anemik değilim ama ellerim ve ayaklarım kışın hiç ısınmaz. kar botları, içi yünlü eldivenler falan kar etmez. bolca yağ dokusuna da sahibim*, hiç alakası yok. ısı değişimlerine çok duyarlıyımdır. yarım derece farkı anlarım. hareketsizlikten de olduğunu sanmıyorum. ama çok hareket edince ısınıyor durunca da aynı hızla soğuyor. eldivenler ikinci derim.
devamını gör...

biraz irdelesek akraba çıkabileceğimiz takibimde olan yazardır, yazmalıdır. zira güldürüyor baya.*
devamını gör...

köşe yastığıyım. dünyada, ülkemde bir piyon bile değilim sadece dekorum. kenarda durup seyretmeyi severim.
devamını gör...

amerikalı yazar ralph waldo emerson tarafından söylendiği iddia edilen söz.

iyi ya da kötü fark etmeksizin, ettiğiniz dualar ya da dile getirdiğiniz istekler gerçek olabilir. bu durumda istediğiniz şeyin sizin ya da bir başkasının iyiliğine/kötülüğüne olması, sizi herhangi bir nedenden ötürü pişman edebilir. bu yüzden, özellikle de öfkeliyken, ağzınızdan (yahut kalbinizden) çıkanı kulağınız duymalı.
devamını gör...

insan olabilmek için.

kitap okumakla ilgili uzun ve ben bilirim havasında bir tanım yazacak değilim. tamam uzun yazacağım ama çok bilimsel bir yazı olmayacak bu.

sorunun cevabını bulmak için laboratuvar olarak kafa sözlük’ü seçmiş olalım. akışta nadir gelişen osasuna atakları gibi sürekli kitap okuyanlara vur kaç taktiği uygulamaya çalışan bir ekip var mesela. kitap okuyanların şöyle ya da böyle olduğunu söyleyip duruyorlar ama meramlarını anlatmak için yazdıkları tanım çingene düğününden farksız. hepsi birer goran bregoviç mübarek. tanımın başının oturma organıyla* denk olmadığı birçok örnek okudunuz.

kendi derdini daha iyi anlatmak için kitap okumak, kitabın üzerine düşünmek bence en etkili gelişme yöntemi olabilir. kimse beni anlamıyor havalarında dolaşan bazı kitapsızlar aslında dertlerini anlatamadıklarının farkında değil. babasına kızıp odasına girerek kapıyı sertçe ittiren sonra da kapı çarpmasın diye reflekslerine fazla mesai yaptıran yarım kalmış ergenler gibi ona buna saldırmak zorunda kalmaz kitap okuyan insan. kelimelerin gücü ile şıpın işi çözer sorunları.

düşünme gücünüzü arttıracağını da düşünüyorum. düşünüyorum bunu çünkü okuyorum bolca. okuyorum o halde varım. sözcük dağarcığınız büyüdükçe düşünme gücünüz de artacaktır. ne kadar çok kelime varsa cebinizde o kadar yakın olursunuz mega brain olmaya.

insan okumalı ve bunun için bir nedene gerek duymamalı ama ille de bir neden gerekiyorsa yukarıda gerekli bilgi var. yukarı kaydırın.
devamını gör...

şu an dinlediğim efsanedir.



"you can lie to a child with a smilin' face
tell me that color ain't about race
you can cast the first stones, you can break my bones
but you're never gonna break
you're never gonna break my faith" (en çok da bu kısma bayılıyorum. bu nasıl ses be kadın!)*
devamını gör...

şirin mi şirin bir shōjo animesidir. 2006 yılında yayımlanmaya başlayan mangası, 2009 yılında animeye dönüştürülmüştür. 2 sezondan oluşur ve konusu arkadaşlık, ilişkiler ve romantizmden oluşur.

sawako kuronuma liseye giden, arkadaşı olmayan çekingen ve içe kapanık bir kızdır. ancak kimse onun bu kimliğini bilmez çünkü görünüşünden mütevellit insanlara halka filmindeki sadako karakterini anımsatır. tabii ki bu da insanlara korku yayar. sawako'nun okuldaki lakabı sadako olarak geçer ve insanlar onunla arkadaş olmak istemez. ancak kendisi oldukça arkadaş canlısı, insanlara ulaşmak için çabalayan bir kızdır. bunun farkındalığına ilk varan, herkese eşitlikçi bir tavır takınarak davranan ve sınıfa uyum sağlayamayanları yalnız bırakmayan shota kazehaya'dır.

