121.
nerede?
devamını gör...
122.
maalesef ülkemizde bir kadın isminden ibaret hale gelmiştir,,,,,,,,
devamını gör...
123.
sadece yeterince zengin ve güçlü olanlar için geçerlidir. alt ve orta sınıf için geçerli değildir.
devamını gör...
124.
bir tanrı var mı yok mu bilmiyorum, ki bu dediğimin de sonu "izm"le biten bir adı vardır heralde, hiç araştırmadım. ilgi alanım değil. olsun ya da olmasın ilgilenmiyorum. ki adalet inanci ille tanrısal bir şey olmak zorunda değil. kimisi evrendeki her bir atomun haberleşme halinde olduğunu ve adaleti sağlamak için o atomların çilgin şeyler yapabileceğini düşünebilir.

kimisi yatira gidip betonu öper, kimisi bitebilecekken ne hikmetse bitmeyen bir terör olayında gözünü yuman masum bir delikanlının cansız bedeni için şehitler toprakta çürümez silahini vermez der.

neyse. adalete inanmıyorum. olsaydı ben şu anda sağlıksız bir hayat yaşayıp başımı bu yastığa böyle sarhoş koymazdim. beni boşver, ülkedeki her adaletsizlikler bak. onu geç dunyaya bak. ne görüyorsun? yumruklarini sikmaktan başka bir şey gelmez elinden.

psikolog ve psikiyatrist tayfası bu işi iyi biliyor. yani evrensel bir adalet anlayışınin olmadigini. ve elinden de bir şey gelmeyecegini. en fazla şu olur: bir travma yaşarsın. kabul ettirebilirse ne âlâ. ettiremezse sen yoluna o yoluna.
devamını gör...
125.
tanrinin olmadigi 1 evrende yoktur ve olmayacaktir.
devamını gör...
126.
"medeniyet, suçlularımıza onların kurbanlarına davrandığından daha iyi davranmamız, yani onların seviyesine düşmememiz ilkesine dayanır. ama sen ve ben aykırıyız. aslında medeniyetin bir parçası değiliz. biz daha eski bir şeyiz. bu da tabii ki medeni insanların yapamadığı şeyleri yapabileceğimiz anlamına geliyor. dedektif carter'a birçok kez seni öldürmeyi teklif ettim. ama o her zaman hayır dedi. sonuna kadar medeniydi. sanırım benden hoşlanmıyordu. ama ben onu çok severdim. sen onu öldürdün. bu yüzden şimdi, malum sorunu, yani seni, memur simmons, çözmeyi benim sorumluluğum olarak görüyorum."ilgili sahne

(bkz: person of interest) dizisinde elias karakterinin bu sözlerini çok beğeniyorum. türkiye'yle ilişkilendirdiğimde, bir yerlerde, iyi insanların hayatlarını mahvedip devlet gözetiminde bizim vergilerimizle domuz gibi semiren suçluları anladıkları dilden adalete teslim eden birileri olduğunu umuyorum. mesela teröristlerin, katillerin, tecavüzcülerin, mafyaların, çetelerin, yolsuz siyasetçilerin, iğrenç zenginlerin topluma kanser gibi çöken eylemlerinin cezasının hak ettikleri şekilde verilmesi gerektiğini düşünüyorum. kanun dışı adalet savaşçılığı bizimki gibi gotham'a dönüşmüş yerlerde maalesef şart, zira diğer türlü iyi insanlar ellerini kirletip medeniyetten uzaklaşıp adaleti sağlaması gerekiyor.

burada devletin halk için adaleti sağlamak adına medeniyetsizce işler yapması gerektiğini istediğimi düşünebilirsiniz. yada belki de devlet ve medeniyet sözcüklerinin tanımlarını değiştirmemiz gerekiyordur. ama adaletin ne olduğu herkesin, kötülerin bile, vicdanlarında belli, buna rağmen ondan kaçmak ve kurtulmak için her şeyi yapabiliyorlar, ceza almadıklarında sevinebiliyorlar, sistemleri yozlaştırıp, terimlerin anlamlarını boşaltabiliyorlar. örneğin, suçlular, eylem tok'un yaptığı gibi, adaleti fahişesi yapabiliyorlar. benzer şekilde ahmet minguzzi'nin katilleri "arsızca ve özgürce" kurbanın ailesini tehdit edip mezarını tahrip etme cesaretini gösterebiliyorlar. üstelik pkk'lı teröristlerin kölesi haline gelmiş koskoca istanbul barosu hala kurbanın karşısında, bariz olan suçlunun ise yanında yer alıyor. bu örneklere gelene kadar devletin en yüksek yetkilisinin bile ne kepazelikleri oldu.

yani türkiye, sokaktaki serseriden en tepeye kadar kanunsuz bir yer haline gelmişken suçlular tarafından belirlenen ve/veya uygulatılmayan kanunları yok sayıp adaleti sağlayacak aykırı karakterlere ihtiyacımız var. oyunu kurallarına göre oynamayan kişileri ancak biz de kuralların dışına çıkarak alt edebilir ve düzeni sağlayabiliriz.
devamını gör...
127.
bazen küserek sağlanır
bazen trip atarak
bazen affetmeyerek
bazen insanları silip atarak
bazen nefret ederek
bazen kabullenerek
bazen vazgeçerek..

hayatın koşulları kişileri zorladığında, adalet de kişisel yollar ile sağlanır.

bir mahkum canlandırın gözlerinizin önünde, haketmediği kadar ceza ile hapishanede yatıyor olsun. çırpınıyor çırpınıyor çırpınıyor olsun..
o mahkum, kendisi hakkındaki kanaati ne olursa olsun, mahkumiyetini kabullendiğinde yakınları ile görüşmeyi bırakır ya da isteksizce ve mecburen görüşür. mahkumun zihni adaleti sağlamak adına son bir karar alır. adalet kişinin kendi zihninin meselesidir artık..
isteyen buna suçlama (herkesi ve her şeyi) adını verir, isteyen savunma adını. bence bu sıradan (normal) insanların psikolojik (kompleks) sorunudur.
devamını gör...
128.
dinciler için sadece a ile başlayan bir sözcüktür. işlerine gelince siyasi ve maddi güç kazanmak için kullandıkları bir araçtır. vesayet diye ağlayıp dururlar ama yemedikleri nane kalmamıştır. cinayetten uyuşturucuya yolsuzluktan adam kayırmaya ve son zamanlarda terörist sempatizanlığına kadar teker teker örnekleri yazsak buradan aya gidiş geliş yol yapılır.(anladıkları dilden benzetme yapıyorum, swh)

tıpkı demokrasi gibi. tayyip işine gelince aldığı emirler doğrultusunda demokrasi trenine binmiş ve başbakan olmuştur. fethullahçılarla birlikte arkasını sağlama aldıktan sonra demokrasi treninden inmiştir. ve dünyada faşizmin en popüler temsilcilerinden biri haline gelmiştir. öyle ki ice ajanlarıyla, yapay zeka teknolojileriyle günümüzdeki nazi kamplarını oluşturmuş trump bile tayyipi örnek almakta ve liderlik tarzından ötürü onu pohpohlayıp durmaktadır. haliyle adalet sisteminin kötülüğün elinde mahvedilmesi gayet doğaldır. bize düşen dağdaki çobana ne kadar büyük bir gerizekalılık yaptığını anlatmaya çalışmak değildir. öteki türk vatandaşları olarak birbirimize kenetlenip protestolarla birlikte ne kadar güçlü olduğumuzu göstermektir, hakkımızı aramak ve adaleti gerekirse söke söke almaya çalışmaktır.
devamını gör...
129.
memleketimde ulaşılması zor, ağır ve aksak olan. bir de bu mefhum üzerinden ideoloji, inanç ve belirli güruhları bunun mimarıymış gibi lanse etme çabası var ki, adaletsizlikten de beter.

artık şunu kabul etmeliyiz. bu ülkenin insanları olarak ideoloji ayırmaksızın kokuştuk. ciddi ahlaki problemlerimiz var. bunu erozyon olarak betimlemek dahi hafif kalıyor. a ideolojisinin müntesipleri hunharca bu kavram üzerinden b ideolojisi müntesiplerini yerden yere vuruyor. sonra bir bakıyorsun ki, meğer a ideolojisinin mensupları da bire bir aynı imiş. al birini vur ötekine edâsında. bu ne demek? şu demek: her görüşün temsilcileri insan nihayetinde ve insanlar öyle bir hale gelmiş ki, aslında temelde sorun ettikleri şey, yanlışı karşı güruhun işlemiş olması. kendi güruhu işlediğinde sessiz kalıyor çünkü kendi görüşünün mensuplarına leke getirmemek asıl gaye. yani bizimkiler yapıyorsa sorun yok, onlar yapıyorsa vurun kahpeye!

demek ki sorunumuz ortak. demek ki, insanlık olarak bir şeyleri değiştirmemiz gerekiyor. doğru doğrudur, yanlış da yanlış. sizinkiler ya da bizimkilerin işlemiş olması doğruyu yanlış, yanlışı doğru yapmaz. o sebeple öncelikle bizim doğru ve yanlışı kimin yaptığına bakmadan değerlendirmeyi öğrenmemiz gerekiyor. eğer bunu başarırsak o zaman adalet kavramının bu ülkede yaşayanlar için de bir anlamı olur. aksi takdirde dönüp dolaşacağımız yer hep tam da şu an bulunduğumuz nokta olacak...
devamını gör...
130.
şimdi sadece istanbul’da bi semt adı
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"adalet" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim