yurt ortamının olmazsa olmazları
gecenin bir yarısına kadar çekirdekli kolalı koyu sohbetler
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar
devamını gör...
rex
latince kral anlamına gelen kelime, bu ünvan roma'nın efsanevi 7 kralına verilmiş.
sırasıyla, romulus, numa pompilius, tullus hostilius, ancus marcius, tarquinius priscus, servius tellius ve torquinius superbus
sırasıyla, romulus, numa pompilius, tullus hostilius, ancus marcius, tarquinius priscus, servius tellius ve torquinius superbus
devamını gör...
mad world
yu-gi-oh! the abridged series'in 56. bölümünde duyunca tekrar kafamın içinde dönmeye başlayan tears for fears şarkısı. şarkı aslında 1983 tarihli the hurting albümünde yer alıyor ama asıl ivmeyi donnie darko filminin final sahnesinde çalan gary jules yorumu ile yakalıyor. lakabı donnie darko olan birine göre film benim için ilk 20'ye girmez ama final sahnesi mad world eşliğinde insanı suratından vuran bir silah etkisi yaratıyor demek yanlış olmaz. sahne şarkı ile devleşiyor. hatta o meşhur final sahnesini de buraya iliştireyim. muhtemelen şarkının en akılda kalıcı ve en tesiri yüksek cümlesi the dreams in which i'm dying are the best i've ever had* fakat şarkının bütünü zaten iki ucu keskin bıçaklar gibi kestiği için bir cümle ile sınırlandırmak da yanlış. aslında şarkı hakkında söylenecek çok fazla şey var, insanda yüksek bir binanın tepesinden burjuvaların dünyasına* son kez bakıp atlama isteği uyandırıyor.* yine de hayat bir film sahnesi değil ama eğer olsaydı ölürken arkada çalması gereken şarkıların başını çekiyor.
all around me are familiar faces
worn out places, worn out faces
bright and early for the daily races
going nowhere, going nowhere
the tears are filling up their glasses
no expression, no expression
hide my head, ı wanna drown my sorrow
no tomorrow, no tomorrow*
and ı find it kind of funny, ı find it kind of sad
the dreams in which ı'm dying are the best ı've ever had
ı find it hard to tell you, ı find it hard to take
when people run in circles it's a very, very
mad world, mad world*
children waiting for the day they feel good
happy birthday, happy birthday
and ı feel the way that every child should
sit and listen, sit and listen
went to school and ı was very nervous
noone knew me, noone knew me
hello teacher tell me what's my lesson
look right through me, look right through me*
tears for fears - mad world
gary jules - mad world
yu-gi-oh! severler için de mad world çalan bölümü bırakıyorum buraya. (10.52 'de başlıyor.)
all around me are familiar faces
worn out places, worn out faces
bright and early for the daily races
going nowhere, going nowhere
the tears are filling up their glasses
no expression, no expression
hide my head, ı wanna drown my sorrow
no tomorrow, no tomorrow*
and ı find it kind of funny, ı find it kind of sad
the dreams in which ı'm dying are the best ı've ever had
ı find it hard to tell you, ı find it hard to take
when people run in circles it's a very, very
mad world, mad world*
children waiting for the day they feel good
happy birthday, happy birthday
and ı feel the way that every child should
sit and listen, sit and listen
went to school and ı was very nervous
noone knew me, noone knew me
hello teacher tell me what's my lesson
look right through me, look right through me*
tears for fears - mad world
gary jules - mad world
yu-gi-oh! severler için de mad world çalan bölümü bırakıyorum buraya. (10.52 'de başlıyor.)
devamını gör...
türk insanının ya çok şişman ya da çok zayıf olması
türkler ekmeksiz yaşayamadığı için karbonhidrata abandığı için şişmanlık normaldir. neden zayıf kısmına gelecek olursak şişmanların olduğu dünyada zayıflar da elbet olacaktır. ekmeğin içine makarna koyup yiyen yazarlar artıladı bu arada.
devamını gör...
tenturdiyot (yazar)
ayrıntılı, özenli yazdığı tanımlarında daima içtenliğini, samimiyetini fark ettiren, paylaştığı müzikleri ve fotoğrafları da son derece başarılı bulduğum, uzun zamandır takip edip okuduğum değerli yazardır...
devamını gör...
yüzüklerin efendisi serisinin en sevilen sahnesi
öyle bir sahnesi yok.çünkü her sahnesi ayrı bir tat ayrı bir değer katıyor insana.
devamını gör...
martinik
karayipler dediğimiz bölgenin içinde yer alan yüzlerce irili ufaklı adadan biri olan martinik, fransız egemenliğinde bir adadır.
ilk olarak 1493'te kristof kolomb adayı keşfetmiş ama ispanyollar adaya ilgi göstermeyip bırakıp gitmiş. daha sonra fransızlar, 1635'te, 150 kişilik bir koloni kurup yerleşmişler. martinik, fransa'nın bir şehri kabul edildiğinden, adada fransız anayasası geçerli. para birimi euro. resmi dil fransızca. başkenti fort-de-france. diğer önemli kent st. pierre.
martinik'in sahil şerit uzunluğu 350 km. (yüzölçümü 1.950 km²) adaya tropik bir iklim hakim. adada dağlık kıyı şeridi ve volkanik kayaçlar çok fazla. ada topraklarının ancak 5'te 1'i tarıma uygun ve adanın karayipler'de yer alması, onu kasırgalara, sel felaketlerine karşı da korumasız bırakmakta.
adanın yiyecek ihtiyacının büyük kısmı ithal edilmek zorunda. bu da adayı fransa'ya muhtaç bırakıyor. adanın en önemli gelir kaynağı, doğal olarak turizm. bu nedenle iş gücünün büyük kısmı servis sektöründe çalışıyor.
adada, fort-de-france ve la trinite adında iki liman ve iki de havalimanı bulunmakta.
**kişisel not: dünyada epey yer gezmiş biri olarak uğrayamadığım yerlerden birisi de karayipler ve tabii bu ada. eğer pandemi olmasaydı, geçtiğimiz yıl buralarda olabilirdim. şimdi uzun süredir her şey belirsizlik içinde. turizmle yaşayan bu insanlar şimdi ne yapıyorlar diye düşünmeden edemiyor insan.
ilk olarak 1493'te kristof kolomb adayı keşfetmiş ama ispanyollar adaya ilgi göstermeyip bırakıp gitmiş. daha sonra fransızlar, 1635'te, 150 kişilik bir koloni kurup yerleşmişler. martinik, fransa'nın bir şehri kabul edildiğinden, adada fransız anayasası geçerli. para birimi euro. resmi dil fransızca. başkenti fort-de-france. diğer önemli kent st. pierre.
martinik'in sahil şerit uzunluğu 350 km. (yüzölçümü 1.950 km²) adaya tropik bir iklim hakim. adada dağlık kıyı şeridi ve volkanik kayaçlar çok fazla. ada topraklarının ancak 5'te 1'i tarıma uygun ve adanın karayipler'de yer alması, onu kasırgalara, sel felaketlerine karşı da korumasız bırakmakta.
adanın yiyecek ihtiyacının büyük kısmı ithal edilmek zorunda. bu da adayı fransa'ya muhtaç bırakıyor. adanın en önemli gelir kaynağı, doğal olarak turizm. bu nedenle iş gücünün büyük kısmı servis sektöründe çalışıyor.
adada, fort-de-france ve la trinite adında iki liman ve iki de havalimanı bulunmakta.
**kişisel not: dünyada epey yer gezmiş biri olarak uğrayamadığım yerlerden birisi de karayipler ve tabii bu ada. eğer pandemi olmasaydı, geçtiğimiz yıl buralarda olabilirdim. şimdi uzun süredir her şey belirsizlik içinde. turizmle yaşayan bu insanlar şimdi ne yapıyorlar diye düşünmeden edemiyor insan.
devamını gör...
arayıp sormayan kızın senden hoşlanma ihtimali
yanlış kişi olduğunu düşündüğü için senden uzak duran bir kız olabilir.
devamını gör...
atatürk'ün en sevilen sözü
benim naciz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. fakat türkiye cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.
her şey için teşekkürler atam.
her şey için teşekkürler atam.
devamını gör...
babaya söylemek istenip de söylenemeyenler
senin ciddi psikolojik sorunların var . kendinle çok çelişiyorsun . dengesiz hareketlerin var ve ben bunu kaldıramıyorum artık. sinirlenince çok ağır küfürler ediyorsun sineye çekemiyorum. ılerde evleneceğim erkeğin senin gibi olmasından korkuyorum .
devamını gör...
sısısısı
bu gülüşü nerede görsem tanırım. *
kızlara diye niyet edip ne kadar erkek varsa etkileyen bahtsız iblis.*
kızlara diye niyet edip ne kadar erkek varsa etkileyen bahtsız iblis.*
devamını gör...
nike'ın yeni satanik ayakkabıları
şeytan da ayağa düştü desenize...
devamını gör...
mansur yavaş'ın 3 mayıs türkçülük gününü kutlaması
#uyandırma servisi
dünyada 'türkçülük günü' diye birşey yok. türkiye siyasi tarihi için önemli bir gündür. sabahattin ali hüseyin nihal atsız'ı ve beraberinde 22 siyasetçi yazarı ırkçılık-turancılık suçlamasıyla dava eder. 26 nisan 1944'te ankara'da başlayan ilk celseye dönemin öfkeli gençleri de seyirci olarak katılır. mahkeme, 3 mayıs 1944'e ertelenir.
mahkeme salonundaki öfkeli gençler tıpkı bugün de olduğu gibi fişlenip polis gücüyle dövülür. üsteğmen rütbesiyle gösterilere katılan alparslan türkeş bu durumu ""3 mayıs günü heyecanla sokağa fırlayan gençler kıyasıya dövüldüler" der.
peki nedir bu turancılık - türkçülük ilkeleri;
- emre mutlak itaat gerekir. disiplinsiz insanlarla bu dava yürümez. her konuda örnek (ideal) türklerle davamız yürür.
- türkler özüne dönmelidir. çok çalışmalıdır, türk türkü kayırmalıdır.
- dokuz ışık, türk'ün ülküsüdür.
- insanlığın en şerefli ailesi (ırkı) türklerdir.
- ülkücüler (kendilerine böyle diyorlar), ne uşak olurlar ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı hedeflerler. ülkücüler, şerefli türk bayrağının taşıyıcılarıdır.
- türk'ün en büyük yeteneği teşkilatlanma yeteneğidir. teşkilatlar kurulacak.
- fikir, iman, ülkü... bir türkün yaşamsal gayesi ve ebedi aşkıdır.
- ülküsüz insan çamur gibidir. ona ruh üflenmemiştir.
- türk töresi, türkün ayrılmaz parçasıdır.
- hürriyetin tek garantisi mülkiyettir (devlettir).
- ahlakımızın temeli müslümanlık ve türklüktür.
- bölünme kabul edilemez. büyük türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz.
yukarıdaki ilkelerin çoğu alparslan türkeş'e aittir. bazen mustafa kemal atatürk'ün de fikirleri benimsenmiştir. bu çok pragmatiktir ve iki yüzlülüktür. alparslan türkeş'in dokuz ışık doktrini olarak bilinen ülkücülüğün ilkeleri milliyetçi hareket partisi'nin parti programı olmuştur.
dokuz ışık doktrini, temelinde çarpıktır. apollonik bir ismi vardır. kültür tarihi açısından bakıldığında türk kültürü-mitolojisi hakkında hiçbir şey bilmedikleri ortadadır. bu korkuları 'küresel' sisteme anti tez olarak 'tam kapanma, tek ırk' gibi mussolini faşizanlığı derecesinde ilkelerle dile getirilmektedir. ama vikipedi'yi açıp okursanız 'türk kürt kardeştir; faşizm, marksist kapitalizmin dejenere olan bir yoludur" gibi söylemler var.
yani bi şu tezlere bak bir de şimdi ki mhp'nin haline. akp gibi vasıfsızlar partisi nasıl bunca organizasyonu yaptı? ak parti, tam bir askeri örgüttür. fişleme yapıyor, ajanlık yapıyor, ayasofya'yı cami yapıyor, rüşvet ve karapara aklama var, sosyal yardım adı altında kendi yandaşlarını besliyor, ne tesadüf ki alparslan türkeş'in bütün tezlerinin anti tezi akp.
alparslan türkeş, önce türkçülük sonra islam diyor; akp önce din kardeşliği diyor.
türkeş, önce köylüler kalkındırılmalı diyor; akp tarım bakanı şirket danışmanı çöıkıyor. tarım arazileri peşkeş çekiliyor, çiftçi borçlandırılıyor, çiftçinin su ihtiyacını karşılayan derelere hes barajları kuruluyor, çifçiye su sayacı takılıyor.
türkeş, sanayileşmeliyiz diyor; akp var olan fabrikalarımızı da satıyor.
türkeş, türk töresi diyor; akp şeriat diyor.
türkeş, bölünme kabul edilemez türk ve kürt kardeştir diyor; akp başkanı bop eş başkanıyım diyor.
isme bak 'dokuz ışık' tam bir apollonik isim. apollon kim? klasisizm de güneş tanrısı.
derdi türklük olan biri kendi doktrinine, niye batı toplumunun derinden bağlandığı grek mitolojisine atfen bir isim seçer ki. askerlikle sembolizm çok önemlidir. batılılar neden ürettikleri rokete grek mitolojisinden isim veriyor? çünkü herifin özü bu. uzaya atılan ilk roketin adı ne? apollo değil mi?
türk roketlerinin, tanklarının ismi nedir? pars, kaplan, atmaca değil mi? nerde yaşar bu hayvanlar? batı'da yaşamaz mesela.
ak partinin sembolü ne? ampül ya ampul. ampulü kim keşfetti edison değil mi? siz hiç tesla ve edisonu fonlayan jp morgan diye birini duydunuz mu? (bkz: john pierpont morgan)
hani sürekli ekonomik krizler çıkartan, altın fiyatlarında manipülasyon yapan londranın en zengin finans kurumu.
tesla, etrafı aydınlatacak bir icat yapıyor. morgan diyor ki, bunu neresine sayaç takıcaz? tesla'nın projelerini desteklemeyi bırakıyor, hatta kendisine destek bulamasın diye piyasayı domine ediyor, teslayı yalnızlaştırıyor. bugün tesla kimin markası? elon musk'ın değil mi? elon musk'ı kim fonluyor? jp morgan değil, abd'nın teknoloji daire başkanlığı fonluyor. elektrik bağımlılığı üzerine çok büyük bir savaş dönüyor londra bankerleri ile ulsu devletler arasında.
gelelim edison'a. ampulü keşfediyor, sayaç da takılabiliyor kablonun ucuna, tam jp morgan'ın istediği sistem. ama ampüller tükenmiyor. herkes 2 veya 3 tane alıyor ömür boyu kullanıyor. dönemin elektrik şirketleriyle toplantı yapıyorlar; planlı eskitme sistemini devreye koyuyorlar. tesla'nın modeli kablosuzdu, sayaç takılamıyordu, büyüktü, halka satılamazdı. bugün bizim kulağımıza yeni gelen 'kablosuz şarj teknolojisi' yaklaşık 180 yıl önce tesla'nın keşfidir.
kendisine bilim insanıyım diyen bu beyaz yakalar boşuna çalışıyor. dünya'da keşfedilecek çok az şey kaldı; mikroskobik dünya, su altı araştırmaları, genetik ve ölümsüzlük ve kozmoz-uzay araştırmaları tam gaz devam ediyor. her datum veritabanından anahtar kelimelerle bulunup çıkarılıyor, önümüze geliyor. artık hekimler bile kendilerini 'teknisyen' olarak hissediyor. hekimlik hani en büyük sanattı?
teknoloji içimizdeki doğa sevgisini ve sanatçı kişiliği yok ediyor. bu yüzden saçma salak ideolojiler uyduruyoruz ve sanki dünya'daki tek gerçek bu ideolojiymiş gibi ona bağlanıyoruz. dünya'da başka bir savaş var. artık cephe savaşları yok; toplumlar intihar ettiriliyor artık. bak japonya'ya. abd, neden atom bombası attı japonya'ya. büyük bir kin ve nefret var asyalılara ve afrikalılara. nerden geliyor bu kin-ırkçılık? antikçağ'dan beri batı toplumlarının içine işleyen kölelik kurumundan.
türkler'de kölelik sistemi var mı? yok tabi ki de. o yüzden biz batı'lı olamıyoruz. -mış gibi yapıyoruz. alparslan türkeş de -mış gibi yapıyor. arada kalmış. batı ülkeleri gibi teknolojik olarak gelişmek istiyor ama bir yandan da islamiyeti savunuyor. o maya tutar mı? tutmaz.
batı'da ne oldu? re-naissance yani latin dillerinde re- eki ne demektir? tekrar, döngü demektir. o zaman rönesans nedir? bugün islam dünya'sı diye zorlama bir tabirle üzerine konulmak istenen fars bilgi mirasıdır, iskenderiye kütüphanesidir, antikçağ'ın bilgi ve kültür merkezi sümer-babil-iran'dır, zerdüştlüktür değil mi? (bkz: ardavirafname)
ama modern batılılar antik yunanlara babilden geçen bilgiyi özümser, öyle kabul eder. klasisizm diyoruz buna, neden? klasik demek bir şeyin zirve noktasıdır çünkü.
peki teknoloji napıyordu sanatı öldürüyordu? kubizm akımı niye çıktı? fotoğraf makinesi icat olundu. her şeyi gerçekçi, gölgeli bir şekilde çizen naturalist sanat bitti, kubizm çıktı. niye? çünkü kubizm de cisimlerin şekilleri çarpıktır; fotoğraf makinelerinin çekemeyeceği bir görüntüdür değil mi?
başlarım türkçülüğünüze be. uyanın biraz. türkler hala kültür tarihi konusunda batılı kaynaklara muhtaç. mustafa kemal atatürk bunu gördüğü için türk tarih kurumunu ve türk dil kurumunu kurmuş.
ne bizansı, ne osmanlısı? senin kültür tarihin taaa sümere kadar gidiyor. en eski türk yazısı tamgalardır. millet yazıya geçmemişken sen tamgalarla mülkiyet hakkını koruyordun. hem de batılılar gibi çit çekerek bahçe yaparak değil; büyük bir kayanın üzerine ailenin tamgasını kazıyordun.
ben şu cahil halimle üsteğmen alparslan türkeş'ten daha iyi ülküler üretebiliyorum, kabul edin.
dünyada 'türkçülük günü' diye birşey yok. türkiye siyasi tarihi için önemli bir gündür. sabahattin ali hüseyin nihal atsız'ı ve beraberinde 22 siyasetçi yazarı ırkçılık-turancılık suçlamasıyla dava eder. 26 nisan 1944'te ankara'da başlayan ilk celseye dönemin öfkeli gençleri de seyirci olarak katılır. mahkeme, 3 mayıs 1944'e ertelenir.
mahkeme salonundaki öfkeli gençler tıpkı bugün de olduğu gibi fişlenip polis gücüyle dövülür. üsteğmen rütbesiyle gösterilere katılan alparslan türkeş bu durumu ""3 mayıs günü heyecanla sokağa fırlayan gençler kıyasıya dövüldüler" der.
peki nedir bu turancılık - türkçülük ilkeleri;
- emre mutlak itaat gerekir. disiplinsiz insanlarla bu dava yürümez. her konuda örnek (ideal) türklerle davamız yürür.
- türkler özüne dönmelidir. çok çalışmalıdır, türk türkü kayırmalıdır.
- dokuz ışık, türk'ün ülküsüdür.
- insanlığın en şerefli ailesi (ırkı) türklerdir.
- ülkücüler (kendilerine böyle diyorlar), ne uşak olurlar ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı hedeflerler. ülkücüler, şerefli türk bayrağının taşıyıcılarıdır.
- türk'ün en büyük yeteneği teşkilatlanma yeteneğidir. teşkilatlar kurulacak.
- fikir, iman, ülkü... bir türkün yaşamsal gayesi ve ebedi aşkıdır.
- ülküsüz insan çamur gibidir. ona ruh üflenmemiştir.
- türk töresi, türkün ayrılmaz parçasıdır.
- hürriyetin tek garantisi mülkiyettir (devlettir).
- ahlakımızın temeli müslümanlık ve türklüktür.
- bölünme kabul edilemez. büyük türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz.
yukarıdaki ilkelerin çoğu alparslan türkeş'e aittir. bazen mustafa kemal atatürk'ün de fikirleri benimsenmiştir. bu çok pragmatiktir ve iki yüzlülüktür. alparslan türkeş'in dokuz ışık doktrini olarak bilinen ülkücülüğün ilkeleri milliyetçi hareket partisi'nin parti programı olmuştur.
dokuz ışık doktrini, temelinde çarpıktır. apollonik bir ismi vardır. kültür tarihi açısından bakıldığında türk kültürü-mitolojisi hakkında hiçbir şey bilmedikleri ortadadır. bu korkuları 'küresel' sisteme anti tez olarak 'tam kapanma, tek ırk' gibi mussolini faşizanlığı derecesinde ilkelerle dile getirilmektedir. ama vikipedi'yi açıp okursanız 'türk kürt kardeştir; faşizm, marksist kapitalizmin dejenere olan bir yoludur" gibi söylemler var.
yani bi şu tezlere bak bir de şimdi ki mhp'nin haline. akp gibi vasıfsızlar partisi nasıl bunca organizasyonu yaptı? ak parti, tam bir askeri örgüttür. fişleme yapıyor, ajanlık yapıyor, ayasofya'yı cami yapıyor, rüşvet ve karapara aklama var, sosyal yardım adı altında kendi yandaşlarını besliyor, ne tesadüf ki alparslan türkeş'in bütün tezlerinin anti tezi akp.
alparslan türkeş, önce türkçülük sonra islam diyor; akp önce din kardeşliği diyor.
türkeş, önce köylüler kalkındırılmalı diyor; akp tarım bakanı şirket danışmanı çöıkıyor. tarım arazileri peşkeş çekiliyor, çiftçi borçlandırılıyor, çiftçinin su ihtiyacını karşılayan derelere hes barajları kuruluyor, çifçiye su sayacı takılıyor.
türkeş, sanayileşmeliyiz diyor; akp var olan fabrikalarımızı da satıyor.
türkeş, türk töresi diyor; akp şeriat diyor.
türkeş, bölünme kabul edilemez türk ve kürt kardeştir diyor; akp başkanı bop eş başkanıyım diyor.
isme bak 'dokuz ışık' tam bir apollonik isim. apollon kim? klasisizm de güneş tanrısı.
derdi türklük olan biri kendi doktrinine, niye batı toplumunun derinden bağlandığı grek mitolojisine atfen bir isim seçer ki. askerlikle sembolizm çok önemlidir. batılılar neden ürettikleri rokete grek mitolojisinden isim veriyor? çünkü herifin özü bu. uzaya atılan ilk roketin adı ne? apollo değil mi?
türk roketlerinin, tanklarının ismi nedir? pars, kaplan, atmaca değil mi? nerde yaşar bu hayvanlar? batı'da yaşamaz mesela.
ak partinin sembolü ne? ampül ya ampul. ampulü kim keşfetti edison değil mi? siz hiç tesla ve edisonu fonlayan jp morgan diye birini duydunuz mu? (bkz: john pierpont morgan)
hani sürekli ekonomik krizler çıkartan, altın fiyatlarında manipülasyon yapan londranın en zengin finans kurumu.
tesla, etrafı aydınlatacak bir icat yapıyor. morgan diyor ki, bunu neresine sayaç takıcaz? tesla'nın projelerini desteklemeyi bırakıyor, hatta kendisine destek bulamasın diye piyasayı domine ediyor, teslayı yalnızlaştırıyor. bugün tesla kimin markası? elon musk'ın değil mi? elon musk'ı kim fonluyor? jp morgan değil, abd'nın teknoloji daire başkanlığı fonluyor. elektrik bağımlılığı üzerine çok büyük bir savaş dönüyor londra bankerleri ile ulsu devletler arasında.
gelelim edison'a. ampulü keşfediyor, sayaç da takılabiliyor kablonun ucuna, tam jp morgan'ın istediği sistem. ama ampüller tükenmiyor. herkes 2 veya 3 tane alıyor ömür boyu kullanıyor. dönemin elektrik şirketleriyle toplantı yapıyorlar; planlı eskitme sistemini devreye koyuyorlar. tesla'nın modeli kablosuzdu, sayaç takılamıyordu, büyüktü, halka satılamazdı. bugün bizim kulağımıza yeni gelen 'kablosuz şarj teknolojisi' yaklaşık 180 yıl önce tesla'nın keşfidir.
kendisine bilim insanıyım diyen bu beyaz yakalar boşuna çalışıyor. dünya'da keşfedilecek çok az şey kaldı; mikroskobik dünya, su altı araştırmaları, genetik ve ölümsüzlük ve kozmoz-uzay araştırmaları tam gaz devam ediyor. her datum veritabanından anahtar kelimelerle bulunup çıkarılıyor, önümüze geliyor. artık hekimler bile kendilerini 'teknisyen' olarak hissediyor. hekimlik hani en büyük sanattı?
teknoloji içimizdeki doğa sevgisini ve sanatçı kişiliği yok ediyor. bu yüzden saçma salak ideolojiler uyduruyoruz ve sanki dünya'daki tek gerçek bu ideolojiymiş gibi ona bağlanıyoruz. dünya'da başka bir savaş var. artık cephe savaşları yok; toplumlar intihar ettiriliyor artık. bak japonya'ya. abd, neden atom bombası attı japonya'ya. büyük bir kin ve nefret var asyalılara ve afrikalılara. nerden geliyor bu kin-ırkçılık? antikçağ'dan beri batı toplumlarının içine işleyen kölelik kurumundan.
türkler'de kölelik sistemi var mı? yok tabi ki de. o yüzden biz batı'lı olamıyoruz. -mış gibi yapıyoruz. alparslan türkeş de -mış gibi yapıyor. arada kalmış. batı ülkeleri gibi teknolojik olarak gelişmek istiyor ama bir yandan da islamiyeti savunuyor. o maya tutar mı? tutmaz.
batı'da ne oldu? re-naissance yani latin dillerinde re- eki ne demektir? tekrar, döngü demektir. o zaman rönesans nedir? bugün islam dünya'sı diye zorlama bir tabirle üzerine konulmak istenen fars bilgi mirasıdır, iskenderiye kütüphanesidir, antikçağ'ın bilgi ve kültür merkezi sümer-babil-iran'dır, zerdüştlüktür değil mi? (bkz: ardavirafname)
ama modern batılılar antik yunanlara babilden geçen bilgiyi özümser, öyle kabul eder. klasisizm diyoruz buna, neden? klasik demek bir şeyin zirve noktasıdır çünkü.
peki teknoloji napıyordu sanatı öldürüyordu? kubizm akımı niye çıktı? fotoğraf makinesi icat olundu. her şeyi gerçekçi, gölgeli bir şekilde çizen naturalist sanat bitti, kubizm çıktı. niye? çünkü kubizm de cisimlerin şekilleri çarpıktır; fotoğraf makinelerinin çekemeyeceği bir görüntüdür değil mi?
başlarım türkçülüğünüze be. uyanın biraz. türkler hala kültür tarihi konusunda batılı kaynaklara muhtaç. mustafa kemal atatürk bunu gördüğü için türk tarih kurumunu ve türk dil kurumunu kurmuş.
ne bizansı, ne osmanlısı? senin kültür tarihin taaa sümere kadar gidiyor. en eski türk yazısı tamgalardır. millet yazıya geçmemişken sen tamgalarla mülkiyet hakkını koruyordun. hem de batılılar gibi çit çekerek bahçe yaparak değil; büyük bir kayanın üzerine ailenin tamgasını kazıyordun.
ben şu cahil halimle üsteğmen alparslan türkeş'ten daha iyi ülküler üretebiliyorum, kabul edin.
devamını gör...
geceye cevabı olmayan bir soru bırak
zor yerden geldi.
kim bilir?
kim bilir?
devamını gör...
müfettiş gadget
sakar, dalgın, dikkatsiz, çevresinden bihaber olan bir müfettişin maceralarının anlatıldığı saban entertainment yapımı çizgi dizi.
gadget bir insan olmasına karşın vücudunun çeşitli yerlerinden çıkan yararlı cihazlar suçluları yakalamasını kolaylaştırmaktadır.
görevlerde her zaman şef kuinbi'den aldığı kağıdı okur ve şef kuinbi'ye atar ve kâğıt kendini imha eder.
suçu hep dr. pençe işler ve onun bir kedisi vardır.
dr. pençe'nin yüzü bir kez olsun görülmemiştir. pençe'nin çılgın (mad) adında ajanları vardır ve ne zaman müfettiş gadget'a saldıracak olsalar yeğeni peny onu kurtarır.
gadget çizgi filmin sonunda ise çocukları bilinçlendirecek örnek kurallarla ilgili konular söyler.
devamını gör...
fahişelik neden ahlaksızlıktır sorunsalı
ilk önce ahlak nedir bakmak lazım.
tüm işlerde beden kullanılır, vakit verilir. ama belirlenen ahlaktan ötürü bu meslek ahlaksızlık olarak ilan edilmiş.
tüm işlerde beden kullanılır, vakit verilir. ama belirlenen ahlaktan ötürü bu meslek ahlaksızlık olarak ilan edilmiş.
devamını gör...
aytekin ataş
1978 adana doğumlu besteci. istanbul üniversitesi dramaturji ve tiyatro eleştirmenliği mezunudur.
devamını gör...
pazar akşamları gelen boşluk hissi
çocukluğumuzu özlediğimizi gösterir. hani bugün sobalı evimizin sobasında kaynamış sıcak suyla leğende banyo edip sonrasında soba kenarına oturup ısınırken sobanın çıtırtısını duymuş olsak boşluk moşluk olmazdı.
(bkz: 90 larda çocuk olmak)
(bkz: sobalı evde büyümek)
(bkz: 90 larda çocuk olmak)
(bkz: sobalı evde büyümek)
devamını gör...

