zaman tüneli

hâlâ izlemediyseniz çok şey kaybediyorsun demektir. :))
devamını gör...

türkiye'm dışında hiç bir ülkede yaşamayı nasip etmesin mevlam. âmin.
devamını gör...

güzel dizi gibi geldi bana
devamını gör...

şu yukardaki elemanın özel mesajını ifşalamıştım ne güzel sıısısısıs

neyse gören görmüştür zaten.
devamını gör...

aile, çocuğunu her türlü kötülükten koruması gerekirken, çocuğun kendisini ailesinden korumak zorunda kalmasıdır. bakın bu öyle büyük bir dramdır ki; çocuk, zaten en çok ailesine güvenmek, zor durumlarda ailesine sığınmak, ailesinden destek görmek ister ama çocuğa zarar veren ailenin bizzat kendisi olunca, çocuğun dünyası başına yıkılır. çaresizlik, kimsesizlik ve ümitsizlik duygularını dibine kadar yaşar. üstüne üstlük bu durumu tamamen kendi değersizliği ve yetersizliği ile ilişkilendirir; kendi suçu olarak görür.

bir gün yetişkin olacak, kendisine yapılanların "istismar" olduğunun farkına varacak, boşu boşuna suçluluk, değersizlik ve yetersizlik duygularıyla boğuştuğunu anlayacak, onu istismar eden aile üyelerine sınır koymayı becerebilecek ki ancak tüm bu süreçlerden sonra, normal bir şekilde hayatına devam edebilecektir...
devamını gör...

vay reenkarnasyon gerçekmiş demek. *
devamını gör...

öbür dünya ile bir hukukunuzun olmaması.
bu hayattaki yaşantımı başka dünyalar üzerinden anlamlandırmak gibi bir mentalitem olmadı hiç.

yaşıyorsak, nefes alıyorsak, idrak edebiliyorsak, duygulanabiliyorsak, iş üretebiliyorsak, birilerine dokunabiliyorsak, iyilikle bakabiliyor, olgun düşünebiliyorsak, kırıcı olmaktan kaçınabiliyor, gönül alabiliyorsak, haklıyken bile sevgimizi üstün tutup alttan alan taraf olabiliyorsak ve sevebiliyorsak yeterince anlamlıyız demektir.
devamını gör...

aile içinde hem yetim hem de öksüz hissetmesi.
bazı ölümler yaşamlardan daha güzeli...
devamını gör...

karma için* pardon ya menfaati için her şeyi yapabilen insan.
devamını gör...

#2777733
ooo çirkinlik diz boyu. sahtekarlık da cabası. ama galiba mesajlara da karma puan veriliyor. küfür müfür artık idare edeceğiz. önemli olan karma çünkü. copy paste başlıklar, alıntı italik tanımlar tam gaz devammm. hedef 1 milyon karma, 1 milyon başlık, 10 milyon tanım. *
devamını gör...

sevmemem için insan olmaları yeterli çoğu zaman.
devamını gör...

yemekten sonra mutfağı toplayıp temizledim ve odama çekildim. ben manikürümü yaptım sonra onlara çay doldurmaya gittim. çayları servis ettim ve anneme "kulaklığım nerede?" dedim. o cevap vermeden babam "tüm gün boyunca telefondasın, ben eve gelince telefon elinde olmayacak ve odaya geçmeyeceksin." dedi.
ben de babamın sözlerine çok sinirlendim. akşam üstü veya gece elimde telefonum o da hep değil. "evde değilken tüm gün telefonda olduğumu nereden gördün?" dedim bozulmuş ve sert bir şekilde. tabi o sırada kulaklığa bakınıyorum. kendisi de "ben anlamam, salonda oturacaksın bizimle." dedi. bu saatlerde hep haber kanallarını izliyorlar ben ise telefondan gündemi takip ediyorum zaten. o kadar süre boyunca gereksiz iç karartan ve zaman kaybı programları izlemeyi sevmiyorum. ve öncelerde de bunu demişim o yüzden cevap verme zahmetine girmedim. anneme soruyu yeniledikten sonra abimin sanıp odasındaki masasına koyduğunu söyledi. buna sinirlendim çünkü daha dün ve ilk kez bıraktığım eşyaya dağınıklık muamelesi yapılmış ve onca saçma şeye rağmen elden o çıkarılmıştı. abime sordum nereye koyduğunu bilmiyor. daha çok sinirlendim. uzun aradan sonra ilk kez canım pubg oynamak istemişti. ve her şeyiyle içine etmişlerdi. yine salona geçmedim sebebi de emrivakilerden hoşlanmam bu kim olursa olsun gider aksini yaparım. ve ben çocuk yaşını çoktan geçtim böyle her şeyime karışılmaması lazım neyse. odama geçtim ikinci kulaklığımı aldım bir süre takıldım. sonra babam beni salonda tutmak için balkona çıkarken kahve istedi. yapıp verdim ama hâlâ yüz ifadem sinirli ve bozuk. gülüp uğraşmaya çalıştı ama karşılık vermedim. bozduktan sonra hiçbir şey olmamış gibi davranamazsın kaç kere demişim neyse. hava soğuk ama wifi için balkona çıktım. bugün artık hayatta salonda oturmam. odamda çekse hayatta çıkmazdım ama çekmiyor. sebepte wifi balkonda. (:
bir de ben ona cevap verseydim işler daha çok kızışacaktı. ve "telefon sana yasak, getir telefonu." diyecekti ben de "kendi paramla aldığım eşyada ceza verme sahibi olamazsın." deyip reddecektim. "telefonu getir hemen!" diye yükselecekti. "telefonun yanında/cebinde." diyecektim. ayağa kalkacaktı ve önümde belirecekti. "dilini keserim asra, telefonunu getir çabuk!" diyecekti.
"hayır, çocuk yerine birey gibi davranmayı öğren. ceza verme ya da yasaklamaya girme olaylarında bulunacağın yaşları çoktan geçtim. hoşuna gitse de gitmese de rahatsızlık vermediğim sürece saygı duymayı bilmelisin. mesela ben öyle yapıyorum. sevmediğim haber kanallarını her gün izliyorsun diye odamda oluyorum. demiyorum sana "her gün izliyorsun sen git bugün odanda takıl ben kendime internetten film açacağım." değil mi?" o da cevap veremeyeceği için önceki laflarından birini diretecek. sonra telefonumu alacak ve duvara çarpacak. ben de telefonunu alıp duvara çarpacağım. sonra o bana vurma raddesine gelecek ama abilerim izin vermeyecek. sanıyor ki gün boyunca tek yaptığım telefonda olmak. hani telefonu alsa ben salonda oturacağım falan. telefonumu kırınca ben o varken odamdan 1.5-2 ay çıkmamıştım. radyodan şarkı açıyorum oynuyorum, kitaplarımı okuyorum, akrilik ve karakalem çalışmalar yapıyorum. anı/günlük defterimi dolduruyorum vs.
ailede sınırları bu kadar keskin, inatçı veya dik kafalı olan kişi benim. kim olursa olsun gereksiz veya saçma sebeplerle sınırlarımın ihlal edilmesinden nefret ederim. çocukken zar zor tahammül etmişim, bu ben birey hâline gelmişken sürsün diye değildi. cezayla veya yasakla akıllanan biri de hiç olmadım. canım isterse uygunluk gösteririm istemezse göstermem. ebeveyn olmayı, bireyken bu tarz üstünlüğe çevirme olaylarından nefret ediyorum. bu telefon olsun, yatma saati olsun vs. ben doğru da olsam yanlışta olsam sen bir yere kadarsın. ve doğru düzgün söylese arada gelip otururdum ama bu tarz üslupla bana o şeyi yaptıramazsın. ve bu ebeveynde olsa bu davranışlarıyla bilenirim ona. çünkü bu tarz sınıflandırma olaylarına tahammül edemiyorum. git kendi hayatında ne yaparsan yap bana karışma.
keyfince sinirlenişler, sınırlama ve yasaklamalar yapıyor. keyfin benim keyfimle uygunluk göstermiyor. bu tarz laflar edince apartmanı yıkacak hiddetim oluyor. ve bize konuşuyor ama kendisinin uygulamalarına bakınca tutarlılık yok. ben bundan da nefret ediyorum. kendisi telefonu daha çok elinden düşürmüyor. bunu tv açıkken de yapmıyor. sohbet ortamında yapıyor ama kendi yaptığı için ona batmaz. onun yaptığını yapınca yani "sohbetin harika, kaç kere ortam varken telefona bu kadar girmeyin diyorum? ver telefonu." deyip elimi uzatınca bana ters ters bakardı. "ne ters ters bakıyorsun, bunları bize hep kendin diyorsun. ve versen de almayacaktım. sonuçta bireysin, bu olaylar seni ilgilendirir beni değil." deyince telefonu bozulmuş bir şekilde elinden bırakıyor. "ee konuş asra, sohbetini görelim." der ben de "ben konuşuyordum, tabi sen telefonda olduğun için duyamadın ama olsun. sonuçta telefondayken konuşmayı kaçıracağını bilecek yaştasın." deyip kaldığım yerden devam ederdim. bu kadar gıcıklık yaparken özet geçme torpili yapacağımı sanmıyorum...
öyle birinin sınırları çabuk zorlanır ve ben zorluyorum evet. çünkü saygı anlayışım duyulmasından çok kazanılmasın da. ve kendi de zorluyor. zorlamak nedir bir tatsın, çünkü doğru düzgün tattıran yok. herkes "ne derse o." gözüyle bakıyor. ben ise "doğru ne derse o." demişim. bazen düşman bazen de dost oluyoruz. ona o kadar karşı gelen tek kişiyim ve ona rağmen onda yeri ayrı olan tek kişiyim. bu niye öyle bilmiyorum. ve saçma sapan tavırlar içinde olanlarda olduğum konumu normalde zerre umursamam. o kişiyi çöpe koyar orada bırakırım. "ben seni düzeltmek için doğmamışım sonuçta. o yüzden def ol git." olayına girerim ama aile olunca daha farklı oluyor. bazen cidden öyle uzağa atasım var yok değil ama bazen de seviyorum. çünkü hem yanlış hem de doğruları var. yanlış çoğunluk olsa ailemden biri de olsa çöpe atmaktan çekinecek bir insan değilim. yüzüne de söylerim umrumda olmaz. (ki neler neler söylemişim hepsine. tabi küfür değil ya da hakaret ama eminim onlar bunlardan söylememi isterdi. çünkü daha hafif kalırdı.) velhasıl zihniyeti geri ya da kirli insanlara gelemiyorum. konumunun hakkını verememiş ama senden tam bir performans bekleyenler vs. siz nesiniz ya? sizin etrafınızda dönecek dünyayı kül ederim. sizin en fazla başınızın üzerinde yıldızlar dönebilir. (:
devamını gör...

bir dini, o dinin mensupları üzerinden yorumlamak.

"içinde bulunduğumuz çağ islam’ı arayanların onu ancak kitaplarda, müslümanları arayanların onları ancak mezarlarda bulabildiği bir çağdır."
— ismet özel, toparlanın gitmiyoruz 3
devamını gör...

bir ismet özel şiiri.

"çocuk e harfine yaslanmış uyuyordu
sonra saçlarımız kapandı, denklerimiz bağlandı sonra boyuna ateşler söndü dağlarda
bir yıldız boyuna söndü durdu
çocuk insan seslerine yaslanmış uyuyordu

o zaman ben atlıydım işte
saçlarımda geceler morarırdı
yorgun olamazdım çok uzaklardaydı yurdum çünkü
boyuna tüfenkler doldurmuştum sularım girilmezdi çığlıklardan
canavarlar besliyordum ulu bir askerdim sanki

ve artık çirkinim
uykularımda örümcekler üreyor şimdi
gelmiş geçmiş bütün gölgeleri denedim
ellerim hala pençe gibi

düşler, tüfenkler ve ayaklar
gözlerimi engel oluyor güneş."

şiirin ilk dizesi hakkında murat menteş'le olan bir röportajında ismet özel şunları söylemiş :

-şiirlerinizde ifade ettiğiniz şeyler, yaşadıklarınızla hep ilgili mi sahiden?

+bunu ataol * da yazmıştı. benim şiirimin ayırıcı bir vasfıdır. yani çok uçuk gibi görünen ifadenin bile, mesela “çocuk e harfine yaslanmış uyuyordu” bunun mutlaka bende bir yaşanmışlık olarak karşılığı vardır.

-“çocuk e harfine yaslanmış uyuyordu” mısrasının karşılığı ne olabilir ki?

+bunu bir okuyucu keşfetti: çocuklar nasıl uyutulur?

-ninni söyleyerek?

+sonra?

-“eeee, eee, ee, e” denilir?

+yaa.

(kırk küsur yaşıma kadar tırnaklarımı ve bıyıklarımı yedim /gerçek hayat)
devamını gör...

vitrin ve sandığın içindeki her şey.
devamını gör...

başrollerinde brooke shields ve christopher atkins'in yer aldığı 1980 yapımı bir film.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
vakti zamanında 18 yaş altı çıplalık, ensest ilişki gibi ögelere yer vermesi sebebiyle pek skandal olmuştur. öyle ki, herhalde bu filmi bugün yayınlamaya kalksalar bunun gerçekleşmesi imkansız olurdu. ancak filmin konusunu daha dikkatli düşündüğümüz vakit, gerçekliğe uygun olması amacıyla bu tür rahatsız edici unsurlara sahnelerde yer vermiş olmalarına kızmanın filme haksızlık olduğunu düşünüyorum. bilakis, bir filmin izleyiciye birden fazla duyguyu aynı anda hissettirebilmesi onu başarılı kılar da diyebiliriz. aşağıda bu durumu, mümkün olduğunca spoiler vermekten kaçınarak anlatacağım. ancak yine de okumaya devam etmeden önce filmi izlemeniz daha iyi olur:


filmin konusu san francisco'ya giden bir geminin fiji açıklarında batması sonucu iki çocuğun ıssız bir adada mahsur kalması üzerinden geçmekte. geminin yanmasıyla birlikte bu iki çocuk, gemi mürettebatından olan bir adam tarafından apar topar kayığa bindirilir ve sabaha karşın dalgalarla birlikte ıssız ve tropik bir adaya sürüklenir. adaya ilk vardıklarında bu iki çocuğun hayatta kalmasını bu adam sağlar. onlara ateş yakma, su ve yemek bulma, balık avlama, barınak kurma gibi bu adada hayata kalmaları gereken birçok beceriyi beraberinde öğretir. aynı zamanda çocukların psikolojilerini korumak için onlara çeşitli dini hikayeler, adanın tehlikeli kısımlarına gitmemeleri için "öcü adam" gibi çeşitli canavarların var olduğunu anlatır. ne yazık ki kısa bir süre sonra bu adam da bir kaza sonucu ölür ve diğer iki karakterimiz adada çocuk başlarına kalırlar.

aslında birbirlerinin kuzeni olan bu iki çocuk, onları yetiştirecek ve eğitim verecek hiç kimse olmadan büyür ve adada yardımlarına gelecek hiçbir gemi görmeden 20'li yaşlarına varır. ancak başlarında herhangi bir ebeveyn, öğretmen olmadan, herhangi bir medeniyet yüzü görmeden büyüdükleri için 20'li yaşlarında bile davranış ve zihniyet bakımından iki küçük çocuktan farkları yoktur. yetişkinlere ait tüm hissiyatları ve düşünceleri doğal yollarla deneyimlemek suretiyle öğrenen çocuklar nihayetinde en son bir çocuk sahibi olurlar ve çocuklarının daha iyi bir geleceğe sahip olması gerektiğinin farkına vararak adadan kaçmanın yollarına başvururlar.

en kısa şekliyle özetlemeye çalıştığım filmdeki tüm bu süreç, filmde oldukça başarılı bir şekilde işlenmiş. izlediğim en başarılı fimlerden olduğunu söylemek pek mümkün olmasa da imdb puanının 5,8 olmasını ilginç buldum. ben bu filme 7-7,5 arası verirdim açıkçası. bir tık fazla romantik, bir tık ergence ama filmin ana temasının seyirciye sunumu gerçekten iyi. oyunculuklar orta şeker, çekimler ise zamane filmleri için üst düzey ve daha önce de bahsettiğimiz üzere filmde yer alan sahneler oldukça cesurca. özellikle vintage film merakı olanlar için tam bir klasik.
devamını gör...

arkadaş grubunun dağılması, bazıları onunla gider.
devamını gör...

birbirini sevmeyen,saygı duymayan toksik insanlar cocuk yaparak hem topluma hemde çocuğa kötülük eder.ornegin, aile içinde geçimsizlik ve kavgalar sebebi ile mutsuz olan anne, hayattan ve yaşadıklarından şikayet ederken, zamanla travmalarından beslenerek kurban rolünü oynamaya bașlar ve bu role kendisini öylesine kaptırır ki sorumluluklarından sıyrılmaya başlar. kendi arzusu ile yaptığı çocuğuna, öz bakıma muhtac olduğu çağlarda annelik içgüdüsü ile gösterdiği sefkat ve ilgiyi yetiskinliginde de zaman zaman dile getirerek, çocuktaki acıma ve vicdan duygusunu hep canlı tutar. boyle bir ebeveynle büyüyen çocuk içinde yoğun olarak hissettiği suçluluk duygusu ile anneyi memnun ve mutlu etmeye çalışır ve bu ilişki toksik bir hal alır.toksik ebeveynlerin bu şekilde kendilerine bağımlı hale getirdiği çocukları büyüseler de yetişkin bir cocuk olarak kalırlar.yetiskin çocuğun bağımsız hareket ettigi evden uzaklaştığı nadir anlarda ise gercekte yanlarından ayrılmasıni istemeyen ebeveyn cesitli manipulasyonlarla,sitemle,ondaki suçluluk duygusunu aktif ederek kontrolu elden bırakmaz.sonuç olarak mutsuz,depresif bir ebeveynin yetişkin çocuğu gercek değer duygusundan yoksun büyüdüğünden diger iliskilerinde de insanlara karsi nefret dolu,agresif dengesiz tutum sergileyerek ebeveynlerinin kopyası haline gelir.
devamını gör...

özlüyorum onu. bakıyorsa hala buralara arada sırada, kalbimdesin yiğidim.
devamını gör...

bu ayıp tüm yönetimindir.
ilk gün yazmadım, aradan zaman geçsin istedim.
para her şeyi satın alır tezinin bazı istisnaları vardır.
elini kolunu sallaya sallaya gidip hermes çanta alamazsın mesela.
fenerbahçe de öyle olmalıydı.
ne idüğü belirsiz, görgüsüz bir varoşun adının fenerbahçe formasında bulunmasını bir türlü hazmedemiyorum.
bu konu ile ilgili yönetimin taraftara bir özür borcu olduğunu düşünüyorum.
bu saatten sonra sponsorluk sözleşmeleri konusunda daha hassas olacaklarına dair gerekirse ana-babaları üzerine yemin etmeliler.
fenerbahçe kutsalımızsa, stad mabedimizse bu noktadan sonra ona ya da manevi kimliğine zarar veren herkesin bedel ödemesi şart.
devamını gör...
daha fazla yükle

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim