zaman tüneli

her entry'sinde biz seküler milliyetçilere utanmadan sıkılmadan iftira atan, solculuk adı altında kürtçülük yapan aşağılık bir y-chp trollü yani oktroll. sabun kadar beyni, ahlakı ve vicdanı olmayan "sabun olan insan" mahlaslı yazarımsı, her seferinde biz türkçülere "akp'nin beslemeleri" diye iftira atıyor halbuki gerçekte durum tam tersidir, asıl akp ajanı bu sıvı sabun gibilerdir. bir kere atatürk; dersimli seyit rıza gibi kürtçü-dinci feodal aşiret ağalarına sonuna kadar karşıydı ve bugün dirilip gelse istiklal mahkemelerini kurarak başta bu sabun olan insan'ı, dersimli kemal'in kürtçü y-chp'sini ve araptapar siyasal islamcıları darağacında sallandırırdı. (bkz: başlıklarını engelle tanımlarını engelle)

en sevdiğim grubun bestesi olarak maddeleri aşıp bana ulaştı. birden fazla da olabilir, bir tek beni mi vurdu bilemem, birdenbire üstelik. bana kendimi anlattı; kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmadan. sonsuza dek notalarının arasında saklanabileceğim bir yer bıraktı. orası öyle bir yer ki, uzaklar hep çok yakındı.

geçmişte yapmış olduğu bir açıklama sebebiyle büyük yıpratılmış ve yaptığı açıklamayı değiştirmek zorunda kalmış türk pop müziğinin büyük starı.

hem kadın hem erkek gibi hissedebildiğinden bahsettiği o röportajda beni ilgilendiren kısım "istediği kadın" sorusuna verdiği cevap olmuştur.
hayalimin kadını ve karşıma çıkmış olsa da kendisinden kaçmış olduğum bir kadın vardı.
tarkan tam olarak o'nu tarif etmiştir.
tarkan o kızla karşılaşmış olsaydı kesinlikle müptelası olurdu onun.


ne zaman bu röportajı okusam bu yüzden bir garipleniyorum..
kadın dediğin öyle olmalı zaten be tarkanım..
öyle olmalı.

normal sözlük kitap edebiyat kulübü yılbaşı çekilişinde bana hediye edilene kadar varlığından haberdar olmadığım bir hikaye kitabı. hikaye okuma konusunda önyargılarım olsa da zaman zaman, özellikle uzunca bir romana adapte olamayacağım zaman tercih ediyorum. bu kitabı da bolu'nun tertemiz havasında okumak için seçtim. memnun muyum bilmiyorum.

kitapta dokuz kadından dokuz hikaye var. her bir hikaye karanlık bir tema etrafında dönüyor ve paranormal olaylar da var. tam bilimkurgu tadında yazılmış ne güzel dediğim hikayeler dahi paranormal bitti. ve bu hiç hoş değildi. ki ben paranormal activity serisini bile bayıla bayıla izlemiş insanım.

hikayelerde üsluplar genellikle ortalama, bir ikisinde ortalama üstüydü. çok basit cümleler kurulmuş, lise seviyesi hikaye yazma ödevinin meyveleri gibi. paranormal hikayelerin bir kısmı fazlaca zorlamaydı. kadın doğum uzmanı doktorun yer aldığı hikaye mesela. ne alaka yani? güçlü kadını bu sona bağlamak neden? hani bi de cin çağıran teyzelerin olduğu hikaye var ya. ayy. 9-c sınıfından ece ve arkadaşlarının maceralarını 10-b'den tuğçe anlatmış gibi. bomboş hikayeler.

sonuç olarak, evet ben hikaye okuma konusunda iyi değilim ama maalesef bu yazarlar da hikaye yazma konusunda iyi değiller.

dinlemesi bir birim zevk veriyorsa yapması üç birim zevk veren. tek başına yapması üç birim zevk veriyorsa birkaç kişi birlikte yapması beş birim. bir parçayı baştan sona dinlerken güzel serotonin salgılıyoruz. tek başımıza baştan sona çalarken daha güzel, grup müziği yaparken üf.

