dm'den fingirdeşen yazarlar
ulan millet fingirdeşir biz de özelde habire siyaset yapalım, bu ülkenin hali ne olacak diye birbirimize yükselip duralım ha. vallahi dram gibi dram şu halimiz.
t: şiddetle kınadığım yazarlardır. anamız bacımız yazıyor şurada az edep ya…
t: şiddetle kınadığım yazarlardır. anamız bacımız yazıyor şurada az edep ya…
devamını gör...
kız mısın diye mesaj atan erkek yazar
adın rabia fatma mı diye soran oldu. gay misin diye soran oldu.
he adım rabia fatma ve gayim.
he adım rabia fatma ve gayim.
devamını gör...
11 haziran 2021 italya türkiye maçı
bu kadar bireysel hata bir maçta yapılmaz. işte bu hep tecrübesizlik.
şenol güneş de bu akşam çok formsuz. sanki sahanın kenarında aykut kocaman var yahu.
neyse sağlık olsun diyeceğiz.
2002'de brezilya maçında da kötüydük. sonrası malum.
inşallah bu serüven de finale kadar sürer.
şenol güneş de bu akşam çok formsuz. sanki sahanın kenarında aykut kocaman var yahu.
neyse sağlık olsun diyeceğiz.
2002'de brezilya maçında da kötüydük. sonrası malum.
inşallah bu serüven de finale kadar sürer.
devamını gör...
yoldaş benjamin franklin
rus görünümlü mossad ajanıdır. zannımca en sevdiği yemek üçlemesi; kuru fasulye, pirinç pilavı, turşu. aynı zamanda sözlüğün kurucusu.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının çocukluk fotoğrafları
yazarların sevimli hallerine baktığım başlıktır.
devamını gör...
normal sözlük’te tanımlarını sevdiğiniz yazarlar
aramızda kalsın ama.*
devamını gör...
felsefeden anlayan kadın vs mantı yapabilen kadın
tüm felsefecilere selam olsun...
oyum felsefe ve mantıyı aynı anda yapabilen kadın ve erkeğe.
ohh başlığıda sabote ederim.
sefam olsun..
oyum felsefe ve mantıyı aynı anda yapabilen kadın ve erkeğe.
ohh başlığıda sabote ederim.
sefam olsun..
devamını gör...
türkçe
ekşi sözlük'ten tiksinmeme sebep olan, türk ve türklüğe dair kavramlar hakkında -çoğu zaman bilgi değil şahsi yorum kaynaklı- sözde tanımlamaların normal sözlük'teki izdüşümlerine tanıklık ettiğim başlık.
özellikle kırgız dilinin türkiye türkçesinden "daha türkçe(!)" olmasıyla ilgili tanıma ne desem bilemedim. "deveye sormuşlar boynun neden eğri?" deve demiş, "nerem doğru ki?"
arapça ve farsçadan sözcük almak iyidir, demiyorum katiyen. ancak türkler, arap ve farslardan tek kelime bile almamış olsaydı, ortalama bir kırgız, oğuz türkçesini yine rahatça anlayamazdı. oğuz türkçesi nedir? kıpçak türkçesi nedir? araştırmanızı salık veririm. ayrıca türkçe ile farsçanın teması (yer yer kaynaşması) milattan önce 500'lere kadar gider. bugün hâlâ türk yurdu olan maveraünnehir persler tarafından 200 yıl işgal altında tutulmuştur. iran kökenli (kendi alfabesi dahi olan) soğd gibi kadim bir uygarlık çevresine büyük etkide bulunmuştur. büyük iskender döneminde aynı bölge yine istilaya uğramış, ardında yüz yıl hüküm sürecek grek-baktria devleti'ni bırakmıştır. kısacası böyle hareketli bir coğrafyada kültürel kaynaşma ve dilde sözcük/yapı alışverişi kaçınılmazdır. dikkat ederseniz orhun yazıtlarından en az 1000 yıl öncesi bir zamandan bahsediyorum. bunun yanı sıra kırgızların moğol idaresi altında geçen yüzlerce yılından, modern çağda rus çarlığı ve sovyet yönetiminde uğradığı asimilasyondan hiç bahsetmiyorum. (kırgız öğrencilere a1-a2 seviyesi türkçe dersi verdim. bu da gereksiz bir ayrıntı olsun.)
osmanlı döneminde saray ve çevresinde yabancı sözcüklerin aşırı kullanıldığı bir türkçe maalesef var olmuştur. durumun vahameti ta 1700'lerin başında anlaşılmış ve tepki olarak mahallileşme (türki-i basit) akımı yaşanmıştır. daha geriye gidersek osmanlı henüz kuruluş devrinde iken (ortada istanbul/saray efradı vs. yokken) anadolu'da günümüz türkçesi ile rahatça anlayacağımız, günümüz türkçesine çok benzeyen eserler veriliyordu. örnek: garibname/aşıkpaşazade. anlayacağınız, türkçenin aşırı bozulduğu ve değiştiği yok. o kırgız arkadaşı getirip 1300'lerde yazılmış garibname'yi okutsanız gene pek bir şey anlamaz. sebebini yukarıda belirttim, türkçe çok erken dönemlerde doğu (kıpçak) ve batı (oğuz) olarak ikiye ayrılmış, bu ayrılan iki koldan birçok dal budak uzamıştır. orta asya'da (özellikle özbekistan tarafı) fars kökenli olan sartlar ile türk boylarının kültürel kaynaşmasından bahsedecektim de gerek yok. siz araştırın bir zahmet.
söylenecek daha çok şey var ama ben kısa keseyim. nasıl ki her gün köprüden geçiyoruz diye inşaat mühendisliğinin incelikleri konusunda ahkâm kesemiyorsak, hepimizin türkçe konuşması da türk dili tarihi ve türkçenin gelişimi hakkında ahkâm kesebilmek için yeterli değildir. (ben, 15 yıllık türk dili ve edebiyatı mezunu olarak uzmanlık alanımda o kadar rahat konuşamıyorum. bu da ikinci gereksiz ayrıntı olsun.) sağlıcakla kalın.
özellikle kırgız dilinin türkiye türkçesinden "daha türkçe(!)" olmasıyla ilgili tanıma ne desem bilemedim. "deveye sormuşlar boynun neden eğri?" deve demiş, "nerem doğru ki?"
arapça ve farsçadan sözcük almak iyidir, demiyorum katiyen. ancak türkler, arap ve farslardan tek kelime bile almamış olsaydı, ortalama bir kırgız, oğuz türkçesini yine rahatça anlayamazdı. oğuz türkçesi nedir? kıpçak türkçesi nedir? araştırmanızı salık veririm. ayrıca türkçe ile farsçanın teması (yer yer kaynaşması) milattan önce 500'lere kadar gider. bugün hâlâ türk yurdu olan maveraünnehir persler tarafından 200 yıl işgal altında tutulmuştur. iran kökenli (kendi alfabesi dahi olan) soğd gibi kadim bir uygarlık çevresine büyük etkide bulunmuştur. büyük iskender döneminde aynı bölge yine istilaya uğramış, ardında yüz yıl hüküm sürecek grek-baktria devleti'ni bırakmıştır. kısacası böyle hareketli bir coğrafyada kültürel kaynaşma ve dilde sözcük/yapı alışverişi kaçınılmazdır. dikkat ederseniz orhun yazıtlarından en az 1000 yıl öncesi bir zamandan bahsediyorum. bunun yanı sıra kırgızların moğol idaresi altında geçen yüzlerce yılından, modern çağda rus çarlığı ve sovyet yönetiminde uğradığı asimilasyondan hiç bahsetmiyorum. (kırgız öğrencilere a1-a2 seviyesi türkçe dersi verdim. bu da gereksiz bir ayrıntı olsun.)
osmanlı döneminde saray ve çevresinde yabancı sözcüklerin aşırı kullanıldığı bir türkçe maalesef var olmuştur. durumun vahameti ta 1700'lerin başında anlaşılmış ve tepki olarak mahallileşme (türki-i basit) akımı yaşanmıştır. daha geriye gidersek osmanlı henüz kuruluş devrinde iken (ortada istanbul/saray efradı vs. yokken) anadolu'da günümüz türkçesi ile rahatça anlayacağımız, günümüz türkçesine çok benzeyen eserler veriliyordu. örnek: garibname/aşıkpaşazade. anlayacağınız, türkçenin aşırı bozulduğu ve değiştiği yok. o kırgız arkadaşı getirip 1300'lerde yazılmış garibname'yi okutsanız gene pek bir şey anlamaz. sebebini yukarıda belirttim, türkçe çok erken dönemlerde doğu (kıpçak) ve batı (oğuz) olarak ikiye ayrılmış, bu ayrılan iki koldan birçok dal budak uzamıştır. orta asya'da (özellikle özbekistan tarafı) fars kökenli olan sartlar ile türk boylarının kültürel kaynaşmasından bahsedecektim de gerek yok. siz araştırın bir zahmet.
söylenecek daha çok şey var ama ben kısa keseyim. nasıl ki her gün köprüden geçiyoruz diye inşaat mühendisliğinin incelikleri konusunda ahkâm kesemiyorsak, hepimizin türkçe konuşması da türk dili tarihi ve türkçenin gelişimi hakkında ahkâm kesebilmek için yeterli değildir. (ben, 15 yıllık türk dili ve edebiyatı mezunu olarak uzmanlık alanımda o kadar rahat konuşamıyorum. bu da ikinci gereksiz ayrıntı olsun.) sağlıcakla kalın.
devamını gör...
yagami light (yazar)
#1632024
l kardeşimiz zekiydi ama bir hatası vardı. işine duyguları karıştırdı. tabii yagami light yani ben de şimdi sevilmeyecek gibi değilim ama ne yaparsın yani dünyanın kurtulması adına birtakım fedakarlıklarda bulunduk. kıymetimiz bilinmedi.
watashi wa seigidesu!*
l kardeşimiz zekiydi ama bir hatası vardı. işine duyguları karıştırdı. tabii yagami light yani ben de şimdi sevilmeyecek gibi değilim ama ne yaparsın yani dünyanın kurtulması adına birtakım fedakarlıklarda bulunduk. kıymetimiz bilinmedi.
watashi wa seigidesu!*
devamını gör...
jibaku shounen hanako-kun
ingilizce adı toilet bound hanako-kun olan, 2015'ten bu yana ayda bir bölüm olmak üzere yayımlanan ve aidairo takma adı altındaki iki kişi tarafından yazılıp çizilen manga. 2020'de lerche studio tarafından 12 bölümlük anime versiyonu yapılmış ancak manga kadar olamamıştır. en önemli arc'lar atlanmış, kısa kesilmiş ve ikinci sezonun gelme olasılığı da epey aza indirilmiştir. yine de animesi crunchyroll anime awards'da 2020 en iyi karakter tasarımı ödülünü almıştır. anime ve manga dışında bir de afterschool boy hanako-kun adında spin-off serisi ve ocak 2021'de gösterime girmiş sahne oyunu bulunmaktadır.
kamome akademisi'nin yedi gizemi vardır. akademide lise birinci sınıfı okuyan yashiro nene aşkı aramaktadır, sevilmek ve bir erkek arkadaş bulmak istiyordur. yedi gizemden biri olan tuvaletin hanako-san'ını duyduktan sonra kızlar tuvaletine gider, kapıyı tıklatır, "hanako-san, hanako-san, orada mısın?" diye seslenir ve efsanede anlatılanın aksine bir erkek olan hanako-kun ile tanışır. böylece hikayemiz başlamış olur. internetteki herhangi bir kaynak size konuyu aşağı yukarı böyle özetler çünkü devamı ağır spoilerlar içerebilir.
hikaye kulağa basit gelse de işlenişi bakımından kötü değil ve ilerledikçe açılıyor. çizim stili de oldukça özgün ve hoş. ana üçlü olan yashiro, hanako ve kou dışında yan karakterler de oldukça iyi yazılmış denilebilir (gerçi burası daha çok manga için geçerli, animede yan karakterleri doğru düzgün tanıyamıyoruz bile). başlarda fazla shoujovari ilerliyor ve shounen etiketine de sahip olmasına rağmen diğer shounenler kadar vurdulu kırdılı, hadi savaşalımlı değil genel itibarıyla. daha çok gizem-gerilim serilerini andırıyor.
bu ay manganın 76. bölümü yayımlandı ve aylık takip eden biri olarak gayet düzgün ilerlediğini söyleyebilirim, kafamızdaki soru işaretlerini giderirken bir yandan da hikayeyi heyecan verici bir şekilde dallandırıp budaklandırıyorlar. trajik bir konuyu işin içine komedi ve sevimli karakterler katarak anlatmakta gayet iyiler. şu an maalesef türkçe baskısı yok ancak ileride olursa mutlaka koleksiyonunu yapmak istediğim bir seri. bir de zaten güzel olan çizimlerin yanında çizerin bir boyama stili var ki birçok sayfa poster yapıp asılmalık.
ek olarak, mangayı okumadan önce karakterleri ve arc'ları çok araştırmamakta fayda var. hakkında bir şeyler aratıp spoiler yememek imkansıza yakın oldu artık.
kamome akademisi'nin yedi gizemi vardır. akademide lise birinci sınıfı okuyan yashiro nene aşkı aramaktadır, sevilmek ve bir erkek arkadaş bulmak istiyordur. yedi gizemden biri olan tuvaletin hanako-san'ını duyduktan sonra kızlar tuvaletine gider, kapıyı tıklatır, "hanako-san, hanako-san, orada mısın?" diye seslenir ve efsanede anlatılanın aksine bir erkek olan hanako-kun ile tanışır. böylece hikayemiz başlamış olur. internetteki herhangi bir kaynak size konuyu aşağı yukarı böyle özetler çünkü devamı ağır spoilerlar içerebilir.
hikaye kulağa basit gelse de işlenişi bakımından kötü değil ve ilerledikçe açılıyor. çizim stili de oldukça özgün ve hoş. ana üçlü olan yashiro, hanako ve kou dışında yan karakterler de oldukça iyi yazılmış denilebilir (gerçi burası daha çok manga için geçerli, animede yan karakterleri doğru düzgün tanıyamıyoruz bile). başlarda fazla shoujovari ilerliyor ve shounen etiketine de sahip olmasına rağmen diğer shounenler kadar vurdulu kırdılı, hadi savaşalımlı değil genel itibarıyla. daha çok gizem-gerilim serilerini andırıyor.
bu ay manganın 76. bölümü yayımlandı ve aylık takip eden biri olarak gayet düzgün ilerlediğini söyleyebilirim, kafamızdaki soru işaretlerini giderirken bir yandan da hikayeyi heyecan verici bir şekilde dallandırıp budaklandırıyorlar. trajik bir konuyu işin içine komedi ve sevimli karakterler katarak anlatmakta gayet iyiler. şu an maalesef türkçe baskısı yok ancak ileride olursa mutlaka koleksiyonunu yapmak istediğim bir seri. bir de zaten güzel olan çizimlerin yanında çizerin bir boyama stili var ki birçok sayfa poster yapıp asılmalık.
ek olarak, mangayı okumadan önce karakterleri ve arc'ları çok araştırmamakta fayda var. hakkında bir şeyler aratıp spoiler yememek imkansıza yakın oldu artık.
devamını gör...
poynting vektörü
adını ingiliz fizikçi john henry poynting'den alan, bir elektrik alanına ait enerji akısının büyüklüğünü ve yönünü veren vektör.

burada;
e, elektrik alanı
b, manyetik alan
μ0, vakumun (ya da uzay boşluğunun) manyetik geçirgenliğidir.

burada;
e, elektrik alanı
b, manyetik alan
μ0, vakumun (ya da uzay boşluğunun) manyetik geçirgenliğidir.
devamını gör...
bugün benim doğum günüm
evet bugun benim dogum gunum.
aci tatli heyecanli umutlu umutsuz pismanlikla mutlu gecen her farkli gun icin beni yaradana tesekkurler.
bu sureci benimle yasayan kavustuklarim kavusamadiklarim size de tesekkurler. hepiniz beni ayri ayri ben yaptiniz bilerek veya bilmeyerek.
ıyi ki dogdum
aci tatli heyecanli umutlu umutsuz pismanlikla mutlu gecen her farkli gun icin beni yaradana tesekkurler.
bu sureci benimle yasayan kavustuklarim kavusamadiklarim size de tesekkurler. hepiniz beni ayri ayri ben yaptiniz bilerek veya bilmeyerek.
ıyi ki dogdum
devamını gör...
ölüme dair
insanın içini burkan nazım hikmet ran şiiri. inanılmaz bir öfke, insanın boğazına dizilen bir üzüntü ve adını koymaya cüret edemediğim pek çok şey içeriyor bu şiir. cümleler insanın etine kendi tırnağını geçirdiği bir noktada öylece havada asılı duruyor.
buyrun, oturun dostlar,
hoş gelip sefalar getirdiniz.
biliyorum, ben uyurken
hücreme pencereden girdiniz.
ne ince boyunlu ilâç şişesini
ne kırmızı kutuyu devirdiniz.
yüzünüzde yıldızların aydınlığı
başucumda durup el ele verdiniz.
buyrun, oturun dostlar
hoş gelip sefalar getirdiniz.
neden öyle yüzüme bir tuhaf bakılıyor?
osman oğlu hâşim.
ne tuhaf şey,
hani siz ölmüştünüz kardeşim.
istanbul limanında
kömür yüklerken bir ingiliz şilebine,
kömür küfesiyle beraber
ambarın dibine...
şilebin vinci çıkartmıştı nâşınızı
ve paydostan önce yıkamıştı kıpkırmızı kanınız
simsiyah başınızı.
kim bilir nasıl yanmıştır canınız...
ayakta durmayın, oturun,
ben sizi ölmüş zannediyordum,
hücreme pencereden girdiniz.
yüzünüzde yıldızların aydınlığı
hoş gelip sefalar getirdiniz...
yayalar-köylü yakup,
iki gözüm, merhaba.
siz de ölmediniz miydi?
çocuklara sıtmayı ve açlığı bırakıp
çok sıcak bir yaz günü
yapraksız kabristana gömülmediniz miydi?
demek ölmemişsiniz?
ya siz?
muharrir ahmet cemil?
gözümle gördüm
tabutunuzun toprağa indiğini.
hem galiba
tabut biraz kısaydı boyunuzdan.
onu bırakın ahmet cemil,
vazgeçmemişsiniz eski huyunuzdan,
o ilâç şişesidir
rakı şişesi değil.
günde elli kuruşu tutabilmek için,
yapyalnız
dünyayı unutabilmek için
ne kadar çok içerdiniz...
ben sizi ölmüş zannediyordum.
başucumda durup el ele verdiniz,
buyrun, oturun dostlar,
hoş gelip sefalar getirdiniz...
bir eski acem şairi:
«ölüm âdildir» — diyor, —
«aynı haşmetle vurur şahı fakiri.»
hâşim,
neden şaşıyorsunuz?
hiç duymadınız mıydı kardeşim,
herhangi bir şahın bir gemi ambarında
bir kömür küfesiyle öldüğünü?
bir eski acem şairi:
«ölüm âdildir» — diyor.
yakup,
ne güzel güldünüz, iki gözüm.
yaşarken bir kerre olsun böyle gülmemişsinizdir...
fakat bekleyin, bitsin sözüm.
bir eski acem şairi:
«ölüm âdil...»
şişeyi bırakın ahmet cemil.
boşuna hiddet ediyorsunuz.
biliyorum,
ölümün âdil olması için
hayatın âdil olması lâzım, diyorsunuz...
bir eski acem şairi...
dostlar beni bırakıp,
dostlar, böyle hışımla
nereye gidiyorsunuz?
buyrun, oturun dostlar,
hoş gelip sefalar getirdiniz.
biliyorum, ben uyurken
hücreme pencereden girdiniz.
ne ince boyunlu ilâç şişesini
ne kırmızı kutuyu devirdiniz.
yüzünüzde yıldızların aydınlığı
başucumda durup el ele verdiniz.
buyrun, oturun dostlar
hoş gelip sefalar getirdiniz.
neden öyle yüzüme bir tuhaf bakılıyor?
osman oğlu hâşim.
ne tuhaf şey,
hani siz ölmüştünüz kardeşim.
istanbul limanında
kömür yüklerken bir ingiliz şilebine,
kömür küfesiyle beraber
ambarın dibine...
şilebin vinci çıkartmıştı nâşınızı
ve paydostan önce yıkamıştı kıpkırmızı kanınız
simsiyah başınızı.
kim bilir nasıl yanmıştır canınız...
ayakta durmayın, oturun,
ben sizi ölmüş zannediyordum,
hücreme pencereden girdiniz.
yüzünüzde yıldızların aydınlığı
hoş gelip sefalar getirdiniz...
yayalar-köylü yakup,
iki gözüm, merhaba.
siz de ölmediniz miydi?
çocuklara sıtmayı ve açlığı bırakıp
çok sıcak bir yaz günü
yapraksız kabristana gömülmediniz miydi?
demek ölmemişsiniz?
ya siz?
muharrir ahmet cemil?
gözümle gördüm
tabutunuzun toprağa indiğini.
hem galiba
tabut biraz kısaydı boyunuzdan.
onu bırakın ahmet cemil,
vazgeçmemişsiniz eski huyunuzdan,
o ilâç şişesidir
rakı şişesi değil.
günde elli kuruşu tutabilmek için,
yapyalnız
dünyayı unutabilmek için
ne kadar çok içerdiniz...
ben sizi ölmüş zannediyordum.
başucumda durup el ele verdiniz,
buyrun, oturun dostlar,
hoş gelip sefalar getirdiniz...
bir eski acem şairi:
«ölüm âdildir» — diyor, —
«aynı haşmetle vurur şahı fakiri.»
hâşim,
neden şaşıyorsunuz?
hiç duymadınız mıydı kardeşim,
herhangi bir şahın bir gemi ambarında
bir kömür küfesiyle öldüğünü?
bir eski acem şairi:
«ölüm âdildir» — diyor.
yakup,
ne güzel güldünüz, iki gözüm.
yaşarken bir kerre olsun böyle gülmemişsinizdir...
fakat bekleyin, bitsin sözüm.
bir eski acem şairi:
«ölüm âdil...»
şişeyi bırakın ahmet cemil.
boşuna hiddet ediyorsunuz.
biliyorum,
ölümün âdil olması için
hayatın âdil olması lâzım, diyorsunuz...
bir eski acem şairi...
dostlar beni bırakıp,
dostlar, böyle hışımla
nereye gidiyorsunuz?
devamını gör...
ekrem imamoğlu vs mansur yavaş
ikisi de mevcut şartlarda başarılı işler yapmaktadır fakat saçma bir karşılaştırmadır. istanbul ve ankara hiçbir açıdan denk değildir ki başkanlarını yarıştıralım.
devamını gör...
1 mayıs işçi ve emekçi bayramı
türkiye'de,işçinin tatil olarak gördüğü,anlam ve önemini bilmediği gün.
bizde patron devletten, işçi patrondan, devlet bütün herkesten çaldığı için , bu günün de ne anlamı ne önemi var, sıradan bir tatil günü.
bizde patron devletten, işçi patrondan, devlet bütün herkesten çaldığı için , bu günün de ne anlamı ne önemi var, sıradan bir tatil günü.
devamını gör...
bir günlüğüne tanrı olunsa yapılacak şeyler
tüm çocukları mutlu ederdim. dünya üzerindeki kötülüğü silerdim. herkesin mutlu ve eşit olmasını sağlardım. bir günlük de olsa.
ay bir de dünyanın her yerinde müzik çalmasını sağlardım. sokakta, evde her yerdee...
ay bir de dünyanın her yerinde müzik çalmasını sağlardım. sokakta, evde her yerdee...
devamını gör...
sözlük yazarlarının ruh halini anlatan görseller
yaklaşık 4 saat sonra da böyle olurum muhtemelen. alık alık ekrana bakmak da uykusuzluğa dahil.*
(bkz: sözlükte sabahlamak)
(bkz: sözlükte sabahlamak)

devamını gör...