zaman tüneli

yüzyıllar önce söylenmiş bir türkünün adı ve bu ülkenin hiç bitmemiş bir tartışmasının simgesidir.

severiz ama zayıfta sevdiğim oldu sonra anladım ki ben yüz bölgesinden aşağısını o kadar da fazla takmıyormuşum. başta kendime inanmamıştım, işte neredeyse düz memeli kadından nasıl hoşlanırım falan ama 2-3 yıldır kendimle barışığım. sadece aşırı göze batar bir kilo sorunu varsa önemserim.
ki zaten muhtemelen sohbet etmemiş olacağım şayet bahsettiğim kilolarda ise yüzede yansıyor.

kütlenin olmadığı yerde cinsiyetin sözü mü olur? saçma bir konu bu.

adamın aklı gider az biraz kafan güzelse tadından yenmez ben neredeyim şu anda diye sorgularsın kendini.

bazıları çok hoş olur yakışır yani.

obez adayı desene şuna...boş geç!

bunların ne bitmez kaşıntısı varmış arkadaş. demek ki belirli aralıklarla tımarlanması ve kendine getirilmesi gerekiyor.

lübnan ile yaptıkları deniz anlaşması hukuksuz kıbrıs türklerine ait yerleri de haritalarına katmışlar. tabiki arkasında kuklacı israil var, yunanı bize karşı maşa olarak kullanıyorlar gerçi yunanlar da buna razı nasılsa alışkınlar birilerinin etek altından havlamaya.

valla komşi sana şunu diyim bizim her tarafımız düşmanla dolu zaten üstüne bir de sen olsan bizim için çok farketmez ha bir eksik ha bir fazla ama işler istediğin gibi gitmez de elimize düşersen sonra barbar türkler diye ağlama.

sevmem.

2025 yılında eski dönem ekşi sözlük yazarlığı yapmasını takdir ettiğim yazardır.

müzik başlıkları baya geçerli
normalde dinlemediğim türler de olsa okuyorum.

pentagram çok güzel düzenlemiştir bunu harika bir şarkıdır kendileri.

dinlenen şarkıyla mesaj verilen zamanlar..

bazıları çok gerçekçi, dikkatli bakmadan anlaşılmıyor bazen de hiç anlaşılmıyor. komik olan da yapay zekayla oluşturulmuş görsellerin altındaki yorumlar, özellikle de kadın görsellerinin yorumları. *

bazen görmek istemez insan bazen de şaşırır

başka bir başlıkta sözünü edince, hadi dedim tanım gireyim bari parmaklarım işlesin.

nedir bu akatizi?

akatizi, genellikle antipsikotikler, bazı antidepresanlar, antiemetikler ve dopamin sistemine müdahale eden ilaçların yan etkisi olarak ortaya çıkan şiddetli içsel huzursuzluk ve yerinde duramama durumudur diyebiliriz. ama öyle “içim daraldı” seviyesi değil. nasıl tarif etsem hımm... oturamazsınız, yatamazsınız... huzura erebileceğiniz hiçbir pozisyon yoktur ve her duruş yanlıştır. sürekli hareket ettirmeye, sallamaya, dolaşmaya mecbur bırakan bir iç basınç olur.
bu his acı gibi değildir, (kendi deneyimlerime göre) daha sabırsız, daha vahşi bir şeydir. kendini bedeninden çıkarmak istiyormuşsun gibi bir duygu. *

şiddetli akatizi intihar düşüncelerinde sıçrama yaratabilir.
dilerim ki kimse, deneyimlemek durumunda kalmasın.

the alan parson's project'ten ötürü bu türde epey oyalandım ama bir süredir post rock'a geçtim. progresif rock ile ilgili en önemli saptamam, bu tarzın temsilcilerin klasik ve barok müziğe olan yakınlıkları. müzikal temellerinin çok sağlam olduğu açık. dream theater de bu tarzın bir temsilcisidir diye biliyordum ama dahlvier listeye almamış.

türkiye geçen hafta bir scram hey motorunu başarılı bir biçimde çalıştırdı.

bunun anlamı şu; saatte 10.000 km’den hızlı füzeler yapabilecek yerli kapasitemiz var.

yunanistan’a aşağı yukarı şu gözle bakıyorum. slovenya ingiltere’ye karşı silahlanıyor.

ölçek olarak yunanistan ordusu daha makyajlı görünüyor ama savaşta durum rakamlardan ibaret değil. aldığın uçağa koyacak füzen yoksa, aldığın hava savunma sistemi teoride çok iyiyse ama karşı taraf günde 3 vardiya halinde kesintisiz füze üretebiliyorsa ve senin hava savunma sistemini aynı anda 100-200 füze atarak işlevsiz hale getirecek kapasiteye sahipse, senin her tarafın silahlansa ne olur, uçak alsa ne olur..

baştaki bilgiye gelelim. yunanistan yanılıp yakılıp gerçekten türkiye’nin canını yakacak olsa, allah esirgesin izmir merkeze bir füze düşürse 2 dakikadan sonra atina şehrini moloz olarak eline alır, bunun dahi farkında değiller.

'deneysel enstrümental rock' denmemesinin gerekçesini bulamadığım güzel tarz dır.

kütüğe geçme sistemi de ilkel ve yanlıştır tamam. ama asıl 'mülkiyetine geçme' sistemi kötüdür bilesiniz. (çünkü ilkinde, en azından kütüğü kafasına geçirip ayrıldığınızda biter.)