rıfat ılgaz
7 mayıs 1911'de cide'de doğmuştur. 1930 yılında kastamonu muallim mektebini bitirdikten sonra 6 yıl ilkokul öğretmenliği yapmıştır. 1938'de, gazi eğitim enstitüsü edebiyat bölümünden mezun olmuştur. bir süre türkçe öğretmenliği yapmıştır. ilk şiirleri 1927'de, kastamonu'da yayımlanan nazikter ve açıkgöz gazetelerinde çıktı. 1944'te sınıf adlı ikinci şiir kitabının, sıkıyönetim kararıyla toplatılmasından sonra, 6 ay hüküm giydi. sabahattin ali, aziz nesin, mim uykusuz ile birlikte çıkardıkları markopaşa başta olmak üzere, çeşitli dergilerde çıkan yazıları ve yayımlanan kitapları nedeniyle, yaşamının çeşitli evrelerinde, birçok kovuşturmaya uğradı ve değişik sürelerde tutuklu kaldı. 1947'de öğretmenlikten çıkarıldıktan sonra, hayatını öykü, roman, tiyatro oyunu ve gazetelerde köşe yazıları yazarak kazandı. 1974'te yenigün gazetesinden emekli oldu. 7 temmuz 1993'te aramızdan ayrıldı. cidede bulunan evi müze olarak ziyarete açık durumdadır.
devamını gör...
nazca çölü'nde uzanmış bir kedi

peru'daki nazca çölü'nde, uzanmış bir kediyi tasvir eden yaklaşık 2.000 yıllık devasa bir yer figürü (jeoglif).
370 m uzunluğunda ve 30 cm ila 40 cm arasında değişen iyi tanımlanmış çizgilerle yapılmış.
yüzyıllar öncesinde sinekkuşu, maymun, katil balina ve bazılarının bir astronata benzettiği bir figür gibi jeogliflerle kazınmış bir yamaçta uzanmış davasa bir kedi figürü.
m.ö. 200 ila 100 yılları arasına tarihlenen kedi figürü, birçok tasarımın görülebildiği doğal bir bakış açısı sağlayan tepelerden birine erişimi iyileştirmek için yapılan çalışmalar sırasında ortaya çıktı. platform tamamlandığında ziyaretçilere bölgedeki pek çok jeoglifi bir arada görme imkanı tanıyacak.
kaynak: afp haber ajansı
devamını gör...
king's disease ii
efsane rapçi nas’ın son çıkan albümü.
albümde 15 parça bulunuyor. kendisine eminem, epmd, a boogie wit da hoodie, ms lauryn hill, charlie wilson, blxst, hit boy eşlik ediyor.
şahsen ben albümü çok beğendim. 52 dakikalık şahane bir hip hop ziyafeti dinletiyor usta rapçi nas.
beatleri, lirikleri, flowları genel olarak beğendim. zamanında nas bitmiş artık rap yapamıyor diyenlere iyi cevap olmuş. bazı parçalarda günümüz hip hop piyasasına göndermelerde bulunmuş. bazı parçalarda eski merak ettiğimiz olayları anlatmış. bol bol respect atmış. neden efsane olduğunu kanıtlayan bir albüm yapmış.
albümde en sevdiğim şarkılar 40 side ve death row east oldu. özellikle death row east şarkısı harbiden duygulandırdı.
40 side şarkısı ise daha yeni nesil bir beat üzerine nas’ın ben hala fişek gibiyim dediği bir şarkı olmuş.
albümü çıktığından beri iki kere dinleme fırsatım oldu söylemek için erken mi bilmiyorum ama nas abinin güzel albümleri arasında şimdiden yerini aldı bence.
veya benim beklentim düşüktü o yüzden bana öyle geldi.
albümden klip çekilen şarkı rare şarkısı olmuş. keşke death row west şarkısına çekilseymiş daha iyi olurmuş. ne yapalım böyle de kıyak olmuş.
klibe gelirsek klip uzun ve güzel bir klip olmuş. 2021 yılında hem nas dinliyoruz. hem harika bir kliple beraber izleyip dinliyoruz. çok şanslıyız. klibin anlatmak istediğini ve tarzını sevdim.
