zaman tüneli
yazarların 2026 yılı asgari ücret tahminleri
isterse 40 bin lira olsun. neye faydası var ki?
devamını gör...
yazarların 2026 yılı asgari ücret tahminleri
geçen yıl gibi 638 dolar civarına çıkar diye düşünmüştüm. ama bugünkü kurla 655 dolara çıkmış. chatgpt'ye hesaplattım, tam da abd'deki dolar enflasyonu oranında zam gelmiş. yine de açlık sınırının altında kalmış.
türkiye'nin döviz bazında da pahalandığını geçen yıla kıyasla göstermek isterdim ama niye uğraşayım ki. herkes kendi derdinde, sistemdeki sorunları önemseyen pek yok.
türkiye'nin döviz bazında da pahalandığını geçen yıla kıyasla göstermek isterdim ama niye uğraşayım ki. herkes kendi derdinde, sistemdeki sorunları önemseyen pek yok.
devamını gör...
özgür özel
çık bir açıklama yap gözünü sevdiğim. biraz halkınızın yanında olun. aloo uyanın milleti açlığa mahkum ediyorlar. biraz muhalefet edin. hadi hükümeti geçtim onlardan halkın işine yarayan herhangi bir şeyi yapmazlar ama siz bari halkın yanında olun.
devamını gör...
23 aralık 2025 fenerbahçe beşiktaş maçı
fenerbahçemizin bir dünya eksikle çıkacağı ve sonucunu pek de önemsemediğini düşündüğüm maç.
devamını gör...
asgari ücret
yine bi ev kirası kadar olamadı. yazık.
devamını gör...
adana kebap
doğduğu yer, adana büyük saat yanındaki kazancılar çarşısıdır.
devamını gör...
sürüngen
sürünerek yol alan hayvanlara verilen isim. özellikle yılanlar ve kaplumbağalara deriz. insan için hoş olmasa da hayvan için vurgulanan bir durum. yürüyen, koşan, atlayan, zıplayan hayvan ifadesini kullanmamışız ama sürünenlere sürüngen deme gereksinimi duymuşuz.
devamını gör...
pike
yumuşak dokunuşu ile serinleyen havalarla beraber huzur, dinginlik ve uyku hissini derinlemesine yaşatan kalın kumaş yatak örtüsü.
devamını gör...
evrensel verici
pardon yanlış başlıkmış
devamını gör...
kişiliksiz
kahramanımızın adı ahmet'ti. dışarıda ahmet amcaydı, şeker amcaydı o. evde ise sadece baba, ne kadar baba denilebilirse...
ben ali 17 yaşındayım, dersimin başına oturmuşum, hayatım bu rutubetli odada ders çalışmaya çalışmakla geçiyor, bir gözüm saatte sürekli, ne kadar süredir ders çalıştığımı kontrol etmiyorum hayır, babam olacak adamın eve geliş saati yaklaşıyor, ondan gözüm dakikalarda, yelkovan tıklıyor, parmaklarım kalemi daha sıkı kavrıyor, tırnağım avucumu acıtıyor. bir tık daha, boğazım düğümleniyor, nefesim daralıyor. saat dokuza yaklaşıyor. keşke ahmet kahvede kalsa bugün, bir direğin çakılması gibi o da sonsuza dek oraya çakılsa.
***
merhaba, ben mert 14 yaşındayım, canım ahmet amcam, komşumuz, her şeyimiz, sarıyer'in neşesi, güneş sarıyer'e yeni doğmuşken onu her gördüğümde kalp atışım hızlanır, içim şenlenir. bana her gün hediye alır biliyor musunuz, acaba bugün ne aldı, ahmet amcam'ın işe geliş saatini fenerbahçe'nin şampiyonluğu beklediği gibi, kerem'in aslı'yı beklediği gibi beklerim her gün. şeker amcama kavuşma saatim yaklaştıkça, yelkovanın her tık sesinde bir neşe kaplar içimi.
***
zil çaldı, zilin sesini duyar duymaz ellerimi titreme aldı yine, anksiyete ilaçları işe yaramıyor, benim ilacım bu evden defolup gitmek kardeşim, ne sakinleştiricisi? bu adam bu evde olduğu sürece buda olsan ne yazar, peygamber olsan ne yazar? kapıya gidiyorum, "kim o" diyorum, sert ve kısa bir cevap geliyor: "aç"
***
ahmet amcam sabah 8'de dükkanı açar hep, o gün de dükkanı aynı saatte açıyor, seke seke, içimden tarkan'ın kuzu kuzu şarkısını söyleye söyleye onun yanına gidiyorum, benim ne mırıldandığımı anlıyor hemen, "işte kuzu kuzu geldin ve dilediğince kapandım dizlerine" diyor gülerek ve diz çöküp beni kucağına alıyor, ayaklarım yerden kesiliyor, her iki anlamda da. 14 yaşında koca ergeni kucağında taşıyor. tadelle paketini görünce gözlerim parlıyor, en sevdiğim çikolata! düşünceli amcam. adam benim sakinleştiricim resmen. buda gibi peygamber gibi bir adam bu adam.
***
göz göze gelmemek için gözlerim kapının eşiğinde kapıyı açıyorum ve hemen odama gidiyorum hızlı adımlarla, pedere çıplak gözle bakmak güneşe çıplak gözle bakmaktan daha rahatsız edici, gerçi bakmasan ne yazar ota boka gürler o. bağrışma sesleri yükselince kulaklıklarımı takıp sesi sonuna kadar açıyorum, fayda etmiyor, üstüne kulaklığımı ellerimle kulağımın içine bastırıyorum, yine yetmiyor, avuçlarımın içi sırılsıklam, annem çığlık çığlığa, allah'ım ya bu adam ölmeli ya ben, dayanamıyorum!
***
canım amcamla oyunlar oynuyoruz, benimle sanki yaşıtımmış gibi hiç sıkılmadan oyunlar oynar, keşke bitanecik oyun arkadaşımın oğlu ben olsaydım, ne şanslıdır onun gerçek ailesi, onun gözlerinin içine bakmayı o kadar seviyorum ki, güneş gibi parlıyor gözleri sanki, amcamın yanında kanguru yavrusuymuşum da annemin kesesindeymişim gibi hissediyorum. ama meğer, meğer.....
***
o gün zor da olsa sesler durdu, sakinleştiricimi alıp yattım, başka türlü bu kafa susmazdı, tam uykuya dalmıştım ki, beni hayata bağlayan o şeyi duydum, allah'ım bu gerçek miydi? 17 yıldır ilk defa bedenim bu kadar gevşemişti, 17 yıldır ilk defa 32 dişim stresten değil mutluluktan gözüküyordu insanlara, babam ölmüştü. babam gebermişti. kalp krizi dediler. yaşattığı krizler bu sefer kendi kalbine vurmuştu. hemen abdest aldım, secdeye yattım ve gözümden yaşlar boşanır halde allah'a şükrettim. cehennem odunu olarak onu yanına aldığı için....
***
meğer benim canım oyun arkadaşımı son görüşüm olacakmış o gün. ertesi gün sarıyer'de her zamankinin 2 katı sigara tüttürülmüştü. nasıl olur? yanına ala ala bu kanatsız meleği mi aldın allah'ım? cenaze namazı için camiye gittiğimde alanda sanki justin bieber konser veriyormuş gibi bir kalabalık gördüm. insanlar camii avlusuna sığmamış, yollar kapanmıştı. cenazede kalabalığı görünce şaşırıyorum ama ailesinden kimse gelmemiş. annesi yok, babası yok, karısı yok, çocukları yok. sadece komşular, esnaf, arkadaşları, tanıdıkları, ben. gözlerim tabuta takılıyor, sonra bir anda o gün benimle çocuklar gibi oynadığı an geliyor aklıma. midem bulanıyor ailesinden. cennette görüşmek üzere cennet çiçeğim, hoşçakal.
ben ali 17 yaşındayım, dersimin başına oturmuşum, hayatım bu rutubetli odada ders çalışmaya çalışmakla geçiyor, bir gözüm saatte sürekli, ne kadar süredir ders çalıştığımı kontrol etmiyorum hayır, babam olacak adamın eve geliş saati yaklaşıyor, ondan gözüm dakikalarda, yelkovan tıklıyor, parmaklarım kalemi daha sıkı kavrıyor, tırnağım avucumu acıtıyor. bir tık daha, boğazım düğümleniyor, nefesim daralıyor. saat dokuza yaklaşıyor. keşke ahmet kahvede kalsa bugün, bir direğin çakılması gibi o da sonsuza dek oraya çakılsa.
***
merhaba, ben mert 14 yaşındayım, canım ahmet amcam, komşumuz, her şeyimiz, sarıyer'in neşesi, güneş sarıyer'e yeni doğmuşken onu her gördüğümde kalp atışım hızlanır, içim şenlenir. bana her gün hediye alır biliyor musunuz, acaba bugün ne aldı, ahmet amcam'ın işe geliş saatini fenerbahçe'nin şampiyonluğu beklediği gibi, kerem'in aslı'yı beklediği gibi beklerim her gün. şeker amcama kavuşma saatim yaklaştıkça, yelkovanın her tık sesinde bir neşe kaplar içimi.
***
zil çaldı, zilin sesini duyar duymaz ellerimi titreme aldı yine, anksiyete ilaçları işe yaramıyor, benim ilacım bu evden defolup gitmek kardeşim, ne sakinleştiricisi? bu adam bu evde olduğu sürece buda olsan ne yazar, peygamber olsan ne yazar? kapıya gidiyorum, "kim o" diyorum, sert ve kısa bir cevap geliyor: "aç"
***
ahmet amcam sabah 8'de dükkanı açar hep, o gün de dükkanı aynı saatte açıyor, seke seke, içimden tarkan'ın kuzu kuzu şarkısını söyleye söyleye onun yanına gidiyorum, benim ne mırıldandığımı anlıyor hemen, "işte kuzu kuzu geldin ve dilediğince kapandım dizlerine" diyor gülerek ve diz çöküp beni kucağına alıyor, ayaklarım yerden kesiliyor, her iki anlamda da. 14 yaşında koca ergeni kucağında taşıyor. tadelle paketini görünce gözlerim parlıyor, en sevdiğim çikolata! düşünceli amcam. adam benim sakinleştiricim resmen. buda gibi peygamber gibi bir adam bu adam.
***
göz göze gelmemek için gözlerim kapının eşiğinde kapıyı açıyorum ve hemen odama gidiyorum hızlı adımlarla, pedere çıplak gözle bakmak güneşe çıplak gözle bakmaktan daha rahatsız edici, gerçi bakmasan ne yazar ota boka gürler o. bağrışma sesleri yükselince kulaklıklarımı takıp sesi sonuna kadar açıyorum, fayda etmiyor, üstüne kulaklığımı ellerimle kulağımın içine bastırıyorum, yine yetmiyor, avuçlarımın içi sırılsıklam, annem çığlık çığlığa, allah'ım ya bu adam ölmeli ya ben, dayanamıyorum!
***
canım amcamla oyunlar oynuyoruz, benimle sanki yaşıtımmış gibi hiç sıkılmadan oyunlar oynar, keşke bitanecik oyun arkadaşımın oğlu ben olsaydım, ne şanslıdır onun gerçek ailesi, onun gözlerinin içine bakmayı o kadar seviyorum ki, güneş gibi parlıyor gözleri sanki, amcamın yanında kanguru yavrusuymuşum da annemin kesesindeymişim gibi hissediyorum. ama meğer, meğer.....
***
o gün zor da olsa sesler durdu, sakinleştiricimi alıp yattım, başka türlü bu kafa susmazdı, tam uykuya dalmıştım ki, beni hayata bağlayan o şeyi duydum, allah'ım bu gerçek miydi? 17 yıldır ilk defa bedenim bu kadar gevşemişti, 17 yıldır ilk defa 32 dişim stresten değil mutluluktan gözüküyordu insanlara, babam ölmüştü. babam gebermişti. kalp krizi dediler. yaşattığı krizler bu sefer kendi kalbine vurmuştu. hemen abdest aldım, secdeye yattım ve gözümden yaşlar boşanır halde allah'a şükrettim. cehennem odunu olarak onu yanına aldığı için....
***
meğer benim canım oyun arkadaşımı son görüşüm olacakmış o gün. ertesi gün sarıyer'de her zamankinin 2 katı sigara tüttürülmüştü. nasıl olur? yanına ala ala bu kanatsız meleği mi aldın allah'ım? cenaze namazı için camiye gittiğimde alanda sanki justin bieber konser veriyormuş gibi bir kalabalık gördüm. insanlar camii avlusuna sığmamış, yollar kapanmıştı. cenazede kalabalığı görünce şaşırıyorum ama ailesinden kimse gelmemiş. annesi yok, babası yok, karısı yok, çocukları yok. sadece komşular, esnaf, arkadaşları, tanıdıkları, ben. gözlerim tabuta takılıyor, sonra bir anda o gün benimle çocuklar gibi oynadığı an geliyor aklıma. midem bulanıyor ailesinden. cennette görüşmek üzere cennet çiçeğim, hoşçakal.
devamını gör...
asgari ücretin açlık sınırının altında olması
bugün açız yine evlatlarım, diyordu peder,
bugün açız yine; lâkin yarın, ümid ederim,
sular biraz daha sakinleşir... ne çare, kader!
bugün açız yine; lâkin yarın, ümid ederim,
sular biraz daha sakinleşir... ne çare, kader!
devamını gör...
alfa erkek olmanın zorlukları
alfa bir de erkek bir de zorluk?
iyidurrr.
iyidurrr.
devamını gör...
alfa erkek olmanın zorlukları
sürü hayvanlarına özgü liderlik davranışları sergileyen bir zamanlar başka bir lideri yalamış ve böylece lider olma özelliklerini öğrenmiş aptala alfa diyoruz. etrafında her zaman ne yapacağını bilmeyen ve salya sümük eğitim isteyen aveller tarafından sarılmış ve bunları geleceğe taşımaya çabalayan enayi bir insandır alfa. bir nevi annelik, babalık yaparlar doğurmadıklarına. kaldı ki ben kendim babalık yapmamak için çocuk sahibi olmadım, başkalarına yapayım. mızmızlık benim çekemediğim bir şey.
stalin ölmeden önce kuruşçev'e üç kapalı zarf vermiş ve demiş ki; birincisini ben ölünce, ikincisini zor bir zamanında, üçüncüsünü de daha da zor bir zamanında aç.
stalin ölmüş ve kruşçev ilk zarfı açmış; "iktidarı ele geçir." yazıyormuş. o da iktidarı ele geçirmiş.
daha sonra halk acayip homurdanmaya başlamış ve neredeyse iktidarı kaybetmek üzereymiş kruşçev ve ikinci zarfı da açmış; "kötü giden her şey için beni suçla." yazıyormuş. kruşçev de öyle yapmış, kötü giden her şey için stalin'i suçlamış ve işler düzelmeye başlamış.
bu sefer sadece iktidarı değil, komünist rejim de sorgulanır hale gelmiş. durum berbat bir haldeymiş. kruşçev üçüncü ve son zarfı açmış; "üç tane kapalı zarf yap benim gibi ve verebilecek bir enayi bul." yazıyormuş.
alfa erkeğin durumu da bu işte. stalin lenin'e, kruşçev de stalin'e, böyle bir enayilik zinciri. mustafa kemal, inönü de aynısı ve bugün atam atam diye yırtınan erkekler de. ne yapacağını bilmeyen aveller.
erkeğin alfası olmaz. kendi kendine kimseye yaltaklanmadan ayakta duranı ya da alfayım ayağına beta yalayanı ve alfa olmak için betayken alfa yalayanı olur. bu alfalar enayilikleri ile övünecek kadar ahmak olanlar.
stalin ölmeden önce kuruşçev'e üç kapalı zarf vermiş ve demiş ki; birincisini ben ölünce, ikincisini zor bir zamanında, üçüncüsünü de daha da zor bir zamanında aç.
stalin ölmüş ve kruşçev ilk zarfı açmış; "iktidarı ele geçir." yazıyormuş. o da iktidarı ele geçirmiş.
daha sonra halk acayip homurdanmaya başlamış ve neredeyse iktidarı kaybetmek üzereymiş kruşçev ve ikinci zarfı da açmış; "kötü giden her şey için beni suçla." yazıyormuş. kruşçev de öyle yapmış, kötü giden her şey için stalin'i suçlamış ve işler düzelmeye başlamış.
bu sefer sadece iktidarı değil, komünist rejim de sorgulanır hale gelmiş. durum berbat bir haldeymiş. kruşçev üçüncü ve son zarfı açmış; "üç tane kapalı zarf yap benim gibi ve verebilecek bir enayi bul." yazıyormuş.
alfa erkeğin durumu da bu işte. stalin lenin'e, kruşçev de stalin'e, böyle bir enayilik zinciri. mustafa kemal, inönü de aynısı ve bugün atam atam diye yırtınan erkekler de. ne yapacağını bilmeyen aveller.
erkeğin alfası olmaz. kendi kendine kimseye yaltaklanmadan ayakta duranı ya da alfayım ayağına beta yalayanı ve alfa olmak için betayken alfa yalayanı olur. bu alfalar enayilikleri ile övünecek kadar ahmak olanlar.
devamını gör...
kelenderis (yazar)
allahını seven şu dallamaya ip ban atsın da gelemesin yüzsüz.
devamını gör...
bornozunu sevdiği erkeğin üzerine fırlatan kadın seksiliği
sene 2010 ya da 11, üniversiteyim o zamanlar ve ekibe yeni birini dahil etti kızlardan biri. işte yanımızda takılıyor, ev partilerimize(okey batak pişti ve bilimum kahvehane oyunu) müdahil oluyor, öyle ortamda kaynayıp gidiyor kısaca.
bir cuma günü akşamına yine bahsettiğim partilerden birini yapacaz, kızlı erkekli doluşacaz eve kızlar dedi ki "biz erken gidelim, yiyecek bişiler ayarlarız." bunlar önden gittiler dersleri yok diye, biz de 2 derse daha girip gittik arkadaşla. eve bi girdik, bu sonradan dahil olan kişi duş almış, üzerinde benim bornozum arz-ı endam eyliyor salonda. kızlar bi gergin kaş göz ediyorlar bu ne yapıyor gibisinden kızın gevşekliğine duyulan rahatsızlıklarını belli ediyorlar kısaca. "sen duş aldın da yanında kıyafet getirmiş miydin?" diye sordum, getirmemiş. gel dedim ben sana vereyim giyecek bişiler.
o geceden sonra bir daha hiçbir partiye çağrılmadı, özellikle görmezden gelindi kızlar tarafından. ben ise alacağımı almış, vereceğimi vermiş olmanın huzuruyla hiç sorgulamadım neden böyle yapıyorsunuz gibisinden.
bir cuma günü akşamına yine bahsettiğim partilerden birini yapacaz, kızlı erkekli doluşacaz eve kızlar dedi ki "biz erken gidelim, yiyecek bişiler ayarlarız." bunlar önden gittiler dersleri yok diye, biz de 2 derse daha girip gittik arkadaşla. eve bi girdik, bu sonradan dahil olan kişi duş almış, üzerinde benim bornozum arz-ı endam eyliyor salonda. kızlar bi gergin kaş göz ediyorlar bu ne yapıyor gibisinden kızın gevşekliğine duyulan rahatsızlıklarını belli ediyorlar kısaca. "sen duş aldın da yanında kıyafet getirmiş miydin?" diye sordum, getirmemiş. gel dedim ben sana vereyim giyecek bişiler.
o geceden sonra bir daha hiçbir partiye çağrılmadı, özellikle görmezden gelindi kızlar tarafından. ben ise alacağımı almış, vereceğimi vermiş olmanın huzuruyla hiç sorgulamadım neden böyle yapıyorsunuz gibisinden.
devamını gör...
evrensel verici
0 rh negatif kan grubuna sahip kişiler.
devamını gör...
kanı düşen hanımına kanını veren erkek
kan grubunuz uyuyordur umarım. hanıma iyilik yapayım derken kötü şeyler olmasın. *
devamını gör...
asgari ücret
taban ücret diyorlar bir de bu bildiğin ortalama ücret. araştırın nüfusun kaçı asgari ücret alıyor?
bu milletin garibanlık kaderi. paranın yarısı barınma ihtiyacını bile karşılamıyor. umarım herkesin evi vardır. bir de bunun marketi var, buna zam gelmeden yapıştırmışlardır etiketleri. enflasyonuna girmeyeceğim, enflasyonunuz batsın..
yediniz, bitirdiniz memleketi..
bu milletin garibanlık kaderi. paranın yarısı barınma ihtiyacını bile karşılamıyor. umarım herkesin evi vardır. bir de bunun marketi var, buna zam gelmeden yapıştırmışlardır etiketleri. enflasyonuna girmeyeceğim, enflasyonunuz batsın..
yediniz, bitirdiniz memleketi..
devamını gör...
dışarda makarna yemek
sanırım bu konuda hemfikiriz. diyeceğiniz başka bişey yoksa burayı kapatıyorum.
devamını gör...
bizi bunlarla uyutuyorlar farkındalığı
uyumak istemeyen birini hiç kimse uyutamaz. sürü masal ister. en iyi masal anlatan onları cezbeder ve onun peşine takılırlar. gerçek kimsenin umursamadığı yavan bir şeydir ama masallar öyle mi, onlar şaşalıdır gerçeklerin aksine.
insanlar kendi gerçeklerine bile yabancıdır, diğer gerçekler onları aşar. öte yandan gerçek nedir ki? hiç. yaşamak sürekli olarak yalan söylemektir. şu anlam verme dediğimiz geyik, anlamamaktır aslında. çünkü anlaşılacak hiçbir şeyin olmadığından ibarettir anlama. anlamamak üzere anlarız, ölmek için yaşadığımız gibi. yerküreye hezeyanlar boşalır her yandan. gerçek şu ki; ye, iç, seks yap. ama bu kadarı ile yetinemez insan, daha yüce şeyler olmalıdır, olmayan şeyler olmalı. insanca şeyler. kaldı ki bir çoğu yemek, içmek, seks yapmak mevzusunu bile çözememiştir ama onlar ne ya? evde osbir çekmek sadece cinsel organa değil, düş gücüne de mastürbasyon yaptırmaktır.
insan dediğin hayvandan ne farkı varsa? içinde olmayacak bir düş. tek fark bu. kırıla kırıla bir hale gelmiş. varoluşun her yanı kırık dökük hayallerle doludur ve daha fazlasını kurar, daha fazla kırılsın diye. insan olma ülküsü dillerde sakız ama bayatlamıştır da yine de kimse şikayet etmez. o tiksinç sakızı çiğner durur.
doğanın sapığıdır insan. doğal olan ne varsa aşağılamak ve yok etmek üzere harekete geçmiş. çiftleşme dürtüsünü aldatmak için prezervatif, bol kepçe makyaj, rimel, ruj, gdo'lu gıda ve sonunda yapay zeka. yapay hayatlar ve sonunda ölüm. ölüm acısı değil, ölümü bile sahte. o bile masal. hikaye. yazıp duruyorlar. kimsenin gerçek bir insana tahammülü yok. imaj çalışmaları ve sürekli cila. sahte adidaslar ve nikelar. sahte bir hayat ve ölüm. alaş!
insanlar kendi gerçeklerine bile yabancıdır, diğer gerçekler onları aşar. öte yandan gerçek nedir ki? hiç. yaşamak sürekli olarak yalan söylemektir. şu anlam verme dediğimiz geyik, anlamamaktır aslında. çünkü anlaşılacak hiçbir şeyin olmadığından ibarettir anlama. anlamamak üzere anlarız, ölmek için yaşadığımız gibi. yerküreye hezeyanlar boşalır her yandan. gerçek şu ki; ye, iç, seks yap. ama bu kadarı ile yetinemez insan, daha yüce şeyler olmalıdır, olmayan şeyler olmalı. insanca şeyler. kaldı ki bir çoğu yemek, içmek, seks yapmak mevzusunu bile çözememiştir ama onlar ne ya? evde osbir çekmek sadece cinsel organa değil, düş gücüne de mastürbasyon yaptırmaktır.
insan dediğin hayvandan ne farkı varsa? içinde olmayacak bir düş. tek fark bu. kırıla kırıla bir hale gelmiş. varoluşun her yanı kırık dökük hayallerle doludur ve daha fazlasını kurar, daha fazla kırılsın diye. insan olma ülküsü dillerde sakız ama bayatlamıştır da yine de kimse şikayet etmez. o tiksinç sakızı çiğner durur.
doğanın sapığıdır insan. doğal olan ne varsa aşağılamak ve yok etmek üzere harekete geçmiş. çiftleşme dürtüsünü aldatmak için prezervatif, bol kepçe makyaj, rimel, ruj, gdo'lu gıda ve sonunda yapay zeka. yapay hayatlar ve sonunda ölüm. ölüm acısı değil, ölümü bile sahte. o bile masal. hikaye. yazıp duruyorlar. kimsenin gerçek bir insana tahammülü yok. imaj çalışmaları ve sürekli cila. sahte adidaslar ve nikelar. sahte bir hayat ve ölüm. alaş!
devamını gör...