edinburgh

iskoçya'nın başkentidir. bir şehir tarihi dokusunu nasıl koruyabilir sorusuna net olarak bir cevaptır. şehrin mimarisi, kaleleri, binaları gerçekten çok etkileyicidir. gezerken zaman zaman orta dünyada mıyım? acaba hissine kapılıyor insan. havasına kesinlikle güven olmaz. bir bakarsın güneşli, bir bakarsın dolu yağıyor, bir bakarsın fırtına var ama hepsi kendisine çok yakışıyor. gezmek için 2 gün ayırmanız yeterlidir. yaşamak için ise bir ömür diyelim.

circus lane sokağının güzelliklerini seyredip bir kahve içebilirsiniz. dean village bu köy gerçekten bu şehrin en güzel yanlarından birisidir. edinburgh kalesine gidip castle rock'da şehrin o eşsiz manzarası ile ruhunuzu dinlendirebilirsiniz. tabii ben ekstra olarak joint kullandım o başka :)) viski tutkunları için arcade bar'ı önerebilirim. yerli iskoç viskilerinin aromaları gerçekten damak çatlatıyor. onun haricinde frankenstein pub'da tercih edilebilir.

akşamları şehir çok fazla dinamik değil. mekanlar daha hızlı durumda kafanıza uyan mekanlar da eğlenebilirsiniz. iskoç halkı genel olarak kibar bir yapıya sahip. güvenle sokaklarında dolaşabilirsiniz. imkanı olanların gidip bu büyüleyici şehri doyasıya gezip ruhlarını dinlendirmelerini öneririm.

birçok etmenle bence mükemmelliği yakalamış şehirdir. sıkılmak için çok büyük, insanlardan bunalmak için çok küçüktür. aynı gün içinde tarihi buram buram hissedip müze gezebilir, arkadaşlarınızla çok-kültürlü bir cafede buluşabilir hatta bir volkan tepesi olan (bkz: arthur's seat)'e çıkıp trekking yapabilirsiniz.

sanıldığının aksine telaffuzu "edinburg" değil, "edinboro" ya da "edinbra" olan iskoçya'nın başkenti.

beyaz, gri ve kara tonlardaki bulutların semalarından eksik olmadığı, bununla birlikte yağmurunun da bol olduğu, bazı avrupa kentlerinde de görüldüğü gibi zamanın yüzlerce yıl öncesinden durmuş olduğu iskoçya başkenti.

çok güzel bir kent.yemyesil,sisli ve yağmurlu.herşeyiyle on numara.ancak çok pahalı.edinburgh universitesinde yüksek lisans eğitimine hak kazanıp (ortaçağ tarihi programi) 1 yıl dil okuluna devam ettim.ancak (acik konusmak gerekirse) masraflarla başa cikamadigimdan pismanlik icinde geri döndüm.kaydimi sildirmek zorunda kaldim..dönmeseydim bitirebilir miydim ya da calistigim kurumdan 1 yil daha izin istesem alabilir miydim bilmiyorum ancak sterlin kuru bizi cok zorladi.liranin türkiyede bile hükmü yokken ingilteredeki durumu anlatmak daha da zor.burs var falan deniyor ama burs da yok doğru düzgün.varsa da eski ingiltere sömürgelerinden gelenlere veya ingiltere milletler topluluğu üyesi ülkelere (namibya,nijerya,hindistan , vd.) veriliyor.öğrenim gören türk ögrenci az onlardan da burs alan bir kişi vardi o da doktora sonrasi arastirma bursu aliyor.

en azından ingiltereyi , ingiltere özelinde iskocyayi gördük.bunu kar olarak kabul ediyorum.bir dolu anı ile geri geldik.belki tekrar döneriz bir gün.

bugün 1.edward okuduğum için beni gülümseten başlık. cesur yürek filminde anlatılan kral profili şerefsiz olsa da baya reformist falan da bir adammış.

büyük britanya kenti.