albüm kapağını da sevdim. bir önceki king’s disease kapağını hiç beğenmemiştim. çok karmaşıktı. bu daha sade ve güzel olmuş.
sonuç olarak her hip hop severin seveceği bir albüm olmuş. iyi dinlemeler.
aşağı şarkıların isimlerini ekliyorum.
the pressure
death row east ( albümün en iyi şarkısı bence)
40 side (beat çok kıyak)
epmd 2 (eminem var daha ne olsun)
rare ( güzel şarkı klibiyle dinlenince daha güzel)
yktv (beğenmedim)
store run ( eh işte )
moments (beat nefis şarkı nefis)
nobody (beğenmedim)
no phony love (eh işte güzel)
brunch on sunday (güzel)
count me ın ( efsane flowlar)
composure ( beğenmedim featteki eleman yüzünden)
my bible ( dinlenir)
nas is good (kapanış harbiden good)
albümde 15 parça bulunuyor. kendisine eminem, epmd, a boogie wit da hoodie, ms lauryn hill, charlie wilson, blxst, hit boy eşlik ediyor.
şahsen ben albümü çok beğendim. 52 dakikalık şahane bir hip hop ziyafeti dinletiyor usta rapçi nas.
beatleri, lirikleri, flowları genel olarak beğendim. zamanında nas bitmiş artık rap yapamıyor diyenlere iyi cevap olmuş. bazı parçalarda günümüz hip hop piyasasına göndermelerde bulunmuş. bazı parçalarda eski merak ettiğimiz olayları anlatmış. bol bol respect atmış. neden efsane olduğunu kanıtlayan bir albüm yapmış.
albümde en sevdiğim şarkılar 40 side ve death row east oldu. özellikle death row east şarkısı harbiden duygulandırdı.
40 side şarkısı ise daha yeni nesil bir beat üzerine nas’ın ben hala fişek gibiyim dediği bir şarkı olmuş.
albümü çıktığından beri iki kere dinleme fırsatım oldu söylemek için erken mi bilmiyorum ama nas abinin güzel albümleri arasında şimdiden yerini aldı bence.
veya benim beklentim düşüktü o yüzden bana öyle geldi.
albümden klip çekilen şarkı rare şarkısı olmuş. keşke death row west şarkısına çekilseymiş daha iyi olurmuş. ne yapalım böyle de kıyak olmuş.
klibe gelirsek klip uzun ve güzel bir klip olmuş. 2021 yılında hem nas dinliyoruz. hem harika bir kliple beraber izleyip dinliyoruz. çok şanslıyız. klibin anlatmak istediğini ve tarzını sevdim.
albüm kapağını da sevdim. bir önceki king’s disease kapağını hiç beğenmemiştim. çok karmaşıktı. bu daha sade ve güzel olmuş.
sonuç olarak her hip hop severin seveceği bir albüm olmuş. iyi dinlemeler.
aşağı şarkıların isimlerini ekliyorum.
the pressure
death row east ( albümün en iyi şarkısı bence)
40 side (beat çok kıyak)
epmd 2 (eminem var daha ne olsun)
rare ( güzel şarkı klibiyle dinlenince daha güzel)
yktv (beğenmedim)
store run ( eh işte )
moments (beat nefis şarkı nefis)
nobody (beğenmedim)
no phony love (eh işte güzel)
brunch on sunday (güzel)
count me ın ( efsane flowlar)
composure ( beğenmedim featteki eleman yüzünden)
my bible ( dinlenir)
nas is good (kapanış harbiden good)
devamını gör...
