2401.
çok fazla insanın olduğu bir gezgen var. kalplerinden ışık sızmalı, enerji yüklü olmalılar. hikayeler yazıyorlar. hikayeler anlatıyorlar. hikaye anlatıcıları var. yaşıyorlar. yaşamayı çok seviyorlar. çizimler yapıyolar. gördüklerini ve görmediklerini çiziyorlar. evet, görmediklerinin de çizmlerini yapabiliyorlar. hisleri sanıldığından daha güçlü ve hayatlarında çok etkili. hislerinin gözleri çok keskin olabiliyor.

t: bazen saçmalanan bazen iç dökülen başlık.
devamını gör...
2402.
limonlu dondurma.
devamını gör...
2403.
en azından su şişem var.
devamını gör...
2404.
1000 tl'ye eski evimi kiraya verdim. keşke 1500 tl'ye verseydim. aileme kalsa sattıracaklardı evi.
devamını gör...
2405.
yönetim kapak fotoğrafımı silmiş hahahaha komiksiniz yönetim.
devamını gör...
2406.
üşüyorum.
devamını gör...
2407.
cumartesi komitem var. ilk kez gerçekten anatomi gördüğümüz bir komite. bırakın kasları, ligamentleri; ben daha bilekteki kemiklerin adlarını bilmiyorum.
devamını gör...
2408.
efendim iyi geceler.

hayatı adeta dışarıdan bir göz gibi izliyorum. tanrı gözüyle görüyorum.
içeride olanların hırslarını, zafer ve başarı olarak nitelendirdikleri şeyleri..
durmadan geçip giden bir hayat için atılan sevinç çığlıklarını, akıtılan gözyaşlarını...
mutluluğun yalnızca dar ve kısa görüşlü kişilere nasip olduğunu ve insanların büyük çoğunluğunun neredeyse kör olduğunu...
devamını gör...
2409.
yeni başlamıştım sana...
deniz aldı götürdü.
devamını gör...
2410.
herkes gider evet. kimseyi sizden nefret ettirecek raddeye getirmeyin derim.
değer bilinmiyor, bilinmez. anca mezarda.

(bkz: i am melting lannn melting) arkadaşım tanımını okudum, keşke annen ben olsaydım da seni bağrıma bassaydım, anneni sevmiyorum. neden ki yani, sen biriciksin ama anneni affetmiyorum. böyle anneleri sevmiyorum, bu da benim tercihim.



bu şarkıda güzel, (bkz: umrumda bile olmaz nükleer denemeler) yazar arkadaşımızdan gördüm. çok güzel evet, gözyaşlarıma iyi eşlik ediyor.

pes sana. beni bu hale getirdin ya yuh sana, yazıklar olsun. sevmeseydim keşke, demeye dilim varmıyor varsa derim. ne bu yargı, suçlama, bıktım senden, çık git hayatımdan, seni hiçbir zaman hatırlamak istemiyorum. bak beddua etmiyorum inşallah kendin gibi olanlarla olursun da mutlu olursun. nankör, doyumsuz, değer bilmez.
son bir şey rica ettin yaptım, bak onca kırdın yok ettin ama yine iyi ol isterim çünkü ben sen değilim ama bundan sonra yapmam.
en büyük hata sensin. nefret ediyorum kendimden salaklık ettim, kalbin tek görevi kan pompalamak olsun, duygu işinde sıfır. nerde şu gözünü sevdiğim mantık. bırakma beni, halime bak, hüsran. çok şey gitti benden, kazanamam ki ama geri kalan zamanla belki, yine de ölünceye dek savaş.
başım da ağrıdı, o da neden çığlık atarak ağlamadım ondan. içimden, sessizce.
sesim kısılıncaya kadar çığlık atsam, gözlerim morarıncaya kadar ağlasam belki işte ondan sonra gülümserim. gülmek için de ağlamak lazım bence.
iyi geceleriniz olsun.
devamını gör...
2411.
hani sakinleştiğimi hissettiğim o an var ya, ondan yapsana şöyle ortaya bir karışık.
kaşıklarımızı daldıralım içine. bol bol huzur.
biraz nar ekşisi de koy üstüne hocam.
hani ağzımızın tadı kaçmasın.
devamını gör...
2412.
aynadaki hüzünden haberi yok kimsenin. zaten sen de çok aldırış etmiyorsun ona. bir ara ölülerle konuşurdun. mezar taşları daha çok tanıyor seni tüm bu insanlardan. korkma, görmüyor kimse şu an nereye saklandığını. iyileşince çıkarsın, hep öyle olur. bir sonraki çıkmaza kadar.
devamını gör...
2413.
sevdigim bir arkadaş bana su cumleyi kurmustu.

sevginin olmadığı yerde kalma
baska bir arkadasimda "asla gitmek yok" falan demisti ve bir diger arkadasta elin kac alir demisti esli batakta.

yukaridaki yazarlara tek sorum var!
neden cumleye arkadas diye girip bana arkadaslarimin soyledigi seyleri cagristiriyorsunuz?
devamını gör...
2414.
bugün, çok büyük bir karar verdim. daha önce de vermiş olduğum türde, alışkın olduğum büyüklükte bir karar. yabancısı değilim.

konfor alanım diye tanımlayabileceğim, belirsiz bir süredir, farkında olmadığım bir kırılma anından itibaren artık bana konfor değil bilakis zorluk yaşattığını sonunda kabullendiğim bir döngüden kendimi sıyırma kararı; işimi değiştirmeye karar verdim. bu da demek oluyor ki aslında hayatımı değiştiriyorum. yine. yeniden.

elbette ki heyecan verici bir şey bu. yeni olan, sonunda çirkin olacaksa da başlangıçta güzeldir, iyidir, bunu hepimiz biliriz. her şey bir gün yeniliğini kaybeder. dolayısıyla her şey başlangıcındaki parıltısını da verdiği heyecanı da yitirmeye mecburdur bir gün. devamlılık ise, yeniliğin tanıdıklığa dönüşmesinin ardından verdiği huzurun büyüklüğüyle gerçekleniyorsa şayet, aslolandır. ve en son adım da bunun bakiliği. ruhu ya da aklı hasta değilse bir insanın sürekliliği olan tanıdık, aşırı uçta bir ışıltısı olmasa da kendisini ona iyi hissettiren bir insan, şey ya da durumdan uzaklaşmaz. aksi yaşanıyorsa da belli bir süre dayanabiliyoruz ancak işte.

haliyle düşündüm. bir eylem planı yapmam gerek. nasıl yapmıştım daha önce? neler geçmişti başımdan? neleri somut şekilde görmüştüm de vermiştim kararımı? işler bu noktaya hangi yollardan geçerek gelmişti de ben bir gün bile (neyse ki) pişman olmamıştım verdiğim o büyük karardan?

başlangıcından itibaren düşünmeye başladım doğal olarak. güzel, çok güzel şeyler hatırladım. gülümsedim. bir yudum daha aldım içkimden. devam ettim, keyifsiz anlara, iç sıkıntılarına geldim. üzüldüm azcık ama yanmadı içim. yine de biraz daha içerek ferahlattım kendimi. sonra fark ettim ki hep kararı alma sürecime etki eden olumsuz faktörleri ve sonrasını anlatmışım o konuyla alakalı burada. tamam hep değilse de çoğunlukla. haksızlık bu. halbuki hiç öyle değildi o işler başta...

benim gözlerim kahverengi. gözbebeğimin, içinden başlayarak dışa doğru renginin açıldığını ve hatta tam dışında mavi bir halka olduğunu tek bir adam gördü şimdiye kadar. o kadar uzun süreler boyunca, nefesi nefesime karışarak santimler ötemde yatıp gözlerimden bahsetti ki hiç sıkılmadan ve benim de sıkılmama izin vermeyerek, hayat hep bu şekilde akacak diye düşünmek zorunda kaldık ikimiz de. bazen bana dokunmadan bana dokunduğunu hissettirecek kadar çok bana odaklanmış bir adam tarafından sevildim ben. her defasında beni hayretler içerisinde bırakacak kadar dikkatle tüm tavırlarımı, tüm alışkanlıklarımı, tüm eylemlerimi gözlemlerdi bana hiç fark ettirmeden. temas bağımlısıydı, benim gibi görece soğuk bir kadının bile alışkanlıklarını dönüştürecek kadar güzel ve rahatsız etmeden dokunurdu ama. elimi tutmadan uyumaz, öfkeden gözüm döndüğü anlarda bile tek bir hareketi ile beni sakinleştirmeyi bilebilecek kadar beni görmüş, anlamış, tanımıştı. bana ilk orgazmımı o yaşattı. bana kendimi tanımamı ve tanıdığımla her daim barışık olmam gerektiğini o öğretti. sadece beni ilgilendiren konularda, kimseyle ilişkilendirilemeyecek alanlarda kıskanç bir insan olduğumu ve beni asıl motive edenin bu olduğunu o fark ettirdi bana. ve hayatla kurduğum en güçlü bağlardan biridir bu kendimle yarışım bugün hala. beni o kadar çok ve bana göre sevdi, onu o kadar yoğun ve dilediğim gibi sevmeme izin verdi ki benden vazgeçtiğini fark etmem, bunu kabullenmem ve ondan vazgeçmem çok zor, çok acılı oldu benim.

bir sürü keskin virajdan çıktık sağ salim. kapılar açtık, tepeler aştık, kavgalardan çıktık. hiçbirinde değil de, bir noktada işte, yolun bir yerlerinde, önce o sonra ben ümidimizi yitirdik. işte hepsi bu kadar basitti. ben görmedim önce, sonra kabullenmedim, mecbur kaldım; anlamlar aradım, kendimi suçladım, bir insanı o insandan bu insana nasıl dönüştürdüğümün cevabını kendimde bulamadım... sormayı denedim, savaşmam gerektiğine karar verdim olmadı olmadı olmadı. en nihayetinde yenildiğimi kabul ettim.

işte o noktada hayatımı değiştirmeye karar verdim. zordu ama asıl sürecin zorluğunun yanına bile yaklaşamaz bir zorluktu. bugünkü de böyle biliyorum. korkmuyorum.
devamını gör...
2415.
gitmemeyi nasıl içten istemişsem bir türlü gidemiyorum, hep bir şeyler çıkıyor ama benim kontrolümde dahi değil, kimse bir şey yapabilecek durumda da değil. burada kalacağım gibi ama ben başka bir şey daha istedim içimden aslında, bir tek o eksik şimdi. belki sıradaki de odur, olamaz mı?
devamını gör...
2416.
> bazen de hikaye kısadır, acı uzun…
devamını gör...
2417.
içimde bir yerlerde ağlayan bir çocuk var
bulamadım onu
her pişmanlığın nedeni ben olmuşum
anlayamadım onu
devamını gör...
2418.
insanın kendi belirlediği hedeflere ihanet etme hakkı saklıdır. bazıları da var, hedefsiz ortamlarda sürüklenen balıklar gibi. akıntı falan da yok. ya da dalgaların izini de sürmüyor bu balıklar. şuursuzlar diyebilir miyiz? başarıya giden yolda hedef koymanın öneminin farkında olup yine de bunu reddedenlere ne demeli peki? bilge balıklar sizi. bir hedefi başardıktan sonra bir başka hedefi belirlemek belki de yorucu. hayat yorucu.

şimdiyse...

kendine gel kadın. kendine gel. bir öykü yaz. kendinin öyküsünü yaz hiçbir şey yapamıyorsan. lambanın kenarındaki tozun öyküsünü yaz. ya da parmağındaki dövmenin öyküsünü yaz. bir şeyler yaz ne olur. kendine saygın olduğu için. bunu istediğin için yaz. konuşamadığın için dök kağıda bütün bunları. sanki dilin yokmuşçasına. sanki artık ağzından bir kelime daha çıkmayacakmışçasına yaz.

yaz kadın. hani dünyalar kurmuştun. hani bir şehir vardı. merkezden çepere genişleyen. rüyalar alemindeki insanların nasıl da cebelleştiğini yaz. bir mimarın nasıl da mimar olmak istemediğini. şimdi şu an nasıl da kendini paraladığını yaz. paranın boktanlığını. kölesi olduğumuzu yaz. değersiz hayatlarımıza değer ve anlam katmak için yaptığımız saçmalıkları. bu saçmalıkları nasıl da göğe çıkardığımızı. tekrar indirdiğimizi ve sonra her şeyin bir yaprak gibi solup toprağa karışmasını yaz.

susma kadın. bedenini nasıl hor kullandığını. sevgi denilen boşluğun peşinde nasıl kendini harcadığını. özgürlüklerini kısıtlamadığın için kendine yarattığın özgürlüklerle nasıl bedel ödediğini yaz. bedelleri ödediğinin yeni yeni ayırdına vardığın için geçen zamanın değerini bilmediğin için şimdi duyduğun derin kederinden nasıl kurtulabileceğini bilmediğini yaz.

konuşsana be kadın. öfkeni, sinirini, yüksek egonu, mükemmeliyetçiliğini, bu uğurda kendini kaybedişini. aklının seni terk ettiği zaman düştüğün siyahlığın içinde nasıl kaybolduğunu yaz. kendini tekrar tekrar tanımlamak için harcadığın amansız çabanın aslında seni bir yere getirmediğini.
yaz babam yaz. sanki kurtulacakmışsın gibi. sanki kaybolan umut tekrar seni bulacakmış gibi yaz.
devamını gör...
2419.
zamanda demlene demlene katran karası, bayat bir tad alıyor düşünceler. söylenince zehirden acı, renksiz bir gökyüzü çiziyor insanların göğüne . her şey deminde güzeldir . söylenmemiş sözcükler , yarına bıraklımış düşeceler , ağrılı , ağır bir dip yaşatır insana . çağın insanı özüne indikçe de düşüncelerden süzülen cümlelerini paylaşmak isterken, cümlelerin kendinde anlam bulduğunu başkasında anlmsız bir anlam doğurduğu gerçeğiyle de yaşar. çelişik sade olmayan cümleler belki de cümleler tıpkı hayattan istenenlerle hayatın verdikleri gibi . gecenin bu saatinde aklımın manasız tasvirleri belki de bütün bunlar.
devamını gör...
2420.
bir yandan kahvaltı yapıp, bir yandan instagrama post hazırlayıp, bir yandan da neyse (grup)unun ahd şarkısını dinleyip kopuk kol, bacak, kafa ağrısını hissetmek niteliği yazılmış bana bu sabah anlaşılan.
niteliği dedim çünkü niceliğinle kıyası olsa arafta kalırdı.
arafta kalmasına gönlüm razı olmaz. antalya'dan bir post, bir tutam maydanoz ve birkaç kuple ahd...
yandım, kavruldum, yerde kalmasın!..
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim