kadın olmak
kadın olmak hem istenilen hem de nefret edilen olmaktır.
uzun zamandır üstüne düşündüğüm bir konudan bahsetmek istiyorum. aşağıda bahsedilen her olay yaşanmıştır. kurgudan uzak bir anlatı olacaktır. ve özellikle isyan, acı, hüzün, kırgınlık kelimelerinin etrafında gelişecektir. türkiye'de yaşayan ve başlarına gelen her şeyin sebebinin bir erkeğin onlar üzerinde bir hayale sahip olduklarında gerçekleştirebileceklerine inanmaları olmaktadır.
ilk olarak yaşanmışlıklara kendi başımdan geçen bir olayla başlamak istiyorum.
daha 17 yaşımdayken bir gün kapı çaldı. kapıyı çalan karşı komşumuzun oğlu idi. 7 yaşındayken taşındığımız apartmanda 10 yıldır abi dediğim insan vardı karşımda. ütüleri bozulmuş bizimkini istiyormuş. abi dedim sen git ben bulup getireyim. bu arada kendisi evliydi ama o sürede anne-babası ile aynı evde eşi ve çok sevdiğim minik kızı ile birlikte yaşamaya devam ediyordu.
arkadaşlarım vardı evde, birlikte 4 kız takılıyorduk. neyse ütüyü buldum. kapı açıktı içeri girdim. abi dedim getirdim nereye bırakayım. odadayım getiriversene dedi. tamam dedim. ütü masasının üzerine bıraktım. "nasılsın?" dedi. "iyiyim abi kızlar var takılıyoruz işte." dedim. birden ne olduğunu anlamadım beni kendine çekti, öpmeye kalktı. aynı anda itip "ne yapıyorsun sen be!" deyip bağırdım ve koşarak eve geçtim.
dünyam alt üst olmuştu. arkadaşlarıma ben bir duş alayım deyip koşup banyoya girdim. kafam allak bullak olmuştu. ne yapacaktım, bunu kime anlatacaktım. gözümden yaşlar aka aka uzunca bir süre suyun altında kaldım. babama anlatsam, ne yapacağını kestiremiyordum. çok sevdiğim eşine, anlatsam minicik bebeği ile kocasının ne kadar soysuz olduğunu öğrenecekti. hem tabii ki elalem ne der (!) mevzusu vardı. ama kendime de yediremiyordum; abi dediğim, kardeşinle ilkokul boyunca aynı sırayı paylaştığım defalarca evlerinde kaldığım insan bana bunu nasıl yapardı. evli olmasını falan geçtim, canı çekti diye beni öpmeye nasıl kalkardı. duştan çıktım, hiçbir şey olmamış gibi klora alerjim var, gözlerim ondan kırmızı diyerek güne devam ettim. aynı akşam annemlere üniversite sınavına hazırlanmak için bir süre dedemlerde kalmak istiyorum, sessiz sakin bir ortam daha iyi gelecek bana dedim. iki ay evde kalmadım. kendi evime giderken karşılaşmamak için iki ay kapıları kontrol edip geçtim. sonrasında üniversiteye gittim neyse ki o ara kendi evine çıkmıştı da bunca senede yalnızca birkaç kez gördüm. ve aradan geçen 18 yıldan sonra da hala yüzüne bile bakmam.
bir sonraki öyküm bir öğrencimin başından geçti. ona burada "leyl" diyelim. hayatını karanlıklar içinde geçirmek zorunda kalan bir çocuk olduğu için.
ilk öğretmenlik yılımda van'da görev yaparken okulun en sorunlu öğrencisi idi leyl. beline kadar olan uzun saçlarını sıkıca örer, gömleğinin içine saklardı. okul kapısından çıkınca sigarasını yakar, ağzından küfür de eksik olmazdı. öğretmeninden öğrencisine herkese sataşır, sürekli arıza çıkarırdı. ben bu durumu ailesi tarafından çok değer görmemesine bağladığım için ona biraz daha itina yaklaştım. aradan geçen birkaç ay sonra leyl'in ara ara sohbet ettiği en azından saygılı davrandığı biri olmuştum. türk olduğum halde, artık beni sevdiğini söylüyordu. bu arada kendisi biraz örgütün tesiri altında kalmış bir çocuktu. dağa çıkmak benim kurtuluşum olacak şeklinde söylemleri vardı. çok uzatmayalım bir yıl sonra artık ben onun için güvenilir alan olmuştum. bu arada leyl de saçlarını benim gibi kısacık kestirmişti. hatta onunki biraz daha kısaydı, dikiyordu falan. saçlardan çıktı konu. dedim ki iyi olmuş, ne o sımsıkı bağlayıp saklıyordun, şimdi kendi tarzın oldu dedim. hocam dedi bilmedikleriniz var. dedim anlat.
"babam öldü benim, annemi bir başına kalmasın diye amcamın ikinci karısı yaptılar. evde bir sürü erkek var. beni kız gibi görmemeleri lazım. yoksa beni de annem gibi onlardan biri ile evlendirirler." sarıldım kızıma, içime akıttım göz yaşlarımı. sen her halinle güzelsin ve bu cesaret ile seni kimse üzemez, dedim. dedim ama üzdüler mi leyl'i mi ne oldu, hiç öğrenemedim.
bir sonraki hikaye yine bir öğrencimin başından geçti. ona da" özlem"diyelim. hayatının her anında sevgiye özlem duyduğunu söylediği için. özlem hayata bir sıfır mağlup başlayanlardan. annesi bir hayat kadını, babası ise başkası ile evli. yani o gayrimeşru bir çocuk. doğunca annesi, babasının kapısına bırakmış "al bunu, ne yapıyorsan yap!" diyerek. babasının karısı evinde istememiş. baba da kendi babasına, yani özlem'i dedesine bırakmış. dede büyütmüş. bir gün okulda sinir krizi geçirdi. sonradan öğrendik ki dedesi özlem'i taciz ediyormuş bir süredir. işlemler başlatıldı. özlem bu sefer annesine verildi. sonra da 18 yaşına girer girmez evlendi.
bu öyküde üniversiteden bir arkadaşımın yaşadığı bir trajedi. ona da zulüm diyelim. daha 19 yaşındayken bir sevgilisi vardı. bir gün gelip dedi ki başıma bir şey geldi. sevgilimle bir şeyler yaşıyorduk sonra ben devam etmek istemedim ama durmadı. zorla bana sahip oldu.
ne denir? bırak o tecavüzcüyü, diyemedim. ne yapmalıyım, dedi. ayrılmalısın, dedim. ama bu saatten sonra kimse benimle birlikte olmaz. küçük bir yerde yaşıyoruz ikimiz de, duyulursa çok kötü olur, ailem yıkılır, bunları onlara yapamam, hem beni de seviyor dedi. ben sustum. çünkü henüz bu konulara ses çıkarabilecek olgunluğa erişmemiştik ikimizde. o kaderine boyun eğdi. eskiden sevdiği tecavüzcüsü ile uzun bir süre sevgili olmaya devam etti. sonra büyüdük. ve arkadaşım sürekli arka planda "artık benimle birlikte oldun, seni başka kimse istemez, duyulursa rezil olursun!" cümlelerine bir s*tir çekip yoluna devam etti. sonra tüm hikayeyi bilen ve ona aşık olan bir adamla evlendi.
uzun zamandır üstüne düşündüğüm bir konudan bahsetmek istiyorum. aşağıda bahsedilen her olay yaşanmıştır. kurgudan uzak bir anlatı olacaktır. ve özellikle isyan, acı, hüzün, kırgınlık kelimelerinin etrafında gelişecektir. türkiye'de yaşayan ve başlarına gelen her şeyin sebebinin bir erkeğin onlar üzerinde bir hayale sahip olduklarında gerçekleştirebileceklerine inanmaları olmaktadır.
ilk olarak yaşanmışlıklara kendi başımdan geçen bir olayla başlamak istiyorum.
daha 17 yaşımdayken bir gün kapı çaldı. kapıyı çalan karşı komşumuzun oğlu idi. 7 yaşındayken taşındığımız apartmanda 10 yıldır abi dediğim insan vardı karşımda. ütüleri bozulmuş bizimkini istiyormuş. abi dedim sen git ben bulup getireyim. bu arada kendisi evliydi ama o sürede anne-babası ile aynı evde eşi ve çok sevdiğim minik kızı ile birlikte yaşamaya devam ediyordu.
arkadaşlarım vardı evde, birlikte 4 kız takılıyorduk. neyse ütüyü buldum. kapı açıktı içeri girdim. abi dedim getirdim nereye bırakayım. odadayım getiriversene dedi. tamam dedim. ütü masasının üzerine bıraktım. "nasılsın?" dedi. "iyiyim abi kızlar var takılıyoruz işte." dedim. birden ne olduğunu anlamadım beni kendine çekti, öpmeye kalktı. aynı anda itip "ne yapıyorsun sen be!" deyip bağırdım ve koşarak eve geçtim.
dünyam alt üst olmuştu. arkadaşlarıma ben bir duş alayım deyip koşup banyoya girdim. kafam allak bullak olmuştu. ne yapacaktım, bunu kime anlatacaktım. gözümden yaşlar aka aka uzunca bir süre suyun altında kaldım. babama anlatsam, ne yapacağını kestiremiyordum. çok sevdiğim eşine, anlatsam minicik bebeği ile kocasının ne kadar soysuz olduğunu öğrenecekti. hem tabii ki elalem ne der (!) mevzusu vardı. ama kendime de yediremiyordum; abi dediğim, kardeşinle ilkokul boyunca aynı sırayı paylaştığım defalarca evlerinde kaldığım insan bana bunu nasıl yapardı. evli olmasını falan geçtim, canı çekti diye beni öpmeye nasıl kalkardı. duştan çıktım, hiçbir şey olmamış gibi klora alerjim var, gözlerim ondan kırmızı diyerek güne devam ettim. aynı akşam annemlere üniversite sınavına hazırlanmak için bir süre dedemlerde kalmak istiyorum, sessiz sakin bir ortam daha iyi gelecek bana dedim. iki ay evde kalmadım. kendi evime giderken karşılaşmamak için iki ay kapıları kontrol edip geçtim. sonrasında üniversiteye gittim neyse ki o ara kendi evine çıkmıştı da bunca senede yalnızca birkaç kez gördüm. ve aradan geçen 18 yıldan sonra da hala yüzüne bile bakmam.
bir sonraki öyküm bir öğrencimin başından geçti. ona burada "leyl" diyelim. hayatını karanlıklar içinde geçirmek zorunda kalan bir çocuk olduğu için.
ilk öğretmenlik yılımda van'da görev yaparken okulun en sorunlu öğrencisi idi leyl. beline kadar olan uzun saçlarını sıkıca örer, gömleğinin içine saklardı. okul kapısından çıkınca sigarasını yakar, ağzından küfür de eksik olmazdı. öğretmeninden öğrencisine herkese sataşır, sürekli arıza çıkarırdı. ben bu durumu ailesi tarafından çok değer görmemesine bağladığım için ona biraz daha itina yaklaştım. aradan geçen birkaç ay sonra leyl'in ara ara sohbet ettiği en azından saygılı davrandığı biri olmuştum. türk olduğum halde, artık beni sevdiğini söylüyordu. bu arada kendisi biraz örgütün tesiri altında kalmış bir çocuktu. dağa çıkmak benim kurtuluşum olacak şeklinde söylemleri vardı. çok uzatmayalım bir yıl sonra artık ben onun için güvenilir alan olmuştum. bu arada leyl de saçlarını benim gibi kısacık kestirmişti. hatta onunki biraz daha kısaydı, dikiyordu falan. saçlardan çıktı konu. dedim ki iyi olmuş, ne o sımsıkı bağlayıp saklıyordun, şimdi kendi tarzın oldu dedim. hocam dedi bilmedikleriniz var. dedim anlat.
"babam öldü benim, annemi bir başına kalmasın diye amcamın ikinci karısı yaptılar. evde bir sürü erkek var. beni kız gibi görmemeleri lazım. yoksa beni de annem gibi onlardan biri ile evlendirirler." sarıldım kızıma, içime akıttım göz yaşlarımı. sen her halinle güzelsin ve bu cesaret ile seni kimse üzemez, dedim. dedim ama üzdüler mi leyl'i mi ne oldu, hiç öğrenemedim.
bir sonraki hikaye yine bir öğrencimin başından geçti. ona da" özlem"diyelim. hayatının her anında sevgiye özlem duyduğunu söylediği için. özlem hayata bir sıfır mağlup başlayanlardan. annesi bir hayat kadını, babası ise başkası ile evli. yani o gayrimeşru bir çocuk. doğunca annesi, babasının kapısına bırakmış "al bunu, ne yapıyorsan yap!" diyerek. babasının karısı evinde istememiş. baba da kendi babasına, yani özlem'i dedesine bırakmış. dede büyütmüş. bir gün okulda sinir krizi geçirdi. sonradan öğrendik ki dedesi özlem'i taciz ediyormuş bir süredir. işlemler başlatıldı. özlem bu sefer annesine verildi. sonra da 18 yaşına girer girmez evlendi.
bu öyküde üniversiteden bir arkadaşımın yaşadığı bir trajedi. ona da zulüm diyelim. daha 19 yaşındayken bir sevgilisi vardı. bir gün gelip dedi ki başıma bir şey geldi. sevgilimle bir şeyler yaşıyorduk sonra ben devam etmek istemedim ama durmadı. zorla bana sahip oldu.
ne denir? bırak o tecavüzcüyü, diyemedim. ne yapmalıyım, dedi. ayrılmalısın, dedim. ama bu saatten sonra kimse benimle birlikte olmaz. küçük bir yerde yaşıyoruz ikimiz de, duyulursa çok kötü olur, ailem yıkılır, bunları onlara yapamam, hem beni de seviyor dedi. ben sustum. çünkü henüz bu konulara ses çıkarabilecek olgunluğa erişmemiştik ikimizde. o kaderine boyun eğdi. eskiden sevdiği tecavüzcüsü ile uzun bir süre sevgili olmaya devam etti. sonra büyüdük. ve arkadaşım sürekli arka planda "artık benimle birlikte oldun, seni başka kimse istemez, duyulursa rezil olursun!" cümlelerine bir s*tir çekip yoluna devam etti. sonra tüm hikayeyi bilen ve ona aşık olan bir adamla evlendi.
devamını gör...
gençlerin vedalaşırken allah'a emanet ol demesi
sen rahatsız olmaya devam et.
devamını gör...
filozof atakan'ın yeni kariyer planı
ben bu çocuğa çok gülüyorum. zeki olabilir yaşıtlarına göre, ancak hayatın sillesini yemiş biri gibi konuşması çok komik. çünkü annesi yemek koymasa önüne, babası harçlık vermese ağlayacak yaşta henüz. önce çocuk ol, doyasıya yaşa çocukluğunu. sonra kız arkadaşın olsun. önce bunları bi tat atakan. bırak zorlu süreçleri amcaların düşünsün.
velhasılı ailesinin gazıyla medya maymunu olan çocuğun yeni incileri. yolu açık olsun da o yaşta kimseye de akıl verme gülüm.
velhasılı ailesinin gazıyla medya maymunu olan çocuğun yeni incileri. yolu açık olsun da o yaşta kimseye de akıl verme gülüm.
devamını gör...
corpus callosum
beynin her iki hemisferini * birbirine bağlayan anatomik bölgedir. hemisferler arasında bir duble yol, bir ara bulucu gibi görev yapar. oldukça fazla nöral liflere sahiptir.
devamını gör...
engin günaydın'ı hangi yapımda izlersem izleyeyim burhan altıntop olarak göreceğim gerçeği
bir burhan altıntop kolay yetişmiyor.
devamını gör...
14 mayıs 2021 zaytung kısırlaştırma haberi
gülme krizine sokan haberdir. aşılandım maskesine atfen yapılmıştır. 
haberin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

haberin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
devamını gör...
allah
dilerim vardır; çünkü adaletin olmadığı yerde ilahi adalet düşüncesi en büyük sığınak oluyor.
devamını gör...
geceye bir şikayet bırak
kendimden şikayetçiyim sözlük. evde dura dura değişik bir şey oldum. neyse. bu kadardı..
devamını gör...
22 nisan 2021 sokağa çıkma kısıtlamalarına uyulmaması
"imam *surursa, cemaat mıçar" demişler.
lebaleb kongreler ve cenazelerden sonra kim takar yasakları? sırayla hepimiz öleceğiz.
dünyada bitse bizde bitmez bu meret...
lebaleb kongreler ve cenazelerden sonra kim takar yasakları? sırayla hepimiz öleceğiz.
dünyada bitse bizde bitmez bu meret...
devamını gör...
musicbuddy
kişilerin sevdiği müzikleri paylaştığı, aynı/farklı müzik zevkine sahip insanların oluşturduğu ilişkidir.
ben de tek tek yazmaktan yoruldum turuncudan. başlık açmak istedim. benimle müzikbadi olmak isteyenlere başlığım açıktır. tür farketmez sevdiğiniz, az bilinen müziklerimizi paylaşalım. hepinize şimdiden teşekkürler.
ben de tek tek yazmaktan yoruldum turuncudan. başlık açmak istedim. benimle müzikbadi olmak isteyenlere başlığım açıktır. tür farketmez sevdiğiniz, az bilinen müziklerimizi paylaşalım. hepinize şimdiden teşekkürler.
devamını gör...
23 nisan 2021 cumhurbaşkanı erdoğan'ın korona virüs uyarısı
miting yapıp yüz binleri aynı alana toplayan kişinin yaptığı uyarılardır.
devamını gör...
kaç kere aşık olunabilir sorunsalı
bir defa ve sadece 1 defa. dahası olmaz. diğerleri aşk değil hoşlanmaktır.
devamını gör...
yenilen en kötü tatlı
hiçbir tatlı kuru fasulye pastasından kötü olamaz.
devamını gör...
baget
hakkında genel bilgiler aşağıdaki gibi olan davul zopaları.
genellikle baget yapımında 3 ağaç kullanılır,
(bkz: akça ağaç)*
görece hafiftir, oldukça esnektir, enerjiyi güzel emer. vuruşların kuvvetini bilek ve ellerinizde daha az hissedersiniz.
(bkz: ceviz)**
maple ile benzer özellikleri taşır, biraz daha yumuşaktır.
(bkz: meşe)*
daha sert bagetlerdir, tuşeleriniz daha net duyulur, ancak enerji emilimi zayıftır. bu nedenle bilek yorabilir. kondisyonunuza bağlı.
en çok kullanılan bagetlerin uçları genel olarak iki tiptir. (caz fırçalarını filan saymıyorum)
(bkz: plastik)
(bkz: tahta)
tahta uçlu bagetler dünyada en sık kullanılan bagetlerdir. çoğu müzik türüne giderler. kötü yanları ise zamanla (özellikle stick controlünüz iyi değilse ya da çok sert müzikler yapıyorsanız) uçlarının yıpranması, çentiklenmesidir.
sert müzik yapıyorsanız yine de tahta uçlu baget seçmenizde farda vardır, tuşeleriniz daha güzel duyulur.
ayrıca elektro davul çalıyorsanız tahta uçlu bagetler pedlerinize zarar verebilir, ağlarsınız sonra.
plastik uçlu bagetler ise daha iyi ribaunda sahiplerdir. zillerinizin sesini öce çıkarırlar, en büyük problemleri zamanla bu uçların düşme ihtimali olmasıdır.
bir konser ortasında bu pek hoş olmaz.
boyut & ağırlık
..
*7a
hafiftir, incedir, bu nedenle tuşeleriniz zayıf duyulur. jazz gibi tarzlarda tercih edilesidir. kişisel olarak 7a bagetleri sevmemekteyim, aşırı hafifler.
*5a
en çok kullanılan baget ağırlığı. orta inceliktedir, dolayısıyla orta ağırlıktadır. rock-grunge-alternatif gibi tarzlara pek güzel uyar.
*2b/5b
ağırlık-kalınlık olarak en büyük değere sahip bagetler. tuşeleriniz oldukça yüksek duyulur.
her türlü metal-rock tarzına iyi gider.
(bkz: ahead)
(bkz: vic firth)
(bkz: zildjian)
genellikle baget yapımında 3 ağaç kullanılır,
(bkz: akça ağaç)*
görece hafiftir, oldukça esnektir, enerjiyi güzel emer. vuruşların kuvvetini bilek ve ellerinizde daha az hissedersiniz.
(bkz: ceviz)**
maple ile benzer özellikleri taşır, biraz daha yumuşaktır.
(bkz: meşe)*
daha sert bagetlerdir, tuşeleriniz daha net duyulur, ancak enerji emilimi zayıftır. bu nedenle bilek yorabilir. kondisyonunuza bağlı.
en çok kullanılan bagetlerin uçları genel olarak iki tiptir. (caz fırçalarını filan saymıyorum)
(bkz: plastik)
(bkz: tahta)
tahta uçlu bagetler dünyada en sık kullanılan bagetlerdir. çoğu müzik türüne giderler. kötü yanları ise zamanla (özellikle stick controlünüz iyi değilse ya da çok sert müzikler yapıyorsanız) uçlarının yıpranması, çentiklenmesidir.
sert müzik yapıyorsanız yine de tahta uçlu baget seçmenizde farda vardır, tuşeleriniz daha güzel duyulur.
ayrıca elektro davul çalıyorsanız tahta uçlu bagetler pedlerinize zarar verebilir, ağlarsınız sonra.
plastik uçlu bagetler ise daha iyi ribaunda sahiplerdir. zillerinizin sesini öce çıkarırlar, en büyük problemleri zamanla bu uçların düşme ihtimali olmasıdır.
bir konser ortasında bu pek hoş olmaz.
boyut & ağırlık
..
*7a
hafiftir, incedir, bu nedenle tuşeleriniz zayıf duyulur. jazz gibi tarzlarda tercih edilesidir. kişisel olarak 7a bagetleri sevmemekteyim, aşırı hafifler.
*5a
en çok kullanılan baget ağırlığı. orta inceliktedir, dolayısıyla orta ağırlıktadır. rock-grunge-alternatif gibi tarzlara pek güzel uyar.
*2b/5b
ağırlık-kalınlık olarak en büyük değere sahip bagetler. tuşeleriniz oldukça yüksek duyulur.
her türlü metal-rock tarzına iyi gider.
(bkz: ahead)
(bkz: vic firth)
(bkz: zildjian)
devamını gör...
albus dumbledore (yazar)
bu kadar geç tanıdığıma* üzüldüğüm yazar*. hoş geldiniz efendim, atamanız için teşekkür ederim. sizin hakkınızda da birkaç kehanetim var, hepsi mükemmel gelişmeler. içiniz rahat olsun, geleceğiniz küremden bile parlak.
sihirli günler*.
sihirli günler*.
devamını gör...
düş kurma zamanı radyo yayını
herkese selamlar sevgiler, bu gece 23:00'te düş kurma zamanı radyo yayınıyla sizlerle olacağım.
bugün tanıtacağım müzik grubu kendi müzik grubum olan astrovelvet olacak. biraz bencilce bulabilirsiniz ama çok uzun süredir üzerinde çalıştığımız, 1 mayıs'ta piyasaya sürülmüş düş kurma zamanı isimli, bol velvet underground göndermeli, içerisinde shoegaze, dream pop, ufak bir tık progresif rock ve neo psychedelia etkileri ile bezenmiş albümü tanıtacağım.
şu kötü dönemde lütfen sevgiyle ve en önemlisi sağlıklı kalın. sizleri seviyorum!
bugün tanıtacağım müzik grubu kendi müzik grubum olan astrovelvet olacak. biraz bencilce bulabilirsiniz ama çok uzun süredir üzerinde çalıştığımız, 1 mayıs'ta piyasaya sürülmüş düş kurma zamanı isimli, bol velvet underground göndermeli, içerisinde shoegaze, dream pop, ufak bir tık progresif rock ve neo psychedelia etkileri ile bezenmiş albümü tanıtacağım.
şu kötü dönemde lütfen sevgiyle ve en önemlisi sağlıklı kalın. sizleri seviyorum!
devamını gör...
mutsuzken ders çalışmak
nedense artı bir motivasyon oluyor. mutsuz insanların hırs yaparak dersi daha verimli çalıştığı gabon'lu bilimadamlarınca kanıtlanmıştır.
devamını gör...
hint generalden türkiye'ye ege'de tehdit
haberin ciddiyetini anlamak için haber link'ine tıkladım.. bıyık bütün ciddiyeti bozdu.
bu müsvedde, dedesine "ingilizlerin safında savaşırken, çanakkalede mabadınıza ne soktular?" diye sormamış.
(bkz: gurka)
bu müsvedde, dedesine "ingilizlerin safında savaşırken, çanakkalede mabadınıza ne soktular?" diye sormamış.
(bkz: gurka)
devamını gör...
telefonlar için pdf dosya yapılmaması
pdf dosya okuyucuları var aslında ama pek de bir işe yaramıyorlar.
tanım: yazar arkadaşımızın haklı bir isyanını paylaştığı başlık.
tanım: yazar arkadaşımızın haklı bir isyanını paylaştığı başlık.
devamını gör...
huzursuzluk
insanı uyutmayan,tedirgin eden ruh hali.sevimsiz bir şey hayattan soğutur.
devamını gör...