ulan gıybet çıkar diye geldik, kimsede tık yok. size yazıklar olsun. çok hoş hanımlar oysa ki. ayıp size, tüh lan.

herkes öldürür sevdigini. bazen bir beğeniyle, bazen seri fav ile, bazen de bir dm ile.
devamını gör...

ağustosun öğle sıcağında,güneş altında,bu giysilerle nedir seni bu kadar düşündüren? bikinili güzeller sebebiyle dünyaya erken gelmişim mi?öldüğümde ne olacak mı?
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kendini büyükçe bir dışkı sanması.
devamını gör...

iyi ki geldiniz sayın yazar.
eksikliğinizi inanın ki hissettim.
hoş geldiniz sefalar getirdiniz.
güzel kaleminiz daim ola.
devamını gör...

çivi çiviyi sökmez dostlar.
devamını gör...

arapça kökenli güç, zor anlamındaki kelimedir.
devamını gör...

1930'larda fransa'da ortaya çıkmış ve 2.dünya savaşı sonuna kadar kendini yenileyip devam ettirmiş bir sinema akımı. bu akımın en çok izleyicisi de yine fransa'da toplanmış...

şiirsellik ve gerçekçilik ana unsurları olan bu akımın, şiirsellik kısımları karakterlerin davranışları ve seçilen mekanlar ile tamamlanırken, gerçekçilik ise bu karakterlerin başına gelenler ve bunların dışında polislerin veyahut gangsterlerin oldukça sert tutumu, acımasız oluşları ve işledikleri suçlar ile tamamlanıyor.


genelde bu akımın konuları ise umutsuz katiller, evliliklerinden dolayı mutsuzluk yaşayan kadınlar ve yasak aşklar ile öne çıkıyor.

akımın en önemli filmleri şunlardır: jean vigo’dan hal ve gidiş sıfır, jean vigo’dan geçip giden çatana.
devamını gör...

tanım: yan yana geldiklerinde iki tatlış dede gibi samimiyetle konuşan ikilinin dışa yansıyan samimiyeti.

atayizsindir ama "vallahi billahi kikiki" dersin. atayizler şok. *
bir de mesaj limiti doldu uyarısı alan bir ben bırakayım. faşistsin yoldaş, yönetim istifa! *

instagram girişi yapamayanlar için;
devamını gör...

aslında mustafa kemal atatürk'ün "millet mektepleri'nin başöğretmenliği"ni kabul ettiği gündür. atatürk'ün 100. doğum yıldönümünde (1981) öğretmenler günü olarak kutlanmasına karar verilmiştir. her ne kadar daha öğretmenler gününe girmemiş olsakta, vicdanı ve gönlüyle öğretmenlik yapan bütün meslektaşlarımın öğretmenler gününü kutluyorum. bu vesileyle başta, başöğretmen mustafa kemal atatürk olmak üzere, dünya'dan göçmeden önceki son sözleri "bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin!" olan şefik eren sınıg'ı, gencecik yaşlarında şehit edilen şenay aybüke yalçın, fırat yılmaz çakıroğlu, neşe alten, necmettin yılmaz, numan konakçı, ayşe konakçı, rüstem şen, metin kaynar, ali ihsan çetinkaya, mustafa karınca, buminhan temizkan, vedat inan ve daha ismini bilmediğim nice öğretmenlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. emanetleri başımızladır, ruhları şad olsun.


son olarak güzel bir dostumun vesilesiyle dinlediğim bu şarkıyı bütün meslektaşlarıma armağan ediyorum. çiçekleriniz ile güzel bir ömrünüz olması dileğiyle.

...
devamını gör...

aklımın ermediği hadise. koca firavunsun, koca ülkeyi yönetecek zekan var, sen git mal gibi ortadan ikiye yarıldığını gördüğün denize dal. halbuki bir durup düşünse belkide iman edip oracıkta mümin olacak. demek ki hırs insanı kör ediyor diye düşünüyorum. yazık etmiş kendine.
devamını gör...

kendi ibadetlerini yerine getirdiğinden başkalarına sorma hakkını kendi gören dini bütün! kişi.
sen benim için yapmıyorsan ibadetini ki elbette yapmıyorsun, ben de senin için yapacak değilim.
sen inancın gereği yapıyorsan yine inancın gereği de soramayacağın sorular bunlar.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


"gülmek diyorum tanrım,
gülmek o'na çok yakışıyor.
izin ver,
yarım yanıma kalsın.
teşekkürler tanrım,
borcum olsun - öderim.
elimden her iş gelir,
yeter ki eli elimde olsun."

irfan kurudirek
devamını gör...

tersine büyüyor evet. eksiye doğru. giren bize giriyor vergi olarak, hiç mi farketmiyosunuz?
devamını gör...

kanser, hem genetik hem epigenetik bir hastalıktır. yani, kanserleşmede görülen genom değişiklikleri, dna'daki mutasyonlarla sınırlı değildir; epigenetik değişiklikler de bu süreçte rol oynamaktadır.

kanserde basitçe, 3 tane ana gen tipinden bahsedebiliriz :
1-onkogenler (kanserleşmeye neden olan genler),
2-proto-onkogenler (normalde sorunsuz yaratmayan fakat çeşitli mutasyonlar sonucu onkogenlere dönüşebilen genler)
3-tümör baskılayıcı genler (kontrolsüz büyümeyi baskılayan genler)

genetik olarak, dna'da mutasyon birikmesi sonucunda kanserleşme oluşur. bu mutasyonlar genetik olarak aileden gelebilir ya da dış etmenlerle (sigara, uv, vs) sonradan edinilebilir. örneğin, bir tümör baskılayıcı gende oluşan mutasyon, bu genin işlevini (yani kontrolsüz büyümeyi) bozabilir ve kanserleşmenin yolunu açabilir. bunun sonucu olarak hücrenin kontrolsüz büyümesi, değişmesi, ve sonrasında yayılması görülür. dolayısıyla, kanserlerde sıklıkla hücre döngüsünü, bunun regülasyonunu ve dna tamir mekanizmalarını etkileyen genlerde mutasyonların saptanması şaşırtıcı değildir. fakat genetik, tek başına, kanserleşme mekanizmalarının aydınlatılmasında yetersiz kalmaktadır. burada devreye epigenetik girer.

epigenetik, gen ifadesini düzenleyen ancak (genetikten farklı olarak) dna dizisini etkilemeyen olaylar (metilasyon, histon modifikasyonları, vs) ile ilgilenir. bu epigenetik değişimler, dna dizisindeki nükleotitlerin dizisini değiştirmez, fakat genlerin ifade miktarlarını belirler. örneğin, epigenetik değişimlerle onkogenlerin aktivasyonu (aşırı üretimi) ve tümör baskılayıcı genlerin fonksiyonunu yitirmesi ya da işlevinin azalması sonucunda da, dna dizisi değişmeden, kanserleşmenin yolu açılabilmektedir.
devamını gör...

devamını gör...

orijinal adı italyanca il buono il brutto il cattivo olan, türkiye’de iyi, kötü ve çirkin olarak bilinen, 1966 yapımı, spaghetti western tarzındaki filmlerin en bilinenidir. yönetmenliğini sergio leone yapmış olup, başrollerinde clint eastwood ((i: blondie), iyi ), lee van cleef ( (i: kötü), angel eyes ), eli wallach ( (i: çirkin), tuco ) bulunmuştur. filmin tüm dünya çapında meşhur olmasında katkısı olan müziklerini ise ennio morricone yapmıştır. film ımdb'de dünyanın gelmiş geçmiş en iyi 250 filmi arasında 9. sırada yer almaktadır. ana hatlarıyla amerikan iç savaşı’nda bir mezarlıkta gömülü olan altınlar için üç kovboy’un mücadelesini konu etmektedir. a fistful of dollars ( bir avuç dolar- 1964 ) ve for a few dollars more ( birkaç dolar için- 1965 )'un ardından dolar üçlemesi serisinin son filmidir. filmin soundtrack’inde yer alan ve final sahnesinin müziği olan the ecstasy of gold metallica’nın tüm konserlerinin giriş müziğidir.

imdb
soundtrack
final sahnesi
devamını gör...

ciddiye alınmak için kac takipçiye ihtiyacımız var, ciddi olamıyorum çünkü ben bi gülme geliyor bana.*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bizim küçük beyin, sevimli mi sevimli ufak bir salyangoz oyuncağı var. özellikle son zamanlarda bu oyuncağın üzerine inanılmaz düşmüş durumda. salyangoz ortada olmadığında halimiz yaman oluyor. sabah akşam, salyangoz önden bizim ki arkadan kahkahalar atarak ilerliyor. salyangoz tutkunu bir çocuk haline geldi.

neyse asıl mevzu şu ki; geçenlerde kendisi ile dışarı çıktık, hava da limoni, hafif yağmur atıştırmaya başladı. o esnada parkın kenarında gerçek bir salyangoz gördü. bana feyk atarak salyangoza doğra koşturmaya başladı. tabi bende arkasından. salyangozu eline aldı. sağına soluna merakla bakıyor. hayvancağız kafayı içeri çekince, bizimki kabuğunun üzerinde düğme aramaya başladı. bu esnada bende tedirginim, hayvanı yere atar, kabuğu kırılır falan diye tetikte bekliyorum. allah'tan korktuğum olmadı. sonrasında salyangozu yere bıraktık ve bir süre bekledik. salyangoz hareket etmeye başlayınca bizimki bastı çığlığı, ''cici sayyangoz, güzel sayyangoz.'' diye düştü peşine. 2 yıllık ömrü hayatında ilk kez canlı bir salyangozla karşılaşıyor tabi, o yüzden heyecan dorukta. bir süre salyangozun başında ayrılmadı. ''cici sayyangoz'' nidaları eşliğinde kabuğunu okşadı. sonrasında ben salyangozu aldım ve kendimce güvenli bulduğum bir noktaya bıraktım. arkasını döndü ve salyangoza el salladı; ''hoşçakal, görüşürüz.'' dedikten sonra oradan ayrıldık.

bu olayı takiben kendi çocukluğum geldi aklıma, benim de salyangozlarla bir hayli teşrik-i mesaim olmuştu. çocuk aklı işte, yağmurlu havalarda hemen dışarı fırlar, tehlikeli noktalarda bulunan ne kadar salyangoz bulursam toplar, sonrasında da onları kendimce güvenli bulduğum yerlere taşırdım. zira insanlar dikkatsizdi. üzerlerine çat çat basıp geçiyorlardı. bu da bende ziyadesiyle can sıkıntısı yaratıyordu. birde kurtardığım salyangozların sayısını not alırdım. eve gelir gelmez, not defterime o gün kaç salyangoz kurtardığımı not düşerdim. sayı arttıkça da kendimle gurur duyar ve böbürlenirdim. en son 10 binler gibi bir sayı hatırlıyorum. ne kadar doğru hatırlıyorum orasını bilemem tabi. bizim küçük beyin salyangoz efendi ile tanışması işte ben de aynı böbürlenme hissini yarattı; ''ya ne olacağdı, babasının oğlu işte!'' deyiverdim kendi kendime.

büyüyünce kahramanlık işlerini bıraktık tabi, ama siz yine de yağmurlu havalarda adımlarınıza dikkat edin. oğlum kabuğu kırılmış bir salyangozu ne kadar geç görürse o kadar iyi. şimdiden hepinize teşekkür ederiz.

tanım: vücutlarında yüksek oranda su bulundurduğu için soğuk havalarda donma tehlikesi ile karşı karşıya kalan, spiral kabuklu sevimli yaratık.

ek bilgi: salyangozları muhakkak tuzdan uzak tutmak lazım. diyetleri mühim. tuzlu yedirirseniz ölmelerine neden olursunuz.
devamını gör...

notaların bel kemiği olan,4 eşit aralık ve 5 paralel çizgiden oluşan şekildir.
devamını gör...

"umutsuzluğa kapılıp başınız önde yürürseniz güneş ensenizi karartır"demek.
yani umutsuzluğa kapılmıyor ve başımızı dik tutarak yürüyoruz .
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim