lisede yaşanmış en garip olay

arkadaşlarımla birlikte lise 1'deyken okulun dilek ve şikayet kutusuna görüşlerimizi esprili bir dille atmıştık. kantindeki fahiş fiyatları dile getirmek için "yemek yerine kazık yiyoruz" gibi bir ifade kullanmıştık örneğin. biz bu dilekçe kutusuna bakılmadığını düşünürken okul müdürü ertesi gün tüm okulu bahçede toplattırıp istiklal marşı okutturdu. bir perşembe günüydü bayram değil seyran değil müdür bey bizi neden öptü derken istiklal marşının ardından elinde bizim dilekçeyle kürsüye çıktı. ağzından tükürükler saçarak "kim yazdı bunu ben biliyorum bunu yazanı tahmin ediyorum, sizi bulucam terbiyesizlerr" diye bağırmaya başladı. herkes baya şaşkındı, hocalar da bize kesin 11ler yaptı diyordu. zaten 400 kişilik okulduk köy gibi bir yer. allah var ben ve arkadaşlarım efendi çocuklardık bir de 9. sınıfız kimse bizden beklemiyor. biz de öyle rahattık ki asla bizi bulamayacağını düşünüyorduk. öyle de oldu, kamera kayıtlarından bizi gördüyse de bir daha çağırmadı zaten, fakat bizim bu tarz atılımlarımız lise sona kadar devam etti.

lisenin ilk yılında daha yeniyiz bir şey bilmiyoruz kavga falan çok oluyordu o ara sonra yine liseler arası kavga varken bizim müdür de gitmiş kavgaya yalan haber sanmıştım ama sonradan anladımki gerçekmiş. öğrenciler o adamı çok severdi onun için.

hangi birisini anlatsam bilemiyorum ancak lise 3’ün son haftasında bir grup arkadaş ile okulda yatma organizasyonum ve sonrasında müdürün okula gelmesine vesile olacak olaylar zinciri sanırım başı çeker.

adli vaka olmaktan son dakika yırtmıştık.

arkadaşımla teneffüste koridorda yürüyüp konuşurken müdürün kalabalıkları aşıp arkamızda bitmesi ardından "sesiniz odama kadar geldi. biraz saygılı olur insan." demesi. benle arkadaşım uzun bir süre arkasından bakmıştık. aradan yıllar geçti. hala neden kızdığını tartışıyoruz.

bitmesi. lise nasıl biter lan. bitince herşey boka sarıyor.

okulun kenarında dere geçerdi bildiğin lağım akardı
derenin hemen yanında göbek bağı duran bir bebek görmüştük
polis olay yeri inceleme falan
bebek okulun giderinden oraya gitmiş olamaz o giderden daha bizim b.k muz gitmiyordu bebek nasıl gitsin ?
belli ki dışardan gelmiş

sınıfımızda bir zıpır arkadaşımızın, sıcaktan korunmak için atatürk büstünün altında oturan kızlara balgam atması, balgamın kızın saçına yapışması. kötü bir gündü. aklıma geldikçe gülerim.

evlenen bir abinin bana verdiği porno dergileri sınıf arkadaşlarıma satmam.
yıl 1997 tabi.

lise görmedik ama pandemi sürecinin tamamı diyebilirim*

fizik hocası ile resim hocasının fizik laboratuvarında birtakım çalışmalar yaparken yakalanmaları

edebiyat dersinde hoca bana:
-"sen tırnaklarına bir şey mi sürüyorsun?" diye sordu.*
+hayır, dedim.
-"gel bakayım buraya" dedi.
gittim, tırnak kontrolü yapıldı.*
sonraaa en yakın arkadaşım,manyak şey,
-'hocam dişlerine de bakın, onlar da çok güzel inci gibi' dedi.*
o an o kızı boğacaktım.*
sonra dişlerime de baktı

o an kendimi kurban bayramına seçilen inek gibi hissettim*.

arkadaşın kartopuna para sıkıştırıp tavana atması akabinde paranın kartopuna gömülü kalmasıyla topluca sıraların üstünde birbirimizi ezip parayı almaya çalışırken hocanın da bizi yakalaması. topluca disipline verilmiştik

okul başkanımız yurttaki haraç çetesinin başındaydı. bir gün büyük bir kavga oldu, haraç işleri ortaya çıktı ve başkanla birlikte birkaç kişi okuldan atıldı.

birine insta üzerinden açılıp konuşmuştum gizli hesaptan sonra ismimi öğrendi dedim zaten aman nolcak okul kaç kişi beni fark etmez bile diye. sene sonunda derece yapıp ismimi söylerek beni kürsüye çıkaracaklarını pek de düşünmemiştim. yaşayamadığım en büyük sevinçlerimdendir. bütün arkadaşları okulun yarısı olması da olayın tuzu biberi oldu

efendim bazı detayları önceden vereyim, spor yapmaktan hiç hoşlanmayan tek kişi bendim sınıfta. hâliyle beden eğitimi derslerinde genelde spor salonunda tek başıma ben olurdum. bir gün okulun bodrum katındaki spor salonundayken pek muhabbetimin olmadığı bir sınıf arkadaşım geldi. "müezzin, seninle bir şey konuşmak istiyorum. sen insanları yargılamayan birisin, yalnızca sana açılabilirim" dedi. bir yere oturduk, anlatmaya başladı. bazen yerde kağıtlar gördüğünü, kağıtlara dikkatli bakınca üzerlerindeki arapça yazıları fark ettiğini ve bunların yok olduklarını söyledi. ben bir yusuf yusuf oldum, dedim bu kız herhalde zır deli ve beni bu bodrum katında doğrayacak. kem küm ettim ve spor salonundan sıvıştım. sonradan öğrendim ki kız psikiyatrik tedavi alıyormuş, sağda solda annem cin diye dolaşıyormuş.*

bizim bi arkadaş vardı. hastaydı bu bayılıp duruyordu. günlerden bi gün bu müptezel 2. mi 3. mü derse geç kaldı. hoca "oğlum gidin bakın şuna" diyerekten aralarında benim de bulunduğum 5 erkeği görevlendirdi. okulda bunu arıyoz. en son tuvalete bi baktık bu yüzü koyun alaturka tuvalete uzanmış yatıyor. o zamanlar lacivert ceket var, sırtında da 46 numara kösele ayakkabı izi var. biri buna arkadan basmış. buda o ara bayılıp düşmüş, vuran pijde kayıplara karışmış hemen. kim vurduysa asla bulamadık. ayakkabının kalıbını çıkarıp bütün okulda karşılaştırma yaptık gene yok. öyle de bir gizem.

omuzumuza aldığımız arkadaşımızla koridorda fenerbahçenin tribün bestesi(anlasana) haykırırken okulun müdürüyle karşılaşmıştık. o da galatasaraylı olduğu için, bize aynı tonda galatasaray bestesi okumuştu(yıl 2013, türk lisesi) *

lise 1'de 1. dönem başında öğlen molasında hayvan gibi merdiven inerken o kalabalıkta,basamaklardan birinde gözüm yoklama kağıdına çarptı. karnımızı doyurduktan sonra milleti nasıl etkileyebilirim telaşı içerisinde en sevdiğim ders olan tarih dersine girdiğimizde o kağıdın bizim sınıfa ait olabileceği aklımın ucundan dahi geçmemişti. ben sahip olduğum tarih potansiyelini kullanmaya hazırlandığım sırada yoklama alınmaya başlandı. ama kağıt ortalıkta yoktu. hoca bize dönüp sınıfa kağıdı sorduğunda büyük bir heyecanla onu gördüğümü söylemiştim. bana nerede diye sorduğunda gidip almak için izin istedim ve gidip okul nöbetçilerinden teslim aldım. sınıfa günü kurtarmış olmanın verdiği büyük bir gururla elimde ezilmiş,yıpranmış olan yoklama kağıdını göstere göstere giriş yapıp hocaya teslim ettiğimde sabotaj ile suçlanacağımı hiç tahmin edemezdim. hoca o kağıdın müsebbibinin ben olduğumu iddia etti ve neden başka birisi görememiş diye tersledi. suçlunun ben olup olmadığıma dair sınıfta oylama yapıldı. üç reyle suçsuz olduğum kabul edildi. lise hayatım böyle bir rezaletle başladı. o kağıttanbeter oldum. o hoca denen gavat yüzündende tarih dersinden soğudum.

sınıfı geçtiğim sene beden notumun 60 olması aga. hiçbir açıklaması yok.. liseler kurulduğundan beri bedenden bu kadar düşük not almış kimseyi görmedim

bir sözelci olarak sayısalcilarin ağırlıklı olduğu bir sınıfta 9. sınıfa merhaba dedim. matematikten sınav olmuşuz ilk sınavlar kötü buda sanırım ilk dönemin 3. sınavı falan olması lazım . millet matematikten 100 alamamış nasıl olabilir derdinde kimisi 99 kimisi 95 falan filan.matematik hocam bana uzaktan bakarak tebrik ederim dedi. millet bana bakıp la bu 100 mu aldı fısıltıları. kağıt bir geldi 70 almışım. o sırada utanmıştım siniftaki ineklerden dolayı ama hocam iyi ki sizin öğrenciniz olmuşum. matematik aynı, o 70 'te kaldı. bu arada kopya yok kesinlik beynimin teri...