gibi görünen ama çok zor olan şeyler
birini sevmek.
devamını gör...
yıkıcılık mazisi
cafer modarres sadeghi’nin iki öykülük öykü kitabına ismini veren ben sabaha kadar uyanığım öyküsünde geçen bir sözdür.
artık aldığınız yaşlar alacağınız yaşlardan daha fazla olmaya başladığında dönüp geçmişe bir göz atma ihtiyacı hissedersiniz. nostaljik bir yenilenme ve hatırlama hesabından çok; bir hesap çıkarma, olup biteni anlamlandırma çabasıdır bu geri dönüşün bir arpa boyu uzanan halsizliği.
ben de geri dönüp baktığımda az gidip uz gittiğimden ve dere tepe düz gittiğimden emin olduktan sonra gökten düşen üç elmadan sadece birini yerden alıp kafamı şöyle bir ovuşturup acıdan kurtularak düşünmeye başladım.
ve benim de bir yıkıcılık mazim olduğu ortaya çıktı geçmişimi daha iyi görebilmek için kullandığım kozmik gözlerimin nedenini açıklamaya çalışırken.
sanki belli bir yaş aralığında dokunduğum her şeyi yerle yeksan etmişim ve işin en kötü yanı ise bunun farkına varmayacak kadar iyi niyetli bir kötü adammışım. ne kadar çok insana zarar vermişim, ne kadar çok umudu yıkıp geçmişim, ne kadar hayal kırıklığı yaratmışım.
mazimde kalmasını umduğum yıkıcılığa kesin olarak bir son verme isteğindeyim. bir sonraki yaşım bir dönüm noktası olacak, bunun sözünü aldım. yıkılcılık mazisi kaybolup gider belki. enkazın altında sapasağlam çıkarım.
artık aldığınız yaşlar alacağınız yaşlardan daha fazla olmaya başladığında dönüp geçmişe bir göz atma ihtiyacı hissedersiniz. nostaljik bir yenilenme ve hatırlama hesabından çok; bir hesap çıkarma, olup biteni anlamlandırma çabasıdır bu geri dönüşün bir arpa boyu uzanan halsizliği.
ben de geri dönüp baktığımda az gidip uz gittiğimden ve dere tepe düz gittiğimden emin olduktan sonra gökten düşen üç elmadan sadece birini yerden alıp kafamı şöyle bir ovuşturup acıdan kurtularak düşünmeye başladım.
ve benim de bir yıkıcılık mazim olduğu ortaya çıktı geçmişimi daha iyi görebilmek için kullandığım kozmik gözlerimin nedenini açıklamaya çalışırken.
sanki belli bir yaş aralığında dokunduğum her şeyi yerle yeksan etmişim ve işin en kötü yanı ise bunun farkına varmayacak kadar iyi niyetli bir kötü adammışım. ne kadar çok insana zarar vermişim, ne kadar çok umudu yıkıp geçmişim, ne kadar hayal kırıklığı yaratmışım.
mazimde kalmasını umduğum yıkıcılığa kesin olarak bir son verme isteğindeyim. bir sonraki yaşım bir dönüm noktası olacak, bunun sözünü aldım. yıkılcılık mazisi kaybolup gider belki. enkazın altında sapasağlam çıkarım.
devamını gör...
bir şeyi eleştirince başka bir şey ile suçlanmak
akp'yi eleştirince chp'li,
chp'yi eleştirince akp'li,
kürtleri eleştirince faşist,
faşistleri eleştirince terörist,
lgbt eleştirince yobaz pedofili tecavüzcü,
yobazlari eleştirince ateist,
ateistleri eleştirince arapperest,
arapları eleştirince ırkçı,
hükümeti eleştirince fetöcü,
fetöyü eleştirince pelikancı,
survivor eleştirince anime sevici,
anime eleştirince netflix sevici,
rap müzik eleştirince pop müzik sevici oluyorsun.
herkesin savunması, suçlama üzerine kurulu.
chp'yi eleştirince akp'li,
kürtleri eleştirince faşist,
faşistleri eleştirince terörist,
lgbt eleştirince yobaz pedofili tecavüzcü,
yobazlari eleştirince ateist,
ateistleri eleştirince arapperest,
arapları eleştirince ırkçı,
hükümeti eleştirince fetöcü,
fetöyü eleştirince pelikancı,
survivor eleştirince anime sevici,
anime eleştirince netflix sevici,
rap müzik eleştirince pop müzik sevici oluyorsun.
herkesin savunması, suçlama üzerine kurulu.