dil bilincine sahip olmak
montaigne'in dil bilinci hakkındaki şu kanaati altın değerindedir:
"sözün akışını bozup güzel cümleler aramaktansa güzel cümleleri bozup sözümün akışına uydurmayı daha doğru bulurum. biz sözün ardından koşmamalıyız, söz bizim ardımızdan koşmalı, işimize yaramalı. söylediğimiz şeyler sözlerimizi almalı ve dinleyenin kafasını öyle doldurmalı ki artık kelimeleri unutamasın. ister kâğıt üstünde olsun ister ağızdan; benim sevdiğim konuşma düpedüz, içten gelen, lezzetli, şiirli, sıkı ve kısa kesen bir konuşmadır. güç olsun, zararı yok; ama sıkıcı olmasın; süsten, özentiden kaçsın, düzensiz, gelişigüzel ve korkmadan yürüsün. dinleyen, her yediği lokmayı tadına vararak yesin. konuşma, sueton’un, julius, caesar’ın konuşması için dediği gibi, askerce olsun; ama ukalaca, avukatça, vaizce olmasın.
söylev sanatı, insanı söyleyeceğinden uzaklaştırıp kendi yoluna çeker. gösterişin herkesten başka türlü giyinmek, gülünç kılıklara girmek nasıl pısırıklık, korkaklıksa; konuşmada bilinmedik kelimeler, duyulmadık cümleler aramak da bir okullu çocuk çabasıdır. ah, keşke paris’te sebze çarşısında kullanılan kelimelerle konuşabilsem!"
dil sürekli gelişen bir yapıdır ve temel özelliklerini koruyarak gelişir. bir takım dil uzmanları dili korumak için kurallar koymak ve yasaklar getirmek gerektiğine inanırlar. onlar okullarda edindikleri tartışma götürür bilgilerin ve nedense hiç eskimeyen yazım kılavuzlarının verdiği güvenceyle dili düzeltmeye kalkarlar. koymak istedikleri ya da savundukları kurallar genelde dilin mantığına aykırıdır. bütün bu çabalar dile iyilik de kötülük de getirmez: dil bildiğini okur.
dil toplumun duygusal ve düşünsel özelliklerine göre oluşur, sürekli dönüşen yaşam koşullarına göre kendini her an yeniden kurar. bir başka deyişle dili sürekli olarak halkın kendisi yaratır. dili yaratanlar (tıpkı yukarıda montaigne'nin pazarcı esnafından bahsettiği gibi) simitçiler, börekçiler, ayakkabıcılar, eskiciler, nineler, dedeler, çocuklardır. bunlar genelde dilin ne olup ne olmadığını düşünme gereği duymayan kimselerdir. toplumsal ve iktisadi dönüşümlere uygun olarak dilde ortaya çıkan yeniliklerde büyük payları olduğunu düşünmezler. onların yaratıcılıkları gündelik yaşamın gereklerinden kaynaklanır. anadilin güzellikleri, özellikle o güzelliklerin pırıl pırıl yansıdığı deyimler, söyleyişler, eğretilemeler ve daha birçok şey, halkın eşsiz zekâsının ürünüdür. anadilde bir ulusun kültürü yansır: anadil kültürün yuvasıdır. bu yuvada kendini yeterince yetiştirmeyen kişi, toplumun ve daha ötede insanlığın değerlerine ulaşamaz. anadilinin anlamını yeterince kavramamış kimselerin kültür planında, bilimde, felsefede, sanatta etkin ve verimli çabalar ortaya koymaları, kalıcı ürünler vermeleri olası değildir.
halkın yarattığı dil bir yanıyla bir hammaddedir. bu hammaddeyi üst düzey kültür adamları işlerler inceltilirler ve geliştirirler. tabanda dilin ve kültürün temelini kuran insanlar varsa tavanda da bu dili ve kültürü yetkinleştirecek bilgeler olacaktır. tabanda kendiliğinden ve tavanda özenle yaratılmakta olan dili toplumun dil konusunda duyarlı görünen ama dil bilinci taşımayan belli bir kesimi kötü kullanır. dili kötü kullananların başında kendilerini dil uzmanı sananlar vardır. birilerinin kötü kullanması dile zarar vermez, ona belli koşullarda yeni anlatım olanakları bile katabilir. kısacası dili bozmaya kimsenin gücü yetmez.
batı’da ulusların ortaya çıkması ve ulusal dillerin gelişmesi genelde xvıı. yüzyılı önceleyen birkaç yüzyılda oldu. xvıı. yüzyılda artık uluslar ve ulusal diller vardı. bizde bu dönüşüm üç yüzyıl sonra yani xx. yüzyılda gerçekleşti. ulusal diller gelişirken çok karmaşık görünümler ortaya koydular. dili zapturapt altına almak gerekmez miydi? dilin denetlenmesinden yana olanlar dilden sorumlu yarı resmi kurumlar tasarladılar ve bazen de kurdular. örneğin fransa’da ulusal dil çeşitli lehçelerin bir araya gelmesiyle oluşuyor ve içinden çıkılmaz görünen bir yapı gösteriyordu. dilin oturması için üst düzeyde çaba gösterenlerin başında saray şairi malherbe vardır. fransız dilinin ona ve benzerlerine çok şey borçlu olduğu bilinir. ancak devlet bu işe el atmakta gecikmemiştir: dilin doğal yoldan kendini arındırmasını beklemektense tepeden inme kararlarla dili düzenlemek daha doğru olacağı kanaatine varmıştır. kardinal richelieu’nün buyruğuyla 1635’te kurulan fransız akademisi dili arındırıyorum derken dondurmuştur. devlet gölge etmeseydi belki fransız dili daha erken ve daha sağlıklı gelişecekti.
sorun alaylı dilcilerin sandığı gibi hangi harfleri büyük yazalım ya da nereye virgül koyalım ya da iki nokta ayıp oluyor onun yerine noktalı virgül kullanalım sorunu değildir. bu, dili eğilip bükülür ve üstünde gönül rahatlığıyla oynanabilir bir madde gibi görme rahatlığını ele alalım demek değildir. ancak öncelikle dili sevmek ve dilin tadına varmak gerekir. dil bilincine ulaşmadan dilci oyunu oynamak insanı gülünç eder. dil, her koşulda halk tarafından yeniden yaratılmaktadır. bir başka deyişle yaşam geliştikçe dil de gelişir. bunu anlayalım ve kabul edelim.
"sözün akışını bozup güzel cümleler aramaktansa güzel cümleleri bozup sözümün akışına uydurmayı daha doğru bulurum. biz sözün ardından koşmamalıyız, söz bizim ardımızdan koşmalı, işimize yaramalı. söylediğimiz şeyler sözlerimizi almalı ve dinleyenin kafasını öyle doldurmalı ki artık kelimeleri unutamasın. ister kâğıt üstünde olsun ister ağızdan; benim sevdiğim konuşma düpedüz, içten gelen, lezzetli, şiirli, sıkı ve kısa kesen bir konuşmadır. güç olsun, zararı yok; ama sıkıcı olmasın; süsten, özentiden kaçsın, düzensiz, gelişigüzel ve korkmadan yürüsün. dinleyen, her yediği lokmayı tadına vararak yesin. konuşma, sueton’un, julius, caesar’ın konuşması için dediği gibi, askerce olsun; ama ukalaca, avukatça, vaizce olmasın.
söylev sanatı, insanı söyleyeceğinden uzaklaştırıp kendi yoluna çeker. gösterişin herkesten başka türlü giyinmek, gülünç kılıklara girmek nasıl pısırıklık, korkaklıksa; konuşmada bilinmedik kelimeler, duyulmadık cümleler aramak da bir okullu çocuk çabasıdır. ah, keşke paris’te sebze çarşısında kullanılan kelimelerle konuşabilsem!"
dil sürekli gelişen bir yapıdır ve temel özelliklerini koruyarak gelişir. bir takım dil uzmanları dili korumak için kurallar koymak ve yasaklar getirmek gerektiğine inanırlar. onlar okullarda edindikleri tartışma götürür bilgilerin ve nedense hiç eskimeyen yazım kılavuzlarının verdiği güvenceyle dili düzeltmeye kalkarlar. koymak istedikleri ya da savundukları kurallar genelde dilin mantığına aykırıdır. bütün bu çabalar dile iyilik de kötülük de getirmez: dil bildiğini okur.
dil toplumun duygusal ve düşünsel özelliklerine göre oluşur, sürekli dönüşen yaşam koşullarına göre kendini her an yeniden kurar. bir başka deyişle dili sürekli olarak halkın kendisi yaratır. dili yaratanlar (tıpkı yukarıda montaigne'nin pazarcı esnafından bahsettiği gibi) simitçiler, börekçiler, ayakkabıcılar, eskiciler, nineler, dedeler, çocuklardır. bunlar genelde dilin ne olup ne olmadığını düşünme gereği duymayan kimselerdir. toplumsal ve iktisadi dönüşümlere uygun olarak dilde ortaya çıkan yeniliklerde büyük payları olduğunu düşünmezler. onların yaratıcılıkları gündelik yaşamın gereklerinden kaynaklanır. anadilin güzellikleri, özellikle o güzelliklerin pırıl pırıl yansıdığı deyimler, söyleyişler, eğretilemeler ve daha birçok şey, halkın eşsiz zekâsının ürünüdür. anadilde bir ulusun kültürü yansır: anadil kültürün yuvasıdır. bu yuvada kendini yeterince yetiştirmeyen kişi, toplumun ve daha ötede insanlığın değerlerine ulaşamaz. anadilinin anlamını yeterince kavramamış kimselerin kültür planında, bilimde, felsefede, sanatta etkin ve verimli çabalar ortaya koymaları, kalıcı ürünler vermeleri olası değildir.
halkın yarattığı dil bir yanıyla bir hammaddedir. bu hammaddeyi üst düzey kültür adamları işlerler inceltilirler ve geliştirirler. tabanda dilin ve kültürün temelini kuran insanlar varsa tavanda da bu dili ve kültürü yetkinleştirecek bilgeler olacaktır. tabanda kendiliğinden ve tavanda özenle yaratılmakta olan dili toplumun dil konusunda duyarlı görünen ama dil bilinci taşımayan belli bir kesimi kötü kullanır. dili kötü kullananların başında kendilerini dil uzmanı sananlar vardır. birilerinin kötü kullanması dile zarar vermez, ona belli koşullarda yeni anlatım olanakları bile katabilir. kısacası dili bozmaya kimsenin gücü yetmez.
batı’da ulusların ortaya çıkması ve ulusal dillerin gelişmesi genelde xvıı. yüzyılı önceleyen birkaç yüzyılda oldu. xvıı. yüzyılda artık uluslar ve ulusal diller vardı. bizde bu dönüşüm üç yüzyıl sonra yani xx. yüzyılda gerçekleşti. ulusal diller gelişirken çok karmaşık görünümler ortaya koydular. dili zapturapt altına almak gerekmez miydi? dilin denetlenmesinden yana olanlar dilden sorumlu yarı resmi kurumlar tasarladılar ve bazen de kurdular. örneğin fransa’da ulusal dil çeşitli lehçelerin bir araya gelmesiyle oluşuyor ve içinden çıkılmaz görünen bir yapı gösteriyordu. dilin oturması için üst düzeyde çaba gösterenlerin başında saray şairi malherbe vardır. fransız dilinin ona ve benzerlerine çok şey borçlu olduğu bilinir. ancak devlet bu işe el atmakta gecikmemiştir: dilin doğal yoldan kendini arındırmasını beklemektense tepeden inme kararlarla dili düzenlemek daha doğru olacağı kanaatine varmıştır. kardinal richelieu’nün buyruğuyla 1635’te kurulan fransız akademisi dili arındırıyorum derken dondurmuştur. devlet gölge etmeseydi belki fransız dili daha erken ve daha sağlıklı gelişecekti.
sorun alaylı dilcilerin sandığı gibi hangi harfleri büyük yazalım ya da nereye virgül koyalım ya da iki nokta ayıp oluyor onun yerine noktalı virgül kullanalım sorunu değildir. bu, dili eğilip bükülür ve üstünde gönül rahatlığıyla oynanabilir bir madde gibi görme rahatlığını ele alalım demek değildir. ancak öncelikle dili sevmek ve dilin tadına varmak gerekir. dil bilincine ulaşmadan dilci oyunu oynamak insanı gülünç eder. dil, her koşulda halk tarafından yeniden yaratılmaktadır. bir başka deyişle yaşam geliştikçe dil de gelişir. bunu anlayalım ve kabul edelim.
devamını gör...
ttnet interneti sık sık kopan yazarlar
en başta benim. kopuyor 2 dk sonra kendiliğinden geri geliyor. sorun ne bulamadım. hız gayet stabil ama günde en az 10 defa kopma oluyor. modem rt206.
devamını gör...
