zaman tüneli
terörizm
günümüzde uluslararası hukukun asli aktörleri halen devletlerdir. bm'ye taraf 193 devlet mevcut. dünya üzerinde 200-210 arasında devlet var. her devlet kendi ulusal çıkarı, siyasası ve politikası temelinde aksiyonunu alır. bundan dolayı uluslararası 'toplum' kavramından ziyade bireysel aktörlerce oluşturulmuş uluslararası 'topluluk' nüansı işin erbabınca daha yerinde bir tespitle kullanılır.
her devletin kendi çıkarı, güvenlik ve tehlike algısı temelinde bir 'terör' ve 'terör örgütü' tanımlaması vardır. birisi için terörist olan, diğeri için özgürlük savaşçısı olabilir. yani devlet sayısı kadar tanım ve tanımlama sayısı vardır. bazı devletlerde terör tanımı bireylere karşı yapılan fiilleri de içerebilirken, 3713 sayılı terörle mücadele kanunu m.1'e göre terör tanımı devlete karşı işlenen suçlar aks'ı üzerine oturtularak kavramsallaştırılıyor.
ilgili kanunun 3. maddesi "terör suçları"nı ise 5237 sayılı türk ceza kanunu'nun dördüncü bölümünde düzenlenen "devletin güvenliğine karşı suçlar" başlığına atıfla tanımlıyor. bireylere karşı yapılan bazı fiileri de 4. madde hükmü muhtevasında "(...) 1 inci maddede belirtilen amaçlar doğrultusunda suç işlemek üzere kurulmuş bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlendiği takdirde terör suçu(...)" oluşturduğunu belirtiyor.
terörizm tanımları için "politik/ideolojik/dini vb. amaçlar doğrultusunda olma, şiddet içerme, korku yayma" olarak üç ortak unsur tespit ediyoruz. -kaynak karıştırmak için yorgun bir saatteyim, bulunca editlerim-. bunun haricinde terörizm'in ortak tanımının yapılamayacağını kabul ediyoruz. bununla birlikte nato gibi 'bölgesel' uluslararası topluluk bünyesinde "herhangi bir tür asimetrik saldırı" şeklinde de kavramsallaştırıldığı metinler var. nato 2024 zirvesi deklarasyonu'nda belirlenen iki doğrudan tehditten birisi terörizm olarak kabul edilmiş. stricto sensu uluslararası topluluk bünyesinde ise, bariz bir örnek olduğundan bahisle, meşhur 1373 sayılı kararında uluslararası terörizm eylemlerinin uluslararası barış ve güvenliğe tehdit olduğunu belirtilmiş.
nato'nun belirlediği kavramlar 32 taraf devlet üzerinde geçerli. bm güvenlik konseyi'nin aldığı kararlar ise bm şartı m. 24 ve 25 dolayısıyla bm'ye taraf olan 193 devlet üzerinde 'de jure' geçerli.
şimdi bu kadar altyapı bilgisini niye verdik? yapılan bir tespitin ön aşamasına dair soracağımız bir soru için.
tespit şu: "terörizmin ortak tanımı yapılamıyor ve böyle bir şey gerçekçi de değil".
sorumuz ise şu şekilde: terörizm'in ortak tanımının yapılmasına gerek var mı?
devletler kendi iradeleri ile taraf olmak istedikleri sözleşmelere taraf olabilirler. temel kural, istisnaları olmak üzere, devletlerin taraf olmadıkları sözleşmelerden ve taraf olsalar dahi sözleşmenin çekince konulan maddelerinden bahisle sorumlu tutulamamaları, kendilerine herhangi bir sorumluluk yüklenememesidir.
"uluslararası terörizm" denildiğinde karşımıza muhtelif eylem tarzları bulunan bir dizi sözleşme çıkmakta. bunlar:
-1970 tarihli "uçakların yasadışı olarak ele geçirilmesi sözleşmesi",
-1971 tarihli "sivil havacılığın güvenliğine karşı yasadışı eylemlerin önlenmesi sözleşmesi",
-1973 tarihli "diplomatik personel de dahil olmak üzere uluslararası korunan kişilere karşı işlenen suçların önlenmesi ve cezalandırılması sözleşmesi",
-1979 tarihli "rehin alma olaylarına karşı uluslararası sözleşme",
-1980 tarihli "nükleer maddelerin fiziksel korunması hakkında sözleşme",
-1988 tarihli "uluslararası sivil havacılığa hizmet veren havaalanlarında yasa dışı şiddet eylemlerinin önlenmesi ile ilgili protokol",
-1988 tarihli "denizcilik seyrüsefer güvenliğine karşı yasa dışı eylemlerin önlenmesi sözleşmesi",
-1988 tarihli "kıta sahanlığı üzerinde bulunan sabit platformların güvenliğine karşı kanunsuz eylemlerin önlenmesi protokolü",
-1997 tarihli "terörist bombalamalarının önlenmesi uluslararası sözleşmesi",
-1999 tarihli "terörizmin finansmanının önlenmesi uluslararası sözleşmesi".
işbu metinler ayrı ayrı uluslararası hukuk metinleri olmakta ve kendine taraf olabilen devletleri ihtiva etmekte. ilginç durum şurası: 2005 tarihli avrupa konseyi terörizmin önlenmesi sözleşmesi (kısaca "varşova sözleşmesi") 1. maddesi "bu sözleşmenin amaçları açısından "terör suçu" ek'te sıralanan antlaşmalardan birinin kapsamına giren ve bu antlaşmalarda tanımlanan suçlar anlamına gelir" ifadesi. işbu sözleşme'nin kendi içerisindeki ek kısmına bakıldığında ise yukarıda belirtilen on adet sözleşmenin sayıldığı görülmekte. 2015 tarihli avrupa konseyi terörizmin önlenmesi'ne ek protokol (kısaca "ek protokol" veya "riga protokolü") ise "terörizm amacıyla derneğe-gruba katılmak-seyahat etmek, terörizm eğitimi almak" gibi fiillerle temel görünüş şekillerinde bmgk'nın 2178 sayılı karar doğrultusunda genişlemeye gidildiği tespit edilmekte.
avrupa konseyi'ne (bkz: council of europe) taraf devlet sayısı 46. türkiye'de bu devletlerden birisi. yukarıda bahsedilen coe metinlerine, avrupa devleti ve coe üyesi olsun veya olmasın, taraf olabilmek tüm devletlere açık olduğu görülüyor -no. 217, sağ tarafa bkz-.
nihayet işbu metinlerin yalnızca taraf devletlerde uygulanması durumu bir uluslararası hukuk gereği ve uluslararası topluluk gerçeği. ancak dikkat edilirse terörizmin tanımından ziyade defaatle "terör suçu" tanımları yapılıyor. diğer bir ifadeyle, "terörizmin ortak tanımını yapıyoruz"dan ziyade "bakınız bunlar terör suçlarıdır ve bu hareketleri biz terör suçu olarak adlandırıyoruz" diyorlar. ve bu şekilde üzerinde uzlaşılabilen metinler hem oluşturulabiliyor ve hem de taraf sayısı ile devletlerin suçu ihdas ve uygulama sayısı artıyor.
yazıyı bitirirken soruyu tekrar soralım: uluslararası topluluk bünyesinde terörizmin yeknesak bir tanımının yapılmasına gerek var mı?
not: eksikler ve hatalar şahsıma aittir.
her devletin kendi çıkarı, güvenlik ve tehlike algısı temelinde bir 'terör' ve 'terör örgütü' tanımlaması vardır. birisi için terörist olan, diğeri için özgürlük savaşçısı olabilir. yani devlet sayısı kadar tanım ve tanımlama sayısı vardır. bazı devletlerde terör tanımı bireylere karşı yapılan fiilleri de içerebilirken, 3713 sayılı terörle mücadele kanunu m.1'e göre terör tanımı devlete karşı işlenen suçlar aks'ı üzerine oturtularak kavramsallaştırılıyor.