devamını gör...
prag baharı
ilk olarak 1967 yılı sonbaharında üniversitelilerin ''daha fazla ışık istiyoruz''sloganıyla başlattıkları, içine slovak ayrılıkçıları, çek sağcıları ile dini ve daha birçok çevrenin dahil olduğu ,en nihayetinde zamanın çekoslavakya komünist partisi genel sekreteri alexander dubçek'in önderliğinde çekoslavakyada yönetiminin belirlediği ve içinde ''sendikalara daha fazla hak, ''sansürün kaldırılması'', ''batı bloğu'' ile yakınlaşma gibi adımların atılmasına kadar varan, 20 ağustos 1968 günü 5 varşova paktı ülkesi askeri birliklerinin çekoslavakyayı işgal etmesi, devlet başkanı alexander dubçek'i tutuklayıp götürdükleri moskova'da nezarete almaları, öğrenci ve sendika önderlerinin tutuklanmaları, prag'da yer yer varşova paktı askerlerine karşı girişilen küçük çaplı silahlı direnişlerin ise çok sert bir şekilde bastırılmasıyla son bulan süreç.
birçok kişi tarafından romantik bir özgürlük hareketi olarak görülse de, içine dahil ettiği birçok görüşün(gençlik, dini çevreler, slovak milliyetçileri, sanatçılar, sendikalar) gelişmeleri kendi taraflarına doğru yontmaya çalışmasından ötürü kontrolsüz aynı zamanda hızlı gelişen, bu yüzden de tüm diğer doğu bloku yönetimlerini paniğe sürükleyen, beraberinde bir askeri müdahale getiren süreç olmuştur. süreç varşova paktı'nın askeri müdahelesi ile sonuçlanmamış olsa, tüm yukarıda sayılan grupların iktidarı ele geçirme kavgasına girişecekleri, yugoslavya örneğinde olduğu gibi sürecin birbirilerini yemelerine kadar gideceği gün gibi aşikardı.
kesinlikle romantik, masum, şirin bir gençlik hareketi değildi.
her ne olursa olsun, sovyet birliklerinin yabancı ve ''bağımsız''' bir ülke topraklarında verdiği kanlı tepkiyi hiçbir şey haklı çıkarmaz.
birçok kişi tarafından romantik bir özgürlük hareketi olarak görülse de, içine dahil ettiği birçok görüşün(gençlik, dini çevreler, slovak milliyetçileri, sanatçılar, sendikalar) gelişmeleri kendi taraflarına doğru yontmaya çalışmasından ötürü kontrolsüz aynı zamanda hızlı gelişen, bu yüzden de tüm diğer doğu bloku yönetimlerini paniğe sürükleyen, beraberinde bir askeri müdahale getiren süreç olmuştur. süreç varşova paktı'nın askeri müdahelesi ile sonuçlanmamış olsa, tüm yukarıda sayılan grupların iktidarı ele geçirme kavgasına girişecekleri, yugoslavya örneğinde olduğu gibi sürecin birbirilerini yemelerine kadar gideceği gün gibi aşikardı.
kesinlikle romantik, masum, şirin bir gençlik hareketi değildi.
her ne olursa olsun, sovyet birliklerinin yabancı ve ''bağımsız''' bir ülke topraklarında verdiği kanlı tepkiyi hiçbir şey haklı çıkarmaz.
devamını gör...
ercüment ovalı
yerli aşıyı bulmaya çalışan bilim insanıdır.
yahu bu adam en son aşı buluyordu ne oldu o iş bilen biri varmı?
yahu bu adam en son aşı buluyordu ne oldu o iş bilen biri varmı?
devamını gör...
lima sendromu
peru'nun lima kentinde yaşanan bir olaydan adını alan psikolojik rahatsızlık.
kaçırdığı kadına âşık olan adamdan sonra ismi duyulmuş ve rahatsızlığın görülme sıklığı arttıkça namı yayılmıştır. anlaşılacağı üzere kendisi stockholm sendromu'nun tam tersi bir seyir gösteriyor. bilen bilir; stockholm sendromu'nda kaçırılan kişi, onu kaçıran kişiye aşık olur. bunda ise durum tersi şekildedir. rehin aldığı kişiye sempati duyan bir birey vardır. bunun en muhtemelen sebebi; vicdanen duyulan rahatsızlık veya suçluluk duygusu.
suçlu, suçunun farkına vardıkça vicdani olarak rahatsız oluyor ve bu rahatsızlık zamanla suçuna karşı bir sempati duymasına sebep oluyor. sonra da ver elini aşk. *
kaçırdığı kadına âşık olan adamdan sonra ismi duyulmuş ve rahatsızlığın görülme sıklığı arttıkça namı yayılmıştır. anlaşılacağı üzere kendisi stockholm sendromu'nun tam tersi bir seyir gösteriyor. bilen bilir; stockholm sendromu'nda kaçırılan kişi, onu kaçıran kişiye aşık olur. bunda ise durum tersi şekildedir. rehin aldığı kişiye sempati duyan bir birey vardır. bunun en muhtemelen sebebi; vicdanen duyulan rahatsızlık veya suçluluk duygusu.
suçlu, suçunun farkına vardıkça vicdani olarak rahatsız oluyor ve bu rahatsızlık zamanla suçuna karşı bir sempati duymasına sebep oluyor. sonra da ver elini aşk. *
devamını gör...
six day war
colonel bagshot'ın 1971 tarihinde çıkan oh! what a lovely war albümünde yer alan mükemmel parçası. altı gün savaşını konu almaktadır. mahmut orhanın remix yapmasından sonra popüler olmuştur ama şahsi cover* tercihim deniz tekin'dir.
colonel bagshot
deniz tekin
mahmut
colonel bagshot
deniz tekin
mahmut
devamını gör...
arım balım peteğim
eski türk filmleri 'nde fonda çalan çok güzel bir zeki müren şarkısı.
arım balım peteğim
gülüm dalım çiçeğim
bilsem ki öleceğim
yine seni seveceğim.
arım balım peteğim
gülüm dalım çiçeğim
bilsem ki öleceğim
yine seni seveceğim.
devamını gör...
şeker portakalı
josé maruo de vasconcelos’un yazmış olduğu, brezilya edebiyatının klasiklerinden olan kitaptır. aynı zamanda çocukların okuması meb tarafından yasaklanmış kitaptır, gerekçeleri de kitabın türk örf ve adetlerine uymamasıymış. kitapta küçük çocukları derinden üzebilecek kısımlar geçiyor ve bu nedenle kitabın çocuklar tarafından okunmaması tavsiye edilebilir ancak konuyu meb türk örf ve adetlerine nasıl getirebilmiş pek anlayamadım. her neyse, konumuz zaten bu değil.
kitap tatlı ama bir o kadar da muzır bir çocuk olan zezé’nin hayatını konu alıyor. çok zeki bir çocuk olan zezé’nin kendi kendine bir şeyler öğrenişini, yaptığı haylazlıkları, kardeşleri ve ailesiyle olan ilişkilerini, öyle böyle geçen okulunun ilk yılını okuyoruz kitapta.
kitap adını zezé’nin yeni taşındığı evin bahçesindeki şeker portakalı fidanından alıyor. zezé’nin minguinho adını verdiği bu fidan sıradan bir fidan değil, o hikayesini okuduğumuz miniğin en yakın sırdaşı.
kitapla alakalı yorumlarıma gelecek olursak, kitabın anlatımı güzeldi, okuması rahat bir kitap olduğunu düşünüyorum. su gibi akıp gidiyor. yazar kendi çocukluğunu bize çok güzel yansıtmış, sanki yazarın çocuk halini sadece okumamışım da gerçek hayatımda da tanıyormuşum gibi hissettim. ağlamam ağlamam dedim ama kitap beni ağlattı, özellikle kitabın sonlarına yaklaştığınız zaman yanınıza bir kutu peçete almanızı öneririm. ki muhtemelen kitapsever yazarlarımızın çoğu bu kitabı okumuştur bile, malum kitap bilinen bir kitap ve bilinmeyi de hak ediyor bence.
özellikle zezé’nin portuga karakteriyle olan ilişkisi insanın içini yumuşacık ediyor, ancak zezé’nin portuga karakteriyle yakınlaştıktan sonra edmundo dayısını boşlamış olması da gözümden kaçmadı. genel bakarsak ana karakterle yan karakterler arasındaki ilişkiler kitapta çok güzel yansıtılmış olduğunu düşünüyorum. kitapla alakalı olumsuz yorum yapabilmek benim için namümkün.
kitap tatlı ama bir o kadar da muzır bir çocuk olan zezé’nin hayatını konu alıyor. çok zeki bir çocuk olan zezé’nin kendi kendine bir şeyler öğrenişini, yaptığı haylazlıkları, kardeşleri ve ailesiyle olan ilişkilerini, öyle böyle geçen okulunun ilk yılını okuyoruz kitapta.
kitap adını zezé’nin yeni taşındığı evin bahçesindeki şeker portakalı fidanından alıyor. zezé’nin minguinho adını verdiği bu fidan sıradan bir fidan değil, o hikayesini okuduğumuz miniğin en yakın sırdaşı.
kitapla alakalı yorumlarıma gelecek olursak, kitabın anlatımı güzeldi, okuması rahat bir kitap olduğunu düşünüyorum. su gibi akıp gidiyor. yazar kendi çocukluğunu bize çok güzel yansıtmış, sanki yazarın çocuk halini sadece okumamışım da gerçek hayatımda da tanıyormuşum gibi hissettim. ağlamam ağlamam dedim ama kitap beni ağlattı, özellikle kitabın sonlarına yaklaştığınız zaman yanınıza bir kutu peçete almanızı öneririm. ki muhtemelen kitapsever yazarlarımızın çoğu bu kitabı okumuştur bile, malum kitap bilinen bir kitap ve bilinmeyi de hak ediyor bence.
özellikle zezé’nin portuga karakteriyle olan ilişkisi insanın içini yumuşacık ediyor, ancak zezé’nin portuga karakteriyle yakınlaştıktan sonra edmundo dayısını boşlamış olması da gözümden kaçmadı. genel bakarsak ana karakterle yan karakterler arasındaki ilişkiler kitapta çok güzel yansıtılmış olduğunu düşünüyorum. kitapla alakalı olumsuz yorum yapabilmek benim için namümkün.
devamını gör...
çocukların yetişkinlerden daha iyi yaptığı şeyler
lafı kıvırmadan, evelemeden gevelemeden olumlu olumsuz duygularını açık ve net dile getirmek. çekingenlikten bahsetmiyorum.
devamını gör...
içine el sokulmaması gerekenler
devamını gör...
kız düşürmek için metroda kitap okuyan tip
benim aklıma maalesef "terlikli keko" olarak anılan izmirli garibim ali uçar abimizin haberini getiren başlıktır. insanlık dersi nedir buyrun öğrenin...

detaylı anlatım için tıklayın.
sosyal medyadan aldigi etkileşimleri teşhircilikle artirmak isteyen bir "mal"ın, metroda kitap okuyan, kimseye zararı olmayan ali uçar'ı gizlice fotoğraflayıp facebook'a aşağılayıcı bir notla yuklemesi olayı... unutamıyorum ulan. ali uçar abimizin facebook'tan verdiği cevabı unutamıyorum işte:
''arkadaşlar fotoğraftaki kişi benim ve hiç utanmıyorum karşımda oturan kızın namusuna bakmadığım için... evet ben cebi çok zengin bir insan değilim hatta ilkokul 6. sınıf terkim, annem babam ayrı toplumun huzurunu kaçıran soytarı olamadım utanıyorum... çalmıyorum çalışarak para kazanıyor param yettiğince kitap almaya kütüphaneye gitmeye çalışıyorum çok utanç duyuyorum böyle bir insan olduğum için... elbisem kirli terliğim bindiğim metroya uygun değil işte zihnimi kirletemiyorum utanıyorum... ama her ne olursa olsun bana kitaplar böyle olmayı öğretti insan olmayı hayvanlaşıp çevremi kirletmiyorum üzgünüm utanıyorum..."
ali uçar
edit: imla

detaylı anlatım için tıklayın.
sosyal medyadan aldigi etkileşimleri teşhircilikle artirmak isteyen bir "mal"ın, metroda kitap okuyan, kimseye zararı olmayan ali uçar'ı gizlice fotoğraflayıp facebook'a aşağılayıcı bir notla yuklemesi olayı... unutamıyorum ulan. ali uçar abimizin facebook'tan verdiği cevabı unutamıyorum işte:
''arkadaşlar fotoğraftaki kişi benim ve hiç utanmıyorum karşımda oturan kızın namusuna bakmadığım için... evet ben cebi çok zengin bir insan değilim hatta ilkokul 6. sınıf terkim, annem babam ayrı toplumun huzurunu kaçıran soytarı olamadım utanıyorum... çalmıyorum çalışarak para kazanıyor param yettiğince kitap almaya kütüphaneye gitmeye çalışıyorum çok utanç duyuyorum böyle bir insan olduğum için... elbisem kirli terliğim bindiğim metroya uygun değil işte zihnimi kirletemiyorum utanıyorum... ama her ne olursa olsun bana kitaplar böyle olmayı öğretti insan olmayı hayvanlaşıp çevremi kirletmiyorum üzgünüm utanıyorum..."
ali uçar
edit: imla
devamını gör...