ölmek
insan bilmediğinden korkar. bizde ölümden o yüzden korkuyoruz.
devamını gör...
fiyatının büyük kısmı vergiden ibaret olan ürünler
aklıma ilk olarak alkollü ürünler geliyor.
devamını gör...
eski sevgilinin evlenmesi
sevgilinin evlenmesinden daha iyi olacağını düşündüğüm olay.
devamını gör...
görüntülü arama terörü
öncesinde saatin karşılıklı kararlaştırılması gerekir,aksi halde uygunguz buluyorum,ben heran görüntülü arama yapan olabilir diye kendi evimde diken üstünde mi oturacam?gran tuvalet mi bekliycem?yok öyle birşey,istemiyorum arkadaşim ben, ben dizi çıkmış pijamamla evimde rahatça oturmak istiyom.
devamını gör...
mış gibi yapmak
bir doğan cüceloğlu öğretisidir. yapılan işleri lanetlayn yapmak demektir.
içinde saygı olmadan iş yapmaktır.
anneliği, babalığı, öğretmenliği, doktorluğu vb.
o işlerden hayır gelmez, ne yapana ne karşıdakine.
içinde saygı olmayan işten
yapan keyif almaz
maruz kalan keyif almaz.
içine saygı koyulan, özen koyulan işler yapılmalıdır. mış gibi yapmamak için.
içinde saygı olmadan iş yapmaktır.
anneliği, babalığı, öğretmenliği, doktorluğu vb.
o işlerden hayır gelmez, ne yapana ne karşıdakine.
içinde saygı olmayan işten
yapan keyif almaz
maruz kalan keyif almaz.
içine saygı koyulan, özen koyulan işler yapılmalıdır. mış gibi yapmamak için.
devamını gör...
bir 500 karma puan ateşlesenize
keşke sözlükten uçurulan yazarların karma puanları bize bölüştürülse. hayır boşa gidiyor o karmalar kendimi düşündüğümden değil yoksa.
yoldaşçığım bi düşün sen bence bunu.
yoldaşçığım bi düşün sen bence bunu.
devamını gör...
insanı mutlu eden bedava şeyler
aklıma orhan veli'nin bedava yaşıyoruz şiirini getiren başlık.
bedava yaşıyoruz, dostlar bedava
hava bedava, bulut bedava
dere tepe bedava, yağmur çamur bedava
bedava yaşıyoruz, dostlar bedava
hava bedava, bulut bedava
dere tepe bedava, yağmur çamur bedava
otomobillerin dışı, sinemaların kapısı
otomobillerin dışı, sinemaların kapısı
camekanlar, onlar bedava
camekanlar, onlar bedava
peynir ekmek değil ama acı su bedava
kelle fiyatına hürriyet, esirlik bedava
peynir ekmek değil ama acı su bedava
kelle fiyatına hürriyet, esirlik bedava
bedava yaşıyoruz, dostlar bedava
otomobillerin dışı, sinemaların kapısı
otomobillerin dışı, sinemaların kapısı
camekanlar, onlar bedava
camekanlar, onlar bedava
peynir ekmek değil ama acı su bedava
kelle fiyatına hürriyet, esirlik bedava
peynir ekmek değil ama acı su bedava
kelle fiyatına hürriyet, esirlik bedava
bedava yaşıyoruz, dostlar bedava
bedava yaşıyoruz, dostlar bedava
hava bedava, bulut bedava
dere tepe bedava, yağmur çamur bedava
bedava yaşıyoruz, dostlar bedava
hava bedava, bulut bedava
dere tepe bedava, yağmur çamur bedava
otomobillerin dışı, sinemaların kapısı
otomobillerin dışı, sinemaların kapısı
camekanlar, onlar bedava
camekanlar, onlar bedava
peynir ekmek değil ama acı su bedava
kelle fiyatına hürriyet, esirlik bedava
peynir ekmek değil ama acı su bedava
kelle fiyatına hürriyet, esirlik bedava
bedava yaşıyoruz, dostlar bedava
otomobillerin dışı, sinemaların kapısı
otomobillerin dışı, sinemaların kapısı
camekanlar, onlar bedava
camekanlar, onlar bedava
peynir ekmek değil ama acı su bedava
kelle fiyatına hürriyet, esirlik bedava
peynir ekmek değil ama acı su bedava
kelle fiyatına hürriyet, esirlik bedava
bedava yaşıyoruz, dostlar bedava
devamını gör...
klinik likantropi
insanlara kurt türü hayvanlara dönüştüklerini düşündürten bir çeşit psikolojik rahatsızlıktır. nadir görülmektedir.
dönüşmeye olan inançlarından kaynaklanan bu duruma uyum sağlamak isterler ve parmaklarını pençe gibi kullanmayı severler.
1852 yılında ilk vaka görüldü. hasta garip bir şekilde kurtlara dönüştüğünü düşünüyordu. vücudunu kılların donattığına ve sivri dişleri olduğuna inanıyordu. ısrarla et yemek istiyordu. ondan sonra şimdiye dek yalnızca 14 vaka kaydedildiği bilinmektedir.
dönüşmeye olan inançlarından kaynaklanan bu duruma uyum sağlamak isterler ve parmaklarını pençe gibi kullanmayı severler.
1852 yılında ilk vaka görüldü. hasta garip bir şekilde kurtlara dönüştüğünü düşünüyordu. vücudunu kılların donattığına ve sivri dişleri olduğuna inanıyordu. ısrarla et yemek istiyordu. ondan sonra şimdiye dek yalnızca 14 vaka kaydedildiği bilinmektedir.
devamını gör...
genç nüfusun yüzde 68'inin türkiye'den gitmek istemesi
sbs sınavına girenler işe girmek için çocukluğunu vermesine rağmen işsiz. mühendislerin hepsi çalışkan olduğundan mühendis oldular ama iş yok. şaka gibi. fen lisesinden mezun olup, mühendis olup, 2800 liraya çalışmak şaka gibi. sağlık meslek liselerindekilerin hemşireliklerini izliyoruz. güzel tercihmiş. düşük puanlı bölümleri yazmak mantıklıymış. boşuna verdik çocukluğumuzu. gidelim de bari gençliğimiz bizde kalsın.
devamını gör...
ailedeki en büyük çocuk olmak
anne baba kendi yapmayı beceremedikleri ebeveynlik görevini sizden küçük kardeşlerinize karşı yapmanızı isterler. çocuk değilsinizdir onlara göre. örnek olup arkasını toplamanız gereken kardeşleriniz vardır. alabileceğinizden fazla sorumluluk yüklenir sırtınıza.
devamını gör...
yazarların en sevdiği diller
türkçe ve ingilizce.
devamını gör...
6 kelimelik hikayeler
"altından kafesinden çıkmaya çalışırken kırıldı kanatları"
devamını gör...
üslup
bir kalbi kazanma ile kaybetme arasında ince bir çizgi var bunun adı "üslup".
devamını gör...
z kuşağı bir kanser türüdür
soran-sorgulayan, bilen, unutmayan bir nesil olduğu için sanırım bu kadar rahatsız ediyor sizi.
devamını gör...
normal sözlük klasik müzik veri tabanı
franz schubert-ave maria
dmitri schostakovich-the second waltz
johann sebastian bach-cello suit no.1 g major
georges bizet-carmen:habanera
carl orff-carmina burana:o fortuna
albinoni-adagio,g minor
ninni rosso-the silence(il silencio) -andre rieu
puccini-o mio babbino caro
şimdilik aklıma gelenlerdir.keyifli dinlemeler olsun.
dmitri schostakovich-the second waltz
johann sebastian bach-cello suit no.1 g major
georges bizet-carmen:habanera
carl orff-carmina burana:o fortuna
albinoni-adagio,g minor
ninni rosso-the silence(il silencio) -andre rieu
puccini-o mio babbino caro
şimdilik aklıma gelenlerdir.keyifli dinlemeler olsun.
devamını gör...