karpuz

hayatımda gidip, seçip aldığım bir meyve (sebze?) değil.

ancak alacak olsaydım kesin olarak şap şap vurarak anlıyormuş gibi yapardım. "hmmm" falan der, başkasını da şaplatırdım. iyice keyfini çıkarırdım o hareketin.

şöyle buzzzzz gibi yanına peynir ekmekle güzel giden. herhalde dinlene dinlene sabahtan akşama yerim gibi.

karpuzları yerlere atıyorlar, bahçelerini açıyorlar gelsin toplasınlar diye...

çukurova toprağından bahsedeyim, 150-160 bin dönüm kaldıracağı ekim vardır.
sadece tek kişi 18 bin dönüm karpuz ekerse, ve bunları çarpın tüm karpuz ekicileriyle...

olmaz.

böyle karpuzları yere atarsınız.

buradaki en büyük ahval, tohumcuların fidecilerin.
*
havuz taşıyor baba. giren çok.

kediden sonra ikinci sırada yer alır.

düşünün ki buzdolabı diye bir şey yok. serinletici bir karpuzun güneşten başka bir şeye ihtiyacı yok arkadaşlar.

mucizenin adı karpuz dur. muhteşem bir meyve. daha iyisi tasarlanamazdı. yüksek tasarım.

bunun içine vodka falan dolduruyorlar. batının ahlaksızlığını almamız lazım. en azından bir kısmını.