sawako, kazehaya'nın kendisine olan iyi tavırları karşısında onu iyice gözünde büyütür, ileride ondan hoşlanması kaçınılmaz olacaktır. tabii ki onun sayesinde kendisinin farkına varabilir, elbette burada işin çoğunluğu sawako'ya düşer. chizuru ve ayane adında iki tane kız arkadaş edinebilir. insanlara ulaşmaya başladıkça, çabaları artar ve birçok kişiye yardımı dokunur. fakat uzun zamandır süregelen sawako'nun kötü itibarı öyle bir anda bitecek değildir. dizi boyunca bununla nasıl baş ettiğini, kendi düşüncelerinin doğru-yanlış ayrımını, insanların gerçek hislerinin ve düşüncelerinin farkına varmaya çalışmasını izleriz. bazen sawako saflığı ve toyluğuyla izleyeni sinir eder. ama her şey onun farkındalık alanını genişletmek amacıyla yaşanan olaylar ve sawako'nun olaylar karşısında sergilediği tavırlardan ibarettir. izlediğiniz her bölüm, her karakter kendi içinde tutarlı ve iyi yüreklidir. kanımca ilk sezonu ikincisine göre daha iyidir. ama ikinci sezonda sawako'yu ve çevresindekileri farklı bir havada izleriz. çünkü doğal olarak yaşadıkları tüm karakterleri değiştirmiştir.

çerezlik bir dizi olarak izlenilebilir, ama çoğu zaman fazlasıyla duygulanacak ve yeni bir bölüme geçmek için an kollayacaksınız.
devamını gör...

kitap okunmamasından kaynaklı bir durum. zaten insanımızın dinleme gibi bir huyu da olmadığı için güzel ve etkili konuşmaya gerek kalmıyor. birbirini anlamak istemiyorlar sadece konusmak istiyorlar.
devamını gör...

istikamet net olarak belirtildiğinde daha anlaşılır olacak, son derece haklı bir söylem.*

ortaçağa doğru büyük bir kararlılıkla ilerliyoruz ama o biçim bir kararlılık diyim yani siz anlayın; freni patlamış kamyon gibi böyle. e avrupalıların zamanda geriye gitmeye çalışan birilerini görünce şaşırması normal.
devamını gör...

(bkz: ismail yk) dönemin söyleme çarpılırsın şarkısı.
devamını gör...

çok okuyan çabuk unutur, teoriği pratiğe dökmekte sorun yaşar. ancak çok gezen her şeyi yerinde görür, erbabından öğrenir, kolay kolay unutmaz. her zaman gezenin daha çok bildiğini düşünürüm.
devamını gör...

askerim.
devamını gör...

“düşünmek, bir yıkıma hazırlanmaktır.”
devamını gör...

muazzam bir the animals şarkısıdır. artık rock klasiklerinden biridir.

--! şarkı sözleri !--

there is a house in new orleans
new orleans'ta bir ev var

they call the rising sun
adı yükselen güneş'tir

and it's been the ruin of many a poor boy
ve orası pek çok zavallı çocuğun enkazı oldu

and god ı know ı'm one
ve tanrım biliyorum ben de onlardan biriyim

my mother was a tailor
annem bir terziydi

she sewed my new bluejeans
benim kot pantolonlarımı dikti

my father was a gamblin' man
babam bir kumarbazdı

down in new orleans
new orleans'ta

now the only thing a gambler needs
şimdi bir kumarbazın ihtiyacı olan tek şey

ıs a suitcase and trunk
bir bavul ve bagajdır

and the only time he's satisfied
ve tatmin olduğu tek zaman

ıs when he's on, a drunk
oynadığı ve sarhoş olduğu zamandı

oh mother tell your children not to do what ı have done
ah anne çocuklarına benim yaptıklarımı yapmamalarını söyle

spend your lives in sin and misery in the house of the rising sun
hayatını yükselen güneş evi'nde günah ve ıstırap içinde harcamak

well, ı got one foot on the platform
bir ayağım platformda

the other foot on the train
diğeri trende

ı'm goin' back to new orleans
new orleans'a geri dönüyorum

to wear that ball and chain
hüküm giymek için

there is a house in new orleans
new orleans'ta bir ev var

they call the rising sun
adı yükselen güneş'tir

and it's been the ruin of many a poor boy
ve orası pek çok zavallı çocuğun enkazı oldu

and god ı know ı'm one
ve tanrım biliyorum ben de onlardan biriyim

--! şarkı sözleri !--
devamını gör...

rus şair hatta şairlerin şairi boris pasternak veya tam adıyla boris leonidoviç pasternak yalnızca şair olarak anılmaması gereken bir isim. rainer maria rilke, paul verlaine ve william shakespeare gibi edebiyatın önemli isimlerinin eserlerini rusçaya çevirmiştir şairliğinin yanı sıra. pasternak sanatın içine doğmuştur ve çağdaşlarının aksine görece rahat bir hayata gözlerini açmıştır. belki biraz bu durumdan ötürü belki de birinci dünya savaşına katılamayacak durumda olmasından eserlerinde savaşın tahribatı görülmez, daha çok doğa ile iç içe ve aşk üzerine yazmıştır ama döneminin şartları gereği toplumdan da tam olarak kopması mümkün olmamış bu yüzden kendi şiir anlayışının içine yedirmiştir bu durumu. hayatı boyunca çoğu kez eserleri sansüre uğramış, yasaklanmış ve hatta hayatının sonlarına doğru kanser ile mücadele ederken ülkesinden sürülme ihtimali ile karşı karşıya kalmıştır ve zaten en sonunda da kansere yenik düşmüştür. erken dönem eserlerine bakıp kendisine sembolist demek ne kadar doğru olur bilmiyorum bana kalırsa pasternak sınırlandırılabilecek bir isim olmamıştır zaten hiç. 50 yaşlarının ortalarındayken olga ivinskaya ile tanışmış ve daha sonra şiirlerinde onun izleri de görülmüştür.

cemal süreya çevirisi ile öyledir öyle başlar şiiri:


insan iki yaşında da öyle başlar işte
ezgilerin karanlığına sıyrılır kucaklardan,
cıvıl cıvıl cıvıldar, mırıldar bir süre,
derken, üçüne doğru, sözler dökülür ağzından.

öyledir işte, yavaşça başlarsın anlamaya,
kapılıp bir türbinin büyük gürültüsüne,
sen misin bu, bir başkası mı yoksa,
yabancılaşmıştır evin, bir gölgedir annen de

bu zalim leylâk parıltısının nedir derdi?
bu dökülen, bu inen bir park kanepesine,
nedir? çocukları kaçırmak gibi bir şey mi?
öyledir işte, kuşlar öyle doluşur içine.

arttıkça artan kıvamını bulan acılardan:
yüreğinde ulaşılamayanın özlemi, uzak yıldızlar,
faust gibi olduğun, kafan bulandığı zaman
öyledir, öyle başlar çingene çalgıcılar.

uçaraktan yüce yüce gök katlarından
çevrili alanlar görürsün, evsiz topraklar,
ve denizler bir iççekiş kadar ansızın,
işte tıpkı öyle doğar heceler ve uyaklar.

yulafların üstünde, sırtüstü,yaz geceleri,
yakarır durur: her şey yerini alsın diye,
sakınarak gözünden şafağı ve evreni
öyle olacaktır, öyledir dalaşımız güneşle.

öyledir, öyle başlar yaşamak, dizelerle.
devamını gör...

şöyle olsa/yapsaydım nasıl olurdu? tarzı cümlelerin artık geri gelmeyecek versiyonlarını düşünerek anı harcamaktan vazgeçmek.
başarabilmiş değilim henüz.
devamını gör...

--- alıntı ---

bir kez gönül yıktın ise
bu kıldığın namaz değil
yetmiş iki millet dahi
elin yüzün yumaz değil…


--- alıntı ---
devamını gör...

müge anlı ve türevlerinden az kafayı kaldırarak ara sıra hatırlamakta fayda var.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

etkileşimsizliğiyle entrylerimin görünmez falan olduğunu düşündüğüm sözlüktür.
devamını gör...

canlı kelimesinin bilimsel söylenişidir. bilimkurgu hikayelerinde sıkça geçen bir terim olmasına rağmen günlük hayatta hakaret olarak kullanımı yaygındır.
sözlüklerde ayrımcılık başlıkları ile kargaşa yaratan, beğenilmeyen, sevilmeyen troller vardır. günlük hayatta insan demeye dilimizin varmadığı yaratıklar vardır. gereksiz canlı yani yaşam formu denir bunlara.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim