normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
2161.
beyhan budak dinliyorum, şunu farkettim : benim psikolojim bozulmuş.
evet evet ilişki kaynaklı alt üst olmuşum.
dağıldım bu doğru, güzel insan!
ve şimdi merdivenlerden dans ede ede inip beyhan budak kitabı almaya gidiyorum..
evet evet ilişki kaynaklı alt üst olmuşum.
dağıldım bu doğru, güzel insan!
ve şimdi merdivenlerden dans ede ede inip beyhan budak kitabı almaya gidiyorum..
devamını gör...
2162.
yalnız olmak en iyisiydi. kimseyi üzmemek, endişelendirmemek. belki de yalnız kalmayı hakediyordumdur. belki de herkes yalnız kalmalıdır.
devamını gör...
2163.
hayal olmasaydı hayat olur muydu?
sonuçta hayal etmeden bugünlere gelmemiz ne kadar mümkün olabilirdi? sanatta, bilimde, felsefede hayallerin ürünleri insanlığı bu noktaya getirdi. bundan sonra da yine hayal edebildiğimiz ölçüde ilerleyebileceğiz. peki içinde bulunduğumuz durum, yaşadığımız coğrafya buna ne kadar elverişli?
düşündükçe içim daralıyor bu sorunun cevabını.
sonuçta hayal etmeden bugünlere gelmemiz ne kadar mümkün olabilirdi? sanatta, bilimde, felsefede hayallerin ürünleri insanlığı bu noktaya getirdi. bundan sonra da yine hayal edebildiğimiz ölçüde ilerleyebileceğiz. peki içinde bulunduğumuz durum, yaşadığımız coğrafya buna ne kadar elverişli?
düşündükçe içim daralıyor bu sorunun cevabını.
devamını gör...
2164.
emrivaki işlerden ve iki ayağımın bir pabuça sokulmasından nefret ediyorum. bazı şeylere mecbur bırakıldığım için, yatıp uyumak geliyor. özgürlüğüm elimden alınıyor gibi hissediyorum ve stres yapıyorum. bu yüzden de çat kapı gelen insanları da sevmiyorum. genel anlamda misafir pek sevmiyorum galiba. şimdi bir gün önce ankara'daki akrabağlar annemi aramış e biz size sabah kahvaltısına geliyoruz diye, aman allahım evde temizlik diz boyu artı olarak pazartesi günü sınavlarım başlıyor yani.. yok vallahi misafir sevmiyorum.
devamını gör...
2165.
el ele sahilde dolaşıyorlardı. yüzlerindeki tatlı tebessüm birbirlerinin kalbine ilmek ilmek işlenmişti. kim bilir ne düşünüyorlar? aman boş ver, baksana iki aşık mesut...
bu az görülen bir olaydır coğrafyamızda.
denizin dalga sesleri eşliğinde aşk için gülüşmeler bir şarkının en güzel yeri gibiydi. ahh, aman allah ım! bu dünyada en güzel olay, sevgiyle güzelleşen yüzler olmalıydı.
sakince minik çakıl taşlarının üzerine oturdular. bi bakış, bi gülüş, sonra yine bakış... bu bakışlarda neler var kim bilir? anca kalbine sevdiğini alırsa anlar. o da zor madden ama. mannen zaten kalbi onun elleri, gülüşü, onunla olduğu için mutluluğuyla dolu desem az dolup taşmış gamzelerinden belli.
eğilip kulağına bir şey fısıldadı :"doyasıya sevebildiğim tek insansın..."
bu az görülen bir olaydır coğrafyamızda.
denizin dalga sesleri eşliğinde aşk için gülüşmeler bir şarkının en güzel yeri gibiydi. ahh, aman allah ım! bu dünyada en güzel olay, sevgiyle güzelleşen yüzler olmalıydı.
sakince minik çakıl taşlarının üzerine oturdular. bi bakış, bi gülüş, sonra yine bakış... bu bakışlarda neler var kim bilir? anca kalbine sevdiğini alırsa anlar. o da zor madden ama. mannen zaten kalbi onun elleri, gülüşü, onunla olduğu için mutluluğuyla dolu desem az dolup taşmış gamzelerinden belli.
eğilip kulağına bir şey fısıldadı :"doyasıya sevebildiğim tek insansın..."
devamını gör...
2166.
son, on gün.
devamını gör...
2167.
/hep diyorum, yine söylüyorum. içimde hep yarım kalmış bir şeyler var. bu o kadar garip, anlatması o kadar zor bir şey ki…
gözlerimin ardında hep bir dert, hep bir gam. içimdeki bir yer hep küskün. küçük bir çocuğun küskünlüğü ama bu. annesine küsüp yine anne diye ağlayan çocuklar gibi o yanım. mantığı yok, hisler çok!
mantık aramıyorum artık. yok çünkü farkındayım. mantığımı kenara bırakalı uzun zaman oluyor. mantıklı yaşayınca bu hayat çekilmiyor. hislerimin kapısını çalıyorum. bir mahzene açılıyor sanki kapı. içerisi karanlık çoğunlukla. kırıklıklar çok, camlar yok. bazen nefes alacak hava yok. giden çok, içerisi boş. köşede tek kişi var. ağzında sadece ona ait olan bir şarkı. kuşlar susuyor o an. ırmaklar bırakıyor akmayı, dünya dönmüyor bir süre. sonra mahzenin kapısı kapanıyor yavaş yavaş. geride eski bir kapıdan başka bir şey kalmıyor/
işin garip yanı şu ki, içeride neler olduğunu, neler yaşandığını ben bile bilmiyorum. kim bilir? belki güneş vurunca bir bir açılır, açılmaz sandığımız kapılar.
gözlerimin ardında hep bir dert, hep bir gam. içimdeki bir yer hep küskün. küçük bir çocuğun küskünlüğü ama bu. annesine küsüp yine anne diye ağlayan çocuklar gibi o yanım. mantığı yok, hisler çok!
mantık aramıyorum artık. yok çünkü farkındayım. mantığımı kenara bırakalı uzun zaman oluyor. mantıklı yaşayınca bu hayat çekilmiyor. hislerimin kapısını çalıyorum. bir mahzene açılıyor sanki kapı. içerisi karanlık çoğunlukla. kırıklıklar çok, camlar yok. bazen nefes alacak hava yok. giden çok, içerisi boş. köşede tek kişi var. ağzında sadece ona ait olan bir şarkı. kuşlar susuyor o an. ırmaklar bırakıyor akmayı, dünya dönmüyor bir süre. sonra mahzenin kapısı kapanıyor yavaş yavaş. geride eski bir kapıdan başka bir şey kalmıyor/
işin garip yanı şu ki, içeride neler olduğunu, neler yaşandığını ben bile bilmiyorum. kim bilir? belki güneş vurunca bir bir açılır, açılmaz sandığımız kapılar.
devamını gör...
2168.
daha dolu şeyler yazmak isterdim ama olduğu kadar. kaderin cilvesinde nâzenin takılan bir genç... yaş alıp gidiyor başı. rüya alemi ile benzer bir alem, her şey hem çarçabuk gerçekleşiyor hem de imkansız. insanın kendi yolu denen bir şey de var sanırım. bazı alışkanlıklara yaslanarak düşününce içinden çıkamıyor insan. bazı şeylerim hiç değişmeyecek mi diyor mesela kendine. ruhani bir varlık olmak ile tamamen bir ceset olmak arasındaki ince boşluk. süzülüyorum o boşlukta. neyi eleştirsem, neyi yargılasam mukabele-i bi'l misil başıma geliyor. karma çalışıyor, kozmik borçlar öde öde bitmiyor.
hani diyorsun bir yandan ev, araba, birikim? pasif mi kaldık çok ne? herkes sevgili yapmış bir de rezilce ayrılmışlar ağlak ağlak edebiyat yapıyorlar. ben de şunu anlamıyorum bak, al işte, eleştirdim, yargıladım, neden başıma gelmiyor beni terk edecek bir sevgili? kozmosa fake de atamıyoruz karşiiimmm. içimdeki irinleri de döküyorum bu arada, pislikleri, aşağılık komplekslerimi, kıskançlık, hamlık, çiğlik ve pişmemişliklerimi. daha fazlasına layık olan var da sanki. neyse iyice çirkinleşmeden bu paragrafa da son veriyorum. içimden bir ses geberin diyor bak bunu da demeden geçmiyorum, kıymetimi bilin.
ondan sonra, hayaller var her şeye rağmen. bir de gerçekten dost birkaç arkadaş. allah razı olsun varlar. bir de dört büyük halife olsaydı daha iyi olacaktı, yanına bir birim farkla imam-i azam ebu hanife'ye de hayır demezdim, şekersiniz, seviliyorsunuz*
bazen kendime fazlasıyla yetiyorum lan. evrim, mücadele, merhamet ve bilgelik. derin ruhani bilgelik. bir yandan geniş evler, sıfır bir otomobil, sıfır eşyalar, en afillisinden sosyal bir unvan... bir de kendimin (farklı yönleri ile bezenmiş) dişil versiyonu.
elimde hiçbiri yok. olsa kıymetini bilirdim diyorum... tıpkı cem yılmaz'ın nimet abla gişesinde kuyruk oluşturan insanların mikrofon uzatilinca "büyük ikramiyeyi kazanınca ne yapacaksınız?" diye sorulduğu zaman cevaben: "fakirlere, ihtiyacı olanlara yardım edeceğim" diyen insanları nitelendirdiği "işte o, yukarıyı bağlamaya çalışıyor" dediği gibi, ben de yukarıyı kandırmaya çalışıyorum, allah'ım diyorum, olsa kıymetini çok iyi bileceğim de sen vermiyorsun ya rabbul alemin ben ne yapayım aciz kulun...
ilham bitti...
hani diyorsun bir yandan ev, araba, birikim? pasif mi kaldık çok ne? herkes sevgili yapmış bir de rezilce ayrılmışlar ağlak ağlak edebiyat yapıyorlar. ben de şunu anlamıyorum bak, al işte, eleştirdim, yargıladım, neden başıma gelmiyor beni terk edecek bir sevgili? kozmosa fake de atamıyoruz karşiiimmm. içimdeki irinleri de döküyorum bu arada, pislikleri, aşağılık komplekslerimi, kıskançlık, hamlık, çiğlik ve pişmemişliklerimi. daha fazlasına layık olan var da sanki. neyse iyice çirkinleşmeden bu paragrafa da son veriyorum. içimden bir ses geberin diyor bak bunu da demeden geçmiyorum, kıymetimi bilin.
ondan sonra, hayaller var her şeye rağmen. bir de gerçekten dost birkaç arkadaş. allah razı olsun varlar. bir de dört büyük halife olsaydı daha iyi olacaktı, yanına bir birim farkla imam-i azam ebu hanife'ye de hayır demezdim, şekersiniz, seviliyorsunuz*
bazen kendime fazlasıyla yetiyorum lan. evrim, mücadele, merhamet ve bilgelik. derin ruhani bilgelik. bir yandan geniş evler, sıfır bir otomobil, sıfır eşyalar, en afillisinden sosyal bir unvan... bir de kendimin (farklı yönleri ile bezenmiş) dişil versiyonu.
elimde hiçbiri yok. olsa kıymetini bilirdim diyorum... tıpkı cem yılmaz'ın nimet abla gişesinde kuyruk oluşturan insanların mikrofon uzatilinca "büyük ikramiyeyi kazanınca ne yapacaksınız?" diye sorulduğu zaman cevaben: "fakirlere, ihtiyacı olanlara yardım edeceğim" diyen insanları nitelendirdiği "işte o, yukarıyı bağlamaya çalışıyor" dediği gibi, ben de yukarıyı kandırmaya çalışıyorum, allah'ım diyorum, olsa kıymetini çok iyi bileceğim de sen vermiyorsun ya rabbul alemin ben ne yapayım aciz kulun...
ilham bitti...
devamını gör...
2169.
yıllar sonra ilk defa kazağını aldım yatağıma. üniversitede o olmadan yanımda uyumazdım. yıkanmadı hiç, kokun hala üstüne gelir bana. kazağın bile evim benim.
devamını gör...
2170.
uzun uzun yazmaya , herhangi bir şeyi icra edecek pek gücüm pek yok gibi artık. uzun uzun burada yalnızlıktan dem vurmayacağım ya da dünyanın bayağılaşmasından bahsetmeyeceğim. sadece kelimeler ile son kez dans edeceğim ama burada.
şu günlerde defaatle hayatı sorguladım ve sorgulamaya devam ediyorum. hayat berbat. olumlama yapabilecek bir zihne şuan sahip deģilim maalesef. varolan neyse onun üzerinden yaşamımı sürdürürüm. polyanna gibi olamıyorum. ben şunu düşünüyorum dünya ile ilgili: farkındalığın arttıkça içimdeki acı da artıyor. farkında olmak acı verici. nasıl denir bilemiyorum ama hiçbir şey gerçek değil gibi. dünya yıkım üzerine kurulu. sevgiler bile değer görmüyor bu yüzyılda. sevmek diye bir şey yokmuşta sadece ama sadace kötülük hakim gibi dünyada . evrensel bir mutluluk hayal. biz buyuz. heves mi ettik , hayal mi kurduk hemen paramparça oluyor. milyarlarca evde akşamları yalnız oturan insanlar var. yalnızlık gölge gibi de peşimizi bırakmıyor. oysa ki böyle olmak zorunda değil. sevmek bile insanlara sahte geliyor. çünkü sahteliğe o kadar alışmışız ki... kıymetini bilmediğimiz ve yine bizi bir şekilde bekleyen güzel şeylerde var dünyada. sevginin hüküm sürdüğü dünyalarda olmalı ama önce bulmalıyız oraları...
bütün bu dünyadaki karmaşa da kadim dostum yalnızlığım beni bekliyor yine.
şimdi uzaklara gitmek lazım
şu günlerde defaatle hayatı sorguladım ve sorgulamaya devam ediyorum. hayat berbat. olumlama yapabilecek bir zihne şuan sahip deģilim maalesef. varolan neyse onun üzerinden yaşamımı sürdürürüm. polyanna gibi olamıyorum. ben şunu düşünüyorum dünya ile ilgili: farkındalığın arttıkça içimdeki acı da artıyor. farkında olmak acı verici. nasıl denir bilemiyorum ama hiçbir şey gerçek değil gibi. dünya yıkım üzerine kurulu. sevgiler bile değer görmüyor bu yüzyılda. sevmek diye bir şey yokmuşta sadece ama sadace kötülük hakim gibi dünyada . evrensel bir mutluluk hayal. biz buyuz. heves mi ettik , hayal mi kurduk hemen paramparça oluyor. milyarlarca evde akşamları yalnız oturan insanlar var. yalnızlık gölge gibi de peşimizi bırakmıyor. oysa ki böyle olmak zorunda değil. sevmek bile insanlara sahte geliyor. çünkü sahteliğe o kadar alışmışız ki... kıymetini bilmediğimiz ve yine bizi bir şekilde bekleyen güzel şeylerde var dünyada. sevginin hüküm sürdüğü dünyalarda olmalı ama önce bulmalıyız oraları...
bütün bu dünyadaki karmaşa da kadim dostum yalnızlığım beni bekliyor yine.
şimdi uzaklara gitmek lazım
devamını gör...
2171.
> eğer bir silahın olursa yakalanma ihtimali olmakla birlikte belki bir banka soyabilirsin. ama bir bankan olursa binlerce kişiyi soyabilirsin. üstelik yakalanma ihtimalin hiç yok...
devamını gör...
2172.
sözlüğe yatırımcı aranıyor ben de kendime.
kendi kendime yatırıyorum kendimi.
bakalım ne zaman yatıracaklar bana.
kendi kendime yatırıyorum kendimi.
bakalım ne zaman yatıracaklar bana.
devamını gör...
2173.
sana söylediklerimi kafana takma ne olursun diyor şarkıda.
kendine söyleyince bu cümleyi çok garip kaçmıyor mu?
ama ara ara söylemek de gerekiyor. kendi iç sesimizin saçmalığını sürekli dinlemek yıpratıcı olabilir. hatta yıkıcı bile olabilir.
bu aralar işte bununla mücadele ediyorum.
iç sesin tüm olumsuz buyruklarını bir bir alaşağı etmeye çalışıyorum.
başarılı olacak mıyım belli değil.
her konuştuğunda iğne gibi saplıyor kelimeleri.
kelimeler bile utanıyor biliyor musunuz?
insan kendi kendine bunu söyler mi diyorlar. havada uçuşup kaçmaya çalışıyorlar.
odamın serinliğinden bir yere gidemiyorlar. duvarlar hapis.
yatağımın üzerine uzanıyorum sonra, sırtüstü.
nefesimi dinliyorum.
bu ayaklar benim... bu kollar benim diyorum. bu zihin benimken bu başına buyrukluk neden.
sorular anlamsız.
nefes al nefes ver.
kendine söyleyince bu cümleyi çok garip kaçmıyor mu?
ama ara ara söylemek de gerekiyor. kendi iç sesimizin saçmalığını sürekli dinlemek yıpratıcı olabilir. hatta yıkıcı bile olabilir.
bu aralar işte bununla mücadele ediyorum.
iç sesin tüm olumsuz buyruklarını bir bir alaşağı etmeye çalışıyorum.
başarılı olacak mıyım belli değil.
her konuştuğunda iğne gibi saplıyor kelimeleri.
kelimeler bile utanıyor biliyor musunuz?
insan kendi kendine bunu söyler mi diyorlar. havada uçuşup kaçmaya çalışıyorlar.
odamın serinliğinden bir yere gidemiyorlar. duvarlar hapis.
yatağımın üzerine uzanıyorum sonra, sırtüstü.
nefesimi dinliyorum.
bu ayaklar benim... bu kollar benim diyorum. bu zihin benimken bu başına buyrukluk neden.
sorular anlamsız.
nefes al nefes ver.
devamını gör...
2174.
bilirsin rüyalarım çok karmaşıktır.
seninle uyumuş gibi hissettim dün. keşke bir kere bile fırsatımız olabilseydi. başkasıyla uyudum geçenlerde. rüya da kaldığım ikilemi anlatıyordu zaten. bebeğim olmuş ondan. dünya bu ki seninle karşılaşıyoruz, yakınlaşıyoruz. sana diyorum ki seviyor musun beni hala? sonrası yok bu bölümün.
eve gidiyoruz ama bebeğimi aynı binada başka birine bırakmışım. almak için merdivenlerden çıkıyorum. bazı yerler geniş bazıları daracık minnacık. geçmek için çok çaba sarf ediyorum. alıyorum bebeği, eve geliyorum. diyorsun ki senin mi evlat edindim vs geveliyorum.
ben en çok bundan korkuyorum bir gün gelirsin başkasının elini tutarken ben diye. bırakamam o eli, mecburiyetlerim olursa. ömrümce sen kadar kimseyi sevemeyeceğimi kabullendim ben. demeseydin ki bekleme beni hiç yolum şaşmazdı senden de. kalbim paramparça oldu kollarım gibi. deniyorum seni daha az sevebilmeyi. başkasının evinde bile seni düşünerek sigara içmemeyi. keşke onun yerinde sen olsaydını düşünmemeyi deniyorum.
birileri şu hikayeyi anlatsa bana mabadımla gülerdim. kimse vazgeçilmez değildir geçer derdim. 2 sene oldu be! azaldı eskisi gibi ağlamıyorum artık, olur olmadık mesajlar atmak sana ulaşmak için farklı yollar denemiyorum.
psikologum hangisi daha iyi eş olur ikilemini anlatıyor dedi. cevap çok net gelsen biliyorsun leylim. sayfalarca düşün ki o bunu okuyor entrysi okuyorum bir haber gelir senden bana belki diye. yok! yaşamama da ölmeme de izin vermiyorsun ki!
seninle uyumuş gibi hissettim dün. keşke bir kere bile fırsatımız olabilseydi. başkasıyla uyudum geçenlerde. rüya da kaldığım ikilemi anlatıyordu zaten. bebeğim olmuş ondan. dünya bu ki seninle karşılaşıyoruz, yakınlaşıyoruz. sana diyorum ki seviyor musun beni hala? sonrası yok bu bölümün.
eve gidiyoruz ama bebeğimi aynı binada başka birine bırakmışım. almak için merdivenlerden çıkıyorum. bazı yerler geniş bazıları daracık minnacık. geçmek için çok çaba sarf ediyorum. alıyorum bebeği, eve geliyorum. diyorsun ki senin mi evlat edindim vs geveliyorum.
ben en çok bundan korkuyorum bir gün gelirsin başkasının elini tutarken ben diye. bırakamam o eli, mecburiyetlerim olursa. ömrümce sen kadar kimseyi sevemeyeceğimi kabullendim ben. demeseydin ki bekleme beni hiç yolum şaşmazdı senden de. kalbim paramparça oldu kollarım gibi. deniyorum seni daha az sevebilmeyi. başkasının evinde bile seni düşünerek sigara içmemeyi. keşke onun yerinde sen olsaydını düşünmemeyi deniyorum.
birileri şu hikayeyi anlatsa bana mabadımla gülerdim. kimse vazgeçilmez değildir geçer derdim. 2 sene oldu be! azaldı eskisi gibi ağlamıyorum artık, olur olmadık mesajlar atmak sana ulaşmak için farklı yollar denemiyorum.
psikologum hangisi daha iyi eş olur ikilemini anlatıyor dedi. cevap çok net gelsen biliyorsun leylim. sayfalarca düşün ki o bunu okuyor entrysi okuyorum bir haber gelir senden bana belki diye. yok! yaşamama da ölmeme de izin vermiyorsun ki!
devamını gör...
2175.
bugün bir şekilde laf lafı açtı ve bir konuyu hatırlamak üzere eski mesajları okudum. kafamda oluşan tek şey aslında yoğun bir psikolojik manipülasyona maruz kaldığım. içinde bulunduğum zaman diliminde ya bunu görememişim ya da karşımdaki insana acıdığım için söylediği abidik gubidik laflara inanıyor gibi yapmışım. ama farkına vardım ki insanlar aslında beni kırmaktan hiç çekinmemiş. hep üzülebilir, kenara köşeye atılabilir ama gitmez olmuşum. kalbim kırılıyor, üzülüyorum desem bile kendini haklı çıkarma çabasını, sinirini benimle tartışarak atma yolunu terk etmemiş. yanlış anladın seni kırmak istemedim dememiş bir defa. bir defa ya bir defa. verdiğim değerle, gösterdiğim özveriyle öylece kalakalmışım. ne acı.
zaten çok yakın olduğum bi insan değil ama o zamanlar öyleydi. daha doğrusu belli ki ben öyle sanıyormuşum. ama güzel bir günün ardından gece uyumadan 3 5 dakika önce de bunun farkındalığını yaşamak kötü oldu.
zaten çok yakın olduğum bi insan değil ama o zamanlar öyleydi. daha doğrusu belli ki ben öyle sanıyormuşum. ama güzel bir günün ardından gece uyumadan 3 5 dakika önce de bunun farkındalığını yaşamak kötü oldu.
devamını gör...
2176.
ne yana dönse çıkmaz sokak. kime hak vereceği belli değil. sağa çekilirse sağa, sola çekilirse sola yöneliyor. kendine ait bir fikrin kalıcılığından söz edebilmek ne mümkün. aman ona ayıp olur, aman bu gücenir diye diye kendinden feragat ettikleri yastığa başını koyduğunda yanı başında bitiyor. vicdan azabı ile gözünü bile kırpmadan sabahı sabah ediyor. yeni güne dair ümit edebilecek ne kaldı ki.
devamını gör...
2177.
iyi değilim sözlük. sözlüğe bile bela olduğumu düşünmeye başladım. her ne kadar her şey geçici olsa da, hani sizin de yani birçoğunuzun da bildiği o hikaye var ya, yüzüğün üstünde "bu da geçer" yazıyormuş hani. evet mutlu olsan da geçiyor üzgün olsan da geçiyor. ama bu üzgün olmak ile alakalı değil. tabii ki kötü geçen bugünümü değiştirmek için harekete geçebilirdim ama ben hiçbir şey yapmadım. ama bu üzgün olmak değil sözlük. az önce kafamdaki o arkaplanda konuşan sesi çok iyi hissettim. bana "seni şutlayacaklar" dedi. ah bu korkuların ve kaygıların bilinmeyen temelleri. çok mu bencilim, ama bu heyecanım, bu baskı, bu korku ve bu kaygı neden hem de sadece durduğum yerde. uyuyup kurtulmak istiyorum, belki bir ümit geçerse diye. umarım benim için bir çıkış yolu olur. umarım.
devamını gör...
2178.
iki saattir başlıklara girip girip yazıp yazıp siliyorum. son derece bir sinir hali.
devamını gör...
2179.
benim için üzülme
bergen, mart’tan beri hayatımıza giren bir kadın. acıların kadını olmuş bir kadın. çilesi hiç bitmemiş. çilesi ömrünün sonunu belirlemiş.
kimimiz ona kızıyoruz, o kadar yanlış bir adamı niye sevdi diye?
o kadar yanlış bir adamı niye sevdin bergen?
tüm memleketin kadınları, doğru adamları sevdi, bir tek sen yanlış adamı sevdin.
herkesin eşi/sevgilisi ideal adam. zaten tüm kadınlar, adamın beş para etmez olduğunu anladığında, ondan ya ayrılıyor ya da boşanıyor. ya da çoğu kadının yaptığı gibi, hayatına hiç adam sokmuyor. adam olmayınca problem de olmuyor.
zaten bu dünyada kadınların tek derdi, onları yoran erkekler. kadınların başka hiçbir derdi yok.
öyle mi gerçekten, kadınların onları yoran erkekler dışında dertleri yok mu?
tüm yalnız kadınlar çok mu mutlu?
dünya üzerinden türkiye’ye bakalım. türkiye bir örneklem olsun. bergen gibi kadınlara bakalım. sağımızda solumuzda bergen gibi kaç kadın var? acıların kadını olan kaç kadın var? aman, bunun hayatı da hayat mıymış dediğimiz kaç kadın var?
acele etmeyin, biraz daha bakın sağınıza solunuza. üzülmeniz gereken kaç kadın var oralarda? kendi dramıyla boğuşan, acınılası kaç kadın var?
allah c.c, benden başka kimseden bir şey istemeyin diyor, benden başka kimse de size acımasın diyor. bir tek allah var ve o hepimize yeter.
bir tek allah varken, bizler bazen farkında olmadan ona buna ne çok acıyoruz. ona buna ne çok kızıyoruz. tüm yanlışlarımıza rağmen bizi affeden bir rabbimiz var ve biz zaaflarıyla hareket ettiği için ölmüş bir kadının yanlışlarını anabiliyoruz. her şeyimizi gören, ruh halimize hâkim olan rabbimiz bunu bize yapmıyor, ama biz bir başkasına yapabiliyoruz.
hasta olana üzülüyoruz, sanki ilk hasta olan oymuş gibi. ayrılana üzülüyoruz sanki ilk ayrılan oymuş gibi. kayıp yaşayana üzülüyoruz sanki ilk kaybı yaşayan oymuş gibi. üzülmemiz bizi kesmiyor ve ardından ona acımaya geçiyoruz. gülmesinin altında psikolojik bir rahatsızlık arıyoruz. ne geçiyor elimize, bolca vicdan huzuru. onu düşündük değil mi, ne ala memleket, o kendini düşünemezdi çünkü.
hayatın, hiç kimse için mükemmel olmadığı bir âlem burası. hayat her dakika mükemmel değil diye sağımızı solumuzu da parçalasak aynı, kayıtsız kalsak da aynı, aldırmayıp mutlu olmaya odaklansak da aynı.
az önce acısını bizimle paylaşan bir dostumuz için de aynı. birazdan bir şeyler yiyecek sonra bir şeyler izleyecek, sonra çalışacak, eline telefonunu alacak. kendini keyiflendirecek bir şeyler bulmaya başlayacak, bir arkadaşını arayacak ya da internette boşluğa yazılar yazacak. sonra o yazıların kesiştiği biri olsun diye umacak.
bergen de böyle bir kadındı. zaafları vardı, yetenekleri vardı. sevilmeye ihtiyacı vardı. iletişim kurmaya ihtiyacı vardı. yanında annesinin olması, mükemmel bir sesinin olması ona yetmedi. sevgi ihtiyacını, yanlış bir adamın karşılayacağını nereden bilebilirdi. bu dünyada, onu bırakmayan tek erkeğin sonu olacağını nereden bilebilirdi.
birini yargılarken, onun yerinden bakıp yargılamak lazım. empati yapmak lazım. bir çoğumuzun hayatı bergen’in hayatı gibi. inişler ve çıkışlar ile dolu. onun çıkışları kadar yüksek dozda olmasa bile her birimiz onun gibi kenarlarda dolaşıp duruyoruz. düşmememiz, düşmeyeceğimiz anlamına gelmez.
bir kadını, sevdiği yanlış adam yüzünden kızmak ile başka bir kadına, gece vakti sokakta dolaştığı için kızmak arasında bir fark yok.
herkes, kendi hayatını kendi doğruları üzerinden yaşar. bazen yanlışlar bizi doğrulardan daha çok mutlu eder. bu, bir kadın için diyeti kırmaktır, başka bir kadın için kredi kartına yüklenmektir, bir başka kadın için yanlış adama saplanmaktır.
kimi aşkını ifade edemez, kimi hastalığını, kimi dramını. her kadın anlattığından ya da gösterdiğinden çok daha fazladır. gösterdiği yönleri ile sağını solunu oyalar o sırada o da kendi derdi ile meşgul olur. bergen de öyle yaptı. yalnızlığı ile boğuşurken bir adam ile meşgul etti bizi.
adamın ona verdiği zararlarla meşgul olurken, yalnızlığını unuttu. sonra da onun o halinden istifade eden insanlar sayesinde başarıdan başarıya koştu. en sonunda da ayağı takıldı.
adam ise kendine mantıklı gelen şekilde onu korudu. tüm dünyaya mantıksız gelen bir şekilde yaptı bunu. onu evinin kadını yapmak isterken ona kara toprağı sunan bir şekil oldu bu.
o adam şu anda serbest, bergen ise her tarafı korkuluk dolu mezarında yatıyor.
bizler de hayatımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. gene aşk övülüyor, gene başarı övülüyor, gene vazgeçmemek övülüyor.
sen öldün bergen, biz aynı kaldık. bir süre sana üzülür, sana acır, sonra acıyacak başka insanlar buluruz kendimize. kendi hayatlarımız kendi doğrularımız ile kendimizi şişirip dururuz. biz yapmazdık deriz ve böbürleniriz.
bir başkasını kıskanmaktan zerre kadar farkı olmayan bir başkasını acımaktan kendimizi kurtarmadan yaşar gideriz.
oysa bergen tam da bu insanlara bunu söylemişti. benim için üzülme şarkısı tam da bu acıyan insanlara söylenmiş bir şarkı. kimse üstüne almadı bana kaldı.
bergen, mart’tan beri hayatımıza giren bir kadın. acıların kadını olmuş bir kadın. çilesi hiç bitmemiş. çilesi ömrünün sonunu belirlemiş.
kimimiz ona kızıyoruz, o kadar yanlış bir adamı niye sevdi diye?
o kadar yanlış bir adamı niye sevdin bergen?
tüm memleketin kadınları, doğru adamları sevdi, bir tek sen yanlış adamı sevdin.
herkesin eşi/sevgilisi ideal adam. zaten tüm kadınlar, adamın beş para etmez olduğunu anladığında, ondan ya ayrılıyor ya da boşanıyor. ya da çoğu kadının yaptığı gibi, hayatına hiç adam sokmuyor. adam olmayınca problem de olmuyor.
zaten bu dünyada kadınların tek derdi, onları yoran erkekler. kadınların başka hiçbir derdi yok.
öyle mi gerçekten, kadınların onları yoran erkekler dışında dertleri yok mu?
tüm yalnız kadınlar çok mu mutlu?
dünya üzerinden türkiye’ye bakalım. türkiye bir örneklem olsun. bergen gibi kadınlara bakalım. sağımızda solumuzda bergen gibi kaç kadın var? acıların kadını olan kaç kadın var? aman, bunun hayatı da hayat mıymış dediğimiz kaç kadın var?
acele etmeyin, biraz daha bakın sağınıza solunuza. üzülmeniz gereken kaç kadın var oralarda? kendi dramıyla boğuşan, acınılası kaç kadın var?
allah c.c, benden başka kimseden bir şey istemeyin diyor, benden başka kimse de size acımasın diyor. bir tek allah var ve o hepimize yeter.
bir tek allah varken, bizler bazen farkında olmadan ona buna ne çok acıyoruz. ona buna ne çok kızıyoruz. tüm yanlışlarımıza rağmen bizi affeden bir rabbimiz var ve biz zaaflarıyla hareket ettiği için ölmüş bir kadının yanlışlarını anabiliyoruz. her şeyimizi gören, ruh halimize hâkim olan rabbimiz bunu bize yapmıyor, ama biz bir başkasına yapabiliyoruz.
hasta olana üzülüyoruz, sanki ilk hasta olan oymuş gibi. ayrılana üzülüyoruz sanki ilk ayrılan oymuş gibi. kayıp yaşayana üzülüyoruz sanki ilk kaybı yaşayan oymuş gibi. üzülmemiz bizi kesmiyor ve ardından ona acımaya geçiyoruz. gülmesinin altında psikolojik bir rahatsızlık arıyoruz. ne geçiyor elimize, bolca vicdan huzuru. onu düşündük değil mi, ne ala memleket, o kendini düşünemezdi çünkü.
hayatın, hiç kimse için mükemmel olmadığı bir âlem burası. hayat her dakika mükemmel değil diye sağımızı solumuzu da parçalasak aynı, kayıtsız kalsak da aynı, aldırmayıp mutlu olmaya odaklansak da aynı.
az önce acısını bizimle paylaşan bir dostumuz için de aynı. birazdan bir şeyler yiyecek sonra bir şeyler izleyecek, sonra çalışacak, eline telefonunu alacak. kendini keyiflendirecek bir şeyler bulmaya başlayacak, bir arkadaşını arayacak ya da internette boşluğa yazılar yazacak. sonra o yazıların kesiştiği biri olsun diye umacak.
bergen de böyle bir kadındı. zaafları vardı, yetenekleri vardı. sevilmeye ihtiyacı vardı. iletişim kurmaya ihtiyacı vardı. yanında annesinin olması, mükemmel bir sesinin olması ona yetmedi. sevgi ihtiyacını, yanlış bir adamın karşılayacağını nereden bilebilirdi. bu dünyada, onu bırakmayan tek erkeğin sonu olacağını nereden bilebilirdi.
birini yargılarken, onun yerinden bakıp yargılamak lazım. empati yapmak lazım. bir çoğumuzun hayatı bergen’in hayatı gibi. inişler ve çıkışlar ile dolu. onun çıkışları kadar yüksek dozda olmasa bile her birimiz onun gibi kenarlarda dolaşıp duruyoruz. düşmememiz, düşmeyeceğimiz anlamına gelmez.
bir kadını, sevdiği yanlış adam yüzünden kızmak ile başka bir kadına, gece vakti sokakta dolaştığı için kızmak arasında bir fark yok.
herkes, kendi hayatını kendi doğruları üzerinden yaşar. bazen yanlışlar bizi doğrulardan daha çok mutlu eder. bu, bir kadın için diyeti kırmaktır, başka bir kadın için kredi kartına yüklenmektir, bir başka kadın için yanlış adama saplanmaktır.
kimi aşkını ifade edemez, kimi hastalığını, kimi dramını. her kadın anlattığından ya da gösterdiğinden çok daha fazladır. gösterdiği yönleri ile sağını solunu oyalar o sırada o da kendi derdi ile meşgul olur. bergen de öyle yaptı. yalnızlığı ile boğuşurken bir adam ile meşgul etti bizi.
adamın ona verdiği zararlarla meşgul olurken, yalnızlığını unuttu. sonra da onun o halinden istifade eden insanlar sayesinde başarıdan başarıya koştu. en sonunda da ayağı takıldı.
adam ise kendine mantıklı gelen şekilde onu korudu. tüm dünyaya mantıksız gelen bir şekilde yaptı bunu. onu evinin kadını yapmak isterken ona kara toprağı sunan bir şekil oldu bu.
o adam şu anda serbest, bergen ise her tarafı korkuluk dolu mezarında yatıyor.
bizler de hayatımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. gene aşk övülüyor, gene başarı övülüyor, gene vazgeçmemek övülüyor.
sen öldün bergen, biz aynı kaldık. bir süre sana üzülür, sana acır, sonra acıyacak başka insanlar buluruz kendimize. kendi hayatlarımız kendi doğrularımız ile kendimizi şişirip dururuz. biz yapmazdık deriz ve böbürleniriz.
bir başkasını kıskanmaktan zerre kadar farkı olmayan bir başkasını acımaktan kendimizi kurtarmadan yaşar gideriz.
oysa bergen tam da bu insanlara bunu söylemişti. benim için üzülme şarkısı tam da bu acıyan insanlara söylenmiş bir şarkı. kimse üstüne almadı bana kaldı.
devamını gör...
2180.
her gölge, gölgesi olmayan günü hatırlatır.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2