zaman tüneli

sağduyulu olup yaşama tutunmaya çalışan, koca bir insanlığa ait, sayısız toplum ve toplumcuğun bizi getirdiği noktaya bakarak sözlüğe yönelttiğim şey.

herkese hak ettiği kadar değer vermek. değer gördüğün kadar değer göstermek. ''aman o kırılır mı, bu üzülür mü'' gibi kendinden vermelerden vazgeçmek. dünyada hiç arkadaşın kalmasa da aslında yalnız olmadığını bilmek.

(bkz: sizi rahatsız etmeye geldim)
(bkz: ali şeriati)

baharda doğduğum için verilmiş olan addır. kendimi bir türlü ait hissetmem. belki hayatımın henüz o evresine gelemediğim için.

sahada depremzede çocuklarla bilim atölyeleri yapan bir yer buldum. videodaki ali bu atölyeler sayesinde tekrar konuşmaya başlamış ve depresyondan kurtuluyor. bu çalışmaların sürdürülmesi için de az demeden desteğe ihtiyaçları var. bağış yapmak isteyenler için link aşağıda

fonzip.com/yga/fundraising-...

(bkz: vur gitsin kafasını karahanlı)

para biriktirmek. küçükken çok severdim, şimdi elime geçen ilk parayla bir şeylerin fiyatı artmadan ‘almam gerekenleri’ almaya çalışıyorum.

lise zamanı, arkadaşımla haftalık harçlığımızdan artanlarla cuma okul çıkışı kitapçıya giderdik. kim hangi kitabı daha çok merak ediyorsa onları alır. birimiz 3 aldıysa diğeri de 3 kitap alır ve ikimiz de birbirimize verirdik onları. sahip olmadıklarımızı o hafta içerisinde okuyup birbirimize geri verirdik. bu sayede hem satın almadığımızı da okumuş hem ortak kitap okuyup beraber yorumlama fırsatı elde etmiş olurduk.

şimdi ne ortak zevklere sahip olduğumuz biri var ne de az birikimle çok kitap alınabiliyor.

erteleme verimliliği artırır ve iş veya çalışma projelerinin son teslim tarihlerinden önce hızlı bir şekilde tamamlanmasını sağlar, ancak kötü bir alışkanlıktır.

iyi uyuyanlar için keyifli.

çok ufak yaşlardayken kirli, pasaklı, yaramaz ve kötü huylu çocukları, anneleri onları tuvaletlerini yaparken doğurmuş olduklarını sanırdım. hem annelere hem de çocuklara acayip üzülür, düşündükçe dertlenip saçma bir şekilde ağlardım. neden sonuç ilişkisi birbirine girerdi. hoş hâlâ annesinin pisliğine bulaşarak çıktığını düşündüğüm kansız, pislik ve şereften mahrum tipler de yok değil. tabi annelerin bunda bir suçu yok. sorun pislikten uzak duramayan bu mahluklarda. sıfatlarında zerre meymenet olmayan insanlar her an her yerde, yanıbaşınızda.

hayatın her aşamasında mevcuttur ve yaşamınız boyunca sizinle kalır.

sayı kavramını da insan buldu zaman kavramını da. zamanın doğrusal olduğunu düşünerek yaşıyoruz ama bunlar da tartışmalı konular.

yaş diyoruz ama takvim yaşı var zeka yaşı var. bu iki kavram her zaman çakışmıyor.

eğer romada olsaydım ben de öyle derdim.

iyi çocuklar sevimli meleklerdir.

ben bile yarım bilgilerimle çoğu şeyi öngörebildiğim için genel olarak depresif bi insanım.
allah'ım atatürk'ün artık nasıl bir acı herif okuya okuya içmekten gitti.
siroz falan değil yani.
ülkenin geleceğini biliyordu
onca emeğe rağmen bazı şeyler kurtarılamayacağından gitti.
nerden geldi aklıma bilmiyorum.
neyse kendini karınca gibi görüp emek etmeye devam dersen ilber ortaylı ve celal şengör gibi falan belki bulunduğun yer ve zamanın bile anlamı vardır senin için.
dahasını istemezsin.
hayata gelme amacınızı buldunuz mu?
ona gayret ettiniz mi?
ne istediğinizi hakikaten biliyor musunuz yoksa bildiğinize inandıgınız yolda mı ilerliyorsunuz?
ne kadar biliyorsunuz ve niçin o kadar falan gibi neyse.
bence hayatınızda bazı şeyleri de zorlamayıp bırakmak lazım.
bazen de zorladıgınızı düşünseniz bile hiçbir şey yapmıyorsunuz, yapın.
hadi güzel güzel günler dilerim.
bol bol oksijen alıp biraz kafanızı da kaldırın göğe bakın.

yanlış biliyorsunuz bu konuyu araştırmanızı öneririm.

kendisini sevme ve destekleme nedenidir.

"l'età è solo un numero." demiştir.

romalı mıdır bilmem ama doğru söyleyen kişidir.

tanımlara baktımda herkes 40 yaş üstünden dem vurmuş . peki hiç düşndünüz mü ?
ya 18-20 yaşında aile ,hayat, aşk her ne ise yükünü taşıyan bir genç kendini 40 yaşında hissediyorsa ya da 40 yaşına geldiğinde henüz yoluna girdiyse herşey ve kendini genç hissediyorsa ne önemi kaldı sayıların.
cinsellik açısından bakmış bazıları ama yazdıklarım cinsellik içinde geçerli .
daha önce bir kitaptan bahsetmiştim ''plasebo sensin'' bu kitapta bir bölümde 8 50-70 yaş aralığında ki yaşlı sayılabilecek kişiler üzerinde bir deney yapılır ve 20 yaşında gibi düşünüp hareket etmesi gerektiği söylenir. grup buna göre hareket eder, düşünür ve sonuç bu kişilerin vücutları beklenen sürede 20 yaşındaki bir kişi gibi tepki vermeye başlar. yani imkansız değil.

bana gelirsek evet yaş benim içinde sayılardan ibaret.

milli marşımızın ıslıklanmasının bizim kurtçukları çok kızdırdığı maç. gelsinler onlara ıslıklanma nasıl olur gösterecekmişiz.
lan olm biz, ne bizle, ne en yakın komşusuyla en ufak bir derdi olmayan, nüfusu ankara'nın çankaya ilçesinin yarısı kadar olan izlanda'nın milli marşını bile ıslıklamış, teknik direktörü rakip takımın oyuncusunu dövmeye teşebbüs etmiş bir milletiz. ilk maç burada olsaydı, tüm maç boyunca rakip oyunculara ana avrat sövmeyecek miydiniz?
"milli hassasiyetlerinizi" yiyeyim sizin.