2002 dünya kupasında ümit davala'yı da seksi bulan insan olabilir.

görsel

türk televizyonlarında görüp görebileceğiniz en değişik formata sahip olan program. bir şehre gidilir, şehrin meşhur restoranlarında ve lokantalarında yemekler yenir, akabinde ihtiyaç sahibi bir ailenin evi yenilenir ve hediye edilir. bunun yanında vahe bey'in bölüm başı en az 95 farklı "muhteşem" deyişine şahit olursunuz. insan şöyle bir düşününce "gastronomi ve ev dekorasyonu nasıl bir ortak paydada buluşabilir" diye kendine soruyor.

eğleniyormuş gibi bir intiba oluştursam da vahe bey'in iyi niyeti yeter.

doğaya, insana, kadına, çocuğa, hayvana yani kısacası iyi ve güzel olan hiçbir şeye değer vermeyen araptapar islamofaşist dincilere biz nonteistler tarafından söylenen ve onlara cuk diye oturan bir sıfat. (bkz: ayak bastığı yeri çöle çeviren din)

bitkidir. belki de benim gibi ağaçtır. özgür birey olmak adına kök saldım ve hala bekliyorum burda. ne gelen var ne giden..

1881 yılında william fowler adında bir amerikalı tarafından 13 rakamının uğursuzluğunun veya lanetinin olmadığını herkese ispatlamak için kurulmuş olan kulüptür.

öncelikle fowler'in hayatında 13'ün yerine kısaca bir bakmak lazım.

kaptan william fowler





bir hikayeye göre fowler, bir masada bir kadının oturan sayısı 13'e ulaşmasın diye 9 yaşındaki kızını masadan kovmasına şahit olunca bu olaya tepki olarak bu kulübü kurmaya karar vermiştir.

yemek toplantısı görsel


13'ler masası görsel



13 ekim 1881'de (13 eylül ya da 13 ocak da olabilir) ilk toplantısını yaptı. toplantıda masada 13 kişi vardı. ve tahmin edersiniz ki toplantı sonrası kimseye bir şey olmadı.

yemekle ilgili paylaşılan açık mektup



bu toplantılar böylece devam etti. artık toplantılarda ayna kırma, merdiven altından geçme, kara kedi, tuz dökme vb batıl inançların hepsini yapıyorlardı ve takdir edersiniz ki hiçbir şey olmuyordu.

13 kulüp üyeleri gezinti düzenlerken



diğer 12 üyeyi toparlaması yaklaşık bir yıl sürmesine rağmen, ilk toplantılarından sonra, büyük ölçüde fowler'ın mizah anlayışı ve gotik için mükemmel yeteneği sayesinde on üç kulüp büyümeye başladı. menüler genellikle 13 çeşit olarak numaralandırılırdı ve şarap listeleri genellikle mezar taşları şeklindeydi.

13 menüsü


theodore roosevelt için onursal üyelik sertifikası



bu kulübün üye sayısı 400'e kadar ulaşmıştır.

new york'ta 13 aralık 1886'da on üç kulüp'ün toplantısında robert green ingersoll, kadeh kaldırışında sözlerini şu şekilde bitirmiştir.

yeterince vasatlığımız, yeterince politikamız, yeterince batıl inancımız, yeterince önyargımız, yeterince taşralılığımız oldu ve amerikan vatandaşının şunu söylemesinin zamanı geldi: "bundan sonra sadece büyük cumhuriyet ile değil, on dokuzuncu yüzyıla layık insanlar tarafından da temsil edileceğim."

kaynaklar
1
2
3

mide bulandırıcı sözde karikatürdür. klasik dinci mizah(sızlığ)ı işte, ne beklersin ki.. "siyasal islamcılara neden güvenilmemelidir?" adlı sorunun cevabı. çöl sıçanı...
misvak gibi araptapar islamofaşistlere inat sonuna kadar direnen boğaziçi üniversitesi öğrencilerinin yanındayız!.. kudur çomar misvak...

yine de bir ismailimin sesi değildir.
ismailim bir şarkı söyler. of.

