21.
üç çocuktan en zekisiydi. babası soy'a başka veya alttan(mısır'dan çünkü onlar tanrı soyundan geldiğine inanıyormuş? soy karışmasın diye kızını iki kardeşiyle de evlendirdi.
erkek çocuk, daha küçük ve ablası gibi zeki olmadığı ve onun kontrolünü sağlamak daha kolay olduğu için onu tahta çıkarıyorlar babaları öldükten sonra. ablasını suriye'ye sürgün ediyor.
o zamanlar diğer krallıklar(roma-sezar) arasında savaş oluyordu. ve kralın yanındaki adam onlardan yardım talep ediyordu ama kralın yanındaki adam bunu reddettip krala göz dağı veriyor. böyle olunca karşı kral kleopatra'ya ulaşıyor. orada kendine yine ordu kuran kadına iş birliği teklif ediyor ve anlaşma sağlanıyordu. kleopatra'ya biraz destek sağlıyor ve kadın kardeşini öldürüp tahtta geçiyor.
çevresindeki krallık etraftaki her krallığı aldığında çok büyüdüğü için idare etmede zorlanılıyor ve 3'e bölüp yönetmeye başlıyorlar.
o kral kleopatra ile iş birliği yaptığında onun güzelliğinden baya etkileniyor. kadında bunu fırsata dönüştürüyor. çünkü savaş kapıda, o kadar büyük orduyla karşı karşıya gelirse halkı ölecekti. halkını yaşatmak adına adamı kullanıyor. çocuk sahibi oluyor.
sonra üçlüde de anlaşmazlıklar oluyor yine kendi aralarında savaş çıkıyor ve ilk sözde sevdiği adam ölüyordu sanırım. bu sefer eli zayıflıyor ama sınırına yakın 2 kraldan biri onu ayağına çağırıyor. kadın giderken melek gibi bembeyaz giyinip o adamın da aklını alıyor. (geçmişte olsa da erkeklerin aklının çalıştığı yer bariz olunca böyle zaaf hâline getiriliyor.) kadını öldürmeyi düşünüyordu ama vazgeçiyor. bu sefer iç güvesi gibi kadının krallığına geliyor. bundan da 2 çocuğu oluyordu yanlış hatırlamıyorsam. ama bir sıkıntı var o da adamın evli oluşu. ve karşı kralın kuzeni ya da başka bir yakınıyla. o yüzden diğer kral kleopatra'yı bırakmazsa savaş haberi yolluyordu. o da karısının yanına dönüyordu, dönmek zorundaydı. ve ara ara buluşma yerleri vardı.
fazla dil biliyor, ikna kabiliyeti yüksek, zeki ve güzel olunca daha ne olsun? bunlar erkek düşmanlar için hep koz.
mısır'ın son başa geçeni.
ölümü (iskenderiye'de) kendini zehirlemesiyle sona eriyor. niye çünkü eski zamanda tahtta olup öldürülmek alçaltıcı veya ayıp gibiydi. kral soyundan geliyorsan ya başa geçersin ya da kendini öldürürsün. düşmanın seni öldürmesi bir prestij haline geliyor.
geçmişteki en güçlü kadın hükümdarların, imparatoriçelerin vs. youtube'de videosu vardı keyifliydi. anlatımı, görsel ve detaylar kaliteliydi. ama izleyeli çok oluyor o yüzden isim detayına giremedim. çoğu isim benim aklımda kalacak türden değildi...
erkek çocuk, daha küçük ve ablası gibi zeki olmadığı ve onun kontrolünü sağlamak daha kolay olduğu için onu tahta çıkarıyorlar babaları öldükten sonra. ablasını suriye'ye sürgün ediyor.
o zamanlar diğer krallıklar(roma-sezar) arasında savaş oluyordu. ve kralın yanındaki adam onlardan yardım talep ediyordu ama kralın yanındaki adam bunu reddettip krala göz dağı veriyor. böyle olunca karşı kral kleopatra'ya ulaşıyor. orada kendine yine ordu kuran kadına iş birliği teklif ediyor ve anlaşma sağlanıyordu. kleopatra'ya biraz destek sağlıyor ve kadın kardeşini öldürüp tahtta geçiyor.
çevresindeki krallık etraftaki her krallığı aldığında çok büyüdüğü için idare etmede zorlanılıyor ve 3'e bölüp yönetmeye başlıyorlar.
o kral kleopatra ile iş birliği yaptığında onun güzelliğinden baya etkileniyor. kadında bunu fırsata dönüştürüyor. çünkü savaş kapıda, o kadar büyük orduyla karşı karşıya gelirse halkı ölecekti. halkını yaşatmak adına adamı kullanıyor. çocuk sahibi oluyor.
sonra üçlüde de anlaşmazlıklar oluyor yine kendi aralarında savaş çıkıyor ve ilk sözde sevdiği adam ölüyordu sanırım. bu sefer eli zayıflıyor ama sınırına yakın 2 kraldan biri onu ayağına çağırıyor. kadın giderken melek gibi bembeyaz giyinip o adamın da aklını alıyor. (geçmişte olsa da erkeklerin aklının çalıştığı yer bariz olunca böyle zaaf hâline getiriliyor.) kadını öldürmeyi düşünüyordu ama vazgeçiyor. bu sefer iç güvesi gibi kadının krallığına geliyor. bundan da 2 çocuğu oluyordu yanlış hatırlamıyorsam. ama bir sıkıntı var o da adamın evli oluşu. ve karşı kralın kuzeni ya da başka bir yakınıyla. o yüzden diğer kral kleopatra'yı bırakmazsa savaş haberi yolluyordu. o da karısının yanına dönüyordu, dönmek zorundaydı. ve ara ara buluşma yerleri vardı.
fazla dil biliyor, ikna kabiliyeti yüksek, zeki ve güzel olunca daha ne olsun? bunlar erkek düşmanlar için hep koz.
mısır'ın son başa geçeni.
ölümü (iskenderiye'de) kendini zehirlemesiyle sona eriyor. niye çünkü eski zamanda tahtta olup öldürülmek alçaltıcı veya ayıp gibiydi. kral soyundan geliyorsan ya başa geçersin ya da kendini öldürürsün. düşmanın seni öldürmesi bir prestij haline geliyor.
geçmişteki en güçlü kadın hükümdarların, imparatoriçelerin vs. youtube'de videosu vardı keyifliydi. anlatımı, görsel ve detaylar kaliteliydi. ama izleyeli çok oluyor o yüzden isim detayına giremedim. çoğu isim benim aklımda kalacak türden değildi...
devamını gör...
22.
23.
kendi adımı soyadımı görüyorum sanki sol frame’de.
şaka bir yana insana en güzel gelen kelime kendi adıymış diye duymuştum bir yerde. o bilgi doğrusuysa hakikaten şuur altındaki adım bu olmalı.
şahsiyetine gelirsek, bu kadın sağlam bir loser bana göre. kime elini atsa elinde kalmış.
şaka bir yana insana en güzel gelen kelime kendi adıymış diye duymuştum bir yerde. o bilgi doğrusuysa hakikaten şuur altındaki adım bu olmalı.
şahsiyetine gelirsek, bu kadın sağlam bir loser bana göre. kime elini atsa elinde kalmış.
devamını gör...
24.
akla hemen güzel hanımları getiren isimdir.
devamını gör...
25.
çirkin olmasının yanı sıra, guatr hastası olduğu belirgindi.
devamını gör...
26.
aşırı güzelliği ile ünlü kraliçe. çirkin bir kölenin kendisini oynadığı ve son olarak intihar senaryosu üzerinde anlaşıp yeni manitası ile birlikte arazi olduğu biliniyor. kleopatra'nın gerçekte erkek olabileceği de düşünülmüş ancak inanılması güç güzelliğini, çirkin bir kölenin arkasına saklanırken dahi dünyaya duyurma merakı sebebi ile gerçekten çok güzel bir kadın olduğuna kanaat getirilmiş. gerçekte kim olarak hangi krallığı yönettiği ve ne zaman öldüğü bilinmiyor. büyük kralların güzel eşleri/dostları araştırılırsa belki izi sürülebilir.. *
devamını gör...
27.
genel bir düzeltme; yunanlı değil, yunan.
devamını gör...
28.
ptolemaios hanedanı'na mensuptur. bu hanedana adını veren "ptalemaios ı soter" büyük iskender'in komutanlarındandır ve makedon'dur. doğal olarak kleopatra'da makedon'dur. antik makedonlar kuzey yunanistan civarında meskundular. kendisi için "helenistik makedon" ifadesi uygun olabilir. yani aslen makedonlardır fakat helen kültürüyle yoğurulmuşlar.
büyük iskender m.ö 323 yılında ölünce ardında bırakmış olduğu imparatorluk, generalleri tarafından paylaşıldı. ptolemaios mısır'ı kendi hakimiyeti altına aldı. kendisi helenistik makedondu. bundan dolayı soyundan gelenler de kendisi gibi helenistik makedondur.
büyük iskender'in ardılları yani "diokhlar" hâkim oldukları topraklarda kendi kültürlerini yaymışlardır. bu dönemlerde helenistik makedon kültürü iran'da, mısır'da, orta doğuda hatta hindistan'da bile yayılmıştır.
kleopatra mısır'da doğdu, orada büyüdü, eğitim aldı. kleopatra'yı tek bir kültürle açıklamak çok kısır bir çabadır. kendisi 3 kültürün etkisi altında yetişmiştir. "helen, makedonya ve mısır". antik mısır dilini bilen, konuşan ilk ptolemaios hükümdarıdır.
selefleri gibi sadece yunanca konuşmazdı. onların aksine kapalı bir saray hayatını tercih etmemiş, halkın arasına sık sık karışmıştır. artık tedbil-i kıyafetle mi yoksa hanedana özgü elbiselerle mi orasını bilemem.
kendisi büyük bir stratejist, yetenekli bir diplomasi cambazıydı. jül sezar ve marcus antonious ile olan ilişkileri sayesinde mısır'ın hürriyetini roma imparatorluğu'ndan korumuştur.
vergi sistemini düzene oturttu, halkın devlete olan borçlarını sildirdi, kaos içindeki tahıl ticaretini kontrol altına aldı ki o dönemler mısır, roma'nın ekmek deposuydu. üzerinde kendi resmi olan paralar da bastırmıştır.
seleflerinden farklıydı, mısır dilini biliyordu, halk tarafından kabul görüyordu, iskenderiye kütüphanesini destekledi ve oranın bilim ve kültür merkezi olmasında da büyük çaba sarfetti. kendisini yerel halka tanrıça isis'in dünyadaki varlığı olarak sunmuştur. böylece meşruiyet kazanmıştır.
stratejik evlilikleriyle de nâm salmıştır. öyle ki jül sezar'dan olma oğlu sezarion'u roma'nın varisi olarak göstermiştir. doğu akdeniz gücünü elinde tutmak için marcus antonious ile de evlendi. fakat bu hareketi nedeniyle roma'da agustus octivianus, kleopatra'yı kendine tehdit olarak gördü. aktium savaşı patlak verdi. kleopatra ve kocası marcus bu savaşta mağlub oldu. sonuç olarak ikisi de intihar etti ve mısır, roma'ya bağlandı.
büyük iskender m.ö 323 yılında ölünce ardında bırakmış olduğu imparatorluk, generalleri tarafından paylaşıldı. ptolemaios mısır'ı kendi hakimiyeti altına aldı. kendisi helenistik makedondu. bundan dolayı soyundan gelenler de kendisi gibi helenistik makedondur.
büyük iskender'in ardılları yani "diokhlar" hâkim oldukları topraklarda kendi kültürlerini yaymışlardır. bu dönemlerde helenistik makedon kültürü iran'da, mısır'da, orta doğuda hatta hindistan'da bile yayılmıştır.
kleopatra mısır'da doğdu, orada büyüdü, eğitim aldı. kleopatra'yı tek bir kültürle açıklamak çok kısır bir çabadır. kendisi 3 kültürün etkisi altında yetişmiştir. "helen, makedonya ve mısır". antik mısır dilini bilen, konuşan ilk ptolemaios hükümdarıdır.
selefleri gibi sadece yunanca konuşmazdı. onların aksine kapalı bir saray hayatını tercih etmemiş, halkın arasına sık sık karışmıştır. artık tedbil-i kıyafetle mi yoksa hanedana özgü elbiselerle mi orasını bilemem.
kendisi büyük bir stratejist, yetenekli bir diplomasi cambazıydı. jül sezar ve marcus antonious ile olan ilişkileri sayesinde mısır'ın hürriyetini roma imparatorluğu'ndan korumuştur.
vergi sistemini düzene oturttu, halkın devlete olan borçlarını sildirdi, kaos içindeki tahıl ticaretini kontrol altına aldı ki o dönemler mısır, roma'nın ekmek deposuydu. üzerinde kendi resmi olan paralar da bastırmıştır.
seleflerinden farklıydı, mısır dilini biliyordu, halk tarafından kabul görüyordu, iskenderiye kütüphanesini destekledi ve oranın bilim ve kültür merkezi olmasında da büyük çaba sarfetti. kendisini yerel halka tanrıça isis'in dünyadaki varlığı olarak sunmuştur. böylece meşruiyet kazanmıştır.
stratejik evlilikleriyle de nâm salmıştır. öyle ki jül sezar'dan olma oğlu sezarion'u roma'nın varisi olarak göstermiştir. doğu akdeniz gücünü elinde tutmak için marcus antonious ile de evlendi. fakat bu hareketi nedeniyle roma'da agustus octivianus, kleopatra'yı kendine tehdit olarak gördü. aktium savaşı patlak verdi. kleopatra ve kocası marcus bu savaşta mağlub oldu. sonuç olarak ikisi de intihar etti ve mısır, roma'ya bağlandı.
devamını gör...
29.
yüzyıllardır unutulmamasının sebeplerinden biri de kendini tanrı ilan eden bir kadın olmasıydı..
isis’in beden bulmuş hâli olduğunu ilan etti.
bu, halkını büyülemekten fazlasıydı;
politik zekasıyla bir hamle yapmış tüm gücü kendisinde toplamıştı..
insanlar tanrılarına ihanet etmezlerdi çünkü.
“ey isis, ben senin gölgen değilim artık…
ben senin aynadaki yansımanım.
kılıcım senin sihrin, sözüm senin dua mırıltın.
roma’nın adamları bana kraliçe dedi;
ama sen, ey ebedi kadın, bana ‘kızım’ dedin.
bugün ben taç giymiyorum, ben tanrılığımı ilan ediyorum.
kutsal dişi olan her şeyin adına…”
isis’in beden bulmuş hâli olduğunu ilan etti.
bu, halkını büyülemekten fazlasıydı;
politik zekasıyla bir hamle yapmış tüm gücü kendisinde toplamıştı..
insanlar tanrılarına ihanet etmezlerdi çünkü.
“ey isis, ben senin gölgen değilim artık…
ben senin aynadaki yansımanım.
kılıcım senin sihrin, sözüm senin dua mırıltın.
roma’nın adamları bana kraliçe dedi;
ama sen, ey ebedi kadın, bana ‘kızım’ dedin.
bugün ben taç giymiyorum, ben tanrılığımı ilan ediyorum.
kutsal dişi olan her şeyin adına…”
devamını gör...
30.
benim gibi tarihe iz bırakan kadın firavundur...*
devamını gör...