yerli lityumun testi başarıyla geçmesi
oo lityumlar borlar havada uçuştuğuna göre seçim mi yaklaşıyor diye düşündüren, kaynak olarak ak trt haber verilmiş haber.
yakında yerli uçağımız gökten inip, milli tankımızla birlikte gövde gösterisi de yapar bu hızla...
yakında yerli uçağımız gökten inip, milli tankımızla birlikte gövde gösterisi de yapar bu hızla...
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
herkes olmuş aşık
bir küs bir barışık
eline alan sazı
çalar karışık karışık
bir küs bir barışık
eline alan sazı
çalar karışık karışık
devamını gör...
kuantum biyoloji
aslında sizin ve etiyopda yaşayan iletişimi olması için kuantum dolanıklıklı olması lazım bunun için en başta evrime veya yaratılışa gitmemiz lazım .
ayriyeten kuantum fiziği ile kuantum biyoloji aynı tanımlar ile açıklamıyoruz , isimleri aynı olabilir lakin açıklama şekilleri çok farklı birde daha yeni bir konu olduğundan , ki kuantum fiziği hakkında daha hiçbir şey bilmiyoruz denecek kadar az bilgimiz var iken kuantum biyoloji hakkında çok kısıtlı yorum yapabiliyoruz.
ayriyeten kuantum fiziği ile kuantum biyoloji aynı tanımlar ile açıklamıyoruz , isimleri aynı olabilir lakin açıklama şekilleri çok farklı birde daha yeni bir konu olduğundan , ki kuantum fiziği hakkında daha hiçbir şey bilmiyoruz denecek kadar az bilgimiz var iken kuantum biyoloji hakkında çok kısıtlı yorum yapabiliyoruz.
devamını gör...
deutschland
rammstein’ın uzun bir sessizlikten sonra “ahanda buradayız, biz bu işte ustayız.” dedikleri ve 2019 yılında yayınlanan şarkısıdır. grup bu şarkısıyla çok eleştirildi. eleştirilme nedeni ise şarkının sözleri değil, klibidir. öyle ki bu tartışmalar uzayınca şarkı ve klip hakkında analizler yapıldı. yapılan analizi aşağıya link olarak ekliyorum.
şarkının bir kısmını evirelim çevirelim;
“.......
seni lanetlemek için seviyorum
almanya soğuk nefes alırsın
çok genç ve çok yaşlısın
almanya, aşkın
bir lanet ve bir kutsama
........
sen aşırı güçlü, gereksiz güçlü
ben süper insan, hasta ve yorgun
biz, çok hızlı yükselip çok hızlı düşenler
.......”
sözlerinde eleştirilecek bir durum yok. grup tarihe tarafsız bakmış. doğrusu ve yanlışıyla sahip çıkmıştır. tarihe taraflı bakılmaz. bizde tarih denilince “ver mehteri” anlayışı olunca, rammstein’ın yaptığı çok cesurca ama bir o kadar da normal olandır.
klibe gelelim;
benim bugüne kadar izlediğim en iyi kliptir. öyle ki, 5 dakikalık şarkıya 10 dakika klip çekmişler. jenerik akıyor ha akıyor.tamamı epik görüntülerle doludur. klibi izleyenler, vereceğim örnekleri hatırlayacaklardır. izlemeyenler de izlesin! bu bir emirdir.
yapılan eleştirilere gelelim;
vurucu olanı, grup üyelerinin bir toplama kampında idam edildikleri sahnedir. bir diğeri, o dönem yahudiler tanınsın diye davud yıldızı şeklinde işaretler taşımaları zorunluydu. buna klipte bir gönderme yapılıyor olmasıdır. klibi izlerken siyahi bir kadın görürüz başrol olarak. bu ise almanya’nın yüzleşmesi gereken göçmen politikalarına bir gönderimdir. çok tartışılan bir diğer sahne ise doğum anıdır. burada bir bebek yerine bir köpek dünyaya gelir. bu ise aslında sadakati simgeler. rammstein klibin sonuna bir “mutlu son” eklemiştir.
almanlar tartışa dursun, biz dinlemeye bakalım. şarkı müthiştir. klibi dehşettir.
klibe gider
analize gider
şarkının bir kısmını evirelim çevirelim;
“.......
seni lanetlemek için seviyorum
almanya soğuk nefes alırsın
çok genç ve çok yaşlısın
almanya, aşkın
bir lanet ve bir kutsama
........
sen aşırı güçlü, gereksiz güçlü
ben süper insan, hasta ve yorgun
biz, çok hızlı yükselip çok hızlı düşenler
.......”
sözlerinde eleştirilecek bir durum yok. grup tarihe tarafsız bakmış. doğrusu ve yanlışıyla sahip çıkmıştır. tarihe taraflı bakılmaz. bizde tarih denilince “ver mehteri” anlayışı olunca, rammstein’ın yaptığı çok cesurca ama bir o kadar da normal olandır.
klibe gelelim;
benim bugüne kadar izlediğim en iyi kliptir. öyle ki, 5 dakikalık şarkıya 10 dakika klip çekmişler. jenerik akıyor ha akıyor.tamamı epik görüntülerle doludur. klibi izleyenler, vereceğim örnekleri hatırlayacaklardır. izlemeyenler de izlesin! bu bir emirdir.
yapılan eleştirilere gelelim;
vurucu olanı, grup üyelerinin bir toplama kampında idam edildikleri sahnedir. bir diğeri, o dönem yahudiler tanınsın diye davud yıldızı şeklinde işaretler taşımaları zorunluydu. buna klipte bir gönderme yapılıyor olmasıdır. klibi izlerken siyahi bir kadın görürüz başrol olarak. bu ise almanya’nın yüzleşmesi gereken göçmen politikalarına bir gönderimdir. çok tartışılan bir diğer sahne ise doğum anıdır. burada bir bebek yerine bir köpek dünyaya gelir. bu ise aslında sadakati simgeler. rammstein klibin sonuna bir “mutlu son” eklemiştir.
almanlar tartışa dursun, biz dinlemeye bakalım. şarkı müthiştir. klibi dehşettir.
klibe gider
analize gider
devamını gör...
eski kafa radyo yayını
her telden, illa ki eskilerden bol sürprizli şarkılarla dinleyenlerini eski kafa radyo yayınının ikinci bölümünde yalnız bırakmamıştır. programcımıza acil şifalar diliyoruz, müzik iyileştirsin, şifa versin tez elden.
devamını gör...
güünnaaayydın diye mesaj atan insan
bu benim her zamanki günaydın deme şeklim*. kısa bi şekilde günaydın denilmesini ya da yazılmasını sevmiyorum hem ben, soğuk geliyor bana. ne güzel kocaman uzatarak yazın ki siz de karşınızdaki insan da mutlulukla başlasın gününe*.
devamını gör...
allah yazsam kaç kişi beğenir diyen kişi
atatürkü seven 1 milyon kişi arıyoruz diye atatürkçüleri sömürenlerin, dinci versiyonudur.
sadece bizdede yok güney afrika da "eğer isa'yı seviyorsan amen yaz" diyorlar ve milyon yorum alıyorlar.
sadece bizdede yok güney afrika da "eğer isa'yı seviyorsan amen yaz" diyorlar ve milyon yorum alıyorlar.
devamını gör...
hocalı katliamı
1991 yilinda sovyetler birligi'nin dagilmasiyla daglik karabag'in azerbaycan'a bagli ozerk bir bolge icerisinde olmasi gerek ermenistan gerek sovyet birligi icerisinde ciddi bir krize yol acmisti. cunku ermenistan'da o bolgede hak iddia etmekteydi. azerbaycan'in o donemdeki zayifligi, ermenistan'in da kendini cabuk toparlamasi ( bel altindan sovyetler'in destegini almasiyla) azerbaycan'a savas acti. ozellikle bu bolgeye saldirilarla ciddi bir baski olusturulmaya calisildi.aylarca suren baskilarla yollar kapatildi, bolgeye giris cikislar engellendi, elektrik, su dogal gaz kesildi. halk bu turk baskilarla korkutulmaya ve sindirilmeye calisildi. yani bilindigi uzere bir gunde olup biten bir katliam aslinda degildi. bolge halki aylarca suren bir iskenceye tabi tutulmustu. tarih 25 subat ( 1992) gecesinde sovyetlere bagli zirhli araclarla dort koldan ablukaya alip sehri darma duman ettiler. genc, yasli, cocuk, kadin demeden halkin bir bolumunu katlettiler. su anki resmi rakamlara gore 613 azeri vatandasi hayatini kaybetmis, 487'si agir yaralanmis ve yaklasik 150 vatandas da kayip olarak adlandirilmis. bugun itibariyle yaklasik 12 ulke ve amerika'nin 19 eyaleti tarafindan katliam-soykirim olarak taninmaktadir.
azerbaycan – azerbaycan cumhuriyeti millî meclisi hocalı soykırımı'nı tanımaktadır.
meksika – meksika vekiller meclisi dış ilişkiler komitesi 2011 yılında hocalı katliamını tanıdı.
türkiye – türkiye büyük millet meclisi dışişleri komisyonu 2012 yılında hocalı katliamını soykırım olarak nitelendirdi.
pakistan – pakistan senatosu dış ilişkiler komitesi, hocalı katliamını 2012 yılında soykırım olarak nitelendirdi.
kolombiya – kolombiya temsilciler meclisi dış ilişkiler komitesi 2013 yılında hocalı katliamını tanıdı.
çekya – çek parlamentosu dışişleri komitesi 2013 yılında hocalı katliamı'nı insanlığa karşı bir suç olarak kınadı.
honduras – honduras ulusal kongresi 2014 yılında hocalı katliamı'nı soykırım olarak tanıdı.
bosna-hersek – bosna-hersek halklar meclisi 2014 yılında hocalı katliamını insanlığa karşı suç olarak kınayan bir karar aldı.
sudan – sudan millî meclisi dışişleri komitesi 2014 yılında hocalı katliamını tanıdı.
guatemala – guatemala kongresi 2015 yılında hocalı katliamı'nı soykırım olarak nitelendirdi.
cibuti – cibuti millî meclisi 2017 yılında hocalı katliamı'nı bir soykırım eylemi olarak tanıdı.
paraguay – paraguay parlamentosu 2017 yılında hocalı katliamı'nı bir soykırım eylemi olarak tanıdı
alinti icin kaynak

azerbaycan – azerbaycan cumhuriyeti millî meclisi hocalı soykırımı'nı tanımaktadır.
meksika – meksika vekiller meclisi dış ilişkiler komitesi 2011 yılında hocalı katliamını tanıdı.
türkiye – türkiye büyük millet meclisi dışişleri komisyonu 2012 yılında hocalı katliamını soykırım olarak nitelendirdi.
pakistan – pakistan senatosu dış ilişkiler komitesi, hocalı katliamını 2012 yılında soykırım olarak nitelendirdi.
kolombiya – kolombiya temsilciler meclisi dış ilişkiler komitesi 2013 yılında hocalı katliamını tanıdı.
çekya – çek parlamentosu dışişleri komitesi 2013 yılında hocalı katliamı'nı insanlığa karşı bir suç olarak kınadı.
honduras – honduras ulusal kongresi 2014 yılında hocalı katliamı'nı soykırım olarak tanıdı.
bosna-hersek – bosna-hersek halklar meclisi 2014 yılında hocalı katliamını insanlığa karşı suç olarak kınayan bir karar aldı.
sudan – sudan millî meclisi dışişleri komitesi 2014 yılında hocalı katliamını tanıdı.
guatemala – guatemala kongresi 2015 yılında hocalı katliamı'nı soykırım olarak nitelendirdi.
cibuti – cibuti millî meclisi 2017 yılında hocalı katliamı'nı bir soykırım eylemi olarak tanıdı.
paraguay – paraguay parlamentosu 2017 yılında hocalı katliamı'nı bir soykırım eylemi olarak tanıdı
alinti icin kaynak

devamını gör...
casper (çizgi dizi)
duvardan geçen ama bacada sıkışan küçüklüğümüzün sevimli mi sevimli çizgi film hayaletidir.
aynı isimle bir de teknoloji markası vardır. bilgisayarlarının kullanışlı olduğu fakat telefonlarından uzak durulması tavsiye edilir.
aynı isimle bir de teknoloji markası vardır. bilgisayarlarının kullanışlı olduğu fakat telefonlarından uzak durulması tavsiye edilir.
devamını gör...
lassa
reklam şarkısı ile kafamda yer eden lastik markasıdır.
devamını gör...
srebrenitsa katliamı
avrupalılara güvenmemeniz gerektiğini size öğreten tarihi olay.
devamını gör...
sanal bebek
basit bir alet. görünüşte küçük ama insana bir beklenti yüklüyor, duygusal sorumluluk yüklüyor. kediye bakar gibi bakılıyordu bu oyuncaklara. ihmal edilirse bebek ölüyordu.
devamını gör...
gülme krizi
kendimi bildim bileli her sahur kardeşlerimle yaşadığımız durum.
niye bize böyle oluyor, en ufak bir fikrimiz yok. ne oluyorsa, sahur sofrasına geçince deli dürtmüş gibi bir gülme krizi...
ne desek, ne yapsak komik gelme hali...
annem deliriyor gülmeyin diye...
biz de rahatsızız sözde, aslında rahatsız da değiliz. çünkü çok eğleniyoruz ama annem yüzünden durdurmaya çalışıyoruz kendimizi, nedense bir türlü aşamadık bu durumu...
niye bize böyle oluyor, en ufak bir fikrimiz yok. ne oluyorsa, sahur sofrasına geçince deli dürtmüş gibi bir gülme krizi...
ne desek, ne yapsak komik gelme hali...
annem deliriyor gülmeyin diye...
biz de rahatsızız sözde, aslında rahatsız da değiliz. çünkü çok eğleniyoruz ama annem yüzünden durdurmaya çalışıyoruz kendimizi, nedense bir türlü aşamadık bu durumu...
devamını gör...
ölmesi gereken türk gelenekleri
devamını gör...
e. t. a. hoffmann
rosieposie ukdesidir.
ernst theodor willhelm amadeus hoffmann, yani dünyanın bildiği adıyla e.t.a hoffmann edebiyat tarihinin şahit olduğu en nitelikli ve en çok yönlü insanlarından biridir.
kendisi hukukçu, besteci, karikatürist ve muhteşem korku öykülerinin yazarıdır. romantizm akımının en etkili yazarlarından biri olan hoffmann doğaüstü olaylara olan ilgisi nedeniyle bu konularda birçok üst düzey öykü yazmıştır.
bu zamana kadar meşum miras, fındıkkıran, şeytanın iksirleri, kumadam ve altın çanak kitaplarını okuduğum yazar beni her öyküsüyle çok etkilemeyi başarmıştır.
dünyanın en büyük korku yazarlarından biri olan ve gotik edebiyatın mimarı sayılan edgar allen poe’yu derinden etkileyen hoffmann aslında gotik edebiyatın ilham kaynağı olan yazarlardan, öncüllerden biridir.
hoffmann aynı zamanda pyotr ilyiç çaykovski‘nin etkisini hiçbir zaman kaybetmeyen ölümsüz eseri fındıkkıran’a da esin kaynağı olmuştur.
kendisi ise büyük hayranlık duyduğu mozart’a bir vefa borcu olarak ismine amadeus’u ekleyerek bir dönemden sonra e.t.a. hoffmann diye anılmaya başlamıştır.
dostoyevski, poe ve victor hugo gibi dev yazarları etkilemiş olan hoffmann henüz 46 yaşında iken frengi hastalığından ölmüştür.
ernst theodor willhelm amadeus hoffmann, yani dünyanın bildiği adıyla e.t.a hoffmann edebiyat tarihinin şahit olduğu en nitelikli ve en çok yönlü insanlarından biridir.
kendisi hukukçu, besteci, karikatürist ve muhteşem korku öykülerinin yazarıdır. romantizm akımının en etkili yazarlarından biri olan hoffmann doğaüstü olaylara olan ilgisi nedeniyle bu konularda birçok üst düzey öykü yazmıştır.
bu zamana kadar meşum miras, fındıkkıran, şeytanın iksirleri, kumadam ve altın çanak kitaplarını okuduğum yazar beni her öyküsüyle çok etkilemeyi başarmıştır.
dünyanın en büyük korku yazarlarından biri olan ve gotik edebiyatın mimarı sayılan edgar allen poe’yu derinden etkileyen hoffmann aslında gotik edebiyatın ilham kaynağı olan yazarlardan, öncüllerden biridir.
hoffmann aynı zamanda pyotr ilyiç çaykovski‘nin etkisini hiçbir zaman kaybetmeyen ölümsüz eseri fındıkkıran’a da esin kaynağı olmuştur.
kendisi ise büyük hayranlık duyduğu mozart’a bir vefa borcu olarak ismine amadeus’u ekleyerek bir dönemden sonra e.t.a. hoffmann diye anılmaya başlamıştır.
dostoyevski, poe ve victor hugo gibi dev yazarları etkilemiş olan hoffmann henüz 46 yaşında iken frengi hastalığından ölmüştür.
devamını gör...
agora meyhanesi radyo yayını
meja'nın başını çektiği programdır kendileri engin bilgileriyle bizi bilgilendirmeye devam ediyor. meja'nın ciddi anlamda iyi bir hitap yeteneğinin olduğunu düşünüyorum. meja cümlelerini düzgün ve yerinde kullanan birisi diğerleri de iyi ama meja daha ön planda olduğu için bu şekilde değerlendirdim. tebrik eder başarılarınızın devamını dilerim.
devamını gör...
kiloyla dalga geçen toksik insanlar
herhangi bir şeyle dalga geçilmesi hoş değil. dalga geçmek derken benim anladığım şudur, kendisi eğlenmek ya da bazen egosunu şişirmek/rahatlatmak için karşısındakine küçük düşürücü şekilde sözler söylemek ki bunların mizahla ya da espri ile alakası yok. lakin karşındakinin kırılmayacağı biçimde ve onunda eğleneceği şekilde, arada sırada yapılan mizahi esprilere bişey diyemem. mevzu bahis insan olunca saçmalamamaya dikkat etmek gerek.
devamını gör...
sonsuza kadar derin aşk
sonsuza kadar derin aşk - dumlupınar denizaltısı
delikanlı askeri deniz lisesini kazanır ve heybeliada da okula başlar. bu arada tanıştığı o çanakkaleli kıza aşık olmuştur. okulla beraber aşkını büyüterek geliştirir. arada mektuplaşmalar yazışmalar ve gün gelir okul biter. deniz harp okulunu da bitiren delikanlı artık teğmen olmuştur.
yine her zaman buluştukları kır kahvesinde buluşmak için randevulaşırlar. önce delikanlı gelir sonra da genç kız. genç kız geldiğinde delikanlının yüzü düşmüş suratı asık onu beklemektedir. genç kız bu suratı hiç beğenmemiştir. ayrılık vakti geldi diye düşünerek hazırlamıştır kendini. önceki buluşmalarda ki o heyecan o sevinç artık yoktur delikanlıda. usulca yanına yaklaşır ve "hoş geldin" der. kuru bir "sen de hoş geldin" diye aldığı cevap iyice hüzne boğmuştur genç kızı. artık bu aşkın sonuna geldiğini düşünerek sorar;
- senin bir sıkıntın mı var?
- evet!
- hadi söyle o zaman, her şeye hazırlıklıyım.
- yaa beni bir denizaltıya verdiler. dedi kızgınca.
genç kız artık rahatlamıştır. sorunun kendisi değil denizaltı olduğunu duyunca içinden bir ohh çeker.
- ne var bunda? diye sorar genç kız.
- yaa öyle deme, biz denizciler gemideyken sevdiklerimizle haberleşemiyoruz denizaltıdan nasıl haberleşeceğiz? delikanlı üzgün bir sesle sorar genç kıza;
- istersen ayrılalım!
- hayır asla. ben seni bırakmam . diye cevaplar genç kız.
delikanlı beklediği bu cevabı alır almaz heyecanlanır ve elinde tuttuğu paketi kıza uzatır.
- sana armağan getirdim al.
kızın kalbi hızla atmaya başlar. neredeyse duracak gibi olur ve içinde yüzük olduğunu tahmin ettiği paketi heyecanla açar ama şaşkınlıktan duraklar. paketin içinde bir fener ve mors kitabı bulunmaktadır. kız şaşkınlıkla yine sorar.
- bunlar da ne?
- yaa biz çanakkale boğazından denizaltı ile çok geçeceğiz ve geçişlerimiz hep satıhtan olur. sen de fenerle mors alfabesini kullanarak sana haber verdiğim zamanlarda yazışırız. olmaz mı?
- bunlarla mı yazışacağız? diye sorar genç kız yeniden.
- istemiyorsan ayrılalım. der delikanlı.
- yok hayır. der gençkız. ayrılık yok yaşasın mors. diye yineler delikanlıya.
genç kız mors alfabesi üzerinde çalışmaya başlar. tüm detayıyla öğrenir ve kullanabilir hale gelir artık. bir kaç gün sonra haber gelir delikanlıdan. gelen mesaja göre 5 gün sonra gece saat 01:00 de geçeceğini ve kendisine mesaj yazmasını kendisinin de ona mesaj yazacağını iletir. gençkız söylenen zaman ve saatte pencerede hazır bekler. gelibolu da denizaltı denizden süzülerek geçerken çevrenin zifiri karanlığında uzaklardan bir yerden yanan ışık pırıltılarını fark eder güvertedeki komutan ve diğer subaylar. içlerinden birisi,
- bakın bakın ilerden bir yerden ışık yanıp sönüyor. diye dikkat çeker.
- çabuk okuyun bakalım ne diyorlarmış. diye emir verir komutan. subaylardan biri heceleyerek okur;
- se ni se vi yo rum.
- bu ne lan. der komutan.
hemen yanında duran delikanlı teğmen,
- efendim, o benim sevgilim. der en lirin haliyle.
- ne iş oğlum bu?
- efendim mors alfabesi hediye etmiştim ve ben geçince bana yazarsın demiştim işte o. diye cevaplar delikanlı teğmen.
- vayy be aferin lan! desene biz bunca zaman boğazları hep boş geçmişiz.
- izin verir misiniz komutanım ben de bir mesaj yazayım.
- neyle?
- cep fenerim var komutanım. der delikanlı teğmen.
- lan ne feneri aç projektörü geç başına ver mesajını. der komutanı teğmenine.
projektörü açan teğmen yanıp söndürürken sanki gelibolu'yu yakıp tutuşturuyordu aşkından. ilk kez böyle bir şeyle karşılaşan gelibolu sanki uzaylılar istila etmiş gibi heyecan yapmışlardı teğmen ile gençkızın aşkından.
gelen mesajları heceleyerek kağıda dökmeye çalışan gençkız denizaltı geçtikten sonra elindeki kağıdı okudu. "sonsuza kadar" yazılıydı delikanlıdan gelen mesajda.
bu olay tüm denizaltıcılar arasında duyulmuştu. artık herkes delikanlı teğmen ile gençkızın aşkını anlatıyordu.
birkaç gün sonra bir haber daha gelir. " bir hafta sonra gece saat 02:45 de pencerede ol ben geçiyorum bana mesaj yaz. ama dikkat et konvoy halinde geliyoruz ve ilk denizaltıda ben varım sakın sırayı şaşırma. "
gençkız yine söylenen saatte pencerede bekler. gecenin karanlığında ege denizinden çanakkale boğazına giren denizaltılar süzülerek ilerliyorlardı. genç kız fenerini yakıp söndürerek mesajını vermeye başladı. denizaltıdaki mesajı gören denizciler;
- bakın bakın ışık yanıp sönüyor okuyun; "se ni se vi yo rum"
- vay be, duyduğumuz doğruymuş böyle bir aşk varmış. der denizaltının kaptanı bahri kunt.
- iyi de bu kızın sevgilisinin denizaltısı öndeydi niye bize mesaj yazdı ki? diye kendine sormadan sormadan edemez kaptan.
- efendim herhalde uyuyakaldı ya da sırayı şaşırmıştır. diye cevaplar subaylardan biri.
- yahu geçip gideceğiz şimdi kız haber almazsa yanlış anlayacak rahat uyuyamaz. nasılsa gecenin karanlığı kimse anlamaz açın şu projektörü. emrini verir kaptan bahri kunt.
ve mesajı gönderir "sonsuza kadar"
tarih 04/04/1953 o konvoyun 1. gemisi dumlupınar çanakkale nara burnu açıklarında isveç bandıralı ve buzkıran donanımlı bir geminin çarpması sonucu boğazın derin sularına gömülmüştü. 2. gemi bunu hiç fark etmeden devam etmiş ve boğazdan ilk geçen gemi olmuştu. 81 denizcimiz ile beraber o delikanlı sonsuza kadar sürecek olan son uykularına dalıyorlardı.
-sunay akın
aziz hatıralarına saygıyla, ruhları şad olsun..
delikanlı askeri deniz lisesini kazanır ve heybeliada da okula başlar. bu arada tanıştığı o çanakkaleli kıza aşık olmuştur. okulla beraber aşkını büyüterek geliştirir. arada mektuplaşmalar yazışmalar ve gün gelir okul biter. deniz harp okulunu da bitiren delikanlı artık teğmen olmuştur.
yine her zaman buluştukları kır kahvesinde buluşmak için randevulaşırlar. önce delikanlı gelir sonra da genç kız. genç kız geldiğinde delikanlının yüzü düşmüş suratı asık onu beklemektedir. genç kız bu suratı hiç beğenmemiştir. ayrılık vakti geldi diye düşünerek hazırlamıştır kendini. önceki buluşmalarda ki o heyecan o sevinç artık yoktur delikanlıda. usulca yanına yaklaşır ve "hoş geldin" der. kuru bir "sen de hoş geldin" diye aldığı cevap iyice hüzne boğmuştur genç kızı. artık bu aşkın sonuna geldiğini düşünerek sorar;
- senin bir sıkıntın mı var?
- evet!
- hadi söyle o zaman, her şeye hazırlıklıyım.
- yaa beni bir denizaltıya verdiler. dedi kızgınca.
genç kız artık rahatlamıştır. sorunun kendisi değil denizaltı olduğunu duyunca içinden bir ohh çeker.
- ne var bunda? diye sorar genç kız.
- yaa öyle deme, biz denizciler gemideyken sevdiklerimizle haberleşemiyoruz denizaltıdan nasıl haberleşeceğiz? delikanlı üzgün bir sesle sorar genç kıza;
- istersen ayrılalım!
- hayır asla. ben seni bırakmam . diye cevaplar genç kız.
delikanlı beklediği bu cevabı alır almaz heyecanlanır ve elinde tuttuğu paketi kıza uzatır.
- sana armağan getirdim al.
kızın kalbi hızla atmaya başlar. neredeyse duracak gibi olur ve içinde yüzük olduğunu tahmin ettiği paketi heyecanla açar ama şaşkınlıktan duraklar. paketin içinde bir fener ve mors kitabı bulunmaktadır. kız şaşkınlıkla yine sorar.
- bunlar da ne?
- yaa biz çanakkale boğazından denizaltı ile çok geçeceğiz ve geçişlerimiz hep satıhtan olur. sen de fenerle mors alfabesini kullanarak sana haber verdiğim zamanlarda yazışırız. olmaz mı?
- bunlarla mı yazışacağız? diye sorar genç kız yeniden.
- istemiyorsan ayrılalım. der delikanlı.
- yok hayır. der gençkız. ayrılık yok yaşasın mors. diye yineler delikanlıya.
genç kız mors alfabesi üzerinde çalışmaya başlar. tüm detayıyla öğrenir ve kullanabilir hale gelir artık. bir kaç gün sonra haber gelir delikanlıdan. gelen mesaja göre 5 gün sonra gece saat 01:00 de geçeceğini ve kendisine mesaj yazmasını kendisinin de ona mesaj yazacağını iletir. gençkız söylenen zaman ve saatte pencerede hazır bekler. gelibolu da denizaltı denizden süzülerek geçerken çevrenin zifiri karanlığında uzaklardan bir yerden yanan ışık pırıltılarını fark eder güvertedeki komutan ve diğer subaylar. içlerinden birisi,
- bakın bakın ilerden bir yerden ışık yanıp sönüyor. diye dikkat çeker.
- çabuk okuyun bakalım ne diyorlarmış. diye emir verir komutan. subaylardan biri heceleyerek okur;
- se ni se vi yo rum.
- bu ne lan. der komutan.
hemen yanında duran delikanlı teğmen,
- efendim, o benim sevgilim. der en lirin haliyle.
- ne iş oğlum bu?
- efendim mors alfabesi hediye etmiştim ve ben geçince bana yazarsın demiştim işte o. diye cevaplar delikanlı teğmen.
- vayy be aferin lan! desene biz bunca zaman boğazları hep boş geçmişiz.
- izin verir misiniz komutanım ben de bir mesaj yazayım.
- neyle?
- cep fenerim var komutanım. der delikanlı teğmen.
- lan ne feneri aç projektörü geç başına ver mesajını. der komutanı teğmenine.
projektörü açan teğmen yanıp söndürürken sanki gelibolu'yu yakıp tutuşturuyordu aşkından. ilk kez böyle bir şeyle karşılaşan gelibolu sanki uzaylılar istila etmiş gibi heyecan yapmışlardı teğmen ile gençkızın aşkından.
gelen mesajları heceleyerek kağıda dökmeye çalışan gençkız denizaltı geçtikten sonra elindeki kağıdı okudu. "sonsuza kadar" yazılıydı delikanlıdan gelen mesajda.
bu olay tüm denizaltıcılar arasında duyulmuştu. artık herkes delikanlı teğmen ile gençkızın aşkını anlatıyordu.
birkaç gün sonra bir haber daha gelir. " bir hafta sonra gece saat 02:45 de pencerede ol ben geçiyorum bana mesaj yaz. ama dikkat et konvoy halinde geliyoruz ve ilk denizaltıda ben varım sakın sırayı şaşırma. "
gençkız yine söylenen saatte pencerede bekler. gecenin karanlığında ege denizinden çanakkale boğazına giren denizaltılar süzülerek ilerliyorlardı. genç kız fenerini yakıp söndürerek mesajını vermeye başladı. denizaltıdaki mesajı gören denizciler;
- bakın bakın ışık yanıp sönüyor okuyun; "se ni se vi yo rum"
- vay be, duyduğumuz doğruymuş böyle bir aşk varmış. der denizaltının kaptanı bahri kunt.
- iyi de bu kızın sevgilisinin denizaltısı öndeydi niye bize mesaj yazdı ki? diye kendine sormadan sormadan edemez kaptan.
- efendim herhalde uyuyakaldı ya da sırayı şaşırmıştır. diye cevaplar subaylardan biri.
- yahu geçip gideceğiz şimdi kız haber almazsa yanlış anlayacak rahat uyuyamaz. nasılsa gecenin karanlığı kimse anlamaz açın şu projektörü. emrini verir kaptan bahri kunt.
ve mesajı gönderir "sonsuza kadar"
tarih 04/04/1953 o konvoyun 1. gemisi dumlupınar çanakkale nara burnu açıklarında isveç bandıralı ve buzkıran donanımlı bir geminin çarpması sonucu boğazın derin sularına gömülmüştü. 2. gemi bunu hiç fark etmeden devam etmiş ve boğazdan ilk geçen gemi olmuştu. 81 denizcimiz ile beraber o delikanlı sonsuza kadar sürecek olan son uykularına dalıyorlardı.
-sunay akın
aziz hatıralarına saygıyla, ruhları şad olsun..
devamını gör...