zeki ve kadınları çözmüş, kadınlarla iletişimi muhteşem.. gibi şeyleri öne sürerek adamı seksilikle ilişkilendiren insandır.

ortalamanın üstünde bir zekası var. cin gibi. sohbeti de sarıyor...
iyi tamam ama bu adam çirkin be kızlar.
kendisi de çirkinim, seksi de değilim diyor. hatta geçmişte türkiyenin en zeki, seksi erkeği seçilmesiyle dalga da geçiyor...gl

gerçi tarkan'ı bile seksi bulanlar var.
ilginç bir şey..

sadece bir iddadır. aslı olmayan bir iddia. gerçek yılbaşı benim doğduğum gündür. kutlu olması gerektiğinde de olsun.

bakan diyor 20 öğrenciden birisi suriyeli. tavşan gibi üreme hızları var. türkiye'deki suriyeli bir kadının doğurganlık hızı 5.2. türk ortalaması ise 2.1. bu tehlikenin farkında mısınız?
yani birşeyler değişmezse uzun vadede çoğunluk suri olacak.
hala diyorlar ki empati. suriye'de savaş bitti, 5 kez genel af çıktı. neyin empatisi bu?

t: bakanın açıkladığı iç karartıcı tablo.

genlerle ve karakterle alakalı olan durum.
eğitim psikolojisinde bir kavram var.
adını unuttum ama tam şöyle bir şey.
insan bir alanda başarılı olunca, bu başarı diğer alanları da olumlu etkiliyor.
şimdi mesela, kadın hayatına güzel şeyler ekliyor ve kendini başarılı hissediyor. bu başarı yüzüne gözüne ruhuna yansıyor.
kendinden emin oluyor. bakışına, yürüyüşüne yansıyor.
ona bakanlar ışığı fark ediyor. ışığından etkileniyor.

yanisi yaş almak, insanı bilinçlendiriyorsa o insan güzelleşiyor.
yaş almak, insanı bezdiriyorsa o insan çirkinleşiyor.

bence bu her iki cins içinde geçerli.
hayattan bezmeyerek bile güzelleşebiliriz.
deneyin bence, denemesi bedava.

çöl sıçanı bedevi paçavrası misvak dergisi'nin güldürmeyen ve düşündürmeyen son derece nefret içerikli bir karikatürü(!). kişi, kendinden bilirmiş işi misali asıl tuvalet kağıdı misvak ve misvak gibi dergimsilerdir. "dinciler neden mizah yapmamalı?" adlı sorunun cevabı. sözcü ve sözcü gibi gazeteler, her konuda misvak gibilerine milyon basar.

eğitimdeki dönüşüm seçimden sonra artık çok daha hızlı ve keskin.
sadece idarecileri kendi partilerinden seçiyor derken okuldışı kursları istediğimiz okulda istediğimiz öğretmene actiririz dediler. bu kurslar öğrencilerin eksik yanlarını tamamlıyor, aynı zamanda dersaneye gidemeyen ama okuldaki eğitimin de yetersiz olduğu öğrencileri diğerlerine yaklaştırıyordu.
şimdi kendine oy çıkan mahalledeki okulun kurşunu açmış gerisini açmamış.
öğretmene maddi olarak azıcık da olsa destek veriyordu şimdi kendi grubunu rahatlatıyor sadece.

bugün de mülakatla sadece kendi öğretmenimi atayacagima getirmiş işi.

oy verenler düşünsün. kk mülakat kalkacak diyince gaza gelip o da öyle dedi. sonra dediklerinin hiçbirini kendisi dememiş gibi hareket ediyor. sadece eğitim değil üstelik.

hiç kurtarılamayacak yerlere geldi ülke. dönülmez akşamı bitirdik dostlar. benim umudum kalmadı.

yemek.

yiyorum.
yiyorsun.
yiyor.

yiyoruz.
yiyorsunuz.
yiyorlar.

yiyiyiyi nedir, n’oluyor.

tahrik sözüdür akıllı mans bunu kullanmaz ortalıkta serbest psikopat çok.