aristokrates
çok kaliteli tanımları olan ve bol artı veren bir yazar arkadaşımızdır.
takipteyiz efendim.
takipteyiz efendim.
devamını gör...
regl ağrısı
çekilmez bir ağrı olduğunu söyleyebilirim
devamını gör...
normal sözlük'te neden adam gibi adam yok sorunsalı
çünkü adam gibi adam nerede var?
demek suretiyle okları üzerime çevirirken,konuyu kızıştırmayı hedefliyorum*.
demek suretiyle okları üzerime çevirirken,konuyu kızıştırmayı hedefliyorum*.
devamını gör...
sarma sigara
tütün içmeyin, ama illaki içecek' seniz gurs tütünü bulun, dünyanın en iyi tütünü gurs tütünü dür.
gurs un nerde olduğunu bilerek yazmadım , araştırıp öğrenin diye.
gurs un nerde olduğunu bilerek yazmadım , araştırıp öğrenin diye.
devamını gör...
rte bir osmanlı tokadını biden’ın suratına indirmiştir
ağlanacak halimize bugün de gülelim..
deli olmuşuz haberimiz yok..
deli olmuşuz haberimiz yok..
devamını gör...
poker face (yazar)
ohaaa çok iyi dediğim mahlastır.
çok mantıklı vallahi helal olsun. direkt dikkat çekiyor. umarım güzel tanımlar girer.
çok mantıklı vallahi helal olsun. direkt dikkat çekiyor. umarım güzel tanımlar girer.
devamını gör...
sekizinci günah
tomris uyar kitabıdır.
yedi ölümcül günah. bizi cehennem ateşine ikna edecek yedi ölümcül günah. cehennem kapılarından girişimizi kolaylaştıracak yedi ölümcül günah. ama farkında olmadığımız bir nokta var. o da şudur ki bu yedi ölümcül günah içinde yaşadığımız dünyayı cehenneme çevirmekte ve soyut bir cehennem fikrine gerek bırakmamakta.
bu günahların ilki gurur: bunu kendini beğenmişlik şeklinde ifade edebiliriz. tek tek bireyler üzerinden değil de kendini en üstün yaşam formu sanan dünyanın virüsü insanlık için bir hastalık olarak değerlendirmemiz gerekir bunu. konuşabildiğimiz için hayvanlardan ve bitkilerden üstün olduğumuza inanırız ve düşündüğümüz için. acaba hayvanların konuşma şeklini idrak edemeyecek kadar zavallı beyinlere sahip olduğumuzu ne zaman anlayacağız?
sevdiğimiz günahlarımızın ikincisi açgözlülük: bütün maddelerde olduğu gibi bu maddeyi de zavallı insanlık üzerinden açıklamaya çalışalım. açgözlülük insanların en temel özelliklerinden biri. insan açgözlü hayvandır. zira hiçbir hayvan ihtiyacından fazlasına göz dikmez. ama en ilkel hayvan olan insan biriktirmeden, ihtiyacından fazlasını istiflemeden duramaz. gözünün açlığı ruhunu doyurmaya yetmez insanların, bu yüzden ruhlarımız böyle bir deri bir kemik.
asla vazgeçmek istemediğimiz üçüncü günahımız ise şehvet: bu en tuhaf ve belki de en karşı konulmaz olan günahımız. ve en anlamsız olanı, kendimize kurallar koyup onları bozmak için yan yollara başvurmak zorunda kaldığımız yadsınamaz bir gerçek ve bunu en çok şehvet günahını işlerken yapıyoruz. doğal duygularımızı baskılayarak onları yapay bir hale getiriyor, sonra kendimize eziyet edip bu hislerden kaçmaya çalışıp en sonunda yenik düşüyoruz. tuhaf varlıklarız.
günahlarımızın gülü kıskançlık: insan her şeyi kıskanabilir, insan hasetinden çatır çatır çatlayabilir. insan, herhangi bir konuda kendinden daha iyi olan birini gördüğünde onun seviyesine yükselmek yerine onu kendi yanına çekmek için elinden geleni yapabilir. insan birini överken kelimeler ağzının içinde boğulurken, birini yererken aynı kelimeler kapakları açılmış bir barajdan fışkıran sular gibi özgür, acımasız ve gürültülüdür. insan kendini bile kıskanabilir ki bu, onu ateşin ortasında kendi kendini sokan bir akrebe çevirebilir.
en lezzetli günahımız tabii ki oburluk: yediğimiz önümüzde yemediğimiz arkamızdayken kötü kalpli bir oblomov’a dönüşüyoruz ağır ağır ama hızla. karnını doyurmak için avlanan hayvanları ilkel ve vahşi gören insanlık, gördüğü her şeyi yemek için amansız bir savaş veriyor. gününün büyük bir çoğunluğu hangi hayvanın etini yiyeceğine karar vermekle geçiyor. kendi başını yiyeceği günler de yakındır. afiyet olsun insanlık!
ateşine yandığımız diğer günahımız ise gazap: bunu uzun uzun anlatmaya gerek yok. nedensiz öfkemizle kendi türümüze yapmadığımız kalmadı tarih boyunca. engizisyon mahkemeleri, dünya savaşları, petrol savaşları, din savaşları; radikaller, faşistler, aşırılar, zavallılar... öfkemiz o kadar büyük ki sadece öldürmekle yetinmiyoruz, acı çektirmek istiyoruz karşımızdakine. içimiz soğusun istiyoruz, ama öldürdükçe azalıyoruz. başın sağolsun insanlık!
son günahımız ise sona kalmayı hak eden bir günah olan tembellik: içimizde bir miskinlik olduğu için teknoloji diye bir şey icat ettik. bizim yerimiz iş gören makineler, bizim yerimize düşünen bilgisayarlar, bizim yerimize hareket eden araçlar... biz de böylece miskin miskin oturma hakkına sahip olduk ama kendimize şunu sormamız gerekmez mi: biz bu gezegende boş boş oturarak kime ne fayda sağlıyoruz? kurumaya yüz tutmuş bir ağaçtan daha faydasız bir asalaktır insanlık dünyanın kabuğuna tutunarak yaşayan. kalk yerine yat, insanlık!
acaba sekizinci günah bunların hepsinin bir araya toplanması mı? acaba en büyük günah insan olmak mı?
yedi ölümcül günah. bizi cehennem ateşine ikna edecek yedi ölümcül günah. cehennem kapılarından girişimizi kolaylaştıracak yedi ölümcül günah. ama farkında olmadığımız bir nokta var. o da şudur ki bu yedi ölümcül günah içinde yaşadığımız dünyayı cehenneme çevirmekte ve soyut bir cehennem fikrine gerek bırakmamakta.
bu günahların ilki gurur: bunu kendini beğenmişlik şeklinde ifade edebiliriz. tek tek bireyler üzerinden değil de kendini en üstün yaşam formu sanan dünyanın virüsü insanlık için bir hastalık olarak değerlendirmemiz gerekir bunu. konuşabildiğimiz için hayvanlardan ve bitkilerden üstün olduğumuza inanırız ve düşündüğümüz için. acaba hayvanların konuşma şeklini idrak edemeyecek kadar zavallı beyinlere sahip olduğumuzu ne zaman anlayacağız?
sevdiğimiz günahlarımızın ikincisi açgözlülük: bütün maddelerde olduğu gibi bu maddeyi de zavallı insanlık üzerinden açıklamaya çalışalım. açgözlülük insanların en temel özelliklerinden biri. insan açgözlü hayvandır. zira hiçbir hayvan ihtiyacından fazlasına göz dikmez. ama en ilkel hayvan olan insan biriktirmeden, ihtiyacından fazlasını istiflemeden duramaz. gözünün açlığı ruhunu doyurmaya yetmez insanların, bu yüzden ruhlarımız böyle bir deri bir kemik.
asla vazgeçmek istemediğimiz üçüncü günahımız ise şehvet: bu en tuhaf ve belki de en karşı konulmaz olan günahımız. ve en anlamsız olanı, kendimize kurallar koyup onları bozmak için yan yollara başvurmak zorunda kaldığımız yadsınamaz bir gerçek ve bunu en çok şehvet günahını işlerken yapıyoruz. doğal duygularımızı baskılayarak onları yapay bir hale getiriyor, sonra kendimize eziyet edip bu hislerden kaçmaya çalışıp en sonunda yenik düşüyoruz. tuhaf varlıklarız.
günahlarımızın gülü kıskançlık: insan her şeyi kıskanabilir, insan hasetinden çatır çatır çatlayabilir. insan, herhangi bir konuda kendinden daha iyi olan birini gördüğünde onun seviyesine yükselmek yerine onu kendi yanına çekmek için elinden geleni yapabilir. insan birini överken kelimeler ağzının içinde boğulurken, birini yererken aynı kelimeler kapakları açılmış bir barajdan fışkıran sular gibi özgür, acımasız ve gürültülüdür. insan kendini bile kıskanabilir ki bu, onu ateşin ortasında kendi kendini sokan bir akrebe çevirebilir.
en lezzetli günahımız tabii ki oburluk: yediğimiz önümüzde yemediğimiz arkamızdayken kötü kalpli bir oblomov’a dönüşüyoruz ağır ağır ama hızla. karnını doyurmak için avlanan hayvanları ilkel ve vahşi gören insanlık, gördüğü her şeyi yemek için amansız bir savaş veriyor. gününün büyük bir çoğunluğu hangi hayvanın etini yiyeceğine karar vermekle geçiyor. kendi başını yiyeceği günler de yakındır. afiyet olsun insanlık!
ateşine yandığımız diğer günahımız ise gazap: bunu uzun uzun anlatmaya gerek yok. nedensiz öfkemizle kendi türümüze yapmadığımız kalmadı tarih boyunca. engizisyon mahkemeleri, dünya savaşları, petrol savaşları, din savaşları; radikaller, faşistler, aşırılar, zavallılar... öfkemiz o kadar büyük ki sadece öldürmekle yetinmiyoruz, acı çektirmek istiyoruz karşımızdakine. içimiz soğusun istiyoruz, ama öldürdükçe azalıyoruz. başın sağolsun insanlık!
son günahımız ise sona kalmayı hak eden bir günah olan tembellik: içimizde bir miskinlik olduğu için teknoloji diye bir şey icat ettik. bizim yerimiz iş gören makineler, bizim yerimize düşünen bilgisayarlar, bizim yerimize hareket eden araçlar... biz de böylece miskin miskin oturma hakkına sahip olduk ama kendimize şunu sormamız gerekmez mi: biz bu gezegende boş boş oturarak kime ne fayda sağlıyoruz? kurumaya yüz tutmuş bir ağaçtan daha faydasız bir asalaktır insanlık dünyanın kabuğuna tutunarak yaşayan. kalk yerine yat, insanlık!
acaba sekizinci günah bunların hepsinin bir araya toplanması mı? acaba en büyük günah insan olmak mı?
devamını gör...
gece mezarlıktan korkmak
orada yatanlar da bir zamanlar hayattaydı, şimdi gömüldüler diye niye korkayım? hem sevdiği insanları kaybeden insanlar mezarlıktan korkmazlar. insan evinden niye korksun? korkmayın. alışın.
devamını gör...
normal sözlük yaş ortalaması
sudan karaya ilk geçişi hatırlıyorum. hatta hikmet abi; "üzerime üzerime geliyor karanın oksijeni sanki solungaçlarıma fil oturuyor siz gidin ben gelmiyorum" demişti. o gün "fil" ne ki ya diye düşünmüştüm baya.
devamını gör...
levent yüksel
naif bir adamdır. bu sabaha onun aşağıdaki şarkısıyla başladım.
nedir derdin söyle diye
bir gün bana sormadın
yüzüme bakmadın
anla beni sevgilim
bıraktım seni kal, hoşça kal
bugünlerin, yarınları var
gidiyorum ben, sen hoşça kal
nedir derdin söyle diye
bir gün bana sormadın
yüzüme bakmadın
anla beni sevgilim
bıraktım seni kal, hoşça kal
bugünlerin, yarınları var
gidiyorum ben, sen hoşça kal
devamını gör...
dilden düşmeyen reklam sloganları
alarko kombi gerçek kombi gerçek konfor.
devamını gör...
dondurmada en iyi ikili
vişne-limon yazanlara bastım beğeniyi, elbette vişne-limon...
devamını gör...
fok
suda yaşayan yüzgeç ayaklı, memeli bir hayvan. 1. 60 boyuna, bıyıkları olan bir yüze, mekik şeklinde bir bedene sahiptir. vücudunda sık, sert ve parlak kıllar bulunur. dört bacağını yüzgeç şeklinde kullanır. bunlardan iki tanesini, yani ön yüzgeç olanları karada hareket edebilmek için de kullanır. çok iyi yüzücü olan bu hayvan, suda bulunduğu süre içerisinde karnındaki karbondioksit erimediğinden dolayı 500 metre derine dalabilir ve su altında yarım saat kadar durabilir. memeli hayvan olduğu için akciğer solunumu yapar, çiftleşmek ve tek başına doğurmak için karaya çıkar. doğduktan sonra yavrular, yüzme öğreninceye kadar birkaç hafta daha karada bekler. gebeliği 250 gün sürebilir.
kuzey buz denizi ve atlas okyanusu kıyılarında sürü halinde yaşarlar. balık, kabuklu ve yumuşak deniz canlıları besin kaynaklarını oluşturur. begesellerden tanıdığımız, kutuplarda buzul parçaları üzerinde yaşayan grönland foku cinsi de eti, yağı ve postu için eskimolar tarafından avlanır. başka bir tür fok da, akdeniz de bulunur, fakat nesli tükenmek üzere olduğu için koruma altındadır.
kuzey buz denizi ve atlas okyanusu kıyılarında sürü halinde yaşarlar. balık, kabuklu ve yumuşak deniz canlıları besin kaynaklarını oluşturur. begesellerden tanıdığımız, kutuplarda buzul parçaları üzerinde yaşayan grönland foku cinsi de eti, yağı ve postu için eskimolar tarafından avlanır. başka bir tür fok da, akdeniz de bulunur, fakat nesli tükenmek üzere olduğu için koruma altındadır.
devamını gör...
hiç yeteneğinin olmaması
yanılmıyorsam einstein'ın sözüydü. "dehanın yüzde biri hünerse, yüzde doksan dokuzu terdir."
bir şeyi istiyorsanız ve çaba harcıyorsanız, o konuda muhakkak iyi bir noktaya gelirsiniz.
bir şeyi istiyorsanız ve çaba harcıyorsanız, o konuda muhakkak iyi bir noktaya gelirsiniz.
devamını gör...
durga
hint mitolojisinde, kaplan ya da aslana binen, altın renginde teni olan bir figür. 10 kolludur, ellerinde kılıç, mızrak taşır, kırmızı bir sari giyer, ağzından alevler saçar, iblislerle savaşır.

devamını gör...
düldül
red kit'in akıllı atının ismi. orijinal ismi (bkz: jolly jumper). ama bizim kültürümüze yakın olduğu için bu isim tercih edilmiş.
devamını gör...
ayazata
isminden dolayı türk toplumlarında soğuk hanı diye bilinir. kışın soğuk havalarda ortaya çıkıp yardıma muhtaç, yoksul, kimsesiz, garibanlara yardım ettiği, hakkında yüce bir alim olduğuna inanılan efsane.
devamını gör...
kadınların tahammül edilemeyen hareketleri
kimse aynı imkanlarla doğmuyor, ailesinden aynı derecede sevgi, ilgi ve destek görmüyor çok iyi biliyorum fakat kadınların kendine güvenmemesine tahammül edemiyorum. fazlasıyla üzülüyorum. sosyolojik birçok nedeni var bunun, iyi biliyorum. her zaman küçük görülmeye çalışılan kadınlar çok fazla. kendilerine güvensizliğin nedenlerinden biri de bu. kendi ayaklarının üzerinde durup kimseye ihtiyacı olmadığını (en azından ona kötü davrananlara, aşağılayanlara) vurgulayan kadınlara bayılıyorum. ayaklarının üzerinde duruyor demem de sadece okumakla bağdaştırılmasın fakat okuyup meslek sahibi olmak çok önemli. bundan sonrası da kişinin karakterine ve kendine duyduğu saygıya bağlı tabii. umarım hiçbir hemcinsimi kırmamışımdır fakat samimi düşüncelerim böyle.
devamını gör...
rem uykusu
kişiden kişiye değişmekle beraber bir rem uykusu genelde 5-30 dakika aralığındadır ve bir gecede 4-6 kez tekrarlanabilir. rem uykusunu tamamlamadan uyanan kişilerin gün içinde yorgun, asabi ve dikkatlerinin dağınık olduğu gözlemlenmiştir.
devamını gör...