ilgili kanunun 3. maddesi "terör suçları"nı ise 5237 sayılı türk ceza kanunu'nun dördüncü bölümünde düzenlenen "devletin güvenliğine karşı suçlar" başlığına atıfla tanımlıyor. bireylere karşı yapılan bazı fiileri de 4. madde hükmü muhtevasında "(...) 1 inci maddede belirtilen amaçlar doğrultusunda suç işlemek üzere kurulmuş bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlendiği takdirde terör suçu(...)" oluşturduğunu belirtiyor.
terörizm tanımları için "politik/ideolojik/dini vb. amaçlar doğrultusunda olma, şiddet içerme, korku yayma" olarak üç ortak unsur tespit ediyoruz. -kaynak karıştırmak için yorgun bir saatteyim, bulunca editlerim-. bunun haricinde terörizm'in ortak tanımının yapılamayacağını kabul ediyoruz. bununla birlikte nato gibi 'bölgesel' uluslararası topluluk bünyesinde "herhangi bir tür asimetrik saldırı" şeklinde de kavramsallaştırıldığı metinler var. nato 2024 zirvesi deklarasyonu'nda belirlenen iki doğrudan tehditten birisi terörizm olarak kabul edilmiş. stricto sensu uluslararası topluluk bünyesinde ise, bariz bir örnek olduğundan bahisle, meşhur 1373 sayılı kararında uluslararası terörizm eylemlerinin uluslararası barış ve güvenliğe tehdit olduğunu belirtilmiş.
nato'nun belirlediği kavramlar 32 taraf devlet üzerinde geçerli. bm güvenlik konseyi'nin aldığı kararlar ise bm şartı m. 24 ve 25 dolayısıyla bm'ye taraf olan 193 devlet üzerinde 'de jure' geçerli.
şimdi bu kadar altyapı bilgisini niye verdik? yapılan bir tespitin ön aşamasına dair soracağımız bir soru için.
tespit şu: "terörizmin ortak tanımı yapılamıyor ve böyle bir şey gerçekçi de değil".
sorumuz ise şu şekilde: terörizm'in ortak tanımının yapılmasına gerek var mı?
devletler kendi iradeleri ile taraf olmak istedikleri sözleşmelere taraf olabilirler. temel kural, istisnaları olmak üzere, devletlerin taraf olmadıkları sözleşmelerden ve taraf olsalar dahi sözleşmenin çekince konulan maddelerinden bahisle sorumlu tutulamamaları, kendilerine herhangi bir sorumluluk yüklenememesidir.
"uluslararası terörizm" denildiğinde karşımıza muhtelif eylem tarzları bulunan bir dizi sözleşme çıkmakta. bunlar:
-1970 tarihli "uçakların yasadışı olarak ele geçirilmesi sözleşmesi",
-1971 tarihli "sivil havacılığın güvenliğine karşı yasadışı eylemlerin önlenmesi sözleşmesi",
-1973 tarihli "diplomatik personel de dahil olmak üzere uluslararası korunan kişilere karşı işlenen suçların önlenmesi ve cezalandırılması sözleşmesi",
-1979 tarihli "rehin alma olaylarına karşı uluslararası sözleşme",
-1980 tarihli "nükleer maddelerin fiziksel korunması hakkında sözleşme",
-1988 tarihli "uluslararası sivil havacılığa hizmet veren havaalanlarında yasa dışı şiddet eylemlerinin önlenmesi ile ilgili protokol",
-1988 tarihli "denizcilik seyrüsefer güvenliğine karşı yasa dışı eylemlerin önlenmesi sözleşmesi",
-1988 tarihli "kıta sahanlığı üzerinde bulunan sabit platformların güvenliğine karşı kanunsuz eylemlerin önlenmesi protokolü",
-1997 tarihli "terörist bombalamalarının önlenmesi uluslararası sözleşmesi",
-1999 tarihli "terörizmin finansmanının önlenmesi uluslararası sözleşmesi".
işbu metinler ayrı ayrı uluslararası hukuk metinleri olmakta ve kendine taraf olabilen devletleri ihtiva etmekte. ilginç durum şurası: 2005 tarihli avrupa konseyi terörizmin önlenmesi sözleşmesi (kısaca "varşova sözleşmesi") 1. maddesi "bu sözleşmenin amaçları açısından "terör suçu" ek'te sıralanan antlaşmalardan birinin kapsamına giren ve bu antlaşmalarda tanımlanan suçlar anlamına gelir" ifadesi. işbu sözleşme'nin kendi içerisindeki ek kısmına bakıldığında ise yukarıda belirtilen on adet sözleşmenin sayıldığı görülmekte. 2015 tarihli avrupa konseyi terörizmin önlenmesi'ne ek protokol (kısaca "ek protokol" veya "riga protokolü") ise "terörizm amacıyla derneğe-gruba katılmak-seyahat etmek, terörizm eğitimi almak" gibi fiillerle temel görünüş şekillerinde bmgk'nın 2178 sayılı karar doğrultusunda genişlemeye gidildiği tespit edilmekte.
avrupa konseyi'ne (bkz: council of europe) taraf devlet sayısı 46. türkiye'de bu devletlerden birisi. yukarıda bahsedilen coe metinlerine, avrupa devleti ve coe üyesi olsun veya olmasın, taraf olabilmek tüm devletlere açık olduğu görülüyor -no. 217, sağ tarafa bkz-.
nihayet işbu metinlerin yalnızca taraf devletlerde uygulanması durumu bir uluslararası hukuk gereği ve uluslararası topluluk gerçeği. ancak dikkat edilirse terörizmin tanımından ziyade defaatle "terör suçu" tanımları yapılıyor. diğer bir ifadeyle, "terörizmin ortak tanımını yapıyoruz"dan ziyade "bakınız bunlar terör suçlarıdır ve bu hareketleri biz terör suçu olarak adlandırıyoruz" diyorlar. ve bu şekilde üzerinde uzlaşılabilen metinler hem oluşturulabiliyor ve hem de taraf sayısı ile devletlerin suçu ihdas ve uygulama sayısı artıyor.
yazıyı bitirirken soruyu tekrar soralım: uluslararası topluluk bünyesinde terörizmin yeknesak bir tanımının yapılmasına gerek var mı?
not: eksikler ve hatalar şahsıma aittir.
devamını gör...
temassız var mı sorusu
temassız olsa o kartı sana mı veririm yaprağım? diye sorasım geliyor o soruyu soran kasiyerlere.
devamını gör...
ilişkisini sözlükte göstere göstere yaşayan tipler
imkanım olsa, otobüslere, billboardlara reklam da vericem de param yetmiyor.
ayrıca sana ne lan! pisliğine satır satır şiir de paylaşıcam hadi bakalım.
ayrıca sana ne lan! pisliğine satır satır şiir de paylaşıcam hadi bakalım.
devamını gör...
güne bir şiir bırak
hem şarklıyım ben
gövdem yara dolu
sevdiğim kolla beni
anlıyorum
fakat artık dayanılmaz sarmaşıklara
öpüşüyorlar
harbin bittiğini söyle ayrılsınlar
çünkü gece zamanın katranıdır
gelip geçecek gibi değil omurgamdaki didişme
çantamda sevişme askerleri
harbin bittiğini söyle
önce beni boğacaklar özgür ve sevecen olmak için
bir bıraksam
yakut bir kuşun içinde duran ellerimi
sevdiğim
önce kemir bu tel örgüleri gövdemden
geç derimin altındaki tehlikeleri
yürek kızgın bir kuma devrilmeden
yokla beni
anlıyorum kaçmaya zaman yok
şafak birden doğrulacak
gövdem yara dolu
sevdiğim kolla beni
anlıyorum
fakat artık dayanılmaz sarmaşıklara
öpüşüyorlar
harbin bittiğini söyle ayrılsınlar
çünkü gece zamanın katranıdır
gelip geçecek gibi değil omurgamdaki didişme
çantamda sevişme askerleri
harbin bittiğini söyle
önce beni boğacaklar özgür ve sevecen olmak için
bir bıraksam
yakut bir kuşun içinde duran ellerimi
sevdiğim
önce kemir bu tel örgüleri gövdemden
geç derimin altındaki tehlikeleri
yürek kızgın bir kuma devrilmeden
yokla beni
anlıyorum kaçmaya zaman yok
şafak birden doğrulacak
devamını gör...
zulüm
senaryosu bülent oran ve muzaffer arslan tarafından yazılan 1972 yapımlı türk filmi; yönetmen koltuğunda ise atıf yılmaz oturmaktadır.
başrolde ise; türkan şoray - kartal tibet - murat soydan - kayhan yıldızoğlu - yılmaz gruda - nedret güvenç gibi oyuncular yer alır.

ayla konservatuar öğrencisi ve aynı zamanda bir gazinoda solist olan genç güzel bir kızdır, bir gün tesadüfen tarık ile tanışır, tarık ise onun söylediği şarkıları besteleyen müzisyendir.
ayla ise onun piyanist olduğunu bilmez, tarık'ın bir de kerim adında kabadayı bir abisi vardır.
ikili birbirine isimlerini saliha ve bülent diye tanıtır, daha sonra tarık yani bülent iş nedeniyle yurtdışına gider, ayla ise kalmıştır, ikili kısa zamanda nişanlanmış ve birbirlerine aşık olmuşlardır.
bu arada ayla'nın eskiden babasının kolu kopmuş ve ayla bu yüzden fiziksel engelli insanlara tahammül edememektedir, bu ona acı verir.
bu detay tarık'ın yurt dışından neden geri dönmek istemediğine dair küçük bir ipucu olarak verilmiştir.
ayla nişanlısını bekler bekler bekler ama dönen yoktur seferinden, aşık olduğu adamın hasreti onu mum gibi eritmektedir.
beklemekten yorgun düşen ve artık ümidi keser gibi olan ayla şarkıcılığa devam ederken tarık'ın kabadayı abisi ile tanışır ama abisi olduğunu bilmez, kabadayı ise ondan çok hoşlanmıştır.
ayla'nın annesi kızının bu zengin kabadayı ile evlenmesini ister ama ayla yokluğuna alışsa bile tarık'ı hâlâ unutamamıştır.
tarık bir gün kardeşi için geri döner ve olaylar gelişi, filmimiz yavaş yavaş sona yaklaşır.
sevdiği kızın babası yüzünden kolu kopmuş insanlara karşı travması var diye ondan vazgeçmiş bir adamın, kırgın bir abinin ve yaralı bir kızın hikâyesidir bu.
filmi duygusal buldum,
konusu çok klişe olsa da kendini izleten bir filmdi, bazı sahneleri duygusaldı, etkileyici de denebilir.
hayat onlara biraz zulüm olsa da sonunda mutlu olmaları güzeldi.
kartal tibet'in son sahnelere doğru kavga esnasında protez kolunun yere düştüğü sahne trajikomikti
türkan şoray'ın baltayla kendi kolunu kestiği sahne duygusal ve komikti, hiç beklemiyordum.
başrolde ise; türkan şoray - kartal tibet - murat soydan - kayhan yıldızoğlu - yılmaz gruda - nedret güvenç gibi oyuncular yer alır.

ayla konservatuar öğrencisi ve aynı zamanda bir gazinoda solist olan genç güzel bir kızdır, bir gün tesadüfen tarık ile tanışır, tarık ise onun söylediği şarkıları besteleyen müzisyendir.
ayla ise onun piyanist olduğunu bilmez, tarık'ın bir de kerim adında kabadayı bir abisi vardır.
ikili birbirine isimlerini saliha ve bülent diye tanıtır, daha sonra tarık yani bülent iş nedeniyle yurtdışına gider, ayla ise kalmıştır, ikili kısa zamanda nişanlanmış ve birbirlerine aşık olmuşlardır.
bu arada ayla'nın eskiden babasının kolu kopmuş ve ayla bu yüzden fiziksel engelli insanlara tahammül edememektedir, bu ona acı verir.
bu detay tarık'ın yurt dışından neden geri dönmek istemediğine dair küçük bir ipucu olarak verilmiştir.
ayla nişanlısını bekler bekler bekler ama dönen yoktur seferinden, aşık olduğu adamın hasreti onu mum gibi eritmektedir.
beklemekten yorgun düşen ve artık ümidi keser gibi olan ayla şarkıcılığa devam ederken tarık'ın kabadayı abisi ile tanışır ama abisi olduğunu bilmez, kabadayı ise ondan çok hoşlanmıştır.
ayla'nın annesi kızının bu zengin kabadayı ile evlenmesini ister ama ayla yokluğuna alışsa bile tarık'ı hâlâ unutamamıştır.
tarık bir gün kardeşi için geri döner ve olaylar gelişi, filmimiz yavaş yavaş sona yaklaşır.
sevdiği kızın babası yüzünden kolu kopmuş insanlara karşı travması var diye ondan vazgeçmiş bir adamın, kırgın bir abinin ve yaralı bir kızın hikâyesidir bu.
filmi duygusal buldum,
konusu çok klişe olsa da kendini izleten bir filmdi, bazı sahneleri duygusaldı, etkileyici de denebilir.
hayat onlara biraz zulüm olsa da sonunda mutlu olmaları güzeldi.
kartal tibet'in son sahnelere doğru kavga esnasında protez kolunun yere düştüğü sahne trajikomikti
türkan şoray'ın baltayla kendi kolunu kestiği sahne duygusal ve komikti, hiç beklemiyordum.
devamını gör...
ilişkisini sözlükte göstere göstere yaşayan tipler
hepsi totoş.
devamını gör...
ilişkisini sözlükte göstere göstere yaşayan tipler
popi yazarlara laf atan osbirci tayfanın öfkesinden enerji üretmeyi önermiştim kanzuk'a 2009'da. bu insanlarla yollar, köprüler, barajlar yapılabilir bence. okulda da aynıydı hmmğa. ben ezgi ile cluba giderdim misal, osman'ın kayınçosu dellenirdi pazartesi sdlkjsd. sonra onun yenge de bana uzardı. bu tip işlerden kesinlikle enerji elde edilmeli.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın normal sözlüğün kıymetli insanları. hepinize sevgilerden bir demet. salı sallanır derler o yüzden dikkatli olun.
devamını gör...
nefret
nefret seksi pekiştirir, harlar. kömür ateşine çıra atılmış gibi olunur. benzin dökülmüş gibi aniden yanar iki ruh *.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şiirleri
bir fotoğrafın unuttuğu sesler
bir kız oturuyor — sırtı şehrin nabzına dönük
bir çivinin rüyası gibi
kenarında durmuş zamanın
deniz, suskun bir madeni para
cebindeki soğukla ağırlaşmış bir çocukluk gibi
düşüyor taşların arasına
bir adam sigarasını değil
suskunluğunu tüttürüyor uzaklarda
elinde eski bir adres
rüzgara borçlu kalmış bir vedanın kenarı
motor sesi değil bu
bir rüzgarın devrilmiş aynası
bir bakışın yere düşmesi
bir kaldırım büyüyor içeride
betonun ayak sesi
bir kadın unutuyor yüzünü
arkasında kalmış bir akşamdan
ve herkes biraz az
bir çay bardağının kıyısında eksik
bir otobüs camında buğulu
bir gölgenin üzerine oturmuş bir sandalye kadar geçici
bir kız oturuyor — sırtı şehrin nabzına dönük
bir çivinin rüyası gibi
kenarında durmuş zamanın
deniz, suskun bir madeni para
cebindeki soğukla ağırlaşmış bir çocukluk gibi
düşüyor taşların arasına
bir adam sigarasını değil
suskunluğunu tüttürüyor uzaklarda
elinde eski bir adres
rüzgara borçlu kalmış bir vedanın kenarı
motor sesi değil bu
bir rüzgarın devrilmiş aynası
bir bakışın yere düşmesi
bir kaldırım büyüyor içeride
betonun ayak sesi
bir kadın unutuyor yüzünü
arkasında kalmış bir akşamdan
ve herkes biraz az
bir çay bardağının kıyısında eksik
bir otobüs camında buğulu
bir gölgenin üzerine oturmuş bir sandalye kadar geçici
devamını gör...
güne bir şiir bırak
münafıkların günahı,
müslümanların ödediği bu bedel.
yıllardır;
çocuk, genç, yaşlı demeden
eksiliyor, biner biner.
göğe yükseliyor,
mazlumların ahı.
yine yıllardır,
"kahrolsun israil!" sesleri...
fazlası değil,
sadece sesler.
bu mu, allah'ın emrettiği din?
kahrolan hep öksüz ve yetim,
kahrolan hep filistin.
müslümanların ödediği bu bedel.
yıllardır;
çocuk, genç, yaşlı demeden
eksiliyor, biner biner.
göğe yükseliyor,
mazlumların ahı.
yine yıllardır,
"kahrolsun israil!" sesleri...
fazlası değil,
sadece sesler.
bu mu, allah'ın emrettiği din?
kahrolan hep öksüz ve yetim,
kahrolan hep filistin.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şiirleri
münafıkların günahı,
müslümanların ödediği bu bedel.
yıllardır;
çocuk, genç, yaşlı demeden
eksiliyor, biner biner.
göğe yükseliyor,
mazlumların ahı.
yine yıllardır,
"kahrolsun israil!" sesleri...
fazlası değil,
sadece sesler.
bu mu, allah'ın emrettiği din?
kahrolan hep öksüz ve yetim,
kahrolan hep filistin.
müslümanların ödediği bu bedel.
yıllardır;
çocuk, genç, yaşlı demeden
eksiliyor, biner biner.
göğe yükseliyor,
mazlumların ahı.
yine yıllardır,
"kahrolsun israil!" sesleri...
fazlası değil,
sadece sesler.
bu mu, allah'ın emrettiği din?
kahrolan hep öksüz ve yetim,
kahrolan hep filistin.
devamını gör...
orijinalinden daha iyi olan coverlar
devamını gör...
abdülhamid kayıhan osmanoğlu
direkt linç edilen, dalga geçilen, yahut aşırı yapmacık bulduğum ve saçma bir şekilde soytarılarca pohpohlanan kişi.
hakkında bunlar dışında herhangi bir yaklaşıma denk gelemedim...
handiyse hiçbir fikrine zerre katılmıyorum kendisinin. fakat bende herhangi bir öfke yaratmıyor nedense.
tersine, onun için üzülüyorum, çünkü empati kuruyorum: ağır bir soyadı altında eziliyor. düşünsene, dünyaya gözlerini açar açmaz, birisi sana artık şehzadelerin olmadığı bir dünyada "sen bir şehzadesin" diyor. sırtına öyle bir misyon yüklüyor. ziyadesiyle namlı birisin, fakat bu nam artık geçer akçe değil. okulda zorbalığa uğruyorsun... ailen hakkında (gerçek olup olmayışından bağımsız) kötü şeyler yazılıp çizilip söyleniyor. sen de sülalen de ikide bir hakaretlere maruz kalıyorsunuz. varoluşunuz suç oluyor. ötekileştiriliyorsunuz. "öldürülmeyip de yaşamalarına müsaade edildiğine şükretsinler" deniyor. egon bir yandan göklere çıkarılırken, diğer yandan da yerin dibine sokuluyor. yakın çevrende sana çok saygıdeğer birisi olduğun telkin edilirken, dış dünyada millet seninle dalga geçiyor... hakkında hiçbir iddia sahibi olmadığın dış görünüşünle bile, sürekli olarak alay ediliyor.
zor olsa gerek... bu yüzden ona kızamıyorum ve insan olarak kötü birisi olduğunu da düşünmüyorum.
hakkında bunlar dışında herhangi bir yaklaşıma denk gelemedim...
handiyse hiçbir fikrine zerre katılmıyorum kendisinin. fakat bende herhangi bir öfke yaratmıyor nedense.
tersine, onun için üzülüyorum, çünkü empati kuruyorum: ağır bir soyadı altında eziliyor. düşünsene, dünyaya gözlerini açar açmaz, birisi sana artık şehzadelerin olmadığı bir dünyada "sen bir şehzadesin" diyor. sırtına öyle bir misyon yüklüyor. ziyadesiyle namlı birisin, fakat bu nam artık geçer akçe değil. okulda zorbalığa uğruyorsun... ailen hakkında (gerçek olup olmayışından bağımsız) kötü şeyler yazılıp çizilip söyleniyor. sen de sülalen de ikide bir hakaretlere maruz kalıyorsunuz. varoluşunuz suç oluyor. ötekileştiriliyorsunuz. "öldürülmeyip de yaşamalarına müsaade edildiğine şükretsinler" deniyor. egon bir yandan göklere çıkarılırken, diğer yandan da yerin dibine sokuluyor. yakın çevrende sana çok saygıdeğer birisi olduğun telkin edilirken, dış dünyada millet seninle dalga geçiyor... hakkında hiçbir iddia sahibi olmadığın dış görünüşünle bile, sürekli olarak alay ediliyor.
zor olsa gerek... bu yüzden ona kızamıyorum ve insan olarak kötü birisi olduğunu da düşünmüyorum.
devamını gör...
eulogy
'eski fotoğrafların içine girebilen bir teknoloji ile, yarım kalan bir aşkı aramak' gibi bir teması olan, black mirror dizisi 7. sezon 5. bölümünün ismi. pek bir duygulandırır insanı. şimdiden imdb'de eski sezon bölümlerini silip süpürüp üst sıralara tırmanmasından belli herkesin duygulandığı. ünlü oyuncu paul giamatti uçmuş gitmiş yine, harika oynamış adam. fotoğrafların içindeki detayları canlı canlı görsek, kesin bir şeyler değişirdi.
devamını gör...
coup de grace ile merhamet vuruşu
bir ara dinledim de çılgınca haraşo muhabbeti yapılıyordu. en son noldu şimdi bir ters bir düz müymüş?
devamını gör...
coup de grace ile merhamet vuruşu
katılan ve dinleyen herkese çok teşekkür ediyorum. yine çok eğlendim.
sissy'e de ayrıca teşekkür ediyorum. sık sık gelsin bence.
sissy'e de ayrıca teşekkür ediyorum. sık sık gelsin bence.
devamını gör...
coup de grace ile merhamet vuruşu
sevgili kuğucugum ve sissy'cigim her şey için çok teşekkür ederim harika bir geceydi.
devamını gör...
coup de grace ile merhamet vuruşu
hobilerimden biri bu haberleri okumak. neler neler var. *
devamını gör...