101.
ölerek ayrılmak en doğrusudur.
devamını gör...
102.
yapbozunuzun bir parçasının eksilmesi olayıdır.

yapboz sizsiniz.
devamını gör...
103.
kayıp zamanın izinde'de proust "her insan, kendisini artık görmediğimiz zaman yok olur; sonra bir daha göründüğünde, yeni bir yaratıdır artık; bir öncekinden, belki de öncekilerin hepsinden farklıdır" der.

ayrılık ayrılınan birey ya da nesnenin artık yeni bir yaratı olduğunu görememek ama bilmektir.
devamını gör...
104.
aşk sahiplenmeyi beraberinde getirir, sahip olduklarımızı kaybetmekse acı verir. aşık olduğumuzda sevdiğimiz kişiye o kadar sahip çıkarız ki, ayrılığı ölüm sayarız. aşk bir tür sigaraya benzetilebilir: bütün bağımlılık yapan maddeler gibi, yokluğunda seven kişiye eziyet eder. her ayrılık acı verici bir zamandır. ilişkimizi sürdürme çabalarımızın ve geleceğe dair hayallerimizin bir anda sona ermesi bizi derin bir boşluğa sürükler. hayattaki en değerli varlığımızı kaybetmiş gibi hissederiz. sahip olduğumuz tek değerli şeyin bu olduğunu ve ona bir daha asla sahip olamayacağımızı düşünmeye başlarız. ayrılığın ardından duyulan derin boşluk o kadar rahatsız edicidir ki, ayrılık acısını hafifletmek, sakinleşmek, aşk acısından kaçmak için her şeyi yapmaya çalışırız. çoğu insan bu acının hiç bitmeyeceğini düşünerek bu durumda kendini çok güçsüz ve çaresiz hisseder. bazen onu geri kazanmak isteriz ama yapamayacağımızı fark ederiz.
devamını gör...
105.
"ayrılık diye bir şey yok.
bu bizim yalanımız.
sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.
şimdi neredesin? ne yapıyorsun?

güneş çoktan doğdu.
uyanmış olmalısın.
saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi?
öyleyse ayrılmadık.
sadece özlemliyiz ve bekliyoruz
."


ümit yaşar oğuzcan -
beşinci mektup
devamını gör...
106.
hemşehrimden gelsin o halde

devamını gör...
107.
"insan sevdiğini bırakmaz, sevmek bırakır insanı."

*

bu gece buradayız, bakmayın çoğul konuştuğuma tekim, tekil birinci şahıs olarak kelimelerle ve hissettiklerimle oynuyorum işte.
bugün "o kadın rüzgârdı" * diyen bir şarkı tarafından hırpalandım, bildim bileli rüzgâr olan ben eksiğini hissetti, sen. benim gibi rüzgâr olan sen.

hatırlamak bazen çok saçma, keşke bunun bir düğmesi olsa, isteyince kapatsak.

bak, şarkın çıktı yine ;

"o kadın rüzgârdı...."
devamını gör...
108.
ayrılık sevdaya dahil

açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader
uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
onu çok arıyorum onu çok arıyorum
heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları
bir yerlere yıldırım düşüyorum
ayrılığımızı hisettiğim an demirler eriyor hırsımdan
ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılık da sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte herşey onunla ilgili
telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
gittikçe genişliyen yakılmış ot kokusu
yıldızlar inanılmıyacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sahili
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili
yanlızlık hızla alçalan bulutlar karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı
karanlık çöktü denize
yanlızlık çakmak taşı gibi sert elmas gibi keskin
ne yanına dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmakları uzun ve ince
sımsıcak bakışları suç ortağı kaçamak gülüşleri gizlice
yalnızların en büyük sorunu tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına
benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle
sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız
hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da hala içimizde o yanardağ ağzı
hala kıpkızıl gülümseyen sanki ateşten bir tebessüm zehir zemberek aşkımız

attila ilhan
devamını gör...
109.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
110.
ilişkinin bitisi.

hayatıma giren adamlardan hep aynısını duyuyorum:
-dort dortluk bir sevgilisin. beni cok mutlu ediyorsun. ama senden ayrılmaya mecbur bıraktılar.

uleyn kim ne yapıyor adamlara hala bilmiyorum:(
bir gun umarım gitmeyecek bir babayigit cıkar. hep bunu umuyorum.
devamını gör...
111.
''ayrılık, örselenmiş duyguların kurtarıcısıdır'' demiştim dün bir yazar arkadaşla konuşurken, oha ne güzel bir laf senin mi dedi. evet benim dedim tebrik etti. tabi ki her ayrılık için geçerli bir söylem değil. örselenmiş bir ruha en yakışan şey ayrılıktır. fazla yıpratmadan, hırpalamadan kurtulmak. dağıtmadan, parçalamadan...
devamını gör...
112.
gülseven medar ...

devamını gör...
113.
bana cok cok agır gelen.
su hayatta en zor atlattıgım sey ayrılıklar.

uzak olur umarım uzunca sure.
devamını gör...
114.
doğan canku ile 50 yıl albümünde manga tarafından söylenmiş şarkı.

ferman akgül diyorum çok güzel söylüyor ne söylerlerse söylesin.

devamını gör...
115.
başlangıcı her ne kadar korkunç olsa da, geçiyormuş arkadaşlar.o yüzden çevrenizde size merak etme zamanla unutacaksın diyenler olursa hiç kızmayın gerçekten de zamanla geçiyor. ha bu arada, olur da dönmeye kalkarlarsa aklınızda sizi nasıl bıraktıkları kalsın.
devamını gör...
116.
gece ya, daha kolay sanki şimdi anlatmak.

ona da söyledim, gerçek ayrılık öyle kavgayla, gidip gelmelerle, ergenler gibi engellemelerle olmuyor, olmaz çünkü ortada hâlâ çift taraflı bir aşk var, iyi de o zaman neden ayrılık demeyin, anlatırsak içiniz çürür yemin ederim.

ne diyordum, yani ayrılık gerçek anlamı ile nerde nasıl başlar biliyor musunuz?
susma ile, iki taraf da susmaya başladığında ikisinin de umutları bitiyor / bitmiş demektir.

kolu kolunuza değse bile konuşacak bir şey, bir istek kalmamışsa, susmalar binbir bahanenin ardına saklanmaya başlamışsa gözünüz aydın, ayrılık kapıda demektir.

ve hiçbir şey de yapamazsınız o saatten sonra, o yüzden hâlâ ortada kavga, gemi yakma, bağırma çağırma varken, bu üstü kapalı umutlar iki tarafta da canlı iken yapın ne yapacaksınız.

yoksa o eşik bir kez geçildi mi...

öyle işte?
devamını gör...
117.
önce yatağın sol yanındaki izi kaybolacak.

sonra yastığının üzerindeki uzun ve simsiyah saç telleri birer birer yok olacak, yastık artık o ve yorgun ama mutlu bir gece gibi kokmayacak.

gün aydın olmayacak bir müddet, günaydınlar kesilecek, başka günaydınlar olacak belki ama asla o aynı tadı vermeyecek.

kalkıp camdan bakacaksın, dışarısı aynı gibi olacak ama artık farklı olacak. bir kişi eksik gibi olacak sokaklar, semt, şehir, ülke, koca dünya.
kimse bilmeyecek ama sen bileceksin.

mutfak bomboş olacak, onun içtiği, giderken almayı unuttuğu kahve kupalarını alt dolaplara koyacaksın görmemek için. masa aynı yerde olacak, sandalyeler aynı yerde olacak ama mutfak da bir daha eskisi gibi olmayacak..
onun oturduğu sandalyenin o alışık olduğun sesi bir daha çıkmayacak.
yemek yapmak zul gelecek, yemek yemek saçmalık.

iş en iyi sığınma aracın olacak, herkesten daha fazla iş yapacaksın, aklındaki onu görmemek için. telefonunu devamlı kontrol edip ondan bir şey gelmiş diye ekrana bakmayacaksın, gelmeyecek.

şarkılar zehirli gibi olacak, size ait olan bazılarına takılıp ölmemek için bir müddet hiçbir şarkı dinlemeyeceksin, sonra yavaş yavaş başlayacaksın onsuz şarkılarla ayağa kalkmaya ama çok zor olacak.

hayaller tümden yok olacak, en küçüğünden en büyüğüne kadar hepsi bir müddet kafandan silinip gidecek, o ev, yuva dediğiniz o ortak hayallerinizdeki ev hiç olmamış gibi olacak, düşünmeyeceksin, kaçamayacaksın.

bir müddet tüm çiçekler ölecek, ölmeden olmaz diyeceksin yaşama bencilliğine sarılıp. lale bir daha açmayacak, sümbüllerin soğanları çürüyecek beynin arka tarafında, frezyalar ne zaman geleceği belli olmayan bir bahara kadar kokmayacak.

renkler önemini kaybedecek, "tapıyorum çünkü o" dediğin siyah rengi gri olacak yavaş yavaş, senin mavin ise beyaza dayanacak, sizin renginiz lacivert ise hiç varolmamış gibi yok olup gidecek.

ne yazık ki beynin aynı kalacak ama yanına kalbini de alıp durup durup onu çıkaracak her bir köşede, karşı koyamayacaksın, sadece sessizce geçip gitmesini bekleyeceksin. ya da, ya da içeceksin, dünyanın en erken içme vakitleri yüklenecek hayatına, daha erken olamaz mı tanrım diye yalvaracaksın, daha çok içmek, onu hatıralarda boğmak için hiç durmadan içeceksin.
sızana kadar içeceksin.

sonra uyanacaksın ve yatağın sol yanındaki izi biraz daha solmuş olacak.

ama sen hiçbir zaman eskisi gibi olamayacaksın.*

telos.
devamını gör...
118.
vücutta yarattığı kimyasal tepkiler, uyuşturucu madde yoksunluğuna benzer etkiler bırakıyor. hatta literatürde adı bile var: (bkz: kırık kalp sendromu). hikaru sato diye bir japon doktor tanımlamış. *

ama burada mesele kalbin fiziken ağrıması değil. asıl dava, insanın yalnız kalmaktan korkması. ayrılık, sevme ve savunmasız olma yeteneğimizin bedelini, post-modern bir kabileden dışlanmış gibi ödetiyor. bu boş dünyada yalnız hissediyor insan. sinir sistemi kortizolle yıkanıyor, anksiyete atakları, yeme ve uyku düzeninde değişiklikler, mide sorunları ve yorgunluk gibi fiziksel hislerden illallah ediliyor, beden alarm moduna geçiyor. izolasyon, terk edilme, reddedilme baş gösteriyor...ve bu sertlikte bir çok kelimenin bilinçaltında çınlaması ile inliyor beyin ramazan davulu gibi.

binlerce yıl önceden bugüne gelen, "yalnız kalırsan ölürsün" kodları var içimizde. zaten her haltı yapan, o hain genom dizilimleri, o nankör dna şifreleri...

paket halinde geliyor bunlar. ayrılık yaşandığında aslında sadece birini değil, ona ait tüm alışkanlıkları, ezberlenmiş saatleri, bildiğimiz bir kokunun hatırasını da kaybediyoruz. yani hayatımızdaki "normal"imiz gidiyor ve yeni bir normal yaratmak için yerlerde sürünüyoruz. benim ara ara yazdığım saçma bir yaşanmışlığım var bu hususta. kadınlar yan dönüp yattıkları zaman, gece yatakta tek bacağımızı onların poposuna dolamak dünyanın en zevkli olaylarından birisidir *. yengeler yan döndüğü vakit, sabit bir göt boyları olur. örneğin 30cm. insan sevdiğine zamanla o kadar alışıyor ki, gece arkadan gelip bacaklarını pergel gibi açıp canım yengemin poposunun üzerinden tek bacağını geçireceğinde, o 30cm'lik yenge götü boyu hafızaya alınmış oluyor. biyolojik bir refleks olarak, bacaklarımız zamanla 30.5 cm açılacak şekilde programlanıp, üstten yağ gibi dolanıyor. yeni birisi demek, 35cm göt demek anlamına geliyor bazen. (bkz: göt boyları da sevdaya dahildir). bu durumda insan eskinin gittiğini, artık yeni birisi olduğunu, gece usulca arkadan dolanmaya çalıştığında diziyle yengenin götüne çarpınca anlıyor. beyin o an size "artık bitti o" diyor. motor refleksler artık yeni sevdiceğe göre ayarlanıyor. vücutlar kendilerini yeni aşklara programlar zamanla beyler/bayanlar. olur bunlar. *

aşamaları var bu işin:

önce inkar ediyor kafa: "ya geri gelirse?"
sonra öfkeler gürlüyor: onun var yaaa, ebesini siticem ebesini.
sonra benlikle pazarlık başlıyor: "yazsam mı acaba?"
ardından çöküş ve yavaş yavaş gelen kabullenmeye geçiyoruz.

nihayetinde ise, yeni bir enişteye merhaba diyor insan. kanlı canlı, yanakları al al bir enişte. üstelik, küçük enişte de değil, normal bir enişte. *. mesela o enişte hiç bilmiyor kapısını çaldığı kalbin daha geçen hafta bir yangından çıkıp, bir fırtınadan çıkıp zor bela kendisine bir süre mühür vurduğunu. ya da biliyor da söylemiyor... ayrılık acısı yaşamayan, ayrılık acısı yaşayanı anlamaz pek. ek olarak, sinsi piçleri de dahil edelim bu gruba...onlar da anlasa da anlamamazdan geliyor. *

yani ayrılık dediğimiz meret bir son değil, bir yenilenme ritüeli. yeniden doğumun şaman ayini hep bu ayrılıklar *
ama sorun şu ki, herkesin ritüeli farklı işliyor, sorun da burada oluyor zaten.
kimi yoga matına sarılıyor, huzur duruşu yapan yenge oluyor. kimi rakı şişesine atıyor kendini, kimi psikoterapi koltuğunda doktora zırlıyor, lustral'ını içip boş boş geziyor. kimi de hala telefon ekranına bakıp son görülme saatini ezberliyor, sözlükte ne yaptığına bakıp bakıp, şu an benim için tarifi zor olan, acı ile karışık bir mutluluğa erişiyor.

bir ayrılık olduğunda, insan aslında birini değil, o kişiyle birlikte kendini kaybediyor. ve sonra o kendini bulmaya çalışıyor, başka yüzlerde, başka kahkahalarda, başka sözlük esprilerinde, başka umutlarda, başka adamlarda-kadınlarda...ya da bazen sadece sessizlikte.
devamını gör...
119.
temiz olmalı.

yani bittikten sonra orada burada konuşmak, karşı tarafı kötülemek, bunaltmak, kurcalamak vs olmamalı.
bitti mi? tamam, herkes iyi dilekler eşliğinde kendi yoluna. tabi bunu yapabilecek saygı kaldıysa
devamını gör...
120.
iç acıtan bir düş sokağı sakinleri parçası. sözleri murat çelik'e aittir.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"ayrılık" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim