charles bukowski

en baştan başlayıp tum entryleri okumalık bir başlık. ey bukowski neden seninle bukadar geç tanıştım ben. sevgili genç arkadaşlar benim hatamı siz yapmayın. ne kadar erken tanırsanız o kadar cok sey kazanırsınız.

en sevdiğim yazar.

1920 yılında almanya’da doğdu. yazar olmaya karar verme sürecini kendisi şöyle açıklıyor: “iki seçenekten birini seçmek zorundaydım: posta ofisinde kalıp delirmek ya da yazmaya oynayıp açlıktan ölmek. ben aç kalmayı seçtim.” bugün edebiyat severler olarak birçoğumuz ona bu kararı aldığı için teşekkür ederek, onu saygıyla anıyoruz.

güvenmek senin salaklığın olabilir ama güvenini kırmak karşındakinin karaktersizliğidir. *

“sarhoş olmayı hep sevmeye karar verdim. sıradanlığı alıp götürüyordu, sıradanlıktan yeterince sık uzaklaşabilirsen sıradan olmazdın belki”

“acı çekmek için ayyaş olmak, bir kadın tarafından sıfırlanmak gerekmiyordu , ama acı çekip ayyaş olunabilirdi”

“bira içmek için buradayız ve hayatlarımızı öyle yaşamalıyız ki ölüm bizi almaya geldiğinde titresin”

“biramdan vazgeçmem. seni çok seviyorum ama bira kalacak”

“insanların arasında mutlu değilim, yeterince içersem kayboluyorlar”

…alkol özgürlüktür benim için, çünkü ben esas olarak içine kapanık, mahcup biriyim, oysa alkol bana bir kahraman olma, pervasızca işler yapıp uzay ve mekanda uzun adımlarla yürüme fırsatı tanır

kitaplarında kullandığı mahlası sözlükte kendimde kullandığım, imzası ve en sevdiğim alıntısını kolumda taşıdığım, 20 ‘li yaşlarımın idolü.

üzüldüğüm halen (barfly hariç, factotum değerlendirme dışı-yeni sayılır) roman veya hikayelerinden doğan sağlam bir senaryodan çekilen film olmaması.. olsa da babanın seyredip usturuplu bir küfürle dudağından aldığı sigarayı kül tablasına bırakıp içkisinden yudum alamayacak olması

"biri sizi üzüyorsa,mutlaka mutlu ettiği başkaları vardır."

-charles bukowski

türkiye'de yaşamış olsaydı gezi parkı'nda yatar kalkar, akşamları çiçek pasajı etrafında alkol parası için sinyale çıkardı.

alkolle gusül alan abimizdir. jack nicholson'la bir bağı var mıdır bilmiyorum fakat, çok iyi anlasacaklarina eminim. protest bir yazar/şair.

1 dakikada bukowski: kamış, yarık, posta, bira, at yarışı, çiçek sulama, rob, dinleti, viski, porto şarabı.

"dibe vurduğunu sanıp bir dip daha olduğunu keşfedebiliyordu insan."

sevenlerinin biraz şey olduğu düşünür kişi.

ıstakanın ucuna tebeşir
sürmeden bana bakma sakın
dellenir yerimde duramam
sevenleri anlarsın sen
charles bukowski

ay ışığı dolar kimi zaman
bodrum kat dairemin
cılız tahtaları arasından ve
seni hatırlarım pis moruk
charles bukowski

asker ocağına varan genç
titrer heyecandan alınca
eline g3'ü
çan çalar, uyanırım
charles bukowski

kimi zaman düşer aklıma
bu mecranın tatlı anıları
anlatır bir şeyler
giderim
charles bukowski

aziz söyler sözünü
asar sazını duvara
yaradandan başka çare yok
ama ben vuruldum sana
charles bukowski

türkiye de yaşasa bi sigaran var mı deyip şiir söyler dayaktan ölürdü. coğrafya kaderdir.

bir proje görevi için araştırmıştım. gerçekten o güne kadar bu adamın kitaplarıyla ve düşünce tarzıyla karşılaşmadığım için pişmanım. her ne kadar bir kadın ile ilgili düşünceleri beni sinirlendirse de akıllı bir adam olduğunu düşünüyorum. beni en derinden sarsan sözü ise;

"afrika’ya ilaç göndermeye karar vermiştik fakat hepsinin üzerinde tok karnına yazıyordu." beni gerçekten etkileyip dudaklarımda buruk bir gülümseme oluşturmuştu.

''ağzından bal damlayan arının bile kıçında iğne var. ne güveni?''

sınıfta bir kaç alıntısını yaptığım ve öğrencilerden "kralll" tepkisi aldığım yazar.

kitlelerin dehası

ortalama insanda
herhangi bir günde herhangi bir orduya
yetecek kadar ihanet,
nefret, şiddet
ve saçmalık vardır.
ve cinayet konusunda en becerikliler,
cinayet karşıtı vaaz verenlerdir.
ve nefreti en iyi becerenler,
sevmeyi vaaz edenlerdir.
ve son olarak;
savaşı en iyi becerenler,
barış vaazı verenlerdir.

tanrı'yı vaaz edenlerin,
tanrı'ya ihtiyacı var.
barış vaaz edenlerin,
huzuru yok.
sevgiyi vaaz edenler,
sevgisizdirler.
vaaz edenlerden sakının.
bilmişlerden sakının.

durmadan kitap okuyanlardan sakının.
yoksulluktan nefret edenlerden,
ya da gurur duyanlardan sakının.
övgü göstermekte hızlı davrananlardan sakının.
karşılığında övgü beklerler.

sansürlemekte hızlı davrananlardan sakının.
bil medikleri şeylerden korkarlar.

sürekli kalabalıkları arayanlardan sakının;
tek başlarına bir hiçtirler.

ortalama erkekten,
ortalama kadından sakının.
sevgilerinden sakının.

sevgileri vasattır,
vasatı aranır dururlar.
ama nefretleri dahiyanedir.
nefretleri seni beni,
herkesi öldürebilecek kadar dahiyanedir..

yalnızlığı istemezler.
yalnızlığı anlamazlar.
kendilerinden farklı herşeyi yoketmeye çalışırlar.

sanat yaratamadıklarından,
sanatı anlayamazlar.
yaratma başarısızlıklarını,
dünyanın beceriksizliğine yorarlar.

kendileri tam sevemedikleri için,
senin sevginin eksik olduğuna inanırlar.
ve senden nefret ederler.

ve nefretleri
parlak bir elmas,
bir bıçak,
bir dağ,
bir kaplan,
bir baldıranotu gibi mükemmeldir.


en usta oldukları sanattır nefret!

olene kadar tam bir liseli olarak yasamis muptezel. adam 14 yasinda ergenlige girip olene kadar bunu atlatamamis.

amerikalılar tarafından türklerin neden sevdiği anlaşılamayan yazar.